#FeyzullahÇınar etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
#FeyzullahÇınar etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

24 Ekim 2023 Salı

#FeyzullahÇınar

Feyzullah Çınar, 15 Kasım 1937 yılında Sivas'ın Divriği ilçesi Çamşıh yöresi Gürpınar (Çamoağa) köyünde, Altun Ana ve Ali Haydar Baba'nın üçüncü çocuğu olarak dünyaya geldi. İlk öğrenimini bölgenin tek okulu Gürpınar İlk Okulu'nda tamamladı. Küçük yaşta saza merak sardı. O dönem Aşıklık geleneğini sürdüren, Çamşıh'a gelen büyüklerini ilgiyle takip etti.
        17-18 yaşlarında ilk gurbet deneyimini İstanbul'a giderek yaşadı. Çeşitli işlerde çalıştı. Köyünde
göremediği pikap ve radyoyu burada gördü. Saz çalıp söylemeyi de epeyce geliştirdi. Askerlik çağı gelmişti. Bu görevini de tamamladıktan sonra köyüne döndü. uzun kalamadı ve tekrar İstanbul'a çalışmaya gitti. Çınar dostları sayesinde İstanbul İtfaiye'sinde göreve başladı. Ancak bu serüvende kısa sürdü ve köyüne geri döndü.
        Maddi imkansızlıklar bu kez tüm Çınar ailesini yola döktü. Böylece Ankara serüveni başlamış oldu. Tuzluçayır'a yerleşti. İlk eşi Nimet Çınar ile bu dönemde evlendi. Bu evlilikten bir kızı ve bir oğlu oldu. 
        Tam da bu dönemlerde tüm hayatını değiştirecek olan dostu Fikret Otyam ile tanıştı. İlk 45'lik plağından istediği ilgiyi göremeyen Çınar, 1966 yılında bir yüzü Agâhi Baba'nın eseri Fazilet, diğer yüzü Esiri'nin şiiri Deli Gönül Çok Açılıp Şad Olma plağını çıkardı. Çınar'ın ikinci plağı, dönemin şartları düşünüldüğünde müthiş bir ilgi gördü. İki yüz binin üzerinde sattı. Çınar için yine zor dönemlerdi. Eşi Nimet Çınar'ı menenjit hastalığından kaybetti.
        Dostu Fikret Otyam sayesinde tanıştığı Fransız Profesör İrene Melikoff ile Avrupa'ya gitti. Bu anlamda Avrupa'ya açılan ilk ozandır. Çeşitli Avrupa ülkelerinde Alevilik ve halk ozanlığı hakkında konferanslar verdi. Radyo ve televizyonlarda programlar yaptı, konserler düzenledi. Burada bir ilk daha yaşandı. Tüm gelirini Fransa'daki kimsesiz çocuklara bıraktığı bir Long Play çıkardı.
         Türkiye'ye dönüşünde Fikret Otyam aracılığı ile Ankara Belediyesi temizlik işlerinde çalışmaya başladı. Bu dönem ikinci eşi Filize Çınar ile dünya evine girdi. İki oğlu daha oldu.
           Çınar örgütlenmenin gereğine inandığı için OZAN-DER kuruluşunda da yer aldı. Bu arada plak ve kaset çalışmaları, konserler, dergi ve gazetelerle söyleşiler ve çok kısıtlı da olsa TRT'de programlar devam etti. Çınar ayrıca iki fotoromanda yer aldı. Tiyatro çalışmalarında Pir Sultan Abdal'ı canlandırdı.
        Toplumsal açıdan zor yıllardı. Devrimci ve emekçilerin üzerindeki baskılar Çınar'ı deyişlerin yanında bugün dahi söylenmeye cesaret edilemeyen ağıt ve türküleri söylemeye itti. Çınar'ın bu çıkışları, dik duruşu, halkı tarafından ödüllendirildi ve halk ozanı kimliğini hak ederek kazanan ender kişilerden oldu. Bu başkaldırısı, halkının sevgisi yanında Çınar'a yasaklar, işkence ve cezaevi kapılarını açtı. Avrupa'ya çıkışı yasaklandı. 
            Yaşadığı tüm sıkıntılara rağmen, kendisi gibi hak ettiği değeri görmeyen şair ve ozan dostlarının sesi olmaya devam ediyordu. Artık çevresinde Feyzullah Baba diye çağrılıyordu. Müzik çalışmalarına devam ediyor, bestelediği kendine ait şiirlerin yanında, daha çok usta malı şiirlere yaptığı ezgiler onu döneminde besteci kişiliği ile ön plana çıkarıyordu.
        Kısa yaşamına, türlü baskı ve yasaklara rağmen Çınar, 80 tane 45'lik plak, 4 adet Long Play, 20'ye yakın kaset, 200'e yakın eser, sayısız halk konseri ve turne sığdırdı.
        Kendi tabiriyle o bir işçiydi. 23 Ekim 1983 Pazartesi sabah erkenden işe gitmek üzere yola çıktı. Kurtuluş Parkı'ndan geçtiği sırada rahatsızlandı ve kalbine yenik düştü. Çınar'ın naaşı 25 Ekim 1983 Çarşamba günü Karşıyaka mezarlığında sevenleri tarafından ebediyete uğurlandı.
        Feyzullah Çınar, ardında 200'e yakın ölümsüz eser ve örnek bir kişilik bıraktı. Hakk'a yürümesinin ardından Feyzullah Çınar'a Tuzluçayır'da adını taşıyan bir park yapıldı ve içine de heybetini yansıtan heykeli dikildi.
            Kaynak : https://feyzullahcinar.tr.gg/

6 Mayıs 2023 Cumartesi

#6Mayıs


#Darağacında3Fidan
#DenizGezmiş
#YusufAslan
#Hüseyinİnan
*
Öldüm mü sandınız beni #6Mayıs ’ta?
Sayın bakalım o günden bu güne doğan çocukların adını!..
Kaçı #Cellat , kaçı #Deniz ?
*

24 Ekim 2022 Pazartesi

#FeyzullahÇınar


Aramızdan ayrılışının 39.yılında,
Saygı,sevgi, özlem ve rahmet ile anıyoruz...
*
Feyzullah Çınar 1937 yılında Sivas Çamşıhı'nın Çamağa Köyü'nde doğmuş; tam beş yaşındayken almış eline bağlamayı... Şeyh Ahmet Yasevi' nin soyundan gelen ozan. 
Pir Sultan Abdal'ı, Kaygusuz'u, Virani'yi dinleyerek büyür; 14-15 yaşlarında ise iyi saz çalıp, türkü söyleyen bir kişidir artık.
*
Anadolu'nun o aman vermez çileli yaşamından büyük kente, İstanbul'a gelmesiyle başlayan zorlu yaşam öyküsü O'nu sazıyla daha da yakınlaştırmıştır. İstanbul'da girdiği işler doyurmaz aşığı, O gönlündeki aşkı. toplumsal çelişkileri paylaşmak ister diğer insanlarla. Tam da bu sırada birlikte olduğu dostları Feyzullah Çınar'a bir plak yapmak isterler.
*
Plağın bir yüzü Agahî Baba'nın "Fazilet" adlı deyişi, diğer yüzü Malatyalı Esirî'nin Şah Hüseyin'e mersiyesi... Yıl 1966; o yıllarda Alevi deyişlerini çalıp söylemek pek çok açıdan zor. Ama koca Çınar durur mu? Aldı mı sazı eline, vurdu mu sazın teline söyler Pir Sultan'dan, Viranî'den, Kul Himmet'ten... işte o gün bu gündür ait olduğu kültürün o güzel ürünlerini altmıştan fazla plağa okumuştur ozan. 
*
1969 yılında Fransa'ya giden Çınar, Alevi-Bektaşi kültürü ve müziği üzerine Irene Melikoff'la birlikte konferanslara katılır, konserler verir. Bir çok Avrupa ülkesinde radyo programlarına katılır. Ozanın Fransa Radyo Televizyoncu ve Unesco tarafından iki long-play'i yayınlanır. 
*
Feyzullah Çınar, Alevi-Bektaşi ozanlarının içinde kırsaldan kente göçmüş, ancak geleneksel kültüründen hiç bir şey yitirmeden sanatını uygulamış ender kişilerden biridir. O geleneksel kültürünü yaşatarak içinde bulunduğu toplumun sorunlarını dile getiren bir ozandır. O'nun sanat yaşamına baktığımızda koca Çınar'ın yine bir başka çınarın izinden gittiğini görürüz... Bu kişi Pir Sultan Abdal'dan başkası değildir. Pir Sultan'ı ve Pir Sultan geleneğini kendine kılavuz seçmiştir. O sazının telinden dökülen melodiler bin yıllık geleneğin sözcüsü gibidir. Pir Sultan deyişlerini sanki Çınar seslendirsin diye yazmıştır. Çınar deyişleri, öylesine yüksek bir sanat gücüyle icra eder, ve dilinden dökülen her sözün anlamı müzikle öylesine bütünleşir ki, yüzlerce yıllık Alevi kültürü ile binlerce yıllık Anadolu kültürlerinin sentezinden doğan bir ses çakılır kulaklarımıza. Feyzullah Çınar usta malı söyler deyişlerini. Yedi kutuplardan en çok Pir Sultan Abdal, Virani, Kul Himmet ve Hatayi'nin deyişlerini çalar ve okur. Geçmişle günümüz arasındaki köprü görevini üstlenmiş o ozanların işlevini Çınar'da da görürüz. Bu bakımdan günümüz  ozanlarının deyişleri de O'nun için diğerleri kadar önemli, hatta kutsaldır. Kul Ahmet, Sefil İbrahim, Celalî kendi döneminin toplumcu ozanlarıdır ve bunların deyişleri Çınar'ın dilinde ve telinde ustaca yorumlanır. Feyzullah Çınar 1960'lı ve 70'li yılların toplumsal açıdan çileli, karamsar, tehlikeli ortamı içinde ozanlık yapmaya çabalar. Türkiye'yi bir uçtan diğer uca dört kez dolaşır. Halkına umut verir, yüreklendirir onları. Toplumcu deyişleri seslendirdiği için hapse atılır.
Ancak yine söyler, yine çalar sazım... 
*
1983 yılında daha 46 yaşındayken Çınar yaşama gözlerini kapatır. Ancak onun sesi bu toprağa gönül vermiş dostlarının kulağında yaşamaya devam ediyor.
*
Bazı türküleri : Siyah saçlarından hatem yüzlerin, Bu yıl bu dağların karı erimez, Geldim şu alemi ıslah edeyim....
*
Geldim şu alemi ıslah edeyim Özümü meydanda gördüm sonradan Zaman mahlükuna meylimi verdim Sermayemden zarar gördüm sonradan * Geldi bizim ele sevdi sevişti Al kadeh ver kadeh doldurdu içti Sadık yarim diye yeminler içti Özü çürük imiş duyduk sonradan * Şu zalimin kara kara gözleri Yaramıza yaramadı tuzları İki dinli şu cahilin sözleri Durdukça kar etti cana sonradan * Yöre : Sivas Söz ve Müzik : Feyzullah Çınar

24 Ekim 2021 Pazar

#FeyzullahÇınar

Feyzullah Çınar, 15 Kasım 1937 yılında Sivas'ın Divriği ilçesi Çamşıh yöresi Gürpınar (Çamoağa) köyünde, Altun Ana ve Ali Haydar Baba'nın üçüncü çocuğu olarak dünyaya geldi. İlk öğrenimini bölgenin tek okulu Gürpınar İlk Okulu'nda tamamladı. Küçük yaşta saza merak sardı. O dönem Aşıklık geleneğini sürdüren, Çamşıh'a gelen büyüklerini ilgiyle takip etti.

            17-18 yaşlarında ilk gurbet deneyimini İstanbul'a giderek yaşadı. Çeşitli işlerde çalıştı. Köyünde
göremediği pikap ve radyoyu burada gördü. Saz çalıp söylemeyi de epeyce geliştirdi. Askerlik çağı gelmişti. Bu görevini de tamamladıktan sonra köyüne döndü. uzun kalamadı ve tekrar İstanbul'a çalışmaya gitti. Çınar dostları sayesinde İstanbul İtfaiye'sinde göreve başladı. Ancak bu serüvende kısa sürdü ve köyüne geri döndü.
            Maddi imkansızlıklar bu kez tüm Çınar ailesini yola döktü. Böylece Ankara serüveni başlamış oldu. Tuzluçayır'a yerleşti. İlk eşi Nimet Çınar ile bu dönemde evlendi. Bu evlilikten bir kızı ve bir oğlu oldu. 
            Tam da bu dönemlerde tüm hayatını değiştirecek olan dostu Fikret Otyam ile tanıştı. İlk 45'lik plağından istediği ilgiyi göremeyen Çınar, 1966 yılında bir yüzü Agâhi Baba'nın eseri Fazilet, diğer yüzü Esiri'nin şiiri Deli Gönül Çok Açılıp Şad Olma plağını çıkardı. Çınar'ın ikinci plağı, dönemin şartları düşünüldüğünde müthiş bir ilgi gördü. İki yüz binin üzerinde sattı. Çınar için yine zor dönemlerdi. Eşi Nimet Çınar'ı menenjit hastalığından kaybetti.
            Dostu Fikret Otyam sayesinde tanıştığı Fransız Profesör İrene Melikoff ile Avrupa'ya gitti. Bu anlamda Avrupa'ya açılan ilk ozandır. Çeşitli Avrupa ülkelerinde Alevilik ve halk ozanlığı hakkında konferanslar verdi. Radyo ve televizyonlarda programlar yaptı, konserler düzenledi. Burada bir ilk daha yaşandı. Tüm gelirini Fransa'daki kimsesiz çocuklara bıraktığı bir Long Play çıkardı.
            Türkiye'ye dönüşünde Fikret Otyam aracılığı ile Ankara Belediyesi temizlik işlerinde çalışmaya başladı. Bu dönem ikinci eşi Filize Çınar ile dünya evine girdi. İki oğlu daha oldu.
           Çınar örgütlenmenin gereğine inandığı için OZAN-DER kuruluşunda da yer aldı. Bu arada plak ve kaset çalışmaları, konserler, dergi ve gazetelerle söyleşiler ve çok kısıtlı da olsa TRT'de programlar devam etti. Çınar ayrıca iki fotoromanda yer aldı. Tiyatro çalışmalarında Pir Sultan Abdal'ı canlandırdı.
        Toplumsal açıdan zor yıllardı. Devrimci ve emekçilerin üzerindeki baskılar Çınar'ı deyişlerin yanında bugün dahi söylenmeye cesaret edilemeyen ağıt ve türküleri söylemeye itti. Çınar'ın bu çıkışları, dik duruşu, halkı tarafından ödüllendirildi ve halk ozanı kimliğini hak ederek kazanan ender kişilerden oldu. Bu başkaldırısı, halkının sevgisi yanında Çınar'a yasaklar, işkence ve cezaevi kapılarını açtı. Avrupa'ya çıkışı yasaklandı. 
            Yaşadığı tüm sıkıntılara rağmen, kendisi gibi hak ettiği değeri görmeyen şair ve ozan dostlarının sesi olmaya devam ediyordu. Artık çevresinde Feyzullah Baba diye çağrılıyordu. Müzik çalışmalarına devam ediyor, bestelediği kendine ait şiirlerin yanında, daha çok usta malı şiirlere yaptığı ezgiler onu döneminde besteci kişiliği ile ön plana çıkarıyordu.
          Kısa yaşamına, türlü baskı ve yasaklara rağmen Çınar, 80 tane 45'lik plak, 4 adet Long Play, 20'ye yakın kaset, 200'e yakın eser, sayısız halk konseri ve turne sığdırdı.
        Kendi tabiriyle o bir işçiydi. 23 Ekim 1983 Pazartesi sabah erkenden işe gitmek üzere yola çıktı. Kurtuluş Parkı'ndan geçtiği sırada rahatsızlandı ve kalbine yenik düştü. Çınar'ın naaşı 25 Ekim 1983 Çarşamba günü Karşıyaka mezarlığında sevenleri tarafından ebediyete uğurlandı.
           Feyzullah Çınar, ardında 200'e yakın ölümsüz eser ve örnek bir kişilik bıraktı. Hakk'a yürümesinin ardından Feyzullah Çınar'a Tuzluçayır'da adını taşıyan bir park yapıldı ve içine de heybetini yansıtan heykeli dikildi.
            Kaynak : https://feyzullahcinar.tr.gg/


5 Mayıs 2020 Salı

#OyBenimDenizim



"Öldü mü sandınız beni 6 Mayıs' ta?
Sayın bakalım, o günden bu güne doğan çocukların adını.
Kaçı Cellat ? 

Kaçı Deniz ?"
#DenizGezmiş
#YusufAslan
#Hüseyinİnan
#DarağacındaÜçFidan
*
*
#OyBenimDenizim (Deniz Gezmiş'e Ağıt)
*
Sol kolum yaralı kürek tutmuyor
Oy benim Denizim oy Karadeniz
İçim kan ağlıyor gücüm yetmiyor
Vay benim Denizim, vay Karadeniz
*
Kükreyişin gece girer düşüme
Ben de çok güçlüyüm bakma yaşıma
Bundan geri hiddetimi başıma
Koy benim Denizim, koy Karadeniz
*
Mihneti'yim bilmem nasıl eylerim
Yas bağladı bağlarım, köylerim
Ölene dek bu türküyü söylerim
Duy benim Denizim duy Karadeniz
*
Söz: Aşık Mihneti
Müzik : Feyzullah Çınar
*
Feyzullah Çınar : Oy Benim Denizim (Deniz Gezmiş'e Ağıt)
*
Deniz Gezmiş'in Babası'na yazdığı son mektup:


Baba,
Mektup elinize geçtiğinde ben aranızdan ayrılmış bulunuyorum. Ben ne kadar üzülmeyin dersem yine de üzüleceğinizi biliyorum. Fakat bu durumu metanetle karşılamanı istiyorum, insanlar doğar, büyür, yaşar, ölürler, önemli olan çok fazla yaşamak değil, yaşadığı süre içinde fazla şeyler yapabilmektir. Bu nedenle ben erken gitmeyi normal karşılıyorum. Ve kaldı ki benden evvel giden arkadaşlarım hiçbir zaman ölüm karşısında tereddüt etmemişlerdir. Benim de düşmeyeceğimden şüphen olmasın, oğlun, ölüm karşısında aciz ve çaresiz kalmış değildir, o bu yola bilerek girdi ve sonunun da bu olduğunu biliyordu. Seninle düşüncelerimiz ayrı ama beni anlayacağını tahmin ediyorum. Sadece senin değil Türkiye'de yaşayan Kürt ve Türk halklarının da anlayacağına inanıyorum. Cenazem için avukatlarıma gerekli talimatı verdim. Ayrıca savcıya da bildireceğim. Ankara'da 1969'da ölen arkadaşım Taylan Özgür'ün yanına gömülmek istiyorum. Onun için cenazemi İstanbul'a götürmeye kalkma, annemi teselli etmek sana düşüyor, kitaplarımı küçük kardeşime bırakıyorum. Kendisine özellikle tembih et. Onun bilim adamı olmasını istiyorum, bilimle uğraşsın ve unutmasın ki bilimle uğraşmak da bir yerde insanlığa hizmettir, son anda yaptıklarımdan en ufak pişmanlık duymadığımı belirtir, seni, annemi, ağabeyimi ve kardeşimi devrimciliğimin olanca ateşi ile kucaklarım.
Oğlun Deniz Gezmiş. Merkez Cezaevi

3 Ocak 2019 Perşembe

Gülcan Opel : Geldim Şu Alemi Islah Edeyim



Geldim şu alemi ıslah edeyim 
Özümü meydanda gördüm sonradan 
Zaman mahlükuna meylimi verdim 
Sermayemden zarar gördüm sonradan 
*********************************************
Geldi bizim ele sevdi sevişti 
Al kadeh ver kadeh doldurdu içti 
Sadık yarim diye yeminler içti 
Özü çürük imiş duyduk sonradan 
*********************************************
Şu zalimin kara kara gözleri 
Yaramıza yaramadı tuzları 
İki dinli şu cahilin sözleri 
Durdukça kar etti cana sonradan
*********************************************
Yöre : Sivas
Söz ve  Müzik : Feyzullah Çınar

Gülcan Opel : Geldim Şu Alemi Islah Edeyim




26 Ekim 2018 Cuma

#FeyzullahÇınar



#FeyzullahÇınar
Aramızdan ayrılışının 35.yılında,
Saygı,sevgi, özlem ve rahmet ile anıyoruz...

Feyzullah Çınar 1937 yılında Sivas Çamşıhı'nın Çamağa Köyü'nde doğmuş; tam beş yaşındayken almış eline bağlamayı... Şeyh Ahmet Yasevi' nin soyundan gelen ozan. 
Pir Sultan Abdal'ı, Kaygusuz'u, Virani'yi dinleyerek büyür; 14-15 yaşlarında ise iyi saz çalıp, türkü söyleyen bir kişidir artık.

Anadolu'nun o aman vermez çileli yaşamından büyük kente, İstanbul'a gelmesiyle başlayan zorlu yaşam öyküsü O'nu sazıyla daha da yakınlaştırmıştır. İstanbul'da girdiği işler doyurmaz aşığı, O gönlündeki aşkı. toplumsal çelişkileri paylaşmak ister diğer insanlarla. Tam da bu sırada birlikte olduğu dostları Feyzullah Çınar'a bir plak yapmak isterler.

Plağın bir yüzü Agahî Baba'nın "Fazilet" adlı deyişi, diğer yüzü Malatyalı Esirî'nin Şah Hüseyin'e mersiyesi... Yıl 1966; o yıllarda Alevi deyişlerini çalıp söylemek pek çok açıdan zor. Ama koca Çınar durur mu? Aldı mı sazı eline, vurdu mu sazın teline söyler Pir Sultan'dan, Viranî'den, Kul Himmet'ten... işte o gün bu gündür ait olduğu kültürün o güzel ürünlerini altmıştan fazla plağa okumuştur ozan. 

1969 yılında Fransa'ya giden Çınar, Alevi-Bektaşi kültürü ve müziği üzerine Irene Melikoff'la birlikte konferanslara katılır, konserler verir. Bir çok Avrupa ülkesinde radyo programlarına katılır. Ozanın Fransa Radyo Televizyoncu ve Unesco tarafından iki long-play'i yayınlanır. 

Feyzullah Çınar, Alevi-Bektaşi ozanlarının içinde kırsaldan kente göçmüş, ancak geleneksel kültüründen hiç bir şey yitirmeden sanatını uygulamış ender kişilerden biridir. O geleneksel kültürünü yaşatarak içinde bulunduğu toplumun sorunlarını dile getiren bir ozandır. O'nun sanat yaşamına baktığımızda koca Çınar'ın yine bir başka çınarın izinden gittiğini görürüz... Bu kişi Pir Sultan Abdal'dan başkası değildir. Pir Sultan'ı ve Pir Sultan geleneğini kendine kılavuz seçmiştir. O sazının telinden dökülen melodiler bin yıllık geleneğin sözcüsü gibidir. Pir Sultan deyişlerini sanki Çınar seslendirsin diye yazmıştır. Çınar deyişleri, öylesine yüksek bir sanat gücüyle icra eder, ve dilinden dökülen her sözün anlamı müzikle öylesine bütünleşir ki, yüzlerce yıllık Alevi kültürü ile binlerce yıllık Anadolu kültürlerinin sentezinden doğan bir ses çakılır kulaklarımıza. Feyzullah Çınar usta malı söyler deyişlerini. Yedi kutuplardan en çok Pir Sultan Abdal, Virani, Kul Himmet ve Hatayi'nin deyişlerini çalar ve okur. Geçmişle günümüz arasındaki köprü görevini üstlenmiş o ozanların işlevini Çınar'da da görürüz. Bu bakımdan günümüz  ozanlarının deyişleri de O'nun için diğerleri kadar önemli, hatta kutsaldır. Kul Ahmet, Sefil İbrahim, Celalî kendi döneminin toplumcu ozanlarıdır ve bunların deyişleri Çınar'ın dilinde ve telinde ustaca yorumlanır. Feyzullah Çınar 1960'lı ve 70'li yılların toplumsal açıdan çileli, karamsar, tehlikeli ortamı içinde ozanlık yapmaya çabalar. Türkiye'yi bir uçtan diğer uca dört kez dolaşır. Halkına umut verir, yüreklendirir onları. Toplumcu deyişleri seslendirdiği için hapse atılır.
Ancak yine söyler, yine çalar sazım... 

1983 yılında daha 46 yaşındayken Çınar yaşama gözlerini kapatır. Ancak onun sesi bu toprağa gönül vermiş dostlarının kulağında yaşamaya devam ediyor.

Bazı türküleri : Siyah saçlarından hatem yüzlerin, Bu yıl bu dağların karı erimez, Geldim şu alemi ıslah edeyim....

Geldim şu alemi ıslah edeyim Özümü meydanda gördüm sonradan Zaman mahlükuna meylimi verdim Sermayemden zarar gördüm sonradan Geldi bizim ele sevdi sevişti Al kadeh ver kadeh doldurdu içti Sadık yarim diye yeminler içti Özü çürük imiş duyduk sonradan Şu zalimin kara kara gözleri Yaramıza yaramadı tuzları İki dinli şu cahilin sözleri Durdukça kar etti cana sonradan Yöre : Sivas Söz ve Müzik : Feyzullah Çınar
Feyzullah Çınar : Geldim Şu Alemi Islah Edeyim