Nerde bir türkü söyleyen görürsen korkma yanına otur.Çünkü,kötü insanların türküleri yoktur↔Neşet Ertaş
Bir Ulusun türkülerini yapanlar,yasalarını yapanlardan daha güçlüdür↔Shakespeare
Sevdim insanlardan çok türkülerini.İnsansız yaşayabildim,türküsüz hiçbir zaman↔Nazım Hikmet
Türküler kırk bin yıl su altında kalmış,yıkanmış,cilalanmış çakıl taşı gibidir↔Yaşar Kemal
Ne zaman bir köy türküsü duysam,şairliğimden utanırım↔Bedri Rahmi
Türküz türkü çağırırız↔Veysel
Hangi dağın ardındasın sevdiğim Oyannıya dönem dönem ağlayam Bir mektup gönder ki kurban olduğum Yüzlerime sürem sürem ağlayam Tövbe gelmem daha Alman eline Mevlam sen kavuştur beni yarime Yine duman durmuş da Çorum eline O ellere soram soram ağlayam Gülabi’yem mesken gurbet elleri Ne kadar özledim sevdiğim seni Aramızda dağlar bırakmaz beni O dağlara soram soram ağlayam Aşık Gülabi : Hangi Dağın Ardındasın Sevdiğim
Uçun kuşlar uçun doğduğum yere Şimdi dağlarımda mor sümbül vardır Ormanlar koynunda bir serin dere Dikenler içinde sarı gül vardır Uçun kuşlar uçun burda vefa yok Öyle akar sular, öyle hava yok Feryadıma karşı aksi seda yok Bu yangın yerinde soğuk kül vardır Şiirin Orijinal Hali Şöyledir: 'Sevgili oğlum Mehmed Said'e'
Uçun kuşlar uçun, doğduğum yere Şimdi dağlarında mor sümbül vardır Ormanlar koynunda bir serin dere Dikenler içinde sarı gül vardır
O çay ağır akar, yorgun mu bilmem Mehtabı hasta mı, solgun mu bilmem Yaslı gelin gibi mahzun mu bilmem Yüce dağ başında siyah tül vardır
Orda geçti benim güzel günlerim O demleri anıp bugün inlerim Destan-ı ömrümü okur dinlerim İçimde oralı bir bülbül vardır
Uçun kuşlar uçun, burda vefa yok Öyle akarsular, öyle hava yok Feryadıma karşı aks-i sada yok Bu yangın yerinde soğuk kül vardır
Hey Rıza kederin başından aşkın Bitip tükenmiyor elem-i aşkın Sende derya gibi daima taşkın Daima çalkanır bir gönül vardır
Dünyayı Verelim Çocuklara Dünyayı verelim çocuklara hiç değilse bir günlüğüne allı pullu bir balon gibi verelim oynasınlar oynasınlar türküler söyliyerek yıldızların arasında dünyayı çocuklara verelim kocaman bir elma gibi verelim sıcacık bir ekmek somunu gibi hiç değilse bir günlüğüne doysunlar bir günlük de olsa öğrensin dünya arkadaşlığı çocuklar dünyayı alacak elimizden ölümsüz ağaçlar dikecekler Nazım Hikmet RAN Nazım Hikmet RAN : Dünyayı Verelim Çocuklara( Halit ERGENÇ'in Sesinden)
Utanırım, Utanırım fıkaralıktan, Ele, güne karşı çıplak... Üşür fidelerim, Harmanım kesat. Kardeşliğin, çalışmanın, Beraberliğin, Atom güllerinin katmer açtığı, Şairlerin, bilginlerin dünyalarında, Kalmışım bir başıma, Bir başıma ve uzak. Biliyor musun ?
Binlerce yıl sağılmışım, Korkunç atlılarıyla parçalamışlar Nazlı, seher-sabah uykularımı Hükümdarlar, saldırganlar, haydutlar, Haraç salmışlar üstüme. Ne İskender takmışım, Ne şah ne sultan Göçüp gitmişler, gölgesiz ! Selam etmişim dostuma Ve dayatmışım... Görüyor musun ?
Nasıl severim bir bilsen. Köroğlu`yu, Karayılan`ı, Meçhul Asker`i... Sonra Pir Sultan`ı ve Bedrettin`i. Sonra kalem yazmaz, Bir nice sevda... Bir bilsen, Onlar beni nasıl severdi. Bir bilsen, Urfa`da kurşun atanı Minareden, barikattan, Selvi dalından, Ölüme nasıl gülerdi. Bilmeni mutlak isterim, Duyuyor musun ?
Öyle yıkma kendini, Öyle mahzun, öyle garip... Nerede olursan ol, İçerde, dışarda, derste, sırada, Yürü üstüne üstüne, Tükür yüzüne celladın, Fırsatcının, fesatcının, hayinin... Dayan kitap ile Dayan iş ile. Tırnak ile, diş ile, Umut ile, sevda ile, duş ile Dayan rüsva etme beni.
Gör, nasıl yaratılırım. Namuslu, genç ellerinle. Kızlarım, Oğullarım var gelecekte, Herbiri vazgeçilmez cihan parçası. Kaç bin yıllık hasretimin koncası, Gözlerinden, Gözlerinden öperim, Bir umudum sende, Anlıyor musun ?
"Akın var güneşe akın! Güneşi zaaptedeceğiz güneşin zaptı yakın!"
Güneşi İçenlerin Türküsü... Bu bir türkü:- toprak çanaklarda güneşi içenlerin türküsü! Bu bir örgü:- alev bir saç örgüsü! kıvranıyor; kanlı; kızıl bir meş'ale gibi yanıyor esmer alınlarında bakır ayakları çıplak kahramanların! Ben de gördüm o kahramanları, ben de sardım o örgüyü, ben de onlarla güneşe giden köprüden geçtim! Ben de içtim toprak çanaklarda güneşi. Ben de söyledim o türküyü! Yüreğimiz topraktan aldı hızını; altın yeleli aslanların ağzını yırtarak gerindik! Sıçradık; şimşekli rüzgâra bindik!. Kayalardan kayalarla kopan kartallar çırpıyor ışıkta yaldızlanan kanatlarını. Alev bilekli süvariler kamçılıyor şaha kalkan atlarını! Akın var güneşe akın! Güneşi zaptedeceğiz güneşin zaptı yakın! Düşmesin bizimle yola: evinde ağlayanların göz yaşlarını boynunda ağır bir zincir gibi taşıyanlar! Bıraksın peşimizi kendi yüreğinin kabuğunda yaşayanlar! İşte: şu güneşten düşen ateşte milyonlarla kırmızı yürek yanıyor! Sen de çıkar göğsünün kafesinden yüreğini; şu güneşten düşen ateşe fırlat; yüreğini yüreklerimizin yanına at! Akın var güneşe akın! Güneşi zaaptedeceğiz güneşin zaptı yakın! Biz topraktan, ateşten, sudan, demirden doğduk! Güneşi emziriyor çocuklarımıza karımız, toprak kokuyor bakır sakallarımız! Neş'emiz sıcak! kan kadar sıcak, delikanlıların rüyalarında yanan o «an» kadar sıcak! Merdivenlerimizin çengelini yıldızlara asarak, ölülerimizin başlarına basarak yükseliyoruz güneşe doğru! Ölenler döğüşerek öldüler; güneşe gömüldüler. Vaktimiz yok onların matemini tutmaya! Akın var güneşe akın! Güneşi zaaaptedeceğiz güneşin zaptı yakın! Üzümleri kan damlalı kırmızı bağlar tütüyor! Kalın tuğla bacalar kıvranarak ötüyor! Haykırdı en önde giden, emreden! Bu ses! Bu sesin kuvveti, bu kuvvet yaralı aç kurtların gözlerine perde vuran, onları oldukları yerde durduran kuvvet! Emret ki ölelim emret! Güneşi içiyoruz sesinde! Coşuyoruz, coşuyor!.. Yangınlı ufukların dumanlı perdesinde mızrakları göğü yırtan atlılar koşuyor! Akın var güneşe akın! Güneşi zaaaaptedeceğiz güneşin zaptı yakın! Toprak bakır gök bakır. Haykır güneşi içenlerin türküsünü, Hay-kır Haykıralım! 1924 Nazım Hikmet RAN
Nasıl başlarsa fırtına Öyle diner birdenbire Bir ışık parlar yeniden Karanlıklar arasından Umudu kesme yurdundan Şah damarı vurulsa da Dört bir yandan sarılsa da Işık yener karanlığı Bak çocukların gözlerine Umudu kesme yurdundan Kara kışın buzu bile Sürmedi sonsuza kadar Bahara döndü sonunda Filiz sürdü kar altından Umudu kesme yurdundan Zülfü Livaneli Zülfü Livaneli : Umudu Kesme Yurdundan
Yine kitapları, türküleri, bayraklarıyla geldiler, dalga dalga aydınlık oldular, yürüdüler karanlığın üstüne. Meydanları zaptettiler yine.
Beyazıt'ta şehit düşen silkinip kalktı kabrinden, ve elinde bir güneş gibi taşıyıp yarasını yıktı Şahmeran'ın mağarasını.
Daha gün o gün değil, derlenip dürülmesin bayraklar. Dinleyin, duyduğunuz çakalların ulumasıdır. Safları sıklaştırın çocuklar, bu kavga faşizme karşı, bu kavga hürriyet kavgasıdır.
30 yıl önce bugün Dünya'ya gözlerini açarak bizlere dünyanın en güzel duygularının yaşatan
Canımız Kızımız Hürriyetimiz'e...
Mutlu ol her gününde Hayatın her yerinde Mutlu ol doğum gününde Sevinçlerin senin elinde Dilek tut hislerinde Kabul olur doğum gününde Zaman akıp gider bir bir gözlerinin önünden Bir öpücük gönderir düşlerinden Dünya senle güzel, bu kalp sana özel Bekler durur seni sen gel yeter Fatih Zengin : Doğum Gününde
Her şeyden önce belirtmeliyiz ki, gaz çıkarmak tamamiyle doğal bir vücut fonksiyonudur.
Gaz çıkarmak, bir gereklilik ve sindiriminin normal bir parçasıdır. Mideniz ve bağırsaklarınız besinleri, besin ögelerini elde etmek için parçalar ve ortaya kaçınılmaz bir şekilde yan ürün olarak belirli miktarda gaz çıkar. Kesinlikle dünyadaki herkes, sağlıklı bir sindirim için bunu yapar, gaz çıkarmamak, çıkarmaktan daha tehlikeli olabilir.
1 – Şişkinliği azaltır. Eğer çok miktarda yediğiniz yemekten sonra şişkin hissediyorsanız, bunun sebebi dışarı atılamamış gazınız olabilir. Çoğu insan için, şişkinlik, vücudun yemek sonrası şişmesi veya geçici kilo alma sebebiyle oluşur ve bu tehlikeli değildir, sadece yeni aldığınız kotların biraz sıkmasına neden olur.Ama bazı durumlarda, buna suyun hücrelerde bir nedenle tutulması sebebiyle olur ve bu aşırı tokluk ve rahatsızlık hissine sebep olur. Bahsettiğimiz neden, aslında dışarı atılmayı bekleyen gazdır. Gazı dışarı atmak bu tür hislerden ve şişkinlikten kurtulmayı sağlayacaktır.
2 – Kalın bağırsağınızın sağlığı için yararlıdır. Annenizin, çocukken “tutma” dediğini hatırlarsınız.Bu genel bilinçlilik ciddiye alınmalı, herhangi bir şeyi gerektiğinden uzun tutmak sağlığımız için hiç de iyi değil. Utanç verici olduğu düşünülen gaz çıkarma sesinin duyulması asıl probleminiz olmayabilir. Eğer sindiriminizle ilgili başka bir probleminiz varsa gazınızı tutmak kalın bağırsağınıza oldukça zararlı olabilir.
3 – Oldukça etkin bir erken uyarı sistemi Gaz çıkarmak, kaçamayacağınız doğal bir vücut fonksiyonu. Gazı çıkarma sonrasında aldığınız ve hoşunuza gitmeyen aşırı kokular, gaz çıkarma oranının artışı veya tuhaf gaz sancıları, size en hafif laktoz intoleransından en ağır kalın bağırsak kanserine kadar geniş bir yelpazede uyarılar verecektir. Bu tür değişimler hissettiğinizde sinyal olarak algılamalı ve doktora görünmelisiniz.
4 – Sağlıklı ve mutlu bağırsak bakterilerinin göstergesidir. Tamam, bu biraz hoş olmayabilir, fakat sağlıklı insanlar daha sık gaz çıkarır. Diğer bir deyişle, ortalama olarak daha sağlıklı bir birey olmanın bedeli belki de daha kokulu bir sindirim sistemine sahip olmaktır. Bunun sebebi ise yediğimiz yemeklerin sizin mikrobiyomunuzu beslemesi ve onları daha iyi bir sindirim için cesaretlendirmesidir. Yapraklı yeşillikler bağırsak bakterilerinizi daha iyi besler ve bu da daha iyi bir sindirim demektir, ayrıca daha fazla gaza da işaret eder.
5 – Büyük bir rahatlama hissi verir.
Kabullenelim ki, uzun süre tutmak zorunda kaldıktan sonra gazınızı dışarı salmanız kadar iyi bir his yoktur.
Tabii ki, gaz çıkarma hareketi yanlış kişiye yakalandığınızda oldukça utanç verici de olabilir, ama o rahatlama hissi buna değecektir!
Değerli Sanatçımız Haluk Levent' e #80MilyonKere Teşekkürler... Emeğine, yüreğine, nefesine sağlık Haluk Levent... Kuvayı Milliye Kahramanlarına Bin Selam Olsun!.. İzmir’in dağlarında çiçekler açar. Altın güneş ordu sırmalar saçar. Bozulmuş düşmanlar hep yel gibi kaçar. Yaşa Mustafa Kemal Paşa yaşa; Adın yazılacak mücevher taşa. İzmir dağlarına bomba koydular Türk’ün sancağını öne koydular. Şanlı zaferlerle düşmanı boğdular. Kader böyle imiş ey garip ana Kanım feda olsun güzel vatana. İzmir’in dağlarında oturdum kaldım Şehit olanları deftere yazdım. Öksüz yavruları bağrıma bastım. Kader böyle imiş ey garip ana Kanım feda olsun güzel vatana Türk oğluyum ben ölmek isterim. Toprak diken olsa yatağım yerim. Allahından utansın dönenler geri Yaşa Mustafa Kemal Paşa yaşa Adın yazılacak mücevher taşa Haluk Levent : İzmir Marşı
Ne Feryad Edersin Divane Bülbül Senin Bu Feryadın Anam Gülşene Kalsın Bu Dünyada Eremezsen Murada Huzuru Mahşere Anam Divana Kalsın
Nesin Methedeyim Bir Kaşı Kare Şu Sineme Açtı Anam Onulmaz Yara Dünya Tabip Olsa Derdime Çare Derdimin Dermanı Anam Lokmana Kalsın Bir Can İçin Geçti Canım Serinden Vücudum Kül Oldu Anam Aşkın Narından Emrah Buse İster Nazlı Yarinden Bu Bayram Olmazsa Anam Kurbana Kalsın Yöre : Elazığ Kaynak Kişi : Suat Albayrak Derleyen : Ahmet Yamacı Sevcan Orhan : Ne Feryad Edersin Divane Bülbül
Salındı bahçeye girdi Çiçekler selama durdu Mor menekşe boyun eğdi Gül kızardı hicabından Yar Ali yar yar Ali yar Bahçenin kapısın'açtım Sandım ki cennete düştüm Ben o dosttan ayrı düştüm Elin dilinden dilinden Yar Ali yar yar Ali yar
Bahçenin kapısı güldür Dalında öten bülbüldür Sefil Emrah sana kuldur Bağışla geç günahından Yar Ali yar yar Ali yar
Dünya Umuruna Meylini Verme Sen De Kurtulamazsın Ecel Elinden Ben Filanım Deyi Göğsünü Germe Sen De Kurtulamazsın Ecel Elinden Hani Meryem Hani Onn'oğlu İsa Elinde Ejderha Olurdu Asa Polat Kavmi İle Cengeden Musa O Da Kurtulamadı Ecel Elinden İskender De Gitti Alemi Gezdi Yunus Balık İle Deryayı Yüzdü Zaloğlu Rüstem'in Tahtını Bozdu O Da Kurtulamadı Ecel Elinden Nemrut İbrahim'le Çok Cenk Eyledi Semaya Kastetdi Diye Söylerdi Ahırı Bir Sinek Halak Eyledi O Da Kurtulamadı Ecel Elinden Eydür Derviş Yunus Din İle İman Tacı Tahtı Yel Götürdü Süleyman Lokman Da Olmadı Derdine Derman O Da Kurtulamadı Ecel Elinden Yöre : Malatya Kaynak Kişi : Süleyman Elver Müzik : Ali Ekber Çiçek Ali Ekber Çiçek : Ecel Elinden