29 Ekim 2021 Cuma

#29Ekim1923

 

29 Ekim Cumhuriyet Bayramımız Kutlu Olsun!..
Ulu Önderimiz, Ebedi Başkomutanımız
#MusatafaKemalAtatürk'ün;
“Benim iki büyük eserim var. Biri Türkiye Cumhuriyeti diğeri Cumhuriyet Halk Partisi’dir.” diyerek önemini belirttiği Cumhuriyetimiz' in 98.yılı kutlu olsun!..
#29EkimCumhuriyetBayramımızKutluOlsun
#YaşasınCumhuriyet
#YaşaMustafaKemalPaşaYaşa

28 Ekim 2021 Perşembe

#GöklerdeKartalGibiydim


#GöklerdeKartalGibiydim
*
Göklerde kartal gibiydim.
Kanatlarımdan vuruldum;
Mor çiçekli dal gibiydim,
Bahar vaktinde kırıldım.
*
Yar olmadı bana devir,
Her günüm bir başka zehir;
Hapishanelerde demir
Parmaklıklara sarıldım.
*
Coşkundum pınarlar gibi,
Sarhoştum rüzgarlar gibi;
İhtiyar çınarlar gibi
Bir gün içinde devrildim.
*
Ekmeğim bahtımdan katı,
Bahtım düşmanımdan kötü;
Böyle kepaze hayatı
Sürüklemekten yoruldum.
*
Kimseye soramadığım,
Doyunca saramadığım,
Görmesem duramadığım
Nazlı yarimden ayrıldım.
*
Söz       : #SabahattinAli
Müzik   : #AliEkberEren
*
Kaynak : https://youtu.be/4El-TJ23-J4

24 Ekim 2021 Pazar

#FeyzullahÇınar

Feyzullah Çınar, 15 Kasım 1937 yılında Sivas'ın Divriği ilçesi Çamşıh yöresi Gürpınar (Çamoağa) köyünde, Altun Ana ve Ali Haydar Baba'nın üçüncü çocuğu olarak dünyaya geldi. İlk öğrenimini bölgenin tek okulu Gürpınar İlk Okulu'nda tamamladı. Küçük yaşta saza merak sardı. O dönem Aşıklık geleneğini sürdüren, Çamşıh'a gelen büyüklerini ilgiyle takip etti.

            17-18 yaşlarında ilk gurbet deneyimini İstanbul'a giderek yaşadı. Çeşitli işlerde çalıştı. Köyünde
göremediği pikap ve radyoyu burada gördü. Saz çalıp söylemeyi de epeyce geliştirdi. Askerlik çağı gelmişti. Bu görevini de tamamladıktan sonra köyüne döndü. uzun kalamadı ve tekrar İstanbul'a çalışmaya gitti. Çınar dostları sayesinde İstanbul İtfaiye'sinde göreve başladı. Ancak bu serüvende kısa sürdü ve köyüne geri döndü.
            Maddi imkansızlıklar bu kez tüm Çınar ailesini yola döktü. Böylece Ankara serüveni başlamış oldu. Tuzluçayır'a yerleşti. İlk eşi Nimet Çınar ile bu dönemde evlendi. Bu evlilikten bir kızı ve bir oğlu oldu. 
            Tam da bu dönemlerde tüm hayatını değiştirecek olan dostu Fikret Otyam ile tanıştı. İlk 45'lik plağından istediği ilgiyi göremeyen Çınar, 1966 yılında bir yüzü Agâhi Baba'nın eseri Fazilet, diğer yüzü Esiri'nin şiiri Deli Gönül Çok Açılıp Şad Olma plağını çıkardı. Çınar'ın ikinci plağı, dönemin şartları düşünüldüğünde müthiş bir ilgi gördü. İki yüz binin üzerinde sattı. Çınar için yine zor dönemlerdi. Eşi Nimet Çınar'ı menenjit hastalığından kaybetti.
            Dostu Fikret Otyam sayesinde tanıştığı Fransız Profesör İrene Melikoff ile Avrupa'ya gitti. Bu anlamda Avrupa'ya açılan ilk ozandır. Çeşitli Avrupa ülkelerinde Alevilik ve halk ozanlığı hakkında konferanslar verdi. Radyo ve televizyonlarda programlar yaptı, konserler düzenledi. Burada bir ilk daha yaşandı. Tüm gelirini Fransa'daki kimsesiz çocuklara bıraktığı bir Long Play çıkardı.
            Türkiye'ye dönüşünde Fikret Otyam aracılığı ile Ankara Belediyesi temizlik işlerinde çalışmaya başladı. Bu dönem ikinci eşi Filize Çınar ile dünya evine girdi. İki oğlu daha oldu.
           Çınar örgütlenmenin gereğine inandığı için OZAN-DER kuruluşunda da yer aldı. Bu arada plak ve kaset çalışmaları, konserler, dergi ve gazetelerle söyleşiler ve çok kısıtlı da olsa TRT'de programlar devam etti. Çınar ayrıca iki fotoromanda yer aldı. Tiyatro çalışmalarında Pir Sultan Abdal'ı canlandırdı.
        Toplumsal açıdan zor yıllardı. Devrimci ve emekçilerin üzerindeki baskılar Çınar'ı deyişlerin yanında bugün dahi söylenmeye cesaret edilemeyen ağıt ve türküleri söylemeye itti. Çınar'ın bu çıkışları, dik duruşu, halkı tarafından ödüllendirildi ve halk ozanı kimliğini hak ederek kazanan ender kişilerden oldu. Bu başkaldırısı, halkının sevgisi yanında Çınar'a yasaklar, işkence ve cezaevi kapılarını açtı. Avrupa'ya çıkışı yasaklandı. 
            Yaşadığı tüm sıkıntılara rağmen, kendisi gibi hak ettiği değeri görmeyen şair ve ozan dostlarının sesi olmaya devam ediyordu. Artık çevresinde Feyzullah Baba diye çağrılıyordu. Müzik çalışmalarına devam ediyor, bestelediği kendine ait şiirlerin yanında, daha çok usta malı şiirlere yaptığı ezgiler onu döneminde besteci kişiliği ile ön plana çıkarıyordu.
          Kısa yaşamına, türlü baskı ve yasaklara rağmen Çınar, 80 tane 45'lik plak, 4 adet Long Play, 20'ye yakın kaset, 200'e yakın eser, sayısız halk konseri ve turne sığdırdı.
        Kendi tabiriyle o bir işçiydi. 23 Ekim 1983 Pazartesi sabah erkenden işe gitmek üzere yola çıktı. Kurtuluş Parkı'ndan geçtiği sırada rahatsızlandı ve kalbine yenik düştü. Çınar'ın naaşı 25 Ekim 1983 Çarşamba günü Karşıyaka mezarlığında sevenleri tarafından ebediyete uğurlandı.
           Feyzullah Çınar, ardında 200'e yakın ölümsüz eser ve örnek bir kişilik bıraktı. Hakk'a yürümesinin ardından Feyzullah Çınar'a Tuzluçayır'da adını taşıyan bir park yapıldı ve içine de heybetini yansıtan heykeli dikildi.
            Kaynak : https://feyzullahcinar.tr.gg/


12 Ekim 2021 Salı

#LeventKırca

Oyuncu, yönetmen, Türk komedyen, tiyatro, sinema ve dizi oyuncusu, plastik makyöz, yapımcı, Aydınlık gazetesi yazarı, siyasetçi, Vatan Partisi eski Merkez Yürütme Kurulu üyesi. Gerçek adı: Zeki Levent Kırca (D. 28 Eylül 1948, Ladik / Samsun – D. 12 Ekim 2015, İstanbul).

İlk kez 1964'te Ankara Devlet Tiyatrosu'nda sahneye çıktı. Ankara Birlik Tiyatrosu ve Halk Oyuncularında çalıştı. Nasreddin Hoca Oyun Treni, Siz Olsaydınız Ne Yapardınız?, Bu Oyun Nasıl Oynanmalı?, Sağlık Olsun!, Ne Olur Ne Olmaz gibi televizyon dizilerinin yapımcılığını üstlendi.

1978'de Altınşehir adlı filmle sinemaya geçti. Ne Olacak Şimdi? ve Mavi Muammer adlı filmlerde oynadı. Hodri Meydan Topluluğu adlı Tiyatro Grubu'nu kurdu. Eski eşi Oya Başar ile birlikte Güzel ve Çirkin ve Sefiller adlı oyunları sergiledi. Üç Baba Hasan, Kadıncıklar adlı oyunları sergiledi. 1988'de başlayıp 22 yıl süren Olacak O Kadar adlı televizyon programını hazırladı. İlk sinema yönetmenlik denemesini Son adlı filmle yaptı. Daha sonra Şeytan Bunun Neresinde adlı filmi yönetti.

1998 yılında Kültür Bakanlığınca verilen Devlet Sanatçısı unvanını aldı. Saint Petersburg Bal Mumu Heykelleri Müzesi'nde heykeli olan nadir Türk sanatçılardandır. 1 Mart 2011 tarihinden itibaren yayın hayatına günlük gazete olarak devam eden Aydınlık Gazetesi'nin köşe yazarlığı yapmıştır. 1998 yılında almış olduğu Devlet Sanatçısı unvanı Nisan 2015'te geri alınmıştır.

Levent Kırca, 12 Ekim 2015’te, İstanbul Pendik’teki Marmara Eğitim Araştırma Hastanesinde hayatını kaybetti.

*

Rol Aldığı Bazı Tiyatro Oyunları:

Shrek Müzikali / Plastik Makyaj

*

Yönetmeni Olduğu Diziler:

Karımın Dediği Dedik Çaldığı Kontrbas (2011)

Olacak O Kadar (2009)

Rating Kasabası (TV Filmi 2006)

Kendini Bırak Gitsin (2004)

Olacak O Kadar (1986, 1989)

*

Yönetmeni Olduğu Filmler:

Sarhoşum Gel Beni Al (2015)

Şeytan Bunun Neresinde (2002)

Son (2001)

Mavi Muammer (Video 1985)

*

Senaristi Olduğu Diziler:

Karımın Dediği Dedik Çaldığı Kontrbas (2011)

Kendini Bırak Gitsin (2004)

Olacak O Kadar (1986, 2009)

*

Senaristi Olduğu Filmler:

Sarhoşum Gel Beni Al (2015)

Mavi Muammer 1-2-3 (Video 1985-1986)

*

Yapımcısı Olduğu Filmler:

Son İstasyon (2010)

Rating Kasabası (TV Filmi 2006)

*

Rol Aldığı Diziler:

Karımın Dediği Dedik Çaldığı Kontrbas (Bünyamin İşler, 2011)

Olacak O Kadar (Sarhoş, 2009)

Kendini Bırak Gitsin (Naci, 2004)

Ağa Kızı (Osman Ağa-Hasan Ağa, 2004)

Olacak O Kadar (Hamit El Sabah – Sarhoş, 1986)

*

Rol Aldığı Filmler:

Sarhoşum Gel Beni Al (Mülayim, 2015)

Son İstasyon (Ruhi, 2010)

Rating Kasabası (Belediye Başkanı, TV Filmi 2006)

Ispanaktan Nağmeler (2005)

Şeytan Bunun Neresinde (Yusuf/Reşo, 2002)

Son (Selim, 2001)

Ne Olacak Şimdi (Av. Orhan Tamer, 1979)

Taşı Toprağı Altın Şehir (Ökkeş Uyanık, 1978)

 *

Makyaj Ekibinde Yer Aldığı Dizi:

Olacak O Kadar (1986)

 *

KAYNAKÇA: Levent Kırca (beyazperde.com, 02.12.2018), Levent Kırca (tiyatrolar.com.tr, 02.12.2018), Levent Kırca (sinematurk.com, 02.12.2018), Levent Kırca (diziler.com, 02.12.2018). https://www.biyografya.com/

11 Ekim 2021 Pazartesi

#FakirBaykurt

Edebiyatta; gerçekçi yaklaşımı benimsemiş bir yazardır.

Fakir Baykurt, 15 Haziran 1929 tarihinde Burdur Yeşilova’da doğmuştur. Asıl adı Tahir'dir. Annesinin adı Elif ve babasının adı Veli’dir. 1936 yılında Akçaköy İlkokulu'nda eğitimine başladı. 1938 yılında babası öldü. Babasının ölümünden sonra dayısı Osman Erdoğuş tarafından Balıkesir iline bağlı Burhaniye köyüne götürüldü ve orada dayısının yanında dokumacılık yapmaya başladı. 2. Dünya Savaşının başlamasıyla dayısı askere alınca Tahir'de Akçaköy’e dönerek okula kaldığı yerden devam etti.

1942 yılında ağır bir sıtma hastalığı geçirdi. 1943 yılında ilkokulu Akçaköy'de bitirdikten sonra Isparta Gönen Köy Enstitüsü'ne devam etti. 1948 yılında köy öğretmeni olarak mezun olduktan sonra, kendi köyüne yakın olan Kavacık köyüne atandı. Daha sonra Dereköy’ye atandı.

1947 yılında Köy Enstitüleri ve Kaynak Dergisi'nde şiirleri çıkar ve bu yıllarda önce şiirlerinde daha sonra tüm yazılarında “Fakir Baykurt” adını kullanmaya başladı.

1953 yılında başladığı Ankara Gazi Eğitim Enstitüsü'nde Edebiyat Bölümü’ne devam ederek, 1955 yılında mezun oldu. Sivas, Hafik ve Şavşat'ta Türkçe öğretmeni olarak görev yaptı.

1957 yılında Ankara Piyade Yedek Subay Ortaokulu’na öğretmen olarak askerliğini yaptı. Askerlikten sonra Şavşat Ortaokulu'na öğretmen olarak atandı.

Demokrat Parti iktidarı döneminde görevden alınarak, pasif bir göreve getirildi. Cumhuriyet gazetesindeki bazı yazıları yüzünden öğretmenlikten alınıp Ankara’da Milli Eğitim Bakanlığı Yapı İşleri Bölümü’nde görevlendirildi.

1958 yılında Cumhuriyet gazetesinde yayımlanan ilk romanı “Yılanların Öcü” nedeniyle hakkında kovuşturma açıldı. Altı ay açıkta kaldıktan sonra hakkında takipsizlik kararı verilen Baykurt; 1960 İhtilali'nden sonra, Ankara ilköğretim müfettişliğine getirildi.

1962-1963 yıllarında Amerika'ya giderek, Bloomington İndiana Üniversitesi'nde, ders araçları konusunda uzmanlık eğitimi gördü. 1963 yılında yurda dönerek Ankara İlköğretim müfettişliği görevini sürdürür. 1965 yılında Türkiye Öğretmenler Sendikası'nın kuruluş çalışmalarına katılarak, aynı zamanda başkanlığını da yürüttü.

1966 yılında yeni kurulan Milli Folklor Enstitüsü’nde uzman olarak atandı.

Türkiye Öğretmenler Milli Federasyon'u genel başkanlığına seçilen yazar, 1969 yılındaki Türkiye genelinde yapılan, ilk öğretmenler boykotuna katılması sonucu, tekrar açığa alındı. Bu faaliyetlerinden sonra tekrar görevden alınarak bakanlık emrine alınır ancak Danıştay kararı ile görevine geri döndü.

1971 Askeri müdahalesinden sonra, uzun süre tutuklu kaldı.

1966 yılında Milli Folklor Enstitüsü'nde uzmanlık, Kültür Bakanlığı'nda danışmanlık, 1970 yılında ODTÜ'de halkla ilişkiler ve yayın müdürlüğü görevlerinde çalıştı. Daha sonra, Almanya'nın Duisburg şehrine gönderildi. Burada; Yabancı Çocuk ve Gençlerin Teşvik ve Bölgesel Çalışma Kurumu'nda, eğitim uzmanlığı yaptı.

1977 yılında İsveç’te öğretmen yetiştirme çalışmalarına katıldı. 1979 yılından sonra Almanya’nın Essen eyaletinin Duisburg şehrinde yaşamıştır. 1986 yılında Duisburg’ta öğretmenliğe başlar ve yurt dışında oluşan Türkiye Aydınlarıyla Dayanıma Girişimi’nin yönetiminde görev aldı.

1995 yılında Almanya’da öğretmenlik yaptığı Pestalozzi Okulu’ndan emekli oldu.

Edebiyat dünyası ile ilk tanışması 1945 yılında şiirleriyle oldu. Sonraları toplumcu, gerçekçi bir yaklaşımla yazdığı kısa öyküler geldi. Yeditepe, Yücel, Varlık, Fikirler, Kaynak, İmece, Yazın, Sanat Olayı, Cumhuriyet, Evrensel, Yön gibi gazete ve dergilere yazılar yazdı.

Bir dönem göç sorunun ele alarak Almanya’daki Anadolu insanının değişim süreci içinde yeniden biçimlenmesinin getirdiği sıkıntıları, farklı bir kültüre uyum sağlamak için gösterilen çabaları çok boyutlu bir şekilde aktardı.

Fakir Baykurt, 1955’te çıkan ilk kitabı Çilli’de, Seçilmiş Hikâyeler ve Beraber dergilerinde yayınladığı öykülerini topladı. Sonraki öykü kitapları Efendilik Savaşı (1959), Cüce Muhammet (1964), Anadolu Garajı (1970), İçerdeki Oğul (1974), ile Yılanların Öcü (1959), Irazcanın Dirliği (1961), Tırpan (1970) gibi romanlarında köy yaşamını, köylünün bilincinde ve bilinçaltındaki isteklerini, tepkilerini ve çelişkilerini yansıttı.

Yapıtları edebi değerinin yanı sıra toplumbilim ve halkbilim yönünden zengin bir kaynak olarak da görülen Baykurt’un kullandığı dil doğal, yalın, şiirsel bir halk Türkçesi olarak değerlendirildi.

Fakir Baykurt, 1951 yılında Muzaffer adında bir hanım ile evlendi. Işık (d.1957) ve Sönmez (1958) adında iki kızı, Tonguç (d.1962) adında bir oğlu vardır.

Fakir Baykurt, 11 Ekim 1999 tarihinde Almanya Essen’de pankreas kanserine yenik düşerek 70 yaşında ölmüştür. Duisburg'da düzenlenen törenden sonra İstanbul'a getirilerek Zincirlikuyu'da defnedildi.

Fakir Baykurt’un Yılanların Öcü adlı yapıtı 1961’de Metin Erksan, 1985’te Şerif Gören tarafından filme çekildi.

Ödülleri :
1958 - Yunus Nadi Roman Ödülü (Yılanların Öcü)
1970 - TRT Sanat Ödülleri (Tırpan)
1970 - TRT Sanat Ödülleri (Sınırdaki Ölü)
1971 - Türk Dil Kurumu Roman Ödülü (Tırpan)
1974 - Sait Faik Hikâye Armağanı (Can Parası)
1978 - Orhan Kemal Roman Armağanı (Kara Ahmet Destanı)
1979 - Tiyatro 79 Dergisi tarafından Yılın Oyunu Ödülü (Sakarca)
1980 - Avni Dilligil Tiyatro Ödülü (Tırpan)
1984 - Berlin Senatosu Çocuk Yazını Ödülü (Barış Çöreği)
1985 - Alman Endüstri Birliği (BDI) Yazın Ödülü (Gece Vardiyası)
1998 - Sedat Simavi Roman Ödülü (Yarım Ekmek)
1998 - Yaşam Radyo Ustalara Saygı Onur Ödülü
1999 - Pir Sultan Abdal Derneği Ödülü
*
Kitapları :
Roman :
1954 - Yılanların Öcü
1961 - Irazcanın Dirliği
1961 - Onuncu Köy
1967 - Amerikan Sargısı
1970 - Tırpan
1973 - Köy göçüren
1975 - Keklik
1977 - Kara Ahmet Destanı
1977 - Yayla
1983 - Yüksek Fırınlar
1986 - Koca Ren
1997 - Yarım Ekmek
1980 - Kaplumbağalar
*
Hikaye :
1955 - Çilli
1959 - Efendilik Savaşı
1961 - Karın Ağrısı
1964 - Cüce Muhammet
1970 - Anadolu Garajı
1971 - On Binlerce Kağnı
1973 - Can Parası
1974 - İçerdeki Oğul
1975 - Sınırdaki Ölü
1982 - Gece Vardiyası
1982 - Barış Çöreği
1986 - Duirsbug Treni
1992 - Bizim İnce Kızlar
1998 - Dikenli Tel
*
Çocuk Kitapları :
Topal Arkadaş
Yandım Ali
1979 - Sakarca
Sarı Köpek
1984 - Barış Çöreği
1985 - Dünya Güzeli
1985 - Saka Kuşları
*
Şiir :
Bir Uzun Yol
Dostluğa Akan Şiirler
**
Toplum ve Eğitim Yazıları :
1960 - Efkar Tepesi
1976 - Şamaroğlanları
1974 - Kerem ile Aslı
1978 - Kale Kale
1980 - Kaplumbağalar
*
Kaynak:
Biyografi.info













10 Ekim 2021 Pazar

#Attilaİlhan


Attila İlhan : Mustafam Mustafa Kemalim

 15 Haziran 1925’te Menemenİzmir’de doğdu. İlk ve orta eğitiminin büyük bir bölümünü İzmir ve babasının işi dolayısıyla gittikleri farklı şehirlerde tamamladı. Tiyatro ve sinema sanatçısı Çolpan İlhan'ın abisidir.

Attila İlhan - Çocukluk Yılları
İzmir Atatürk Lisesi henüz birinci sınıfında, mektuplaştığı bir kıza yazdığı Nazım Hikmet şiirleriyle yakalanmasıyla 1941 Şubat'ında tutuklandı ve okuldan uzaklaştırıldı. Henüz 16 yaşındaydı. Üç hafta gözetim altında kaldı. İki ay hapiste yattı.

Türkiye'nin hiçbir yerinde okuyamayacağına dair bir belge verilince, eğitim hayatına ara vermek zorunda kaldı. Danıştay kararıyla, 1944 yılında okuma hakkını tekrar kazandı. Kararın çıkması ile İstanbul Işık Lisesi'ne yazıldı. Lise son sınıftayken amcasının kendisinden habersiz katıldığı CHP Şiir Armağanı'nda Cebbaroğlu Mehemmed şiiriyle ikincilik ödülünü pek çok ünlü şairi geride bırakarak aldı. Bu ödül kendisi için kuşkusuz büyük mutluluk kaynağı olmuştu.

1946'da mezuniyetinin ardından, İstanbul Hukuk Fakültesi'ne kaydoldu. Üniversite hayatının başarılı geçen yıllarında "Yığın" ve "Gün" gibi dergilerde ilk şiirleri yayımlanmaya başladı. Hukuk Fakültesi’ndeki yüksek öğrenimini yarıda bıraktı. 1948'de ilk şiir kitabı "Duvar"'ı kendi imkanlarıyla yayımladı.

Paris Yılları

1949 yılında, üniversite ikinci sınıftayken Nazım Hikmet'i kurtarma hareketine katılmak üzere ilk kez Paris'e gitti. Bu harekette aktif rol oynadı. Fransız toplumu ve orada bulunduğu çevreye ilişkin gözlemleri daha sonraki eserlerinde yer alan bir çok karakter ve olaya temel oluşturdu. Türkiye'ye geri dönüşünde sıklıkla başı polisle derde girdi. Sansaryan Han'daki sorgulamalar; ölüm, tehlike, gerilim temalarının işlendiği eserlerinde önemli rol oynadı. Bir kaç kez gözaltına alındı.

İstanbul - Paris - İzmir Üçgeni

1951 yılında Gerçek gazetesinde bir yazısından dolayı kovuşturmaya uğrayınca tekrar Paris'e gitti. Fransa'daki bu dönem, Attilâ İlhan'ın Fransızcayı ve Marksizmi öğrendiği

Attila İlhan
yıllardı. 1950'li yılları İstanbul - İzmir - Paris üçgeni içerisinde geçiren Attilâ İlhan, bu dönemde ismini yavaş yavaş Türkiye çapında duyurmaya başladı. Yurda döndükten sonra, Hukuk Fakültesi'ne devam etti. Ancak son sınıfta gazeteciliğe başlamasıyla beraber öğrenimini yarıda bıraktı. Sinemayla olan ilişkisi nedeniyle, yine bu dönemde, 1953'te Vatan gazetesinde sinema eleştirileri yazmasıyla başladı.

"Çoğu zaman üç beş kişi için yazdığımızı sanırız,
onlar bizi okumazlar. Asıl seslendiklerimiz,
hiçbir zaman tanımayacağımız, başka üç beş kişidir."
Attila İLHAN

Sanatta Çok Yönlülük

1957'de gittiği Erzincan'da askerliğini yaptıktan sonra, tekrar İstanbul'a dönüş yapan Attilâ İlhan, sinema çalışmalarına ağırlık verdi. Onbeşe yakın senaryoya Ali Kaptanoğlu adıyla imza attı. Sinemada aradığını bulamayınca, 1960'ta Paris'e geri döndü. Sosyalizmin geldiği aşamaları ve televizyonculuğu incelediği bu dönem, babasının ölmesiyle birlikte yazarın İzmir dönemini başlattı. Sekiz yıl İzmir'de kaldığı dönemde, Demokrat İzmir gazetesinin başyazarlığını ve genel yayın yönetmenliğini yürüttü. Aynı yıllarda, şiir kitabı olarak "Yasak Sevişmek" ve "Aynanın İçindekiler" serisinden "Bıçağın Ucu" yayımlandı. 1968'te 15 yıl sürecek evliliğini yaptı.

İstanbul'a Dönüş

Attila İlhan
1973'te Bilgi Yayınevi'nin danışmanlığını üstlenerek Ankara'ya taşındı. Sırtlan Payı ve Yaraya Tuz Basmak'ı Ankara'da yazdı. 1981'e kadar Ankara'da kalan yazar Fena Halde Leman adlı romanını tamamladıktan sonra İstanbul'a yerleşti. İstanbul'da gazetecilik serüveni Milliyet (2 Mart 1982 - 15 Kasım 1987) ve Gelişim Yayınları ile devam etti. Bir süre Güneş gazetesinde yazan Attilâ İlhan, 1993-1996 yılları arasında Meydan gazetesinde yazmaya devam etti. 1996 yılından 2005 yılına kadar köşe yazılarını Cumhuriyet Gazetesi'nde sürdürdü. 1970'lerde Türkiye'de televizyon yayınlarının başlaması ve geniş kitlelere ulaşmasıyla beraber Attilâ İlhan da senaryo yazmaya geri dönüş yaptı. Sekiz Sütuna ManşetKartallar Yüksek Uçar ve
Yarın Artık Bugündür halk tarafından beğeniyle izlenilen diziler oldu.

İlk romanı "Sokaktaki Adam" yayınlandığında 10 roman yazmıştı. Bunlar hiç gün ışığına çıkmadı. Attilâ İlhan bunun sebebini bir söyleşide şöyle açıklıyor: "... bir çok roman yazdım daha önceden. Ama neden yayınlamadım? Çok akıllıca bir sebebi vardı. Çünkü biliyorum ki yazarlar ilk romanlarında kendilerini anlatırlar. O da romancılık değildir. Günlük tutmaktır." (DüşünHaziran 1996).

Roman serüvenine başladığında döneminin diğer yazarları daha çok yerel ve kırsal olayları, kişileri işlerken Attilâ İlhan şehir insanını Türkiye'nin yakın dönem tarihini siyasal, ekonomik ve sosyal yanlarıyla ele alan bir yapı içerisinde işliyordu. Sadece İstanbulİzmir gibi Türkiye'nin büyük şehirlerini, işlediği dönemin yaşam tarzını, ekonomik ve sosyal sorunlarını kahramanlarının gözüyle yansıtmakla yetinmiyor; aynı zamanda, batı kültürünün Türkiye'ye ne şekilde yansıdığını, olumlu ve olumsuz etkilerini, çizdiği karakterlerle ve Avrupa'daki şehirlerle örtüşen bir yapı içerisinde irdeliyordu.

1968 yılında sinema yapımcısı, yönetmen Biket İlhan ile evlendi, 15 yıl evli kaldı. 1983 yılında boşandı.

Attila İlhan, 11 Ekim 2005'te İstanbul'daki evinde hayata veda ettiğinde 80 yaşındaydı.

Kaynak : Biyografi.info