31 Temmuz 2017 Pazartesi

Yıldıray Çınar : Aman Dünya Ne Dar Imış


Aman dünya ne dar ımış
Dert çekmesi ne zor umuş
İçerimde yare varmış
Dermanını arar oldum

Bu derdimin dermanını
Kalem yazmaz soranını
Ecel gelmiş can mı gider
Okur ecel fermanımı

Dertli dertli gezer oldum
Ben derdimi yazar oldum
Bu derdimi ben çeke çeke
Hem canımdan bezer oldum

Söz ve Müzik : Neşet Ertaş
Yöre : Kırşehir

Hasan Hüseyin Korkmazgil : Acıyı Bal Eyledik


Acıyı Bal Eyledik

«pir sultan ölür dirilir»

bak şu bebelerin güzelliğine 
kaşı destan 
gözü destan 
elleri kan içinde

kör olasın demiyorum 
kör olma da
gör beni

damda birlikte yatmışız 
öküzü hoşça tutmuşuz 
koyun değil şu dağlarda 
san kendimizi gütmüşüz 
hor baktık mı karıncaya 
kırdık mı kanadını serçenin 
vurduk mu karacanın yavrulusunu 
ya nasıl kıyarız insana

sen olmasan öldürmek ne 
çürümek ne zindanlarda 
özlem ne ayrılık ne 
yokluk ne yoksulluk ne 
ilenmek ne dilenmek ne 
işsiz güçsüz dolanmak ne 
gün gün ile barışmalı 
kardeş kardeş duruşmalı 
koklaşmalı söyleşmeli 
korka korka yaşamak ne

kahrolasın demiyorum 
kahrolma da 
gör beni

kanadık toprak olduk 
çekildik bayrak olduk 
döküldük yaprak olduk 
geldik bugüne

ekmeği bol eyledik 
acıyı bal eyledik 
sıratı yol eyledik 
geldik bugüne

ekilir ekin geliriz 
ezilir un geliriz 
bir gider bin geliriz 
beni vurmak kurtuluş mu

kör olasın demiyorum 
kör olma da 
gör beni

Hasan Hüseyin Korkmazgil 

29 Temmuz 2017 Cumartesi

Sevcan Orhan : Şu Dağlarda Kar Olsaydım



Şu dağlarda kar olsaydım olsaydım
Bir asi rüzgâr olsaydım olsaydım
Arar bulur muydun beni beni
Sahipsiz mezar olsaydım olsaydım

Şu yangında har olsaydım olsaydım
Ağlayıp bizâr olsaydım olsaydım
Belki yaslanırdın bana bana
Mahpusta duvar olsaydım olsaydım

Şu bozkırda han olsaydım olsaydım
Yıkık perişan olsaydım olsaydım
Yine sever miydin beni beni
Simsiyah duman olsaydım olsaydım

Şu yarada kan olsaydım olsaydım
Dökülüp ziyan olsaydım olsaydım
Bu dünyada yerim yokmuş yokmuş
Keşke bir yalan olsaydım olsaydım

Yusuf Hayaloğlu

Sevcan Orhan : Şu Dağlarda Kar Olsaydım

Hacı Taşan : Allı Turnam ve Bugün Ayın Işığı



Allı turnam bizim ele varırsan
Şeker söyle kaymak söyle bal söyle

Gülüm gülüm kırıldı kolum
Tutmuyor elim turnalar ey
Ah gülüm gülüm yar gülüm
Kız gülüm gülüm turnalar ey

Eğer bizi sual eden olursa
Boynu bükük benzi soluk yar söyle

Gülüm gülüm kırıldı kolum
Tutmuyor elim turnalar ey
Ah gülüm gülüm yar gülüm
Kız gülüm gülüm turnalar ey

Allı turnam ne gezersin havada
Arabam kırıldı kaldım burada

Gülüm gülüm kırıldı kolum
Tutmuyor elim turnalar ey
Ah gülüm gülüm yar gülüm
Kız gülüm gülüm turnalar ey

Ne onmamış kul imişim dünyada
Akşam olsun allı turnam dön geri

Gülüm gülüm kırıldı kolum
Tutmuyor elim turnalar ey
Ah gülüm gülüm yar gülüm
Kız gülüm gülüm turnalar ey

Arap atın iyisine binerler
Mor çiçeğin koyusuna konarlar

Gülüm gülüm kırıldı kolum
Tutmuyor elim turnalar ey
Ah gülüm gülüm yar gülüm
Kız gülüm gülüm turnalar ey

Keskinli Hacı Taşan - Keskin

*          *          *          *          *


Bugün ayın ışığı
Elinde bal kaşığı
Gine nerden geliyon da
Mehlenin yakışığı

Vay nerdesin nerdesin
Galdır camın perdesin
Diyeceğim çoğ amma da
Pek galabalık yerdesin

Karşıdan geçti gelin
Elinde desti gelin
Sallan boyun göreyim de
Gençliğim geçti gelin

Vay ne olur ne olur
Sevda sırınan olur
Gözdür alemi gezerde
Gönül birinen olur

Keskinli Hacı Taşan

Hacı Taşan : Allı Turnam ve Bugün Ayın Işığı


27 Temmuz 2017 Perşembe


Dünya görüyor ve çiziktiriyor da Yurdum AkMalMolozları hangi menfaatleri uğruna Görmüyor, Duymuyor, Bilmiyor, Yaz(a)mıyor? Yetmez fakat ABV!

22 Temmuz 2017 Cumartesi

Sevcan Orhan : Nazlı Yar Oturmuş Gül Gölgesine



Nazlı yar oturmuş gül gölgesine
Katmış figanını bülbül sesine
Ben yanar ağlarım onun nesine
Perişan olduğum umurunda mı

Ezele de deli gönül ezele
Kapılmışım bir vefasız güzele

Kurudu bağlarım döndü gazele
Sararıp solduğum umurunda mı
(saçımı yolduğum umurunda mı)

Arasam bulunmaz eşi emsali
Bana nasıl reva gördün bu hali
Aşkına düşeli mecnun misali
Saçımı yolduğum umurunda mı

Fikretim bu gönlüm bulmadı rahat
Kalmadı gönlümde ne lezzet ne tat
Her saniye her dakika her saat
Dirilip öldüğüm umurunda mı
(saçımı yolduğum umurunda mı)

Ezele de deli gönül ezele
Kapılmışım bir vefasız güzele
Kurudu bağlarım döndü gazele
Sararıp solduğum umurunda mı
(saçımı yolduğum umurunda mı)

Söz : Fikret Dikmen
Müzik : Yusuf Gül

21 Temmuz 2017 Cuma

Yeliz Koray : Sorgu-la



Sorgu-la

Giriş gelişme yapmadan bodoslama söyleyeceğim…
En büyük FETÖ’cüler 15 Temmuz için meydanda şov yaparken benim neden soğuk nezarethanede titreyerek sabahı beklediğimi sorgula!

15 Temmuz şehitlerine saygısızlık yaptığımı söylerken “birkaç Mehmet için” meclisi açmayanları sorgula.
Ufacık çocuklara, askerime,polisime, köylüme, öğretmenime, kurşun sıkan PKK’lılara çadırdan mahkeme kurup bir saatte serbest bırakanların benim için neden saldırıya geçip, savcı değiştirdiklerini sorgula.  
Ahh Mehmet abi, Hasan Amca, Aynur Teyze…
Koklamaya kıyamadığımız evlatlarımıza “Bir kereden bir şey olmaz” diyenler hala meclis koltuklarında otururken..
bana kahpe diyen ahlakını sorgula!
‘Fikir özgürlüğüm’ nedeniyle neredeyse benim için idamı getirecek olanların, bebek katilini neden barış elçisi yaptıklarını sorgula. 
Çok uzak değil, birkaç yıl önce ‘megri megri’ diye timsah gözyaşı döküp, ‘şemmamme’ ile halay çekenlerin beni neden terör örgütü propagandası yapmakla suçladığını sorgula.
Ülkenin MİT’i, Genel Kurmay Başkanı, Başbakanı, Cumhurbaşkanı dururken, darbe teşebbüsünü neden enişteden duyduğunu ve enişte kadar istihbaratı olmayanların hala koltuklarında neden oturduklarını sorgula.
Aynaya baksa FETÖ’cü görecek kişilerin, neden hala “Bizde FETÖ’cü yok” dediğini sorgula.
Benim cinsel kimliğim üzerinden ‘vermekle’ ilgili iğrenç fanteziler üretirken, 
“Ne istediniz de vermedik” diyenlerin; 
babasının malı gibi vermedik neyin kaldığını sorgula.
Bırak gazeteciliğimi, bir insan olarak ‘Düşünce özgürlüğüm’ Anayasada koruma altına alınmışken..
Hakkımı gasp edenlerin, Anayasanın ilk dört maddesini neden kurcaladıklarını sorgula.

Emniyete, TBMM’ye, askeriyeye, MİT’e ve devletin en büyük kademelerine bir bir yerleştirilen teröristlerin şimdilerde neden ‘sızdılar’ diyerek “sütten çıkmış ak kaşık” olduklarını sorgula.
Mehmetçik dağda, karlar üstünde, konservesini çakmağıyla ısıtmaya çalışırken, FETÖ’nün bu kadar parayı nasıl bulduğunu sorgula.
Şehit cenazeleri hep damı akan gecekondulardan çıkarken, bize dindar nesil diye bas bas bağıranların çocuklarının neden Amerika’da, İsviçre’de, kumar masalarında keyif çattıklarını sorgula.
Vatandaşına, “Vandal, çapulcu, kaportası bozuk, ananı da al git, gavat”diye hakaretler edenleri şak şaklarken beni neden edepsiz ilan ettiklerini sorgula.
Bırak AKP’yi, MHP’yi, CHP’yi, HDP’yi…
Zamanı gelince birbirlerine ‘kafatasçı-vampir’ diyenlerin menfaatleri için nasıl dost olduğunu düşün. Maaşımız, sigortamız,tazminatımız, primlerimiz, haklarımız aylarca konuşulurken;  söz konusu vekil maaşları olunca nasıl tam kadro meclisi doldurup bir saatte ortak karar aldıklarını sorgula.  
‘Halkı kin ve düşmanlığa sevk ettiğimi, ayrıştırdığımı’ düşünürken, Doğu’da yirmi küsür şehrimizi Kürdistan ilan edenlerin neden Cumhurbaşkanlığında ağırlandığını sorgula.

Eğitim, sağlık, barınma, korunma…Devletin en asli görevlerini düşün. 
Gencecik fidanları okutamayan devletin çocuklarımızı neden cemaat evlerine mahkum bıraktığını sorgula.
Uğur Mumcu, Bahriye Üçok, Ahmet Taner Kışlalı, Gaffar Okkan ve daha niceleri taa 30 sene önceden “Bunlar darbe yapacak” dedi diye cemaatlere, tarikatlara kurban giderken, kulaklarını tıkayanların,
şimdi utanmadan nasıl “kandırıldık” dediklerini sorgula.
 “Yaratılanı yaradandan ötürü severim” diyenlerin bizleri neden Alevi, Sünni, Kürt, Türk diye ayırdığını sorgula. 

Geçmişinden, tarihinden, kültüründen bi haber nesil yetiştirmek için gömlek değiştirir gibi müfredat değiştirenlerin ‘Kara Fatma’yı hakaret sayıp’ bizi ne hale getirdiği düşün, Eğitimini sorgula.
Neredeyse Anayasayı değiştirmeye çalışmaktan yargılanacakken, özerklik isteyenlerin nasıl elini kolunu sallaya sallaya dolaştığını sorgula.
Yalnızca 15 Temmuz’un değil, tüm milli bayramlarımızın aynı coşkuyla kutlanmasını istedi diye, 60 kilo bir kadının iki satır yazısından neden bu kadar korktuklarını sorgula. 
Biz her Cuma okul çıkında ‘Korkma’ diye başlayan İstiklal Marşımızı okurken, 
her Cuma bir dua sallayanların bizi neden korkuttuğunu sorgula.
KORKMA!
Yeni nesil maalesef bilmeyecek; biz her sabah sınıflarımıza koşmadan “Türküm” diye bağırarak Ant içerken, bazılarının T.C. kısalmasından bile neden rahatsız olduğunu sorgula.
Dün 28 Şubat diye bağırıp, türbanlı kardeşlerimiz için sözde adalet naraları atan simsarların, bugün kendinden olmayanlar için hukukçulara nasıl kamu hizmeti yaptırdığını sorgula.
“Bizden hain çıkmaz” diye bana hakaret eden Dadaş amcacım, benim soyuma sopuma ineceğine “Takla at da göreyim” diye seni sirk maymununa çevirenleri sorgula.
Yıllarca teröristlerle karı-koca gibi olanların şimdi kendilerinden olmayan herkesi terörist ilan etmelerini düşün, “Yavuz hırsızın ev sahibini nasıl bastırdığını”sorgula.
Hatta daha ileri git!
Karı kocanın neden boşandığını da sorgula.
Ben sorguladığım için SORGULANDIM!
Ne olur uyan gaflet uykusundan.
Korkma sen de sorgula.Gençliğe hitabeyi oku..
Birinci vazifeni hatırla, 
“Muhtaç olduğumuz kudret damarlarımızdaki asil kanda mevcuttur.” 
Son paragrafı sorgula…

19 Temmuz 2017 Çarşamba

Sabahat Akkiraz : Bugün Bize Pir Geldi



Bugün Bize Pir Geldi
Gülleri Taze Geldi
Önü Sıra Kanberi
Ali Murtaza Geldi
Ali Benim Şahımdır
Kıble Kıblegahımdır
Miraçtaki Muhammed
O Benim Padişahımdır

Padişahım Yaradan
Okur Ağdan Karadan
Ben Pirden Ayrılalı
Kaç Yıl Geçti Aradan
Yüzyıl Geçti Aradan
Eyvallah Şahım Eyvallah Alı Sensin Güzel Şah 
İllallah Şahım İllallah Hak La İlaha İllallah 
Hak İlaha İllallah
Aklımızdadır İllallah Eyvallah Şahım Eyvallah 
Ali Birdir Güzel Şah Eyvallah Pirim Eyvallah

Padişahım Yaradan
Okur Ağdan Karadan
Ben Pirden Ayrılalı
Yüz Yıl Geçti Aradan
Aramı Uzattılar
Yarama Tuz Attılar
Fazlıdan Bir Kul Geldi
Bedestanda Sattılar
Satarlar Bedestanda
Ses Gelir Gülistanta
Muhammed'in Hatemi
Bülgüzardır Aslanda

Gelgüzarım Aslanım
Sevdasını Çekerim 
Ben Pirden Ayrılalı
Gözyaşımı Dökerim 
Gözyaşımı Dökerim 
Dökerim Gözyaşımı
Gör Mevlanın İşini
Keşiş Kurban Eyledi
Yedi Oğlunun Başını

Keşiş Kurban Eyledi
Ne Hoş Bir An Eyledi
Yeryüzünde Melekler
Hepsi Figan Eyledi
Figan Ederler Melekler
Kabul Olsun Dilekler
Yezit Bir Dert Eyledi
O Dert Beni Del Eyler
Eyvallah Şahım Eyvallah Eyvallah Şahım Eyvallah 
Hak La İlaha İllallah
Eyvallah Şahım Eyvallah Eyvallah Pirim Eyvallah

Yezit Bir Dert Eyledi
İmamlar Vird Eyledi
Şahım Bir Şehir Yaptı 
Kapusun Dört Eyledi 
Dört Eyledi Kapusun
Lalu Cevher Yapusun
Yezidler Şehit Etti
İmamların Hepisin
La İlaha İllallah İllallah Şah İllallah
La İlaha İllallah
Eyvallah Şahım Eyvallah Eyvallah Pirim Eyvallah

Hasan'a Ağu Ezdiler
Hüseyne Nice Kıydılar
Zeynel İle Bakır'ı
Bir Zindana Koydular
Zından Değil Cezadır
Cafer Kazım Rıza'dır
Riza'nın Binbir İsmi
Yollarını Gözedir
Taki Naki Ağladı
Gözyaşını Çağladı
Asker İle Mehdi'yi Oniki'ye Bağladı

Oniki'dir Katarım Türlü Metah Satarım
Yükümüz Cevherdendir Müşteriye Satarım 
Satarım Müşteriye Kervan Kalka Yürüye 
Cebrail'i Eş Etti Cennetteki Hürüye
Hürüye Eş Eğledi Hatırın Hoş Eyledi
Kuluna Kanat Verdi Havada Kuş Eyledi
Havada Kuş Eyledi
Kuş Eyledi Havada Gezer Düzde Ovada 
Melekler Saf Saf Oldu El Kaldırmış Duada

Hatayım Hal Cağında Hak Gönül Alçağında 
Yüzbin Kabe Yapmasza Bir Gönül Alçağında
Hak La İlaha İllallah İllallah Şah İllallah
La İlaha İllallah
Eyvallah Şahım Eyvallah Eyvallah Pirim Eyvallah 

Yöre : Erzincan/Tercan
Söz ve Müzik : Aşık İsmail Daimi

Sabahat Akkiraz : Bugün Bize Pir Geldi

18 Temmuz 2017 Salı

Güler Duman : Şu Yalan Dünyaya Geldim Giderim




Şu yalan dünyaya geldim giderim
Gönül senden özge yar bulamadım
Yaralandım al kanlara belendim
Elimin kanını yur bulamadım

Güzellerin zülfü destedir deste
Erenler hak için oturmuş posta
Bir zaman sağ gezdim, bir zaman has
Hasta halin nedir, der bulamadım

Pir Sultan Abdal`ım, dağlar ben olsam
Üstü mor sümbüllü bağlar ben olsan
Alem çiçek olsa, arı ben olsam
Dost dilinden tatlı bal bulamadım

Pir Sultan Abdal

Yeliz Koray : Tahrik

Tahrik

Milli, manevi ve dini değerlerimize hakaret etmedim. 
“Atatürk manevi kızıyla ilişki yaşadı” demedim mesela…
“Annesi Zübeyde Hanım genelevde çalışıyordu” da demedim.
Sadece bu değil..
Nefret ettiğim bir insan bile olsa ‘ölü’ye her zaman saygı duydum.

Annesini millete yuhalatmadım!
Benimle aynı fikirde değil diye sandıkta ‘evet’ diyenlere “terörist-şerefsiz” demedim.
A partisini B partisini destekliyor diye hiçbir sanatçıyı “sanatçı bozuntusu” diye aşağılamadım.
Eşini dostunu madende kaybeden acılı insanların isyanını tekmelemedim.
Kimseye mezhebini sormadım. “Ölmüş mü?Zaten Aleviydi” demedim.
Stres altındayken ve hatta sabrım sınanırken bile kimseye “gavat” demedim.
O ya da bu nedenle “anam ağladı” diye şikayet eden birine “ananı da al git” demedim. 
Bana göre doğru olmayan şeyleri ‘doğru’ diye yazdığı için hiçbir gazeteciye “Sizi tasmalarınızdan kurtardım, nankörler” demedim. 
Bir ağaç için canını siper eden gençlere “Çapulcular-Vandallar” demedim.
Bu ülke için ölen her bir asker, polis ve korucu için derinden üzüldüm,ağladım.
“Yan gelip yatma yeri değil” de demedim
“Birkaç Mehmetçik için meclis açılmaz” da demedim.
Kaç kişi olduğu mühim değildi, hiçbir can için ‘kelle’ hesabı yapmadım.
Dinimle alay etmedim. “Her Cuma bir dua sallıyorum” demedim.
“Bakara makara” diye dalga geçmedim.
“Namaz kılmayan hayvandır” da demedim.
Kadınları bekaretine göre ayırıp “Kız mıdır kadın mıdır?” da demedim.
Türbanına göre ayırıp “Türbansız kadın perdesiz eve benzer” de demedim. 
Bitmedi…
“Çocuğu olmayan kadın yarım kadındır” da demedim…
“Kadın makyaj yapıyorsa kaportası bozuktur” da demedim
“Beni desteklemezseniz başınıza şu gelir bu gelir” diye kimseyi tehdit etmedim.
Beni gördüğüne sevinen birine “Bi taklaat bakayım ne kadar sevindin?” diye aşağılamadım.
Engelli gence “Görmeyen gözünle sana işvermişiz daha ne istiyorsun?” demedim.
“Senin çocuğun da işsiz kalsın, kişisel sorunlarını bana anlatma” demedim.  
Tecavüze uğrayan çocukları savunmak yerine “Bi kereden bir şey olmaz” demedim.
Atanamayan bir öğretmene “Oy vermezsen verme” demedim.
İlaçlarını alamayan kanser hastası birine “Al şu parayı git” diye dilenci muamelesi yapmadım.
Gülüyor, sakız çiğniyor, düğünlerde oynuyor ya da karnı burnunda dışarı çıkıyor diye hiçbir kadına ‘iffetsiz’ demedim.
“İffetli olsun da kürtaj yaptırmasın” da demedim. 
Yalnızca kendi edebime baktım, kimseye “edepsiz” demedim!
Hiçbir cemaate, tarikata üye olmadım, onlardan övgüyle bahsetmedim.
 “Hocam gel artık” diye ağlamadım.
“Ne istedin de vermedik” demedim. 
MHP’ye “En iyi yaptığı şey kışkırtmaktır”,
ülkücülere de “Kafatasçı vampirler,ırkçılar” demedim. 
PKK ile masaya oturmadım, 
oturdun” diyenlere “İspat etmezsen şerefsizsin” demedim. 
İspatı gelince de kimseyi ‘vatan haini’ ilan etmedim.

***Peki, ben ne dedim; 15 Temmuz’dan bir gün sonra ‘Filler Tepişti’ başlıklı köşe yazımda;
“Komutanın emriyle ağaca bile selam vermek zorunda olan gencecik askerler öldüresiye dövüldü. Tüm dünya askerlerimizin soyulduğunu, tokatlandığını gördü” dedim. 
“Kurunun yanında yaş da yandı” demek isteyerek gariban Mehmetçiklere üzüntümü dile getirdim. 
Sırf bu yüzden Atatürk’e hakaret eden bir pislikte aynı maddeden, yani;
“Halkı Kin ve Düşmanlığa Tahrik ve Aşağılama” dan yargılanacaksam söyleyecek pek bir şey yok. 
En büyük mahkeme vicdanımdır. Oradan beraat ettim.
Şimdi yüce adaletimize sığınıyorum…

15 Temmuz 2017 Cumartesi

Yeliz KORAY : Yerim destanınızı!



1.Dünya Savaşı
4 yıl sürdü
Tekrar ediyorum 4 yıl
Yani 16 mevsim
208 hafta, 
bin 460 gün…
Kafkas, Kanal, Filistin-Suriye, Çanakkale, Hicaz-Yemen, 
Makedonya, Galiçya, Romanya Cepheleri açıldı. 
İtilaf Devletlerinin 42 milyon askerine karşı 2 milyon 850 bin kadardık. 
Kafkas Cephesi’nde Sarıkamış’ı Rus ordusundan almak için savaştık.
90 bin asker DONARAK ÖLDÜ.
Dok-san-bin asker…
Lojistik destek gelememişti çünkü.
Zaten açlardı, üşüyerek, uykuya dalarak öldüler. 
Kimi anasını, kimi sevdiğini hayal ederek uykuya daldı.
Bir daha uyanmadılar…

Çanakkale Cephesi…
Zafer kazanıldı ama bedeli 500 bin insanın ölümü oldu.
253 bini asker, gerisi sivildi.
Tarihçiler, hastalıktan ölenlerin bu sayının iki katı olduğunu söyler.
Bir de o dönem üç lisenin mezun veremediğini.
Galatasaray, Konya ve İzmir Liseleri…
Çünkü elleri silah tutuyordu, çocuklardı, dönmeyi düşünmemişlerdi…
Dönemediler, tarihe “meçhul çocuk asker” olarak geçtiler.
Çoğunun ismi de mezarı da yok, Çanakkale’de yatıyorlar!

Kurtuluş Savaşı..
Doğu Cephesi’nde Ermenilerle
Güney Cephesi’nde Fransızlarla savaştık.
Doğu Anadolu tamamen kurtarıldı, TBMM resmen tanındı.
Maraş, Urfa, Adana ve Sakarya’da zafer kazandık. 
Fransızları yurttan TEMİZLEDİK.
Şehirlerimize; Gazi, Kahraman, Şanlı isimleri verdik.
Batı Cephesi daha kanlıydı.
1. ve 2. İnönü, Kütahya-Eskişehir, Sakarya Savaşı yaşandı. 
Sakarya Savaşı, tarihe en çok subayın şehit olduğu savaş olarak girdi. 
İtalyanlar Muğla ve Antalya’dan çekildi. 
Mustafa Kemal Atatürk, Büyük Taarruzu BAŞLATTI!.
Dumlupınar Meydan Muharebesi’nden sonra
İlk hedefiniz Akdeniz ileri” dedi. 
Yunan ordusu İzmir’e kadar kovalandı, İzmir düşman işgalinden KURTARILDI!
Batı Anadolu düşmandan tamamen TEMİZLENDİ.
Konferanslar, kongreler, ateşkesler, anlaşmalar…
Kurtuluş Savaşı da 4 yıl sürdü.
16 mevsim, 
208 hafta, 
bin 460 gün…
Binlerce şehit verdik. 
O binlercenin yine iki katından fazlası bulaşıcı hastalıktan öldü. 
YILLARDIR PKK’YA VERİLEN ŞEHİTLERİ SAYMIYORUM BİLE…

Ve 15 Temmuz…
1 gün bile sürmedi. 
Tekrar ediyorum 24 saat bile değildi; 15 saat sürdü!
Limana yanaşan düşman gemilerinden değil, 
sağ olsun Erdoğan’ın ‘eniştesi’nden öğrendik. 
Ama hazırlıksız değildik.
Lojistik destek tamdı mesela. 
Nedense 4 farklı noktada bekletilen uçaklar-helikopterler,
3G bağlantıları, televizyonlar, radyolar…
Düşman bu kez ne İngiliz, ne Fransız, ne de Almandı…
Bir zamanlar yedikleri içtikleri ayrı gitmeyen, 
istedikleri her şey verilen “muhterem hoca efendileri”ydi.
Amaç devleti ele geçirmekti ama nedense birkaç tankla darbe yapmaya çıkmışlardı.
Her şeyden habersiz masum erlerle polisi ve vatandaşı karşı karşıya getirdiler. 
Kardeşi kardeşe kırdırdılar!
Kurtuluş yine bizimkilerden; FETÖ’nun kumpas kurduğu Kemalist askerlerden geldi.
Ve milletin direnişiyle birlikte darbe püskürtüldü. 
Sonuç 248 şehit, yüzlerce yaralı…
***
Kısaca…
Evladını beşikte bırakan Nene Hatunlar
Kocasını toprağa verip cepheye koşan Kara Fatmalar…
Çocuk, yaşlı, kadın demeden..
Atamızın önderliğinde bizlere
19 Mayıs’ı, 
23 Nisan’ı, 
30 Ağustos’u, 
29 Ekim’i bıraktılar!
Amma…geriye Sarıkamış’ta ölenler için ‘halay’ çektiğimiz anmalar…
“Yağmur yağıyor çocuklar üşümesin” diye yasaklanan 23 Nisan’lar…
Her sene hastalık bahanesiyle iptal edilen 19 Mayıs’lar 
ve güvenlik gerekçesiyle yasaklanan 30 Ağustos’lar kaldı!
***
Velhasıl 
“Elin tokadını yemeyen kendi tokadını yumruk sanırmış!”
Tarihe altın harflerle yazılan onca zafer
binlerce şehit ve ders alınacak yüzlerce hikaye kalmışken…;
Darbenin araştırılmasını istemediğiniz meclis önergeleri,
Muhterem hoca efendinizi değil de masum askeri karşınıza alarak bastırdığınız afişler,
Bir türlü TEMİZLEYEMEDİĞİNİZ
KOVALAYAMADIĞINIZ ve
Düşmandan KURTARAMADIĞINIZ vatan varken 
Size de hiçbir güvenlik gerekçesi göstermeden 1 hafta bayram yapmak komik gelmiyor mu?
Gelmiyorsa yukarıdaki satırları tekrar okuyun beyler, bayanlar…
Destan 3G ile yazılmaz.