28 Şubat 2019 Perşembe

#YaşarKemal


"O iyi insanlar o güzel atlara binip çekip gittiler.
Demirin tuncuna, insanın piçine kaldık." Yaşar Kemal1923 doğumlu yazar. Asıl adı Kemal Sadık Göğceli’ dir. Nobel Edebiyat Ödülü’ ne aday gösterilen Yaşar Kemal, uluslararası bir üne sahiptir. Türkiye’ de ve dünyada en çok ilgi gören romanı “İnce Memed” olmuştur. 
Yaşar Kemal, 6 Ekim 1923 tarihinde Nüfus kaydında, 1926 olarak geçmektedir. Ailesi Birinci Dünya Savaşı’ ndaki Rus işgali yüzünden Van Gölü’ne yakın Ernis (bugün Ünseli) köyünden Osmaniye’ nin Kadirli ilçesine bağlı Hemite köyüne göç etti. Annesi Nigar Hanım, babası ise bir çiftçi olan Sadık Efendi idi. Babası, camide, Kemal’ in gözlerinin önünde öldürüldü. Küçük yaşta kaza sonucu bir gözünü kaybetti. İlkokulu Kadirli Cumhuriyet İlkokulu’ nda okudu. Kemal’ in edebiyata karşı olan ilgisi ise ortaokul yıllarında başladı. O yıllarda halk edebiyatı ilgisini çekiyordu. 1940lı yıllarda yazdığı şiirler “Çığ Dergisi”nde yayınlandı. Daha sonra “Ülke”, “Millet”, “Kovan” ve “Beşpınar” gibi dergiler de eserlerini yayınlandı.
Kemal, ortaokul son sınıfındayken okulu bırakmak zorunda kaldı. Sonra ırgat kâtipliği, ırgatbaşılık, öğretmen vekilliği, kütüphane memurluğu, traktör sürücülüğü, çeltik tarlalarında kontrolörlük gibi geçici işlerde çalıştı. 1940’ lı yılların başlarında Pertev Naili Boratav, Abidin Dino ve Arif Dino gibi sol eğilimli sanatçı ve yazarlarla ilişki kurdu. Henüz 17 yaşındayken politik nedenlerle tutuklandı.
Askerliğini yaptıktan sonra 1946’ da gittiği İstanbul’ da Fransızlara ait Havagazı Şirketi’ nde gaz kontrol memuru olarak çalıştı. 1948 yılında Kadirli’ ye döndü, bir süre yine çeltik tarlalarında kontrolörlük, daha sonra arzuhalcilik yaptı. 1950’ de 142. maddeye aykırı davranmak suçundan hapse atıldı. 1951’ de hapisten çıkınca İstanbul’ a yerleşme kararı aldı. Cumhuriyet Gazetesi’ nde röportaj yazarlığı yapmaya başladı, bazen de makale yazıyordu. Bu dönemde yaptığı röportajı "Dünyanın En Büyük Çiftliğinde Yedi Gün", Gazeteciler Cemiyeti’ nin düzenlediği yarışmada Özel Başarı Armağanı’ nı almaya hak kazandı.
Kemal, Cumhuriyet Gazetesi’ ndeki görevini 1963’e kadar sürdürdü. Bu tarihten sonra kendini tamamen romancılığa verdi. 1962 yılında Türkiye İşçi Partisi’ nde görev yaptı. 1967 yılında “Ant” adlı dergiyi çıkarmaya başladı ve bu derginin eklerinden biri yüzünden 18 ay hapse mahkum oldu ancak karar Yargıtay tarafından bozuldu. 1995 yılında Almanya’ da yayınlanan “Der Spiegel”adlı dergide çıkan yazısı dolayısıyla 20 ay ceza aldı ancak bu ceza da ertelendi.
Yaşar Kemal’in çalışmalarının karşılığı 1950' li yıllarda gelmeye başladı. Bu yıllarda öyküleri “Dükkancı”, “Bebek”, “Memet ile Memet”, “Sarı Sıcak” yayınlandı. Türk Edebiyatı’ nda çok önemli bir yeri bulunan “İnce Memed” adlı romanını 1955’ te piyasaya sürdü. Bu roman aynı yıl Varlık Roman Armağanı’ nı kazandı.
1967’ de haftalık siyasi dergi Ant’ ın kurucuları arasında yer aldı. 1973’ te Türkiye Yazarlar Sendikası’ nın kuruluşuna katıldı ve 1974-75 arasında ilk genel başkanlığını üstlendi. 1988’ de kurulan PEN Yazarlar Derneği’ nin de ilk başkanı oldu.
Yaşar Kemal 1950 yılında siyasi nedenlerle bir yıl Kozan Cezaevi' nde tutuklu kaldı, sonra serbest bırakıldı. Yazar, bu olaydan sonra 1951 yılında İstanbul' a yerleşti ve kısa bir işsizlik döneminden sonra Cumhuriyet Gazetesinde fıkra ve röportaj yazarlığına başladı. Cumhuriyet Gazetesi' ndeki bu görevi 1963 yılına kadar devam etti.
Yazar, "Dünyanın En Büyük Çiftliğinde Yedi Gün" röportajıyla Gazeteciler Cemiyeti Özel Başarı Armağanı' nı, ilk romanı olan "İnce Memed" ile 1955 yılında Varlık Roman Armağanı' nı, 1974 yılında "Demirciler Çarşısı Cinayeti" adlı eseri İle Madaralı Roman Ödülü' nü, kazandı.
Bunun dışında 1974 tarihli “Demirciler Çarşısı Cinayeti” romanı Madaralı Roman Ödülü’ nü, 1977 tarihli “Yer Demir Gök Bakır” Fransa’ da “Yılın En İyi Yabancı Romanı” ödülünü aldı, aynı zamanda yazara 1982’de Del Duca Ödülü ve 1984’te Fransa’ dan “Légion D'Honneur” nişanı verildi.
Yaşar Kemal, Türk Edebiyatı’ na öykü , roman, deneme, derleme, çocuk romanı (Filler Sultanı ile Kırmızı Sakallı Topal Karınca – 1977) ve çevirisiyle (Ayışığı Kuyumcuları – 1977) katkıda bulunmuştur. Eserleri 39 dile çevrilmiş, uluslararası arenada büyük ilgi görmüştür. Yapıtlarında genellikle çocukluğunu geçirdiği yer olan Çukurova’ yı, buradaki hayatların acı-tatlı her yönünü anlatmıştır. 1970’ ten sonra yazdığı romanlarda kentli insanın da anlatıldığı görülmektedir. Ayrıca masallardan ve efsanelerden de yararlanmıştır. PEN yazarlar derneğinin bir üyesidir. Nobel Edebiyat Ödülü’ne aday gösterilmiştir. Birçok eseri tiyatroya uyarlanmıştır.
1995’ te Der Spiegel’ deki bir yazısı nedeniyle İstanbul Devlet Güvenlik Mahkemesi’ nde yargılandı, aklandı. Aynı yıl bu kez Index on Censorhip’teki yazısı nedeniyle 1 yıl 8 ay hapis cezasına mahkûm edildiyse de cezası ertelendi.
Yaşar Kemal, 1952 yılında Tilda adında bir İspanyol göçmeniyle evlendi. Eşi 2001 yılında öldü. Raşit Gökçeli adında bir oğlu vardır. 1 Ağustos 2002 tarihinde Ayşe Semiha Baban ile evlendi.
Yaşar Kemal, son günlerde yaşadığı solunum sorunları nedeniyle 14 Ocak 2015 tarihinde İstanbul Üniversitesi Çapa Tıp Fakültesi Hastanesi' nde tedavi altına alındı. Bir süre tedavi gördüğü hastahanede 28 Şubat 2015 tarihinde yaşamını yitirdi.
*****************************************
Kitapları
Öykü:
1952 - Sarı Sıcak
1975 - Bütün Hikâyeler

*****************************************
Roman
1955 - İnce Memed, 
1955 - Teneke, , 
1960 - Orta Direk, 
1963 - Yer Demir Gök Bakır, 
1968 - Ölmez Otu, 
1969 - İnce Memed, 
1974 - Akçasazın Ağaları / Demirciler Çarşısı Cinayeti, 
1975 - Akçasazın Ağaları / Yusufcuk Yusuf, 
1976 - Yılanı Öldürseler, 
1976 - Al Gözüm Seyreyle Salih, 
1978 - Kuşlar da Gitti, (uzun öykü) 
1978 - Deniz Küstü, 
1980 - Yağmurcuk Kuşu / Kimsecik I, 
1982 - Hüyükteki Nar Ağacı, 
1984 - İnce Memed, III. Cilt, 
1985 - Kale Kapısı / Kimsecik II, 
1987 - İnce Memed, IV. Cilt, 
1991 - Kanın Sesi / Kimsecik III, 
1997 - Fırat Suyu Kan Akıyor Baksana / Bir Ada Hikayesi I, 
2002- Karıncanın Su İçtiği / Bir Ada Hikayesi II, 
2002 - Tanyeri Horozları / Bir Ada Hikayesi III, 
2012 - Çıplak Deniz Çıplak Ada / Bir Ada Hikayesi IV, 
2013 - Tek Kanatlı Bir Kuş, br>
Çocuk Romanı
1977 - Filler Sultanı ile Kırmızı Sakallı Topal Karınca,

 *****************************************
Çeviri
1977 - Ayışığı Kuyumcuları (A. Vidalie; Thilda Kemal ile), 

*****************************************
Röportaj
1955 - Yanan Ormanlarda 50 Gün, İst.: Türkiye Ormancılar Cemiyeti, 
1955 - Çukurova Yana Yana, 
1957 - Peribacaları, 
1971 - Bu Diyar Baştan Başa, 
1974 - Bir Bulut Kaynıyor, 
1978 - Allahın Askerleri, 
2011 - Röportaj Yazarlığında 60 Yıl, 
2013 - Çocuklar İnsandır,

 *****************************************
Deneme-Derleme
1943 - Ağıtlar, Adana: Halkevi, 
1961 - Taş Çatlasa, 
1974 - Baldaki Tuz, (1959-74 gazete yazıları) 
- Gökyüzü Mavi Kaldı, (halk edebiyatından seçmeler, S. Eyüboğlu ile)
1980 - Ağacın Çürüğü: Yazılar - Konuşmalar, (der. Alpay Kabacalı) 
1985 - Yayımlanmamış 10 Ağıt, 
1997 - Sarı Defterdekiler: Folklor Derlemeleri, (haz. Alpay Kabacalı) 
1995 - Ustadır Arı, İst.: Can, 
1995 - Zulmün Artsın, 
2009 - Binbir Çiçekli Bahçe,

*****************************************
Destansı roman
1967 - Üç Anadolu Efsanesi, 
1970 - Ağrıdağı Efsanesi, 
1971 - Binboğalar Efsanesi, 
1972 - Çakırcalı Efe, 

*****************************************
Şiir
2010 - Bugünlere Bahar İndi, 
*****************************************
Kaynak : Biyografi.info


27 Şubat 2019 Çarşamba

#DenizGezmiş72Yaşında

#DenizGezmiş
1971 yılında gerçekleşen 12 Mart Darbesi dönemi öğrenci olaylarıyla ve kurucuları arasında yer aldığı Türkiye Halk Kurtuluş Ordusu ile gerçekleştirdiği eylemler ile tanınmıştır. Darbe öncesi özellikle İstanbul Üniversitesi' ndeki sağ-sol çatışmalarına katılmış ve sol görüşün en önemli temsilcilerinden biri olmuştur.Deniz Gezmiş, 27 Şubat 1947' de Ankara' nın Ayaş ilçesinde doğdu. Annesi ve babasının öğretmen olması nedeniyle ilk ve orta öğrenimini Sivas' ta yaptı. Ardından liseyi İstanbul' da okudu. 1965 yılında Türkiye İşçi Partisi' nin Üsküdar İlçe Başkanlığı' na aday oldu. Henüz lise yıllarındayken tanıştığı sol görüş ile genç yaşta kendini eylemlerin ortasında buldu. 31 Ağustos 1966 tarihinde Ankara' dan İstanbul' a yürüyen Çorum Belediyesi temizlik işçilerinin, Taksim Anıtı' na çelenk koymaları sırasında Türk-iş yöneticilerini protesto eden grupla beraber yaptığı eylem sonucunda tutuklanarak gözaltına alındı. Bu olay Deniz Gezmiş'in ilk gözaltına alınmasıydı.
1966 yılının Kasım ayında İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi' ne girdi. Ardından 19 Ocak 1967' de Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi öğrencilerinin yeni yönetmelik hükümlerini protesto için başladıkları boykot olayları sırasnda çıkan olaylarda arkadaşları ile gözaltına alındı ancak kısa bir süre sonra serbest bırakıldı. 22 Kasım 1967' de ise öğrenci örgütlerinin düzenlediği Kıbrıs Mitingi sırasında Aşık İhsani ile birlikte ABD bayrağının yakılması nedeniyle tekrar gözaltına alındı.
30 Ocak 1968' de Hukuk Fakültesi' ndeki arkadaşları ile birlikte Devrimci Hukuklular Örgütü'nü kurdu ve hemen ardından 7 Mart 1968' de İstanbul Üniversitesi Fen Fakültesi konferans salonunda düzenlenen AIESEC genel kurul toplantısında konuşma yapan devlet bakanı Seyfi Öztürk' ü protesto ettiği için bir kez daha tutuklandı. 2 Mayıs 1968' e kadar tutuklu kalan Deniz Gezmiş, yargılandı ancak beraat etti.
12 Haziran 1968' de İstanbul Üniversitesi' nin işgal edilmesinde önderlik etti. İşgal Konseyi adı verilen grupun lideri olarak Baltalimanı' nda yapılan görüşmelere katılan Deniz Gezmiş, öğrenci haklarının elde edilmesinde etkili oldu. 30 Temmuz' da 6.Filo' nun İstanbul' a girişini protesto etmek suçundan tutuklandı.
Deniz Gezmiş, Milli Demokratik Devrim görüşünün öğrenciler arasında yayılmasında etkili oldu. 1968 yılında yapılan öğrenci eylemlerinde Cihan AlptekinMustafa Lütfi KıyıcıMustafa İlker GürkanCevat ErcişliSelahattin OkurSaim Kurul ve Erim Süerkan ile birlikte Devrimci Öğrenci Birliği' ni kurdu. Ardından 1 Kasım 1968' de Türkiye Milli Gençlik Teşkilatı' nın da içinde bulunduğu AÜTB, DÖB ve ODTÜÖB' nin de içinde bulunduğu Samsun' dan Ankara' ya Mustafa Kemal Yürüyüşü' nü düzenledi. 28 Kasım 1968' de ABD Büyükelçisi' nin İstanbul' a gelişini protesto etmek amacıyla düzenlenen eylemde tutuklandı ancak tekrar serbest bırakıldı.
Bu dönemde 2-3 aylık tutuklanma süreçleri geçirdi. 16 Mart 1969' da İstanbul Üniversitesi'' nde düzenlediği öğrenci hareketleri nedeniyle 19 Mart' ta tutuklandı ve 3 Nisan' a kadar tutukluluğu devam etti. Ardından İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi öğrencilerinin düzenlediği protesto gösterilerine önderlik etti. Çıkan çatışmalarda yaralandı. 23 Haziran 1969' da TMGT' nin toplandığı 1. Devrimci Miliyetçi Gençlik Kurultayı' nda FKF Genel Başkanı Yusuf Küpeli ile birlikte bir program hazırladıktan sonra hakkında tutuklama kararının olmasından dolayı Filistin' e kaçtı.
1 Eylül 1969' a kadar Filistin'' de kaldı. Bu dönemde üniversiteyi işgalden dolayı Hukuk Fakültesi' nden atıldı. 23 Eylül 1969' da Hukuk Fakültesi' nde olduğu bir sıra polis tarafından yakalanarak gözaltına alınsa da 25 Kasım' da serbest bırakıldı. Ardından Yıldız Devlet ve Mühendislik Akademisi' nde Battal Mehetoğlu' nun sağcılar tarafından öldürülmesine ait olduğu öne sürülen silahların ele geçirilmesi üzerine hakkında tekrar tutuklama kararı çıkarıldı. 20 Aralık 1969' da tutuklanan Deniz Gezmiş, 18 Eylül 1970' e kadar hapis yattı.
Hapisten çıkmasından sonra öğrenci hareketlerinden uzaklaştı ve Sinan Cemgil ve Hüseyin İnan' la birlikte Türkiye Halk Kurtuluş Ordusu' nu kurdu. Türkiye' de silahlı mücadele veren ilk siyasi örgüt olan THKO, bağımsız ve demokratik bir Türkiye için mücadele yürüttü. Sosyalist gençliğin katıldığı bu örgüt Hüseyin İnanSinan CemgilYusuf AslanAlparslan Özdoğan, Deniz Gezmiş ve Cihan Alptekin tarafından kurulmuştu. Bir takım eylemlerden sonra 4 Mart 1971' de yayınlanan bir bildiri ile örgüt kamuoyuna tanıtıldı.
İlk silahlı eylemleri 29 Ocak 1970 tarihinde verdi ve 12 Mart dönemi boyunca faaliyetlerini sürdürdü. Daha sonra bu örgüt içinde Yusuf AslanHüseyin İnan' ve Deniz Gezmiş' in de bulunduğu idam kararının iptali için çalışmalarda bulundu. Kadir Manga ve Alparslan Özdoğan' ın Nurhak' ta, Cihan Alptekin ve Ömer Ayna' nın Kızıldere' de öldürülmesinden sonra Deniz Gezmiş, Yusuf Aslan ve Hüseyin İnanın idamıyla bu örgüt dağıldı.
Deniz Gezmiş, 11 Ocak 1971' de Türkiye Halk Kurtuluş Ordusu adına Ankara İş Bankası, Emek Şubesi' nin soygununda yer aldı. Bu sırada Deniz Gezmiş hakkında tutuklama kararı çıkarılmıştı ve polisten kaçmaktaydı. 1971 yılında gerçekleşen 12 Mart darbesinin hemen ardından Yusuf Aslan ile birlikte Sivas' a giderken motorsikletlerinin bozulmasıyla gelen ihbarla 16 Kasım 1971' de tutuklandı. Gemerek' te yakalandıktan sonra Kayseri' ye getirildi. Ardından Ankara' ya o dönem içişleri bakanı olan Haldun Menteşeoğlu' na götürüldü.
16 Temmuz 1971' de Sıkıyönetim Mahkemesi, Altındağ Veteriner Okulu binasında Tuğgeneral Ali Elverdi başkanlığındaki, Baki Tuğ savcılığında toplandı. 9 Ekim 1971' de son bulan Mahkeme'de TCK' nın 146. maddesinin ihlali gerekçesi ile 9 Ekim 1971' de idama mahkum edildi. 6 Mayıs 1972 tarihinde Yusuf Aslan Hüseyin İnan ile birlikte saat 01.00-03.00 arasında Ankara Merkez Kapalı Cezaevi' nde idam edildi.
Deniz Gezmiş' in son istekleri hakkında kesin bir bilgi mevcut değildir. Yazar Erdal Öz' ün yaptığı görüşmelerde en son olarak Rodrigo' nun Aranjuez Konçertosu' nu dinlemek ve bir bardak çay içmek istediği geçse de avukatı bunu doğrulamamıştır. Ancak ölümünden sonra kendisi gibi devrimci arkadaşı Taylan Özgür' ün yanına gömülmek istediği babasına yazdığı mektupta yer almaktadır.
Deniz Gezmiş'in babasına yazdığı son mektup..
Baba,
Mektup elinize geçtiğinde ben aranızdan ayrılmış bulunuyorum. Ben ne kadar üzülmeyin dersem yine de üzüleceğinizi biliyorum. Fakat bu durumu metanetle karşılamanı istiyorum, insanlar doğar, büyür, yaşar, ölürler, önemli olan çok fazla yaşamak değil, yaşadığı süre içinde fazla şeyler yapabilmektir. Bu nedenle ben erken gitmeyi normal karşılıyorum. Ve kaldı ki benden evvel giden arkadaşlarım hiçbir zaman ölüm karşısında tereddüt etmemişlerdir. Benim de düşmeyeceğimden şüphen olmasın, oğlun, ölüm karşısında aciz ve çaresiz kalmış değildir, o bu yola bilerek girdi ve sonunun da bu olduğunu biliyordu. Seninle düşüncelerimiz ayrı ama beni anlayacağını tahmin ediyorum. Sadece senin değil Türkiye'de yaşayan Kürt ve Türk halklarının da anlayacağına inanıyorum. Cenazem için avukatlarıma gerekli talimatı verdim. Ayrıca savcıya da bildireceğim. Ankara'da 1969'da ölen arkadaşım Taylan Özgür'ün yanına gömülmek istiyorum. Onun için cenazemi İstanbul'a götürmeye kalkma, annemi teselli etmek sana düşüyor, kitaplarımı küçük kardeşime bırakıyorum. Kendisine özellikle tembih et. Onun bilim adamı olmasını istiyorum, bilimle uğraşsın ve unutmasın ki bilimle uğraşmak da bir yerde insanlığa hizmettir, son anda yaptıklarımdan en ufak pişmanlık duymadığımı belirtir, seni, annemi, ağabeyimi ve kardeşimi devrimciliğimin olanca ateşi ile kucaklarım.
Oğlun Deniz Gezmiş. Merkez Cezaevi
     Kaynak : Biyografi.info

26 Şubat 2019 Salı

İbrahim Sadri : İstanbul'a Kar Yağıyordu

#İbrahimSadri
#İstanbula KarYağıyordu
****************************** İstanbul'a Kar Yağıyordu 
Yetmişdokuzun kışıydı
Sertti, soğuktu
İstanbul'a kar yağıyordu
Kömür yanıyordu sobalarda
Geceleri polisler, bekçiler oluyordu
...Bir de biz oluyorduk
Ölümüne üşüyorduk ha,
Yalan yok, polisler de üşüyordu
Onaltı yaşındaydım
Herşeyi bükecek bileğim vardı
Onaltı yaşındaydım
Aslan gibi ortadaydım
Gündüzleri, okulda coğrafya defterimin arkasına
Senin için şiirler
Geceleri duvarlara ülkemi kurtarmak için
Kahrolsun yazacak kadar adamdım
Onaltı yaşındaydım
Ne senin haberin oluyordu şiirlerimden
Ne de birileri kahroluyordu
Mahalle duvarlarına çiziktirdiğim harflerimden
Onaltı yaşındaydım
Yalan yok
Ben yazmaya böyle başladım
Coğrafya defterim bir eskiciye kurban gitti
Duvarlarına yüreğimi bağırdığım o evler birer birer
Yıkıldı gitti
Şimdi güzel kağıtlara yazıyorum
Kocaman laflar ediyorum
Marşlar biliyordum
Kitaplar okuyordum
Koşarak ve ıslanmadan geçiyordum sulardan
İstanbul'u seviyordum
Seni seviyordum
Dualar öğreniyordum
Meydanlarda toplanıp bağırıyordum
Herkes gibiydim
Herkes kadar cesur
Herkes kadar korkak
Herkes kadar filinta delikanlı
Ve herkes kadar buralı
Yetmişdokuzun kışıydı
Sertti soğuktu
İstanbul'a kar yağıyordu
Ağzımızdan dumanlar çıkıyordu konuşurken
Haliç'in arkasında toplanıyorduk
Gece adamı içine çekiyordu
Biz geceyi içimize çekiyorduk
En güzel ben yazıyordum duvarlara yazıları
Herkes beni seviyordu
En güzel şiirleri de ben yazıyordum oysa
Coğrafya defterimin arkasına
Bunu kimse bilmiyordu
Sizin evin duvarına "kahrolsun" diye yazıyordum
Ve hızla kaçıyordum
Sizin evin duvarına bir kez olsun
"Seni seviyorum" diye yazamadım
O zaman duvarlara öyle şeyler yazılmıyordu
Dedim ya
Yetmişdokuzun kışıydı
Sertti soğuktu
İstanbul'a kar yağıyordu
****************************** İbrahim Sadri
İbrahim Sadri : İstanbul'a Kar Yağıyordu

22 Şubat 2019 Cuma

Murat Göğebakan : Ay Yüzlüm



#MuratGöğebakan
#AyYüzlüm

Zaman hancı bulutlu yolcu
Şimdi gitti en son yolcu
Bitmedi mi hasreti borcu
Neredesin ay yüzlü
************************************************
Gece çöker güller solar
Gözlerime yaşlar dolar
Hatıralar ben de ağlar
Neredesin ay yüzlüm
************************************************
Karakollar mı kuruldu
kelepçeler mi vuruldu
Bak bugün de akşam oldu
Neredesin ay yüzlüm
************************************************
Gençliğim dizleri üstüne cökmüş
Kapaklanınca sevda yoluna
Bir doğuş yaratıldı çırılçıplak
ve sen ve sen ay yüzlüm
kurumuş yaprak gibi düşerken dalından
Bir ah gibi uzun sesle koptun dudaklarımdan
Dön ay yüzlüm dön neredeysen dön sensiz olmuyor,
Kan damlıyor gözlerimden kan
Gücün varsa gel gel de sen de çünkü ben
son nefes gibi titrek çünkü ben
çırılçıplak çünkü ben sensizim
çünkü ben çünkü ben...
************************************************
Gece çöker güller solar
Gözlerime yaşlar dolar
Hatıralar ben de ağlar
Neredesin ay yüzlüm
************************************************
Karakollar mı kuruldu
kelepçeler mi vuruldu
Bak bugün de akşam oldu
Neredesin ay yüzlüm
************************************************
Söz ve Müzik : Murat Göğebakan
Murat Göğebakan : Ay Yüzlüm

21 Şubat 2019 Perşembe

İbrahim Sadri : Kuş Hatıraları



#İbrahimSadri
#KuşHatıraları

Benim çocukluğumda soframıza kuşlar konar
rüyalarımıza melekler uğrardı.
Kapımızdan yoğurtçu
bahçemizden ishakkuşu
kalbimizden yeni çıkan şarkılar geçerdi.
********************************************************
Kışın bir sobamız olurdu
sobanın yanında kedimiz
kedinin önünde yün yumağı
bir Hayat Bilgisi fotoğrafı gibiydik.
********************************************************
Yerli malı kullanan
yurdun üç tarafı denizlerle çevrili
kuruüzüm incir fındık
tütün çay narenciye kavun-karpuz yetiştiren
kuruüzüm ve inciri satan
karşılığında 
çamaşır makinesi radyo ve otomobil alan
bir toprağın fertleri...
Biraz yoksul biraz mütevekkil
biraz mahcup biraz kırılgan
biraz naif ama hep umutlu...
********************************************************
Özlerdik.
Memleketteki halamızı
ince doğranmış bir dilim pastırmayı
yurttan sesler korosunu
akşam komşuluklarını
radyo tiyatrolarını 
sabah ezanını
kalaycıyı bozacıyı
Münir Nurettin şarkılarını
Orhan Boran yarışmalarını
kandil gecelerini duvar sarmaşıklarını
bakkalımızın utana sıkıla veresiye hatırlatmalarını
okul önü koz helvalarını
akşam oturmalarını
ve hayatı...
********************************************************
Top oynardık
ip atlar kedi kovalar
taşlarla birbirimizin başını yarar
mahalle savaşları çıkarır
gece olunca da tutar babalarımızın elinden 
yazlık sinemalara gider
Sadri Alışık Vahi Öz
Belgin Doruk Cüneyt Arkın seyreder
Olimpos gazozları içer
güler eğlenir bağırır çağırır
dönerken yıldızları sayardık.
Biz sıkı çocuklardık.
********************************************************
Hepimizin birer yıldızı vardı
onlara isim takardık
onlar da bize isim takardı
pus ve dumandan önce bu şehrin 
geceleri göz kırpan ve isimleri takılan yıldızları
vardı.
********************************************************
Benim yıldızıma Mehlika adını vermiştik
biz kimseden yana değildik.
********************************************************
Kimsenin de kendinden yana olmasını istediği birileri 
olmazdı
Bir değirmendeydik
öğütülen 
öğütülürken türküler söyleyen
buğday başaklarına benziyorduk.
Ben
çorbalardan tarhanayı 
yemeklerden kuru fasulyayı 
sigaralardan Harman'ı 
belki bunun için çok sevdim.
********************************************************
Yollar bozuk musluklar bozuk
ziller bozuk paralar bozuk
ama adamlar sağlam idi.
********************************************************
Bu şehrin yıldızları vardı.
Saçlarına kurdelalar takan
çivitle yıkanmaktan aşınmış beyaz çoraplarına 
leke bulaşmasın diye su birikintilerinden sakınan
gözleri önünde
yürekleri ve beslenme çantaları ellerinde
küçük çocukları vardı bu şehrin
bu şehrin yıldızları vardı.
********************************************************
Ben Fenerbahçe'yi amcam Vefa'yı tutardı.
Konya tahıl ambarı Mersin muz cennetiydi.
Taksim'den Fatih'e troleybüs kalkar
Şişhane'de mutlak raydan çıkardı.
Vallahi hayat zor ve fakat çok matraktı.
********************************************************
Muammer Karaca’nın adına bir tiyatro binası yoktu
bizzat kendisi vardı.
********************************************************
Başımız ağrırdı komşumuz vardı
gönlümüz daralırdı komşumuz vardı
Çorbamızı umutlarımızı 
memleket kadar kalbimiz paylaştığımız komşularımız 
vardı.
********************************************************
Geceleri bekçimiz
gündüzleri sütçümüz
bizim kadar zayıf da olsa
nohuta ve makarnaya alışmış da olsa
Sarman adında bir kedimiz
ceplerimizde kırık misketlerimiz
çamur bulaşığı ellerimiz
ve gülümseyen bir yüzümüz
kimseye göstermekten utanmayacağımız bir içimiz
bir araya gelerek çektirebileceğimiz 
bir aile fotoğrafımız vardı.
********************************************************
Bir sabah bütün iyi şeylerin 
Ayvansaray iskelesinden
hayal ülkesine doğru demir alan
bir şirket-i hayriyye vapuru gibi
aramızdan ayrıldığını gördük
Sonra Ayvansaray’ın sularının çekildiğini yazdı 
gazeteler.
Süheyla hanımın Raci beyin 
Melahat Mehveş ablanın 
Niko’nun Ercüment efendinin çekildiğini ise
yazmadılar nedense.
Ama yok ama yoklar.
********************************************************
Ne Harman sigarası kaldı geriye
ne Olimpus gazozu
ne Sadri Alışık.
********************************************************
Kalan bir tortuydu belki.
********************************************************
Belki kırık bir rüya denizi 
belki suya düşürdüğümüz suretimizin
cep aynamıza nüktedan bir yansımaydı her şey.
Her şey Maltepe sigarasının 
hep arandığında 
her bakkalda bulunabilmesi ile
büyüsünü kaybetmişdi belki de .
belki de biz bir rüya mı görmüştük?
********************************************************
Hadi hepsi yalandı.
Hadi hepsi hayaldi.
Hadi hepsini ben uydurmuştum.
Ama rüyalarımızın melekleri 
ve soframızın daim konukları kuşlar?
Ya onlar?
Onları siz de görmediniz mi?
Sizin de sofranıza konup
rüyalarınıza uğramadılar mı?
Onlar da mı yalandı?  
********************************************************
İbrahim SADRİ