31 Ocak 2022 Pazartesi

#AnGelir

Attila İlhan : An Gelir

#AnGelir

*

An gelir
paldır küldür yıkılır bulutlar
gökyüzünde anlaşılmaz bir heybet
o eski heyecan ölür
an gelir biter muhabbet
çalgılar susar heves kalmaz
Şatârâbân ölür

*

Şarabın gazabından kork
çünkü fena kırmızıdır
kan tutar / tutan ölür
sokaklar kuşatılmış
karakollar taranır
yağmurda bir militan ölür

*

An gelir
ömrünün hırsızıdır
her ölen pişman ölür
hep yanlış anlaşılmıştır
hayalleri yasaklanmış
an gelir şimşek yalar
masmavi dehşetiyle siyaset meydanını
direkler çatırdar yalnızlıktan
sehpada Pir Sultan ölür

*

Son umut kırılmıştır
Kaf dağı’nın ardındaki
ne selam artık ne sabah
kimseler bilmez nerdeler
namlı masal sevdalıları
evvel zaman içinde
kalbur saman ölür
kubbelerde uğuldar bâkî
çeşmelerden akar sinan
an gelir
-lâ ilâhe illallah-
Kanunî Süleyman ölür

*

Görünmez bir mezarlıktır zaman
şairler dolaşır saf saf
tenhalarında şiir söyleyerek
kim duysa / korkudan ölür
-tahrip gücü yüksek-
saatlı bir bombadır patlar
an gelir
Attilâ İlhan ölür
*

#Attilaİlhan

28 Ocak 2022 Cuma

#YamyamFare

 #YamyamFare

Duyulmamış bir hikayedir, genelde eski gemiciler bilir.

Eskiden gemilerde fareleri yok etmek için İngiliz gemilerinde uygulanan bir metotdur.

Bir tane fareyi canlı olarak yakalayıp boş bir tenekeye koyarlar ve günlerce aç bırakırlar.

Sonra başka bir gün yakaladıkları küçük bir fareyi bu farenin yanına koyarlar.

Günlerce aç kalmış olan fare yeni konulan fareyi yer.

Sonra bir daha bir daha derken yamyam bir fare elde ederler.

Bu fare iyice de semirmiş ve kuvvetlenmiş olur.

Sonra bu fareyi geminin içine salarlar.

Şimdi ortalıkta tebdil kıyafet gezen güçlü kuvvetli bir yamyam fare vardır ve bu fare rahatlıkla diğer farelerin yanına sokulur ve yakaladığını yer.

Böylece gemi farelerden temizlenir.

Bir nesli yok etmek için uyguladıkları bu metodu;  şimdi içimize eğitilmiş, semirmiş, beyni yıkanmış, yamyam fareler sokularak bizi de yok etmek için kullanıyorlar.

Şimdi, aramızdaki bu yamyam farelere dikkat!..

Aklını kullan , yedirme kendini!.. 


27 Ocak 2022 Perşembe

#BirKardeşMavi

#BirKardeşMavi

*

Canı cehenneme rahat uyuyanın

Kapısını örtenin perdesini çekenin

Yüreği yalnız kendiyle dolu olanın

Duvarları ancak çarpınca görenin

*

Canı cehenneme başkasının yangınıyla

Evini ısıtıp yemeğini pişirenin.

Bahçesine dek gelen alevleri

Şehrayin sanan aptalın

*

Canı cehenneme,camlarında

Parçalanmış cesetler uçarken

Bir iğdiş incelikle çiçekleri sulayanın.,

Mutfakla yatak odası arasında

Çarşılarla gövdesi bencillik hırsı

Yılgınlıkla yenilgisi arasında

Dünyayı tüketenin canı cehenneme.

*

Orda dağlar bir mezarlık

Bulutlar kan salkımı sular toprakta düğüm

Orda evler oda oda kanarken

Burda yeşerenin canı cehenneme.

*

Ey bir halkın gözyaşıyla ruhunu yıkayan kin

Ey zulümle yükselen başarı

Ölü sayısına endeksli maaş;

*

Uzun masallar ardında mağrur

Boynunda ölüm çanıyla oturan güç

Senin de senin de canın cehenneme

Ey sultan hamit tuğralı korucu alayları

Kardeşi kardeşe kırdıran siyaset. . .

*

Bir gün elbet bir gün elbet

Örter üstünü bu ağır yanlışın

Sevgiyle, yalnızca sevgiyle işlenen

Bir dal incelik, bir simli gülüş

Bir kardeş mavi.

*

#ŞükrüErbaş

26 Ocak 2022 Çarşamba

#EskiLibasGibi

 

Sabahat Aslan : Eski Libas Gibi

#EskiLibasGibi

*

Eski libas gibi aşığın gönlü

Söküldükten sonra dikilmez imiş

Güzel sever isen gerdanı benli

Her güzelin kahrı çekilmez imiş

*

Bülbül daldan dala yapıyor sekiş

O sebepten gülle ediyor çekiş

Aşkın iğnesiyle dikilen dikiş

Kıyamete kadar sökülmez imiş

*

Sevdiğim değildin böylece ezel

Aşkının bağına düşürdün gazel

İbrişimden nazik sandığım güzel

Meğer pulat gibi bükülmez imiş

*

Seyrani'nin gözü gamla yaş imiş

Aşkı sevda cümle derde baş imiş

Ben bağrımı toprak sandım taş imiş

Meğer taşa tohum ekilmez imiş

*  

#AşıkSeyrani 


25 Ocak 2022 Salı

#SıcakSaklayınGecelerimi

Selda Bağcan : Sıcak Saklayın Gecelerimi

 #SıcakSaklayınGecelerimi

*

geçici ayrılık benimkisi 

ilkyaz çiçeğine gebeyim 

ağıtlar yakmayın adıma 

ben ölmedim ölmeyeceğim

*

sıcak saklayın gecelerimi 

karlar altından çıkıp geleceğim 

düşlerinizin ateşinden 

ılık bir rüzgar gibi eseceğim

*

demlice bir çay koyun üstüne 

aç çocuk gibi besleyin sobayı 

nasıl tütüyorsanız gözlerimde 

öylece tütsün buharı

*

uzunca serin yatağımı 

boyunca uzansın ayağım 

el aman deyince gece 

usulca kıvrılır yatarım

*

can canım canlarım 

hazır mı koynunuzdaki yerim 

gün olur gecikmiş çocuk gibi 

bağıra çağıra gelirim 

*

#NevzatÇelik

#MuhabbetKüpününOlsamŞarabı

 

Canan Başkaya : Muhabbet Küpünün Olsam Şarabı

#MuhabbetKüpününOlsamŞarabı

*

Muhabbet küpünün olsam şarabı,

Yar beni doldurur içer mi bilmem,

Mamur olmak için gönül harabı,

Bir mimar eline geçer mi bilmem.

*

Aşığın olur mu çile çekmezi,

Çilenin olur mu boyun bükmezi,

Helal süte katar haram pekmezi,

Gönül murad etse seçer mi bilmem.

*

Hiç kimse nefsine kefen biçmiyor,

Helalini haramından seçmiyor,

Kelp iken kelp yavrusundan geçmiyor,

Tanrı Seyrani'den geçer mi bilmem.

*

#AşıkSeyrani


24 Ocak 2022 Pazartesi

#FatmaGirik


Oyuncu. Türkan ŞorayFiliz Akın ve Hülya Koçyiğit’le birlikte Türk sinemasının 60’lı yıllardan bugüne en önemli aktrislerinden biridir. Sert ve mağrur bakışları, haksızlıkların karşısında oluşu, sözünü esirgemeyen yapısıyla karakteristik rollerin oyuncusu olan Girik, bu özellikleri dolayısıyla Erkek Fatma adıyla anılmıştır. Köy temalı filmlerin de vazgeçilmez oyuncusu olmuş, çevirdiği 180’den fazla filmle birçok ödülün sahibi olmuştur. 19881993 yılları arasında Şişli Belediye Başkanı olarak görev yapan Girik, Söz Fato’da isimli reality show programıyla toplumsal sorunlara farklı bir perspektiften bakıp, çözüm yolları aramıştır. Ezo GelinKeşanlı Ali DestanıBüyük Yemin ve Acı aktrisin önemli filmlerindendir.

12 Aralık 1942’de Münevver Girik ve Hayri Girik’in üç çocuğundan biri olarak İstanbul’da dünyaya geldi. Babası dalgıç, annesi ev hanımıydı. Müesser Girik ve Günay Girik isimlerinde iki kardeşi de olan Girik’in çocukluğu Sultanahmet’te geçti. Cağaloğlu Ortaokulu’na devam ederken, ailesine yardımcı olmak zorunda kaldığı için eğitimini ikinci sınıfta sonlandırdı. Girik, annesiyle birlikte filmlerde figüranlık yapmaya başlamıştı ve küçük rollerle izleyicinin karşısına çıkıyordu. İlk filmi yönetmenliğini ve senaristliğini Seyfi Havaeri’nin yaptığı Leke’ydi. Leke’yi oyuncu olarak adından bahsettirmeyi başaramadığı birkaç iddiasız yapım daha izledi. Fatma Girik’in performansıyla dikkatlerden kaçmayacağı film, Memduh Ün’ün yönetmenliğindeki 1960 yapımı Ölüm Peşimizde’ydi. Memduh Ün’le tanışıklığı Girik’in hayatındaki dönüm noktalarından biri olacaktı. Zira o dönem Beşiktaşlı futbolcu Varol ile birlikteliğini sonlandırmış ve Ün’le uzun soluklu bir birlikteliğin ilk adımını atmıştı.

Fatma Girik kendi ağzından sinemaya başlayışını şöyle anlatmaktadır :

12 yaşına gelince, gazete okuyan babamın karşısına geçtim; en kararlı ses tonuyla, "Baba ben artist olmak istiyorum" dedim. Babam biraz daha okumaya devam ettikten sonra gazeteyi katlayıp yanına koydu ve sadece "Ne b.k olursan ol ama adam gibi ol" dedi. Komşumuz Sezai Abi Yeni Sabah Gazetesi'nde işçiydi ama vakit buldukça filmlerde figüranlık yapıyordu. Annemle bana, "Gelin sizi sete götüreyim" dedi, ve anne-kız birlikte setlere gidip figüranlık yapmaya başladık. Bazı komşular "Ana-kız filmlere gidiyor, kızını şıllık mı yapacak" diye tepki gösterdi. 13 yaşındaydım, büyük hayaller kurmuyordum. Levent'te bir villada oturur muyum, evde yardımcılarım olur mu, adıma ödüller konulur mu gibi şeyler aklımın ucundan bile geçmezdi. Tek derdim eve ekmek götürmekti. İlk olarak barda oturan bir kızı oynadım, elime 2.5 lira tutuşturdular. Bir sene sonra, 1957'de 1000 TL karşılığında oyunculuğa başladım. Bu parayı eve getirip anneme verdiğimde mavi bir bluz ve muz istedim. Muz o kadar ulaşılmazdı ki bizim için o zamanlar; ilk kez 14 yaşında yedim.

"İlk figüranlık yaptığım filmin yönetmeni Memduh Ün'dü. O yıllarda Muhterem Nur'la büyük aşk yaşıyordu. Filmin başrol kadın oyuncusu Neriman Köksal, erkek oyuncusu da Talat Artemel'di. Dedem yaşındaki Talat Artemel elçi gönderip annemden beni isteyince annem setlere gitmemi yasakladı. Gönderdiği elçi de Memduh Ün'ün büyük aşk yaşadığı Muhterem Nur'du. Memduh Ün, Antalya'da çektiği ‘Murada Ereceğiz' adlı filmde beni kesmeye başladı. O sıralar Memduh Ün 38, ben 15 yaşındaydım. Film bitti İstanbul'a geldik; Memduh bana, "Bak sen çok küçüksün, böyle olmaz. Kendi dengin birini bul" dedi ve özür dilercesine birşeyler söyledi, ayrıldık. Meğer Muhterem Nur'la kavga edip ayrılmışlar, o küslük sırasında beni idare etmiş!

Ömer Lütfi Akad bir gün Memduh Ün'ü bir kenara çekti. Konuşuyorlar. Yıllar sonra Memduh anlattı; "Böyle yeteneksiz kızlarla ne uğraşıyorsun?" demiş. Memduh Ün de, "Hayır Lütfi, onda bir ışık var. O ışık bir gün çıkacak ortaya" diye cevap vermiş. Kemal Film'in sahibi Osman Seden de, benim için "Daha çocuk" diye düşünüyordu. O sırada setlerde makyajcı olarak çalışan Feridun Karakaya (Cilalı İbo) bana makyaj yapıp, Osman Seden'e "Nasıl olmuş?" diye gösterdi. Osman Seden, "Bu kadından bir b.. olmaz" dedi. Memduh, Osman Seden'e de "Şimdi öyle pek kabiliyetli gözükmese de göreceksin bir gün çok açılacak, kendini gösterecek" demiş. O zamanlar beyaz perdede olmak, sevdiğin biri elinden tutmuş gibi bir his verirdi.

İşte biz bu duygularla film çekiyorduk. İnsanlar bizi olduğumuz gibi sevdiler. Çünkü biz beyaz perdede de kendimize yakın özellikte kadınları oynadık. Dürüst, samimi, fedakar, aşka ve gurura inanan. Gurur dolu bir uzun yolculuk oldu bizimkisi. Sinemada para kazanmadık. Sahneye çıktım; sinemada ün, sahnede para kazandım.

1959'da Memduh Ün'le tekrar birlikte olduğumuzda 16 yaşındaydım. O 39. Muhterem Nur'dan ayrılmıştı. Beraber olmaya başladıktan sonra başkalarını sokmadık hayatımıza. Memduh Ün ile 50 yılı aşkın büyük bir aşk, sevgi, tutku, şefkat, saygı, olmazsa olmaz beraberlik yaşıyoruz. Bizim ilişkimizin içine biz her şeyi sığdırdık. Aşkı büyüttük, besledik, vazgeçilmez hale getirdik. Beni incitmedi, kadınlık gururumla hiç oynamadı. Onu anlatırken gözlerim doluyor, tüylerim diken diken oluyor. Daha da büyüyor aşk biçim değiştirdikçe, yok olma ihtimali hiç kalmıyor. O sen, sen o oluyorsun. Onu doktora götürmeyi kimselere bırakamam, ne yiyeceğini benden başka kimse düşünemez, ilaç saatini benim kadar iyi kimse bilemez, neden üzülüp, neye sinirlenip, neye sevineceğini ben kendim gibi bilirim ve hayatı onun için öyle kurgularım.

CivanmertDuvaksız GelinKısmetin En Güzeli ve Severek Ölenler gibi filmlerde izleyicinin karşısına başrolde çıkan Girik’in popülaritesi giderek artıyordu. Fatma Girik’in ağlatılan ve ezilen kadın rollerinden Erkek Fatma olarak anıldığı döneme geçişi 1962 yılında yine Memduh Ün’ün yönetmenliğini yaptığı Belalı Torun filmiyle oldu. Filmde bir erkeği canlandıran ve bunun için saçlarını kısacık kestiren aktris, gerçek hayatta da dobra dobralığı, sözünün eri oluşu ve haksızlığa tahammül edemeyen yapısıyla Erkek Fatma imajıyla örtüşüyordu.

Girik, filmografisinde oldukça önemli bir yerde duran Keşanlı Ali Destanı isimli yapımdaki oyunculuğuyla Antalya Altın Portakal Film Festivali’nde en iyi kadın oyuncu ödülünü kazandığında tarih 1965’i gösteriyordu. Dönemin başarılı aktrisleri Hülya KoçyiğitTürkan Şoray ve Filiz Akın arasında kendisine ayrıcalıklı bir yer edinen Girik, sinemalarda filmleri en çok ilgi gören oyunculardan biri olmuştu.

1968 yılına gelindiğinde Girik’in şarkıcılık kariyeri başlamıştı. Sinemadan sahneye geçenler içinde en başarılı olanlardan biriydi. Bu dönemde ÖksüzVuruldum Bir KızaKöroğlu gibi yapımlarla kamera karşısına geçmeye devam eden aktrisin aynı yıl başrolde oynadığı Ezo Gelin isimli filmi büyük başarı kazandı. Behçet Kemal Çağlar’ın romanından beyaz perdeye aktarılan filmin yönetmeni Orhan Elmas’tı. Köylü kızı imajını Ezo Gelin’den sonra Boş Beşik ve birçok filmle daha sürdüren Girik, Anadolu’daki kadınların sorunlarının işlendiği filmlerde güçlü bir oyunculuk sergiledi.

Fatma Girik 70’li yıllarda kozmetik ve ev tekstili firmalarının reklam filmlerinde oynadı.

1987’de Yeşilçam’da yaşanan kriz sonrası bir TRT projesi olan Gönül Dostları’yla TV izleyicisiyle buluşan Girik, bu dizideki başarılı performansıyla Kültür Bakanlığı tarafından ödüle layık görüldü. Atılgan, sabırsız ve kendine güvenli, dik kafalı ve inatçı olması Fatma Girik’in oyunculuğuna da gerçek hayattaki projelerine de yansıyordu. Bu özellikleriyle çizdiği sağlam imaj, halkla kurduğu samimi ilişki ve haksızlıkların karşısında olması nedeniyle 1988 yılında politikaya atılan Girik, Şişli Belediye Başkanı oldu. 1993 yılında görev süresi tamamlandıktan sonra, Söz Fato’da isimli reality show programıyla izleyicinin karşısına çıkan Girik, toplumsal sorunları irdeleyen ve çözümler arayan bu programa uzun süre devam etti.

1999’da TV dizilerinin gördüğü yoğun ilgi üzerine bu formattaki projelerde görülmeye başlayan oyuncu, Bize Ne Oldu?Benim İçin Ağlama ve Hasret gibi yapımlarda rol aldı.

Fatma Girik 2001 yılında İstanbul Uluslararası Film Festivali’nde onur ödülüne layık görüldü.

Girik, 2005’te yönetmenliğini Tunç Başaran ve Memduh Ün’ün birlikte yaptıkları Büyülü Fener ve yine aynı yıl çekilen Sinema Bir Mucizedir filmlerinde rol aldı.

Fatma Girik, 1959 yılından, öldüğü 16 Ekim 2015 tarihine kadar Sinema Yönetmeni Memduh Ün ile birlikte yaşadı. Bodrum'da evlerinde yaşayan Fatma Girik, 17 kedisi ve 2 köpeği vardır.

17 Kasım 2016 tarihinde İstanbul'da bir hastanede kalça kemiğinden operasyon geçirdi. Kalça protezi ameliyatından sonra sağlığı yerine geldi. 30 Kasım 2016 tarihinde evinde düşerek yeni takılan kalça protezleri zarar gördüğünden tekrar ameliyat edildi. İkinci kez ameliyat edilen Fatma Girik'in hastanedeki tedavisi sürüyor.

Sık sık düşmesi nedeniyle uzun süren tetkiklerden geçen Girik'in, 21 Şubat 2019 tarihinde hidrosefali nedeniyle İstanbul'da Liv Hospital'da beyninden ameliyat oldu.

Muğla’nın Bodrum ilçesinde yaşayan ve yaklaşık altı ay önce tedavi için İstanbul’a giden Fatma Girik 24 Ocak 2022 tarihinde 80 yaşında öldü.

Aldığı Ödüller :
1965 - 2. Antalya film şenliği, Keşanlı Ali Destanı, en iyi kadın oyuncu
1967 - 4. Antalya film şenliği, Sürtüğün Kızı, en iyi kadın oyuncu
1969 - 1. Adana altın koza film şenliği , Büyük Yemin, en iyi kadın oyuncu
1969 - 1. Adana altın koza film şenliği, Ezo Gelin, en iyi kadın oyuncu
1971 - 3. Adana altın koza film şenliği, Acı, en iyi kadın oyuncu
1998 - 35. Antalya film şenliği, Sürtüğün Kızı, yaşam boyu onur ödülü
2001 - İstanbul Uluslararası Film Festivali’nde onur ödülü
2007 - 18. Ankara Uluslararası Film Festivali, Aziz Nesin Emek Ödülü

Plakları :
1965 - Aguş / Aşka Şepke
1975 - Aşk Düğümü / Su Sızmazdı Aramızdan

Filmleri :
1954 - İstiklal Uğrunda
1956 - Yetimler Ahı
1957 - Memiş İş başında
1957 - Leke
1958 - Murada Ereceğiz
1958 - Memiş Gangsterler Arasında
1958 - Gönülden Ağlayanlar
1959 - Talihsizler
1959 - Sevdalı Gelin
1959 - Ömrümün Tek Gecesi
1959 - Eceline Susamışlar
1959 - Çakır Emine'm
1959 - Bağrıyanık
1960 - Vatan ve Namus
1960 - Üsküdar İskelesi
1960 - Telli Kurşun
1960 - Ölüm Peşimizde
1960 - Kaldırım Çocuğu Kopuk
1960 - Fakir Şarkıcı
1960 - Civanmert
1960 - Cici Kâtibem
1960 - Aşk Hırsızı
1960 - Aliii
1960 - Çapkın Hırsız
1961 - Seviştiğimiz Günler
1961 - İki Damla Gözyaşı
1961 - Duvaksız Gelin
1961 - Boş Yuva
1961 - Avare Mustafa
1961 - Mahalleye Gelen Gelin
1962 - Sokak Kızı
1962 - Küçük Beyefendi
1962 - Kısmetin En Güzeli
1962 - Günahsız Aşıklar
1962 - Fosforlu Oyuna Gelmez
1962 - Fatoş'un Bebekleri
1962 - Erkeklik Öldü Mü Atıf Bey?
1962 - Çöpçatan
1962 - Belalı Torun
1962 - Cengiz Han'ın Hazineleri
1963 - Zoraki Milyoner
1963 - Zifaf Gecesi
1963 - Yavaş Gel Güzelim
1963 - Yaralı Aslan
1963 - Katır Tırnağı
1963 - Hop dedik
1963 - Bulunmaz Uşak
1963 - Bir Hizmetçi Kızın Hatıra Defteri
1963 - Bire On Vardı
1963 - Bazıları Dayak Sever
1963 - Barut Fıçısı
1963 - Badem Şekeri
1963 - Kiralık Koca
1964 - Tophaneli Osman
1964 - Tatlı Sert
1964 - Öpüşmek Yasak
1964 - Öp Annenin Elini
1964 - Muhteşem Serseri
1964 - Köye Giden Gelin
1964 - Koçum Benim
1964 - Kırk Küçük Anne
1964 - Kimse Fatma Gibi Öpemez
1964 - Keşanlı Ali Destanı
1964 - Halk Çocuğu
1964 - Galatalı Fatma
1964 - Fatoş'un Fendi Tayfur'u Yendi
1964 - Beş Şeker Kız
1964 - Varan Bir
1964 - Hizmetçi Dediğin Böyle Olur
1964 - Kanun Karşısında
1965 - Yıldız Tepe
1965 - Üç Kardeşe Bir Gelin
1965 - Sevişmek Yasak
1965 - Severek Ölenler (Kartalların Öcü
1965 - Seveceksen Yiğit Sev
1965 - Şenol Birol Gool
1965 - Şeker Hafiye
1965 - Şeker Gibi Kızlar
1965 - Kumarbaz
1965 - Korkunç İntikam
1965 - Hırsız
1966 - Bir Garip Adam
1966 - Altın Şehir
1966 - Yiğitler Ölmezmiş
1966 - Seni Bekleyeceğim
1966 - Ölüm Temizler
1966 - Kucaktan Kucağa
1966 - Kolsuz Kahraman
1966 - Karakolda Ayna Var
1966 - Koca Yusuf
1966 - Hedef Ankara
1966 - Fakir Çocuklar
1966 - Fabrikanın Şoförü
1966 - Ben Bir Sokak Kadınıyım
1966 - Bana Bela Derler
1966 - Avare Kız
1966 - Aşkın Kanunu
1966 - Allahaısmarladık Yavrum
1966 - Namusum İçin
1967 - Zilli Nazife
1967 - Ya Sev Ya Öldür
1967 - Yaprak Dökümü
1967 - Son Gece
1967 - Ömre Bedel Kız
1967 - Kız Kolunda Damga Var
1967 - Kiralık Kadın
1967 - Karakolda Ayna Var
1967 - Hırsız Prenses
1967 - Dolmuş Şoförü
1967 - Ayşecik (Canım Annem)
1967 - Ağa Düşen Kadın
1967 - Sürtüğün Kızı
1968 - Vuruldum Bir Kıza
1968 - Öksüz
1968 - Nilgün
1968 - Köroğlu
1968 - Ezo Gelin
1968 - Çöl Kartalı Şeyh Ahmet
1968 - Ana Hakkı Ödenmez
1969 - Vatan ve Namık Kemal
1969 - Menekşe Gözler
1969 - Erkek Fatma
1969 - Büyük Yemin
1969 - Boş Beşik
1970 - Sevenler Ölmez
1970 - Şoför Nebahat
1970 - Meçhul Kadın
1970 - Ham Meyva
1970 - Duyduk Duymayın Demeyin
1970 - Yarın Son Gündür
1971 - Solan Bir Yaprak Gibi
1971 - Satın Alınan Koca
1971 - Önce Sev Sonra Öldür
1971 - Mualla
1971 - Mahşere Kadar
1971 - Kerem ile Aslı
1971 - İki Ruhlu Kadın
1971 - Acı
1971 - Namus
1971 - Murat ile Nazlı
1973 - Toprak Ana
1973 - Kızgın Toprak
1973 - Kambur
1973 - Gönülden Yaralılar
1973 - Dağdan İnme
1974 - Önce Vatan
1974 - Kuma
1974 - Kara Peçe
1975 - Ağrı Dağı Efsanesi
1977 - Ölmeyen Şarkı
1977 - Meryem ve Oğulları
1977 - Hatasız Kul Olmaz
1977 - İntikam Meleği (Kadın Hamlet)
1978 - Yaşam Kavgası
1978 - Gelincik
1981 - Kanlı Nigar
1982 - Kaçak
1982 - Gülsüm Ana
1984 - Postacı
1984 - Nefret
1985 - Yılanların Öcü
1987 - Japon İşi
1987 - Hacer Ana
1987 - Gönül Dostları (Dizi)
1988 - Kadın Dul Kalınca
1988 - Sevgilerin En Güzeli
1988 - Bu Devrin Kadını
1988 - Tek Başına Bir Kadın
1988 - Dünya Fraggle (Dizi)
1989 - Namusun Bedeli
1990 - Gün Ortasında Karanlık
2000 - Benim İçin Ağlama (Dizi)
2001 - Bize Ne Oldu (Dizi)
2003 - Gurbet Kadını (Dizi)
2005 - Sinema Bir Mucizedir / Büyülü Fener
2006 - Hasret (Dizi)
2007 - Oğlum İçin (Dizi)
2009 - Altın Kızlar (Dizi)
2012 - Babalar ve Evlatlar (Dizi)








#UğurMumcu

Uğur Mumcu1942 doğumlu gazeteci ve yazar. 1993’de uğradığı saldırı sonucu hayatını kaybeden Mumcu’nun, “Gazeteci Kimdir?” sorusuna verdiği yanıt şöyledir: Gazeteci, haber ve bilgi kaynağına en çabuk ulaşan ve bu kaynaklardan edindiği bilgi ve haberleri okurlara sunan insan demektir. Gazetecinin bu görevini yapabilmesi için habere, olaya, olguya, belgeye ve bilgiye dayalı yazılar yazması gerekir. Bunun için de gazetecinin güvenilir kişi olması zorunludur. Sır saklayan, haber ve bilgi kaynağını gizlemesini bilen, gerektiğinde hükümetlere ve güç odaklarına karşı savaşmayı göze alan insan, gazetecidir.

Uğur Mumcu22 Ağustos 1942’de Nadire ve Hakkı Şinasi Mumcu’nun oğulları olarak Kırşehir’de dünyaya geldi. Tapu Kadastro memuru olarak çalışan Hakkı Bey’in görevi nedeniyle burada dünyaya gelen Mumcu’nun ailesi aslen Ankara’lıydı. Bu yüzden eğitimini Ankara’da tamamladı. Önce Devrim ardından Ulubatlı Hasan İlkokullarını, Cumhuriyet Ortaokulu’nu ve Deneme Lisesi’ni bitrdikten sonra, 1961’de Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi’ne girdi. "Türk Sosyalizmi" başlıklı yazısıyla 1962’de Yunus Nadi Makale Ödülü’nü kazanan Mumcu, 1963’de Hukuk Fakültesi Öğrenci Derneği’ne Başkan seçildi.

Uğur Mumcu 1965’de avukat olarak mezun oldu. Doğan AvcıoğluMümtaz Soysal ve İlhami Soysal’la birlikte Yön hareketini başlatanlardan biri olan Cemal Reşit Eyüpoğlu'nun yanında avukatlık yapmaya başladı. Aynı yıl 18 Haziran’da "Biz Anayasayı Savunuyoruz. Ya Siz?" başlıklı makalesi Yön Dergisi’nde yayımlandı. 30 Haziran 1967’den itibaren "Kitap Toplatmak Anayasaya Aykırıdır" başlıklı yazısıyla Kim Dergisi’nde de yazıları yayımlanmaya başlayan Mumcu’nun, 18 Ağustos'taki "Anayasaya Saygı" başlıklı yazısıyla birlikte Akşam Gazetesi’nde de incelemeleri yayımlanmaya başlandı.

1968’de gittiği İngiltere’de bir yıl gibi bir süre kalan Mumcu burada yabancı dilini geliştirdi ve yazılarına Londra’dan devam etti. Akşam Gazetesi’ndeki inceleme yazılarının sonuncusu 25 Şubat’ta yayımlanırken, Kim Dergisi’ndeki son yazısı da 1 Mart tarihli "Yeter Artık Beyler" başlıklı yazı oldu. Mumcu, 25 Mart'tan itibaren yazılarını aralıklarla Türk Solu Dergisi’nde yayımlatmaya başladı.

31 Ocak 1969’dan itibaren mezun olduğu fakültenin İdare Hukuku Profesörü olan Tahsin Bekir Balta'nın asistanlığını yapmaya başlayan Mumcu, 13 Kasım'da Ankara Barosu Levhasından kaydını sildirerek avukatlığı bıraktı. 1969-1971 yılları boyunca Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi'nde yazılarını yayımlamaya devam etti. 15 Temmuz 1969 itibariyle Milliyet Gazetesi’nde de incelemeleri yayımlanmaya başlandı. Aynı dönemde Ant Dergisi’nde ve Cumhuriyet Gazetesi’nde de makale ve incelemeleri yayımlanan Mumcu, 1970 yılı 24 Mart’ından 27 Ekim 1971’e kadar Devrim Dergisi’nde yazdı.

12 Mart 1971 tarihinde gerçekleşen darbenin ardından 17 Mayıs’ta gözaltına alınan Mumcu, Mamak Askeri Cezaevi'nde yaklaşık bir yıl boyunca kaldı. Yedi yıl hapse mahkûm edildi fakat Yargıtay bu kararı bozdu. 10 Ekim 1972'de serbest bırakıldı ve hemen askerlik görevine alındı. Tuzla Piyade Okulu’nda verilen 3 aylık eğitimden sonra, okul yönetimi tarafından "kötü hal ve düşünce sahibi" şeklinde suçlandı ve "er" çıkarıldı. Ardından da Ağrı’nın Patnos ilçesine gönderilen Mumcu, 31 Ocak 1974’te askerliğini sakıncalı piyade eri olarak tamamladı.

Bu konuyla ilgili olarak "Evet, evet ne olursa olsun, ben Patnos dağlarında halk çocuklarıyla er olarak askerlik yapmayı, emekli olduktan sonra siyasal iktidarın uzattığı yönetim kurullarında, on binlerce lira para alan orgeneral olmaya değişmem." diyen Mumcu, yedek subaylık hakkı ve aylıkları için açtığı açtığı maddi tazminat davasını kazandı.

Askerliğini tamamladıktan sonra Ankara Üniversitesi’ndeki asistanlık görevinden ayrılan Uğur Mumcu, profesyonel olarak gazeteciliğe başladı. 25 Şubat 1974'te "Anarşist!.." başlıklı yazısıYeni Ortam Gazetesi’nde yayınlandı ve burada çalışmayı 12 Mart 1975’e kadar sürdürdü.

1975’te Cumhuriyet Gazetesi’nde köşe yazarlığı yapmaya başladı. Anka Ajansı'nda da çalışmaya devam eden Mumcu, 1975’te Suçlular ve Güçlüler adındaki, Mart dönemini sergilediği makalelerinden oluşan kitabı yayımlandı. Altan Öymen'le birlikte hazırladıkları ve Yahya Demirel'in “hayali mobilya ihracatını” konu edinen, Mobilya Dosyası adlı kitabı yine aynı yıl yayımlandı.

1977’den itibaren yanlızca Cumhuriyet Gazetesi’ndeki Gözlem adlı köşesinde yazmaya devam eden Mumcu, bunu 1991 yılının Kasım ayına kadar sürdürdü. Sakıncalı Piyade ve Bir Pulsuz Dilekçe adlı kitapları 1977’de yayımlanan Mumcu, 1978’de Sakıncalı Piyade’yi Rutkay Aziz’le birlikte tiyatroya uyarladı. Bu oyun Ankara Sanat Tiyatrosu’nda 700 kere sahnelendi.

1978’de Büyüklerimiz adlı kitabını yayımlayan Mumcu, 1979’da Çıkmaz Sokak ve 1981’de terörün silah kaçaklığıyla ilgisini ortaya koymak ve kamuoyunu bu konuda uyarmak" amacıyla yazdığı “Silah Kaçakçılığı ve Terör” adlı kitapları yayımlandı.

Papa’yı öldürme girişiminde bulunan Mehmet Ali Ağca’yı inceleyen Mumcu’nun çalışmaları 1982’de Ağca Dosyası adıyla yayımlandı. 1983’de onunla cezaevinde röportaj yapan Mumcu, daha sora Papa-Mafya-Ağca adlı kitabını yayımladı. 1987’de araştırmacı gazetecilik açısından büyük bir başarı kabul edilen Rabıta ve 12 Eylül adlı kitapları yayımlanan Mumcu’nun, 1991’de en önemli araştırmalarından biri olan Kürt-İslam Ayaklanması 1919-1925 adlı kitabı yayımlandı.

İlhan Selçuk dahil birçok Cumhuriyet Gazetesi yazarı ve çalışanıyla birlikte 1991’de gazeteden ayrılan Mumcu, 1992 yılında 1 Şubat gününden 3 Mayıs’a kadar Milliyet Gazetesi'nde yazdıktan sonra, yönetim değişikliği yapılmasıyla 7 Mayıs 1992'de Cumhuriyet Gazetesi’ne döndü.

Uğur Mumcu, 1993’de kendisine düzenlenen bir saldırı sonucu hayatını kaybetti. 24 Ocak günü, arabasına kurulan ve patlama gücü yüksek C-4 plastik patlayıcısından oluşan harekete duyarlı bombanın patlamasıyla katledilen Mumcu’nun cinayet failleri hala bulunamadı.

Uğur Mumcu, 19 Temmuz 1976’da Güldal Homan ile evlendi ve çift Özgür ve Özge isimli iki çocuk sahibi oldu. Ailesi 1994 Ekim ayında Mumcu’nun anısı için Uğur Mumcu Araştırmacı Gazetecilik Vakfı’nı kurdu. 

Tüm Eserleri:
Mobilya Dosyası (1975)
Suçlular Ve Güçlüler (1975)
Sakıncalı Piyade (1977)
Bir Pulsuz Dilekçe (1977)
Büyüklerimiz (1978)
Çıkmaz Sokak
Tüfek İcad Oldu
Silah Kaçakçılığı Ve Terör (1981)
Söz Meclisten İçeri (1981)
Ağca Dosyası (1983)
Terörsüz Özgürlük
Papa - Mafya - Ağca
Liberal Çiftlik
Devrimci Ve Demokrat
Aybar İle Söyleşi
İnkılap Mektupları
Rabıta
12 Eylül Adaleti
Bir Uzun Yürüyüş
Tarikat - Siyaset - Ticaret
Kazım Karabekir Anlatıyor
40'ların Cadı Kazanı
Kürt İslam Ayaklanması 1919-1925
Gazi Paşa'ya Suikast
Sakıncalı Piyade (Tiyatro)
Söze Nereden Başlasam
Bu Düzen Böyle Mi Gidecek?
Bomba Davası Ve İlaç Dosyası
Sakıncasız
Eğilmeden Bükülmeden
Kürt Dosyası (1993)

Ödülleri:
1962 "Türk Sosyalizmi" başlıklı makalesiyle Yunus Nadi Ödülünü aldı.
1979 Türk Hukuk Kurumunca "Yılın Hukukçusu", aynı yıl Çağdaş Gazeteciler Derneğince "Yılın Gazetecisi" seçildi.
1980 Sedat Simavi Vakfı Kitle Haberleşme ve Gazetecilik Ödülünü Cüneyt Arcayürek ile paylaştı.
İstanbul Gazeteciler Cemiyetinin inceleme dalında verdiği ödülü aldı.
1982 İstanbul Gazeteciler Cemiyetinin inceleme dalında verdiği ödülü aldı.
1983 Balıkesir Barosundan "Cumhuriyet Döneminin Anıtlaşmış Hukukçusu" ödülü verildi.
İstanbul Gazeteciler Cemiyetinin röportaj ve seri röportaj dalında verdiği ödülü aldı.
1984 Nokta Dergisinin "Yılın Doruktaki Gazetecisi" ödülünü aldı.
1985 Nokta Dergisinin "Yılın Doruktaki Gazetecisi" ödülünü aldı.
1987 İstanbul Gazeteciler Cemiyetinin güncel yazılar dalında verdiği ödülü aldı.
Nokta Dergisinin "Yılın Doruktaki Gazetecisi" ödülünü aldı.
Cumhuriyet Gazetesinden "Rabıta Olayı dolayısıyla Örnek Gazeteci" ödülünü aldı.
1988 Sedat Simavi Vakfı Kitle Haberleşme ve Gazetecilik Ödülünü aldı.
Cumhuriyet Gazetesi "Bülent Dikmener Haber Ödülü"nü aldı.
Ankara Tabipler Odasından "Basın Sağlık Ödülü" aldı.
Boğaziçi Üniversitesinden "En Çok Okunan Gazeteci Ödülü"nü aldı.
1992 Ankara Sanat Kurumundan "Onur Ödülü" aldı.

Öldürülmesinden Sonra Verilen Ödüller:
1993

İzmir Gazeteciler Cemiyeti Yönetim Kurulu "Basın Şehidi" Plaketi "İnandığı doğruları yaşamı boyunca savunduğu, yazdığı, ödün vermediği için"

Orhan Apaydın "Demokrasi ve Barış Vakfı" Gümüş Kupa

Nokta Dergisi "Doruktakiler Basın Onur Ödülü"

Gazeteciler Cemiyeti "Basın Özgürlüğü Ödülü"

SHP İstanbul İl Örgütü Kadın Komisyonu "Güldal Mumcu'ya"

Kiraz Belediyesi "Mumcu Anısına" Plaket

Eczacı Odaları 2. Kamu Eczacıları Ulusal Kurultayı'nda "İlaç Dosyası" ile insan sağlığına ve eczacılık mesleğine katkılarından dolayı

İstanbul SBF Mezunları Derneği "Uğur Mumcu anısına demokrasi ve insan hakları" Ödülü

Ulusal Birlik ve Dayanışma Derneği "Derneğin onur üyesi Mumcu anısına" Plaket

Türkiye Ziraatçiler Derneği "Mumcu anısına" Plaket

Kırşehir Valiliği - Vali Neşet Kanyılmaz "Mumcu Anısına" Pirinç Tabak

Söke Belediyesi Başkanı Mehmet Semerci "Mumcu anısına plaket ve imza defteri"

İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Yüksel Çakmur "Mumcu anısına"

1995

Evrensel Kardeşlikler Dünya Barışına Çağrı Vakfı "Örnek Çalışmaları Nedeniyle"

Kadıköy Belediye Başkanı Av. Selami Öztürk "Cumhuriyetin 72. yılında Cumhuriyet ilkelerinin yaşatılmasındaki katkılarından dolayı"

Mülkiyeliler Birliği Seyfi Oktay, Nuri Alan, Prof.Dr. Taner Timur, Emin Çölaşan, Prof.Dr. Alparslan Işıklı, Salih Er "Ülkede temiz toplum oluşturma yolunda düşünce, yapıt ve eylemleriyle katkılarından dolayı"

Uluslararası Lions Yönetim Çevresi 118-T Plaket Güneysınır Belediye Başkanı Mehmet Yakıcı "Mumcu Anısına" Plaket1997 1996 yılı Başarılı Gazeteciler Ödülü Bugünü dünden haber verdiği için" Jüri Özel Ödülü

2003

Atatürkçü Düşünce Derneği Genel Merkezi Atatürkçü Düşün Sistemine unutulmaz katkıları anısına" Plaket

Kaynak: 
Biyografi.info