@TC_Turku_Bey etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
@TC_Turku_Bey etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

2 Aralık 2025 Salı

#Arkadaş


#Arkadaş
*
Bir kıvılcım düşer önce, büyür yavaş yavaş
Bir bakarsın volkan olmuş, yanmışsın arkadaş
Dolduramaz boşluğunu ne ana ne gardaş
Bu en güzel, bu en sıcak duygudur arkadaş
*
Ortak olmak her sevince, her derde, kedere
Ve yürümek ömür boyu, beraberce, el ele
Olmasın hiç o ta içten gülen gözlerde yaş
Bir gün gelip, ayrılsak bile seninle arkadaş
(yollarımız ayrılsa bile seninle arkadaş)
*
Evet arkadaş;
kim olduğumu, ne olduğumu
Nerden gelip, nereye gittiğimi sen öğrettin bana
Elimden tutup, karanlıktan aydınlığa sen çıkardın
Bana yürümeyi öğrettin yeniden
El ele ve daima ileriye
Bir gün.
Bir gün birbirimizden ayrı düşsek bile
Biliyorum, hiçbir zaman ayrı değil yollarımız
Ve aynı yolda yürüdükçe
Gün gelir ellerimiz yine dostça birleşir
Ayrılsak bile kopamayız
*
Olmasın hiç o ta içten gülen gözlerde yaş
Bir gün gelip de ayrılsak bile seninle arkadaş. 
*
Söz ve Müzik : Şanar Yurdatapan
Düzenleme    : Atilla Özdemiroğlu
Seslendiren   : Melike Demirağ

28 Kasım 2025 Cuma

#TutuşurDizelerim

Xecê Herdem : Tutuşur Dizelerim

#TutuşurDizelerim

*

Yiğidim yiğit olmasına yar 

Yanık türkülere vurmayın beni 

Tutuşur dizelerim sonra 

Her biri yıldız kendi halinde 

*

Şiir

Biz daha seninle Amed`de on gözlü köprüye karşı

acı dolu melodiler eşliğinde duygulanacaktık

İshak Paşa Sarayında Ağrı Dağı eteklerine karşı kaçak çay içecektik

En Önemlisi sana kaçak türküler söyleyecektim

Sana dedim ki gitme...

Hatırlıyor musun ?

Sana sen benim özgün müziğimsin diyordum.

Çünkü özgün müzik; sevdayı, acıyı, aşkı barındırır

ilk dinlediğinde hangi duyguyu veriyorsa en son dinlediğinde de

o duyguyu verir, hiç tadı değişmez. Senin bende ki olan sevdan gibi, acın gibi

Çok şey söylemek isterdim, çok şarkı söylemek isterdim veya yazmak isterdim ama şimdiki söylediğim şarkıdaki sözlerden ibarettir her şey...

Tutuşur Dizelerim..!

*

Geceleri inen sessizlik 

Umarsız açan eski yaradır 

İşte yine yükseldi duvarlar 

Etme gözlerin koru kendini 

*

Söz     : Nevzat Çelik

Müzik : Ahmet Kaya

Şiir      : Xecê Herdem

31 Ekim 2025 Cuma

#AdıDenizOlmalı

#AdıDenizOlmalı

Bir çocuğumuz olmalı

Adı Deniz olmalı

Deniz dedim adına

Adı Deniz olmalı

Bir çocuğumuz olursa

Adı Deniz olmalı

Deniz kadar engin

Deniz kadar çoşkun

Deniz kadar sıcak

Deniz kadar güzel

Bir çocuğumuz olmalı

Adı Deniz olmalı

Deniz dedim adına

Adı Deniz olmalı

Üzerindekiler bana yabancı değil,

Suratındaki yaralar, karalar, kirler

Bana birisini hatırlatıyorsun küçüğüm

Üzerindekiler bana yabancı değil,

Yırtık süeterin, pantolonun, çizmen, çorabın

Sakın pişman olma, kızma, kızdırma

Sembol olmak, katil olmaktan çok daha zor

Yemekten, içmekten, direnmek zor küçüğüm

Ben, ben kimim diye sorarsan

Biz, biz tabiatla kardeşiz

Yemeyle, içmeyle

Hatta uçakla, suyla, kuşla, böcekle

Ama yine de

Bana ne olmuş diye soruyorsan

Kızma, kızdırma

Hani doğruluktan, dürüstlük doğar derler ya

Bence sana deniz çarpmış küçüğüm

Ki, ben beni bildim bileli

Ne, ben beni buldum kendimde

Nede kendim, beni buldu bende

İşte ortalığın arazisi olup kaynadık dünyanın kazanında

Dünya kazan oldukça ben bir kepçe

Doldum tabaklara birden daha çok kere

Hani ya gülüm işçi olup emek dökercesine

Ben, beni bildim bileli

Ne ben, beni buldum kendimde

Ne de kendim, beni buldu bende

Sen bir başka maya gör

Çocuk olursun bir yandan severler

Bir yandan döverler

Okursun adam olursun,

İş bulamadın mıda hiç dinlemez söverler

Ben, ben boks şampiyonu olamam ki dostum

Hayatı nakavt edeyim

Ben kültürümü hayata adadım

Hayatı tanımlayamıyorum

Hayat nedir acaba ?

Hergün paket paket içtiğimiz sigaralar mı

Akşamları eve gelen babamın

Boş o bomboş bakışları mı

Bilmiyorum !

Yıldızlardan kopup gelmişti dünyama

Yıllanmış ağaçların dökülen sarı yaprakları gibiydi

Etraf toz, toprak, kan, göleç

Adına ne seheryeli diyebiliyorum ne de tozpembe

Ama şunu çok iyi biliyorum ki

Bir çocuğumuz olursa

Adı Deniz olmalı,

İster kız ister erkek

Farketmez hiç biri

Fakat bakışları farketmeli

Güneş gibi olmalı

Aydınlatmalı her tarafı

Her bir yandan bir bir

Bir çocuğumuz olursa adı deniz olmalı

Denız kadar engin, deniz kadar coşkun

Denız kadar sıcak, deniz kadar güzel

Bir çocuğumuz olmalı

Adı Deniz olmalı

Deniz dedim adına

Adı Deniz olmalı.

*

Söz ve Müzik : #HüseyinKarakuş

3 Ekim 2025 Cuma

#BekleBiziİstanbul


#BekleBiziİstanbul
*
Salkım salkım tan yelleri estiğinde
Mavi patiskaları yırtan gemilerinle
Uzaktan seni düşünür düşünürüm
İstanbul
*
Binbir direkli Haliç'inde akşamlar
Adalarında bahar Süleymaniye'nde güneş
Ey sen ne güzelsin kavgamızın şehri
İstanbul
*
Boşuna çekilmedi bunca acılar
Büyük ve sakin Süleymaniye'nle bekle
Parklarınla, köprülerinle, meydanlarınla
Bekle bizi istanbul
*
Tophane'nin karanlık sokaklarında
Koyun koyuna yatan çocuklarınla bekle
Bekle zafer şarkılarıyla geçişimizi
İstanbul
*
Haramilerin saltanatını yıkacağız
Bekle o günler gelsin gelsin istanbul
Sen bize layıksın bizde sana istanbul
İstanbul
*
Boşuna çekilmedi bunca acılar
Büyük ve sakin Süleymaniye'nle bekle
Parklarınla köprülerinle meydanlarınla
Bekle bizi İstanbul
*
Söz     : Vedat Türkali (Abdülkadir Pirhasan)
Müzik : Onur Akın


12 Eylül 2025 Cuma

#12Eylül

Emekçi : Alev Alev Yandık İşkencelerde

#12Eylül1980

#12EylülBirİnsanlıkSuçudur

#KahrolsunFaşizm

#KahrolsunİleriFaşizm

Bugünlerde yaşadığımız İleri Faşizmin temel taşlarını döşeyen 7kilogram kafasında 7 miligram beyin bulunmayan 12 Eylül Askeri Faşist Cuntası' nın Faşist Lideri Kenan Evren' e ve şürekeasına ve de  Faşist Cuntacılarına  BİN LANET OLSUN!

FAŞİZME KARŞI OMUZ OMUZA DİRENENLERE BİN SELAM OLSUN!

"Uluslar, egemenliklerini geçici bile olsa, bırakacağı meclislere dahi gereğinden fazla inanmamalı ve güvenmemelidir. 

Çünkü meclisler bile  despotluk yapabilir ve bu despotluk bireysel despotluktan daha tehlikeli olabilir. 

Meclislerin öyle kararları olabilir ki, bu kararlar ulusun yaşamına giderilmesi olanaklı olmayan zararlar verebilir."

#MustafaKemalATATÜRK

12Eylül

Türkiye'de solun yükselişini engellemek, 1960'larda başlayan Cumhuriyetten sonra ve onun devamı niteliğindeki aydınlanma hamlesini bastırmak için; Amerika'nın   “Bizim Çocuklar”  diye nitelendirdiği  Faşist Kenan Evren ve faşist cuntası tarafından yapılan askeri  faşist darbenin 44. Yılı.

Gerçi bugünkü sivil faşist darbe de pek aratmıyor 12 Eylül faşizmini, al birini vur ötekine…

Türkiye 12 Eylül 1980 askeri faşist darbesinin 44. yılında yeni bir karanlığı yaşıyor.

ABD ve Batılı emperyalist güçlerin küresel ve bölgesel çıkarlarını korumak, ülke içinde işbirlikçi sermayenin servet (sermaye) birikimini garanti altına almak ve toplumsal uyanışı ezmek için yapılan 12 Eylül darbesi, bugünleri hazırladı. Solun önünü kesmek ve toplumsal uyanışı engellemek için siyasal islamcılığın önünü açan, tarikatları destekleyen, ülkede imam hatip liselerini yaygınlaştıran "Türk-İslam sentezi" adı verilen gerici-faşist bir ideolojik anlayışı resmi görüş haline getiren 12 Eylül darbecileri, Türkiye'nin karşı devrimci AKP-Cemaat yobazlığına teslim edilmesinin de yolunu açtı. Bu nedenle, bugün darbelere karşı olduklarını söyleyen iki yüzlü bir tutum içindeki islamcıların neredeyse tamamı 12 Eylül darbesini destekledi.

Türkiye'yi AKP gericiliğine teslim eden, 15 Temmuz islamcı faşist darbesinin zeminini hazırlayan 12 Eylül askeri faşist darbesinin 37.yıl dönümünde Haziran Hareketi'nin yayınladığı bildiri aşağıdaki gibidir:

HAZİRAN HAREKETİ'NİN BİLDİRİSİ

"12 Eylül'de sabaha karşı saat dörtte, cunta şefi Kenan Evren'in okuduğu bildiri ile sökün eden karanlığın 37. yılındayız.

"12 Eylül askeri faşist darbesi, başını ABD'nin çektiği emperyalist haydutların ve TÜSİAD'da temsil edilen işbirlikçi sermayenin onayıyla, halka karşı yapılmıştı. Amaç sendikaları, dernekleri, parti ve örgütleriyle yüzünü özgürlük ve bağımsızlık mücadelesine dönmüş bir halkın en örgütlü, en dinamik kesimlerinin tasfiyesi olmakla birlikte, uzun vadede biat eden, itaatkar bir toplum yaratılmak istenmişti

"12 Eylül cuntacılarının yaptıkları ilk iş, "Yeşil Kuşak" projesiyle uyumlu bir şekilde "Türk İslam Sentezi"ni uygulamaya sokmak oldu. "Şeriatın parmağı acımaz" diyerek on binlerce insanın tutuklanmasının, yüzlercesinin işkencelerde sakat kalmasının, onlarcasının ölümünün sorumlusu olan Evren'in imzasıyla din dersi zorunlu hale getirildi, kula kulluk etmeyi kolaylaştıracak her türlü tarikat örgütlenmesinin önü açıldı.

"Hiç kuşku yok ki, bugünkü karanlığın mimarı 12 Eylül'dür. Siyasal İslam, 12 Eylül'ün yaratmış olduğu siyasi, hukuki ve kültürel iklim içinde serpilip boy atmıştır. Erdoğan'ın şahsında cisimleşen otoriter faşist anlayışla 12 Eylül, aynı siyasi genetiğin ürünüdür. AKP Saray faşizmi, 12 Eylül faşizminin devamıdır.

"Siyasal İslam'ın iki blok örgütlenmesi olarak Cemaat ve AKP, baştan itibaren bir büyük gerici projenin ortakları olarak hareket etmişlerdir. 15 Temmuz Darbe Girişimi ile birlikte aralarındaki çelişkinin ölümcül bir hale gelmiş olması bu gerçeği değiştirmez; Cemaat ve AKP'nin rejimi değiştirebilecek bir güç haline gelmesini sağlayan 12 Eylül'dür.

"Bugün AKP, eski ortağı Cemaatle hesaplaşma adına OHAL altında 12 Eylülcülerden öğrendiği ne varsa bir bir hayata geçiriyor.

"12 Eylül’de ‘artık gülme sırası bizde’ demişti patronlar; AKP'nin 14 yıllık iktidarı süresince de hep gülmüşlerdi. Şimdi, 15 Temmuz sonrası uygulamaya sokulan OHAL'le birlikte AKP, sermayeye dikensiz gül bahçesi vaad ediyor. KHK'ler aracılığıyla emeğin tüm birikimlerine el koyuyor, doğanın sorgusuz sualsiz  talan edilebilmesi için tüm hukuksuzlukların önünü ardına kadar açıyor.

"Cemaat tasfiyesi adı altında başlatılan uygulamalar, tüm muhalefet ve toplumu sindirmeye yönelik operasyona dönüştürülmüş durumda. 12 Eylül uygulamalarını aratmayacak şekilde ilerici, demokrat kesimler kamudan tasfiye ediliyor. Bilimsel ve laik eğitimin kalan son kırıntılarını ortadan kaldırmak için eğitim emekçileri türlü bahanelerle açığa alınıyor, üniversitelerden atılıyor. AKP’li olmayan herkes tıpkı 12 Eylül'de olduğu gibi teröristlikle yaftalanarak hedef tahtasına oturtuluyor.

"12 Eylül’ün Meclis’i kapatmasına benzer şekilde Meclis kapatılıyor. OHAL yetkileri de aşılarak anayasa devre dışı bırakılıyor. Belediyelere kayyum atama hazırlıklarıyla birlikte kısmi demokratik haklar, kendini "milli irade"nin yerine geçirmiş bir diktacı zihniyet tarafından ortadan kaldırılıyor.

"Karanlığın, örgütlenmiş kötülüğün iktidarı hükmünü sürdürüyor. AKP, kendi 12 Eylül'ünü örgütlüyor!

"Bu bir kavga! Karanlıkla aydınlığın kavgası! Bu  böyle gitmez, gitmeyecek! Biliyoruz! 12 Eylül karanlığını; her yanıyla çürümüş, yolsuzlukları, hırsızlıkları, zorbalıkları ayyuka çıkmış AKP Diktası'nı yeneceğiz! Gelecek güzel günlere olan inancımız tamdır. / Haziran Hareketi"

12 EYLÜL DARBESİNİN BİLANÇOSU:

Dönemin Genelkurmay Başkanı Orgeneral Kenan Evren ve kuvvet komutanlarının liderliğindeki cuntanın 12 Eylül'de hayata geçirdiği kanlı darbenin üzerinden 40 yıl geçti. Darbenin lideri Kenan Evren ölürken, 44 yıl sonra da 12 Eylül'ün ruhu iktidara tutunmaya devam ediyor.

Darbenin 44. yılında 12 Eylül'ün bilançosunu genel hatlarıyla şöyle:

- 650 bin kişi gözaltına alındı.

- 1 milyon 683 bin kişi fişlendi.

- Açılan 210 bin tutuklandı ve açılan çeşitli davalarda yargılandı.

- 7 bin kişi için idam cezası istendi.

- 517 kişiye idam cezası verildi.

- Haklarında idam cezası verilenlerden 50’si asıldı.

- İdamları istenen 259 kişinin dosyası Meclis’e gönderildi.

- 71 bin kişi TCK’nin 141, 142 ve 163. maddelerinden yargılandı.

- 98 bin 404 kişi “örgüt üyesi olmak” suçundan yargılandı.

- 388 bin kişiye pasaport verilmedi.

- 30 bin kişi “sakıncalı” olduğu için işten atıldı.

- 14 bin kişi yurttaşlıktan çıkarıldı.

- 30 bin kişi “siyasi mülteci” olarak yurtdışına gitti.

- 300 kişi kuşkulu bir şekilde öldü.

- 937 film “sakıncalı” bulunduğu için yasaklandı.

- 23 bin 677 derneğin faaliyeti durduruldu.

- 3 bin 854 öğretmen, üniversitede görevli 120 öğretim üyesi ve 47 hakimin işine son verildi.

- 400 gazeteci için toplam 4 bin yıl hapis cezası istendi.

- Gazetecilere 3 bin 315 yıl 6 ay hapis cezası verildi.

- 31 gazeteci cezaevine girdi.

- 300 gazeteci saldırıya uğradı.

- 3 gazeteci silahla öldürüldü.

- Gazeteler 300 gün yayın yapamadı.

- 13 büyük gazete için 303 dava açıldı.

- 39 ton gazete ve dergi imha edildi.

- Cezaevlerinde toplam 299 kişi yaşamını yitirdi.

- 144 kişi kuşkulu bir şekilde öldü.

- 14 kişi açlık grevinde öldü.

- 16 kişi “kaçarken” vuruldu.

- 95 kişi “çatışmada” öldü.

- 73 kişiye “doğal ölüm raporu” verildi.

- 43 kişinin “intihar ettiği” bildirildi.

*

Kaynak: abcgazetesi.com

11 Eylül 2025 Perşembe

#Babam

Musa Eroğlu : Babam

#Babam 

Uyandım da potinimi bağladım

Memleketten haber geldi ağladım

Babam kıymetini şimdi anladım

*

Ah beni özleyen babam nerede

Derdini gizleyen babam nerede

Oy beni özleyen babam nerede

Derdini gizleyen babam nerede

*

Resimlere bakar bakar ağlarım

Sineme bir ateş düşer ağlarım

Çaresizim boyun büker ağlarım

*

Ah beni özleyen babam nerede

Derdini gizleyen babam nerede

Oy beni özleyen babam nerede

Derdini gizleyen babam nerede

*

Hasret ağır geldi yandı dediler

Yokluğuna zor dayandı dediler

Her nefeste seni andı dediler

*

Ah beni özleyen babam nerede

Derdini gizleyen babam nerede

Oy beni özleyen babam nerede

Derdini gizleyen babam nerede

*

Söz     : #AvniKaysal

Müzik : #MusaEroğlu


8 Ağustos 2025 Cuma

#TürkülerAğlar


#TürkülerAğlar

*

Kanatsız uçarken gökyüzünde kuşlar

Konduğu dal kadar kırılgan yüreğim

Şiirler yazılır türküler söylenir

Bırakmaz ayrılığın gölgesi

Yapışır da yakamıza

Ben ağlarım sevdam ağlar

Dokundukça sazımın tellerine

Türküler ağlar

Hasretini yol edip yollarını beklediğim

Sana ait düşlerime yokluğunu eklediğim

Uzakları yakın yakınları ırak eylediğim

Bırakmaz ayrılığın gölgesi

Yapışır da yakamıza

Ben ağlarım sevdam ağlar

Dokundukça sazımın tellerine

Türküler ağlar türküler ağlar

Karlı dağların sevdama dik yamaçları

Hüzünlü bulutların yağdı yağacak yağmurları

Susuz toprakların boynu bükük günebakanları

Bırakmaz ayrılığın gölgesi

Yapışır da yakamıza

Ben ağlarım sevdam ağlar

Dokundukça sazımın tellerine

Türküler ağlar 

Vur sineme satır satır yaz beni

Al götür anıları öldür yüreğinde beni

Kapansın kapıların mühürle sevdana beni

Bırakmaz ayrılığın gölgesi

Yapışır da yakamıza

Ben ağlarım sevdam ağlar

Dokundukça sazımın tellerine

Türküler ağlar türküler ağlar türküler ağlar 

*

Söz : #BarbarosÇelikoğlu

Seslendiren : #BarbarosÇelikoğlu

1 Ağustos 2025 Cuma

#Şehitler

#Şehitler

*

Şehitler, Kuvâyi Milliye şehitleri, 

mezardan çıkmanın vaktidir! 

Şehitler, Kuvâyi Milliye şehitleri, 

Sakarya'da, İnönü'nde, Afyon'dakiler 

Dumlupınar'dakiler de elbet 

ve de Aydın'da, Antep'te vurulup düşenler, 

siz toprak altında ulu köklerimizsiniz 

yatarsınız al kanlar içinde. 

Şehitler, Kuvâyi Milliye şehitleri, 

siz toprak altında derin uykudayken 

düşmanı çağırdılar,satıldık, uyanın! 

Biz toprak üstünde derin uykulardayız, 

kalkıp uyandırın bizi!

uyandırın bizi! 

Şehitler, Kuvâyi Milliye şehitleri, 

mezardan çıkmanın vaktidir!

*

1959

#NazımHikmetRan

24 Temmuz 2025 Perşembe

#YeryüzüAşkınYüzüOluncayaDek


Adnan Yücel (Seslendiren : Kemal Kocatürk) : Yeryüzü Aşkın Yüzü Oluncaya Dek

#YeryüzüAşkınYüzüOluncayaDek

*

Aşksız ve paramparçaydı yaşam

bir inancın yüceliğinde buldum seni 

bir kavganın güzelliğinde sevdim. 

bitmedi daha sürüyor o kavga 

ve sürecek 

yeryüzü aşkın yüzü oluncaya dek! 

Aşk demişti yaşamın bütün ustaları 

aşk ile sevmek bir güzelliği 

ve dövüşebilmek o güzellik uğruna. 

işte yüzünde badem çiçekleri 

saçlarında gülen toprak ve ilkbahar. 

sen misin seni sevdiğim o kavga, 

sen o kavganın güzelliği misin yoksa... 

Bir inancın yüceliğinde buldum seni 

bir kavganın güzelliğinde sevdim. 

bin kez budadılar körpe dallarımızı 

bin kez kırdılar. 

yine çiçekteyiz işte yine meyvedeyiz 

bin kez korkuya boğdular zamanı 

bin kez ölümlediler 

yine doğumdayız işte,  yine sevinçteyiz. 

bitmedi daha sürüyor o kavga 

ve sürecek 

yeryüzü aşkın yüzü oluncaya dek! 

Geçtiğimiz o ilk nehirlerden beri 

suyun ayakları olmuştur ayaklarımız 

ellerimiz, taşın ve toprağın elleri. 

yağmura susamış sabahlarda çoğalırdık 

törenlerle dikilirdik burçlarınıza. 

türküler söylerdik hep aynı telden 

aynı sesten, aynı yürekten 

dağlara biz verirdik morluğunu, 

henüz böyle yağmalanmamıştı gençliğimiz... 

Ne gün batışı ölümlerin üzüncüne 

ne tan atışı doğumların sevincine 

ey bir elinde mezarcılar yaratan, 

bir elinde ebeler koşturan doğa 

bu seslenişimiz yalnızca sana 

yaşamasına yaşıyoruz ya güzelliğini 

bitmedi daha sürüyor o kavga 

ve sürecek 

yeryüzü aşkın yüzü oluncaya dek! 

Saraylar saltanatlar çöker 

kan susar birgün 

zulüm biter. 

menekşelerde açılır üstümüzde 

leylaklarda güler. 

bugünlerden geriye, 

bir yarına gidenler kalır 

bir de yarınlar için direnenler... 

Şiirler doğacak kıvamda yine 

duygular yeniden yağacak kıvamda. 

ve yürek, 

imgelerin en ulaşılmaz doruğunda. 

ey herşey bitti diyenler 

korkunun sofrasında yılgınlık yiyenler. 

ne kırlarda direnen çiçekler 

ne kentlerde devleşen öfkeler 

henüz elveda demediler. 

bitmedi daha sürüyor o kavga 

ve sürecek 

yeryüzü aşkın yüzü oluncaya dek! 

*

Şiir : #AdnanYücel 

Yorum : #ÖzgürTüzer

3 Haziran 2025 Salı

#NazımHikmetRan

 Nazım Hikmet Ran Kerem Gibi

Dünya Şairimiz #NazımHikmet 'i sonsuza ışık oluşunun 62.yılında;
Saygı, sevgi ve özlemle anıyorum.
Yattığı yer incinmesin.
Toprağı çiçekler koksun.
Işıklarda uyusun, yıldızlar yoldaşı olsun.

Kerem Gibi...

Hava kurşun gibi ağır!!

Bağır bağır bağır bağırıyorum.

Koşun kurşun eritmeğe çağırıyorum...

O diyor ki bana:

- Sen kendi sesinle kül olursun ey!

Kerem gibi yana yana...

«Deeeert çok, hem dert yok»

Yüreklerin kulakları sağır...

Hava kurşun gibi ağır...

Ben diyorum ki ona:

- Kül olayım Kerem gibi yana yana.,

Ben yanmasam sen yanmasan biz yanmasak,

nasıl çıkar karanlıklar aydınlığa..

Hava toprak gibi gebe.

Hava kurşun gibi ağır.

Bağır bağır bağır bağırıyorum.

Koşun kurşun eritmeğe çağırıyorum...

1930 Mayıs

Nazım Hikmet RAN

***

#NazımHikmet
“Ben bir insan,  ben bir Türk şairi Nazım Hikmet,  ben tepeden tırnağa insan tepeden tırnağa kavga, hasret ve ümitten ibaret...”
 Hikmet Bey ve Celile Hanım’ın oğlu Nâzım Hikmet, 15 Ocak 1902’de Selânik’te dünyaya gelir. Babası Hikmet Bey, çeşitli illerde valilik yapmış olan Nâzım Paşa’nın oğludur. Osmanlı Hariciyesi’nde çeşitli memurluklarda ve Matbuat Umum Müdürlüğü görevinde bulunmuştur. Annesi Celile Hanım ise, dilci Enver Paşa ile Leylâ Hanım’ın kızıdır. İlk kadın ressamlarımız arasında anılan Celile Hanım, kültürlü, sanatçı ruhlu bir kadındır…
 Küçük Nâzım ilk eğitimini annesi ve sıkça şiirli toplantılar düzenleyen, kendisi de bir mevlevi şairi olan büyükbabası Nâzım Paşa’dan alır. Ve henüz on bir yasındayken ilk şiirini yazar…  Orta öğrenimini Galatasaray ve Nişantaşı Sultanilerinde gören Nâzım, 1915 yılında Bahriye Mektebi’ne girer. 1918 yılında ilk kez bir dergide şiiri yayınlanır. Bu bir aşk şiiridir. Ancak, İstanbul’un işgaliyle birlikte yerini yurtsever nitelikte şiirlere bırakır…

 Mezuniyetine üç ay kala geçirdiği bir hastalık nedeniyle Bahriye’den ayrılır. Bir grup arkadaşıyla Anadolu’ya geçer. Ankara Hükümeti’nin görevlendirmesiyle arkadaşı Vâlâ Nurettin ile birlikte Bolu’da öğretmenlik yapar.  Daha sonra kısa aralıklarla iki kez Moskova’ya gider. İlkinde iki yıl kalır.

 Rusya’da gerçekleştirilen ihtilale tanık olur. Doğu Emekçileri Komünist Üniversitesi KTUV’da ekonomi-politik öğrenimi görür. İkincisi ise küreğe konulma cezasının verildiği dava nedeniyle zorunlu bir göçmenliktir. Bu kez daha önce öğrenci olduğu Üniversite’de çevirmenlik ve asistanlık yapar. Ceza Yasası’ndaki değişiklik nedeniyle 1928 yılında ülkeye döner. Kısa bir süre cezaevinde kaldıktan sonra serbest bırakılır.

 Çeşitli gazete ve dergilerde yazıları, şiirleri yayınlanır. Kitapları basılır. Siyasal ve entellektüel yaşamda aktif bir rol üstlenen ünlü bir şairdir. Şiirleri ders kitaplarına girer, oyunları devlet tiyatrolarında oynanır ama koğuşturmalardan da kurtulamaz… Sık sık gözaltına alınır, yargı önüne çıkartılır. Onun etkileyici gücü ürkütmektedir kimi çevreleri… Düzmece davalarla yaşamının on yedi yılı hapishanelerde geçer. 1950 yılında ulusal ve uluslararası düzeyde düzenlenen kampanyalar sonunda çıkarılan Genel Af Yasası’yla serbest kalır. Ne var ki yaşamına yönelik komplolar nedeniyle yeniden yurtdışına çıkar. Ve ölene dek yurduna, halkına, sevenlerine hasret şiirleri yazacağı göçmenlik yılları başlar…

 Bu dönemde Uluslararası Barış Ödülü sahibi bir sanatçı olarak  barış hareketi içinde aktif olarak yer alır. Dünya Barış Konseyi Başkanlık Divanı’na seçilir. Ünlü Şostokoviç’e, Şarlo’nun yaratıcısı Charlie Chaplin’e ve Fransız Parlamentosu Başkanı Eduard Heriot’a Uluslararası Barış Ödülü’nü veren jürinin başkanlığını yapar. Cezaevi yıllarından kalan hastalıklar onu rahat bırakmaz ve acılı yüreği 3 Haziran 1963 günü sabahı Moskova’daki evinde durur.

 “…yazılarım otuz kırk dilde basılır / Türkiye’mde Türkçemle yasak” dediği şiirleri ancak ölümünden sonra basılır ülkesinde…

Kaynak : nazimhikmet.org.tr