@TC_Turku_Bey 🇹🇷 etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
@TC_Turku_Bey 🇹🇷 etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

29 Kasım 2023 Çarşamba

#NazlıÖksüz #Saçların


Nazlı Öksüz : Saçların

#NazlıÖksüz
#Saçların

*

Söküp atılmıyor bende mi kusur,

Doğarken kök salmış öze saçların,

Bir kara sevda ki ya büyü, ya sır,

Sığmıyor kaleme, söze saçların,

*

Örgüde bir başka, düzde bir başka,

Gizlendiği zaman nazda bir başka,

Omuzda bir başka, yüzde bir başka,

Kirpik olmuş inmiş, göze saçların,

*

İpekten sırmadan, tel tel yaratmış,

Telini bir ömre bedel yaratmış,

Sanki Vasfi için özel yaratmış,

Dört mevsim bir başka, taze saçların

*

Söz     : #HayatiVasfiTaşyürek

Müzik : #MustafaYıldızdoğan


24 Ekim 2022 Pazartesi

#FeyzullahÇınar


Aramızdan ayrılışının 39.yılında,
Saygı,sevgi, özlem ve rahmet ile anıyoruz...
*
Feyzullah Çınar 1937 yılında Sivas Çamşıhı'nın Çamağa Köyü'nde doğmuş; tam beş yaşındayken almış eline bağlamayı... Şeyh Ahmet Yasevi' nin soyundan gelen ozan. 
Pir Sultan Abdal'ı, Kaygusuz'u, Virani'yi dinleyerek büyür; 14-15 yaşlarında ise iyi saz çalıp, türkü söyleyen bir kişidir artık.
*
Anadolu'nun o aman vermez çileli yaşamından büyük kente, İstanbul'a gelmesiyle başlayan zorlu yaşam öyküsü O'nu sazıyla daha da yakınlaştırmıştır. İstanbul'da girdiği işler doyurmaz aşığı, O gönlündeki aşkı. toplumsal çelişkileri paylaşmak ister diğer insanlarla. Tam da bu sırada birlikte olduğu dostları Feyzullah Çınar'a bir plak yapmak isterler.
*
Plağın bir yüzü Agahî Baba'nın "Fazilet" adlı deyişi, diğer yüzü Malatyalı Esirî'nin Şah Hüseyin'e mersiyesi... Yıl 1966; o yıllarda Alevi deyişlerini çalıp söylemek pek çok açıdan zor. Ama koca Çınar durur mu? Aldı mı sazı eline, vurdu mu sazın teline söyler Pir Sultan'dan, Viranî'den, Kul Himmet'ten... işte o gün bu gündür ait olduğu kültürün o güzel ürünlerini altmıştan fazla plağa okumuştur ozan. 
*
1969 yılında Fransa'ya giden Çınar, Alevi-Bektaşi kültürü ve müziği üzerine Irene Melikoff'la birlikte konferanslara katılır, konserler verir. Bir çok Avrupa ülkesinde radyo programlarına katılır. Ozanın Fransa Radyo Televizyoncu ve Unesco tarafından iki long-play'i yayınlanır. 
*
Feyzullah Çınar, Alevi-Bektaşi ozanlarının içinde kırsaldan kente göçmüş, ancak geleneksel kültüründen hiç bir şey yitirmeden sanatını uygulamış ender kişilerden biridir. O geleneksel kültürünü yaşatarak içinde bulunduğu toplumun sorunlarını dile getiren bir ozandır. O'nun sanat yaşamına baktığımızda koca Çınar'ın yine bir başka çınarın izinden gittiğini görürüz... Bu kişi Pir Sultan Abdal'dan başkası değildir. Pir Sultan'ı ve Pir Sultan geleneğini kendine kılavuz seçmiştir. O sazının telinden dökülen melodiler bin yıllık geleneğin sözcüsü gibidir. Pir Sultan deyişlerini sanki Çınar seslendirsin diye yazmıştır. Çınar deyişleri, öylesine yüksek bir sanat gücüyle icra eder, ve dilinden dökülen her sözün anlamı müzikle öylesine bütünleşir ki, yüzlerce yıllık Alevi kültürü ile binlerce yıllık Anadolu kültürlerinin sentezinden doğan bir ses çakılır kulaklarımıza. Feyzullah Çınar usta malı söyler deyişlerini. Yedi kutuplardan en çok Pir Sultan Abdal, Virani, Kul Himmet ve Hatayi'nin deyişlerini çalar ve okur. Geçmişle günümüz arasındaki köprü görevini üstlenmiş o ozanların işlevini Çınar'da da görürüz. Bu bakımdan günümüz  ozanlarının deyişleri de O'nun için diğerleri kadar önemli, hatta kutsaldır. Kul Ahmet, Sefil İbrahim, Celalî kendi döneminin toplumcu ozanlarıdır ve bunların deyişleri Çınar'ın dilinde ve telinde ustaca yorumlanır. Feyzullah Çınar 1960'lı ve 70'li yılların toplumsal açıdan çileli, karamsar, tehlikeli ortamı içinde ozanlık yapmaya çabalar. Türkiye'yi bir uçtan diğer uca dört kez dolaşır. Halkına umut verir, yüreklendirir onları. Toplumcu deyişleri seslendirdiği için hapse atılır.
Ancak yine söyler, yine çalar sazım... 
*
1983 yılında daha 46 yaşındayken Çınar yaşama gözlerini kapatır. Ancak onun sesi bu toprağa gönül vermiş dostlarının kulağında yaşamaya devam ediyor.
*
Bazı türküleri : Siyah saçlarından hatem yüzlerin, Bu yıl bu dağların karı erimez, Geldim şu alemi ıslah edeyim....
*
Geldim şu alemi ıslah edeyim Özümü meydanda gördüm sonradan Zaman mahlükuna meylimi verdim Sermayemden zarar gördüm sonradan * Geldi bizim ele sevdi sevişti Al kadeh ver kadeh doldurdu içti Sadık yarim diye yeminler içti Özü çürük imiş duyduk sonradan * Şu zalimin kara kara gözleri Yaramıza yaramadı tuzları İki dinli şu cahilin sözleri Durdukça kar etti cana sonradan * Yöre : Sivas Söz ve Müzik : Feyzullah Çınar

26 Haziran 2022 Pazar

#Eşref

 

Yıldıray Çınar : Eşref

İzmir Üçkuyular Pazarından dönüş yolundayım.

Araç radyosunda TRT Türkü kanalını dinliyorum, saat 13:51 suları.

Anons edilen türkü → Yıldıray Çınar : Eşref

Emeğine, yüreğine, sesine sağlık Türkülerimizin Kralı Koca Çınarımız...

Toprağın bol, ruhun şad, mekanın cennet olsun...

Teşekkürler TRT Türkü...

*

#Eşref #HayatlarıDeğirmi 

*

Hayatları değir mi 

Şu gelen yar değil mi

Sakıplardan üç güzel 

Biri Eşref değil mi

*

Aman eşref canım Eşref 

Uykudan uyardın beni

Kana boyadın beni

*

Gele mi yar gel emi 

Yar yanıma gel emi

Seni sevdim seveli 

Oldum yürek veremi

*

Aman eşref canım Eşref 

Uykudan uyardın beni

Kana boyadın beni

*

Hayatlarında durdum 

Aradım yari buldum

Eğildim ki öpeyim 

Yari uykuda buldum

*

Aman eşref canım Eşref 

Uykudan uyardın beni

Kana boyadın beni

*

Derleyen : Bedirhan Kırmızı

Yöre       : Urfa

12 Haziran 2022 Pazar

#SabahınSeherindeÖtüyorKuşlar

Aysun Gültekin : Sabahın Seherinde Ötüyor Kuşlar

Sabahın seherinde ötüyor kuşlar
Balınan yoğrulmuş o sırma saçlar
Kudretten çekilmiş karadır kaşlar
İşte bu gönlümün cananı geldi
*
Seher vakti keklik çıkar kabana
Salladıkça püskül değer tabana
Korkarım sevdiğim vara yabana
İşte bu gönlümün cananı geldi
*
Yarim yine şekerlendin ballandın
Alınan yeşili giydin sallandın
Kırılsın kolların ne tez çullandın
Aç gözlerini aç cananın geldi
*
Derleyen : Mehmet Erenler
Kaynak Kişi : Yöre Ekibi
Yöre : Tokat

17 Mayıs 2022 Salı

#AşıkMahzuniŞerif


 Aşık Mahzuni Şerif : İşte Gidiyorum Çeşm-i Siyahım

Mahzuni Şerif, 17 Kasım 1940 tarihinde KahramanMaraş’da Afşin ilçesi, Berçenek Köyü'nde doğmuştur. Asıl adı Şerif Cırık’dır. Annesi Döndü, babası Zeynel Cırık’dır. Berçenek'te ilkokul olmadığı için Elbistan'ın Alembey Köyü'nde, Lütfü Efendi Medresesinde Kur'an eğitimi aldı. Eski Türkçe okur, yazar. Ancak, 1956 yılında kendi köyüne gelen ilkokuldan mezun olur. 

12 yaşında iken babasının ve akrabaların isteğiyle dayısının kızı Emine ile nişanlandı ve daha sonra 17 yaşında iken İmam nikahı ile evlendi. Bu eşinden Züleyha adında bir kızları oldu. İmam nikahı ile evlendiği karısından bir mektupla boşandı.

1956 yılından itibaren askeri okulda iken saz çalmaya ve şiirler yazmağa, türküler söylemeye başladı.
1956 yılında, o zaman Mersinde olan Astsubay Hazırlama Okulu'na kaydoldu ve 1959 yılında bitirdi. 1960 yılında Ankara Ordu Donatım Teknik Okulu'ndan mezun oldu. 1960 yılında eşi olacak Suna hanımı kaçırarak 6 ay birliğinden ayrı kaldığı için TSK ile ilişiği kesildi.
1960 yılında Ankara'da İtalyan asıllı Sovina (Suna) isimli bir kızla tanıştı. Onunla evlenmeye karar verdi. Ama kız o zaman daha 14 yaşında idi. Yasalara göre evlenmesi mümkün değildi. Suna'yı kaçırıp, köye götürdü. Annesi, babası şikayet edince; bir yandan 14 yaşındaki kız kaçırmış bir kişi, bir yandan okul kaçağı bir yandan da askere gitme çağı gelmiş bir asker kaçağı olarak aranıyordu. Mahzuni, adını Suna yaptığı Sovina'yı çok sever. Neticede evlendi.
1964 yılında dünyaya gelen oğulları Emrah henüz bir kaç aylıkken Mahzuni, Suna ve Emrah'ı Babası Zeynel'e emanet ederek, vatani görevini yapmak üzere askere gider. Daha sonra eşi Suna’yı bir arkadaşı kandırarak evi terk etmesine sebep oldu.
Mahzuni ordudan ayrıldıktan sonra toplumsal, siyasi konuları ele alan; geleneksel halk şiirini devam ettiren ve diğer yanda protest şiirlerle halkın sorunlarını dile getiren; halk aşığı veya halk ozanlığına başladı. 12 yaşlarında gönül verdiği bu geleneği yaşamı boyunca devam ettirmiştir. Saz çalmayı amcası Aşık Fezali (Pehlül Baba)’dan öğrendi.
1961 yılından itibaren Türk halk müziğine gönül verdi. 1964 yılında çıkarttığı ilk plağı ile müzik piyasasına girdi. Bir süre Gaziantep'te ikamet ettikten sonra Ankara'ya göç etti. 1963 ve 1964 yıllarında 2 sene İşçi Partisinin gençlik kollarında aktif olarak görev yaptı.
Fikret Otyam ile tanıştı. Onun sayesinde Hürriyet Gazetesi'nden Cüneyt Arcayürek ile tanıştı. Basında onu hakkında ilk yazı Cüneyt Arcayürek’in kaleminden Hürriyet gazetesinde çıktı. Halk ozanları olarak seslerini duyurmak için Aşıklar Derneğini kurdu. Fikret Otyam'ın ve Gazeteciler Sendikası'nın desteği ile konserler verdi.
Kazanmaya başladığı paralarla 1968'de kendi adına bir plak firması kurdu. Ama, ortakları Ayhan Coşkun ve Abas Sütçü ile kısa zamanda batırdı.
1974 yılında yurtdışından konser dönüşü hemen tutuklanır. Sebebi de bir THKO (Türkiye Halk Kurtuluş Ordusu) örgüt militanın 'Mahzuni seni istiyor' yalanını söylenerek kaçırdığı Türkola Plakları sahibinin şikayeti üzerine. Yapılan mahkemede 14-15 ay hapis cezasına çarptırılır. 70’li yılların ortasından itibaren 8 yıl süre ile sahnelere çıkışı, yurtdışına gitmesi yasaklanır. Geçimini ufak bir dükkanda plak satarak sağlamaya çalışır.
1981-82 yıllarında yasaklı olduğu için gizli bir şekilde stüdyolarda plak doldurur. Fakat bu plaklar 1986 yılına kadar piyasaya sürülmez, saklanır. 1986 yılında ozanımızın üzerindeki yasak kalkar. Gizli bir şekilde doldurmuş olduğu plaklar piyasaya sürülürler.
1989-1991 yılları arasında Halk Ozanları Federasyonu tarafından Dünya'nın en büyük 3 ozanı arasında gösterildi.
Aşık Mahzuni , Dom Dom Kurşunu, Yedin Beni, Yuh Yuh, Fadimem, Gül Yüzlüm, Ciğerparem, Merdo,Dostum Dostum, Han sarhoş Hancı sarhoş, Çeşmi Siyahım,Yalan Dünya, Ağlasam mı?, Abur Cubur Adam, Katil Amerika ve Ekmek Kölesi gibi eserleriyle tanındı.
Aşık Mahzuni'nin türkülerini Ersen ve Dadaşlar Edip AkbayramCem KaracaGülden Karaböcek'ten Zeki Müren'e, İbrahim Tatlıses'ten, Ahmet Kaya'ya, Mahsun Kırmızıgül'e, Murat Göğebakan'dan, Selda Bağcan'a kadar birçok Türk halk müziği ve bazı pop müzik sanatçıları da okudu.
1971 yılında askeri darbe sonucu Süleyman Demirel hükümeti devrilmiş, Nihat Erim başkanlığında bir hükümet kurulmuştu. Bu hükümet sol kesime karşı şiddetli baskı uygulayınca Mahzuni Şerif türküyü patlatmıştı. Çıkardığı 45'lik plak, 'Erim erim eriyesin/Sürüm sürüm sürünesin' diyordu.
Netice olarak hemen tutuklanır ve 10.5 ay cezaya çarptırılır.
Yıl 1972Mahzuni Şerif, elinde sazı, Sivas'ın Sivrialan Köyü'ne Aşık Veysel'i ziyarete gitti. 1973 yılında halkı suça teşvik etmekten tutuklanır. Ankara'da Sıkıyönetim Mahkemesi'nde yargılandı.
Halk şiirine gönül veren ve konuşma dilini şiirleştiren Aşık Mahzuni'nin 453 plağı, 50 kasedi ve yayınlanmış 9 adet kitabı vardır.
Aşık Mahzuni, Geçmişinde yapılan zulüm ve adaletsizliğe kin beslememiş olup, Yezit sözcüğünü yalnız Hz.Hüseyin'i şehit eden Emevi zalimi için kullanmış ve hiç bir sünni dostuna Yezit yakıştırmasını reva görmemiştir.
1997 yılının haziran ayında Almanya'da beyin kanaması geçirip, Almanya 'nın Ulm Şehri 'nde tedavi gördü.
Mahzuni Şerif, Şubat 2001 tarihli Kızıldalı Dergisi'ne 'Hem Kızılbaş hem Alevi'yim' başlıklı bir yazı yazmıştı. "Elhamdülillah Kızılbaş'ım ve laikim. Ben değil, yedi sülalem Kızılbaştır. Bir suç varsa o da dedemdedir." dediği için, 2001 yılının Kasım ayında DGM tarafından aleyhinde dava açıldı. İlk duruşması 27 Aralık 2001 tarihinde DGM'de başladı. 17 Mayıs 2002 tarihinde Almanya'nın Köln şehrinde vefat ettiğinde DGM'deki davası henüz sonuçlanmamıştı.
Mahzuni Şerif, 2001 yılının başlarında kalp ve solunum yetmezliği nedeniyle JFK Hospital İstanbul Hastanesi 'nde yoğun bakım altında tedavi oldu ve Mayıs ayında taburcu edildi.
Evlilikleri : 3 kez evlenen Mahzuni Şerif’in 8 çocuğu vardır.
1. Eşi: 12 yaşında iken babasının ve akrabaların isteğiyle dayısının kızı Emine ile nişanlandı ve daha sonra 1957 yılında 17 yaşında iken İmam nikahı ile evlendi. Bu eşinden Züleyha adında bir kızları oldu. İmam nikahı ile evlendiği karısından bir mektupla boşandı. 
2. Eşi : 1960 yılında Ankara'da İtalyan asıllı Sovina (Suna) isimli bir kızla tanıştı. Kaçırarak evlendi. Bu evlilikten ikiz olan Ferhat, Şirin ve Emrah adlı üç çocuğu olur. 
3. Eşi: Mahzuni Şerif, 1971 yılında Fatma Özdemir ile evlendi. Derya, Ali, Şeyda ve Yetiş adlı dört çocuğu oldu.
Mahzuni Şerif, 17 Mayıs 2002 tarihinde Köln, Almanya’da 62 yaşında ölmüştür. Nevşehir'in Hacıbektaş ilçesindeki Hacı Bektaş Veli Külliyesi'nin yakınındaki Çilehane adı verilen bölgede defnedilmiştir.
Mahzuni Şerif, ölmeden önce DGM tarafından aleyhinde dava açılmasına sebep olan Şubat 2001 tarihli Kızıldalı dergisi'ndeki yazısında söyle diyordu:
Özetle :
“ 'Hem Kızılbaş hem Alevi'yim' 
- Ben Allah adına insana secde etmeyi yeğlemekteyim. Bir Alevi çocuğu değil bir Hıristiyan, bir Musevi de olsam böyle düşünmekteyim. (...) İnsan aleminin sevgisinde, gönlünde, bütünlüğünde ve doğanın her güzelliğinde beni yaradanı arayıp keyfime göre isimlendirdim. Ona gül dedim, bülbül dedim, çiçek dedim, Ali dedim, Veli dedim; ağzıma ve gözüme güzel gelen her şeye onun adını verdim. Bana bunu haram edecek her yasaya, her bilirkişiye, her dinsel nas’a (insana)rest çekmekteyim.
Ancak tarihi iyi okuyan ve merak eden bir kişi olarak Türkiye Alevilerinin yolunun gerçek Alici yol olduğunu savunmak ve yaymak isterim. Çünkü Ali’nin başlattığı Cemahirel vukuat, Atatürk’ün noktaladığı Cumhuriyetin mayasını hazırlamıştır. Ve bunun içindir ki Anadolu Alevileri, çağdaştır, bölüşümcüdür, demokrattır, hukukseverdir, barışsever sağduyulu bir toplumdur...
Namaz kılarken hiçbir kimse, “Müslümanım” diyen biri tarafından öldürülmez. Burada Ali’yi şehit edenler, “Müslüman” idiyseler, bugünkü Sünni âleminin mensubu dostlarımız, O’nu vuranların Müslümanlığıyla nasıl gurur duyabiliyorlar?
Elhamdülillah Aleviyim, Kızılbaşım ve de laikim, ilericiyim, çağdaşım.”
***
#İşteGidiyorumÇeşmiSiyahım
*
İşte gidiyorum çeşm-i siyahım
Önümüze dağlar sıralansa da
Sermayem derdimdir servetim ahım
Karardıkça bahtım karalansa da
*
Haydi dolaşalım yüce dağlarda
Dost beni bıraktı ah ile zarda
Ötmek istiyorum viran bağlarda
Ayağıma cennet kiralansa da
*
Canımı bağladım zülfün teline
Dost beni bıraktı elin diline
Güldü Mahzuni'nin berbat haline
Mervan'ın elinde paralansa da
*
Söz ve Müzik : Aşık Mahsuni Şerif
*
Kaynak : Biyografi.info

15 Mayıs 2022 Pazar

#Günaydın

 

🙋‍♂️🎶🎶🎶🌺🌹🌷🌹💐
Bütün arkadaşlarımıza;
Türkü tadında, sağlıklı, huzurlu, mutlu, sevgi, dostluk, barış, kardeşlik ve umut dolu, dinbazların din sömürüsü yapmadığı, korkunun, baskının, zulmün ve faşizmin olmadığı, musmutlu, güpgüzel bir pazar günü ve mutlu hafta sonu dileğim ile günaydınlar olsun!..
Türküler ile dostca, sağlıcakla, sevgi ile ve 🇹🇷 #Atatürk 🇹🇷 ile kalın!..
🌺🌹🌷🌹💐🎶🎶🎶🙋‍♂️

26 Nisan 2022 Salı

#AliEkberÇiçek

  

(Doğum :1 935, Ulular Köyü - Erzincan – Ölüm : 26 Nisan 2006 İstanbul)
Türk Halk  Müziği sanatçısı, Halk Müziği'ne derlemeleri ve katkılarıyla bin civarında eser kazandıran bir isimdir.
Erzincan'lı olan ve Erzincan'ın Ulular köyünde 1935 yılında doğan Ali Ekber Çiçek, babasını 1939  Erzincan depreminde yitirdi ve küçük yaşlarda rençberlik yapmaya başladı.  Bir röportajında ailesi ve saza başlaması hakkında şunları söylemiştir.  “Üç yaşımdan beri saz elimde. Biz şerpeyle çalardık. Yani tezenesiz, elle. Dört kardeşin en küçüğü benim”  [1]Çok küçük yaşlarından itibaren Potim İsmail Dede ve Emin Tabak Dede’den ilk bağlama dersleri aldı.   Katıldığı Cem toplantılarında Alevi deyişleri ve ezgilerini dinleyerek büyümüştü. İlkokul öğreniminden sonra maddi olanaksızlıklar sonucu öğrenimini sürdüremedi, Yaşamını sağlayabilmek için değişik işlerde çalışmasına ve çalıştırılmasına karşın müzikten hiç kopmadı. Üç yaşından beri bağlama çalmaya çalışmış, dokuz yaşında ise iyice öğrenmişti. [2]Bu yıllarını adı geçen röportajında şöyle anlatır. “Dokuz yaşına girene kadar bağlamayı iyice kavramışım. Dokuzumda İstanbul'a geldim, Unkapanı'nda oturan halamlara. Sadi Yaver Ataman'ın ve Cağaloğlu'ndaki halkevinde Necati Başaran'ın korolarına katıldım. 12 yaşında Ankara'ya yolum düştü. Beni Ankara Radyosu'na götürdüler. 1954'te Yurttan Sesler Topluluğu’nun şefi Muzaffer Sarısözen dinledi beni. Yurttan Sesler'de Pir Sultan'dan bir deyiş okudum[3]
*
Halk Müziği aşkı ağır basınca İstanbul'a göç etti ve Halk Müziğinin önemli isimleriyle tanıştı. Askerlikten sonra müzik ve bağlama bilgisini pekiştiren Çiçek, Askerliğini yaptıktan sonra TRT'nin açtığı sınavı kazanarak, Muzaffer Sarısözen döneminde TRT Ankara Radyosu'na ve Yurttan Sesler Korosu'na girdi.  Bir süre burada çalıştıktan sonra, görevini 1960’dan sonra da İstanbul Radyosunda sürdürdü. 35 yılı aşkın bir sürede 400'den fazla Türküyü derleyerek geniş kitlelere ulaştırdı. Ali Ekber Çiçek, kendinden sonra birçok bağlama ve ses sanatçısını etkiledi. [4]
*
Derlediği ya da bestelediği Türkülerin birçoğu Halk Müziğinin klasikleri arasında yeri aldı. TRT arşivlerinde 54 kaseti bulunan Ali Ekber Çiçek'in derlediği ve kendisinin söylediği Türküleri ülkemizdeki bütün türkücüler tarafından söylenmektedir.[5]
Ali Ekber Çiçek, bilhassa “Aşık Tarzı Deyişler”, “Duvaz – Deh İmamlar”, “Semahlar”, “Coş (cûş) Havaları”, “Mersiyeler”, “Şaplak Havaları”, “Anonim Türküler” ve özellikle de “Mayalar” başta olmak üzere çeşitli uzun havaların ülke geneline yayılmasını sağladı.
*
Ali Ekber Çiçek Anonim Türkülerinde dile getirmek istediklerini şu şekilde özetler:  ''Gerçekleri göstermek, gerçeğe kavuşmak ve gerçeği olduğu gibi insanlara anlatmak için çalışmış bir insanım. Cahilden uzak, kâmile yakın oldum; büyüklerime saygı ile, küçüklerime sevgiyle yaklaştım. Konuşulan her kelâmı ibadet gibi dinledim, kimseyi acizlik ve bilgisizlikle itham etmedim... Bu icraatım boyunca hiçbir maddi menfaat sağlamadan, insanların duygularını sömürmek gibi bir yanlışlığa meydan vermedim.’’ [6]
*
TRT arşivlerinde 54 kaseti bulunan Ali Ekber Çiçek'in Türkiye'deki bütün türkücüler tarafından derlemeleri söylenmektedir. 2003 yılının başlarında TRT Belgesel Programlar Müdürlüğü tarafından  Ali Ekber Çiçek'in hayatını anlatan Cahilden Uzak Dur, Kemale Yakın isimli belgesel çekilmiştir. [7] Ali Ekber Çiçek, Türkiye ve Türkiye dışında birçok konser ve seminere katıldı, birkaçı Amerika ve  Fransa’da olmak üzere onlarca albüm hazırladı.
*
Almanya ve Amerika başta olmak üzere yurt dışı ve yurt içinde 84 adet çift yüzlü plak (Ön – Arka birer eserlik / Columbia), 24 adet çift yüzlü plak (Ön – Arka ikişer eserlik / Odeon Plak), 50’yi aşkın 45’lik plak, 2 Long Play, 35 Kaset, 8 adet de CD dolduran Ali Ekber Çiçek; Amerika, Kanada ve Almanya, Belçika, Hollanda, Fransa, Yunanistan başta olmak üzere çeşitli Avrupa ülkelerinde ve ayrıca; Türkiye’nin hemen her şehrinde yer aldı.” [8]
*
Başta Haydar Haydar olmak üzere Türk Halk Müziğine bir çok unutulmaz Türkü armağan eden bağlama sanatçısı ve derlemeci Ali Ekber Çiçek yakalandığı hastalıktan kurtulamayarak, 26.04.2006  yılında, 71 yaşında hayata veda etti. İstanbul’da öldü ve Edremit'te toprağa verildi. Cenazesi sonrasında Kartal Cem evinde bir tören düzenlenmiş, İstanbul Radyosu tarafından adına bir anma programı hazırlanmıştır.[9]
*
Tabutunun üzerine sazlarının bırakıldığı törenin ardından, Çiçek'in cenazesi, defnedilmesini vasiyet ettiği Tahtakuşlar köyüne götürüldü. Törene eşi Can Çiçek ve kızı Ebru Çiçek, Mustafa Sarıgül, Arif Sağ, Musa Eroğlu, Tolga Sağ ve Erdal Erzincan ile çok sayıda seveni katıldı”.[10]
*
*
[1] Kürşad Oğuz / Ocak 1997 / Aktüel Dergisi, muziksoylesileri.net/cms/index.php son erişim, 2108 2013
[2] Kürşad Oğuz / Ocak 1997 / Aktüel Dergisi, muziksoylesileri.net/cms/index.php son erişim, 2108 2013
[3] Kürşad Oğuz / Ocak 1997 / Aktüel Dergisi, muziksoylesileri.net/cms/index.php son erişim, 2108 2013
[4] http://tr.wikipedia.org/wiki/Ali_Ekber)
[5] http://forum.memurlar.net/
[6] http://www.turkdunya.de/forum/
[7] http://www.internethaber.com/ali-ekber-cicek-defnedildi-15751h.htm
[8] Ayhan Aydın, “Ali Ekber Çiçek” cemvakfi.org.tr/ozanlar/ali-ekber-cicek/ son erişim, 12*08 2013
[9] http://www.turkdunya.de/forum/
[10] http://www.internethaber.com/ali-ekber-cicek-defnedildi-15751h.htm
Kaynak : 
https://edebiyatvesanatakademisi.com/asik-edebiyati-asiklar/ali-ekber-cicek-hayati/228