MUSTAFAM sorgusu için yayınlar alaka düzeyine göre sıralanmış olarak gösteriliyor. Tarihe göre sırala Tüm yayınları göster
MUSTAFAM sorgusu için yayınlar alaka düzeyine göre sıralanmış olarak gösteriliyor. Tarihe göre sırala Tüm yayınları göster

10 Kasım 2016 Perşembe

Atilla İlhan : Mustafam Mustafa Kemalim

Mustafa Kemal

Dağ başını efkâr almış
Gümüş dere durmaz ağlar
Gözyaşından kana kesmiş gözlerim
Ben ağlarım çayır ağlar çimen ağlar
Ağlar ağlar cihan ağlar
Mızıkalar iniler ırlam ırlam dövülür
Altmış üç ilimiz altmış üç yetim
Yıllar gelir geçer kuşlar gelir geçer
Her geçen seni bizden parça parça götürür
Mustafa'm Mustafa Kemalim

Diz dövdüm
Gözlerim şavkı aktı sakarya'nın suyuna
Sakarya'nın suları nâmın söyleşir
Hemşehrim Sakarya öksüz Sakarya
Ankara'dan uçan kuşlar
Kemal'im der günler günü çağrışır
Kahrolur bulutlara karışır
Gök bulut yaşmak bulut
Uca dağlar dev boyunlu morca dağlar
Divan durmuş bekleşir
Mustafam Mustafa Kemalim

Nasıl böyle varıp geldin hoşgeldin
Çıngı kaymış yalazlanmış gözlerin
Şol yüzünde güneş südü sıcaklık
Ellerinden öperim Mustafa Kemal
Senin dalın yaprağın biz senin fidanların
Biz bunları yapmadık
Sen elbette bilirsin bilirsin mustafa kemal
Elsiz ayaksız bir yeşil yılan
Yaptıklarını yıkıyorlar Mustafa Kemal
Hani bir vakitler kubilay'ı kestiler
Çün buyurdun kesenleri astılar
Sen uyudun asılanlar dirildi
Mustafam Mustafa kemalim

Karalar kuşanmış Karadeniz akmam diyor
Dokunmayın ağlamaktan bıkmam diyor
Bu gece kıyamet gecesi bu vapur Bandırma Vapuru
Yattığı yer nur olsun Mustafa Kemal
Ben ölümden korkmam diyor
Korkmam diyen dilleri toz oldu toprak oldu
Değirmen döndü dolandı yıllar oldu
Bir kusur işledik bağışlar mı kimbilir
O bize öğretmedi kazan kaldırmasını
Günahı vebali öğretenin boynuna
Erdirip oldurana ana avrat sövmesini
Yüreğim kırıldı kanım kurudu
Var git Karadeniz var git başımdan
Mızıka çalındı düğün mü sandın
Bir yol koyup gideni gelir mi sandın
Mustafam Mustafa Kemalim

Ankara'nın taşına bak
Tut ki baktım uzar gider efkârım
Çayır ağlar çimen ağlar ben ağlarım
Gözlerimin yaşına bak
Ankara Kalesi'nde Rasattepe'de
Bir Akça Şahan gezer dolanır
Yaşın yaşın mezarını aranır
Şu dünyanın işine bak
Mustafam Mustafa  Kemalim

Attila İlhan

10 Kasım 2019 Pazar

#10Kasım, #MustafaKemalAtatürk, #MustafamMustafaKemalim, #Atillaİlhan

Mustafa Kemal
*
Dağ başını efkâr almış
Gümüş dere durmaz ağlar
Gözyaşından kana kesmiş gözlerim
Ben ağlarım çayır ağlar çimen ağlar
Ağlar ağlar cihan ağlar
Mızıkalar iniler ırlam ırlam dövülür
Altmış üç ilimiz altmış üç yetim
Yıllar gelir geçer kuşlar gelir geçer
Her geçen seni bizden parça parça götürür
Mustafa'm Mustafa Kemalim
*
Diz dövdüm
Gözlerim şavkı aktı Sakarya'nın suyuna
Sakarya'nın suları nâmın söyleşir
Hemşehrim Sakarya öksüz Sakarya
Ankara'dan uçan kuşlar
Kemal'im der günler günü çağrışır
Kahrolur bulutlara karışır
Gök bulut yaşmak bulut
Uca dağlar dev boyunlu morca dağlar
Divan durmuş bekleşir
Mustafam Mustafa Kemalim
*
Nasıl böyle varıp geldin hoşgeldin
Çıngı kaymış yalazlanmış gözlerin
Şol yüzünde güneş südü sıcaklık
Ellerinden öperim Mustafa Kemal
Senin dalın yaprağın biz senin fidanların
Biz bunları yapmadık
Sen elbette bilirsin bilirsin Mustafa Kemal
Elsiz ayaksız bir yeşil yılan
Yaptıklarını yıkıyorlar Mustafa Kemal
Hani bir vakitler Kubilay'ı kestiler
Çün buyurdun kesenleri astılar
Sen uyudun asılanlar dirildi
Mustafam Mustafa kemalim
*
Karalar kuşanmış Karadeniz akmam diyor
Dokunmayın ağlamaktan bıkmam diyor
Bu gece kıyamet gecesi bu vapur Bandırma Vapuru
Yattığı yer nur olsun Mustafa Kemal
Ben ölümden korkmam diyor
Korkmam diyen dilleri toz oldu toprak oldu
Değirmen döndü dolandı yıllar oldu
Bir kusur işledik bağışlar mı kimbilir
O bize öğretmedi kazan kaldırmasını
Günahı vebali öğretenin boynuna
Erdirip oldurana ana avrat sövmesini
Yüreğim kırıldı kanım kurudu
Var git Karadeniz var git başımdan
Mızıka çalındı düğün mü sandın
Bir yol koyup gideni gelir mi sandın
Mustafam Mustafa Kemalim
*
Ankara'nın taşına bak
Tut ki baktım uzar gider efkârım
Çayır ağlar çimen ağlar ben ağlarım
Gözlerimin yaşına bak
Ankara Kalesi'nde Rasattepe'de
Bir Akça Şahan gezer dolanır
Yaşın yaşın mezarını aranır
Şu dünyanın işine bak
Mustafam Mustafa  Kemalim
*
Atilla İlhan

14 Şubat 2017 Salı

Atilla İlhan : Mustafam Mustafa Kemalim



Mustafa Kemal

Dağ başını efkâr almış
Gümüş dere durmaz ağlar
Gözyaşından kana kesmiş gözlerim
Ben ağlarım çayır ağlar çimen ağlar
Ağlar ağlar cihan ağlar
Mızıkalar iniler ırlam ırlam dövülür
Altmış üç ilimiz altmış üç yetim
Yıllar gelir geçer kuşlar gelir geçer
Her geçen seni bizden parça parça götürür
Mustafa'm Mustafa Kemalim

Diz dövdüm
Gözlerim şavkı aktı sakarya'nın suyuna
Sakarya'nın suları nâmın söyleşir
Hemşehrim Sakarya öksüz Sakarya
Ankara'dan uçan kuşlar
Kemal'im der günler günü çağrışır
Kahrolur bulutlara karışır
Gök bulut yaşmak bulut
Uca dağlar dev boyunlu morca dağlar
Divan durmuş bekleşir
Mustafam Mustafa Kemalim

Nasıl böyle varıp geldin hoşgeldin
Çıngı kaymış yalazlanmış gözlerin
Şol yüzünde güneş südü sıcaklık
Ellerinden öperim Mustafa Kemal
Senin dalın yaprağın biz senin fidanların
Biz bunları yapmadık
Sen elbette bilirsin bilirsin mustafa kemal
Elsiz ayaksız bir yeşil yılan
Yaptıklarını yıkıyorlar Mustafa Kemal
Hani bir vakitler kubilay'ı kestiler
Çün buyurdun kesenleri astılar
Sen uyudun asılanlar dirildi
Mustafam Mustafa kemalim

Karalar kuşanmış Karadeniz akmam diyor
Dokunmayın ağlamaktan bıkmam diyor
Bu gece kıyamet gecesi bu vapur Bandırma Vapuru
Yattığı yer nur olsun Mustafa Kemal
Ben ölümden korkmam diyor
Korkmam diyen dilleri toz oldu toprak oldu
Değirmen döndü dolandı yıllar oldu
Bir kusur işledik bağışlar mı kimbilir
O bize öğretmedi kazan kaldırmasını
Günahı vebali öğretenin boynuna
Erdirip oldurana ana avrat sövmesini
Yüreğim kırıldı kanım kurudu
Var git Karadeniz var git başımdan
Mızıka çalındı düğün mü sandın
Bir yol koyup gideni gelir mi sandın
Mustafam Mustafa Kemalim

Ankara'nın taşına bak
Tut ki baktım uzar gider efkârım
Çayır ağlar çimen ağlar ben ağlarım
Gözlerimin yaşına bak
Ankara Kalesi'nde Rasattepe'de
Bir Akça Şahan gezer dolanır
Yaşın yaşın mezarını aranır
Şu dünyanın işine bak
Mustafam Mustafa  Kemalim

Attila İlhan

19 Mayıs 2021 Çarşamba

#MustafaKemal


#MustafaKemal

Dağ başını efkâr almış

Gümüş dere durmaz ağlar

Gözyaşından kana kesmiş gözlerim

Ben ağlarım çayır ağlar çimen ağlar

Ağlar ağlar cihan ağlar

Mızıkalar iniler ırlam ırlam dövülür

Altmış üç ilimiz altmış üç yetim

Yıllar gelir geçer kuşlar gelir geçer

Her geçen seni bizden parça parça götürür

Mustafa'm Mustafa Kemalim

*

Diz dövdüm

Gözlerim şavkı aktı Sakarya'nın suyuna

Sakarya'nın suları nâmın söyleşir

Hemşehrim Sakarya öksüz Sakarya

Ankara'dan uçan kuşlar

Kemal'im der günler günü çağrışır

Kahrolur bulutlara karışır

Gök bulut yaşmak bulut

Uca dağlar dev boyunlu morca dağlar

Divan durmuş bekleşir

Mustafam Mustafa Kemalim

*

Nasıl böyle varıp geldin hoşgeldin

Çıngı kaymış yalazlanmış gözlerin

Şol yüzünde güneş südü sıcaklık

Ellerinden öperim Mustafa Kemal

Senin dalın yaprağın biz senin fidanların

Biz bunları yapmadık

Sen elbette bilirsin bilirsin Mustafa Kemal

Elsiz ayaksız bir yeşil yılan

Yaptıklarını yıkıyorlar Mustafa Kemal

Hani bir vakitler Kubilay'ı kestiler

Çün buyurdun kesenleri astılar

Sen uyudun asılanlar dirildi

Mustafam Mustafa Kemalim

*

Karalar kuşanmış Karadeniz akmam diyor

Dokunmayın ağlamaktan bıkmam diyor

Bu gece kıyamet gecesi bu vapur Bandırma Vapuru

Yattığı yer nur olsun Mustafa Kemal

Ben ölümden korkmam diyor

Korkmam diyen dilleri toz oldu toprak oldu

Değirmen döndü dolandı yıllar oldu

Bir kusur işledik bağışlar mı kim bilir

O bize öğretmedi kazan kaldırmasını

Günahı vebali öğretenin boynuna

Erdirip oldurana ana avrat sövmesini

Yüreğim kırıldı kanım kurudu

Var git Karadeniz var git başımdan

Mızıka çalındı düğün mü sandın

Bir yol koyup gideni gelir mi sandın

Mustafam Mustafa Kemalim

*

Ankara'nın taşına bak

Tut ki baktım uzar gider efkârım

Çayır ağlar çimen ağlar ben ağlarım

Gözlerimin yaşına bak

Ankara Kalesi'nde Rasattepe'de

Bir Akça Şahan gezer dolanır

Yaşın yaşın mezarını aranır

Şu dünyanın işine bak

Mustafam Mustafa Kemalim

*

#Attilaİlhan

10 Ekim 2021 Pazar

#Attilaİlhan


Attila İlhan : Mustafam Mustafa Kemalim

 15 Haziran 1925’te Menemenİzmir’de doğdu. İlk ve orta eğitiminin büyük bir bölümünü İzmir ve babasının işi dolayısıyla gittikleri farklı şehirlerde tamamladı. Tiyatro ve sinema sanatçısı Çolpan İlhan'ın abisidir.

Attila İlhan - Çocukluk Yılları
İzmir Atatürk Lisesi henüz birinci sınıfında, mektuplaştığı bir kıza yazdığı Nazım Hikmet şiirleriyle yakalanmasıyla 1941 Şubat'ında tutuklandı ve okuldan uzaklaştırıldı. Henüz 16 yaşındaydı. Üç hafta gözetim altında kaldı. İki ay hapiste yattı.

Türkiye'nin hiçbir yerinde okuyamayacağına dair bir belge verilince, eğitim hayatına ara vermek zorunda kaldı. Danıştay kararıyla, 1944 yılında okuma hakkını tekrar kazandı. Kararın çıkması ile İstanbul Işık Lisesi'ne yazıldı. Lise son sınıftayken amcasının kendisinden habersiz katıldığı CHP Şiir Armağanı'nda Cebbaroğlu Mehemmed şiiriyle ikincilik ödülünü pek çok ünlü şairi geride bırakarak aldı. Bu ödül kendisi için kuşkusuz büyük mutluluk kaynağı olmuştu.

1946'da mezuniyetinin ardından, İstanbul Hukuk Fakültesi'ne kaydoldu. Üniversite hayatının başarılı geçen yıllarında "Yığın" ve "Gün" gibi dergilerde ilk şiirleri yayımlanmaya başladı. Hukuk Fakültesi’ndeki yüksek öğrenimini yarıda bıraktı. 1948'de ilk şiir kitabı "Duvar"'ı kendi imkanlarıyla yayımladı.

Paris Yılları

1949 yılında, üniversite ikinci sınıftayken Nazım Hikmet'i kurtarma hareketine katılmak üzere ilk kez Paris'e gitti. Bu harekette aktif rol oynadı. Fransız toplumu ve orada bulunduğu çevreye ilişkin gözlemleri daha sonraki eserlerinde yer alan bir çok karakter ve olaya temel oluşturdu. Türkiye'ye geri dönüşünde sıklıkla başı polisle derde girdi. Sansaryan Han'daki sorgulamalar; ölüm, tehlike, gerilim temalarının işlendiği eserlerinde önemli rol oynadı. Bir kaç kez gözaltına alındı.

İstanbul - Paris - İzmir Üçgeni

1951 yılında Gerçek gazetesinde bir yazısından dolayı kovuşturmaya uğrayınca tekrar Paris'e gitti. Fransa'daki bu dönem, Attilâ İlhan'ın Fransızcayı ve Marksizmi öğrendiği

Attila İlhan
yıllardı. 1950'li yılları İstanbul - İzmir - Paris üçgeni içerisinde geçiren Attilâ İlhan, bu dönemde ismini yavaş yavaş Türkiye çapında duyurmaya başladı. Yurda döndükten sonra, Hukuk Fakültesi'ne devam etti. Ancak son sınıfta gazeteciliğe başlamasıyla beraber öğrenimini yarıda bıraktı. Sinemayla olan ilişkisi nedeniyle, yine bu dönemde, 1953'te Vatan gazetesinde sinema eleştirileri yazmasıyla başladı.

"Çoğu zaman üç beş kişi için yazdığımızı sanırız,
onlar bizi okumazlar. Asıl seslendiklerimiz,
hiçbir zaman tanımayacağımız, başka üç beş kişidir."
Attila İLHAN

Sanatta Çok Yönlülük

1957'de gittiği Erzincan'da askerliğini yaptıktan sonra, tekrar İstanbul'a dönüş yapan Attilâ İlhan, sinema çalışmalarına ağırlık verdi. Onbeşe yakın senaryoya Ali Kaptanoğlu adıyla imza attı. Sinemada aradığını bulamayınca, 1960'ta Paris'e geri döndü. Sosyalizmin geldiği aşamaları ve televizyonculuğu incelediği bu dönem, babasının ölmesiyle birlikte yazarın İzmir dönemini başlattı. Sekiz yıl İzmir'de kaldığı dönemde, Demokrat İzmir gazetesinin başyazarlığını ve genel yayın yönetmenliğini yürüttü. Aynı yıllarda, şiir kitabı olarak "Yasak Sevişmek" ve "Aynanın İçindekiler" serisinden "Bıçağın Ucu" yayımlandı. 1968'te 15 yıl sürecek evliliğini yaptı.

İstanbul'a Dönüş

Attila İlhan
1973'te Bilgi Yayınevi'nin danışmanlığını üstlenerek Ankara'ya taşındı. Sırtlan Payı ve Yaraya Tuz Basmak'ı Ankara'da yazdı. 1981'e kadar Ankara'da kalan yazar Fena Halde Leman adlı romanını tamamladıktan sonra İstanbul'a yerleşti. İstanbul'da gazetecilik serüveni Milliyet (2 Mart 1982 - 15 Kasım 1987) ve Gelişim Yayınları ile devam etti. Bir süre Güneş gazetesinde yazan Attilâ İlhan, 1993-1996 yılları arasında Meydan gazetesinde yazmaya devam etti. 1996 yılından 2005 yılına kadar köşe yazılarını Cumhuriyet Gazetesi'nde sürdürdü. 1970'lerde Türkiye'de televizyon yayınlarının başlaması ve geniş kitlelere ulaşmasıyla beraber Attilâ İlhan da senaryo yazmaya geri dönüş yaptı. Sekiz Sütuna ManşetKartallar Yüksek Uçar ve
Yarın Artık Bugündür halk tarafından beğeniyle izlenilen diziler oldu.

İlk romanı "Sokaktaki Adam" yayınlandığında 10 roman yazmıştı. Bunlar hiç gün ışığına çıkmadı. Attilâ İlhan bunun sebebini bir söyleşide şöyle açıklıyor: "... bir çok roman yazdım daha önceden. Ama neden yayınlamadım? Çok akıllıca bir sebebi vardı. Çünkü biliyorum ki yazarlar ilk romanlarında kendilerini anlatırlar. O da romancılık değildir. Günlük tutmaktır." (DüşünHaziran 1996).

Roman serüvenine başladığında döneminin diğer yazarları daha çok yerel ve kırsal olayları, kişileri işlerken Attilâ İlhan şehir insanını Türkiye'nin yakın dönem tarihini siyasal, ekonomik ve sosyal yanlarıyla ele alan bir yapı içerisinde işliyordu. Sadece İstanbulİzmir gibi Türkiye'nin büyük şehirlerini, işlediği dönemin yaşam tarzını, ekonomik ve sosyal sorunlarını kahramanlarının gözüyle yansıtmakla yetinmiyor; aynı zamanda, batı kültürünün Türkiye'ye ne şekilde yansıdığını, olumlu ve olumsuz etkilerini, çizdiği karakterlerle ve Avrupa'daki şehirlerle örtüşen bir yapı içerisinde irdeliyordu.

1968 yılında sinema yapımcısı, yönetmen Biket İlhan ile evlendi, 15 yıl evli kaldı. 1983 yılında boşandı.

Attila İlhan, 11 Ekim 2005'te İstanbul'daki evinde hayata veda ettiğinde 80 yaşındaydı.

Kaynak : Biyografi.info

16 Ekim 2016 Pazar

Zahidem Türküsü'nün Hikayesi

                



Kimi kesimin Zahide, kimi kesimin ise, Zahidem olarak bildiği bu türkünün şairi Aşık Arap Mustafadır.
Aşık Arap Mustafa küçük yaşta anne ve babasını kaybetmiştir ve onları hiç görmemiştir bile.
Hiç tanımadığı insanların yanında büyüyen ve annesini babasını hiç tanımayan bir şairdir o.
Arap Mustafa’nın babası düğünlerde, toplantılarda “Koca Oyunu” adı verilen oyunda “Arap” rolünü üstlenirdi.
Arap lakabı Mustafa’ya buradan gelmektedir. Zaman içinde çalışkan, babayiğit, giyimine özen gösteren yakışıklı bir delikanlı olan Arap Mustafa,
Ağasının yeni yetişen kızı Zahide’ye gönlünü kaptırdı. Fakir ve kimsesiz olduğundan bu sırrı kimseye söyleyemedi.
Yirmili yaşlarda askere giden Mustafa aşkını içinde yaşıyor, her anında Zahide’yi düşünüyordu.
Ondan haber almak için arkadaşlarına mektuplar yazıyor en azından iyi olduğunu bilmek istiyordu.
Bir gün arkadaşından gelen bir mektupla Zahide’nin başka biriyle evleneceğini öğrenmiştir.
Dünyalar başına yıkılan Mustafa asker ocağında Zahidem türküsünün sözlerini mısralara dökmüştür.
Zahidem türküsünü Neşet Ertaş okuyup plağa kaydederek halka tanıtmıştır.

Zahidem Türküsü'nün Sözleri


Zahide Kurbanım n’olacak Halim
Gene bir laf duydum kırıldı belim
Gelenden gidenden haber sorarım
Zahidem bu hafta oluyor gelin


Hezeli de deli gönül hezeli
Çiçekdağı döktü m’ola gazeli
Dolaştım alemi gurbet gezeli
Bulamadım Zahidem’den güzeli


Ay ile doğar da gün ile aşar,
Zahide’mi görenin tebdili şaşar
İyinin kaderi kötüye düşer,
Diken arasında kalmış gül gibi.

Zahide’m kurbanım kurtar bu dardan
Baban anlamadı bizim bu haldan
Kekiline sürmüş kokulu yağdan,
Derdin beni del’ediyor Zahide’m.

Ziyaret’ten çıktım Cender’in özü
Kum gibi kaynıyor Zahide’m gözü
Aslını sorarsan esalet yerden
Hacı Bürolardan Mehmet’in kızı.


Gurbet ellerinde esinim esir
Zahide’m kurbanım hep bende kusur
Eğer baban seni bana verirse
Nemize yetmiyor el kadar hasır.


Çiçekdağı’nda da hiç gitmez duman
Zahide’m kurbanım hallarım yaman
Yapamadım şu babayın gönlünü
Fakir diye bana vermedi baban.


Anamdan doğalı çok çektim cefa,
Şu yalan dünyada sürmedim sefa,
Adımı namımı soran olursa,
Orta Hacı Ahmetli Arap Mustafa.


Arapoğlu Mustafa’nın kendisine Mecnun gibi aşık olduğundan etkilenen Zahide, Mustafa için şiirler söylemiştir.
Bu şiirin üç kıtasını H. Vahit Bulut, 1973 yılında Yukarı Hacı Ahmetli köyünden Zahide’nin yakın arkadaşı ve sırdaşı Fatik’ten derlemiştir.
Baştaki iki kıta tarafımızdan derlenmiştir.

Bu nasıl sevdaymış geldi başıma
Felek ağu kattı tatlı aşıma
Sevda çekenlere zor gelir gurbet
Gece gündüz elim kalkmaz işime.
Aşağıda sap kağnısı geliyo
Derdin beni elik elik eliyo
Kurbanlar olayım gara Mustafam
Babam beni yad ellere veriyo.

Arapoğlu derler gayeten atik
Gözleri kara da, kaşları çatık
Git nazlı yarden bir haber getir
Bastığın yerlere kurbanım Fatik.

Ağlayarak yayığımı yayarım
Yarim gitti günlerini sayarım
Çıksa Büyüköz’e mendil sallasa
Islık çalsa ıslığını duyarım.

Coşkuna da deli gönül coşkuna
Aşkından Zahide döndü şaşkına
Sensiz edemiyom nazlı civanım
N’olur bir yol görün Allah aşkına.

KAYNAK:

– Doğuş Gazetesi, Sayı, 8,9-18 Ekim 1973.

– H. Vahit Bulut, Kırşehir Halk Ozanları, Filiz Yay. 1983, S. 109.