Nerde bir türkü söyleyen görürsen korkma yanına otur.Çünkü,kötü insanların türküleri yoktur↔Neşet Ertaş
Bir Ulusun türkülerini yapanlar,yasalarını yapanlardan daha güçlüdür↔Shakespeare
Sevdim insanlardan çok türkülerini.İnsansız yaşayabildim,türküsüz hiçbir zaman↔Nazım Hikmet
Türküler kırk bin yıl su altında kalmış,yıkanmış,cilalanmış çakıl taşı gibidir↔Yaşar Kemal
Ne zaman bir köy türküsü duysam,şairliğimden utanırım↔Bedri Rahmi
Türküz türkü çağırırız↔Veysel
Revan, bugünkü adıyla Erivan, yani günümüzde Ermenistan'ın başkenti... Türkümüze konu olan olayın geçtiği zaman ise, büyük ihtimalle 17. yüzyıl sonrası... Neden derseniz, Revan Osmanlı ’nın önemli bir ticaret merkezi o zamanlar. Ama bir ara elden çıkmış, Safeviler işgal etmiş.
Yıl 1635. Dördüncü Murat 250 bin kişilik bir orduyla Revan seferini düzenlemiş. Sekiz ay, yirmi dokuz günlük kuşatma sonunda, Revan yeniden Osmanlı topraklarına katılmış. Eskisi gibi kervanlar gider gelir olmuş. Mal götürüp, mal getirmişler...
Mehmet de gidip gelen kervancılardan birisi... Anasının da tek 'balası'... Tek oğlu! Erzurum yöresinde üç beş dönümlük tarlalarını ekip dikiyorlar... Yetiştirdikleri ürünü de kervana katıp, Revan 'da satıyor Mehmet... Bir de alışkanlığı var Mehmet'in. Her akşam tarla dönüşü, bahçelerden derlediği demet demet gülleri getiriyor anasına…
Anayla oğul arasında bir simge gibi kırmızı gül demeti... Sevgi, saygı simgesi. Gülleri evinin duvarına asıp kurutuyor ana... Onlara baktıkça oğlunu görür gibi oluyor... Hele Mehmet kervandaysa. Gözü gönlü kırmızı gülün kurumuş, gazelleşmiş demetinde ananın. Rüyaları hep Mehmet üstüne... Mehmet’in anası her defasında kervanın dönüşünü dört gözle bekliyor.
Bazen kışın yola saldığı oğlu yazın dönüyor. Bazen de tersi oluyor. Kervanın dönüşü, bayram gibi! Kimi kocasını, kimi yavuklusunu karşılıyor. Kimi analar da oğlunu. Sarılıp, ağlayanlar, sevinç gözyaşı dökenler.
Veba hastalığı kırıp geçiriyor ortalığı. İlkin bir ateş sarıyor bünyeyi. Kusma, iltihap, baş dönmesi. En sonunda da sayıklama. Artık kurtuluşu yok. Sayıklaya sayıklaya götürüyor insanı. En erken üç gün. En geç yedi gün içinde başlıyor sayıklama... Kurduğu tüm dünya yok oluyor bir anda insanın. Sevgiliye özlem, alınan armağanlar. Söylenecek güzel sözler…
Ecel bu! Kimini sele, kimini yele verir. Mehmet'i de Revan'da vebayla yakalıyor. Sayıklaya sayıklaya gidiyor Mehmet. Kucak dolusu kırmızı güller elinde kalıyor. Sevgiliye özlemi de dilinde!. Artık bir çalıdır mezar taşı Mehmet'in!. Bir tek Mehmet değil vebaya teslim olan. Kervanın çoğu kırılıyor. Sahipsiz mezar oluyor Revan'da. Kalanlar perişan. Utangaç. Yaşıyor olmaktan utanıyorlar sanki... Sanki ölenlerin sorumlusu ölmeyenlermiş gibi...
Ağır ağır Erzurum'a giriyor kervan. Analar, bacılar, sevgililer, oğullar, eşler... Meraklı gözlerle karşılıyor kervanı. Aradığını bulan sarmaş dolaş. Gözyaşları hıçkırıklara karışıyor. Aradığını bulamayanlar, ilk rastladığına soruyor. ''Oğlum Mehmet'im nerede. Birlikte çıktınız kervana. Nerede kaldı''. Sen sen ol da gel cevapla. "İlkin kusma başladı. Sonra da bir ateş. En son sayıklama başladı. Tüm sevdiklerini bir bir sıraladı. Titreye titreye sayıkladı. Yedi gün dayandı Mehmet. Sonra... Sonra bir çalının dibine gömdük onu''.
Gel de söyle bunu. Söyleyebilirsen!. Hem de anasına... O ana deli olup dağlara düşmez mi?. Avuçlarını göğe açıp, Rabbinden medet dilemez mi?. Kırmızı gülün merhem olmasını istemez mi?. Karayağızın güzeli oğlunu, canından parçayı alıp götüren ölüme, ilenmez mi? Anadır, alıyor veriyor, veriyor alıyor. Oluru yok. Diline kırmızı gülleri doluyor. Ol tabipten medet diliyor. Olmuyor. Ver elini dağ yolları. Dilinde türküsü. Gönlünde oğlunun hayali. Deli olup dağlara düşüyor. O'nu son görenler elinde bir demet kırmızı gül, dilinde ''Kırmızı gül demet demet. Sevda değil bir alamet Şol Revan'da balam kaldı. Yavrum kaldı''... diye diye haykırdığını söylediler.
Çaya iner ağlarım Gülü deste bağlarım Birisi benim için Birin yare yollarım Oy annem niye niye Öldüm yar diye diye Kaldım gurbet ellerde Çaya indim susuzum Kaç gündür uykusuzum Gitsem yarin yanına Dilim durmaz huysuzum Oy annem niye niye Öldüm yar diye diye Kaldım gurbet ellerde Çaya indim bulanık Ela gözlüm uyanık Dermansız aşka düştüm Söyledim yanık yanık Oy annem niye niye Öldüm yar diye diye Kaldım gurbet ellerde Kaynak Kişi : Selahattin Çelikses Yöre : Orta Anadolu Bircan Pullukçuoğlu : Çaya İner Ağlarım
Tip 2 diyabet dünyada ve ülkemizde en sık görünen rahatsızlıklardan birisidir. Fakat şeker hastalığı ile yaşamanın kader olmadığı bilinmelidir.
Fazla kiloların sebep olduğu bu hastalıktan fazla kilolardan kurtulduğunuzda tamamen şeker hastalığından kurtulmak mümkündür. Şeker hastalığından kurtulmanın bir yolu da şeker düşürücü ve insülin düzenleyici bitkilerden geçmektedir.
Bu bitkilerin bir karışımı şeker seviyesini birkaç ayda düzenli kullanıldığında normal seviyelere düşürmektedir. Denenmiş bir kür olan mahlep, çörekotu, tarçın ve üzüm çekirdeği karışımı şeker hastalığını tamamen ortadan kaldırmaktadır. İnsülin seviyesini ayarladığı için kullanan kişilerin iştah seviyesi azalarak fazla kilolarından kurtulduğu da görülmektedir.
Mahlep, Çörekotu, Tarçın, Üzüm Çekirdeği
Mahlep, çörekotu, tarçın ve üzüm çekirdeği nasıl kullanılır? Bu 4 tane bitki öğütülerek toz haline getirilmelidir. Her birinden 50 gram olmalı ve hepsi birden harmanlanmalıdır. Her yemekten önce aç karnına bir şeker kaşığı içildiğinde bir ay süre sonra şeker seviyesinin oldukça çok düştüğü görülmektedir.
Kullanan kişiler arasında tamamen şeker ilaçlarını kullanmayı bırakan kişiler de bulunmakta ve tip 1 diyabette insünilin kullanmayı bırakarak ilaca başlayan kişiler de bulunmaktadır. Bu kür uygulanırken yağlı yemekler, karbonhidratlı yemekler ve kızartmalar tüketilmemeli et yemekleri daha çok haşlama ve ızgara tercih edilmelidir. Sebze ağırlıklı beslenmek bu kürün uygulamasını yaparken daha iyi kürün yararının hissedilmesine sebep olur.
İlaçlarınızı Hemen Kesmeyin
Bu kürü uygulamaya başladığınızda hemen ilaçlarınızı kesmeyin. Çünkü diyabet ilaçlarınız ilk başlarda şeker seviyenizi bu kür ile birlikte ayarlamaya yardımcı olacaktır. Fakat kürü uygulamaya başladıktan ve diyetinize de dikkat ettikten sonra 15 gün bu kürü uyguladıktan sonra kapsamlı bir şeker ölçümü yapınız.
Mutlaka şekerinizde bir miktar düşüş olacaktır o zaman doktorunuza başvurarak ilaçlarınızı yeni baştan düzenlemesini isteyiniz. Bu şekilde kademeli olarak ilaçlarınızın hepsinden kurtulabilir ve ilaçsız bir hayata adım atabilirsiniz. İlaçlarınıza düzenleme yapıldıktan sonra mahlep, çörekotu, tarçın, üzüm çekirdeği uygulamasına devam ediniz. Uzun süre kullanımda hiçbir yan etkisi bulunmayan bu kürün uygulamasına şeker hastalığından tamamen kurtulana kadar devam edebilirsiniz.
Kaynak : http://drsaglik.net/seker-hastaligindan-mahlep-corek-otu-tarcin-uzum-cekirdegi-ile-kurtulun/
Çarşamba’yı sel aldı, Bir yar sevdim el aldı Keşke sevmez olaydım, Elim koynumda kaldı Oy ne imiş ne imiş Kaderim böyle imiş. Gizli sevda çekmesi Ateşten gömlek imiş. Çarşamba yazıları, Körpedir kuzuları Allah alnıma yazmış, Bu kara yazıları Ey dağlar ulu dağlar Yarim gurbette ağlar. Yari güzel olanlar Hem ah çeker hem ağlar. Yöre : Samsun/Çarşamba
Hoş Gelişler Ola Mustafa Kemal Paşa Askerin Milletin Bayrağınla Çok Yaşa Arş Arş Arş İleri İleri Arş İleri Marş İleri Dönmez Geri, Türk'ün Askeri Sağdan Sola, Soldan Sağa Al Da Bayrağı Düşman Üstüne Cephede Süngüler Ayna Gibi Parlıyor Azeri Türkleri Bayrak Açmış Bekliyor Arş Arş Arş İleri İleri Arş İleri Marş İleri Dönmez Geri, Türk'ün Askeri Sağdan Sola, Soldan Sağa Al Da Bayrağı Düşman Üstüne Parlayan Yıldızın Alemi Tenvir Eder Cumhuriyet Bayrağın Semalar İçre Süzer Arş Arş Arş İleri İleri Arş İleri Marş İleri Dönmez Geri, Türk'ün Askeri Sağdan Sola, Soldan Sağa Al Da Bayrağı Düşman Üstüne Kars-Yöre Ekibi-Muzaffer Sarısözen Ayna : Hoş Gelişler Ola Mustafa Kemal Paşa