Erzurum etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Erzurum etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

1 Nisan 2018 Pazar

Mükerrem Kemertaş : Erzurum Dağları Kar ile Boran



Erzurum dağları kar ile boran
Aldı yüreğimi dert ile verem
Sizde bulunmaz mı bir kurşun kalem
Yazam arzuhalim yare gönderem

Uy beni beni beni de belalım beni
Satarım bu canı da alırım seni
Çıkayım dağlara da kurt yesin beni

Dört yanımı gurbet sardı tel ile
Yaslı yaslı bayram yaptım el ile
Göz göz oldu yaralarım dil ile
Yaramı sarmaya derman bulamam

Uy beni beni beni de belalım beni
Satarım bu canı da alırım seni
Çıkayım dağlara da kurt yesin beni

Hakkı Coşkun
Malatya
Mükerrem Kemertaş : Erzurum Dağları Kar ile Boran

24 Kasım 2017 Cuma

Zara : Ela Gözlüm Ben Bu Elden Gidersem




Ela gözlüm ben bu elden gidersem
Zülfü perişanım kal melül melül
Kerem et aklından çıkarma beni
Ağla gözyaşını sil melül melül

Elvan çiçekleri takma başına
Kudret kalemini çekme kaşına
Beni ağlatırsan doyma yaşına
Gez benim aşkımla yar melül melül

Karacaoğlan der ki ölüp gidince
Ben de güzel sevdim kendi halimce
Varıp gurbet ile vasıl olunca
Dostlardan haberi al melül melül

Hulusi Seven - Erzurum

Zara : Ela Gözlüm Ben Bu Elden Gidersem

26 Mayıs 2017 Cuma

Aysun Gültekin : Kırmızı Gül Demet Demet




"Kırmızı Gül Demet Demet Türküsü'nün Hikayesi"
Revan, bugünkü adıyla Erivan, yani günümüzde Ermenistan'ın başkenti... Türkümüze konu olan olayın geçtiği zaman ise, büyük ihtimalle 17. yüzyıl sonrası... Neden derseniz, Revan Osmanlı ’nın önemli bir ticaret merkezi o zamanlar. Ama bir ara elden çıkmış, Safeviler işgal etmiş.
Yıl 1635. Dördüncü Murat 250 bin kişilik bir orduyla Revan seferini düzenlemiş. Sekiz ay, yirmi dokuz günlük kuşatma sonunda, Revan yeniden Osmanlı topraklarına katılmış. Eskisi gibi kervanlar gider gelir olmuş. Mal götürüp, mal getirmişler...
Mehmet de gidip gelen kervancılardan birisi... Anasının da tek 'balası'... Tek oğlu! Erzurum yöresinde üç beş dönümlük tarlalarını ekip dikiyorlar... Yetiştirdikleri ürünü de kervana katıp, Revan 'da satıyor Mehmet... Bir de alışkanlığı var Mehmet'in. Her akşam tarla dönüşü, bahçelerden derlediği demet demet gülleri getiriyor anasına…

Anayla oğul arasında bir simge gibi kırmızı gül demeti... Sevgi, saygı simgesi. Gülleri evinin duvarına asıp kurutuyor ana... Onlara baktıkça oğlunu görür gibi oluyor... Hele Mehmet kervandaysa. Gözü gönlü kırmızı gülün kurumuş, gazelleşmiş demetinde ananın. Rüyaları hep Mehmet üstüne... Mehmet’in anası her defasında kervanın dönüşünü dört gözle bekliyor.
Bazen kışın yola saldığı oğlu yazın dönüyor. Bazen de tersi oluyor. Kervanın dönüşü, bayram gibi! Kimi kocasını, kimi yavuklusunu karşılıyor. Kimi analar da oğlunu. Sarılıp, ağlayanlar, sevinç gözyaşı dökenler.
Veba hastalığı kırıp geçiriyor ortalığı. İlkin bir ateş sarıyor bünyeyi. Kusma, iltihap, baş dönmesi. En sonunda da sayıklama. Artık kurtuluşu yok. Sayıklaya sayıklaya götürüyor insanı. En erken üç gün. En geç yedi gün içinde başlıyor sayıklama... Kurduğu tüm dünya yok oluyor bir anda insanın. Sevgiliye özlem, alınan armağanlar. Söylenecek güzel sözler…
Ecel bu! Kimini sele, kimini yele verir. Mehmet'i de Revan'da vebayla yakalıyor. Sayıklaya sayıklaya gidiyor Mehmet. Kucak dolusu kırmızı güller elinde kalıyor. Sevgiliye özlemi de dilinde!. Artık bir çalıdır mezar taşı Mehmet'in!. Bir tek Mehmet değil vebaya teslim olan. Kervanın çoğu kırılıyor. Sahipsiz mezar oluyor Revan'da. Kalanlar perişan. Utangaç. Yaşıyor olmaktan utanıyorlar sanki... Sanki ölenlerin sorumlusu ölmeyenlermiş gibi...
Ağır ağır Erzurum'a giriyor kervan. Analar, bacılar, sevgililer, oğullar, eşler... Meraklı gözlerle karşılıyor kervanı. Aradığını bulan sarmaş dolaş. Gözyaşları hıçkırıklara karışıyor. Aradığını bulamayanlar, ilk rastladığına soruyor. ''Oğlum Mehmet'im nerede. Birlikte çıktınız kervana. Nerede kaldı''. Sen sen ol da gel cevapla. "İlkin kusma başladı. Sonra da bir ateş. En son sayıklama başladı. Tüm sevdiklerini bir bir sıraladı. Titreye titreye sayıkladı. Yedi gün dayandı Mehmet. Sonra... Sonra bir çalının dibine gömdük onu''.
Gel de söyle bunu. Söyleyebilirsen!. Hem de anasına... O ana deli olup dağlara düşmez mi?. Avuçlarını göğe açıp, Rabbinden medet dilemez mi?. Kırmızı gülün merhem olmasını istemez mi?. Karayağızın güzeli oğlunu, canından parçayı alıp götüren ölüme, ilenmez mi? Anadır, alıyor veriyor, veriyor alıyor. Oluru yok. Diline kırmızı gülleri doluyor. Ol tabipten medet diliyor. Olmuyor. Ver elini dağ yolları. Dilinde türküsü. Gönlünde oğlunun hayali. Deli olup dağlara düşüyor. O'nu son görenler elinde bir demet kırmızı gül, dilinde ''Kırmızı gül demet demet. Sevda değil bir alamet Şol Revan'da balam kaldı. Yavrum kaldı''... diye diye haykırdığını söylediler.
********************************
Kırmızı gül demet demet
Sevda değil bir alamet
Gitti gelmez o muhannet
Şol revanda balam kaldı
********************************
Kırmızı gül her dem olsa
Yaralara merhem olsa
Ol tabipten derman gelse
Şol revanda balam kaldı
********************************
Kırmızı gülün hazanı
Ağaçlar döker gazeli
Kara yağızın güzeli
Şol revanda balam kaldı
********************************
****************************************************
*****************************************************


10 Mart 2017 Cuma

Aysun Gültekin : Değirmen Başında Vurdular Beni


Değirmen başında vurdular beni vuy
Kirli tütünlüğe (oğul oğul oğul) sardılar beni
Vurma ragıp vurma nar danesiyem vuy
Anamın babamın (oğul oğul oğul) bir danesiyem

Değirmen başında vuy ana tepem vuy
Gaytan bıyıhlaran (oğul oğul oğul) gül suyi serpem
Vurma ragıp vurma nar danesiyem vuy
Anamın babamın (oğul oğul oğul) bir danesiyem

Atımı bağladım nar ağacına vuy
Perçemim dolaştı (oğul oğul oğul) gül ağacına
Vurma ragıp vurma nar danesiyem vuy
Anamın babamın (oğul oğul oğul) bir danesiyem

Erzurum-Mehmet Şaban Ataman-Neriman Tüfekçi

24 Ekim 2016 Pazartesi

Sevcan Orhan : Erzurum Dağları ve Gafil Gezme Şaşkın Videosu


Erzurum dağları kar ile boran
Aldı yüreğimi dert ile verem
Sizde bulunmaz mı bir kurşun kalem
Yazam arzuhalim yare gönderem

Uy beni beni beni de belalım beni
Satarım bu canı da alırım seni
Çıkayım dağlara da kurt yesin beni

Dört yanımı gurbet sardı tel ile
Yaslı yaslı bayram yaptım el ile
Göz göz oldu yaralarım dil ile
Yaramı sarmaya derman bulamam

Uy beni beni beni de belalım beni
Satarım bu canı da alırım seni
Çıkayım dağlara da kurt yesin beni

Hakkı coşkun
Malatya

***************************************
Gafil gezme şaşkın bir gün ölürsün
Dünya kadar malın olsa ne fayda
Söyleyen dillerin söylemez olur
Bülbül gibi dilin olsa ne fayda

Sen söylersin söz içinde sözün var
Çalarsın çırparsın oğlun kızın var
Şu dünyada üç beş arşın bezin var
Tüm bedesten senin olsa ne fayda

Kul himmet üstadım gelse otursa
Hakkın kelamını dile getirsen
Dünya benim deyi zapta geçirse
Karun kadar malın olsa ne fayda

Gaziantep-Hasan Hüseyin-Yavuz Top

16 Ekim 2016 Pazar

Sarı Gelin Türküsü'nün Hikayesi



Kıpçak Beyi, Çoruh nehrinin kıyısında yaşayan soylu bir ailenin reisidir.

Erzurumlu bir Genç Kıpçak Beyi'nin Altın Sarısı Saçlı Kızı'na aşık olur.

Hem Genç'in Ailesi hem de Kıpçak Beyi bu aşka engel olurlar.

Ancak Erzurumlu Genç sevdasından vazgeçmez.

Genç sevdiği kıza bir mektup yazar ve onu kaçırmak istediğini belirtir. Kız ve Genç anlaşır ve kaçarlar.

Kıpçak Beyi'nin adamları Kız ve Genç'in peşine düşer.

Erzurum’da Genç Kız ve Erzurumlu Genç, Kıpçak Beyi'nin adamları tarafından yakalanır ve genç, Kıpçak Beyi'nin adamları tarafından öldürülür.

Günümüzde türkü hakkında birçok söylenti mevcut olmakla birlikte, kimisi Ermeniler'e ait olduğunu, kimisi ise Anadolu'ya ait olduğunu öne sürmektedir.

Ancak birçok delil türkünün Anadolu'ya ait olduğunu işaret etmektedir.