17 Nisan 2021 Cumartesi

#AşıkDaimi


Aşık Daimi  : Bir Seher Vaktinde İndim Bağlara 

Âşık Daimi

(D. 1932 - Ö. 17 Nisan 1983) Asıl adı İsmail Aydın’dır. Önceleri Erzincan iline bağlı Tercan, daha sonra Çayırlı ilçesine bağlı Karahüseyin köyünde yetişmiştir. Sivas yöresinde Âşık Daimi'nin ailesine Alibabaoğulları denmektedir. Daimi daha dört beş yaşlarındayken ailesi, önce Tercan'a, sonra, Sivas'ın Kangal İlçesine, II. Dünya savaşı sıralarında da tekrar Tercan'a göç etmiştir. Asıl adı İsmail Aydın olan ozanımızın babası Musa Dede, annesi Selvi Ana’dır. Babasıyla annesi aynı zamanda amca çocuklarıdır.  Aşık Daimi daha sonra ustası olacak olan Davut Sulari ile aynı ilçeden Tercan’ın Çayırlı ilçesindendir. Aşık Daimi’de Davut Sulari gibi Dede ocağından gelen bir ailenin çocuğudur. Davut Sulari ile tanışık olmaları da işte bu sebeptendir.

*
Asıl adı İsmail Aydın olan Aşık Daimi, , üçü erkek olan yedi çocuklu bir ailenin evladıdır. Annesi Selvi ile Babası Musa amca çocuklarıdır. 1932 yılında İstanbul'da doğdu aslen Erzincan'ın Tercan ilçesindendir. Ali Baba oğullarından Baba Daimi 1. dünya savaşı sıralarında İstanbul'a göç etmiştir. Asıl adı İsmail Aydın’dır. Her iki dedesinin de saz şairi olmasının etkisiyle küçük yaşta bağlama çalmayı ve âşıklık geleneğini öğrenmiştir. İlk derslerini dedesi olan Aşık Dursun Dede'den alır. Anılarından öğrendiğimize göre Âşık Daimi'yi dedesinden önce etkileyen iki halk ozanı olmuştur. Bunlardan birisi Potik Dede, diğeri, ise Eyüp Dede'dir.
*
Ailesi ocak olan ve Alevi dedelerinin geldi bir soydan yetişen Âşık Daimi’nin ilk hocaları Potik ve Eyüp Dedeler olmasına rağmen. Dede sülalesinden gelen Daimi’nin saz çalması ve şiirler söylemeye erken yaşta başlaması esasında geleneklerden gelen kutsi bi,r görevdir. Bu yüzden de bunları erken yaşta öğrenmiş, hatta geleneklerden gelen bir mecburiyet içinde öğretilmiştir.
*
Geleneklerden aldığı bu eğitimle beraber, Kendisi gibi Ocaktan gelen hatta Dede olmak vazifesini de taşıyan Davut Sulari onun asıl ustasıdır. Âşık Daimi, Davut Sulari’nin yanına çırak olarak verilmiş kaynakların ifadesine göre de yaklaşık iki buçuk sene ona çıraklık ederek âşıklık konusunda gerekli dersleri almıştır.
*
Aşık Daimi pir elinden bade içiriğini söyleyen Badeli aşıklarımızdan birisidir. O da ustası Davut Sulari gibi rüyasında bade içerek mest-i elestlere karışan bir halk ozanıdır.
*
Âşık Daimi'nin asıl ustası Âşık Davut Sulari ’dir. Yaklaşık 10 yaşında Davut Sulari’ nin yanında çıraklığa başlayan Daimi, 2.5 yıl kadar birlikte dolaşarak geleneğe, şiire ve türküye ilişkin bilgisini pekiştirmiştir. Daimi ile birlikte yöre yöre dolaşan aşığımız bu bakımdan Gezgin Halk Ozanları geleneğimizi sürdüren ozanlardan biri olmuştur. bu gezintileri esnasında çağdaşı olan çok sayıda ozanla tanışmak, tanışmak ve onlardan feyz almak olanağını bulmuş olmalıdır. Bununla birlikte Âşık Daimi'nin Aşık Veysel , Davut Sulari, Ali İzzet Özkan , Aşık Dursun Ceylani ile tanıştığını biliyoruz. Âşık Beyani, Mahzuni Şerif , Ekberi ondan yaşça küçük olduğu halde Âşık Daimi'nin beğendiği halk ozanlarıdır.

Aşık Daimi,1951 yılında sevdiği bir kız olan Gülsüm Hanımla evlenmiş, bu hanımından yedi çocuğu dünyaya gelmiştir. Askerlik görevini ise 1960 yılında Isparta da tamamlar. Askere gitmeden önce bir trafik kazasında babasını kaybeder. Bu olaydan sonra çocuklarının da eğitimini düşündüğü için Erzincan merkezine taşınırlar.
*
Özellikle bu yıllar, yörede duyulduğu ve sevildiği dönemdir. Aynı zamanda kendisinin de âşıklık geleneğini pekiştirmesini sağlamıştır. Erzincan’da iki yıl kaldıktan sonra İstanbul'a yerleşirler. 1962’den sonra yeniden İstanbul'a dönen Daimi ölümüne dek orada yaşamıştır. Geçmişi dolayısıyla Daimi Baba, Tercanlı Daimi gibi adlarla anıldı.
*
Önceleri usta malı türküler söyleyen Âşık Daimi daha sonra kendi deyişlerine ağırlık verdi. 1948 yılında "Bir seher vaktinde indim bağlara" dizesiyle başlayan ilk şiiriyle yüzlerce türkü kazandıran Âşık Daimi, TRT tarafından açılan sınavı kazanarak TRT belgeli halk sanatçısı olmuştur. İstanbul radyosunda sözleşmeli sanatçı olarak çalışırken aynı zamanda bir saz evşi açmış bu saz evinde çok sayıda öğrenciye saz ve âşıklık dersi vermiştir.
*
İstanbul'a gelmeden önce Alevilik inancına ve kırsal kesimin zevkine uygun deyişler söyleyen Aşık Daimi Kente göçtükten sonra şiirlerinde kentli konulara sosyal sorunları ele alan deyişlere yönelmiştir. Halkı dolandıran kişilerden, geri kalmışlıklar dan Doğunun sorunlarından köylülerin yoksulluğundan yurt dışında yaşayan göçmen Türklerin çektiği hasretlikten söz eden şiirlere ağırlık vermeye başlar.
*
Yurt içi ve yurt dışı çok sayıda konsere katılan sanatçının dokuz yüzden fazla şiir yazmış olduğu sanılmaktadır.
*
Özellikle yaşamının son 20 yılında birçok genç ozanı etkilemiştir. Uzun yıllar birçok sanatçı ve ozana bağlama dersleri vermiştir. Türkiye ve Avrupa’nın çeşitli kentlerinde konserler vermiş, onlarca kaset ve plak doldurmuştur. Şiirlerinde sevgi, doğa ve her türden ayrımcılığı eleştiren, insan öğesini öne çıkaran konuları işlemiştir. Kızı Yadigar Aydın Orhan tarafından hazırlanan Daimi’nin tüm şiirleri ve deyişlerinin toplandığı kitap "Aşık Daimi, Hayatı ve Eserleri" (1999) adıyla yayınlanmıştır. 17 Nisan 1983 tarihinde aramızdan ayrılmıştır. Mezarı İstanbul, Karacaahmet türbesi yanındadır.
*
Çok sayıda plak ve kaseti bulunan sanatçının çok sayıda radyo programı olmuştur.Aşık Daimi’nin hayatı hakkında : “ Süleyman Zaman CAN Derinliklerin Ozanı Aşık DaimiYaşamı, Felsefesi ve Şiirleri (ADİL ALİ ATALAY) YAYINLARI adlı bir eser yazılmış, Yadigar Aydın Orhan tarafından hazırlanan Daimi’nin tüm şiirleri/türkülerinin toplandığı kitap, Aşık Daimi, Hayatı ve Eserler (1999) adıyla yayımlanmştır.

17 Nisan 1983 de hâkk'a yürüdü.

*

Kaynak : AşıkVeysel.com

*

Şiirlerinden bazıları: 

*

Bir Seher Vaktinde

Bir seher vaktinde indim bağlara
Öter şeyda bülbül, dil yarelenir
Bakmaz mısın sinemdeki dağlara
Derdimi dökmeye dil yarelenir

Boş geçirmeyelim gel bu çağları
Dolaşalım sahraları dağları
Bir gün gazel döker ömrün bağları
Eser sam yelleri dal yarelenir

Daimi'yim yanar aşkın çırağı
Dostun muhabbeti cennet otağı
Ancak şu dünyada derdim ortağı
Sazım figan eder tel yarelenir

Ne Ağlarsın Benim Zülfü Siyahım

Ne ağlarsın benim zülfü siyahım
Bu da gelir bu da geçer ağlama
Göklere erişti figânım âhım
Bu da gelir bu da geçer ağlama

Bir gülün çevresi dikendir, hardır
Bülbül gül elinden âh ile zardır
Ne de olsa kışın sonu bahardır
Bu da gelir, bu da geçer, ağlama

Daimî'yim her can ermez bu sırra
Gerçek âşık olan yeter o nûra
Yusuf sabır ile vardı Mısır'a
Bu da gelir bu da geçer ağlama

Gezip Şu Alemi Seyran Ederken

Gezip şu alemi seyran ederken
Arayıp hemdemim buldu gönüller
Makam-ı vuslatta cevlan ederken
Muhabbet nuruyla doldu gönüller
*
Döndü pervanemiz nare dolaştı
Öttü can bülbülü zare dolaştı
Goncam biter iken hare dolaştı
Engelli dikeni yoldu gönüller
*
İçtik dost elinden Abu Kevseri
Mevlam çektirmesin gamı kederi
Yarenden ahbaptan aldık haberi
Hal hale aşina oldu gönüller
*
Hiç geçer mi ele böylesi bir gün
Zannettik ederiz toy ile düğün
Asla unutulmaz bu sohbet bu ün
Anlatılmaz bilmem noldu gönüller
*
Dertli Dâimi'yim ne hale daldım
Aşkın deryasında bunaldım kaldım
Bir garip sevdayı serime aldım
Dostun aşkı ile doldu gönüller

*

Kaynak : turkedebiyati.org



11 Nisan 2021 Pazar

#ÜmitKaftancıoğlu


Sevdiği Türkü → Şu Dağlar Kömürdendir

Ümit Kaftancıoğlu (1935 - 11 Nisan 1980), Türk, yazar, derlemeci ve radyo programcısı.

Asıl adı Garip Tatar olan Ümit Kaftancıoğlu, Ardahan'ın Hanak ilçesine bağlı Koyunpınarı (eski adı Saskara) köyünde doğdu. Halk aşıklarının, söz sohbet bilenlerin dizinin dibinde destan, masal, türkü, efsane dinleyerek büyüdü. Okuma ve yazmayı çok küçük yaşta öğrendi. İlkokulu bitirdikten sonra köy enstitüsüne girmek için yollara düştü. 1957'de Cılavuz Köy Enstitüsü'nü bitirdi. Üç yıl kadar Mardin'in Derik ilçesinde ilkokul, Rize'nin Pazar ilçesinde ortaokul öğretmenliği yaptı.[kaynak belirtilmeli] 1961'de Balıkesir Necatibey Eğitim Enstitüsü Edebiyat bölümünü bitirdi. Bir süre Türkçe öğretmenliği yaptı. Türlü soruşturmalardan sonra öğretmenlikten uzaklaştırıldı.

1974'te TRT'de yapımcı olarak çalışmaya başladı. Dönemeç adlı hikâyesiyle 1970 TRT Büyük Ödülü'nü aldı. Köy Odası programlarını hazırlayan ekibin sorumlusu oldu. Hakullah adlı röportajıyla 1972 Ali Naci Karacan Birincilik Armağanı'nı aldı.

11 Nisan 1980 gününün sabahı evinden işe gitmek üzere dışarı çıktığında silahlı saldırıya uğradı.[1] Sırtına ve göğsüne isabet eden 5 kurşun nedeniyle ağır yaralanan Kaftancıoğlu, kaldırıldığı hastanede yaşamını yitirdi.[2] Olaydan sonra tutuklanan Ahmet Mustafa Kıvılcım, polise verdiği ifadede Kaftancıoğlu'nu "solcu olduğu için" öldürdüğünü söyledi.[1] Kıvılcım, Askeri Mahkeme tarafından ömür boyu hapse mahkûm edildi; fakat cezası Askeri Yargıtay tarafından bozuldu ve 4 yıl tutuklu kaldıktan sonra serbest bırakıldı.[1]

Eşi Nurcan Kaftancıoğlu Türkçe ve edebiyat öğretmenliğinden emeklidir. Bir oğlu bir kızı vardır. Doktor olan gelini Canan KaftancıoğluCHP içinde siyaset yapmaktadır.[3]

2005 yılından beri anısına her yıl Ümit Kaftancıoğlu Öykü Yarışması düzenlenmektedir.

Öykü
  • Dönemeç (1972)
  • Çarpana (1975)
  • İstanbul Allak Bullak (1983)
Roman
  • Yelatan (1972)
  • Tüfekliler (1974)
Derleme
  • Köroğlu Kolları (1974)
Röportaj
  • Hakullah (1972)
Çocuk kitapları
  • Tek Atlı Tekin Olmaz (1973)
  • Kekeme Tavşan (1974)
  • Kan Kardeşim Doru Tay (1979)
  • Dört Boynuzlu Koç (1979)
  • Çizmelerim Keçeden (1979)
  • Altın Ekin (1979)
  • Hızır Paşa (1980)
  • Çoban Geçmez (1980)
  • Salih Bey (1981)
  • Şülgür Deresi (1981)

Kaynak: wikipedia.org


10 Nisan 2021 Cumartesi

#BirSeherVaktindeİndimBağlara


 Elvan Sevim : Bir Seher Vaktinde İndim Bağlara

#BirSeherVaktindeİndimBağlara

*

Bir seher vaktinde indim bağlara

Öter şeyda Bülbül, dil yarelenir 

Bakmaz mısın sinemdeki dağlara 

Derdimi dökmeye dil yarelenir

*

Boş geçirmeyelim gel bu çağları

Dolaşalım sahraları dağları

Bir gün gazel döker ömrün bağları

Eser sam yelleri dal yarelenir 

*

Daimi’yim yanar aşkın çıragı

Dostun muhabbeti cennet otağı

Ancak şu dünyada derdim ortağı

Sazım figan eder tel yarelenir

*

Söz ve Müzik : Aşık Daimi

Yöre               : Tercan-Erzincan

*

9 Nisan 2021 Cuma

#BirGüzelinAşığıyımErenler

 

Sabahat Akkiraz : Bir Güzelin Aşığıyım Erenler

#BirGüzelinAşığıyımErenler

*

Bir güzelin aşığıyım erenler 

Onun için taşa tutar el beni 

Gündüz hayalimde gece düşümde 

Kumdan kuma savuruyor yel beni 

Ağ gül olsam ağ gerdana sokulsam 

Kemer olsam ince bele sarılsam 

Köle olsam pazarlarda satılsam 

Yârim diye al sinene sar beni 

Pir Sultan Abdal’ım gamzeler oktur 

Hezeran sinemde yaralar çoktur 

Benim senden özge sevdiğim yoktur 

İnanmazsan ol Allah’a sal beni

*

Derleyen  : Davut Sulari

Söz           : Pir Sultan Abdal

Yöre         : Erzincan

*


2 Nisan 2021 Cuma

#SabahattinAli


25 Şubat 1907'de Edirne Vilayeti'nin Gümülcine Sancağı'na bağlı Eğridere kazasında doğmuştur. Babası piyade yüzbaşısı (Cihangirli) Selahattin Ali Bey'in görev yerlerinin sık sık değişmesi dolayısıyla, ilköğrenimini İstanbul, Çanakkale ve Edremit'in çeşitli okullarında tamamlamıştır (1921) Edremit'e göçtüklerinde bölge Yunan işgalinde olduğu için emekli olan babası aylığını alamamış ve aile çok zor günler geçirmiştir. İlkokulu bitirdikten sonra parasız yatılı olarak Balıkesir Öğretmen Okulu'na giren Sabahattin Ali, beş yıl burada okumuş, daha sonra İstanbul Öğretmen Okulu'nda mezun olmuştur (1926) . Bir yıl kadar Yozgat'ta ilkokul öğretmenliği yapmış, Millî Eğitim Bakanlığı'nın açtığı sınavı kazanarak Almanya'ya giderek iki yıl orada okumuştur (1928 - 1930) . Yurda döndükten sonra Aydın ve Konya ortaokullarında Almanca öğretmenliği yapmıştır.
*
Konya'da bulunduğu sırada, bir arkadaş toplantısında Atatürk'ü yeren bir şiir okuduğu iddiasıyla tutuklanmış (1932) , bir yıla mahkum olarak Konya ve Sinop cezaevlerinde yatmış, Cumhuriyetin onuncu yıldönümü dolayısıyla çıkarılan af yasasıyla özgürlüğüne kavuşmuştur (1933) . Cezaevinden çıktıktan sonra Ankara'ya giden Sabahattin Ali Millî Eğitim Bakanlığı'na başvurarak yeniden göreve alınmasını istemiştir. Dönemin bakanı Hikmet Bayur'un 'eski düşüncelerinden vazgeçtiğini ispat etmesini' istemesi üzerine Varlık dergisinde 'Benim Aşkım' adlı şiirini yayımlayarak (15 Ocak 1934) Atatürk'e bağlılığını göstermeye çalışmıştır. Aynı yıl Bakanlık Neşriyat Müdürlüğü'ne alınmış, Ankara II. Ortaokul'da öğretmenlik yapmıştır. 
*
16 Mayıs 1935 günü Aliye Hanım ile evlenmiş, 1936'da askere alınmış, 1937 Eylülünde kızı Filiz Ali dünyaya gelmiştir. Yedek Subay olarak askerliğini Eskişehir'de tamamlamış, 10 Aralık 1938 de Musiki Muallim Mektebi'nde Türkçe öğretmeni olarak göreve başlamıştır. 1940 yılında tekrar askere alınmış, askerliğini yaptıktan sonra Ankara Devlet Konservatuarı'nda Almanca öğretmenliği yapmıştır (1941 - 1945) .
*
'İçimizdeki Şeytan' romanı milliyetçi kesimde büyük tepki toplamıştır. Nihal Atsız'ın hakkında yazdığı hakaret dolu bir yazıya karşılık dava açmış, dava sırasında çok sıkıntı çekmiştir. 1944 yılında davayı kazanmasına rağmen tepkilerden kurtulamamıştır. Olaylı duruşmalar sonunda bakanlıkça görevinden alınmış, İstanbul'a giderek gazetecilik yapmaya başlamıştır (1945) . Ancak fıkra yazdığı La Turquie ve Yeni Dünya gazeteleri, iktidarın kışkırtmasıyla meydana gelen Tan olayları sırasında tahrip edilince işsiz kalmış, Aziz Nesin ve Rıfat Ilgaz'la Marko Paşa, Malum Paşa, Merhum Paşa, Öküz Paşa gibi siyasal mizah dergilerini çıkarmıştır (1946 - 1947) . Ancak, bu gazeteler tek parti iktidarının baskılarıyla karşılaşmış, dergilerin isimlerindeki Paşa ifadesiyle 'Milli Şef' İsmet Paşa ile alay edildiği iddiası ile kapatılmış, yazılar ve yazarları hakkında kovuşturmalar açılmıştır. 
*
Sabahattin Ali dergilerde çıkan yazılarından dolayı üç ay hapis yatmış, karşılaştığı baskılardan bunalmıştır. Ali Baba dergisinde yayımladığı 'Ne Zor Şeymiş' başlıklı yazıda, içinde bulunduğu durumu şöyle anlatmaktadır: 'Çalmadan, çırpmadan bize ekmeğimizi verenleri aç, bizi giydirenleri donsuz bırakmadan yaşamak istemek bu kadar güç, bu kadar mihnetli, hatta bu kadar tehlikeli mi olmalı idi'.
*
Bir başka dava nedeni ile 1948'de Paşakapısı cezaevinde üç ay yatmıştır. Çıktıktan sonra zor günler geçirmeye başlamış, işsiz kalıp, yazacak yer bulamamıştır. Yurt dışına gidebilmek için pasaport almak istemiş, alamamıştır. Yasal yollardan yurt dışına çıkma olanağı da bulamayınca Bulgaristan'a kaçmaya karar vermiş fakat para karşılığı anlaştığı Ali Ertekin adlı kaçakçı tarafından Bulgaristan sınırında şaibeli bir şekilde öldürülmüştür (2 Nisan 1948) . 
*
Sabahattin Ali'yi öldürdüğünü itiraf eden ve CHP üyesi ve Milli Emniyet mensubu olduğu iddia edilen Ali Ertekin, dört yıla hüküm giymiş; fakat birkaç hafta sonra çıkan aftan yararlanarak serbest kalmıştır.
*
Bulgaristan’ın Eğridere (Ardino) kentinde, Sabahattin Ali’nin 100. doğum yılı kutlandı. 31 Mart 2007 günü gerçekleşen toplantıya, başta Bulgaristan Yazarlar Birliği Başkanı olmak üzere Sofya ve Bulgaristan’ın çeşitli kentlerinden Türk ve Bulgar yazarlar, şairler, okurlar ve Sabahattin Ali’nin kızı Filiz Ali katıldı. Bütün eserleri 1950’li yıllardan beri Bulgaristan’daki tüm okullarda okutulduğundan, Sabahattin Ali bu ülkede çok tanınan bir yazardır. 
*

Eserleri:

*
Şiir :
Dağlar ve Rüzgâr (1934 - Yeni Eklerle 1943) 
Kurbağanın Serenadı ve Öteki Şiirler'le birlikte (1937) 
Öteki Şiirler (1937) 
*
Öykü : 
Değirmen (1935) 
Kağnı (1936) 
Hanende Melek (1937) 
Ses (1937) 
Kağnı - Ses (1943 - İki Kitap Birlikte) 
Yeni Dünya (1943) 
Sırça Köşk (1947) . 
Kamyon 
*
Roman : 
Kuyucaklı Yusuf (1937) 
İçimizdeki Şeytan (1940) 
Kürk Mantolu Madonna (1942) 
*
Tiyatro : 
Esirler (1936) 
*
Derlemeler  
Markopaşa Yazıları ve Ötekiler(1998) 
Çakıcı'nın İlk Kurşunu (2002) 
Mahkemelerde (2004) 
Hep Genç Kalacağım (2008) 
Canım Aliye, Ruhum Filiz (2013) 
*
Bestelenen Şiirleri : 
Hapishane Şarkısı V (Aldırma Gönül - Kerem Güney, Edip Akbayram) 
Leylim Ley (Zülfü Livaneli) 
Hapishane Şarkısı I (Göklerde Kartal Gibiydim / Nazlı Yarim - Ahmet Kaya) 
Hapishane Şarkısı III (Geçmiyor Günler - Ahmet Kaya) 
Çocuklar Gibi (Sezen Aksu) 
Kız Kaçıran (Ahmet Kaya) 
Kara Yazı (Ahmet Kaya) 
Melankoli (Ali Kocatepe, Nükhet Duru) 
Eskisi Gibi (Ben Yine Sana Vurgunum - Ali Kocatepe, Nükhet Duru) 
Dağlar (Dağlardır Dağlar - Sezen Aksu)
*
Kaynak : antoloji.com

31 Mart 2021 Çarşamba

#AdıDenizOlmalı


Hüseyin Karakuş : Adı Deniz Olmalı

#AdıDenizOlmalı 

*

Bir çocuğumuz olmalı

Adı Deniz olmalı

Deniz dedim adına

Adı Deniz olmalı

*

Bir çocuğumuz olursa

Adı Deniz olmalı

Deniz kadar engin

Deniz kadar çoşkun

Deniz kadar sıcak

Deniz kadar güzel

*

Bir çocuğumuz olmalı

Adı Deniz olmalı

Deniz dedim adına

Adı Deniz olmalı

*

Üzerindekiler bana yabancı değil,

Suratındaki yaralar, karalar, kirler

Bana birisini hatırlatıyorsun küçüğüm

Üzerindekiler bana yabancı değil,

Yırtık süeterin, pantolonun, çizmen, çorabın

Sakın pişman olma, kızma, kızdırma

Sembol olmak, katil olmaktan çok daha zor

Yemekten, içmekten, direnmek zor küçüğüm

Ben, ben kimim diye sorarsan

Biz, biz tabiatla kardeşiz

Yemeyle, içmeyle

Hatta uçakla, suyla, kuşla, böcekle

Ama yine de 

Bana ne olmuş diye soruyorsan

Kızma, kızdırma

Hani doğruluktan, dürüstlük doğar derler ya

Bence sana Deniz çarpmış küçüğüm

Ki, ben beni bildim bileli

Ne, ben beni buldum kendimde

Nede kendim, beni buldu bende

İşte ortalığın arazisi olup kaynadık dünyanın kazanında

Dünya kazan oldukça ben bir kepçe

Doldum tabaklara birden daha çok kere

Hani ya gülüm işçi olup emek dökercesine

Ben, beni bildim bileli

Ne ben, beni buldum kendimde

Ne de kendim, beni buldu bende

Sen bir başka maya gör

Çocuk olursun bir yandan severler

Bir yandan döverler

Okursun adam olursun,

İş bulamadın mıda hiç dinlemez söverler

Ben, ben boks şampiyonu olamam ki dostum

Hayatı nakavt edeyim

Ben kültürümü hayata adadım

Hayatı tanımlayamıyorum

Hayat nedir acaba _?

Her gün paket paket içtiğimiz sigaralar mı

Akşamları eve gelen babamın

Boş o bomboş bakışları mı

Bilmiyorum !!!

Yıldızlardan kopup gelmişti dünyama

Yıllanmış ağaçların dökülen sarı yaprakları gibiydi

Etraf toz, toprak, kan, göleç

Adına ne seher yeli diyebiliyorum ne de tozpembe

Ama şunu çok iyi biliyorum ki

Bir çocuğumuz olursa

Adı DENİZ olmalı,

İster kız ister erkek 

Farketmez hiç biri

Fakat bakışları farketmeli

Güneş gibi olmalı

Aydınlatmalı her tarafı

Her bir yandan bir bir 

Bir çocuğumuz olursa adı DENİZ olmalı

DENİZ kadar engin, DENİZ kadar coşkun

DENİZ kadar sıcak, DENİZ kadar güzel

Bir çocuğumuz olmalı

Adı DENİZ olmalı

DENİZ dedim adına 

Adı DENİZ olmalı...

*

Söz ve Müzik : Hüseyin Karakuş

*


#AnnelerGünü

Mehmet Gümüş : Anneler Günü 

#AnnelerGünü

*

yeşildir artık yüreğinde kara bulut 

bugün anneler günü annem beni unut 

*

evde acılar koynuna yangelip yatmış 

inadına giyin sen de mayısa batmış 

yürü sokakta çocukların düşü aksın 

yürü ki saksıda çiçekler sana baksın 

*

diline genç anılarından bir türkü seç 

beş yıl büyüdüğüm okulun önünden geç 

ıslanırsa anıların güneşte kurut 

senin günün bugün unutma beni unut 

*

gök mavi deniz mavi tam kıyısında dur 

durma eteğinden beni bir daha savur 

annem yıldız kayıyor içinden dilek tut 

koşuyor sana kısa pantolonlu çocuk 

gözünde gözümde gözlerinde bin umut

*

#NevzatÇelik