24 Mayıs 2017 Çarşamba

Şeker Hastalığından Mahlep, Çörek Otu, Tarçın, Üzüm Çekirdeği İle Kurtulun!

Tip 2 diyabet dünyada ve ülkemizde en sık görünen rahatsızlıklardan birisidir. Fakat şeker hastalığı ile yaşamanın kader olmadığı bilinmelidir.
Fazla kiloların sebep olduğu bu hastalıktan fazla kilolardan kurtulduğunuzda tamamen şeker hastalığından kurtulmak mümkündür. Şeker hastalığından kurtulmanın bir yolu da şeker düşürücü ve insülin düzenleyici bitkilerden geçmektedir.
Bu bitkilerin bir karışımı şeker seviyesini birkaç ayda düzenli kullanıldığında normal seviyelere düşürmektedir. Denenmiş bir kür olan mahlep, çörekotu, tarçın ve üzüm çekirdeği karışımı şeker hastalığını tamamen ortadan kaldırmaktadır. İnsülin seviyesini ayarladığı için kullanan kişilerin iştah seviyesi azalarak fazla kilolarından kurtulduğu da görülmektedir.

Mahlep, Çörekotu, Tarçın, Üzüm Çekirdeği

Mahlep, çörekotu, tarçın ve üzüm çekirdeği nasıl kullanılır? Bu 4 tane bitki öğütülerek toz haline getirilmelidir. Her birinden 50 gram olmalı ve hepsi birden harmanlanmalıdır. Her yemekten önce aç karnına bir şeker kaşığı içildiğinde bir ay süre sonra şeker seviyesinin oldukça çok düştüğü görülmektedir.
Kullanan kişiler arasında tamamen şeker ilaçlarını kullanmayı bırakan kişiler de bulunmakta ve tip 1 diyabette insünilin kullanmayı bırakarak ilaca başlayan kişiler de bulunmaktadır. Bu kür uygulanırken yağlı yemekler, karbonhidratlı yemekler ve kızartmalar tüketilmemeli et yemekleri daha çok haşlama ve ızgara tercih edilmelidir. Sebze ağırlıklı beslenmek bu kürün uygulamasını yaparken daha iyi kürün yararının hissedilmesine sebep olur.

İlaçlarınızı Hemen Kesmeyin

Bu kürü uygulamaya başladığınızda hemen ilaçlarınızı kesmeyin. Çünkü diyabet ilaçlarınız ilk başlarda şeker seviyenizi bu kür ile birlikte ayarlamaya yardımcı olacaktır. Fakat kürü uygulamaya başladıktan ve diyetinize de dikkat ettikten sonra 15 gün bu kürü uyguladıktan sonra kapsamlı bir şeker ölçümü yapınız.
Mutlaka şekerinizde bir miktar düşüş olacaktır o zaman doktorunuza başvurarak ilaçlarınızı yeni baştan düzenlemesini isteyiniz. Bu şekilde kademeli olarak ilaçlarınızın hepsinden kurtulabilir ve ilaçsız bir hayata adım atabilirsiniz. İlaçlarınıza düzenleme yapıldıktan sonra mahlep, çörekotu, tarçın, üzüm çekirdeği uygulamasına devam ediniz. Uzun süre kullanımda hiçbir yan etkisi bulunmayan bu kürün uygulamasına şeker hastalığından tamamen kurtulana kadar devam edebilirsiniz.
Kaynak : http://drsaglik.net/seker-hastaligindan-mahlep-corek-otu-tarcin-uzum-cekirdegi-ile-kurtulun/

23 Mayıs 2017 Salı

Yıldıray Çınar : Çarşamba'yı Sel Aldı



Çarşamba’yı sel aldı,
Bir yar sevdim el aldı 
Keşke sevmez olaydım, 
Elim koynumda kaldı 

 Oy ne imiş ne imiş 
 Kaderim böyle imiş. 
 Gizli sevda çekmesi 
 Ateşten gömlek imiş. 

Çarşamba yazıları, 
Körpedir kuzuları 
Allah alnıma yazmış,
Bu kara yazıları 

 Ey dağlar ulu dağlar 
 Yarim gurbette ağlar. 
 Yari güzel olanlar 
 Hem ah çeker hem ağlar. 

Yöre : Samsun/Çarşamba

19 Mayıs 2017 Cuma

Ayna : Hoş Gelişler Ola Mustafa Kemal Paşa



Hoş Gelişler Ola Mustafa Kemal Paşa
Askerin Milletin Bayrağınla Çok Yaşa

 Arş Arş Arş İleri İleri Arş İleri
 Marş İleri Dönmez Geri, Türk'ün Askeri
 Sağdan Sola, Soldan Sağa 
 Al Da Bayrağı Düşman Üstüne

Cephede Süngüler Ayna Gibi Parlıyor
Azeri Türkleri Bayrak Açmış Bekliyor

 Arş Arş Arş İleri İleri Arş İleri
 Marş İleri Dönmez Geri, Türk'ün Askeri
 Sağdan Sola, Soldan Sağa 
 Al Da Bayrağı Düşman Üstüne

Parlayan Yıldızın Alemi Tenvir Eder
Cumhuriyet Bayrağın Semalar İçre Süzer

 Arş Arş Arş İleri İleri Arş İleri
 Marş İleri Dönmez Geri, Türk'ün Askeri
 Sağdan Sola, Soldan Sağa 
 Al Da Bayrağı Düşman Üstüne

Kars-Yöre Ekibi-Muzaffer Sarısözen 

Ayna : Hoş Gelişler Ola Mustafa Kemal Paşa

16 Mayıs 2017 Salı

Atatürk ve Bandırma Vapuru




Bandırma Vapuru'nun Tarihçesi
Büyük önder Mustafa Kemal Atatürk’ü 9. Ordu Müfettişi (Mirliva) olarak kurmayları ile birlikte İstanbul’dan Samsun’a getiren Bandırma Vapuru, Bağımsız Türkiye Cumhuriyeti'ne giden yolda çok önemli bir görev yaparak tarihteki yerini almıştır.
Gemi 1878 yılında İngiltere'nin Glasgow kentinde (İskoçya bağımsızlığını ilan ettikten sonra bu bölge İskoçya sınırları içersine girmiştir) Mac. Intyre Paisley - Huston and Cardett tezgahlarında gemi tezgahlarında 21 sıra numarası ile 279 grostonluk yolcu ve yük vapuru olarak inşa edilmiştir. Geminin ilk sahibi Dussey and Robinson şirketi gemiyi "Torocaderto" adı altında 5 yıl çalıştırdı.
1883 yılında Yunanistan'da H. Psicha Preus Firmasına satıldı. "Kymi" adını alarak, geminin Londra'da olan kaydı Pire Limanına alınmıştır.
1890 yılında H. Psicha Preus firması gemiyi başka bir Yunanlı firma olan Cap. Andereadis firmasına satmış, 12 Aralık 1891 tarihinde kaza sonucu batmış, aynı yıl içersinde yüzdürülmüştür. Kymi adı ile "İstanbul Rama Derasimo" firmasına satılarak İstanbul limanına kayıt edilmiştir.
1894 yılında Pire Limanındaki kayıt o zamanki Deniz Yolları İşletmesi anlamına gelen "İdare-i Mahsusa"ya nakledilmiş ve Türk bayrağı çekilerek, adı "Kymi" den "Panderma" olarak değiştirilmiştir. Marmara Denizi kıyılarında, Tekirdağ, Mürefte, Sarköy, Karabigah, Erdek arasında yük ve yolcu seferleri yapmıştır.
İdare-i Mahsusa'nın statü değiştirerek 28 Ekim 1910 yılında "Osmanlı Seyrüsefain İdaresi" (Osmanlı Denizcilik İşletmesi) olunca geminin adı "Panderma", "Bandırma" olarak değiştirilerek posta vapuru haline getirilmiştir.
19 Mayıs 1919 tarihinde Atatürk ve Silah Arkadaşlarını Samsun'a getirdikten sonra yine posta hizmetlerine devam etmiştir. 1924 yılında "Türkiye Seyrüsefain İdaresi" tarafından hizmet dışı bırakılmıştır.
Bandırma adını aldıktan sonra birkaç kez kaza geçirmiş, yük taşımacılığı yaptığı tarihlerde İngiliz yapımı E11 model denizaltına çarptığı, attığı torpido sonucu batmak üzere olduğu, daha sonra motorunun büyük bir arıza yaptığı elde edilen bilgilerde yer almaktadır.
1925 yılında gemi Bozmacı İlhami'ye (SÖKER) isimli Türk armatöre satılmış, ve aynı armatör tarafından 4 ay içinde Haliç Fenerin' de Hurda olarak parçalanmıştır.
Bandırma Vapuru Yolculuğunun Bilinmeyen Yönleri
1914 - 1918 1. cihan savaşı kaybedilmiş, Mondros mütarekesi imzalanmış, Osmanlı Devleti parçalanmış, 7 Kasım 1918 tarihinde  Yıldırım Orduları lav edilmiş ve Mustafa Kemal Paşa İstanbul'a gelmiş. İşgal kuvvetleri donanması da bir rastlantı sonucu Haydar Paşa açıklarından İstanbul'a girmekteyken bu görünüm Mustafa Kemal Paşayı Son derece üzmüş ve etkilemiştir. "Geldikleri Gibi Giderler" ünlü sözcüğünü o zaman kullanmıştır. İstanbul' da yakın arkadaşları olan Ali Fuat Paşa ( Cebesoy ) İsmet bey ( İnönü ), Rauf Bey ve diğer yakın arkadaşları ile Şişli'deki evlerinde yurdun kurtuluşu için toplantılar yapılmakta çareler aranmakta idi. Bir taraftan da işkal kuvvetleri komutanlığı "sadaret'e", (başbakanlığa) müraacatla Samsun dolaylarında asayişin bozulduğundan Rum köylerinin sürekli olarak Türkler tarafından hücuma uğradığı ve yerel yönetimce asayişin sağlanamadığından şikayet edilmekte. Trabzon ve Polathane Metropoliti "Hırisantos" tutsaklık altında ki Rumların delegesi olarak barış konfreransına Muhtara vermişti, aksi halde işgal kuvvetleri tarafından duruma el konulacağı tehtitleri yapılmaktaydı. Çanakkale savaşların da özellikle Gelibolu yarımadasındaki savaşları ile ün yapmış olan genç general Mustafa Kemal Paşa başta ordu olmak üzere halk tarafından çok sevilmekte ve saygı görmekteydi. Osmanlı devleti içersinde başta padişah Vahdettin, Sadrazam Damat Ferit Paşa dahil devlet ileri gelenleri arasında en güvenilir kişi olarak bilinmekteydi, Sadrazam Damat Ferit Paşa dönemin İç İşleri Bakanı olan, Mehmet Ali Bey'i Başbakanlığa çağırarak Samsun ve yöresinde asayişi sağlayacak askeri komutan için "ne düşündünüz" diye sorduğunda Mehmet Ali Bey Mevcut komutanlar arasında özel yeteneklere sahip olan tek kişinin eski Yıldırım Orduları Komutanı Mirliva (Tuğgeneral) Mustafa Kemal Paşa'nın olduğu mütalaa ve önerisinde bulunmuştur.
12 Nisan 1919 tarihinde İstanbul'dan yola çıkan Kazım Karabekir Paşa Erzurum'a ulaşmıştır. Yakın arkadaşları da Mustafa Kemal Paşa'ya acele olarak Anadolu'ya geçmesini önermekteydiler 1 Mayıs 1919 tarihinde Damat Ferit Paşa Dış İşleri köşkünde Mustafa Kemal Paşa'ya bir çay ziyafeti vermiştir. Toplantıda Anadolu'da ki asayiş durumu bahis konusu edilmişti. 12 Mayıs 1919 tarihinde de Mustafa Kemal Paşa 9. ordu müfettişliğine atandı. Atama bütün kolordulara bildirildi. Anadolu'ya geçme hazırlıkları ile meşgul olan Mustafa Kemal Paşa tekrar Damat Ferit Paşa'nın konağında yemeğe davet edilmiştir, yemekte Erkan-ı Harbiye Reisi (Genel Kurmay Başkanı) Cevat Paşa'da (Çobanlı) bulunmaktaydı. Mustafa Kemal Paşa Samsun ve çevresindeki karışıklığı yerinde incelemeler yaparak önleyeceğini söylüyordu. Cevat Paşa ayrıca Samsun ve Sivas'ta asayişi bozan çeteler hakkında rapor istedi. Mustafa Kemal Paşa ayrıca bahis konusu asayişi sağlamakla beraber ordunun elindeki fazla silahları ve cephaneyi depolatacak, Doğu Anadolu'da kurulduğu söylenen şuraları dağıtacaktı.
Mustafa Kemal Paşa, Padişah Vahdettin tarafından'da kabul edildi. Padişah Paşa'dan İngilizlerin şikayetçi oldukları problemleri çözmesini istedi. Paşa'ya "Fahri Yaverlik" verdi. (I. Cihan Savaşında Vahdettin' in Veliahtlığı döneminde yaveri olan Mustafa Kemal  Bey ile beraber Almanya'ya gitmişlerdi). Padişah Vahdettin, Paşa'ya aynen şöyle söyledi : "Paşa Paşa Devleti kurtarabilirsin." Paşa'nın da yanıtı şöyle idi: "Elimden gelen hizmette kusur etmeyeceğime inanabilirsiniz, bana emrettiklerinizi bir an bile unutmayacağım."
Yine Şişli'de ki evinde yol hazırlıkları ile meşgul olurken bir taraftan da güvendiği arkadaşları ile görüşmelerini sürdürüyordu. I cihan harbi ardından Osmanlı donanması ağır hasar almıştı. Mevcut ve onarıma muhtaç olan gemiler de Almanya' ya bakım amaçlı gönderilmiştir. Bu bakımdan Mustafa Kemal Paşa ve Silah arkadaşlarının Samsun'a götürmek için eldeki olanaklara uyularak Bandırma Vapuru ayrılmış ve gemin süvariliğine'de 01.05.1919 tarihinde İsmail Hakkı Kaptan atanmıştı. O dönemde 41 yalında olan bandırma vapuru sürekli olarak Marmara denizi kıyılarında çalışmış, Karadeniz'e pek çıkmamıştı, Karadeniz' in hırçın dalgalarına dayanma gücü ve direnci az olan bu gemi ancak Marmara'da çalışabiliyordu. (Gemi Karadeniz' e pek çıkmamıştı ama İsmail Hakkı kaptan iyi bir birikim sahibi ve Karadeniz'i çok iyi tanıyan bir kaptandı. 21 yıllık kaptanlık sürecinde 5 yılını bir fiil Karadeniz' de çalışmış Hindistan ve Uzak Doğuya kadar gitmiş bir kaptandır.) Mustafa Kemal Paşa tarafından Şişli'de ki evine çağrıldı. Kaptan eve vardığında Paşa tarafından nazik bir şekilde karşılanarak, üzerinde haritalar bulunan bir masaya oturması işaret edildi. Paşa kaptandan gemi hakkında bilgi istemiştir. Beraber gidiş rotasını saptamışlardır. Kaptan önce geminin özelliklerini anlatmış, geminin 41 yaşında olduğunu, ama kısa bir hazırlık döneminden sonra bu yolculuğa hazırlıklı hale getirilebileceğini söyler. Mustafa Kemal Paşa anlatılanları sessizce dinledi, sonra da isteklerini söylemiştir. Yol boyunca geminin mümkün olduğu kadar kıyıya yakın bir rota izleyecekti. Bundan amaç düşman savaş gemilerinin muhtemel saldırılarından korunup en hızlı yoldan karaya geçmekti. Yolculuk Samsun'da noktalanacaktı. Muhtemel bir tehlike anında Sinop'a çıkabilirlerdi. Her şey gelişmelere bağlı idi. Kaptan izin isteyerek Paşa'nın yanından ayrılırken kafasında tek bir düşünce vardı. Bu değerli adamı ve arkadaşlarını sağ salim Samsun'a ulaştırmaktı.
(16 gün gibi kısa bir sürede yolculuk için hazırlanan Bandırma Vapuru içersinde bulunan iki adet pusula ve pareketesinin son derece iyi çalıştığını, ancak daha sonraki yıllarda bunun aslından uzaklaştırılarak gemide sadece bir pusulanın ve bu pusulanında bozuk olduğu aynı zamanda Kaptan İsmail Hakkı Durusu'nun acemi bir kaptan olduğu, Karadeniz'e ilk defa çıktığı söylentileri yaygınlaşmış, bu haberler Kaptan İsmail Hakkı Durusu'yu çok üzmüş, bunun üzerine 1930'lar da verdiği beyanlarda, Karadeniz' de 5 yıl çalıştığını, gemide iki adet iyi şekilde çalışan pusulalarının olduğunu ve kıyı şeridini takip etmelerinin tamamıyla Atatürk' ün emri olduğunu açıklamıştır. Kaptan İsmail Hakkı Durusu'nun vasiyeti itibari ile kendisine karşı duyduğumuz sorumluluğu yerine getirerek bu gerçekleri burada dile getiriyoruz.)

Bandırma Vapuru
Mustafa Kemal Paşa'nın Samsun'a hareketinden bir kaç gün önce eski ve yakın arkadaşlarından olup 1926 yılına kadar da beraber oldukları Rauf Bey (ORBAY) (Tanınmış Türk denizcisi 1881 yılın'da İstanbul' da doğdu, Heybeli Ada Bahriye Mektebini bitirdi. 1909 yılında "Hamidiye" Kravüzörü komutanı oldu, halk arasında "Hamidiye kahramanı" olarak ün kazanmıştır. 1917 yılında Bahriye Bakanı olduş, Mondros Mütarekesine imza atmıştır. 1919 yılında kurtuluş savaşı hareketlerine katılmıştır. 1920 yılında Türkiye Büyük Millet Meclisine Millet Vekili olarak girerek, 1922-1993 Türkiye Cumhuriyeti' nin ilk Başbakanı olmuştur. 1926 yılında İzmir'de Mustafa Kemal Paşa'ya yapılması planlanan suikastten sonra 10 yıl yurt dışında kaldı. 1942 - 44 yılları arasında Londra Büyük Elçiliği görevinde bulunmuştur. 1964 yılında İstanbul' da vefat etti) aldığı bir habere göre işgal kuvvetleri komutanlığı tarafından izin verilmeyecekti, ya da Bandırma Vapuru' nu Karadeniz'e çıktıktan sonra batırılacağını haber aldığını söylemiştir. Aslında Galata rıhtımları, Fransız, Sirkeci rıhtımları da İngilizler' in İşgali altındaydı. Paşa bu varsayımları da göz önünde tutarak fikirini değiştirmiş , Beşiktaş Akaretler'de oturan annesi Zübeyde Hanımefendi ve kız kardeşi Makbule Hanımefendi'ye veda etmek için Beşiktaş' taki evlerine gitmiştir. (Bugün bu ev Akaretler'den Maçka'ya çıkan cadde üzerinden olup kapısının bir köşesinde, mermer levhada Mustafa Kemal Paşa'nın Anne ve Kız kardeşinin burada oturdukları yazılıdır.) Onlarla bir süre görüştükten sonra, Karargahı ile beraber, Beşiktaş Vapur İskelesi'nden "Askeri yollama" nın bir motoruna binmiş, Kız kulesi açıklarında bekleyen Bandırma Vapuru'na geçerek, Süvari İsmail Hakkı kaptan'a hareket emrini vermiştir. Bandırma vapuru Sirkeci Rıhtımı'nda durdurularak İngilizler tarafından sıkı bir denetimden geçirilmiştir. İstanbul Boğazın' dan Karadeniz'e çıktıktan sonra hafiften esen rüzgar birden kendini şiddetli bir rüzgara bırakmış ve 279 grostonluk gemiye yüklenmeye başlamıştı. Geminin İstanbul'dan hareketinden bir süre sonra, İngiliz işgal kuvvetleri tarafından bir destroyer gönderilerek, Bandırma Vapuru'nu geri çevirmek yada batırmakla görevlendirilmişti. Fakat Bandırma Vapuru İngiliz işgal kuvvetlerinin planladığı rotayı takip etmediği için yakalayamamışlardır. Bandırma Vapuru 18 Mayıs 1919 günü Saat 12 civarı Sinop limanına girmiştir. Gemide konuk olarak bulunan Sinop Mutasarrıfı (Valisi) Mashar Tevfik Bey bir sandalla karaya çıkarken, Mustafa Kemal Paşa bir ara arkadaşları ile birlikte Sinop'a çıkıp oradan da kara yolu ile Samsun'a gitmeyi düşünmüştür. Böylece takio eden savaş gemisinden kurtulmuş olacaklardı. Fakat kara yolcuğunun yol şartları nedeniyle deniz yolculuğundan daha çetin olalacağı anlaşılınca bu fikirden vazgeçilerek vapurla yolculuğa devam kararı alınmıştır.
Bandırma Vapuru 19 Mayıs 1919 Pazartesi günü sabah 08:15'de Samsun'a demir atarken, İsmail Hakkı Kaptan yaşamının en mutlu anının tadıyordu. Bu güç görevi yerine getirebilmenin kıvancı içersinde Allah'a şükrediyordu. Dil İskelesi açığına demir atan Bandırma Vapurun'dan taka aracılığı ile Mustafa Kemal Paşa ve silah arkadaşları, bugünkü Samsun Büyük Oteli ve Yaşar Doğu Spor Salonu arasında bulunan ilk adım anıtının olduğu yerdeki Fransızlar'dan kalma Dil (Reji) İskelesi'nden karaya ayak basmışlardır. 19 Mayıs 1919 günü Samsun'a çıkan genç generalin kurtuluş harekatını başlatacağını kimse bilmiyordu. Resmi görevi Samsun ve çevresinde baş kaldıran bazı çeteleri yola getirmekti. Resmi ünvanı ise ordu müfettişliği idi.

Bandırma Vapuru' nun Bu Kutsal Seferinde Görev Alan Mürettebatın İsim Listesi
1.    Gemi süvarisi İsmail Hakkı Durusu 1871 Kayseri doğumlu 22 Aralık 1940 İstanbul'da vefat etmiştir.
2.    İkinci Kaptan Üsküdarlı Tahsin Kaptan
3.    Çarkçı Başı Mehmet Ağa Oğlu Hacı Süleyman
4.    Gemi Katibi İsmail
5.    Lostromo Hasan Reis
6.    Serdümen Görele'li Ali Oğlu Basri
7.    Ambarcı  Rizeli Süleyman Oğlu Mahmut
8.    Ambarcı Silivrili Hasan Oğlu Mehmet
9.    Tayfa Süleyman Oğlu Cemil
10.   Tayfa Hüseyin Oğlu Rahmi
11.   Tayfa Mesut Oğlu Temel
12.   1. Kamarot Muharrera Oğlu Hacı Tevfik (Ulusu) 1875 yılında doğdu. 1 Ağustos 1900' de 200 kuruş aylıkla Plevne Vapurunda kamarot olarak çalışmaya başlamış, 1 Ekim 1914' de Bandırma Vapuru'nun 1. Kamarotluğuna atandı.
13.   Kamarot İbrahim Oğlu Mehmet
14.   Kamarot Yamağı Mustafa Oğlu Halit
15.   Ateşçi Koyunhisarlı Yusuf Oğlu Halit
16.   Ateşçi Rizeli Arif Oğlu Mansur
17.   Ateşçi Osman Oğlu Hacı Hamdi
18.   Kömürcü Hasan Oğlu Mehmet
19.   Kömürcü Mehmet Ali Oğlu Ömer Faik
20.   Vinçci İsmail Hakkı
21.   Vinçci Ali Oğlu Galip
Kaynak : Orhan KIZILDEMİR (Türk Deniz Ticaret Tarihi Araştırmacısı)

Mustafa Kemal Paşa, Kurmayları ve Silah Arkadaşları
1.    9. Ordu Müfettişi Mirliva(Tuğgeneral) Mustafa Kemal Paşa (Atatürk)
2.    3. Kolordu Komutanı Erkan-ı Harp Mir Alayı (Kurmay Albay) Re'fet (Bele Paşa)
3.    Müfettişlik Kurmayı Başkanı Erkan-ı Harp Mir Alayı Manastırlı Kazım (Dirik Paşa)
4.    Müfettişlik Sağlık Daire Başkanı Tabip Miralay İbrahim Tali (Öngören)
5.    Kurmay Başkan Yardımcısı Erkan-ı Harp Kaymakamı (Kurmay Yarbay) Mehmet Arif Bey (Ayıcı)
6.    Karargah Erkan-ı Harbi ve İstihbarat ve Siyasi şube Müdürü Erkan-ı Harp Binbaşısı Hüsrev Gerede
7.    Müfettişlik Topçu konutanı Topçu Bin Başı Kemal Bey (Doğan)
8.    Müfettişlik Sağlık Daire Başkan Yardımcısı Tabip Bin Başı Refik Bey (Saydam)
9.    Müfettişlik Baş Yaveri Yüz Başı Cevat Abbas Bey (Gürer)
10.   Dr. Yüzbaşı Behçet Efendi
11.   Kurmay Mülhakı Mümtaz (Tunay)
12.   Kurmay Mülhakı Yüz Başı İsmail Hakkı (Ede)
13.   Müfettişlik Emir Subayı Yüz Başı Ali Şevket (Öndersev)
14.   Karargah Komutanı Yüz başı Mustafa Vasfi (Süsoy)
15.   Mülhak Yüz Başı Rauf
16.   Yüz Başı Hersekli Ahmet Efendi
17.   Kurmay Başkanı Emniyet Subayı Üsteğmen Hayati
18.   Kurmay Mülhakı 3. Kolordu Komutan Yaveri Üsteğmen Arif Hikmet (Gerçekçi)
19.   İAŞ Subayı Üsteğmen Abdullah (Kunt)
20.   Mülhak Teğmen Zebur
21.   Müfettişlik İkinci Yaveri Teğmen Muzaffer (Kılıç)
22.   Emir Subayı Teğmen Ruhsat
23.   Adli Müşavir Ali Rıza Efendi
24.   Tabur Hesap Memuru Rahmi Efendi
25.   Tabur Hesap Memuru Ahmet Nuri Efendi
26.   1. Sınıf Katip Faik Efendi (Aybars)
27.   4. Sınıf Katip Memduh Bey (Atasev)
28.   Zabit Vekili Tahir Efendi
29.   Alay Katibi Yahya Efendi
30.   Tabur Katibi Süleyman Fehmi Efendi
31.   Hesap Memuru Şükrü Efendi
32.   Kıdemli Çavuş Osman Nuri Oğlu Ali Faik
33.   Kıdemsiz Çavuş İbrahim İzzet Oğlu Atıf
34.   Çavuş Mustafa Oğlu Kemal
35.   Çavuş Kemal Oğlu Mustafa
36.   Onbaşı Tevfik Oğlu Adem
37.   Onbaşı Ali Oğlu Refet
38.   Onbaşı Abdullah Oğlu Ali
39.   Nefer Hüseyin Oğlu Mehmet
40.   Nefer Ahmet Oğlu Emin
41.   Nefer Mustafa Oğlu İsmail
42.   Nefer İbrahim Oğlu Ömer
43.   Nefer Kerem Oğlu Mehmet
44.   Nefer Mehmet Oğlu Mehmet
45.   Nefer Hasan Oğlu Ulvan
46.   Nefer Mehmet Oğlu Durmuş
47.   Nefer Mehmet Oğlu Ali
48.   Nefer Şakir Oğlu Nuri
49.   Nefer Hasan Oğlu Hüseyin
50.   Nefer Abdullah Oğlu Musa
51.   NeferAbdullah Oğlu Mehmet
52.   Nefer Mehmet Oğlu Hasan
53.   Nefer Bekir Oğlu Mahmut
54.   Nefer İhsan Oğlu Mehmet Lütfi
55.   Nefer Ali Oğlu Musa olmak Üzere Toplam 55 kişi
Gemide : Atatürk ve kurmayı 22, Er ve erbaşlar 25, Müşavir ve katipler 8, Gemi personeli 21 olmak üzere toplam 76 kişi bulunmaktaydı.
Kaynak: Genel Kurmay Atase ve Dent. Başkanlığı

15 Mayıs 2017 Pazartesi

15 Mayıs 1919 İzmir'de Yunan Askerleri'ne İlk Kurşun Hasan Tahsin'den...


Mondros Ateşkes Anlaşması sonrası, ülkemizin işgalinin başladığı yıllarda, İzmirde düşmana ilk kurşunu atarak ölümsüzleşen, ardından da düşman askerlerince katledilen Hasan Tahsinin gerçek adı “Osman Nevres”tir. 15 Mayıs 1919’da İzmir’e çıkartma yapan Yunan Efsun Alayı askerlerine, Kordonboyu mevkisinde ilk kurşunu atarak, Türk milli direnişini başlatan, sembol olmuş bir gazetecidir.
Hasan Tahsin, Selanikte doğmuştur. Eğitim aldığı Şemsi Efendi Okulu’nda, Mustafa Kemal Atatürk de öğrenim görmüştür. Ardından, Selanik Feyziye Mektebi’ne gitmiş ve burayı bitirmiştir. Hasan Tahsinin hayatındaki ilginç dönemlerden biri, bu zaman dilimine denk gelmiştir. Feyziye Mektebinin hemen ardından, İttihat ve Terakki tarafından burs verilerek Paris Sorbonne Üniversitesi’ne gönderilmiştir. Bu okulda siyasal bilimler öğrenimi görmüştür. Pariste okuduğu dönemde, Trablusgarp’ı işgal etmiş olan İtalya’yı protesto etmek amacıyla, Mısır’lı öğrenci lideri Şeyh Dayef ile beraber mitingler organize ederek, isyan seslerini yükseltmişlerdir.
Hasan Tahsin, kendisine burs sağlayan İttihat ve Terakki Fırkası adına Pariste görev yapmıştır. Aynı dönemde, Teşkilat-ı Mahsusa’da adına da bir takım görevler almıştır. İngilizler adına çalışan ve dönemin Osmanlı yönetimine karşı uygulamalarda bulunan Buxton kardeşlere, Bükreş’te bulunan bir tünelde suikast düzenleyen Hasan Tahsin, 10 yıl hapis cezasına mahkum edilmiştir. 1916 yılında Almanlar’ın Balkan ülkelerine girmesi sonucu, Bükreşten salıverilen Hasan Tahsin, İstanbula dönmüştür.
Ülkesine dönen Hasan Tahsin, verem tedavisi için İsviçreye gitmek zorunda kalmış, bu süreçte de tanınmak için, Osman Nevres yerine Hasan Tahsin ismini kullanmak durumunda kalmıştır. Zaten bu dönemden sonra da, ölümüne kadar adı bu şekilde kalmıştır. Anadolunun dış güçlerce işgalinin ardından, bölge bölge kurulan direniş cemiyetleri, İzmirde de kendini göstermekteydi. “Redd-i İlhak Heyeti Milliyesi” adının verildiği bir dernek, İzmiri Yunanlılara teslim etmek istemeyen İzmirlilerce kurulmuştu. 14 Mayıs 1919u, 15 Mayıs 1919’a bağlayan gece, çok sayıda İzmir’li, Maşatlık Meydanında toplanmıştı. İşin ilginç yanı ise, tam da bu sıralarda, işgal kuvvetlerinin bir çok zırhlısı İzmir Körfezi’nde demirlemekteydi. Meydanda toplanan binlerce insana hitap eden isimlerden biri, dönemin belediye başkanı Hacı Hasan Paşa; bir diğeri ise, “Hukuk-u Beşer” gazetesinin başyazarı olan, Hasan Tahsin’di. Bu iki önemli isim, İzmir halkını direnişe ve başkaldırıya davet ediyorlardı.
Hasan Tahsin, müthiş bir sertlik ve kararlılıkla konuşmasını yaptı ve tarihe geçen o sözlerini söyledi; “Burayı Yunan’a vermeyeceğiz. Vermek isteyen kuvvetle paylaşacak kozumuz var!”Konuşmalardan sonra, hemen o gece, Hasan Tahsinin önderliğinde hazırlanan direniş bildirilerinde, İzmir halkının düşmana karşı birlik olması, isyan etmesi ve kendini göstermesi gerekliliği vurgulanmaktaydı. Yoğun geçen gecenin sabahında, takvim yaprakları 15 Mayıs 1919 tarihini göstermekteyken, sabah saat 7.30 sıralarında, gazeteci Hasan Tahsin, Konak Meydanının Kordonboyu kısmında, koyu renkli takım elbisesini giymiş vaziyette bekliyordu. Sabah saat 9a doğru, Pasaport Limanına Yunan gemileri çıkarma yapmaya başlamıştı. Yerli Rumlar, ellerine Yunan bayraklarıyla orduları karşılıyor, gemilerden inen askerler işgal edecekleri mahallelere dağılmak üzere hazırlanıyorlardı.
Yunan askerlerinin yürüyüşleri başladığı esnada, Hasan Tahsin bir anda kalabalığın arasından sıyrılarak ön tarafa geçti. Hasan Tahsin’in yüksek ve gür bir sesle; “Olamaz, olamaz… Böyle ellerini sallaya sallaya giremezler!” şeklinde bağırdığı duyuldu. Hemen akabinde, Hasan Tahsin revolver silahı ile düşmana, o tarihi kurşunu sıktı. İlk anda, Basile Delaris ve Jorj Papakostos isimli, Efsun Alayından iki askeri yere sermişti. Bu konuda kimi kaynaklar, Hasan Tahsinin Yunan Efsun Alayının bayraktarını öldürdüğünü belirtmektedir. Bu ateşin ardından, Yunan askerleri tarafından süngülerle şehit edilen Hasan Tahsin, o sırada henüz 31 yaşındaydı. Cesur gazetecinin cesedi ise, Saat Kulesinin hemen altında bulunmuştu.
Hasan Tahsin’in düşmanlara karşı attığı bu ilk kurşun, Anadolunun genelinde büyük yankı uyandırmıştı. Aydın, Denizli ve Balıkesir yöresinde, işgale karşı direnişin fitilini ateşledi. Bir rivayete göre, Çerkez Ethem, efeleri işgale karşı topladığı bir gün, Demirci Efe yerinden fırlayarak şunu söylemiştir; “Bir genç düşmana ilk kurşunu sıkmış, bundan sonrası bize düşer!”
1973 yılında, Konak Meydanındaki İzmir Büyükşehir Belediye Binasının hemen yanına, “Hasan Tahsin, İlk Kurşun” anıtı ve heykeli yapılmıştır. Bu anıt, çoğu zaman ziyaretçilerinin akınına uğramaktadır. Genel kabul görmüş, ancak doğruluğu kanıtlanmamış bilgilere göre, Hasan Tahsin’in cenazesi, ailesi tarafından Harmandalı’ nda bir çiftliğe gömülmüştür ancak; gıyabi mezarı İstanbul’da yapılmıştır.
Kaynakça:
http://tr.wikipedia.org/wiki/Hasan_Tahsin

14 Mayıs 2017 Pazar

Mehmet Gümüş : Anneler Günü




ÖPÜLESİ AYAKLARI ALTINDA CENNET BULUNAN,
ALLAH'IN BİZLER İÇİN YARATTIĞI MELEKLER OLAN,
FEDAKARLIKTA ASLA VE ASLA RAKİP TANIMAYAN,
SON NEFESLERİNDE BİLE YAVRUM YAVRUM DİYE SAYIKLAYAN,
DÜNYANIN EN GÜZEL, EN KIYMETLİ, EN FEDAKAR VARLIKLARI,
TÜM ANNELERİMİZİN ANNELER GÜNÜ KUTLU OLSUN!..

ANNELER GÜNÜ

yeşildir artık yüreğinde kara bulut
bugün anneler günü annem beni unut


evde acılar koynuna yangelip yatmış
inadına giyin sen de mayısa batmış
yürü sokakta çocukların düşü aksın
yürü ki saksıda çiçekler sana baksın


diline genç anılarından bir türkü seç
beş yıl büyüdüğüm okulun önünden geç
ıslanırsa anıların güneşte kurut
senin günün bugün unutma beni unut 


gök mavi deniz mavi tam kıyısında dur
durma eteğinden beni bir daha savur

annem yıldız kayıyor içinden dilek tut
koşuyor sana kısa pantolunlu çocuk
gözünde gözümde gözlerinde bin umut
                   

Söz    : Nevzat Çelik
Müzik : Mehmet Gümüş

Mehmet Gümüş : Anneler Günü

8 Mayıs 2017 Pazartesi

Yıldıray Çınar : Çarşamba Köprübaşı



Çarşamba köprübaşı 
Altındır toprak,taşı 
Gel sarılıp yatalım 
Dosta düşmana karşı 

Ayağında kundura 
Geliyor dura dura 
Kız ben seni alacamda 
Başına vura vura 

Güzel sevmeynen olur 
Sevda biriynen olur 
Delikanlının iyisi 
Sözünden belli olur 

Elma içinde çiğit 
Elinde altın divit 
Hem sararmış hem solmuşta 
Bir kız için bir yiğit 

Entarisi ilikli 
Çeyizi var ipekli 
Hiç bir yerden çıkmıyorda 
Çarşambanın yiğidi 

Tütünü nem çürüdür 
Ateşi su söndürür 
Yiğidi kılıç kesmezde 
Bir acı söz öldürür 

Söz ve Müzik : Yıldıray Çınar 

Yıldıray Çınar : Çarşamba Köprübaşı