12 Haziran 2017 Pazartesi

Yıldıray Çınar : Yarim İstanbul'u Mesken mi Tuttun



Yarim istanbul’u mesken mi tuttun
Gördün güzelleri beni unuttun
Sılaya gelmeye yemin mi ettin
Gayri dayanacak özüm kalmadı
Mektuba yazacak sözüm kalmadı

Yarim sen gideli yedi yıl oldu
Diktiğin fidanlar meyveye döndü
Seninle gidenler sılaya döndü
Gayri dayanacak özüm kalmadı
Mektuba yazacak sözüm kalmadı

Yöre : Kayseri
Derleyen : Ahmet Gazi Ayhan

Yıldıray Çınar : Yarim İstanbul'u Mesken mi Tuttun

ATATÜRK, CUMHURİYET VE VATAN SEVGİSİ SONSUZ VE VAZGEÇİLMEZLERİ OLAN #HAYIR 'LI YURTSEVERLERE İYİ HAFTALAR DİLEĞİM İLE BİN SELAM OLSUN!..


ATATÜRK, CUMHURİYET VE VATAN SEVGİSİ SONSUZ
VE VAZGEÇİLMEZLERİ OLAN 
#HAYIR 'LI YURTSEVERLERE İYİ HAFTALAR DİLEĞİM İLE
BİN SELAM OLSUN!..

4 Haziran 2017 Pazar

Muzaffer Akgün : Kırmızı Gül Demet Demet



"Kırmızı Gül Demet Demet Türküsü'nün Hikayesi"

Revan, bugünkü adıyla Erivan, yani günümüzde Ermenistan'ın başkenti... Türkümüze konu olan olayın geçtiği zaman ise, büyük ihtimalle 17. yüzyıl sonrası... Neden derseniz, Revan Osmanlı’nın önemli bir ticaret merkezi o zamanlar. Ama bir ara elden çıkmış, Safeviler işgal etmiş.

Yıl 1635. Dördüncü Murat 250 bin kişilik bir orduyla Revan seferini düzenlemiş. Sekiz ay, yirmi dokuz günlük kuşatma sonunda, Revan yeniden Osmanlı topraklarına katılmış. Eskisi gibi kervanlar gider gelir olmuş. Mal götürüp, mal getirmişler...

Mehmet de gidip gelen kervancılardan birisi... Anasının da tek 'balası'... Tek oğlu! Erzurum yöresinde üç beş dönümlük tarlalarını ekip dikiyorlar... Yetiştirdikleri ürünü de kervana katıp, Revan 'da satıyor Mehmet... Bir de alışkanlığı var Mehmet'in. Her akşam tarla dönüşü, bahçelerden derlediği demet demet gülleri getiriyor anasına…

Anayla oğul arasında bir simge gibi kırmızı gül demeti... Sevgi, saygı simgesi. Gülleri evinin duvarına asıp kurutuyor ana... Onlara baktıkça oğlunu görür gibi oluyor... Hele Mehmet kervandaysa. Gözü gönlü kırmızı gülün kurumuş, gazelleşmiş demetinde ananın. Rüyaları hep Mehmet üstüne... Mehmet’in anası her defasında kervanın dönüşünü dört gözle bekliyor.

Bazen kışın yola saldığı oğlu yazın dönüyor. Bazen de tersi oluyor. Kervanın dönüşü, bayram gibi! Kimi kocasını, kimi yavuklusunu karşılıyor. Kimi analar da oğlunu. Sarılıp, ağlayanlar, sevinç gözyaşı dökenler.

Veba hastalığı kırıp geçiriyor ortalığı. İlkin bir ateş sarıyor bünyeyi. Kusma, iltihap, baş dönmesi. En sonunda da sayıklama. Artık kurtuluşu yok. Sayıklaya sayıklaya götürüyor insanı. En erken üç gün. En geç yedi gün içinde başlıyor sayıklama... Kurduğu tüm dünya yok oluyor bir anda insanın. Sevgiliye özlem, alınan armağanlar. Söylenecek güzel sözler…

Ecel bu! Kimini sele, kimini yele verir. Mehmet'i de Revan'da vebayla yakalıyor. Sayıklaya sayıklaya gidiyor Mehmet. Kucak dolusu kırmızı güller elinde kalıyor. Sevgiliye özlemi de dilinde!. Artık bir çalıdır mezar taşı Mehmet'in!. Bir tek Mehmet değil vebaya teslim olan. Kervanın çoğu kırılıyor. Sahipsiz mezar oluyor Revan'da. Kalanlar perişan. Utangaç. Yaşıyor olmaktan utanıyorlar sanki... Sanki ölenlerin sorumlusu ölmeyenlermiş gibi...

Ağır ağır Erzurum'a giriyor kervan. Analar, bacılar, sevgililer, oğullar, eşler... Meraklı gözlerle karşılıyor kervanı. Aradığını bulan sarmaş dolaş. Gözyaşları hıçkırıklara karışıyor. Aradığını bulamayanlar, ilk rastladığına soruyor. ''Oğlum Mehmet'im nerede. Birlikte çıktınız kervana. Nerede kaldı''. Sen sen ol da gel cevapla. "İlkin kusma başladı. Sonra da bir ateş. En son sayıklama başladı. Tüm sevdiklerini bir bir sıraladı. Titreye titreye sayıkladı. Yedi gün dayandı Mehmet. Sonra... Sonra bir çalının dibine gömdük onu''.

Gel de söyle bunu. Söyleyebilirsen!. Hem de anasına... O ana deli olup dağlara düşmez mi?. Avuçlarını göğe açıp, Rabbinden medet dilemez mi?. Kırmızı gülün merhem olmasını istemez mi?. Karayağızın güzeli oğlunu, canından parçayı alıp götüren ölüme, ilenmez mi? Anadır, alıyor veriyor, veriyor alıyor. Oluru yok. Diline kırmızı gülleri doluyor. Ol tabipten medet diliyor. Olmuyor. Ver elini dağ yolları. Dilinde türküsü. Gönlünde oğlunun hayali. Deli olup dağlara düşüyor. O'nu son görenler elinde bir demet kırmızı gül, dilinde ''Kırmızı gül demet demet. Sevda değil bir alamet Şol Revan'da balam kaldı. Yavrum kaldı''... diye diye haykırdığını söylediler.

KIRMIZI GÜL DEMET DEMET
SEVDA DEĞİL BİR ALAMET
GİTTİ GELMEZ O MUHANNET
ŞOL REVANDA BALAM KALDI

KIRMIZI GÜL HER DEM OLSA
YARALARA MERHEM OLSA
OL TABİPTEN DERMAN GELSE
ŞOL REVANDA BALAM KALDI

KIRMIZI GÜLÜN HAZANI
AĞAÇLAR DÖKER GAZELİ
KARA YAĞIZIN GÜZELİ
ŞOL REVANDA BALAM KALDI


3 Haziran 2017 Cumartesi

Nazım Hikmet RAN : Nikbinlik



#NazımHikmet
Aramızdan ayrılışının 54.yılında,
Saygı, sevgi, özlem ve rahmet ile anıyorum...
Toprağı bol, ruhu şad, mekanı cennet olsun...

Nikbinlik

Güzel günler göreceğiz çocuklar, 
güneşli günler 
                göre- 
                      -ceğiz... 
Motorları maviliklere süreceğiz çocuklar, 
ışıklı maviliklere 
                          süre- 
                                -ceğiz... 
Açtık mıydı hele bir 
                            son vitesi, 
adedi devir. 
         Motorun sesi. 
Uuuuuuuy! çocuklar kim bilir 
                                  ne harikûlâdedir 
             160 kilometre giderken öpüşmesi... 
Hani şimdi bize 
cumaları, pazarları çiçekli bahçeler vardır, 
             yalnız cumaları 
                      yalnız pazarları.. 
Hani şimdi biz 
bir peri masalı dinler gibi seyrederiz 
                    ışıklı caddelerde mağazaları, 
hani bunlar 
77 katlı yekpare camdan mağazalardır. 
Hani şimdi biz haykırırız 
     Cevap: 
            açılır kara kaplı kitap: 
                                              zindan.. 
Kayış kapar kolumuzu 
                              kırılan kemik 
                                                   kan. 
Hani şimdi bizim soframıza 
                                 haftada bir et gelir. 
Ve 
çocuklarımız işten eve 
                            sapsarı iskelet gelir.. 
Hani şimdi biz.. 
İnanın: 
        güzel günler göreceğiz çocuklar 
        güneşli günler 
                            göre- 
                                  -ceğiz. 
Motorları maviliklere süreceğiz çocuklar, 
ışıklı maviliklere 
                          süre- 
                               -ceğiz..... 
  
1930 
Nazım Hikmet RAN

Nazım Hikmet RAN : Nikbinlik

2 Haziran 2017 Cuma

Ahmed Arif : Vay Kurban


#AhmedArif
Aramızdan Ayrılışının 26.yılında,
Saygı, Sevgi, Özlem ve Rahmetle Anıyorum...
Toprağı Bol, Ruhu Şad, Mekanı Cennet Olsun...

Vay Kurban

Dağlarının, dağlarının ardı, 
Nazlıdır. 
Uçurum kıyısında incecik bir yol 
Gider dolan-dolana, 
Bir hastan vardır, umutsuz, 
Belki Ayşe, belki Elif 
Endamı kuytuda başak, 
Memesinin, memesinin altında, 
Bir sancı, 
Bir hayın bıçak... 

Ölüm bu, 
Fukara ölümü 
Geldim, geliyorum demez. 
Ya bir kuşluk vakti, ya akşam üstü, 
Ya da seher, mahmurlukta, 
Bakarsın, olmuş olacak. 
Bir hastan vardı umutsuz, 
Hayreti uykularda, 
Hayreti soğuk sularda. 
Gayri, iki korku çiçeğidir gözleri, 
İki mavi, kocaman korku çiçeği, 
Açar, derin kuyularda... 

Dağlarının, dağlarının ardı korkunçtur. 
Hiç akıl edip de düşünen var mı? 
Gün kimin hesabına tutar akşamı, 
Rahmetinden kim demlenir bulutun, 
Hayırlı evlat makina 
Nasıl canavar kesilir. 
Kurdun, karıncanın rızkını veren 
Toprak nasıl ayartılır, 
Yüz vermez topal öküze, 
Ve almaz koynuna kara sabanı. 

Sepetçioğlum bir kömür işçisidir, 
Mavzer değil, kürek tutar Urfalı Nazif 
Mal, haraç-mezattır, 
Can, pazar-pazar. 
Kırmızı, ak ve esmer, 
Yumuşak ve sert buğdayları 
Yaratan ellerin sahibidir bu, 
Kör boğaz, nafaka uğruna, 
Haldan düşmüş, tebdil gezer... 

Dağlarının, dağlarının ardı, 
Nasıl anlatsam... 
Ağaçsız, kuşsuz, gölgesiz. 
Çırılçıplak, 
Vay kurban... 
"Kim bu cennet vatanın uğruna olmaz ki feda." 
Yiğitlik, sen cehennem olsan da bile 
Fedayı kabul etmektir, 
Cennet yapabilmek için seni, 
Yoksul ve namuslu halka. 
Budur ol hikayet, 
Ol kara sevda. 

Seni sevmek, 
Felsefedir, kusursuz. 
İmandır, korkunç sabırlı. 
İpin, kurşunun rağmına, 
Yürür, pervasız ve güzel. 
Sıradağları devirir, 
Akan suları çevirir, 
Alır yetimin hakkını, 
Buyurur, kitabınca... 

Gün ola, devran döne, umut yetişe, 
Dağlarının, dağlarının ardında, 
Değil öyle yoksulluklar, hasretler, 
Bir tek başak bile dargın kalmayacaktır, 
Bir tek zeytin dalı bile yalnız... 
Sıkıysa yağmasın yağmur, 
Sıkıysa uykudan uyanmasın dağ. 
bu yürek, ne güne vurur... 
Kaçar damarlarından karanlık, 
Kaçar, bir daha dönemez, 
Sunar koynunda yatandan, 
Hem de mutlulukla sunar 
Beynimizin ışığında yeraltı. 

Her mevsim daha genç, daha verimli, 
Sunar, pırıl-pırıl, sebil, 
Ömrünün en güzel aşk hasadını, 
Elimizin hünerinde yeryüzü. 
Dolu sofra, gülen anne, gülen çocuklar, 
Bire on, bire yüzle akşama gebe 
Şafakla doğan işgücü. 
Yalanım yok, sözüm erkek sözüdür, 
Ol  kitapta böylece yazılıdır, 
Ol sevda, böyledir çünkü...


Ahmed Arif


Ahmed Arif : Vay Kurban

1 Haziran 2017 Perşembe

Sabahat Akkiraz : Geçti Dost Kervanı Eyleme Beni




Şu karşı yaylada göç kater kater
Bir güzel sevdası serimde tüter
Bu ayrılık bana ölümden beter
Geçti dost kervanı eyleme beni

Şu benim sevdiğim başta oturur
Bir güzelin derdi beni bitirir
Bu ayrılık bize zulum getirir
Geçti dost kervanı eyleme beni

Pir Sultan Abdal'ım kalkın aşalım
Aşıp yüce dağı engin düşelim
Çok nimetin yedik helallaşalım
Geçti dost kervanı eyleme beni

Yöre : Erzincan/Tercan
Kaynak Kişi : Hıdır Ersoy
Derleyen : Muazzez Turing

31 Mayıs 2017 Çarşamba

Sevcan Orhan : Nasip Olsa Gine Gitsem Yaylaya




Nasip olsa gine gitsem yaylaya
Doya doya baksam suna boyluya
Senin için yalvarayım mevla’ya
Belki seni bana yazar yaradan

Seni gördüm evvel bahar yaz iken
O güzellik sende ilvan naz iken
Güller taze iken teller saz iken
Belki seni bana yazar yaradan

Yüce dağ başında pınar gözüsün
Sürüden seçilmiş körpe kuzusun
Güzeller güzeli yayla kızısın
Belki seni bana yazar yaradan

Ela göz üstüne eğmedir kaşı
Başına bağlamış telli bir poşu
Talibi coşkun der bulunmaz eşi
Belki seni bana yazar yaradan

Aşık Talibi Coşkun