Selda etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Selda etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

22 Ağustos 2018 Çarşamba

#UğurMumcu 76 yaşında...



#UğurMumcu 76 yaşında...
"Her parçamdan benim gibiler, beni aşacaklar doğacaktır" Uğur Mumcu

Vurulduk ey halkım unutma bizi

Dağ gibi karayağız birer delikanlıydık,
Babamız sırtında yük taşıyarak getirirdi aşımızı, ekmeğimizi.
Arabalar şırıl şırıl ışıklarıyla caddelerden geçerken
Bizler bir mumun ışığında bitirdik kitaplarımızı
Kendimiz gibi yaşayan binlerce yoksulun yüreğini,
Yüreğimizde yaşayarak katıldık o büyük kavgaya.
Ecelsiz öldürüldük
Dövüldük, vurulduk, asıldık...
Vurulduk ey halkım, unutma bizi
Yoksulluğun bükemediği bileklerimize, çelik kelepçeler takıldı.
İşkence hücrelerinde sabahladık kaç kez,
İsteseydik, diplomalarımızı mor binlikler getiren birer senet gibi kullanırdık.
Mimardık, mühendistik, doktorduk, avukattık.
Yazlık kışlık katlarımız, arabalarımız olurdu.
Yüreğimiz işçiyle birlikte attı, köylüyle birlikte attı.
Yaşamımızın en güzel yıllarını, birer taze çiçek gibi verdik topluma.
Bizleri yok etmek istediler hep.

Öldürüldük ey halkım, unutma bizi.
Fidan gibi genç kızlardık; hayat, şakırdayan bir şelale gibi akardı göz bebeklerimizden.
Yirmi yaşında, yirmi bir yaşında, yirmi iki yaşında iskencecilerin acımasız ellerine terkedildik.
Direndik küçücük yüreğimizle, direndik genç kızlık gururumuzla.
Tükürülesi suratlarına karşı bahar çiçekleri gibi,
Taptaze inançlarımızı fırlattık boş birer eldiven gibi.
Utanmadılar insanlıklarından, utanmadılar erkekliklerinden.
Hücrelere atıldık ey halkım, unutma bizi.
Ölümcül hastaydık.
Bağırsaklarımız düğümlenmişti.
Hipokrat yemini etmiş Doktor kimlikli işkencecilerin elinde öldürüldük acımaksızın. 
Gelinliklerimizin ütüsü bozulmamıştı daha.
Cezaevlerine kilitlenmiş kocalarımızın taptaze duygularına, birer mezar taşı gibi savrulduk.
Vicdan sustu.
Hukuk sustu.
İnsanlık sustu.
Göz göre göre öldürüldük ey halkım, unutma bizi.

Kanserdik; ölüm, her gün bir sinsi yılan gibi dolaşıyordu derilerimizde.
Uydurma davalarla kapattılar hücrelere.
Hastaydık.
Yurtdışına gitseydik kurtulurduk belki.
Bir buçuk yaşındaki kızlarımızı öksüz bırakmazdık.
Önce kolumuzu, omuz başından keserek, yurtseverlik borcumuzun diyeti olarak fırlattık attık
Önlerine.
Sonra da otuz iki yaşında bırakıp gittik bu dünyayı, ecelsiz.

Öldürüldük ey halkım, unutma bizi.

Giresun'daki yoksul köylüler, sizin için öldük.
Ege'deki tütün işçileri, sizin için öldük.
Doğu'daki topraksız köylüler, sizin için öldük.
İstanbul'daki, Ankara'daki işçiler, sizin için öldük.
Adana'da, paramparça elleriyle, ak pamuk toplayan işçiler, sizin için öldük.
Vurulduk, asıldık, öldürüldük ey halkım, unutma bizi.
Bağımsızlık, Mustafa Kemal'den armağandı bize.
Emperyalizmin ahtapot kollarına teslim edilen ülkemizin bağımsızlığı için kan döktük sokaklara.
Mezar taşlarımıza basa basa, devleri yönetenler gizli emellerle,
Başlarımızı ezmek,
Kanlarımızı emmek istediler.
Amerikan üsleri kaldırılsın dedik, sokak ortasında sorgusuz sualsiz vurdular.
Yirmi iki yaşlarındaydık öldürüldüğümüzde ey halkım, unutma bizi.
Yabancı petrol şirketlerine karşı devletimizi savunduk, Komünist dediler.
Ülkemiz bağımsız değil dedik, kelepçeyle geldiler üstümüze.
Kurtuluş Savaşı'nda emperyalizme karşı dalgalandırdığımız
Bayrağımızı daha da dik tutabilmekti çabamız.
Bir kez dinlemediler bizi.
Bir kez anlamak istemediler.

Vurulduk ey halkım, unutma bizi.

Henüz çocukluğumuzu bile yaşamamıştık.
Bir kadın eline değmemişti ellerimiz.
Bir sevgiliden mektup bile almamıştık daha
Bir gece sabaha karşı, pranga vurulmuş ellerimiz ve ayaklarımızla çıkarıldık idam sehpalarına.
Herkes tanıktır ki korkmadık. İçimiz titremedi hiç.
Mezar toprağı gibi taptaze,
Mezar taşı gibi dimdik boynumuzu uzattık yağlı kementlere.

Asıldık ey halkım, unutma bizi.

Bizi öldürenler, bizi asanlar, bizi sokak ortasında vuranlar,
Ağabeyimiz, babamız yaşındaydılar.
Ya bu düzenin kirli çarklarına ortak olmuşlardı, ya da susmuşlardı bütün olan bitenlere.

Öfkelerini bir gün bile karşısındakilere
Bağırmamış insanların gözleri önünde öldürüldük.

Hukuk adına, özgürlük adına, demokrasi adına.
Batı uygarlığı adına, bizleri bir şafak vakti ipe çektiler.
Korkmadan öldürüldük ey halkım, unutma bizi.
Bir gün mezarlarımızda güller açacak
Ey halkım, unutma bizi.
Bir gün sesimiz, hepinizin kulaklarında yankılanacak
Ey halkım unutma bizi.
Özgürlüğe adanmış bir top çiçek gibiyiz
Simdi hep birlikteyiz

Ey halkım, unutma bizi.

Uğur Mumcu

Hain tuzaklarda kan uykularda
Vurulduk ey halkım unutma bizi
İşkenceler için tahta çarmıha gerildik
Ey halkım unutma bizi

Zulüm sığmaz iken köye şehire
Bize mezar oldu kan kızıldere
Yavuklu yerine çıplak mavzere
Serildik ey halkım unutma bizi

Her seher vaktinde kan akışında
Kızıl güller açar dağlar başında
Faşist namluların her kurşununda
Vurulduk ey halkım unutma bizi

Selda Bağcan : Vurulduk Ey Halkım Unutma Bizi

27 Kasım 2016 Pazar

Selda Bağcan : Bu Hayat Böyle mi Olur


Bu hayat böyle mi olur? 
Düşen hep yerde mi kalır? 
Gün olur belin doğrulur, 
Kim n'olacak belli mi olur oy. 

Hayat denen sonsuzluğun, 
Karşısında bir çocuğuz. 
Düşe kalka büyürken, 
Kalkamayız bir çoğumuz. 

Bu hayat böyle mi olur? 
Düşen hep yerde mi kalır?
Gün olur belin doğrulur, 
Kim n'olacak belli mi olur oy. 

Ama bitmez yolculuklar, 
Belki biraz canın yanar. 
Düştüğün yerde doğrulup, 
Başlar yine ilk adımlar. 

Bu hayat böyle mi olur? 
Düşen hep yerde mi kalır? 
Gün olur belin doğrulur, 
Kim no'lacak belli mi olur oy.

26 Kasım 2016 Cumartesi

Selda Bağcan : Sana Geldim Can Hüseyin


Kerbela’yı adım adım yürüdüm
Yürüdüm... Yürüdüm...
Dost yürüdüm
Sana geldim can Hüseyin
Merhaba...Merhaba...Merhaba...
Dost Merhaba

Su içmedim yudum yudum 
Kurudum... Kurudum..Kurudum...
Dost kurudum
Sana geldim can Hüseyin 
Merhaba... Merhaba... Merhaba...
Dost Merhaba

Ben düşmüşüm şu alemin 
Derdine..Derdine...Derdine...
Dost derdine
Canım kurban erenlerin 
Yoluna...Yoluna...Yoluna
Dost yoluna
Gözlerimden su getirdin 
Gönlüne .. Gönlüne.. Gönlüne 
Dost gönlüne
Sana geldim can Hüseyin 
Merhaba..Merhaba...Merhaba..
Dost merhaba

Ferman baba yalvarıyor
Allah'a... Allah'a ...Allah'a
Dost, Allah'a
Giden canlar geri gelmez
Bir daha..Bir daha..Bir daha..
Dost Bir daha 
Ben bilirim suçum yoktur
Vallaha..Vallaha..Vallaha..
Dost Vallaha
Sana geldim can Hüseyin 
Merhaba..Merhaba...Merhaba..
Dost Merhaba

22 Kasım 2016 Salı

Selda Bağcan : Yürüyorum Dikenlerin Üstünde


Yürüyorum Dikenlerin Üstünde

Karanlık bir gece yol görünmüyor
Yürüyorum dikenlerin üstünde
Kara çalı bana aman vermiyor
Yürüyorum dikenlerin üstünde

Güneş erken doğup şafak sökmüyor
Gökteki bulutu söküp atmıyor
Ay karanlık güneş ışık tutmuyor
Yürüyorum dikenlerin üstünde

Sonlanmadı menzil ile durağım
Belki çok yakınım belki ırağım
Yaralandı parça parça ayağım
Yürüyorum dikenlerin üstünde

Yavaş yavaş ilerlerken kaplani
Benim ile yola çıkanlar hani
Geri dönsem taşa tutar el beni
Yürüyorum dikenlerin üstünde

Hasan Kaplani
Yozgat

20 Kasım 2016 Pazar

Selda Bağcan : Felek Çakmağını Üstüme Çaktı


Felek çakmağını üstüme çaktı
Beni bir onulmaz derde bıraktı
Vücudum şehrini odlara yaktı
Yandım ataşına su leyli leyli

Felek çakmağını eyledi çengel
Yare gidem dedim koymuyor engel
Ölürsem kabrime sevdiğim sen gel
Gözün yaşı ile yu leyli leyli

Her an dilimizde dostun kelamı
Uğra dost köyüne eyle selamı
Tenhada görürsen Emrah cananı
Daim ezberimde o leyli leyli

13 Kasım 2016 Pazar

Selda : Ağladım Anne


Hedefim insandı, vur emri geldi 
Ellerim titredi, ağladım anne 
Bir sağıma baktım bir de sol yanıma 
Yüreğim sızladı, ağladım anne 

Gecenin yarısı, dağın başında 
Siperde beklerken, ayışığında 
Hedef oldu, durdu karşımda 
Yüzümü çevirdim, ağladım anne 

Yolun karşısında, yakın yerdeydi 
Gördüğüm kadar, genç de biriydi
Bir taşın dibinden, kalktı yürüdü 
Ardı sıra baktım, ağladım anne 

Onun da yolunu, bekleyen vardır 
Anası babası, sevdiği vardır 
Belki de yubvası, yavrusu vardır 
Kıymadım vurmaya, ağladım anne 

O da benim gibi, emir kuluydu 
Belli memleketi, güney doğuydu 
Bilmem ki oda beni,vururmuydu 
Ben ona kıymadım ,ağladım anne

29 Ekim 2016 Cumartesi

Selda Bağcan : Canımı Yakanlar Baktı Dumana


hasretime hasret kattın, hasrete
incinsek te incitmeyiz, zulm ile
geldik size dikensiz, bir gül ile
can veririz, can almayız, biz canız

akarsular ile (dost dost) coştum, cağladım*
hasret ile yandım (yandım yandım), ağladım*
nice canlar ile (dost dost) kül oldum, öldüm
can veririz, can almayız, hey dost biz canız

pirimi asanlar, doymadı kana
canımı yakanlar, baktı dumana
zulüm yapmaz, insan insana
can veririz, can almayız, biz canız

nesimiler ölmez gafil, aldandın*
mazlumlar ardından gelmez mi sandın*
akarsu'lar coştu, birden bulandın
can veririz, can almayız, biz canız

canımı yaktınız (hey dost), kanlı sivasta
gülemem, ağlarım (hey dost), şu gönlüm yasta
canım feda olsun (hey dost), pir sultan dosta
can veririz, can almayız (hey dost), biz canız

bizi yakıp, duman duman, baktınız
yetmedi mi, bir de alkış tuttunuz
sonra birer masum olup çıktınız
can veririz, can almayız, biz canız

23 Ekim 2016 Pazar

Selda Bağcan'ın Biyografisi

Selda Bağcan, 1948 yılında Muğla’nın merkez ilçesi Menteşe’de doğmuştur.
Annesi öğretmen, babası veteriner hekimdir.
Daha bir yaşına gelmeden anne babası Van’a tayin oldu.
Erkek kardeşi vardır.Öğrencilik yılları Ankara’da geçti.
10 yaşında gitar çalmayı öğrendi.
Ankara Üniversitesi Fen Fakültesinde Fizik Mühendisliği bölümünden 1971 yılında mezun oldu.
Üniversite son sınıfta iken amatörce müzik yapmaya başladı.
Erkan Özerman sayesinde O yıl yaptığı ilk iki 45’lik plağı iyi iş yapınca profesyonel olarak müzik hayatına başladı.
O tarihten itibaren yurt içi ve yurt dışında sayısız konserler verdi.
1972 yılında Dış İşleri Bakanlığının görevlendirmesiyle Bulgaristan'daki ALTIN ORFE (Golden Orfeus) festivalinde Türkiye'yi temsil etti.
İlk defa 1973 yılında batı Avrupa turnesini gerçekleştiren Selda Bağcan, 17 adet 45’lik plak çıkardı.
1979 ve 1980 yıllarında Cumhuriyet Halk Partisi (CHP)nin yurt dışı Demokratik kitle örgütü olan HDF (Halkçı - Devrimci Federasyonu) ile dayanışma içindeki SPD (Alman Sosyal Demokrat Parti) nin katkılarıyla Batı Avrupada çeşitli festivallere katıldı.
1980 ve 1987 yılları arasında pasaport verilmeyen sanatçı 1981 ve 1984 yılları arasında şarkılarından dolayı üç kez Metris Askeri Ceza ve Tutukevinde hapse girdi.
1986 yılında Peter Gabriel'in desteklediği The Womad Foundation (Word Of Music And Dance) Festivalinden davet aldığında pasaportu olmadığı için gidemedi.
Fakat festival komitesi Selda Bağcan’nın bir şarkısına festival plağında yer verdi.
Tüm dünya radyolarında çalınan festival plağındaki türküsünün beğenilmesiyle birçok ülkeden konser davetleri aldı.
1987 yılında Womad Vakfı'nın ısrarlarıyla pasaport alabildi. Ardından o yıl 13 Haziran Rotterdam Sanat Festivali (Poetry), 19 Haziran Womad ve Glastonbury Festivali, 20 Haziran Jubile Gardens (London), 25 Haziran Eurls Court (London), 26 Haziran Capital Radio Festivali konserlerini yaptı. 1988 de dört ay süren Batı Avrupa turnesinden sonra,1989 ve 1990’lı yıllarda Belediyelerin kültür ve sanat hizmetlerinin davetlisi olarak kent festivallerinin yüzbin kişilik seyirci kitlesine hitap etti.
Bu konserlerin en büyük özelliği biletlerinin ücretsiz ve halka açık olmasıydı.
1990 yılında Hollanda'dan Rasa Organition (Interkultureel Centrum)'un davetlisi olarak Utrech, Nijmegen, Tilburg şehirlerinde ve Yugoslavya'daki Prizren ve Priştine şehirlerinde konserler verdi.
Aynı yıl dört kez İsrail'e giden şarkıcı Acco Festivalinde "Khan-el Umdan" adlı Osmanlı kalesinde ve Ehal Hatarbut konser salonunda iki ayrı konser ve iki ayrı televizyon programı yaptı. Ve Danimarka'nın Argus şehrindeki esintiler isimli festivale katıldı.
2000 yılında KÖLN ARENA’da AABF’nın (Avrupa Alevi Birlikleri Federasyonu) gerçekleştirdiği konserde yer aldı.
Bu konser aynı anda aynı sahnede 2167 sanatçı olması nedeni ile GUİNESS rekorlar kitabına girdi. 2002 yılında Kudüs festivaline katıldı.
1976 yılında seslendirdiği ANADOLU FOLK ROCK tarzındaki türküleri ihtiva eden Türkülerimiz II adlı LP si Londra merkezli bir yapım firması tarafından
Lp ve CD olarak tüm dünyada satışa çıktı.
Tarz olarak protest müziği benimseyen Selda Bağcan, kendi bestelediği şarkıları söylemeyi tercih ederken, bin yıllık anonim halk türkülerini çağdaş bir üslupla yorumlamasıyla da tanınıyor.
Kendisini Türk insanının acılı sesi olarak nitelendiren sanatçı, halen İstanbul'da ikamet etmekte ve sahibi olduğu MAJÖR MÜZİK YAPIM şirketinin yöneticiliğini yapmaktadır.
1992 yılında çıkan “Ziller ve İpler” albümündeki “Ziller ve İpler” şarkısının sözleri Aysel Gürel’e aittir:
Selda Bağcan, 2000 yılında konser vermek üzere Antakya'ya giderken trafik kazası geçirerek ağır yaralandı ve uzun süre tedavi gördü.
Bedeninin birçok yerinde kırıklar oluşan Selda Bağcan, uzun süre çelik iskelet yardımıyla yürümek zorunda kaldı.
2012 yılında Londra Olimpiyatları kapsamında düzenlenen Meltdown Festivali'nde sahneye çıktı.
1971 yılında “Adaletin Bu Mu Dünya” adlı sinema filminde Önder Somer, Süheyl Eğriboz ile oynarken Selda Bağcan’ı Jeyan Mahfi Tözüm seslendirmiştir.
1972 yılında “Afacan Harika Çocuk” adlı sinema filminde Sadri Alışık, Menderes Utku, Zeynep Aksu, Nubar Terziyan, Murat Soydan, Nedret Güvenç,
Hulusi Kentmen, Aliye Rona, Feridun Çölgeçen, Mürüvvet Sim, Kayhan Yıldızoğlu ile beraber rol aldı.
1992 yılında Aytaç Arman, Halil Ergün, Levent Ülgen, Şerif Sezer’in oynadığı “Kurşun Adres Sormaz” sinema filminin müziklerini yapmıştır.