Biyografi etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Biyografi etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

25 Ekim 2016 Salı

Aşık Veysel'in Biyografisi

Aşık geleneğinin ülkemizdeki son temsilcilerinden birisi olarak anılan Türk Halk Ozanı. Saz ve bağlamanın en büyük isimlerinden birisi olan Aşık Veysel, diğer ozanların eserlerini seslendirmek dışında, kendi yazdığı şiir ve şarkıları da saz eşliğinde okuması ile tanınmaktadır. Hayatının büyük bir kısmını kör olarak geçiren Veysel, şarkılarında ölüm temasını bolca işlemiştir. 
Aşık Veysel Şatıroğlu25 Ekim 1884 tarihinde, Ahmet ve Gülizar çiftinin çocuğu olarak, ŞarkışlaSivas’da dünyaya geldi. Ailesinin kendisinden önce doğan iki kızını kaybetmesine yol açan çiçek hastalığı, Aşık Veysel’i de vurdu ve henüz yedi yaşındayken sol gözünü kaybetti. Geçirdiği talihsiz bir kaza sonucunda sağ gözünü de kaybeden Veysel, babasının hediyesi olan bir saz sayesinde, henüz genç yaşlarda müziğe başladı.
Babasının yakın bir arkadaşı olan Aşık Ala tarafından eğitilen Aşık Veysel, Pir Sultan AbdalKaracaoğlanDertli gibi büyük halk ozanlarının eserlerini burada öğrendi.
Aşık Veysel 20 yaşındayken, I. Dünya Savaşı’nın başlaması üzeşları cepheye gidince, genç ozan yalnız kaldı. Bu süre içerisinde tek arkadaşı sazı olan ama şair, kendisini iyice müziğe verdi. Savaşın sona ermesinin ardından Esma adlı bir kadınla evlendirilen Veysel, bu evlilikten iki çocuk sahibi oldu. Fakat oğlu henüz on günlükken hayata gözerini yumdu. Esma’nın başka bir adama kaçmasının ardından henüz altı aylık kızı ile baş başa kalan Veysel, henüz çok genç yaşlardayken bu kızını da kaybetmenin acısını yaşadı.
1930’ların başında, Sivas’da edebiyat öğretmeni olarak görev yapan Ahmet Kutsi Tecer ile tanıştı. Tecer, Folk edebiyatının hak ettiği değere gelmesi ve folk eserlerinin kaybolmaması için uğraşıyordu; Veysel’in eserlerini de ilk defa kaleme alan kişi o oldu.
Her konuşmasında kendisine olan sevgi ve bağlılığını belirttiği Mustafa Kemal ATATÜRK ile tanışmak için Ankara’ya giden Aşık Veysel, bu isteğini hiçbir zaman gerçekleştirme fırsatı bulamadı, fakat Ankara’da ilk defa radroya çıkarak eserlerini ülke ile paylaşma fırsatı buldu. Her ne kadar Atatürk ile tanışma fırsatı bulamamış olsa da, Atatürk’ün vefatının ardından yazdığı ağıt ile, kendisine olan sevgisini gösterme fırsatı buldu.
Ahmet Kutsi Tecer tarafından davet edildiği Köy Enstütüleri’nde saz hocası olarak görev yapan Veysel, Arifiye, Çifteler, Kastamonu ve Akpınar’da eğitim verdi. 1965 yılında, T.B.M.M. tarafından müziğe katkılardan dolayı kendisine maaş bağlandı.
Aşık Veysel, 21 Mart 1973 tarihinde, doğduğu köy olan ŞarkışlaSivas’da hayata gözlerini yum
Aşık Veysel’in eserleri, ünlü A.B.D.’li gitarist Joe Satriani’den Türk metal grubu Pentagram’a kadar pek çok ünlü müzisyen ve gruba ilham kaynağı olmuş, eserleri bu müzisyenler tarafından albümlerinde kullanılmıştır.

Kaynak:Biyografi.info

24 Ekim 2016 Pazartesi

Zeynep Cihan'ın Biyografisi


Ses sanatçısı.
Eğitim Durumu: Lise
Sanatsal Yaşamı:
Bircan Pullukçuoğlu, Coşkun Güla, İhsan Öztürk ve Şinasi Cihan'dan Türk halk müziği dersleri aldı.
TRT Halk Müziği Gençlik Korosu elemanı olarak koronun çalışmalarına katıldı.
Ayrıca "İstisna Akitli Sanatçı" olarak TRT'de çalıştı.
"Türkü Pınarı" adlı televizyon programının sunuculuğunu yaptı.

Zara'nın Biyografisi


Gerçek adı Neşe Yılmaz olan Zara, 15 Ocak 1976 tarihinde İstanbul’da doğdu.
Çocukluğu İstanbul Üsküdar' da geçti. Aslen Adıyaman Kâhta’lıdır.
Babasının adı Kemal; annesinin adı Hatice’dir.
Bahar ve Mesut adında kardeşleri var.
İlkokulu Sosyal Meskenler İlkokulu'nda okudu.
Üsküdar Cumhuriyet Lisesinden mezun oldu. Yüksek eğitimini İstanbul Teknik Üniversitesi Türk Musikisi Devlet Konservatuarı Şan Eğitim Bölümünde tamamladı.
Çocukluk yıllarında "Neşecik" adı ile sekiz albüm çıkarmıştır. Daha sonra adını “Neşe Zara Yılmaz” Yaptırmıştır.
1991 yılında Milliyet Gazetesi'nin açmış olduğu liseler arası Müzik ve Halk Oyunları yarışmasında "Türk Halk Müziği Kız Solist" dalında Türkiye birincisi oldu. Aynı yarışmaya 1993 yılında tekrar katılarak tekrar birincilik kazandı.
1996 yılında TRT'nin açmış olduğu "Yetişmiş Ses Sanatçısı" sınavını kazanarak "TRT Türk Halk Müziği Akitli Ses Sanatçısı" ünvanıyla göreve başladı.
1997 yılında Atatürk Kültür Merkezi'nde sahnelenen "Yunus Emre Müzikali"nde Yunus Emre'nin sevdiği kız Amber rolüyle ve solist olarak görev aldı.
Konservatuara başlamadan önceki yıllarda amatör olarak Türk Sanat Müziği, Batı Müziği tarzlarında birçok konser verdi.
1998 yılında ilk albümü "AVUNTU" adlı albümü piyasaya sunuldu. Albümle Magazin Gazetecilerinin "Yılın Umut Veren Kadın Sanatçısı" ödülüne layık görüldü.
Kral TV ve MGD gibi saygın birçok organizasyonların ödülleri ile birlikte, 4 yıl üst üste 2000/2001/2002/2003 en iyi Türk Haltın Kelebek ödüllerini aldı.
2007 yılında kendi müzik şirketi “ZR Müzik”i kurdu.
2009 ile 2011 yılları arasında Oktay Kaynarca ile birlikte sundukları Salı Sefası adlı müzik-eğlence programı, tv8 kanalında iki sezon boyunca yayınlanmıştır.
Zara müzikten farklı olarak ayrıca “Eylül Fırtınası” ve “Deli Yürek-Boomerang Cehennemi” isimli sinema filmlerinde oyunculuğunu sergilemiştir.
TRT’de “Zamanı Geldi” isimli programın sunuculuğunu yaptı. 2006 yılının Ramazan ayında ATV’de “Tanrı Misafiri” adlı sahur programında ünlü konukların evlerinden canlı olarak yayını gerçekleştirdi.
“Türkünü Söyle” isimli yarışmada jüri üyeliği yaptı.
Zara, 2002 yılında plakçı İskender Ulus ile evlenip, 2007 yılında boşandı.
Zara, 13 Mart 2012 tarihinde Akif Beki ile evlendi. Dila adında bir kız çocuğu vardır.

Albümleri :


1998 - Avuntu 
2000 - Boyut 
2002 - Misafir 
2003 - Özlenenler
2005 - Zamanı Geldi 
2005 - Bülbül-i Şeyda 
2008 - Bahar 
2011 –Hazine
2012 - ZARA&İstanbul Flamenko 5'lisi

Neşecik adı ile çıkan albümleri :


Canım Askerim - Acı Gerçekler
Gurbet (Ağla Sevgilim)
Alın Yazım - Çek Kara Tren (1991)
Acımasız Dünya (1991)
Garibim
Taptığım Allah Sevdiğim Sensin
Yaşamak Bu Değil
Eyvahlar Olsun (1986)

Filmleri :


2008 2009 - İpsiz Recep (Tv dizisi)
2003 - Gelin (Tv dizisi) 
Eylül Fırtınası
2001 - Deli Yürek-Boomerang Cehennemi

Televizyon Proğramları :


2009-2011 - Salı Sefası - tv8
2006 - Tanrı Misafiri - atv 
2005-2006 - Zamanı Geldi - TRT 1

Yıldız Ayhan'ın Biyografisi



1938 Ankara doğumlu. 1956 yılında ses sanatçısı olarak Ankara Radyosuna girdi.
Eşi Ahmet Gazi Ayhan'la birlikte yurt içi, yurt dışı bir çok konsere katıldı.
Türkülerimizin halka ulaşmasında, kendine özgü sesiyle önemli katkılarda bulundu.
1979 yılında İstanbul Radyosuna geçti. 1999 yılında emekli oldu.
Nurdan ve Özlem adlı iki kız ve dört torunu var.

Yıldıray Çınar'ın Biyografisi


1940 yılında Samsun’da doğdu. Babası, halk tarzında güfte yazarı imiş, oğlunun da müzikle uğraşmasını istermiş, en büyük ideali de oğlunun, oturdukları Samsun 19 Mayıs Mahallesinin camiinden ezan okumasıymış.
Yıldıray ÇINAR, İlkokul 2. sınıfta saz çalmaya başlar, ilk konserini ilkokul bitiminde verir.
Daha sonra sanat enstitüsüne başlar. Okuldaki müsamerelerde konserler verir. Bu arada da saz yapmaya başlar okulun marangozhanesinde.
İkinci sınıfta ilk sazını yapar. Samsun'lu saz yapım ustası Ömer SİNOP'un yanında bir süre çalışır.
Bu sıralarda her delikanlı gibi aşık olur Yıldıray ÇINAR ve sevdiği bu kız yüzünden Samsun’dan ayrılarak İstanbul’a gelir.
İstanbul'a geldiği tarih 1957'dir ve ilk işi yaşını büyütmek olur.
O yıllarda devre kaybı gidenleri ''ceza olsun'' diye en uzun süreli vatani görev olan bahriye sınıfına vermektedirler. 
Yıldıray ÇINAR da yaşını büyütünce devre kaybı gider ve askerliğini bahriyeli olarak yapar. Kendini çok sevdirir.
Bu sıralarda görev yaptığı Gölcük'te Deniz Fabrikaları Genel Müdürlüğünü Erkut TAÇKIN’ın babası Namık TAÇKIN Paşa yapmaktadır.
Namık TAÇKIN Paşa çok sever bu türkücü genci. Zaten bu sıralarda Erkut TAÇKIN'da yeni yeni müziğe merak sarmıştır.
Yıldıray ÇINAR'la birlikte müzik çalışmaları yaparlar.
Çalıştıkları müzik türleri ayrıdır fakat ikisi kafa kafaya vererek Orduevinde konserler düzenlerler.Namık Paşanın da yardımları çok büyüktür.
Bir seferinde, zamanın Demokrat Parti Milletvekili Ethem MENDERES, SEKA Kağıt Fabrikasına ziyarette bulununca,
Namık Paşa, burada bir gece tertipleme görevini Yıldıray ÇINAR'a verir.
Bu Yıldıray Çınar için büyük bir başarı olur. Daha sonra, Başbakan Adnan MENDERES İspanya gezisine çıkar.
Geziye çıktığı Giresun ve Gemlik adlı muhriplerden birinde de Yıldıray ÇINAR bulunmaktadır.Bu göreve özel izinle getirilmiştir.

Görevi ise, aralarında telsiz-hoparlör bağlantısı bulunan iki muhripteki erlere moral vermektir.
Bu gezi sırasında. Başbakan ona ''hiç radyoyu denedin mi'' diye sorar.
Denememiştir, fakat askerde bulunduğu üç yıl içinde kendini radyo imtihanlarına hazırlamıştır.
Vatani görev biter ve Yıldıray ÇINAR tekrar Samsun'a döner.
1959 yılının Mayıs ayında Atatürk’ün Samsun'a çıkışı dolayısıyla Samsun’dan Ankara'ya gönderilir saz çalmak için.
Burada. kendi yaptığı sazla kendi bestesini okur.. “Yare Pazen Biçemedim” adlı beste çok tutulur.
Samsun'a döner ancak bir iş kurması gerektiğine karar verir.
Mandolin.gitar bağlama tamir ve satışı yapan bir dükkan açar, ayrıca saz dersleri de verir. 
Yıl 1960, İstanbul radyosunda imtihan açılmıştır. Fakat bu imtihan profesyoneller için olduğundan ÇINAR bazı eksiklikleri olduğunu görür.

Zaten sınavı da kazanamamıştır. Tekrar dükkanına döner. Profesyonel olabilmek için, 1962 yılına kadar Osman ÖZDENKÇİ’den ders almaya devam eder.
1962 yılında Ankara Radyosu’nda açılan sınavı kazanır. Ankara Radyosu’nun ve Türkiye’nin en sevilen sanatçılarından biri olur.
Hayalleri gerçek olmuştur. İlk sahneye 1965 yılında Güney Park Gazinosunda çıkar. İlk turnesini de aynı yıl yapar.
Radyo programları ve gazino çalışmalarının yanı sıra 'Aman Dünya Ne Dar İmiş' filmini çevirir. Film çalışmalarına aralıksız devam eder.
Radyo programları, yurtdışı turneleri, plak ve film çalışmalarını bir arada 1980-85‘lere kadar devam ettirir.
1985-1990’lardan itibaren yalnızca film çalışmalarına ağırlık verir ve son yıllarda ise hiçbir faaliyet ve çalışma içerinde olmadığı görülür.
Bu güne kadar yaklaşık 40‘a yakın film çevirmiştir.
1969 yılında Şirvan ve Sarı Kurdelem Sarı, 1970 yılında Cemo, Çarşambayı Sel Aldı, 1971 yılında Elvan ve Allı Turnam, l974-Emrah, 1977-Eşref, 1983-Çoban Yıldızı, 1986-Suçlu Kim, 1989-Tecelli çevirdiği filmlerinin bazılarıdır. İlk TV programına 1968 yılında çıkar.
Seyrek de olsa sonraki yıllarda TV programlarına çıkmıştır.
Kendi halinde ve sessizlikten hoşlanan bir yapıya sahip olduğundan, genellikle medyada yer almamış,ortalıkta pek görünmemiştir.
Tüm sevenlerinden ve hayranlarından uzaklaşmış ve hayallerde bir ünlü Yıldıray ÇINAR olarak yaşamını sürdürmüştür.
Samsun Ondokuz Mayıs Üniversitesi (OMÜ) Tıp Fakültesi Hastanesinde ilerleyici bir sinir sistemi hastalığı olan ALS (Amyotrophic Lateral Sclerosis) tedavisi gören Yıldıray Çınar (68), 29 Mayıs 2007 sabaha karşı hayatını kaybetmiştir.


Volkan Konak'ın Biyografisi


Annesi, bir erkek çocuğun ardından beş kız doğurduktan sonra tekrar hamile kaldığında, tipik Karadenizli bakışıyla "nasılsa bu da kız olacak, aldırayım" der ve doktora gider.
Ancak doktor "Üzülme abla, 300 liraya alırım" deyince sinirlenir: "Ya geç ordan, 300 liraya doğurur da büyütürüm oni. " Böylece doğabilir Volkan Konak; 1967 yılının 27 Şubat günü. Saynur ve Demirağa lakaplı Cevat Konak’ın son çocuğu ve hayatı boyunca, doktor 200 lira dese, bu dünyaya gelmeyeceğinin bilincinde olarak, zaman zaman da "Ee, ben 300 liralık adamım" diyerek.
Trabzon’un Maçka ilçesinin, değiştirilen Rumca adıyla Hacevera (Yeşilyurt) köyüdür doğduğu yer.
Dolayısıyla hem genlerinden, hem yetiştirilişinden, Kuzeylidir.
Sürmene bıçağı gibi keskin, köşeli, hiçbir zaman yuvarlak bir çakıltaşı olmayacağını bilen bir Kuzeyli.
İlçeye üç dört kilometre yürümekle ulaşılan yüksekçe bir köyde doğup büyümesine rağmen, Karayolları’nda işçi olan babası, çocuklarının yarın bir gün okumaya ya da çalışmaya şehre gideceklerini düşünerek verir ilk eğitimini.
Dolayısıyla, babasının kavalye niyetine eline tutuşturduğu sandalyeyle, horondan önce "vals" öğrenir.
Gaz lambasında Fakir Baykurt’lar, Yaşar Kemal’ler okunur evde. Tabii bir de Nazım Hikmet’ler...
Tüm Maçka gibi onun ailesi de yüzde 98 okur yazarlık oranı ve ağır CHP’liliğiyle bilinir.
Ama sonuç olarak Karadenizli'dirler; Temel’le Dursun’un, bir de Fadime’nin memleketi...
Yıllar sonra bir gün kız arkadaşı yükselen burcunu öğrenmek ister. Bunun için doğduğu saati bilmesi gerekir.
"Tek sosyal aktivitesi çocuk doğurmak" olan annesine sorduğunda aldığı cevap şu olur: "Uşağum saatini hatırlamayrım ama çok kar yağmişti!"
ULA UŞAĞUM, KORKARIM RAKI İÇEYSİNUZ En küçük ve beş kızdan sonra doğan erkek olduğu için anne-babasının şımarttığı bir çocuktur.
Ama yine de ailenin 14 ineği kadar değil. Yazın okul biter bitmez ailecek yaylaya çıkarlar ve o da diğer kardeşleri gibi, beş yaşından liseyi bitirene kadar çayırlarda inek başı bekler.Annesi önce inekleri besler, sonra onları. İneklerini o kadar sever ki, onlarla konuşur. Yaşlandığında sadece bir inek ve bir buzağıyla kalmış, onlar da gidince, duvara fotoğraflarını asmış, ortalarına da Almanya’da olan büyük oğlunun fotoğrafını yerleştirmiştir.
Yaylada tek eğlenceleri, ağaçlara çıkıp şarkı türkü söylemektir. Halaları, teyzesi, ablaları, babası hepsi yeteneklidir
Ancak o zamanlar yöre türkülerine fazla meraklı değildir; radyodan dinlediği zeybekler, Azeri türküler, Türk Sanat Müziği parçaları ilgisini çeker.
Yorucudur yayla günleri; ama onun deyimiyle "rüzgarla hür yaşamış, özgürce şarkılarını söylemiş", doğal beslenip büyümüştür.
Ailesi de epeyce eğlencelidir. Bir gece yayladaki ilkel evin arka odasında mısır püskülünden yaptıkları sigaraları tüttürürken, babaanneleri açar kapıyı.
Dumandan gözün gözü görmediğini fark edince şöyle bağırır: "Ula uşaklar korkarım rakı içeysinuz!" Ailesi eğlenceli ve ilginçtir.
Dedesi Neşat Karahasanoğlu, "İsmet İnönü’nün kankası", ilk milli eğitim müdürlerinden ve Maçka’nın 16 yıl belediye başkanlığını yapmış kişidir.
Haftasonları Zigana Dağı’nda torunlarına Lorca şiirleri okumuştur, Fransızca. Karısının tabutunu sabit kalemlerle yazdığı şiirlerle doldurmuştur.
Ablası Nuran Bahçekapılı, kendi çapında bir ozandır; her şeyin maniyle anlatıldığı o yerde bir sürü destan yazmıştır.
Volkan Konak’ın en çok ses getiren parçalarından biri olan Cerrahpaşa’nın sözleri de ona aittir, şimdi son albümde yeralan,
Kazım Koyuncu’ya adanmış Gardaş da... Maçkalı, "Bu dünyadan hayır yok/ Öteki de şüpheli" diyen insandır.
Dedesi bir gün, ilçeye imam dayanmadığını fark edince Ankara’ya giderek bakanlıktan imam kadrosu çıkarır.
Ahaliyi toplayıp bildirirken, geçici olarak imamlık yapan Ali Osman Çavuş itiraz eder; "Reis bey, iyi ettin de eksik ettin." Niye, diye sorar dedesi. 
"E bir de cemaat kadrosu getirecektin" cevabı alır. Volkan ilkokulu bitirdiğinde, köyden Maçka’nın içine taşınırlar. Liseyi orada bitirir.
Onun kaderini belirleyen, lisedeki müzik öğretmeni Nurdan Tipi olur.
Babasını ikna eder, onu alıp ilk kez adım attığı İstanbul’a getirir ve aylarca çalıştırarak
İTÜ Türk Müziği Devlet Konservatuvarı Halk Müziği bölümüne çok iyi bir dereceyle girmesini sağlar.
1987 yılında, İTÜ Sosyal Bilimler’de mastıra başladığında, Maçka’da yaptığı derleme çalışmalarından oluşan "Suların Horon Yeri" adlı ilk albümü de piyasaya çıkar.
Aslında amatör bir çalışmadır bu ama çizgisi için önemlidir; çünkü kendi yöresinin müziğine yaptığı ilk yolculuktur.
Konservatuvarda bozlakların, zeybeklerin alıp yürüdüğünü, ama Karadeniz’in olmadığını görmüştür.
Bu biraz da Karadenizlilerin tutuculuğundan kaynaklanır ona göre; sanata fazla önem vermemişlerdir o zamana kadar.
Bu yüzden Türk filmlerini yanlış aksanlı bir dolu Karadenizli doldurmuştur. Zaten onun da Neşet Ertaş gibi "gönül" diyebilmesi mümkün değildir.
Yöre sazlarını, horonu ondan sonra öğrenir. Ama bununla yetinmez; yeni bir şey katmalıdır bu müziğe.
Onun deyimiyle "gökkuşağına yeni bir renk." (dili, biraz "sevgi ve ışık insanları"nın dilidir).
Köy müziğimiz var, bir de kent müziğimiz olmalı, der.Etnik motiflerle dünya enstrümanlarını bir arada kullanarak ve Nazım Hikmet, Sunay Akın, Yaşar Miraç, Ömer Kayaoğlu gibi şairlerin şiirlerini besteleyerek yeni bir tarz yaratmaya çalışır.
Ama Karadeniz’e gider, oranın sanatçı ve aydınlarını toplayarak "icazet" alır önce.
Orhan Gencebay’ın katkılarıyla oluşan Efulim albümü böyle çıkar ve çok beğenilir.
Ardından "Gelir misin Benimle", "Volkanik Parçalar", "Pedaliza", "Şimal Rüzgarı" ve "Maranda" albümleri gelir.
MAÇKA İNCİLİZCESU MAÇKA İSPANYOLCASU Yaptığı, Karadeniz tadında, kesinlikle Maçka şivesiyle ama Karadeniz olmayan bir müziktir; Volkan Konak müziği...
Volkan Konak müziği varsa, bir de Volkan Konak tarzı vardır.
İstanbul Dragos’taki Trabzonspor Tesisleri’nin içinde, kendi işletmesi olan Şimal Bar’da tam 12 yıldır, aralıksız program yapan Konak, bunca yıldır biriktirdiği müdavimleriyle farklı bir ilişki kurar.
Müdavimlerine sunduğu program, bar eğlencesinden çok bir kültür sanat etkinliği gibidir.
Dia gösterileri, şiir okumaları ve şarkı aralarında sahneden sık sık sorular sorular.
"Bugün Latince çalışacağız" deyip Latince bir kelimenin ne olduğunu soran, sonra da "haftaya çalışarak gelin" diyen bir müzisyen.
Dersler bazen Türkiye’nin bir bölgesiyle, bazen kompozisyonla ilgilidir. Bu bara kadınsız girmek, dans etmek, istek yapmak yasaktır.
Ortama uymayan olursa, Konak şarkıyı keser, "Çıkın dışarı kardeşim, şurda bilmem ne pavyon var, oraya gidin" der.
Başka konularda değil ama müzik, edebiyat ve sanat konusunda dinleyicisinden 50 santim yukarıdadır (sahnenin yüksekliği bu kadar).
Yok megaloman değildir, ama kendini önemser. O "dünyaya kuşbakışı bakıp, kuş gibi görmeyenlerden"dir.
Zaten müdavimleri de kendini önemseyen, seçici, kolay alkışlamayan insanlardır. O da onların karşısında mahcup olmamak için dersini çalışır, kendini yeniler, geliştirir. Bütün bunları yaparken derdi, insanların yaşamaya dört elle sarılmasını sağlamaktır; "En son bir ağaca ne zaman sarıldınız, bir solucanla ne zaman sohbet ettiniz?" gibi sorular sorar, baharda patlayan fasulyelerden dem vurur.
Bu, Názım Hikmet felsefesidir ona göre. Fatih Erkoç’la yaptıkları İngilizce düeti kendi barında zaman zaman söyler.
Bir gün Erkoç der ki, "Ben hasbelkader İngilizce bilirim ama seninkini pek anlayamıyorum." Cevabı şu olur: "E benimki Maçka İngilizcesi abi.
"Tabii bir de Maçka İspanyolcasıyla söylediği şarkılar vardır ama... Neyse. BABAM ÇERNOBİL’DEN ÖLDÜ DEMİYORUM AMA...
Bir de kavga adamıdır. Asil olmak koşuluyla kavganın gerekliliğine inanan.
Son kavgası, Çernobil kazasının yaydığı radyasyon nedeniyle Karadeniz’de artan kanser vakaları üzerinedir.
Sadece ailesinden babasıyla birlikte yedi kişiyi kanserden kaybetmiş, en son meslektaşı Kazım Koyuncu’dan genç yaşta ayrılınca isyan bayrağını çekmiştir.
Bir yandan Çernobil’in kanser vakalarına etkisi ve devletin bu konuyla ne kadar ilgilendiğine dair raporlar toplarken, bir yandan söylenir:
"Ben babam Çernobil’den öldü demiyorum, ama yüzde 1 etkisi de mi yok? Niye inkar ediyorsun?
Bir araştır, bir tanı-tedavi merkezi aç orada, bir özür dile bari."
Şimdi kafası, içinde yavaş yavaş şekillenen yeni bir düşünceyle dolu: Karadeniz Sineması.
Konunun ilgililerini bir araya getirip bunu organize etmek en büyük dileğidir.
Çünkü bir isyanı da şunadır: "Bizde sadece Temel ve Dursun mu var kardeşim; hiç mi aşk öyküleri yok, devrimci bir hareket yok, hiç mi etnik bir göç,
Kuvayı Milliye olayı yok?" Haklıdır belki ama Karadeniz de Temel ve Dursun’suz olmaz ki...
Ağabeyi bulmaca çözmüştür. Soru: Dört harfli Latince güvercin pisliği. Cevap: "Boku". Üç harfli kutsal ışık: Far. İki harfli bir bağlaç: İp.
İki harfli, başlıca içeceğimiz: Çay (a ile y’yi aynı kareye sokarak)
Şimdi der ki, "Abim için ayrı bulmaca yapmaları lazım, bizim başlıca içeceğimiz su değil ki, çay.
Nara yerine heyt yazmış, Allah’tan bulmaca sekiz harfli dememiş, heeeeyyt yazacaktı demek ki.


Ülkü Beşgül'ün Biyografisi

Ülkü Beşgül, 1939'da Afyonkarahisar'da doğdu.İlköğrenimini bu ilde, ortaöğrenimini Ankara'da tamamladı.

1959'da Ankara Radyosu'nda açılan TSM sınavını kazandı.

4 yıl bu türde çalıştı.1963'te THM Bölümü'ne geçti.1972'de İstanbul Radyosu'na atandı.

O günden bu yana çalışmalarını bu radyoda sürdürüyor.

THM saz sanatçısı Zekai Beşgül'le evli ve iki çocuk annesi.

(İstanbul Radyosu: Anılar, Yaşantılar)


Uğur Mumcu'nun Biyografisi


Aslen, Ankaralı olan Uğur Mumcu22 Ağustos 1942 yılında, babasının memuriyeti dolayısıyla Kırşehir'de,  dört kardeşin üçüncüsü olarak doğdu.
Annesi Nadire Hanım, babası, Tapu Kadastro memuru Hakkı Şinasi Bey'di.
İlk ve orta okulları Ankara’da okuyan Mumcu çok aktif bir öğrenciydi.
Bu hızlı yaşam Hukuk fakültesinde de devam etti.
1961 yılında başladığı Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi'ni 1965 yılında tamamladı.
Bir süre avukatlık yaptı; yabancı dil öğrenmek için İngiltere'ye gitti.
1969-1972 yılları arasında Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi'nde İdare Hukuku Profesörü Tahsin Bekir Balta'nın asistanı olarak çalıştı.
Yazmaya, üniversite öğrenciliği yıllarında, Doğan Avcıoğlu'nun yönetimindeki Yön Dergisinde başlayan Uğur Mumcu,
12 Mart döneminde bir yazısında kullandığı "ordu uyanık olmalı" sözleriyle, "orduya hakaret etmek", "sosyal bir sınıfın öteki sosyal sınıflar üzerinde tahakkümünü kurmak" suçunu işlediği iddasıyla gözaltına alındı.
Uğur Mumcu bu davadan dolayı 7 yıl hapse mahkum edildi. Fakat yargıtayca karar bozuldu ve serbest bırakıldı.
Bu olaydan sonra, Mumcu askerliğini, 1972-74 yılları arasında Ağrı'nın Patnos ilçesinde, resmi tanımıyla "sakıncalı piyade eri" olarak tamamladı.
Patnos'ta, ağır koşullar altında askerliğini yaparken, zaten uzun zamandan beri var olan ülseri yüzünden mide kanaması geçirdi.
İlk yazıları 1962'den itibaren Yön, Türk Solu, Devrim, Ant, KIM v.b. dergilerde yer alan Mumcu'nun, 1968-69-70 yıllarında Akşam, Milliyet, Cumhuriyet gazetelerinde zaman zaman çeşitli konularda inceleme yazıları da yayımlandı.
Köşe yazarlığına 1974 yılında haftalık Yeni Ortam dergisinde başladı.
Daha sonra çalışmaya başladığı Anka Ajansında 1975 yılından itibaren Cumhuriyet'e de köşe yazıları yazdı.
1977 yılından sonra sadece Cumhuriyet için yazmaya başladı. gözlem başlıklı köşesinde 1991 yılının Kasım ayına kadar aralıksız olarak yazdı.
6 Kasım 1991'de İlhan Selçuk ve yaklaşık 80 Cumhuriyet çalışanı ile birlikte gazeteden ayrıldı. Bir süre işsiz kaldı.
1 Şubat - 3 Mayıs 1992 tarihleri arasında Milliyet Gazetesi'nde yazan Mumcu,
Cumhuriyet Gazetesi'ndeki yönetim değişikliği üzerine 7 Mayıs 1992'de Cumhuriyet'e döndü.
Gazetecilik hayatı başarılarla dolu olan Mumcu 24 Ocak 1993 yılında uğradığı bombalı saldırı sonucu öldü.

Tuncel Kurtiz'in Biyografisi


1958 yılından bu yana aktif oyunculuk hayatını devam ettiren ve Türk Sineması’nın en başarılı isimlerinden birisi olan tiyatro, sinema ve dizi oyuncusu, yapımcı, senarist.
Tiyatro kökenli bir oyuncu olan Kurtiz, Dormen Tiyatrosu’nda başladığı oyunculuk kariyerini, 1964 yılında rol aldığı Şeytan’ın Uşakları adlı sinema filmi ile beyaz perdeye taşımış, özellikle son yıllarda rol aldığı T.V. dizileri ile de genç kuşakların beğenisini kazanmıştır.
Tuncel Kurtiz, 1 Şubat 1936 tarihinde İzmit’in Bahçecik nahiyesinde dünyaya geldi.
Babası Hamdi Valâ Kurtiz Selanik doğumlu bir Türk bürokratı, annesi Müfide Kurtiz Boşnaktır.
Sezgin ve Rengin adında iki kardeşi vardır. Bürokrat babasının görevi gereği ilkokulu sekiz farklı şehirde bitirdi. Ortaokulu Edremit’te okudu. 
Yine farklı şehirlerde devam ettiği lise hayatını Haydarpaşa Lisesi’nde sonlandırdı.
Üniversitede kısa bir süre hukuk fakültesinde, daha sonra ise İngiliz filolojisi, felsefe, psikoloji ve sanat tarihi bölümlerinde okudu;ancak hiçbirinden mezun olmadı. İlk işi, İETT’de ışık kontrolörlüğü oldu.
Oyunculuğa tiyatro ile başlayan Kurtiz, ilk olarak 1958 yılında, Haldun Dormen Tiyatrosu’nda sahne aldı.
Yurt içi ve yurt dışında pek çok tiyatroda (A.B.D, Almanya, İsveç, Hollanda vs..) sahne alan başarılı oyuncu,Şeyh Bedrettin Destanı, Keşanlı Ali Destanı, Devr-i Süleyman gibi pek çok tiyatro oyununda rol aldı.
1964 yılında rol aldığı ve Orhan Günşiray’ın yönettiği Şeytan’ın Uşakları adlı sinema filmi ile beyazperdeye adım atan Kurtiz, sinemadan da bir daha kopmadı.
Yılmaz Güney’in Sürü, Umut ve Duvar gibi efsanevi filmlerinin de aralarında yer aldığı 100’e yakın filmde rol aldı.
Türkiye sinema tarihinin diğer klasiklerinden Tunç Okan filmi ‘Otobüs’, Erden Kıral imzalı ‘Kanal’ gibi filmlerde rol aldı.
1981 Antalya Altın Portakal Film Festivali'nde "En İyi Senaryo Ödülü"nü Nurettin Sezer ile kaleme aldığı "Gül Hasan" filminin senaryosuyla kazandı.
12 Eylül 1980 darbesi sonrasında Yılmaz Güney'in ölümüyle memleketine küsüp yurtdışında yaşamaya başladı.
İsveç, ABD ve Almanya'da tiyatro kariyerini başarıyla sürdüren, yabancı tiyatro ve sinema projelerinde yer alarak yeteneğini ispatlayan sanatçı
Türkiye 'ye 90'larda tekrar döndü. Yeşilçam'ın eski solcusu olarak bilinen yapımcı, yönetmen ve oyuncularıyla ilişkilerini sürdürdü.
Tuncer Kurtiz’in genç nesiller tarafından tanınması ise, son yıllarda oynadığı T.V. dizileri sayesinde oldu.
2003 yılında Alacakaranlık, 2006 yılında ise Hacı adlı dizilerde rol alan Kurtiz, özellikle 2007 yılında yayınlanan Asi ve 2009 yılında vizyona giren Ezel adlı dizilerlel adlı dizide canladırdığı Ramiz Dayı karakteri o kadar fazla sevildi ki, adına fan klüpleri kuruldu,filmde seslendirdiği replikler dillerden düşmez oldu.
1979 yılında çekilen sinema filmi Gül Hasan ile yönetmenliği denemiş olan Kurtiz ayrıca Gül Hasan ve Bereketli Topraklar Üzerinde (1980) adlı filmlerin senaryosunu da yazmıştır.
Ekim 2011'de 48. Altın Portakal Film Festivali'nde "Yaşam Boyu Onur Ödülü" verildi
Altın Portakal, Gümüş Ayı ve Altın Böcek ödüllerinin sahibi olan Tuncel Kurtiz, Ezel adlı T.V. dizisinde Ramiz Dayı karakterini canlandırmıştır.
“Muhteşem Yüzyıl” dizisinde ise Şeyhülislam Ebu Suud karakterini canlandırmıştır.
Tuncel Kurtiz, 2010 Yaz döneminde Edremit’in Çamlıbel kasabasında eşi ve kayın biraderi ile birlikte işlettiği Zeytinbağı adlı butik otelden NTV için ‘Tuncel Kurtiz ve Dostları’ başlıklı bir program sundu, BBC’nin ‘Hayat’ adındaki belgeselini seslendirdi. 
Aynı yıl BBC'nin Hayat (Life) belgeselini seslendirmiştir.
Tuncel Kurtiz, Menend Kurtiz ile evli idi. Aslı adında bir kızı ve Mirza adında bir oğlu vardır.
Tuncel Kurtiz, 27 Eylül 2013 tarihinde İstanbul Etiler'deki evinde düşerek başını çarpması sonucu 77 yaşında hayata veda etti.

Ödülleri:


2008 - 15. Altın Koza Film Festivali, Usta Oyunucu Ödülü, 
2008 - İtalya Taormina Film Festivali, Sanat Ödülü,
2008 - Yeşilçam Ödülleri, Yaşamın Kıyısında filmi ile En İyi Yardımcı Erkek Oyuncu Ödülü,
1986 - Berlin Film Festivali, Gümüş Ayı ödülü,
1981 - Antalya Altın Portakal Film Festivali'nde "En İyi Senaryo Ödülü"nü Nurettin Sezer ile "Gül Hasan" filminin senaryosuyla kazandı
1994 - Altın Portakal Festivali, Bir Aşk Uğruna filmi ile en iyi yardımcı erkek oyuncu, 
2011 - 48. Altın Portakal Film Festivali'nde Yaşam Boyu Başarı ödülü

Oynadığı bazı tiyatro oyunları :


1998 - Çok Tuhaf Soruşturma : Ferhan Şensoy - Orta Oyuncular 
1997 - Şeyh Bedrettin : Nazım Hikmet 
1985 - Mahabaratta : Hint Destanı - Peter Brook
1984 - Keşanlı Ali Destanı : Haldun Taner - Berlin Schaubühne Tiyatrosu
1969 - Teneke : Yaşar Kemal
1968 - Kaplan ve Daktilolar - Genar Tiyatrosu
1968 - Samanyolu (oyun) : Karl Wittlinger - Genar Tiyatrosu 
1968 - Devri Süleyman : Aydın Engin - Genar Tiyatrosu 
1967 - Yolcu : Nazım Hikmet - Genar Tiyatrosu 
1964 - Kalbin Sesi - Halkın Gözü : Peter Shaffer - KEnt Oyuncuları 
1963 - Martı : Anton Çehov - Kent Oyuncuları 
1962 - Altın Yumruk : Dormen Tiyatrosu 
1962 - Ayı Masalı : Dormen Tiyatrosu 
1962- Şahane Züğürtler : Dormen Tiyatrosu 
1958 - Zafer Madalyası : Thomas HeggenJoshua Logan - Dormen Tiyatrosu 

Film ve dizileri :


1964 - Şeytanın Uşakları
1965 - Üçünüzü De Mıhlarım
1965 - Son Kuşlar
1965 - Sokakta Kan Vardı
1965 - Sokaklar Yanıyor
1965 - Sayılı Kabadayılar
1965 - Krallar Kralı
1965 - Konyakçı
1965 - Kanlı Meydan
1965 - Haracıma Dokunma
1965 - Güzel Bir Gün İçin
1965 - Büyük Şehrin Kanunu
1965 - Bitmeyen Yol
1965 - Bir Caniye Gönül Verdim
1965 - Ben Öldükçe Yaşarım
1965 - Babasız Yaşayamam
1966 - Ağaların Savaşı
1966- Zehirli Kucak
1966 - Yiğit Yaralı Olur
1966 - Silahların Kanunu
1966 - Silahına Sarılan Adam
1966 - Nikahsızlar
1966 - Kıran Kırana
1966 - Karanlıkta Vuruşanlar
1966 - Kanunsuz Yol
1966 - Kanunsuz Dağlar
1966 - Kanlı Mezar
1966 - Kader Çıkmazı
1966 - Hudutların Kanunu
1966 - Dört Kurşun
1966 - Çirkin Kral
1966 - Çingene
1966 - At Avrat Silah
1967 - Kuduz Recep (Aslan Arkadaşım)
1967 Krallar Ölmez
1967 - Bana Kurşun İşlemez
1970 - Umut
1970 - Tatort
1974 - Otobüs
1977 - Nehir
1978 - Kanal
1978 - Sürü
1979 - Gül Hasan
1979 - Bereketli Topraklar Üzerinde
1981 - Kleiner Mann was tun
1983 - Kalabaliken i Bender
1983 - Duvar
1984 - Turkse Video
1985 - Die Abschiebung
1985 - Vägen till Gyllenblå!
1987 - Den Frusna Leoparden
1986 - Hiuch HaGdi
1987 - Aufbrüche
1988 - Livsfarlig Film
1989 - Noel Baba
1989 - Täcknamn Coq Rouge
1989 - Mahabharata
1990 - Skyddsängeln
1990 - Zeit der Rache
1990 - Die Hallo-Sisters
1992 - Kvällspressen
1993 - Çakalların İzinde
1993 - Korkunun Karanlık Gölgesi
1993 - Ağrı'ya Dönüş
1994 - Bir Aşk Uğruna
1994 - Aşk Ölümden Soğuktur
1995 - Cemile ve Umudun Masalı
1996 - Cemile
1996 - Usta Beni Öldürsene
1996 - Tabutta Rövaşata
1996 - Işıklar Sönmesin
1996 - İstanbul Kanatlarımın Altında
1997 - Gräfin Sophia Hatun
1997 - Çökertme
1997 - Akrebin Yolculuğu
1998 - Vive la mariée... et la libération du Kurdistan
1998 - Hoşçakal Yarın
1999 - Kurtlar Sofrası
2000 - Kumru
2001 - O da Beni Seviyor
2001 - Şellale
2001 - A cavallo della tigre
2003 - Alacakaranlık
2003 - İnat Hikayeleri
2006 - Hacı
2007 - Kara Duvak
2007 - Yaşamın Kıyısında
2007 - Asi
2008 - Jack Hunter and the Lost Treasure of Ugarit
2008 - Lal
2008 - Güz Sancısı
2009 - Kayıp Armağan
2009 - Siyah Beyaz
2009 - 2011 - Ezel
2012 - 2013 - Muhteşem Yüzyıl
2013 - Mutlu Aile Defteri

23 Ekim 2016 Pazar

Tarık Akan'ın Biyografisi

Tarık Akan, Asıl adı Tahsin Tarık Üregil'dir.
13 Aralık 1949 yılında İstanbul'da bir abla ve bir ağabeyden sonra üçüncü çocuk olarak doğdu.Aslen Gümüşhane kökenlidir.
Tarık Akan, subay olan babası Yaşar Bey'in görevi nedeniyle Erzurum Dumlupınar ilkokulunda başladığı ilkokulu Kayseri'de bitirdi, babasının emekliliği ile İstanbul'a, Bakırköy'e geldiler. Orta ve liseyi Bakırköy'de bitirdi.
Yıldız Teknik Üniversitesi, Makine Yüksek Mühendisliği'nde okudu, ardından Gazetecilik Yüksek Okulu'na girdi ve mezun oldu.
Sinemaya geçmeden önce Bakırköy plajlarında cankurtaranlık, sokaklarında ise işportacılık yaptı.
1970 yılında Ses Dergisi'nin açtığı Sinema Artist Yarışması'nı kazanarak 1971'de ilk filmi 'Solan Bir Yaprak Gibi'yle sinemaya geçti ve Tarık Akan adını aldı.
1970-1975 arası Tarık Akan'ın yılda 12 film çektiği dönemdi.
Emel Sayın'la ‘‘Mavi Boncuk’’u,
Hülya Koçyiğit'le ‘‘Sev Kardeşim’’i,
Hale Soygazi ile ‘‘Gece Kuşu Zehra’’yı, ‘‘Hababam Sınıfı’’nı bu yıllarda çekti.
Sonra ‘‘değişirken yok olmayı’’ göze aldı ve mesajı olan filmler yapmaya karar verdi.
Bu kararın ilk ürünü Nehir, onu Cüneyt Arkın'la birlikte oynadığı ‘‘Maden’’, ‘‘Sürü’’, ‘‘Yol’’, ‘‘Kanal’’ gibi filmler izledi.
1979 yılında askerlik görevini yedek subay olarak Denizli'de yaptı.
Tarık Akan, 1991'den beri Bakırköy Taş Mektep'in İlkokulu'nun ortaklarından birisidir.
Aziz Nesin'in vefatından sonra görevini devir alan oğlu Ali Esin'den vakıf başkanlığını devir aldı.
Sinemacılığın kötü gittiği 1975-1980'li yıllarda ticari taksi alarak kiralama sistemi ile ticarete devam etti.
Tarık Akan, 12 Eylül'de 12 yılla yargılanmış ancak 2.5 ay hücre hapsi cezası almıştı.
2002 yılında "Anne kafamda bit var" isimli bir kitap çıkarmıştır. Kitabında 12 Eylül Darbesi'nden sonra yaşadıklarını kaleme aldı.
Yazları fırsat bulduğunda Bodrum Akyarlar'da manço kulüp yanında taştan bir Rum evini restore edip dostlarını da ağırladığı bir yazlık haline getirdi.
2015 yılında akciğer kanserine yakalandı. Tedavilerini olan Tarık Akan, Bodrum'daki evinde yaşamaya devam etti.
16 Eylül 2016 Cuma sabahı akciğer kanseri sebebi ile 67 yaşında yaşama veda etti.

Evlilikleri :

7 Ağustos 1986'da Yasemin Erkut'la evlendi, bu evlilikten Barış Zeki ve ikiz olan Yaşar Özgür'le Özlem adlarında üç çocuğu oldu.
16 Haziran 1989 Haziran'ında eşinden boşandı.
Şimdilerde ise halen balerin Acun Günay'la nikahsız bir beraberlik yaşamaktadır.

Kitapları :

2002 - Anne Kafamda Bit Var"(12 Eylül Anıları)

Ödülleri :

1973 - 1973 Antalya Altın Portakal Film Festivali, En İyi Erkek Oyuncu, “Suçlu” ile Kazandı 
1978 - 1978 Antalya Altın Portakal Film Festivali, En İyi Erkek Oyuncu, “Maden” ile Kazandı 
1980 - Antalya Altın Portakal Film Festivali, En İyi Erkek Oyuncu,”Adak ve Sürü” ile Kazandı 
1982 - Cannes Film Festivali, En İyi Erkek Oyuncu, “Yol” ile Aday
1984 - Antalya Altın Portakal Film Festivali, En İyi Erkek Oyuncu, “Pehlivan”ile Kazandı 
1985 - Berlin Uluslararası Film Festivali, Gümüş Ayı, “Pehlivan” ile Mansiyon 
1989 - Antalya Altın Portakal Film Festivali, En İyi Erkek Oyuncu, “Üçüncü Göz” ile Kazandı
1990 - Antalya Altın Portakal Film Festivali, En İyi Erkek Oyuncu, “Karartma Geceleri” ile Kazandı 
1992 - Adana Altın Koza Film Festivali, En İyi Erkek Oyuncu, “Karartma Geceleri” Kazandı
1996 - Antalya Altın Portakal Film Festivali, Yaşam Boyu Onur Ödülü 
2003 - Antalya Altın Portakal Film Festivali, En İyi Erkek Oyuncu, “Gülüm”ile Kazandı
2006 - Sinema Yazarları Derneği Ödülleri, Onur Ödülü 
2007 - Çağdaş Sinema Oyuncuları Derneği Ödülleri, Sinema Emek Ödülü

Filmleri :

1971 - Emine
1971 - Beyoğlu Güzeli
1971 - Vefasız
1971 - Melek mi, Şeytan mı?
1971 - Solan Bir Yaprak Gibi
1972 - Sisli Hatıralar
1972 - Azat Kuşu
1972 - Kaderimin Oyunu
1972 - Suçlu
1972 - Para
1972 - Aşkların En Güzeli
1972 - Üç Sevgili
1972 - Sev Kardeşim
1972 - Tatlı Dillim
1972 - Feryat
1973 - Yeryüzünde Bir Melek
1973 - Umut Dünyası
1973 - Yalancı Yarim
1973 - Canım Kardeşim
1973 - Bebek Yüzlü
1973 - Oh Olsun
1974 - Hababam Sınıfı
1974 - Esir Hayat
1974 - Memleketim
1974 - Kanlı Deniz
1974 - Yaz Bekarı
1974 - Mavi Boncuk
1974 - Mahçup Delikanlı
1974 - Boşver Arkadaş
1975 - Bizim Aile / Merhaba
1975 - Hababam Sınıfı Sınıfta Kaldı
1975 - Ateş Böceği
1975 - Çapkın Hırsız
1975 - Gece Kuşu Zehra
1975 - Delisin
1975 - Evcilik Oyunu
1975 - Ah Nerede
1976 - Gizli Kuvvet
1976 - Cani
1976 - Kader Bağlayınca
1976 - Öyle Olsun
1976 - Aşk Dediğin Laf Değildir
1977 - Şeref Sözü
1977 - Baraj
1977 - Bizim Kız
1977 - Babanın Evlatları
1977 - Nehir
1977 - Sevgili Dayım
1978 - Maden
1978 - Seninle Son Defa
1978 - Kanal
1978 - Sürü
1978 - Lekeli Melek
1979 - Adak
1979 - Demiryol
1981 - Deli Kan
1981 - Herhangi Bir Kadın
1981 - Yol
1982 - Arkadaşım
1982 - Kaçak
1983 - Derman
1983 - Çocuklar Çiçektir
1983 - Gecenin Sonu
1983 - Beyaz Ölüm
1984 - Pehlivan
1984 - Yosma
1984 - Damga
1984 - Kayıp Kızlar
1984 - Alev Alev
1985 - Bir Avuç Cennet
1985 - Kan
1985 - Tele Kızlar
1985 - Son Darbe
1985 - Paramparça
1986 - Halkalı Köle
1986 - Adem ile Havva
1986 - Acı Dünyalar
1986 - Ses
1986 - Kıskıvrak
1986 - Beyoğlu'nun Arka Yakası
1987 - Yağmur Kaçaklar
1987 - Skandal
1987 - Su Da Yanar
1987 - Çark
1987 - Kızımın Kanı
1988 - El Kapıları
1988 - Dönüş
1988 - Üçüncü Göz
1989 - İkili Oyunlar
1989 - İsa, Musa, Meryem
1989 - Leyla İle Mecnun
1989 - Kimlik
1990 - Bir Küçük Bulut
1990 - Devlerin Ölümü
1990 - Berdel
1990 - Karartma Geceleri
1991 - Bir Kadın Düşmanı
1991 - Uzun ince Bir Yol
1991 - Siyabend ile Heco
1992 - Taşların Sırrı
1994 - Yolcu
1994 - Çözülmeler
1995 - Aşk Üzerine Söylenmemiş Herşey
1997 - Mektup
1997 - Antika Talanı
1999 - Hayal Kurma Oyunları
1999 - Eylül Fırtınası
2002 - Gülüm
2002 - Abdülhamit Düşerken
2002 - Koçum Benim
2003 - Vizontele Tuuba
2004 - Gece Yürüyüşü
2006 - Ankara Cinayeti
2006 - Ahh İstanbul
2009 - Deli Deli Olma
2009 - Karşıyaka Memleket (Nazım Hikmet Ran) (Sinema Filmi)
2013 - Geç Gelen Ödüller (Kendisi) (TV Filmi)