24 Ocak 2022 Pazartesi

#UğurMumcu

Uğur Mumcu1942 doğumlu gazeteci ve yazar. 1993’de uğradığı saldırı sonucu hayatını kaybeden Mumcu’nun, “Gazeteci Kimdir?” sorusuna verdiği yanıt şöyledir: Gazeteci, haber ve bilgi kaynağına en çabuk ulaşan ve bu kaynaklardan edindiği bilgi ve haberleri okurlara sunan insan demektir. Gazetecinin bu görevini yapabilmesi için habere, olaya, olguya, belgeye ve bilgiye dayalı yazılar yazması gerekir. Bunun için de gazetecinin güvenilir kişi olması zorunludur. Sır saklayan, haber ve bilgi kaynağını gizlemesini bilen, gerektiğinde hükümetlere ve güç odaklarına karşı savaşmayı göze alan insan, gazetecidir.

Uğur Mumcu22 Ağustos 1942’de Nadire ve Hakkı Şinasi Mumcu’nun oğulları olarak Kırşehir’de dünyaya geldi. Tapu Kadastro memuru olarak çalışan Hakkı Bey’in görevi nedeniyle burada dünyaya gelen Mumcu’nun ailesi aslen Ankara’lıydı. Bu yüzden eğitimini Ankara’da tamamladı. Önce Devrim ardından Ulubatlı Hasan İlkokullarını, Cumhuriyet Ortaokulu’nu ve Deneme Lisesi’ni bitrdikten sonra, 1961’de Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi’ne girdi. "Türk Sosyalizmi" başlıklı yazısıyla 1962’de Yunus Nadi Makale Ödülü’nü kazanan Mumcu, 1963’de Hukuk Fakültesi Öğrenci Derneği’ne Başkan seçildi.

Uğur Mumcu 1965’de avukat olarak mezun oldu. Doğan AvcıoğluMümtaz Soysal ve İlhami Soysal’la birlikte Yön hareketini başlatanlardan biri olan Cemal Reşit Eyüpoğlu'nun yanında avukatlık yapmaya başladı. Aynı yıl 18 Haziran’da "Biz Anayasayı Savunuyoruz. Ya Siz?" başlıklı makalesi Yön Dergisi’nde yayımlandı. 30 Haziran 1967’den itibaren "Kitap Toplatmak Anayasaya Aykırıdır" başlıklı yazısıyla Kim Dergisi’nde de yazıları yayımlanmaya başlayan Mumcu’nun, 18 Ağustos'taki "Anayasaya Saygı" başlıklı yazısıyla birlikte Akşam Gazetesi’nde de incelemeleri yayımlanmaya başlandı.

1968’de gittiği İngiltere’de bir yıl gibi bir süre kalan Mumcu burada yabancı dilini geliştirdi ve yazılarına Londra’dan devam etti. Akşam Gazetesi’ndeki inceleme yazılarının sonuncusu 25 Şubat’ta yayımlanırken, Kim Dergisi’ndeki son yazısı da 1 Mart tarihli "Yeter Artık Beyler" başlıklı yazı oldu. Mumcu, 25 Mart'tan itibaren yazılarını aralıklarla Türk Solu Dergisi’nde yayımlatmaya başladı.

31 Ocak 1969’dan itibaren mezun olduğu fakültenin İdare Hukuku Profesörü olan Tahsin Bekir Balta'nın asistanlığını yapmaya başlayan Mumcu, 13 Kasım'da Ankara Barosu Levhasından kaydını sildirerek avukatlığı bıraktı. 1969-1971 yılları boyunca Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi'nde yazılarını yayımlamaya devam etti. 15 Temmuz 1969 itibariyle Milliyet Gazetesi’nde de incelemeleri yayımlanmaya başlandı. Aynı dönemde Ant Dergisi’nde ve Cumhuriyet Gazetesi’nde de makale ve incelemeleri yayımlanan Mumcu, 1970 yılı 24 Mart’ından 27 Ekim 1971’e kadar Devrim Dergisi’nde yazdı.

12 Mart 1971 tarihinde gerçekleşen darbenin ardından 17 Mayıs’ta gözaltına alınan Mumcu, Mamak Askeri Cezaevi'nde yaklaşık bir yıl boyunca kaldı. Yedi yıl hapse mahkûm edildi fakat Yargıtay bu kararı bozdu. 10 Ekim 1972'de serbest bırakıldı ve hemen askerlik görevine alındı. Tuzla Piyade Okulu’nda verilen 3 aylık eğitimden sonra, okul yönetimi tarafından "kötü hal ve düşünce sahibi" şeklinde suçlandı ve "er" çıkarıldı. Ardından da Ağrı’nın Patnos ilçesine gönderilen Mumcu, 31 Ocak 1974’te askerliğini sakıncalı piyade eri olarak tamamladı.

Bu konuyla ilgili olarak "Evet, evet ne olursa olsun, ben Patnos dağlarında halk çocuklarıyla er olarak askerlik yapmayı, emekli olduktan sonra siyasal iktidarın uzattığı yönetim kurullarında, on binlerce lira para alan orgeneral olmaya değişmem." diyen Mumcu, yedek subaylık hakkı ve aylıkları için açtığı açtığı maddi tazminat davasını kazandı.

Askerliğini tamamladıktan sonra Ankara Üniversitesi’ndeki asistanlık görevinden ayrılan Uğur Mumcu, profesyonel olarak gazeteciliğe başladı. 25 Şubat 1974'te "Anarşist!.." başlıklı yazısıYeni Ortam Gazetesi’nde yayınlandı ve burada çalışmayı 12 Mart 1975’e kadar sürdürdü.

1975’te Cumhuriyet Gazetesi’nde köşe yazarlığı yapmaya başladı. Anka Ajansı'nda da çalışmaya devam eden Mumcu, 1975’te Suçlular ve Güçlüler adındaki, Mart dönemini sergilediği makalelerinden oluşan kitabı yayımlandı. Altan Öymen'le birlikte hazırladıkları ve Yahya Demirel'in “hayali mobilya ihracatını” konu edinen, Mobilya Dosyası adlı kitabı yine aynı yıl yayımlandı.

1977’den itibaren yanlızca Cumhuriyet Gazetesi’ndeki Gözlem adlı köşesinde yazmaya devam eden Mumcu, bunu 1991 yılının Kasım ayına kadar sürdürdü. Sakıncalı Piyade ve Bir Pulsuz Dilekçe adlı kitapları 1977’de yayımlanan Mumcu, 1978’de Sakıncalı Piyade’yi Rutkay Aziz’le birlikte tiyatroya uyarladı. Bu oyun Ankara Sanat Tiyatrosu’nda 700 kere sahnelendi.

1978’de Büyüklerimiz adlı kitabını yayımlayan Mumcu, 1979’da Çıkmaz Sokak ve 1981’de terörün silah kaçaklığıyla ilgisini ortaya koymak ve kamuoyunu bu konuda uyarmak" amacıyla yazdığı “Silah Kaçakçılığı ve Terör” adlı kitapları yayımlandı.

Papa’yı öldürme girişiminde bulunan Mehmet Ali Ağca’yı inceleyen Mumcu’nun çalışmaları 1982’de Ağca Dosyası adıyla yayımlandı. 1983’de onunla cezaevinde röportaj yapan Mumcu, daha sora Papa-Mafya-Ağca adlı kitabını yayımladı. 1987’de araştırmacı gazetecilik açısından büyük bir başarı kabul edilen Rabıta ve 12 Eylül adlı kitapları yayımlanan Mumcu’nun, 1991’de en önemli araştırmalarından biri olan Kürt-İslam Ayaklanması 1919-1925 adlı kitabı yayımlandı.

İlhan Selçuk dahil birçok Cumhuriyet Gazetesi yazarı ve çalışanıyla birlikte 1991’de gazeteden ayrılan Mumcu, 1992 yılında 1 Şubat gününden 3 Mayıs’a kadar Milliyet Gazetesi'nde yazdıktan sonra, yönetim değişikliği yapılmasıyla 7 Mayıs 1992'de Cumhuriyet Gazetesi’ne döndü.

Uğur Mumcu, 1993’de kendisine düzenlenen bir saldırı sonucu hayatını kaybetti. 24 Ocak günü, arabasına kurulan ve patlama gücü yüksek C-4 plastik patlayıcısından oluşan harekete duyarlı bombanın patlamasıyla katledilen Mumcu’nun cinayet failleri hala bulunamadı.

Uğur Mumcu, 19 Temmuz 1976’da Güldal Homan ile evlendi ve çift Özgür ve Özge isimli iki çocuk sahibi oldu. Ailesi 1994 Ekim ayında Mumcu’nun anısı için Uğur Mumcu Araştırmacı Gazetecilik Vakfı’nı kurdu. 

Tüm Eserleri:
Mobilya Dosyası (1975)
Suçlular Ve Güçlüler (1975)
Sakıncalı Piyade (1977)
Bir Pulsuz Dilekçe (1977)
Büyüklerimiz (1978)
Çıkmaz Sokak
Tüfek İcad Oldu
Silah Kaçakçılığı Ve Terör (1981)
Söz Meclisten İçeri (1981)
Ağca Dosyası (1983)
Terörsüz Özgürlük
Papa - Mafya - Ağca
Liberal Çiftlik
Devrimci Ve Demokrat
Aybar İle Söyleşi
İnkılap Mektupları
Rabıta
12 Eylül Adaleti
Bir Uzun Yürüyüş
Tarikat - Siyaset - Ticaret
Kazım Karabekir Anlatıyor
40'ların Cadı Kazanı
Kürt İslam Ayaklanması 1919-1925
Gazi Paşa'ya Suikast
Sakıncalı Piyade (Tiyatro)
Söze Nereden Başlasam
Bu Düzen Böyle Mi Gidecek?
Bomba Davası Ve İlaç Dosyası
Sakıncasız
Eğilmeden Bükülmeden
Kürt Dosyası (1993)

Ödülleri:
1962 "Türk Sosyalizmi" başlıklı makalesiyle Yunus Nadi Ödülünü aldı.
1979 Türk Hukuk Kurumunca "Yılın Hukukçusu", aynı yıl Çağdaş Gazeteciler Derneğince "Yılın Gazetecisi" seçildi.
1980 Sedat Simavi Vakfı Kitle Haberleşme ve Gazetecilik Ödülünü Cüneyt Arcayürek ile paylaştı.
İstanbul Gazeteciler Cemiyetinin inceleme dalında verdiği ödülü aldı.
1982 İstanbul Gazeteciler Cemiyetinin inceleme dalında verdiği ödülü aldı.
1983 Balıkesir Barosundan "Cumhuriyet Döneminin Anıtlaşmış Hukukçusu" ödülü verildi.
İstanbul Gazeteciler Cemiyetinin röportaj ve seri röportaj dalında verdiği ödülü aldı.
1984 Nokta Dergisinin "Yılın Doruktaki Gazetecisi" ödülünü aldı.
1985 Nokta Dergisinin "Yılın Doruktaki Gazetecisi" ödülünü aldı.
1987 İstanbul Gazeteciler Cemiyetinin güncel yazılar dalında verdiği ödülü aldı.
Nokta Dergisinin "Yılın Doruktaki Gazetecisi" ödülünü aldı.
Cumhuriyet Gazetesinden "Rabıta Olayı dolayısıyla Örnek Gazeteci" ödülünü aldı.
1988 Sedat Simavi Vakfı Kitle Haberleşme ve Gazetecilik Ödülünü aldı.
Cumhuriyet Gazetesi "Bülent Dikmener Haber Ödülü"nü aldı.
Ankara Tabipler Odasından "Basın Sağlık Ödülü" aldı.
Boğaziçi Üniversitesinden "En Çok Okunan Gazeteci Ödülü"nü aldı.
1992 Ankara Sanat Kurumundan "Onur Ödülü" aldı.

Öldürülmesinden Sonra Verilen Ödüller:
1993

İzmir Gazeteciler Cemiyeti Yönetim Kurulu "Basın Şehidi" Plaketi "İnandığı doğruları yaşamı boyunca savunduğu, yazdığı, ödün vermediği için"

Orhan Apaydın "Demokrasi ve Barış Vakfı" Gümüş Kupa

Nokta Dergisi "Doruktakiler Basın Onur Ödülü"

Gazeteciler Cemiyeti "Basın Özgürlüğü Ödülü"

SHP İstanbul İl Örgütü Kadın Komisyonu "Güldal Mumcu'ya"

Kiraz Belediyesi "Mumcu Anısına" Plaket

Eczacı Odaları 2. Kamu Eczacıları Ulusal Kurultayı'nda "İlaç Dosyası" ile insan sağlığına ve eczacılık mesleğine katkılarından dolayı

İstanbul SBF Mezunları Derneği "Uğur Mumcu anısına demokrasi ve insan hakları" Ödülü

Ulusal Birlik ve Dayanışma Derneği "Derneğin onur üyesi Mumcu anısına" Plaket

Türkiye Ziraatçiler Derneği "Mumcu anısına" Plaket

Kırşehir Valiliği - Vali Neşet Kanyılmaz "Mumcu Anısına" Pirinç Tabak

Söke Belediyesi Başkanı Mehmet Semerci "Mumcu anısına plaket ve imza defteri"

İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Yüksel Çakmur "Mumcu anısına"

1995

Evrensel Kardeşlikler Dünya Barışına Çağrı Vakfı "Örnek Çalışmaları Nedeniyle"

Kadıköy Belediye Başkanı Av. Selami Öztürk "Cumhuriyetin 72. yılında Cumhuriyet ilkelerinin yaşatılmasındaki katkılarından dolayı"

Mülkiyeliler Birliği Seyfi Oktay, Nuri Alan, Prof.Dr. Taner Timur, Emin Çölaşan, Prof.Dr. Alparslan Işıklı, Salih Er "Ülkede temiz toplum oluşturma yolunda düşünce, yapıt ve eylemleriyle katkılarından dolayı"

Uluslararası Lions Yönetim Çevresi 118-T Plaket Güneysınır Belediye Başkanı Mehmet Yakıcı "Mumcu Anısına" Plaket1997 1996 yılı Başarılı Gazeteciler Ödülü Bugünü dünden haber verdiği için" Jüri Özel Ödülü

2003

Atatürkçü Düşünce Derneği Genel Merkezi Atatürkçü Düşün Sistemine unutulmaz katkıları anısına" Plaket

Kaynak: 
Biyografi.info

#Avcı

 #Avcı

*

'Sen beni üzemezsin

Zaten çok üzgünüm

Nereye baksam acı

Nereye baksam acı

Ben avım sen avcı

Vur bakalım….

Sen beni sezemezsin

Dilimi ezemezsin

Nereye baksam acı

Nereye baksam acı

Kim yolcu kim hancı

Dur bakalım…

Beni öldüremezsin

Sesim, sazım, sözüm var benim

Ben derken ben herkesim'

*

 'Sonuç olarak 47 yıldır yazıyorum…. Yazmaya da devam edeceğim.' 

#SezenAksu

21 Ocak 2022 Cuma

#ÖğrenilmişÇaresizlik

#ÖğrenilmişÇaresizlik

*

Tepesinden muz sarkıtılan bir kafese beş tane maymun konulur.

*

Maymunlardan biri muza ulaşmaya çalışacak olursa, kafese tazyikli soğuk su fışkırtılarak maymunların beşi de ıslatılır.

*

Maymunlar muza ulaşma çabalarıyla, ıslatılma halleri arasındaki bağlantıyı çabucak kurar.

*

Ve tekrar tazyikli soğuk su yememek için muzu almaya çalışmaktan vazgeçerler.

*

Sonra içlerinden biri dışarı çıkbuarılır ve yerine yeni bir maymun sokulur.

*

Yeni gelenin, daha önce o kafeste yaşananlardan haberi yoktur. 

*

Haliyle muzu almak için yukarı uzanır ve diğer maymunlar başlarına gelecekleri bildiklerinden hemen saldırıp onu alaşağı ederler. 

*

Yeni gelen maymun, neden saldırıya uğradığını anlayamaz ama birkaç denemeden sonra dayak yememek için muzu almaya kalkışmaktan vazgeçer.

*

Sonra ilk deneyde bulunan bir maymun daha kafesten çıkarılır ve yerine hiçbir şeyden haberi olmayan yeni bir maymun daha konulur.

*

İkinci yeni maymun da doğal olarak kafesin tepesindeki muza uzanır hemen.

*

Ve o da diğerleri tarafından dövülerek engellenir. Üstelik ona saldıranlar arasında, deneyin başlangıcında kafeste bulunmayan, hiç tazyikli su yememiş olan ama nedenini bilmeden sadece muza uzanmanın sonucunun dayak yemek olduğunu öğrenen maymun da vardır.

*

Böyle böyle, beş maymun teker teker kafesten alınır ve yerlerine muza uzanıp da tazyikli su yememiş olan beş başka maymun koyulur.

*

Deneyin sonunda kafeste yine beş maymun ve tepede asılı bir muz vardır.

*

İçerideki maymunlar tazyikli soğuk su ile ıslatılmamışlardır. 

*

Ama artık hiçbiri o muza uzanmamaktadır.

*

ÖĞRENİLMİŞ ÇARESİZLİK

Buna “öğrenilmiş çaresizlik” denir.

*

Toplum psikolojisinin analizleri yapılırken hep negatif sonuçlara yönelik araştırmalara yoğunlaşan insanlık, çaresizliğin öğrenilebilen daha da kötüsü öğretilebilen bir şey olduğunda hemfikirdir.

*

Peki, ya öğrenilmiş cesaret? Öğrenilmiş hak arama? Öğrenilmiş mantık? Öğrenilmiş adalet?

*

Çaresizliği öğrenebilen insan aslında aynı şekilde çare bulmayı da öğrenebilecek kapasitededir. Önemli olan öğretmenin niyetidir.

*

Biz toplum olarak yavaş yavaş ısınan suyun içinde başına geleni anlamayan kurbağa deneyinden, hem de haşlanarak henüz çıkmışken...

*

Şu anda beş maymun deneyimini yaşıyoruz.

*

Çaresizliğimizin sınırları daraltıla daraltıla bize en baştan öğretiliyor.

*

UNUTULMUŞ CESARET

Bugün hukuksuz bir şekilde yasaklanan, hiçbir mantıksal dayanağı olmayan bir düzenlemeyle durdurulan içki satışı yasağını istersek satıcısıyla, alıcısıyla hep birlikte delebiliriz.

*

Bunu yaptığımızda verilecek cezalara yine hep birlikte, satıcısıyla, alıcısıyla itiraz edebiliriz. 

*

Bize destek verecek gönüllü bir hukuk ordusuyla hızla olumlu sonuçlar alabiliriz.

*

Hatta bu yasakları kanuna aykırı bir şekilde koyan, uygulayan ve bizleri mağdur edenlere karşı tazminat hakkı bile kazanabiliriz.

*

Ama tıpkı çalınan oylara, taraflı bir cumhurbaşkanına, ülkenin canına okuyan bir illegal yapılanmayla işbirliği yapanların hâlâ iktidarda olmasına, mahkemelerdeki hukuksuz yargılamalara, açık açık politik niyetlere alet edilen KHK’lere karşı bunların hiçbirini yapmadığımız gibi hayat tarzımıza yönelik bu sinsi saldırıya karşı da hiçbir şey yapmayacağız.

*

Söylene söylene içki stoklayacağız, el altından satış yapan gözü kara esnafla birlikte yeraltına ineceğiz, evde kendi içkimizi yapmanın yollarını bulacağız. 

*

Ve dini hassasiyetlere hizmet eden buna benzer çeşitli yasakları hazmede hazmede, o muza neden uzanmadığımızı bilmez bir halde, bambaşka bir ülkenin inşasında mı  istemeye istemeye bizzat rol bu oynayacağız. 

*

Oysa ortada ne tazyikli su var ne hortum ne de sırılsıklam maymun.

*

Ortada sadece kullanmayı hızla unuttuğumuz yasal haklar ve saçma sapan bir öğrenilmiş çaresizlik var.

#HerŞeyBirAğacıSevmekleBaşlar

 

#HerŞeyBirAğacıSevmekleBaşlar

Bir ağacın gölgesinde adam felsefe kitabı okuyordu. Sorular üstüne sorular adamın kafasını karıştırmıştı.
Başını kaldırıp ağaca baktı.
—Keşke ağaç olsaydım, hiç düşünmeden yaşasaydım, dedi.
Birden ağaç dile geldi:
—Ben düşünmüyorum belki ama düşünen insanlara o kadar çok ders verebilirim ki, dedi.
Adam heyecanla:
—Seni dinlemek isterim, dedi.
Ağaç konuşmaya başladı:
—At o felsefe kitabını elinden, şimdi bana bak ve beni dinle sana on tane hayat dersi vereceğim, dedi.
Adam heyecanlanarak:
—Tamam dedi.
Ağaç:
—Dinle o zaman, dedi ve hayat dersini sıralamaya başladı:
🌿 1- Ağaç yaş iken eğilir ya da doğrulur. Her şeyin bir zamanı vardır. Hayat öğrenme sürecidir ama zamanlaması çok önemlidir. Siz de bilirsiniz ki “yaşlı köpeğe yeni oyunlar öğretilmez.” “Yaşlı kurda yol öğretilmez.”
🌿 2- Düşen ağaca balta vuran çok olur. Onun için hayatta düşmemeye dikkat etmek gerek; güçlüyken gölgene sığınanlar düşerken baltayı alıp sana koşarlar.
🌿 3- Bizi yok etmeye çalışan baltanın sapı bizdendir. Her zaman dış düşmandan korkmayın. İç düşman daha tehlikelidir. Sizin gibi görünüp size hainlik edecek insanlara dikkat edin. Dişi kıran, pirince en çok benzeyen beyaz taştır.
🌿 4- “Ulu çamlar fırtınalı diyarlarda yetişir” İnsanı geliştiren mükemmelleştiren zorluklardır. Büyük adamlar büyük engellerle karşılaşıp onu aştıkları için büyük adam olurlar. Büyük devletler büyük badireleri atlatarak büyük devlet olurlar. Uçurtma rüzgâra karşı durduğu için yükselir. Engelleri fırsat bilmelisiniz.
🌿 5- Bir ağacın kökü ne kadar derinse boyu o kadar yükseğe çıkar. Kökleri zayıf olan büyüklüğü taşıyamaz. Onun için kökünüze sahip çıkmalısınız. Kökünü unutan ya da yok sayan bir ağaç ayakta kalabilir mi? Bir ağaç gücünü gövdesinden değil kökünden alır. Sizin de tarihiniz olmazsa nasıl geleceğiniz olacak? Tarihinizi yok sayar ya da unutursanız nasıl geleceği inşa edebilirsiniz?
🌿 6- Ağaç yapraklarıyla gürler. Bir insan da ailesiyle, sosyal çevresiyle güzel olur; onlarla tamamlanır. Onlarla varlığını hissettirir. Onun için sosyal ilişkileriniz önemlidir.
🌿 7- Hiçbir ağaç acaba bahar gelecek mi, çiçek açacak mıyım diye düşünmez. Kök, gövde ve dallar görevini sessizce ve sabırlıca yaparlar. Siz de baharın gelmesini bekliyorsanız görevinizi şamata yapmadan sessizce, hakkıyla ve sabırla yapmalısınız.
🌿 8- Meyveli ağacı taşlarlar. Bilgili, becerikli, başarılı insanlara haset eden çok olur. Bir işe yaramayan, niteliksiz, silik insanlar kimsenin umurunda olmazlar. Onun için başarılı insanlar atılacak taşlara mukavemet edemezlerse başarılarını sürdüremezler.
🌿 9- Her ağaç kendi toprağında büyür. Ağaç ancak uygun toprağı bulması halinde gelişmesini sürdürür. İnsan yetenekleri de öyledir; ağaç tohumu gibidir. Uygun zemin bulursa gelişir, yoksa çürür gider.
🌿 10- Beşikten mezara kadar ağaca muhtaçsınız. Çocukken beşikte, ölünce tabutta bizimle berabersiniz. Bize hep odun gözüyle bakmayın. Biraz da ibret gözüyle bakın.
Sözü şöyle bitireyim, insanların kulağına küpe olsun.
“Her şey bir ağacı sevmekle başlar.”
Bundan sonra bir ağacın yanından geçerken durun ve şarkımızı dinleyin.
Adam ağaca tekrar baktı, “
ASLINDA ODUN OLAN BU AĞAÇ DEĞİL BENMİŞİM MEĞERSE.” diye geçirdi içinden...
Alıntı.......

20 Ocak 2022 Perşembe

#AyKaranlık

 Ahmed Arif : Ay Karanlık

#AyKaranlık

*

Maviye

Maviye çalar gözlerin,

Yangın mavisine

Rüzgarda asi,

Körsem,

Senden gayrısına  yoksam,

Bozuksam,

Can benim, düş benim,

Ellere nesi?

Hadi gel,

Ay karanlık...

*

İtten aç,

Yılandan çıplak,

Vurgun ve bela

Gelip durmuşsam kapına

Var mı ki doymazlığım?

İlle de ille

Sevmelerim,

Sevmelerim gibisi?

Oturmuş yazıcılar

Fermanım yazar

N`olur gel,

Ay karanlık...

*

Dört yanım puşt zulası,

Dost yüzlü,

Dost gülücüklü

Cigaramdan yanar.

Alnım öperler,

Suskun, hayın, çiyansı.

Dört yanım pust zulası,

Dönerim dönerim çıkmaz.

En leylim gecede ölesim tutmuş,

Etme gel,

Ay karanlık...

*

#AhmedArif

19 Ocak 2022 Çarşamba

#Amenna

 

#Amenna

*

'Yaşayanlar bir gün ölür'

                          elbette

ağaçlarla

balıklarla

kuşlarla ben

             âmenna


'ağlayanlar bir gün güler'

                        elbette

uyanmakla

anlamakla

bilmekle ben

             âmenna

*

'kısa çöp uzun çöpten hakkını alır'

                      elbette

direnmekle

kurtulmakla

barışla ben

          âmenna

*

öyle bir yerdeyim ki

                 ne karanfil

                 ne kurbağa

öyle bir yerdeyim ki

biryanım maviyosun

           dalgalanır sularda

biryanım çocuk parkı

                 çığlıkçığlığa

öyle bir yerdeyim ki

            anam gider allah allah

            dölüm düşmüş sokağa

*

dostum dostum güzel dostum

bu ne beter çizgidir bu

         bu ne çıldırtan denge

yaprak döker biryanımız

                 bir yanımız bahar bahçe

*

#HasanHüseyinKorkmazgil

16 Ocak 2022 Pazar

#NazımHikmet120Yaşında

#İnsanlarınTürküleriKendilerindenGüzel
*
İnsanların türküleri kendilerinden güzel,
kendilerinden umutlu,
kendilerinden kederli,
daha uzun ömürlü kendilerinden.
Sevdim insanlardan çok türkülerini.
İnsansız yaşayabildim
türküsüz hiçbir zaman.
Hiçbir zaman beni aldatmadı türküler de.
Türküleri anladım hangi dilde söylenirse söylensin.
Bu dünyada yiyip içtiklerimin,
gezip tozduklarımın,
görüp işittiklerimin,
dokunduklarımın, anladıklarımın
hiçbiri, hiçbiri,
beni bahtiyar etmedi türküler kadar...
*
20 Eylül 1960
#NazımHikmet