23 Temmuz 2019 Salı

Ahmed Arif : Anadolu


#Ahmed Arif
#Anadolu
*

Anadolu
*
Beşikler vermişim Nuh`a
Salıncaklar, hamaklar,
Havva Ana`n dünkü çocuk sayılır,
Anadolu`yum ben,
Tanıyor musun ?
*
Utanırım,
Utanırım fıkaralıktan,
Ele, güne karşı çıplak...
Üşür fidelerim,
Harmanım kesat.
Kardeşliğin, çalışmanın,
Beraberliğin,
Atom güllerinin katmer açtığı,
Şairlerin, bilginlerin dünyalarında,
Kalmışım bir başıma,
Bir başıma ve uzak.
Biliyor musun ?
*
Binlerce yıl sağılmışım,
Korkunç atlılarıyla parçalamışlar
Nazlı, seher-sabah uykularımı
Hükümdarlar, saldırganlar, haydutlar,
Haraç salmışlar üstüme.
Ne İskender takmışım,
Ne şah ne sultan
Göçüp gitmişler, gölgesiz !
Selam etmişim dostuma
Ve dayatmışım...
Görüyor musun ?
*
Nasıl severim bir bilsen.
Köroğlu`yu,
Karayılan`ı,
Meçhul Asker`i...
Sonra Pir Sultan`ı ve Bedrettin`i.
Sonra kalem yazmaz,
Bir nice sevda...
Bir bilsen,
Onlar beni nasıl severdi.
Bir bilsen, Urfa`da kurşun atanı
Minareden, barikattan,
Selvi dalından,
Ölüme nasıl gülerdi.
Bilmeni mutlak isterim,
Duyuyor musun ?
*
Öyle yıkma kendini,
Öyle mahzun, öyle garip...
Nerede olursan ol,
İçerde, dışarda, derste, sırada,
Yürü üstüne üstüne,
Tükür yüzüne celladın,
Fırsatcının, fesatcının, hayinin...
Dayan kitap ile
Dayan iş ile.
Tırnak ile, diş ile,
Umut ile, sevda ile, duş ile
Dayan rüsva etme beni.
*
Gör, nasıl yaratılırım.
Namuslu,  genç ellerinle.
Kızlarım,
Oğullarım var gelecekte,
Herbiri vazgeçilmez cihan parçası.
Kaç bin yıllık hasretimin koncası,
Gözlerinden,
Gözlerinden öperim,
Bir umudum sende,
Anlıyor musun ?
*

22 Temmuz 2019 Pazartesi

Nazım Hikmet : Yaşamaya Dair

#NazımHikmet
#NazımHikmetRAN
#YaşamayaDair
*

Yaşamaya Dair (1-2-3)

Yaşamak şakaya gelmez, 
büyük bir ciddiyetle yaşayacaksın 
                       bir sincap gibi mesela, 
yani, yaşamanın dışında ve ötesinde hiçbir şey beklemeden, 
                       yani bütün işin gücün yaşamak olacak. 
Yaşamayı ciddiye alacaksın, 
yani o derecede, öylesine ki, 
mesela, kolların bağlı arkadan, sırtın duvarda, 
yahut kocaman gözlüklerin, 
                        beyaz gömleğinle bir laboratuvarda 
                                    insanlar için ölebileceksin, 
                        hem de yüzünü bile görmediğin insanlar için, 
                        hem de hiç kimse seni buna zorlamamışken, 
                        hem de en güzel en gerçek şeyin 
                                      yaşamak olduğunu bildiğin halde. 
Yani, öylesine ciddiye alacaksın ki yaşamayı, 
yetmişinde bile, mesela, zeytin dikeceksin, 
           hem de öyle çocuklara falan kalır diye değil, 
           ölmekten korktuğun halde ölüme inanmadığın için, 
                                      yaşamak yanı ağır bastığından. 
                                                                                     1947 

Diyelim ki, ağır ameliyatlık hastayız, 
yani, beyaz masadan, 
              bir daha kalkmamak ihtimali de var. 
Duymamak mümkün değilse de biraz erken gitmenin kederini 
biz yine de güleceğiz anlatılan Bektaşi fıkrasına, 
hava yağmurlu mu, diye bakacağız pencereden, 
yahut da sabırsızlıkla bekleyeceğiz 
                                en son ajans haberlerini. 
Diyelim ki, dövüşülmeye deşer bir şeyler için, 
                               diyelim ki, cephedeyiz. 
Daha orda ilk hücumda, daha o gün 
                           yüzükoyun kapaklanıp ölmek de mümkün. 
Tuhaf bir hınçla bileceğiz bunu, 
                        fakat yine de çıldırasıya merak edeceğiz 
                        belki yıllarca sürecek olan savaşın sonunu. 
Diyelim ki hapisteyiz, 
yaşımız da elliye yakın, 
daha da on sekiz sene olsun açılmasına demir kapının. 
Yine de dışarıyla birlikte yaşayacağız, 
insanları, hayvanları, kavgası ve rüzgarıyla 
                                    yani, duvarın ardındaki dışarıyla. 
Yani, nasıl ve nerede olursak olalım 
          hiç ölünmeyecekmiş gibi yaşanacak... 
                                                                      1948 

Bu dünya soğuyacak, 
yıldızların arasında bir yıldız, 
                       hem de en ufacıklarından, 
mavi kadifede bir yaldız zerresi yani, 
                       yani bu koskocaman dünyamız. 
Bu dünya soğuyacak günün birinde, 
hatta bir buz yığını 
yahut ölü bir bulut gibi de değil, 
boş bir ceviz gibi yuvarlanacak 
                       zifiri karanlıkta uçsuz bucaksız. 
Şimdiden çekilecek acısı bunun, 
duyulacak mahzunluğu şimdiden. 
Böylesine sevilecek bu dünya 
"Yaşadım" diyebilmen için... 
*
(Şubat 1948)
Nazım Hikmet RAN

16 Temmuz 2019 Salı

#MuratAldemir #NeÖtersinDertliDertli


#NeÖtersinDertliDertli
*
Ne ötersin dertli dertli
Dayanamam zara Bülbül
Hem dertliyim hem firkatli
Yakma beni nara Bülbül
*
Ötme Bülbül ötme Bülbül
Derdi derde katma Bülbül
Benim derdim bana yeter
Bir dert de sen etme Bülbül
*
Bilirim aşıksın güle
Benim halimden kim bile
Bizim bahçedeki güle
El atıp dolaşma Bülbül
*
Bülbüllerin nesli misin
Kafeslerde besli misin
Benim gibi yaslı mısın
Niçin giydin kara Bülbül
*
Yöre : Sivas / Şarkışla
Kaynak Kişi : Aşık Veysel Şatıroğlu
Derleyen : Muzaffer Sarısözen
*
Murat Aldemir : Ne Ötersin Dertli Dertli
*

3 Temmuz 2019 Çarşamba

Grup Yorum : Gün Tutuşur (Sivas)


#UnutMADIMAKlımda
#Madımak
#2Temmuz1993MadımakKatliamı
#UnutursakKalbimizKurusun
*********************************
Sivas (Gün Tutuşur)
*********************************
Yumrukluyorum duvarları
Yumrukluyorum kara gecenin bedenini
Ellerim kan içinde nehirler taşmış yanaklarımdan
Otuzyedi can
Otuzyedi gül çatlamış susuzluktan sıvas’ın içinde
Nasıl uyku tutar gözlerimi?
Döne döne semaha dönenler tutuştu önce
Sonra türküler
Sonra da şiir çığlıksız düştü türkülerin yanıbaşına.
Sivas, Sivas... yiğitlik midir emanet cana kıymak?
Yiğitlik midir bir tutam ışığı
Kör bıçakla güneşten koparıp karanlığa kurban etmek?
Söyle hangi kitapta vardır elleri kolları bağlıyı yakmak?
Var mıdır kardelen akında bir avuç inciyi
Ateşe tutmak lo?
Böyle garip düştüğüme bakma
Böyle mahzun durduğuma...
Varsın ateşin suskunlukla beslensin
Benim de yüreğim gençliğini almış yanına
Yürür başı dik
Senin de dağların var sıvas, senin de dağların...
Dağlarında şahanların...
******************************************
Gün tutuşur canım gece tutuşur
Yangınlarda tutsak canlar tutuşur
Külüm toprak olur yele karışır
Yürür gelir canlar yollar tutuşur
******************************************
Sıvas ellerinde sazım tutuşur
Söz tutuşur canım türkü tutuşur
Teller bizi söyler diller yarışır
Özgürlüğü yazan kalem tutuşur
******************************************
Canlar can olur da eller tutuşur
Dost evinde canım sevda tutuşur
Pir Sultan’lar ölmez binler yetişir
Akar gelir canlar tarih tutuşur
******************************************
Söz: Savaş Ezgi
Müzik: Grup Yorum
Albüm: Hiç Durmadan
******************************************
Grup Yorum : Gün Tutuşur (Sivas)
******************************************

2 Temmuz 2019 Salı

Selda Bağcan : Canımı Yakanlar Baktı Dumana


#2Temmuz1993MadımakKatliamı
#Madımak
#UnutMADIMAKlımda
#UnutursakKalbimizKurusun
*********************************************************
Hasretim'e hasret kattın, Hasret'e
İncinsek te incitmeyiz, zulm ile
Geldik size dikensiz, bir gül ile
Can veririz, can almayız, biz canız
*********************************************************
Akarsu'lar ile (dost dost) coştum, çağladım
Hasret ile yandım (yandım yandım), ağladım
Nice canlar ile (dost dost) kül oldum, öldüm
Can veririz, can almayız, hey dost biz canız
*********************************************************
Pirimi asanlar, doymadı kana
Canımı yakanlar, baktı dumana
Zulüm yapmaz, insan insana
Can veririz, can almayız, biz canız
*********************************************************
Nesimi'ler ölmez gafil, aldandın
Mazlum'lar ardından gelmez mi sandın
Akarsu'lar coştu, birden bulandın
Can veririz, can almayız, biz canız
*********************************************************
Canımı yaktınız (hey dost), kanlı Sivas'ta
Gülemem, ağlarım (hey dost), şu gönlüm yasta
Canım feda olsun (hey dost), Pir Sultan Dost'a
Can veririz, can almayız (hey dost), biz canız
*********************************************************
Bizi yakıp, duman duman, baktınız
Yetmedi mi, bir de alkış tuttunuz
Sonra birer masum olup çıktınız
Can veririz, can almayız, biz canız
*********************************************************
Selda Bağcan : Canımı Yakanlar Baktı Dumana
*********************************************************

1 Temmuz 2019 Pazartesi

#KabotajBayramı



#1TemmuzKabotajBayramıKutluOlsun
Kabotaj; Bir devletin sahip olduğu limanları arasındaki deniz taşımacılığı ve deniz ticareti konusunda tanığı ayrıcalıktır.
Ülkemizde her yıl 1 Temmuz, “Denizcilik ve Kabotaj Bayramı” olarak kutlanmaktadır. Bunun nedeni ise Osmanlı devletinin yabancı devletlere tanıdığı kabotaj imtiyazlarının 20 Nisan 1926’da kaldırılmasına karar verilmesi ve alınan bu kararın 1 Temmuz 1926’da yürürlüğe girmesidir. [1]
Osmanlı Devleti I. Dünya Savaşı’nın ardından hem maddi hem de manevi anlamda büyük yıkıma uğradı. Mondros ateşkes anlaşmasının imzalanması ile boğazlar ve limanlar yabancı ülkelerin yönetiminin eline geçti. Savaştan sonra ülkenin yeniden ayağa kalkması gerekiyordu, bu sebeple Atatürk yeni ekonomi girişimlerinde bulunulması gerektiğinin farkına vardı. 4 Mart 1923 ‘de İzmir’de Türkiye İktisat Kongresi toplandı. Bu kongrede yeni Türkiye Cumhuriyeti Devletinin ekonomisine güç sağlayabilecek çözümler konuşuldu. 20 Nisan 1926’da Kabotaj kanunu kabul edildi,
1 Temmuz 1926’da yürürlüğe girmesiyle Türk limanları özgürlüğüne kavuştu. [2]
Kabotaj Kanunu'nun bir hükmünde; “ Türkiye limanları ve sahilleri arasında yük ve yolcu taşınması ile klavuzluk ve römorkaj hizmetleri, Türk vatandaşları ve Türk bayrağı taşıyan gemilerce yapılır.” 
Bu yasaya göre Türkiye Cumhuriyeti Devletinin tüm karasuları ve limanları arasındaki deniz ticareti, yolcu taşımacılığı, dalgıçlık, rehberlik, kaptanlık, tayfalık vs. hepsi yeni Türk Devletinin yönetiminin altına girdi. 
Bu yasa ile beraber Türkler kendi limanlarında,  akarsularında, göllerde, Marmara Denizi ve boğazlarda tam bağımsızlığı kazanmış oldu. Yabancı devletlerin gemilerinin, sadece Türk ve yabancı devletlerin limanları arasında ticaret yapabileceği belirtildi. Böylelikle ekonomide ilk bağımsızlık elde edildi.

26 Haziran 2019 Çarşamba

#ElvanSevim #BirDostBirPostYeterBana



#BİrDostBirPostYeterBana
*
Cümle dünya sizin olsun
Bir dost bir post yeter bana
Atlas libas senin olsun
Bir dost bir post yeter bana
*
Beyler tahtından inerler
Ayaksız ata binerler
Toprağa gömüp dönerler
Bir dost bir post yeter bana
*
Sanır mısın kalsam gerek
Bilir misin n'olsan gerek
Bin yıl yaşar ölsen gerek
Bir dost bir post yeter bana
*
Karun malın verirlerse
Beni sultan kılarlarsa
Alem kulum olurlarsa
Bir dost bir post yeter bana
*
Sonu yok devletten bolur
Ecel gelir seni bulur
Seyit Seyfi işin bilir
Bir dost bir post yeter bana
*
Söz             : Seyyid Nizamoğlu
Kaynak Kişi : İpek Bayrak
Derleyen    : Süleyman Yıldız
*
Elvan Sevim : Bir Dost Bir Post Yeter Bana
*