6 Ağustos 2017 Pazar

Yeliz Koray:Seveyim yeni devletinizi!


Yıl 2011, son dönemlerde artan terör olayları ve şehit haberleri nedeniyle 30 Ağustos resepsiyonu iptal edildi.
Çünkü.. 47 gün önce Diyarbakır’da 13 askerimiz şehit olmuştu.

Aynı yıl, 29 Ekim resepsiyon ve törenleri Van depremi nedeniyle iptal edildi.
Çünkü.. 6 gün önce depremde 700’e yakın vatandaşımız hayatını kaybetmişti.

Yıl 2012, yine 30 Ağustos..
Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'ün kulağındaki rahatsızlık nedeniyle resepsiyon iptal edildi. 
Çünkü.. kulağı ağrıyordu!

Yıl 2013 bu kez 19 Mayıs Atatürk’ü Anma, Gençlik ve Spor Bayramı kutlamaları iptal edildi.
Çünkü.. 8 gün önce Reyhanlı’da terör saldırısı nedeniyle 52 vatandaşımız hayatını kaybetmişti.

Bir yıl sonra, yine 19 Mayıs.. Tüm kutlamalar iptal edildi.
Çünkü.. 6 gün önce Soma’da 301 işçi ‘yaşam kabini’ olmadığı için hayatını kaybetmişti. 

Yıl 2014..29 Ekim resepsiyonu iptal edildi. 
Çünkü.. 1 gün önce Ermenek'teki maden faciasında 18 işçi hayatını kaybetmişti.

Yıl 2015.. 30 Ağustos Zafer Bayramı kutlamaları iptal edildi. 
Çünkü.. 41 gün önce Suruç’ta 32 vatandaş, 39 gün önce Ceylanpınar’da2 polis, 16 gün önce Siirt’te 8 askerimiz şehit olmuştu.

Yıl 2016.. 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı şehit düşen askerler nedeniyle iptal edildi.
Çünkü.. 29 gün önce Bingöl’de 7 polis, 20 gün önce Diyarbakır’da 5 polis-12 vatandaş, 14 gün önce Diyarbakır’da 5 polis, 1 çocuk, 2 sivil, 13 gün önce Van’da 2 polis, 10 gün önce Gaziantep’te 52 vatandaşımız, 4 gün önce de Şırnak’ta 11 polisimiz şehit olmuştu.

Aynı yıl.. Yine 30 Ağustos, “Halk travma geçirdi” diye Zafer Bayramı kutlamaları iptal edildi. 
Çünkü.. 41 gün önce FETÖ darbe girişiminde 249 vatandaşımız şehit olmuştu.

Günümüz..
23 Nisan kötü hava koşulları nedeniyle,
19 Mayıs güvenlik gerekçesiyle..
30 Ağustos güvenlik gerekçesiyle..
29 Ekim’e Allah kerim..

Bu terör endişesi, şehit acıları sadece milli bayramları mı buluyor diyordum ki…

“Halk travma geçirdi” diyerek 30 Ağustos’u iptal eden Milli Savunma Bakanı Fikri Işık,
travmaya düğün arası verdi, 15 Temmuz’dan 38 gün sonra kızını evlendirdi. 
Milletvekili, bakan, TBMM başkanı tüm ahali oradaydı. 
Güvenlik endişesi yoktu, herkes mutluydu!

Aynı gerekçelerle 23 Nisan ve 30 Ağustos’u iptal edenler bu kez Cumhurbaşkanının kızı Sümeyye’nin düğününe katıldı. 14 gün önce Gaziantep’te 3 şehit, 2 gün önce Sarıkamış’ta 16 şehit, 1 gün önce Çukurca’da 8 şehidimiz vardı. 
Şehit acısına düğün arası verildi. Genel Kurmay Başkanı, bakanlar, vekiller..tüm ahali oradaydı. Herkes mutluydu…

Atatürk Havalimanı’na saldıran teröristler 44 vatandaşımızı şehit etti. 
Acımız büyüktü ama kısa sürdü, yasımıza açılış arası verildi. 
2 gün sonra Osman Gazi Köprüsü coşkuyla açıldı. Bakanlar köprünün önünde sırıtarak poz verdi. 
Konfetiler havada uçuştu, herkes mutluydu.

Aktütün’de teröristler karakola baskın yaptı. 17 askerimiz şehit oldu. Sadece 17 eve değil hepimizin yüreğine ateş düşmüştü ama 3 gün sonra sünnet arası verdik. 
Çünkü AKP Kilis Milletvekilinin oğlu sünnet oluyordu. Bakanlar, milletvekilleri tüm ahali oradaydı. Stadyumda halaylar çekildi, zılgıtlar yankılandı.Herkes mutluydu.

Güvenlik gerekçesiyle 29 Ekim’i yasaklayan İçişleri Bakanı Muammer Güler Mardin’de,
19 Mayıs’ı kutlamayan Gençlik ve Spor Bakanı Akif Çağatay Kılıç da Ankara’da gerekçelerine düğün arası verdiler. Eşleriyle birlikte halay çekip “3 çocuk yapın”dediler. Herkes mutluydu..

***

Velhasıl, bu kez “Hiçbir ülke yoktur ki kendi zaferini mağlubiyet saysın” diyordum ki, birisi ağzındaki baklayı çıkardı. 
“Beğenin beğenmeyin yeni bir devlet kuruyoruz!”
İşte böyle dürüst olun canımı yiyin. 
Türkiye Cumhuriyeti Devleti yıkılıp yeni bir devlet kurulmasın diye kazanılan zaferlerle sizin ne işiniz olur?
Ama kısa bir hatırlatma yapayım da hevesiniz kursağınızda kalmasın.
Siz “1 şehit için yaygara koparıyorsunuz” diyen birinin arkasından, 
biz ise 1 şehit için Menemen’i yakan bir adamın arkasından gidiyoruz. 
Sonra yine “kandırıldık” demeyin!

4 Ağustos 2017 Cuma

Ahmed Arif : Hasretinden Prangalar Eskittim


HASRETİNDEN PRANGALAR ESKİTTİM

Seni anlatabilmek seni.
İyi çocuklara,  kahramanlara.
Seni anlatabilmek seni,
Namussuza, halden bilmeze,
Kahpe yalana.
Ard-arda kaç zemheri,
Kurt uyur, kuş uyur, zindan uyurdu
Dışarda gürül- gürül akan bir
dünya...
Bir ben uyumadım,
Kaç leylim bahar,
Hasretinden prangalar eskittim.
Saçlarına kan gülleri takayım,
Bir o yana
Bir bu yana...
Seni bağırabilsem seni,
Dipsiz kuyulara.

Akan yıldıza.
Bir kibrit çöpüne varana.
Okyanusun en ıssız dalgasına
Düşmüş  bir kibrit çöpüne.
Yitirmiş tılsımını ilk sevmelerin,
Yitirmiş öpücükleri,
Payı yok, apansız inen akşamdan,
Bir kadeh, bir cigara, dalıp gidene,
Seni anlatabilsem seni...
Yokluğun, Cehennemin öbür adıdır
Üşüyorum, kapama gözlerini...


Ahmed Arif

2 Ağustos 2017 Çarşamba

Nazım Hikmet RAN : Duvar


DUVAR

İZMİR'DEN AKDENİZE DÖKÜLEN
VE YAKINDA BOMBAY'DAN HİNT DENİZİNE
DÖKÜLECEK OLAN EMPERYALİZMİN,
ŞARKI SARAN DUVARI
HAKKINDA YAZILMIŞTIR

Karataştan çerçeveye gömülen,
güneşi parça parça bölen
                          demir parmaklık… 
Dayadım
    alnımı
       demir parmaklığa;
parmaklık alnıma 
         gömüldü. 
Kemikli geniş alnımı parça parça böldü..
Alnım:
          parmaklığa dayalı.
Yüzüm:
                   kana boyalı.
Bu kan benim kanım.
Eşyayı bu kanlı perdeden görüyor gözüm.
Karataştan çerçeveye gömülen,
güneşi parça parça bölen
                          demir par-mak-lık 
*
Orda;
o duvarda,
o duvarın dibinde
bizimkilerin bağlandı kolları.
O duvarı
         bizim için yaptılar..

O duvar
darağaçlarının sabunlu ipi 
      gibi 
parlıyor.

O duvar;
o duvarda keskinliği var 
taze kanlı etleri parçalayan 
yosunlu, ıslak 
dişlerin…


O duvar;
         gözleri afyon dumanlı keşişlerin
bellerindeki kara kuşak gibi sarılmış
kürenin gırtlağında!.
O duvarın ilk temel taşı,
emperyalizmin ilk adımından geliyor.

O duvarın dibinde 
bizimkilerin
Eyfeller gibi kemikleri yükseliyor.


O duvarın bir ucu:
tahta sapanlı sarı Çin'de;
öbür ucu:
çelikleri elektrikli New-York'un içinde.
Her bankada hisse senetleri var 
onun.


O duvar
Lordlar kamarasından lord Gürzon'un 
         noktaları imparator armalı bir nutku gibi geçiriyor. 
Eyfel'in tepesinden avlarını seçiyor,
dayanarak Hinderburg'un altın çivili heykeline
topluyor Berlin sokaklarını eline.
O duvarın taşlarına sürterek dilini 
kara gömlekli Mussolini 
bekliyor nöbet.
İtalya'nın çizmesi 
yüzüyor kanda!!


O duvar 
İkinci bir Balkan gibi yükseliyor Balkan'da!
O duvar 
O duvar, o duvar…
O duvarın dibinde
bizimkiler kurşunlanıyorlar!..


O duvar 
kadar
uzun bir destanı var,
o duvarın dibindeki her bir karış yerin.
O duvarın dibinde ölenlerin 
koparıyorlar erkekliğini,
gençlik aşısı yapmak için
milyonerlerin
                   kibrit çöpünden frengili iskeletlerine!
Milyonerler
gömülüp orospuların etlerine
bir radyo-konser gibi dinliyorlar:
o duvarın dibinde yere serilen
    idam emirlerini!.


O duvar,
o duvarın dibinde seferberlik var.
1914 den daha büyük,
daha mel'un 
bir seferberlik…
Karanlıklar 
güneş altında nasıl kaçarsa bir deliğe, 
koşuyor emperyalistler 
bu seferberliğe:

Britanya dretnotlarının cemiyeti akvamı,
beyaz eldivenleri barut kokan diplomat,
çürümüş insan eti müstahsili
emperyalist Jeneral,

II nci Enternasyonal;
zehirli çiçeklerini toplamak için
"din"in
toprağını gübreleyen, kazan,
eserlerini banknotlara yazan
filozof,
permanganatın âşıkı şair,
ölüm şuaı satan kimyager,
hepsi  seferber
seferber
          o duvarın bayrağı altında.. 


O duvar 
o duvar, o duvar
O duvarın dibinde
   bizimkiler kurşunlanıyorlar…


CEVAP


O duvar 
o duvarınız,
vız gelir bize vız!.
Bizim kuvvetimizdeki hız,
ne bir din adamının dumanlı vadinden,
ne de bir hülyanın gönlü yakışındandır.
O yalnız
tarihin o durdurulmaz akışındandır.


Bize karşı koyanlar
karşı koymuş demektir:
maddede hareketin,
yürüyen cemiyetin
ezelî kanunlarına.


Sükûn yok, hareket var
Bugün yarına çıkar,
Yarın bugünü yıkar 
ve bu dumandan akar 
akar 
   akar.

Biz bugünün kahramanı,
yarının
münadisiyiz.


Bu durmadan akan,
     yıkıp yapan 
akışın 
çizgilenmiş sesiyiz.


Biz,
adımlarını tarihin akışına uyduran 
temelleri çöken emperyalizme vuran, 
yarını kuran
  larız.


O duvar
o duvarınız 
    vız gelir bize vız!..

Nâzım Hikmet Ran

31 Temmuz 2017 Pazartesi

Yıldıray Çınar : Aman Dünya Ne Dar Imış


Aman dünya ne dar ımış
Dert çekmesi ne zor umuş
İçerimde yare varmış
Dermanını arar oldum

Bu derdimin dermanını
Kalem yazmaz soranını
Ecel gelmiş can mı gider
Okur ecel fermanımı

Dertli dertli gezer oldum
Ben derdimi yazar oldum
Bu derdimi ben çeke çeke
Hem canımdan bezer oldum

Söz ve Müzik : Neşet Ertaş
Yöre : Kırşehir

Hasan Hüseyin Korkmazgil : Acıyı Bal Eyledik


Acıyı Bal Eyledik

«pir sultan ölür dirilir»

bak şu bebelerin güzelliğine 
kaşı destan 
gözü destan 
elleri kan içinde

kör olasın demiyorum 
kör olma da
gör beni

damda birlikte yatmışız 
öküzü hoşça tutmuşuz 
koyun değil şu dağlarda 
san kendimizi gütmüşüz 
hor baktık mı karıncaya 
kırdık mı kanadını serçenin 
vurduk mu karacanın yavrulusunu 
ya nasıl kıyarız insana

sen olmasan öldürmek ne 
çürümek ne zindanlarda 
özlem ne ayrılık ne 
yokluk ne yoksulluk ne 
ilenmek ne dilenmek ne 
işsiz güçsüz dolanmak ne 
gün gün ile barışmalı 
kardeş kardeş duruşmalı 
koklaşmalı söyleşmeli 
korka korka yaşamak ne

kahrolasın demiyorum 
kahrolma da 
gör beni

kanadık toprak olduk 
çekildik bayrak olduk 
döküldük yaprak olduk 
geldik bugüne

ekmeği bol eyledik 
acıyı bal eyledik 
sıratı yol eyledik 
geldik bugüne

ekilir ekin geliriz 
ezilir un geliriz 
bir gider bin geliriz 
beni vurmak kurtuluş mu

kör olasın demiyorum 
kör olma da 
gör beni

Hasan Hüseyin Korkmazgil 

29 Temmuz 2017 Cumartesi

Sevcan Orhan : Şu Dağlarda Kar Olsaydım



Şu dağlarda kar olsaydım olsaydım
Bir asi rüzgâr olsaydım olsaydım
Arar bulur muydun beni beni
Sahipsiz mezar olsaydım olsaydım

Şu yangında har olsaydım olsaydım
Ağlayıp bizâr olsaydım olsaydım
Belki yaslanırdın bana bana
Mahpusta duvar olsaydım olsaydım

Şu bozkırda han olsaydım olsaydım
Yıkık perişan olsaydım olsaydım
Yine sever miydin beni beni
Simsiyah duman olsaydım olsaydım

Şu yarada kan olsaydım olsaydım
Dökülüp ziyan olsaydım olsaydım
Bu dünyada yerim yokmuş yokmuş
Keşke bir yalan olsaydım olsaydım

Yusuf Hayaloğlu

Sevcan Orhan : Şu Dağlarda Kar Olsaydım

Hacı Taşan : Allı Turnam ve Bugün Ayın Işığı



Allı turnam bizim ele varırsan
Şeker söyle kaymak söyle bal söyle

Gülüm gülüm kırıldı kolum
Tutmuyor elim turnalar ey
Ah gülüm gülüm yar gülüm
Kız gülüm gülüm turnalar ey

Eğer bizi sual eden olursa
Boynu bükük benzi soluk yar söyle

Gülüm gülüm kırıldı kolum
Tutmuyor elim turnalar ey
Ah gülüm gülüm yar gülüm
Kız gülüm gülüm turnalar ey

Allı turnam ne gezersin havada
Arabam kırıldı kaldım burada

Gülüm gülüm kırıldı kolum
Tutmuyor elim turnalar ey
Ah gülüm gülüm yar gülüm
Kız gülüm gülüm turnalar ey

Ne onmamış kul imişim dünyada
Akşam olsun allı turnam dön geri

Gülüm gülüm kırıldı kolum
Tutmuyor elim turnalar ey
Ah gülüm gülüm yar gülüm
Kız gülüm gülüm turnalar ey

Arap atın iyisine binerler
Mor çiçeğin koyusuna konarlar

Gülüm gülüm kırıldı kolum
Tutmuyor elim turnalar ey
Ah gülüm gülüm yar gülüm
Kız gülüm gülüm turnalar ey

Keskinli Hacı Taşan - Keskin

*          *          *          *          *


Bugün ayın ışığı
Elinde bal kaşığı
Gine nerden geliyon da
Mehlenin yakışığı

Vay nerdesin nerdesin
Galdır camın perdesin
Diyeceğim çoğ amma da
Pek galabalık yerdesin

Karşıdan geçti gelin
Elinde desti gelin
Sallan boyun göreyim de
Gençliğim geçti gelin

Vay ne olur ne olur
Sevda sırınan olur
Gözdür alemi gezerde
Gönül birinen olur

Keskinli Hacı Taşan

Hacı Taşan : Allı Turnam ve Bugün Ayın Işığı