29 Mayıs 2017 Pazartesi

Yıldıray Çınar : Acıyor Yaramdan Sızıyor Kanlar (Ayrılık Ateşi)


Acıyor yaramdan sızıyor kanlar
Ayrılık ateşi yakıyor canlar
Sevda çekmeyenler aşktan ne anlar
Yüreği ateşle yakan ayrılık

Ateşi hicrana canlar dayanmaz
Ayrılık çekmeyen buna inanmaz
Yürekten sevmeyen aşktan anlamaz
Sevenin boynunu büken ayrılık

Yanıyor kalbimde sönmez bir kömür
Hasretin çekmekle bitiyor ömür
Senden ayrılamaz bu dertli(deli)gönül
Sevenin boynunu büken ayrılık

Yıldıray Çınar : Acıyor Yaramdan Sızıyor Kanlar

28 Mayıs 2017 Pazar

Yıldıray Çınar : Ömrüm Kadrini Bilmedim



Geldi geçti benim ömrüm
Ömrüm kadrini bilmedim
Bir kuş gibi uçtu ömrüm
Ömrüm kadrini bilmedim

Satılmazsın allim seni
Nerelerde bulim seni
Eyvah beni eyvah beni
Ömrüm kadrini bilmedim

Seyit Nizamoğlu ağlar
Ateşi sinemi dağlar
Ele geçmez geçen çağlar
Ömrüm kadrini bilmedim

Yöre : Erzincan
Kaynak Kişi : Ali Atıcı
Derleyen : Yıldıray Çınar

Yıldıray Çınar : Ömrüm Kadrini Bilmedim

Güler Duman : Türkülerle Gömün Beni




Bir gün mutlak öleceğim
Türkülerle gömün beni
Size veda edeceğim
Türkülerle gömün beni

Sazımı asın duvara
Yalnız kalsın bahtı kara
Vasiyetim tüm dostlara
Türkülerle gömün beni

Muradımı almamışım
Hep ağlayıp gülmemişim
Ağlamasın dostum eşim
Türkülerle gömün beni

Derdi yoklar diye diye
Niye doğdum bilmem niye
Götürün doğduğum köye
Türkülerle gömün beni

Söz ve Müzik : Derdiyok Ali

Güler Duman : Türkülerle Gömün Beni

Gülay : Unutursun Mihriban'ım




Unutmak kolay mı deme
Unutursun Mihribanım
Oğlun kızın olsun hele
Unutursun Mihribanım

Hayat (düzen) böyle bu gemide
Eskiler yiter yenide
Beni değil (sen seni de) kendini de
Unutursun Mihriban'ım

Yıllar sineme yaslanır
Hatıraların paslanır
Bu deli gönlün uslanır
Unutursun Mihriban'ım

Zaman erir kelep kelep
Meyve dalda durmuyor hep
Unutturur bir çok sebep
Unutursun Mihriban'ım

Gün geçer azalır sevgi
Değişir herşeyin rengi
Bugün değil yarın belki
Unutursun Mihriban'ım

Süt emerdin gündüz gece
Unuttun ya büyüyünce
Bu iş de tıpkı öylece
Unutursun Mihriban'ım

Abuzer KARAKOÇ

Serhad Raşa : Mapusun İçinde Üç Ağaç İncir




Mapusun içinde üç ağaç incir
Elimde kelepçe boynumda zincir
Oy zulum zulum başımda zulum uzak git ölüm

Zincir sallandıkça her yanım sancır
Düştüm bir ormana yol belli deil
Oy zulum zulum başımda zulum uzak git ölüm

Mapusun içinde mermerden direk
Kimimiz on beşlik kimimiz kürek
Oy zulum zulum başımda zulum nedir bu halim

İnsanın zulmüne dayanmaz yürek
Yatarım yatarım gün belli değil
Oy zulum zulum başımda zulum uzak git ölüm

Mapusun içinde bir ulu çınar
Kırılsın zincirler yıkılsın duvar
Oy zulum zulum başımda zulum uzak git ölüm

Tezikmiş kuş bile yuvaya döner
Düştüm bir ormana yol belli değil
Oy zulum zulum başımda zulum nedir bu halim

Söz-Müzik :  Anonim

26 Mayıs 2017 Cuma

Aysun Gültekin : Kırmızı Gül Demet Demet




"Kırmızı Gül Demet Demet Türküsü'nün Hikayesi"
Revan, bugünkü adıyla Erivan, yani günümüzde Ermenistan'ın başkenti... Türkümüze konu olan olayın geçtiği zaman ise, büyük ihtimalle 17. yüzyıl sonrası... Neden derseniz, Revan Osmanlı ’nın önemli bir ticaret merkezi o zamanlar. Ama bir ara elden çıkmış, Safeviler işgal etmiş.
Yıl 1635. Dördüncü Murat 250 bin kişilik bir orduyla Revan seferini düzenlemiş. Sekiz ay, yirmi dokuz günlük kuşatma sonunda, Revan yeniden Osmanlı topraklarına katılmış. Eskisi gibi kervanlar gider gelir olmuş. Mal götürüp, mal getirmişler...
Mehmet de gidip gelen kervancılardan birisi... Anasının da tek 'balası'... Tek oğlu! Erzurum yöresinde üç beş dönümlük tarlalarını ekip dikiyorlar... Yetiştirdikleri ürünü de kervana katıp, Revan 'da satıyor Mehmet... Bir de alışkanlığı var Mehmet'in. Her akşam tarla dönüşü, bahçelerden derlediği demet demet gülleri getiriyor anasına…

Anayla oğul arasında bir simge gibi kırmızı gül demeti... Sevgi, saygı simgesi. Gülleri evinin duvarına asıp kurutuyor ana... Onlara baktıkça oğlunu görür gibi oluyor... Hele Mehmet kervandaysa. Gözü gönlü kırmızı gülün kurumuş, gazelleşmiş demetinde ananın. Rüyaları hep Mehmet üstüne... Mehmet’in anası her defasında kervanın dönüşünü dört gözle bekliyor.
Bazen kışın yola saldığı oğlu yazın dönüyor. Bazen de tersi oluyor. Kervanın dönüşü, bayram gibi! Kimi kocasını, kimi yavuklusunu karşılıyor. Kimi analar da oğlunu. Sarılıp, ağlayanlar, sevinç gözyaşı dökenler.
Veba hastalığı kırıp geçiriyor ortalığı. İlkin bir ateş sarıyor bünyeyi. Kusma, iltihap, baş dönmesi. En sonunda da sayıklama. Artık kurtuluşu yok. Sayıklaya sayıklaya götürüyor insanı. En erken üç gün. En geç yedi gün içinde başlıyor sayıklama... Kurduğu tüm dünya yok oluyor bir anda insanın. Sevgiliye özlem, alınan armağanlar. Söylenecek güzel sözler…
Ecel bu! Kimini sele, kimini yele verir. Mehmet'i de Revan'da vebayla yakalıyor. Sayıklaya sayıklaya gidiyor Mehmet. Kucak dolusu kırmızı güller elinde kalıyor. Sevgiliye özlemi de dilinde!. Artık bir çalıdır mezar taşı Mehmet'in!. Bir tek Mehmet değil vebaya teslim olan. Kervanın çoğu kırılıyor. Sahipsiz mezar oluyor Revan'da. Kalanlar perişan. Utangaç. Yaşıyor olmaktan utanıyorlar sanki... Sanki ölenlerin sorumlusu ölmeyenlermiş gibi...
Ağır ağır Erzurum'a giriyor kervan. Analar, bacılar, sevgililer, oğullar, eşler... Meraklı gözlerle karşılıyor kervanı. Aradığını bulan sarmaş dolaş. Gözyaşları hıçkırıklara karışıyor. Aradığını bulamayanlar, ilk rastladığına soruyor. ''Oğlum Mehmet'im nerede. Birlikte çıktınız kervana. Nerede kaldı''. Sen sen ol da gel cevapla. "İlkin kusma başladı. Sonra da bir ateş. En son sayıklama başladı. Tüm sevdiklerini bir bir sıraladı. Titreye titreye sayıkladı. Yedi gün dayandı Mehmet. Sonra... Sonra bir çalının dibine gömdük onu''.
Gel de söyle bunu. Söyleyebilirsen!. Hem de anasına... O ana deli olup dağlara düşmez mi?. Avuçlarını göğe açıp, Rabbinden medet dilemez mi?. Kırmızı gülün merhem olmasını istemez mi?. Karayağızın güzeli oğlunu, canından parçayı alıp götüren ölüme, ilenmez mi? Anadır, alıyor veriyor, veriyor alıyor. Oluru yok. Diline kırmızı gülleri doluyor. Ol tabipten medet diliyor. Olmuyor. Ver elini dağ yolları. Dilinde türküsü. Gönlünde oğlunun hayali. Deli olup dağlara düşüyor. O'nu son görenler elinde bir demet kırmızı gül, dilinde ''Kırmızı gül demet demet. Sevda değil bir alamet Şol Revan'da balam kaldı. Yavrum kaldı''... diye diye haykırdığını söylediler.
********************************
Kırmızı gül demet demet
Sevda değil bir alamet
Gitti gelmez o muhannet
Şol revanda balam kaldı
********************************
Kırmızı gül her dem olsa
Yaralara merhem olsa
Ol tabipten derman gelse
Şol revanda balam kaldı
********************************
Kırmızı gülün hazanı
Ağaçlar döker gazeli
Kara yağızın güzeli
Şol revanda balam kaldı
********************************
****************************************************
*****************************************************


25 Mayıs 2017 Perşembe

Aysun Gültekin : Kadir Mevlam Senden Bir Dileğim Var



Kadir mevlam senden bir dileğim var
Beni muhannete muhtaç eyleme
Eğer muhannete muhtaç eylersen
Kara topraklara garkeyle beni

Muhannetin suyu bulanık akar
Aktığı yerleri sel olur yıkar
İyilik etmeden başına kakar
İşte böylesine muhtaç eyleme

Muhannetin sözü zehirden oktur
Hüsnü kereminle rahmetin çoktur
Sağ elin sol ele faydası yoktur
Sağ gözü sol göze muhtaç eyleme