13 Nisan 2022 Çarşamba

#DostunBahçesineBirHoyratGirmiş

Nilgün Kızılcı : Dostun Bahçesine Bir Hoyrat Girmiş

#DostunBahçesineBirHoyratGirmiş

*

Dostun bahçesine bir hoyrat girmiş

Korudur hey benli benli dilber korudur 

Gülünü dererken dalını kırmış

Kurudur hey benli benli dilber kurudur 

Canlar kurudur

*

Bu meydanda serilidir postumuz

Çok şükür Mevla'ya gördük dostumuz

Bir gün kara toprak örter üstümüz

Çürüdür hey benli benli dilber çürüdür 

Canlar çürüdür

*

Abdal Pir Sultan'ın başından başlar

İyileri kor da kötüyü taşlar

Bin çiçekten bir kovana bal işler

Arıdır da benli benli dilber arıdır 

Canlar arıdır 

*

Derleyen : Aşık İsmail Daimi

Söz          : Pir Sultan Abdal

Yöre        : Erzincan - Tercan

*

12 Nisan 2022 Salı

#AkrepGibisin

#AkrepGibisin

*

Akrep gibisin kardeşim, 

korkak bir karanlık içindesin akrep gibi. 

Serçe gibisin kardeşim, 

serçenin telaşı içindesin. 

Midye gibisin kardeşim, 

midye gibi kapalı, rahat. 

Ve sönmüş bir yanardağ ağzı gibi korkunçsun, kardeşim. 

Bir değil, 

beş değil, 

yüz milyonlarlasın maalesef. 

Koyun gibisin kardeşim, 

gocuklu celep kaldırınca sopasını 

sürüye katılıverirsin hemen 

ve âdeta mağrur, koşarsın salhaneye. 

Dünyanın en tuhaf mahlukusun yani, 

hani şu derya içre olup 

deryayı bilmiyen balıktan da tuhaf. 

Ve bu dünyada, bu zulüm 

senin sayende. 

Ve açsak, yorgunsak, alkan içindeysek eğer 

ve hâlâ şarabımızı vermek için üzüm gibi eziliyorsak 

kabahat senin, 

— demeğe de dilim varmıyor ama — 

kabahatın çoğu senin, canım kardeşim! 

*

#NazımHikmetRan

2 Nisan 2022 Cumartesi

#SabahattinAli

 

25 Şubat 1907'de Edirne Vilayeti'nin Gümülcine Sancağı'na bağlı Eğridere kazasında doğmuştur. Babası piyade yüzbaşısı (Cihangirli) Selahattin Ali Bey'in görev yerlerinin sık sık değişmesi dolayısıyla, ilköğrenimini İstanbulÇanakkale ve Edremit'in çeşitli okullarında tamamlamıştır (1921) Edremit'e göçtüklerinde bölge Yunan işgalinde olduğu için emekli olan babası aylığını alamamış ve aile çok zor günler geçirmiştir. İlkokulu bitirdikten sonra parasız yatılı olarak Balıkesir Öğretmen Okulu'na giren Sabahattin Ali, beş yıl burada okumuş, daha sonra İstanbul Öğretmen Okulu'nda mezun olmuştur (1926) . Bir yıl kadar Yozgat'ta ilkokul öğretmenliği yapmış, Millî Eğitim Bakanlığı'nın açtığı sınavı kazanarak Almanya'ya giderek iki yıl orada okumuştur (1928 - 1930) . Yurda döndükten sonra Aydın ve Konya ortaokullarında Almanca öğretmenliği yapmıştır.
*
Konya'da bulunduğu sırada, bir arkadaş toplantısında Atatürk'ü yeren bir şiir okuduğu iddiasıyla tutuklanmış (1932) , bir yıla mahkum olarak Konya ve Sinop cezaevlerinde yatmış, Cumhuriyetin onuncu yıldönümü dolayısıyla çıkarılan af yasasıyla özgürlüğüne kavuşmuştur (1933) . Cezaevinden çıktıktan sonra Ankara'ya giden Sabahattin Ali Millî Eğitim Bakanlığı'na başvurarak yeniden göreve alınmasını istemiştir. Dönemin bakanı Hikmet Bayur'un 'eski düşüncelerinden vazgeçtiğini ispat etmesini' istemesi üzerine Varlık dergisinde 'Benim Aşkım' adlı şiirini yayımlayarak (15 Ocak 1934) Atatürk'e bağlılığını göstermeye çalışmıştır. Aynı yıl Bakanlık Neşriyat Müdürlüğü'ne alınmış, Ankara II. Ortaokul'da öğretmenlik yapmıştır. 
*
16 Mayıs 1935 günü Aliye Hanım ile evlenmiş, 1936'da askere alınmış, 1937 Eylülünde kızı Filiz Ali dünyaya gelmiştir. Yedek Subay olarak askerliğini Eskişehir'de tamamlamış, 10 Aralık 1938 de Musiki Muallim Mektebi'nde Türkçe öğretmeni olarak göreve başlamıştır. 1940 yılında tekrar askere alınmış, askerliğini yaptıktan sonra Ankara Devlet Konservatuarı'nda Almanca öğretmenliği yapmıştır (1941 - 1945) .
*
'İçimizdeki Şeytan' romanı milliyetçi kesimde büyük tepki toplamıştır. Nihal Atsız'ın hakkında yazdığı hakaret dolu bir yazıya karşılık dava açmış, dava sırasında çok sıkıntı çekmiştir. 1944 yılında davayı kazanmasına rağmen tepkilerden kurtulamamıştır. Olaylı duruşmalar sonunda bakanlıkça görevinden alınmış, İstanbul'a giderek gazetecilik yapmaya başlamıştır (1945) . Ancak fıkra yazdığı La Turquie ve Yeni Dünya gazeteleri, iktidarın kışkırtmasıyla meydana gelen Tan olayları sırasında tahrip edilince işsiz kalmış, Aziz Nesin ve Rıfat Ilgaz'la Marko Paşa, Malum Paşa, Merhum Paşa, Öküz Paşa gibi siyasal mizah dergilerini çıkarmıştır (1946 - 1947) . Ancak, bu gazeteler tek parti iktidarının baskılarıyla karşılaşmış, dergilerin isimlerindeki Paşa ifadesiyle 'Milli Şef' İsmet Paşa ile alay edildiği iddiası ile kapatılmış, yazılar ve yazarları hakkında kovuşturmalar açılmıştır. 
*
Sabahattin Ali dergilerde çıkan yazılarından dolayı üç ay hapis yatmış, karşılaştığı baskılardan bunalmıştır. Ali Baba dergisinde yayımladığı 'Ne Zor Şeymiş' başlıklı yazıda, içinde bulunduğu durumu şöyle anlatmaktadır: 'Çalmadan, çırpmadan bize ekmeğimizi verenleri aç, bizi giydirenleri donsuz bırakmadan yaşamak istemek bu kadar güç, bu kadar mihnetli, hatta bu kadar tehlikeli mi olmalı idi'.
*
Bir başka dava nedeni ile 1948'de Paşakapısı cezaevinde üç ay yatmıştır. Çıktıktan sonra zor günler geçirmeye başlamış, işsiz kalıp, yazacak yer bulamamıştır. Yurt dışına gidebilmek için pasaport almak istemiş, alamamıştır. Yasal yollardan yurt dışına çıkma olanağı da bulamayınca Bulgaristan'a kaçmaya karar vermiş fakat para karşılığı anlaştığı Ali Ertekin adlı kaçakçı tarafından Bulgaristan sınırında şaibeli bir şekilde öldürülmüştür (2 Nisan 1948) . 
*
Sabahattin Ali'yi öldürdüğünü itiraf eden ve CHP üyesi ve Milli Emniyet mensubu olduğu iddia edilen Ali Ertekin, dört yıla hüküm giymiş; fakat birkaç hafta sonra çıkan aftan yararlanarak serbest kalmıştır.
*
Bulgaristan’ın Eğridere (Ardino) kentinde, Sabahattin Ali’nin 100. doğum yılı kutlandı. 31 Mart 2007 günü gerçekleşen toplantıya, başta Bulgaristan Yazarlar Birliği Başkanı olmak üzere Sofya ve Bulgaristan’ın çeşitli kentlerinden Türk ve Bulgar yazarlar, şairler, okurlar ve Sabahattin Ali’nin kızı Filiz Ali katıldı. Bütün eserleri 1950’li yıllardan beri Bulgaristan’daki tüm okullarda okutulduğundan, Sabahattin Ali bu ülkede çok tanınan bir yazardır. 
*

Eserleri:

*
Şiir :
Dağlar ve Rüzgâr (1934 - Yeni Eklerle 1943) 
Kurbağanın Serenadı ve Öteki Şiirler'le birlikte (1937) 
Öteki Şiirler (1937) 
*
Öykü : 
Değirmen (1935) 
Kağnı (1936) 
Hanende Melek (1937) 
Ses (1937) 
Kağnı - Ses (1943 - İki Kitap Birlikte) 
Yeni Dünya (1943) 
Sırça Köşk (1947) . 
Kamyon 
*
Roman : 
Kuyucaklı Yusuf (1937) 
İçimizdeki Şeytan (1940) 
Kürk Mantolu Madonna (1942) 
*
Tiyatro : 
Esirler (1936) 
*
Derlemeler  
Markopaşa Yazıları ve Ötekiler(1998) 
Çakıcı'nın İlk Kurşunu (2002) 
Mahkemelerde (2004) 
Hep Genç Kalacağım (2008) 
Canım Aliye, Ruhum Filiz (2013) 
*
Bestelenen Şiirleri : 
Hapishane Şarkısı V (Aldırma Gönül - Kerem Güney, Edip Akbayram) 
Leylim Ley (Zülfü Livaneli) 
Hapishane Şarkısı I (Göklerde Kartal Gibiydim / Nazlı Yarim - Ahmet Kaya) 
Hapishane Şarkısı III (Geçmiyor Günler - Ahmet Kaya) 
Çocuklar Gibi (Sezen Aksu) 
Kız Kaçıran (Ahmet Kaya) 
Kara Yazı (Ahmet Kaya) 
Melankoli (Ali Kocatepe, Nükhet Duru) 
Eskisi Gibi (Ben Yine Sana Vurgunum - Ali Kocatepe, Nükhet Duru) 
Dağlar (Dağlardır Dağlar - Sezen Aksu)
*
Kaynak : antoloji.com

1 Nisan 2022 Cuma

#SiyahPerçeminiDökmüşYüzüne

 

*
Ağ göğsün üstüne yar yar bir bağ dikilmiş,
Bin bir çeşit çiçeklerden ekilmiş.
Dün uğradım bir ücraya çekilmiş,
Bulut mu gaplamış şu aya bakın.
Yar yar yar yar eylenemem.
*
Yandırdın yaktın beni,
Zalim aldattın beni.
Ne dedim de darıldın,
Bir pula sattın beni.
*
Elin sitemini yar yar ağlarken gördüm,
Gül dibinde perçem bağlarken gördüm,
Bir seher akpınar çağlarken gördüm,
Davut Sulari'deki sevdaya bakın.
Yar yar yar yar eylenemem.
*
Yandırdın yaktın beni,
Zalim aldattın eni.
Ne dedim de darıldın,
Bir pula sattın beni.
*
Derleyen : TRT
Kaynak Kişi : #DavutSulari
Yöre : #Erzincan

31 Mart 2022 Perşembe

#SilahlarıYandırın

 

*
Ana kalbim odlanır
Söz düşende davadan
Bes değil mi ey insanlar
Döküldü kan aktı kan
Bes değil mi kara toprak
Su içti gözyaşından
*
Yeryüzünde dostu olsun
Gerek insan insana
Ben anayım
Bu sözümde yerin göğün derdi var
Sulha gelin ey insanlar
Yoksa dünya mahfolar
*
Silahları yandırın
Arşa çıksın tütsüsü
Her obada
Her bir evde
Şaha kalksın sulh sözü
Yüzü gülsün insanların
Bayram etsin yeryüzü
*
Yeryüzünde dostu olsun
Gerek insan insana
Ben anayım
Bu sözümde yerin göğün derdi var
Sulha gelin ey insanlar
Yoksa dünya mahfolar

21 Mart 2022 Pazartesi

#AşıkVeysel

 

Galiba dünyanın sonuna kaldık, 
Gelin belli değil kız belli değil, 
Ne nasihat duyduk ne öğüt aldık, 
Sohbet belli değil söz belli değil. 
*
Dünya güzellendi tadı kalmadı,
İnsanın edebi udu kalmadı, 
Günahın sevabın adı kalmadı,
Hakikata giden iz belli değil. 
*
Aşık geleneğinin ülkemizdeki son temsilcilerinden birisi olarak anılan Türk Halk Ozanı.
Saz ve bağlamanın en büyük isimlerinden birisi olan Aşık Veysel, diğer ozanların eserlerini seslendirmek dışında,kendi yazdığı şiir ve şarkıları da saz eşliğinde okuması ile tanınmaktadır.
Hayatının büyük bir kısmını kör olarak geçiren Veysel, şarkılarında ölüm temasını bolca işlemiştir.
Aşık Veysel Şatıroğlu, 25 Ekim 1894 tarihinde, Ahmet ve Gülizar çiftinin çocuğu olarak, Şarkışla, Sivas’da dünyaya geldi.
Ailesinin kendisinden önce doğan iki kızını kaybetmesine yol açan çiçek hastalığı, Aşık Veysel’i de vurdu ve henüz yedi yaşındayken sol gözünü kaybetti.
Geçirdiği talihsiz bir kaza sonucunda sağ gözünü de kaybeden Veysel, babasının hediyesi olan bir saz sayesinde, henüz genç yaşlarda müziğe başladı.
Babasının yakın bir arkadaşı olan Aşık Ala tarafından eğitilen Aşık Veysel,Pir Sultan Abdal, Karacaoğlan, Dertli gibi büyük halk ozanlarının eserlerini burada öğrendi.
Aşık Veysel 20 yaşındayken, I. Dünya Savaşı’nın başlaması üzerine arkadaşları cepheye gidince, genç ozan yalnız kaldı.
Bu süre içerisinde tek arkadaşı sazı olan ama şair, kendisini iyice müziğe verdi. Savaşın sona ermesinin ardından Esma adlı bir kadınla evlendirilen Veysel, bu evlilikten iki çocuk sahibi oldu. Fakat oğlu henüz on günlükken hayata gözlerini yumdu.
Esma’nın başka bir adama kaçmasının ardından henüz altı aylık kızı ile baş başa kalan Veysel, henüz çok genç yaşlardayken bu kızını da kaybetmenin acısını yaşadı.
1930’ların başında, Sivas’da edebiyat öğretmeni olarak görev yapan Ahmet Kutsi Tecer ile tanıştı. Tecer, Folk edebiyatının hak ettiği değere gelmesi ve folk eserlerinin kaybolmaması için uğraşıyordu; Veysel’in eserlerini de ilk defa kaleme alan kişi o oldu.
Her konuşmasında kendisine olan sevgi ve bağlılığını belirttiği Mustafa Kemal ATATÜRK ile tanışmak için Ankara’ya giden Aşık Veysel, bu isteğini hiçbir zaman gerçekleştirme fırsatı bulamadı, fakat Ankara’da ilk defa Radyo'ya çıkarak eserlerini ülke ile paylaşma fırsatı buldu.
Her ne kadar Atatürk ile tanışma fırsatı bulamamış olsa da, Atatürk’ün vefatının ardından yazdığı ağıt ile, kendisine olan sevgisini gösterme fırsatı buldu.
Ahmet Kutsi Tecer tarafından davet edildiği Köy Enstütüleri’nde saz hocası olarak görev yapan Veysel, Arifiye, Çifteler, Kastamonu ve Akpınar’da eğitim verdi. 1965 yılında, T.B.M.M. tarafından müziğe katkılardan dolayı kendisine maaş bağlandı.
Aşık Veysel, 21 Mart 1973 tarihinde, doğduğu köy olan Şarkışla, Sivas’da hayata gözlerini yumdu.
Aşık Veysel’in eserleri, ünlü A.B.D.’li gitarist Joe Satriani’den Türk metal grubu Pentagram’a kadar pek çok ünlü müzisyen ve gruba ilham kaynağı olmuş, eserleri bu müzisyenler tarafından albümlerinde kullanılmıştır.
*
Kaynak : Biyografi.info
*
Ben giderim adım kalır
Dostlar beni hatırlasın
Düğün olur bayram gelir
Dostlar beni hatırlasın
*
Can kafeste durmaz uçar
Dünya bir han konan göçer
Ay dolanır yıllar geçer
Dostlar beni hatırlasın
*
Can bedenden ayrılacak
Tütmez baca yanmaz ocak
Selam olsun kucak kucak
Dostlar beni hatırlasın
*
Ne gelsem di ne giderdim
Günden güne arttı derdim
Garip kalır yerim yurdum
Dostlar beni hatırlasın
*
Açar solar türlü çiçek
Kimler gülmüş kim gülecek
Murat yalan ölüm gerçek
Dostlar beni hatırlasın
*
Gün ikindi akşam olur
Gör ki başa neler gelir
Veysel gider adı kalır
Dostlar beni hatırlasın
*
*

#Nevruz

            Nevruz, İranlılar, Türkler, Kürtler, Azeriler, Afganlar, Arnavutlar, Gürcüler, Türkmenler, Tacikistanlılar, Özbekler, Kırgızlar tarafından kutlanan geleneksel yeni yıl ya da başka bir değişle doğanın uyanışı ve bahar bayramıdır.
            NevruzFarsça bir kelime olup “Yeni gün” anlamına gelmektedir (Nev, yeni ve Ruz, Gün anlamında). Yeni gün baharın geliş günüdür aynı zamanda Türklerde takvim başlangıcı olan yıl başıdır. Çeşitli kültür çevrelerinde, farklı etnik gruplarda farklı bir muhtevaya ve anlama sahip olmuştur. Kültürler arasındaki iletişim sonucunda çeşitli kültürlere girmiş ve benimsenmiştir. Eldeki tarihi kaynaklardan hareketle en eski Türk adetlerinden, bayramlarından biri olduğu kesinleşmiştir. Yeni yılın başlangıcı, yenilik, coşku, canlanma gibi nitelikler hiç değişmeden günümüze kadar yaşadığı uçsuz bucaksız coğrafyalarda görülmektedir.
            Çin kaynaklarından Kutadgu Bilig'e, Kaşgarlı Mahmud'dan Biruni'ye, Nizamü'ı Mülk'ün Siyasetname'sinden Melikşah'ın takvimine kadar, Akkoyunlu Uzun Hasan Bey'in kanunlarına kadar gelen bir çizgide Nevruz ile ilgili kayıtlar eldedir. Diğer taraftan Sivas hükümdarı Kadı Burhaneddin Ahmed, Safevi Türkmen Devletinin kurucusu Şah İsmail (Hatai), Osmanlılarda Sultan I. Ahmed ve Sultan IV. Murad gibi hükümdarların, Mustafa Kemal Atatürk'ün; din adamlarımızdan Kazasker Baki Efendi ve Şeyhülislam Yahya Efendilerin, şairlerimizden Kuloğlu, Pir Sultan Abdal, Kaygusuz Abdal, Şükrü Baba, Hüsnü Baba, Fuzuli, Nev'i Efendi, Nef'i, Nedim, Hüseyin Suad ve Namık Kemal gibi şairlerimizin Fatih devri vezirlerinden Ahmed Paşa'nın; büyük Azeri şairi Şehriyar'ın ve büyük Türkmen şairi Mahdumkulu'nun uzun bir tarih boyunca Nevruz bayramının gelişini "Nevruziye" veya "Bahariye" denilen şiirlerle kutladıklarını da biliyoruz.
*
Ayrıca Nevruz'un Türk musikisinin en eski mürekkep makamlarından biri olarak da kültürümüzde yedi yüzyıldan fazla bir maziye sahip olduğunu da biliyoruz. Bu makam ilk defa Urmiyeli Safıyuddin Abdulmü'min Urmevi (1224-1294) tarafından kullanılmıştır. Bu şekilde elimizde yirminin üzerinde makam bulunmaktadır.
*
Nevruz geleneği ne Sünnilikle, ne Alevilikle, ne Bektaşilikle doğrudan doğuş bağlantısı olmayan, İslamiyetten çok öncelere giden bir gelenektir. Yani bir dinin veya mezhebin bayramı değildir. Bu yüzden de herhangi bir şekilde bir mezhep adına, bir din adına, bir etnik menşe adına bağlı gösterilmesi, istismar edilmesi bir ayrılık unsuru olarak takdim edilmeye çalışılması yanlıştır. Tarihin ve kültürün bütün gerçeklerine aykırıdır.
*
1990 yılında bağımsızlıklarını ilan eden Türk  Cumhuriyetleri' nde  KırgızistanKazakistanÖzbekistanTürkmenistan ve Azerbaycan ile Rusya Federasyonu bünyesindeki Tataristan 21 Mart Ergenekon/Nevruz Bayramı'nı "Milli Bayram" olarak ilan etmişlerdir. Bu günün coşkuyla kutlanmasına büyük önem vermektedirler. Türk kültüründen kaynaklanan Ergenekon/Nevruz bayramı, her yönüyle Türk gelenek ve görenekleriyle zenginleşmiş ananevi ve temeli beş bin yıllık Türk tarihine dayalı milli bir bayramdır. Türkiye'de de 1991 yılında Türk Dünyası ile birlikte ortak bir gün olarak resmi tatil olmaksızın bayram ilan edilmiştir.
*
Nevruz; Türk insanını birbirine kenetleyen, bağlayan, Ergenekon'dan demir dağları eriterek dirilen atalarının ruhlarıyla yanan bir ateştir. Bu ateş, hiç sönmeden binlerce yıl yandı ve gelecekte de kıvılcımlarından binlerce gönlü tutuşturarak "ortak kültür ocağı"nda binlerce ruhu ısıtacaktır. Avrasya'nın ,Türk aleminin Nevruz toyu kutlu olsun,Nevruz gülleri geleceğe umutlar taşısın.

KAYNAK

Hatice Emel AŞA, Yeni Avrasya Dergisi, Mart-Nisan 2000
*
KÜLTÜRLERE GÖRE NEVRUZ
Alevi-Bektaşi söylencelerine göre Nevruz:

  • Dünya kuruluşunu bugün tamamlar.
  • Hz. Muhammed’e nübüvet bugün ihsan edilir.
  • Hz. Ali’nin bugün doğmuştur. Rivayetlere göre; Hz. Fatima, Betullah (kabe)i tavaf ederken doğum sancıları başlamış, tavafını tamamlayarak kabe’nin içine girerek 12 gün sonra 21 Mart 598’de doğum yapar. * * Hz. Muhammed, Beytullah’ın içinde ilk kez doğan amcası oğlunu kucağına alarak, Ali adını verir. Hz. Muhammed bu günü kutlu gün olarak ilan eder.
  • Bugün Hz. Ali ile Hz. Muhammed’in kızı Hz. Fatma’nın evlendiği gündür.
  • Hz. Muhammed bügün Gadir-hum’da okuduğu hutbede, Hz. Ali’yi Vasi tayin eder ve kendisinden sonra müslümanların önderi (imamı) ilan eder.
  • Bugün Hz. Ali’nin hilafeti elde ettiği gündür.
  • Bugün Haci Bektaş veli’nin Anadolu’ya gelişinin ilk günüdür. Rum Erenlerinin Şah-ı Velayeti karşıladıkları gündür.
  • Bugün Gaip Erenleri “Kırklar’ın” toplandığı gün olarak inanılır. Bu nedenle bugün “Kırlar Bayramı” olarakta bilinir.
  • Hz. Hüseyin’in intikamını almak için Muhtar Sakafi önderliğinde gizli bir teşkilat kurulur. İhtilal işareti olarak mahallelerde büyük bir ateş yakılır. Bu günde tesadüfen 21 Mart’a denk gelir. O günden bugüne değin Alevilerce zulme başkaldırı işareti olarak ateş yakılır.
  • Bugün Hz. Adem Peygamberin yaratıldığı gündür.
  • Türk söylencesine göre Nevruz;
  • Türklerin Asena adlı dişi bir Bozkurt rehberliğinde Ergenekon’dan çıktıkları gündür. Demir ve ateşin birleştiği bugün Türklerce kutsal kabul edilerek bayram ilan edilir.
    Orta Asya’da göçebe ve çoban Türklerin İslam öncesinde sürülerini kışlaklardan çıkarıp, yaylalarda obalar kurarak şölen vererek bahar törenleri düzenlenmesi, coğrafi olarak hep aynı mevsimde ve 21 Mart’a gelmesi dolayısıyla ; Türkler bu gün Bahar bayramı olarak kabul etmişlerdir.
  • Kürt söylencesine göre Nevruz;
  • Demirci kava zalim hükümdar Dahhak tarafından ezilen Kürt halkını ayaklandırarak, hükümdarı iktidardan uzaklaştırıyor ve halkı özgürlüğüne kavuşturur. Kazanılan bu zaferi ve özgürlüğü kutlamak için de dağda kocaman bir ateş yakarak, ateşin etrafında şenlikler düzenlerler, şölenler verirler, Demirci Kava nın yaktığı bu özgürlük ateşi 21 mart!a rastladığı için, Kürt halkınca bugün Nevroz Bayramı olarak asırlardır kutlana gelmiştir.
  • Sesaniler devri İran’da:
  • Zerdüştler/Ateşperestler tarafından kutlanan bir bayramdır.
    Rivayetlere göre İran Hükümdarı Cemşid bir dünya gezisinden dönerken Azebeycan’da 21 Mart’a Otağ kurar. Cemşid’in mücevherlerle süslü tahtına güneş vurdukça renga-renk ışıklar seçer ve çevreyi ışık hüzmeleri kaplar, verilen şölen ve yapılan şenliklerle halk neşelenir, O gün den sonra her yıl bugün bayram olarak kutlanır.
    Yumurtanı göyçük güllü boyardık, Çakğışdırıp sınanların soyardık, Oynamaktan birce meğer doyardık, Eli mene yaşıl aşık vererdi, Irza mene Nevruz gülü deredi.
    M.Hüseyin Şehriyar
    Şah İsmail Hatayı, Fuzuli gibi Azeri şaiirlerinin bahar ve Nevroz ile ilgili şiirleri ve nefesleri vardır. İslamiyet’ten önce Zerdüşt olan Azeriler Nevruzun simgelerinden biri olan “yasemen” çiçeğine özel önem veriyorlardı. Bu çiçek ile ilgili türküler, atasözleri vardır. Baharı müjdeleyen bir başka çiçek ise “kar çiçeği” kardelen’dir. Doğu Anadolu’da Nevruz çiçeği denen bir başka çiçek de vardır. Çiğdem’ de bu mevsimde yetişir.
  • Tunceli/ Dersim söylencelerine göre Nevruz:
  • Dersim bölgesinde Alevi inancı gereği Nevruz kutlamaları, Ali Günü veya 9 Mart olarak baharın gelişi diye kutlamalar yapılır. Dersim bölgesi bu günü Nevruz olarak adlandırmaz. Bu isim son yıllarda Tunceli yöresinde anılmaya başlanmıştır. Bunun nedeni politik olması gerekliği kanısımdayım. Diğer bir inançları olarak; Nuh peygamberin gemisinin bu bölgede 21 Mart ta geçtiğine inanılarak kutlama yapılır. Tunceli-Pülümür ile Erzincan-Çayırlı arasındaki “Bağır Dağı’na” Nuh’un gemisinin dokunduğuna inanılır. Bu nedenle “Bağır Dağı üzerine yemim ederim ki doğru konuşuyorum” diye yemin edilir.
  • Erzincan’daki bir söylenceye göre Nevruz;
  • Şah İsmail’in Erzincan’a gelişinde Öbek/Höbek dağında kurduğu otağ yerinde yapılan törenlerdir. Öbek/Höbek dağının doruğunda dümdüz kocaman bir taş vardır. Şah İsmail burada yemek yemiş, bütün seyyidlere lokma dağıtmıştır. Şah Honçası denen bu dairesel taş kütlesi kutsal kabul edilir. Nevruz günü bu taş üzerinde yemek yenir. Bu yerde Cem törenleri düzenlenir, semahlar yapılır. Dede, dargınları barıştırır, helallıklar alınır.
    Osmanlı Sarayı’nda da büyük şölenlerle Nevruz Bayramı kutlanırdı. Nevruz günü Hekimbaşı özel macun kaynatır. Başta padişah olmak üzere yakınlarına ve devlet recaline ikram ederdi. 1826 yılında Yeniçeri Ocağı kaldırılmasından sonra II. Mahmut, Nevruz Bayramını ve Bektaşiliği yasaklamıştır. Bektaşi babalarından Hüseyin Hüsnü Erdikul bir deyişinde;
    Gönüller şad oldu, ilkbahar geldi, Nevruz bayramına eriştik ya Hu. Çemenzar şevk ile nura bezendi, Nevruz bayramına eriştik ya Hu.
    Başka bir deyişinde de;
    Çerağlar uyansın, kurulsun cemler, Gülbanglar çekilsin, sürülsün demler, Cünbüşe gelsinler cümle erenler, Ali’nin doğduğu eyyam bu demdir.
  • *
    Kaynak : turkcebilgi.com