Hamza Şenses’in kardeşi İbrahim, Diyarbakır’da askerdir. Eskiden askerlik süresi şimdiki gibi olmayıp 3-4 yıl sürer, savaş dönemlerinde daha fazla sürdüğü de olurdu.
İşte, Hamza, uzun zamandan beri askerliğini yapmakta olan kardeşi İbrahim’i özlemiştir.
Onu görmek için Diyarbakır’a gider ve kardeşinin askerlik yaptığı tabur’un nizamiyesine varır..
Nizamiyede olan yetkililer “Kardeşiniz görevde, görüşmeye çağıramayız” derler.
Uzak yoldan geldiğini, birkaç dakika bile olsa kardeşini görmek istediğini söylese de orada bulunanlar ”yasaktır” deyip kabul etmezler.
Bunun üzerine tabur komutanıyla görüşmek istediğini söyler, zor bela tabur komutanıyla görüştürülür.
Tabur komutanı babacan tavırlı birisidir. Onu iyi karşılar. Bunun üzerine Hamza Şenses, kendini tanıtır.
Uzun yoldan geldiğini, kardeşini görmek istediğini söyler. Tabur komutanı da müziğe meraklıdır ve Hamza Şenses’in ismini önceden duymuştur.
Bu nedenle kendisine çay, kahve ikram edip ağırlar. Kardeşi İbrahim’i odasına çağırtıp görüştürür.
Görüşme biterken Tabur komutanı Hamza Şenses’e, “Buraya kadar gelmişken bir gece yapalım” der.
O da kabul edince, taburdakilere güzel bir gece yapılır. Hamza Şenses, kardeşi İbrahim’den ayrılmanın üzüntüsü ile o gecede;
Kışlalar doldu bugün
Doldu boşaldı bugün
Gel kardaş görüşelim
Ayrılık oldu bugün
Naçar eliden vah vah yâr yâr
Geceler yârim oldu
Ağlamak kârım oldu
Her dertten yıkılmazdım
Sebebim zalim oldu
Garib eliden vah vah yâr yâr
bestesini yapar ve orada bulunanlara okur. Çok sevilen bu eserini daha sonra plağa okuyarak ölümsüzleştirir.