8 Ocak 2024 Pazartesi

#BircanPullukçuoğlu

 

Bircan Pullukçuoğlu : Ömrüm (Güz mü Geldi Benzin Soluk)
#Ömrüm
*
Güz mü geldi rengin soluk
Ne tez yaprak döktün ömrüm
Hep ağlarsın boynun bükük
Gözyaşın derya mı ömrüm
*
Ne tadın de de tuzun var
Ne yaşamakta gözün var
Bülbül gibi güle figan
Etmekten ne çıkar ömrüm
*
Her kuşun bir yuvası var
Hele bak ne sevdası var
Yaşamaya hevesi var
Neden tadın kaçmış ömrüm
*
Alem gülüp eğleniyor
Gönlüne sultan arıyor
Beni gören deli diyor
Yataksız yorgansız ömrüm 
*
Söz ve Müzik : Seyfi Doğanay
*
Türk halk müziğinin güçlü seslerinden Bircan Pullukçuoğlu 15 Ağustos 1948’de Aydın’ın Söke ilçesinde doğdu.
*
Bircan Pullukçuoğlu, Anadolu müziğinin, geleneksel bağlama icrası ve yapımının ülkemizdeki en önemli temsilcilerinden biri olan Coşkun Güla' dan müzik eğitimi aldı.
*
Bircan Pullukçuoğlu TRT’de çeşitli televizyon programlarında görev alan aldı.
*
Sanatçı Bircan Pullukçuoğlu TRT repertuarında notaya aldığı birçok türkü bulunmaktadır.
Bircan Pullukçuoğlu bağlama çaldı ve TRT’de ses sanatçısı olarak görev yaptı.
Sanatçı, Bircan Pullukçuoğlu çalışmalarını daha sonra ise Ankara Radyosu’nda şef olarak sürdürdü.
*
Türk halk müziğinin ünlü sanatçılardan Bircan Pullukçuoğlu 9 Ocak 2016 tarihinde öldü.
Bircan Pullukçuoğlu’nun ölüm haberini; Türk sanat müziği ses sanatçısı, bestekar, şair, yazar, sunucu ve oyuncu Onur Akay Twitter hesabından takipçileriyle duyurdu. Akay yayınladığı mesajda, ‘Halk müziğinin bel kemiği kırıldı. Keşke gençler izinden gitse! Bircan Pullukçuoğlu’na Allah’tan rahmet dilerim.’ ifadelerini kullandı.
*

#MetinGöktepe

 

Metin'e Ağıt
*
Gün Döndü Geceye Yavrum
Gelmedin Sen Ah Gelmedin
Yolunu Gözledim Durdum
Dönmedin Sen Ah Dönmedin
*
Uy Ben Öleyim Lo
Uy Ben Öleyim Lo
Yiğidim Sen Ölme Ne Olur
Dur Ben Öleyim Lo
*
Vurma Zalım Vurma Nolur
Körpeciktir Kıyma Nolur
Benim Yavrum Gazeteci
Onu Benden Alma Nolur
*
Uy Ben Öleyim Lo
Uy Ben Öleyim Lo
Yiğidim Sen Ölme Ne Olur
Dur Ben Öleyim Lo
*
Ben Anayım Dayanamam
Yokluğuna Alışamam
Göz Pınarlarım Kurudu
Ey İnsanlar Ağlayamam
*
Uy Ben Öleyim Lo
Uy Ben Öleyim Lo
Metin’im(Yiğidim)Sen Ölme Ne Olur
Dur Ben Öleyim Lo
*
Söz ve Müzik  : Ferhat Tunç
Video kaynak : umudunezgileri.com
Kol geziyor kara zulüm 
İki yakanızda elim
Anasının feryadıdır
Yakar bu evreni bilin 
"Uyyyy ben ölim
Uyyyy ben ölim"
Metin Göktepe'nin cenazesinde annesinin ağıtından tıpkı alıntı. 
*
Bülent Aydınel -
Evrensel Gazetesi  Muhabiri Metin Göktepe"Mutlaka ben izlemeliyim arkadaşlar
diyerek gittiği haberde, gözaltına alındı ve polislerce dövülerek öldürüldü. Gün 8 Ocak 1996'ydı... 
Devlet yetkilileri çelişkili açıklamalar yaparak cinayeti gizlemeye çalıştı. 
Dönemin Başbakanı Tansu Çiller ve İstanbul Emniyet Müdürü Orhan Taşanlar, Metin Göktepe’nin gözaltına alınmadığını; Eyüp Cumhuriyet Savcısı Erol Canözkan gözaltına alındığını ancak sonra çay bahçesinde otururken fenalaşarak sandalyeden düştüğünü; İçişleri Bakanı Teoman Ünüsan ise spor salonunun duvarından düşerek öldüğünü iddia etti.10 Nisan 1968’de, Sivas ilinin Gürün ilçesine bağlı Çipil köyünde dünyaya geldi. Yaşamının ilk 11 yılını burada geçiren Metin, geçimini tarım ve hayvancılıkla sağlayan, 8 çocuklu emekçi bir ailenin 7. çocuğuydu.
İlkokulu, köyün tek okulunda, birleştirilmiş sınıfta okuyan Metin, çalışkan, başarılı, sevilen
bir öğrenciydi. Abla ve ağabeylerinin yıllara yayılan göçünün ardından 1979’da annesi ve babasından hemen önce küçük kardeşi Aziz ile birlikte İstanbul’a geldi. Aynı yıl Esenler’deki Harp Dinçsoy İlköğretim Okulu’na kaydoldu ve 5. sınıfı burada okudu. 
Ortaokula o zamanki adıyla Esenler Lisesi’nde başladı ve liseyi de burada okuyarak şimdiki adıyla Bakırköy İbrahim Turhan Lisesi’nden 1986’da mezun oldu. Lisede de başarılı bir öğrenci olan Metin, mezun olduktan sonra bir yıl dershaneye devam etti ve buradaki başarısıyla, kardeşinin de dershaneye gitmesini sağladı.
Yaz tatillerinde çalışarak harçlığını çıkaran ve böyle okuyan Metin, 1989 yılında İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesi Maliye Bölümü’ne girdi. Bu sırada fabrikada çalışan ablası, ağabeyi ve 86’dan itibaren kültürel ve sosyal faaliyetlerine katıldığı dernek sayesinde politik mücadele ile tanıştı. Metin üniversitede öğrenci gençlik mücadelesinin aktif bir üyesi oldu. Öğrenci ve işçi hareketinin oldukça coşkulu olduğu bu dönemlerde, birçok kez gözaltına alındı. Çevresinde, sürekli gülen, çok geniş bir arkadaş çevresi olan ve hoş sohbet biri olarak tanınıyordu. 
1992 yılının Mart ayında işçi ve emekçi hareketinin gelişimine objektif tutacak bir derginin, Haberde ve Yorumda Gerçek dergisinin çıkacağını öğrenince orada çalışmaya başladı. Yayın hayatı boyunca Haberde ve Yorumda Gerçek Dergisi’nde muhabiri olarak çalışan Metin, 7 Haziran 1995’te kurulan Evrensel gazetesinde başından itibaren yer aldı. Metin, 8 Ocak 1996’da, gazetecilik yaparken, gözaltında polislerce dövülerek öldürüldü.
Ümraniye Cezaevi'nde öldürülen tutukluların cenazesini izlemek üzere Alibeyköy'e gitmişti. Ancak, "Sarı Basın Kartı" olmadığı gerekçesiyle ilçeye sokulmadı. Haberi izlemekte "ısrarcı" davranınca da, gözaltına alındı ve yüzlerce insanla birlikte Eyüp Kapalı Spor Salonu'na götürüldü. Burada polislerin şiddetli cop darbeleriyle dövülerek öldürüldü.
“İnsanca yaşama, maddi ve manevi varlığını koruma ve geliştirme hakkına sahipsiniz. Size hiç kimse işkence ve eziyet yapamaz; insan haysiyetiyle bağdaşmayan bir cezaya veya muameleye tabi tutulamazsınız!”
Bu satırlar Emniyet Genel Müdürlüğü"nün internet sitesinde yazar.
Peki Metin nasıl öldü?
Onun da ayrıntısı var:
“O sırada Metin getirildi. Amirlerden biri "özel muamele" dedi. On kişi Metin"in üzerine çullandı. Cop, kazma sapı gibi şeylerle vuruyorlardı. Metin bayıldı. Su döküp ayılttılar. Tekrar dövmeye başladılar. Çok kan kaybediyordu. Tuvalete götürüp yıkadılar. İçlerinden biri "ölecek galiba, hastaneye götürelim" diyordu. Diğerleri "ölürse ölsün" diyerek dövmeye devam ettiler, Metin artık hareket etmiyordu.”
Çevik Kuvvet memuru Şuayip Mutluer, 1. Sınıf Emniyet Müdürü Yaşar Gökışık"a verdiği ifadede şöyle diyordu:
“Ben salona döndüğümde yerde yatan şahsı (Metin Göktepe) sordum, polis memuru Metin Kuşat, gazeteci olduğunu İstiklal Marşını bilmediğini söyledi. Ben de "boş ver" dedim, bir tekme de ben attım. O sırada polis memuru Saffet Hızarcı"nın yerde bulunan şahsa "Bu Ali için, bu Rüştü için, bu da Süleyman için" diyerek vurduğunu gördüm. Sonradan adamı dövmekten copunun kırıldığını öğrendim.”
Metin Göktepe"yi bu şekilde hunharca döverek öldürenler, dava açıldığında “istemeden adam öldürmek suçu” ile yargılandılar.
“Eğer istemiyorsanız, bir kere vurduktan sonra geri çekilirsiniz. Yere düşmüş insanın kafasına kırk kere kalasla vurmazsınız! Metin Göktepe seçilerek alınmış, Evrensel muhabiri olması nedeniyle bilinçli olarak dövülmüş ve isteyerek öldürülmüştür!”
Davayla ilgili çarpıcı detaylardan birisi de, Metin Göktepe'yi öldüren polisleri yargılayacak yer  bulunamamasıydı...
Dönemin Adalet Bakanı Mehmet Ağar, 25 bin polisin görev yaptığı İstanbul"dan güvenlik gerekçesiyle davayı Aydın"a nakletti. Orası da beğenilmedi, Afyon'a gönderildi. Duruşma günlerinde Susurluk Davası"ndan mahkum olmuş Korkut Eken Afyon'a geldi. 12 Mart dönemini yaşayanların adını bildiği Necdet Küçüktaşkıner, sanık polislerin avukatı oldu.
Ablası Meryem Göktepe cinayeti ve sonrasını anlatıyor:
İnsan bazen kimi olumsuzlukları hissediyor.
8 Ocak gecesi Metin'i aramak için ev telefonunu uyumuşlardır düşüncesiyle kısaca çaldırıp kapattım.
Saat 23.30 civarında.
Aklım Metin'de nedense ve uyumuşum. Sabah kalktığımda bir şeyim kaybolmuş gibiydim.
Gördüğüm rüyanın etkisi olabilir mi acaba diye arkadaşımla konuşuyordum iş yerimde. Rüyamda bir dere kenarındayım. Şırıl şırıl akan suda balıklar adeta dans ediyor. Ben de çok keyifle elimi uzatıp balıklardan tutuyorum.
Derken bir kara balık, boyu diğerlerinden daha küçük olanı avucumun içinden kayarak kaçıyor.
Çok üzülüyorum bu duruma.
Arkadaşım güzel olduğunu söylüyor, kısmetmiş balık görmek gibi şeyler söylüyor.
Ancak benim içimi acıtan bir şey olmuş o küçük karabalığın kaçışında...
O gün 9 Ocak sabahı işyerimde masama sığamıyorum. Sürekli oda değiştirip dolaşıyorum. Odama döndüğümde çeşitli kereler birileri tarafından arandığımı öğreniyorum.
Bu da canımı sıkıyor oldukça. Sonrasında eski iş arkadaşlarımın öğlene yemeğe gelecekleri notunu alıyorum "sakın Meryem bir yere ayrılmasın" tembihi ile.
Bugün olağanüstü bir gün diyorum kendi kendime. En yakın arkadaşıma bugün neden herkes beni arıyor ki, acaba bir şey mi oldu diye soruyorum. Hemen de uzaklaştırıyorum bu kötü düşünmeyi.
Gayri ihtiyari Metin diyorum birden.
Metin'e bir şey mi oldu düşüncesini saçma bulup, titriyorum sanki.
Bir telefona nihayet ben çıkıyorum. Beni yakaladın bravo diyorum.
Karşı taraf durgun fark ediyorum. Ha evet ablam ve abim de aramışlar ulaşamamışlar diyor çok eskiden Metin ile ortak arkadaşımız olan Uysal. Benimle çok acil buluşmak istediğini anlatıyor, ama ben ona arkadaşlar gelecek filan diyorum. İsterse benim işyerime gelebileceğini de söylüyorum.
Olmaz diyor ve çok kararlı geliyor sesi.
Bir şey olup olmadığını sorduğumda kendi özel bir sorunu olduğunu, ancak benim ona yardım edebileceğimi söylüyor. Kıyamayıp çıkıyorum ve tembihliyorum bürodaki arkadaşımı eğer gelirlerse beni mutlaka beklesinler diyorum.
Buluşmaya gidinceye kadar yüreğim ağzımda. Yol çok uzun geliyor. Oysa işyerime çok yakın. Buluşma anına kadar hep Metin ile ilgili olumsuzlukları öteliyorum.
Özgür Gündem'de çalışan ortak arkadaş gazeteye gidelim daha rahat konuşuruz diyor.
Karşısına dikiliyorum Yenikapı'dan sahile doğru gittiğimiz yolda. "Bana ya neler olduğunu anlat ya da gelmeyeceğim" diyorum.
İnkar etmeye çalışıyor. Bakıyor olmayacak Metin diyor. Yüreğim sıkışıyor, "Bir şey mi oldu, çabuk her neyse söyle" diye sarsıyorum.
"Yaralılar var dünkü gözaltılardan" diyor. Hatırlıyorum birden, dün cenazeler kalkacaktı sahi.
"Evrensel'den de Metin yaralıymış" diyor.
Nerde?
Nasıl?
Sorularım havada uçuşuyor.
Uysal "Sakin ol üç Metin var ya, hangisi belli değil" dediğinde "Ne fark eder ki? Gerçeği bilmek istiyorum" diyorum.
Aslında yüreğime ateş düştü ama hep kovmak istiyorum. Gazeteye gidiyoruz, bana bakıyor herkes ve ben acaba birisi gerçeği söyler mi? diye şaşkın bakınırken,"Ablasıymış", "ablasıymış" kerelerce çınlıyor kulaklarımda.
"Ablasıymış!" hiç normal gelmiyor.
Ben telefona uzanıyorum, abimi arayacağım.
Çok uzun geliyor o süre bana.
Bu arada masada bir toplu iğne alıp parmağıma olanca gücümle batırıyorum.
Kabus değil! Rüya değil! Karşıdan alo diyen yengeme soruyorum.
Yaralıymış, Çapadaymış.
Bulanık insanlar, karmakarışık uğultulu sesler'
Beni hastaneye götürdüklerini arabada öğreniyorum. Cerrahpaşa yolundayız. Hastane girişini geçiyoruz, anlam veremiyorum.
Çapa demişti yengem oysa. Adli Tıp önünde duruyor araba.
İbo! İbo'yu, ağabeyimi görüyorum.
Sağda üç genç kız ilişiyor gözüme, birisi yerlere atıyor kendini, ağlıyor, bağırıyor.
Diğer ikisi genç kızı sakinleştirmeye çalışıyor hem de ağlıyorlar.
İbo'ya koşup sarılıyorum o da ağlıyor benimle.
"Söyle" diyorum, "ne oldu Metin'e, öldü mü yoksa?" bir süre bir şey diyemiyor.
Nasıl denir ki? Metin, Metin nasıl ölür! "Anla artık" diyor...
Göktepe'ye şiddet uygulayan beş polis ‘kastı aşan şekilde insan öldürmek’ (öldürme niyeti bulunmadan, taksirle) ve ‘faili belli olmayacak şekilde insan öldürmek’ suçlarından yedi yıl altı ay hapis cezasına çarptırıldı. Bir polis memuru ise Yargıtay'ın kararı bozmasından sonra 20 ay hapis ve beş ay kamu hizmetinden uzaklaştırma cezası aldı.
Sanıkların bir kısmı bir buçuk yıldan az süre cezaevinde tutuldu, ancak 2000'de yürürlüğe giren Şartlı Af Yasası cezaların tamamlanmasına engel oldu.
Öldürülmesinden sorumlu polisler kamuoyunda "Rahşan affı" diye bilinen afla şartlı tahliyeden yararlanarak toplam 1 yıl 8 ay yatmışlardır. 
*
Metin Göktepe gözaltında öldürülmüş gazeteciler içinde katilleri yargılanmış ilk gazetecidir.
*
Can Yücel'in Kaleminden METİN'E METİN
BİR METİN
Metin'in kafasında
bir darp var
Polis karakolundan
morga kadar
Mosmor
Bir darbe var
yüreğimizde
beynimizde
Soruyor bir işaret
fişeği
Biz ölerek mi
yaşamayı
öğreneceğiz hâlâ...
kaynak : onedio.com

5 Ocak 2024 Cuma

#AylaAlgan

Ayla Algan  (29.10.1937 - 04.01.2024)

1937’de  İstanbul’da doğdu. Ortaokul eğitimini İstanbul’da Notre Dame de Sion’da lise eğitimini ise Fransa’da Versailles Lisesi’nde bitirdi. Daha sonra tiyatro eğitimini almak üzere Amerika’ya giderek, New York Actors’ Repertory Theatre’ın öğrencisi oldu. Bu esnada ilk sahne tecrübelerini yaşadı.

1960’da Türkiye’ye dönen Algan, aynı yıl İstanbul Şehir Tiyatrosu oyuncusu oldu. Türkiye’de ilk kez sahneye 1961’de “Tarla Kuşu” oyunuyla çıktı. Aynı yıl, “Hamlet” oyununda, hem Ophelia hem Hamlet karakterlerini canlandırdı.

Paris’te, National Tiyatro’da, Mehmet ULUSOY’un yönettiği Gogol-Ölü Canlar, Nazım Hikmet-İnsan Manzaraları’nda beş farklı karakter yaratarak  Orta Direk-Yaşar Kemal, Odeon Tiyatro’sunda başrolleri Fransızca oynadı.

Berlin Schaubühne Tiyatrosu’nda Giden Tez Geri Dönmez, Keşanlı Ali Destanı, Talihli Amele, Kurban ve Keloğlan oyunlarında oynadı, Beklan Algan ile çalıştı.

1965’te Sadri Alışık’la birlikte oynadığı Atıf Yılmaz imzalı “Ah Güzel İstanbul” filmiyle dikkat çekti. 1971’de Paris’in ünlü konser salonu Olympia’ da sahneye çıkan Algan, 1972’de Bulgaristan’da Uluslararası Altın Orfe Müzik Yarışması’nda ikinci oldu. Aynı yıl, Devlet Sanatçısı ünvanı aldı ve UNICEF Onur Ödülü’ne layık görüldü. 1977’de Polonya’da yapılan Sopot Müzik Yarışması’nda birinci oldu.

Eğitim çalışmaları:

1964 yılında Beklan Algan ve Mesut Üstünel’in kurduğu ilk ücretli özel konservatuar olan  LCC’de  3 yıl dersler verdi.

1984 yılında  Erol Keskin, Ayla Algan, Beklan Algan, Prof. Cevat Çapan, Taner Barlas, Ahmet Levendoğlu, Macit Koper, Haluk Şevket, Yekta Kara, Müge Gürman, Metin Deniz, Ergüder Yoldaş, Prof. Süleyman Velioğlu, Oben Güney tarafından kurulan tiyatro okulu Bilsak’ ta dersler verdi.

LCC ve Bilsak Tiyatro Okulları kurucu ve eğitimcisi olan sanatçı, Prof. Süleyman Velioğlu ile birlikte resim ve tiyatro ile yaratıcı drama, resim ile art terapi, ontoloji konularında felsefi ve pratik çalışmalar gerçekleştirdi.

1988 yılında Beklan Algan, Haluk Şevket Ataseven ve Erol Keskin ile birlikte İstanbul Büyükşehir Belediyesi Şehir Tiyatroları’na bağlı bir birim olarak T.A.L Tiyatro Araştırma Laboratuarı’nı kurdu ve Prof. İsmail Tunalıyla sanat ontolojisi eğitimi ve tezlerde felsefi tiyatro çalışmaları yaptı.

1989 yılından bu yana birçok kurumun çalışanlarına ve üst düzey yöneticilerine “Kurumsal ve Kişisel Gelişim” “İletişim” “Kalite” “Motivasyon” “Yaratma edimi” vb. konularda eğitimler vermektedir.

2010 yılından bu yana, Genel Sanat Yönetmeni olarak görev aldığı İstanbul Drama Sanat Akademisi’nde “Yaratıcı ve Çağdaş Tiyatro Teknikleri” ve “Reklam Dizi Sinema Oyunculuğu” dersleri vermektedir.

Algan Sinema, Tiyatro, Dizilerde aldığı rollerle halen sanat hayatına da devam etmekte iken 04.01.2024 perşembe günü İstanbul' da vefat etmiştir.

TAL’da yapılan araştırmalar sonucunda çıkan oyunlardan bazıları:

“Anadolu İnsanın Kültürel Kimliğinde Oyun”, 1996  (Anadolu İnsanı’nın Kültürel Kimliğinde Oyun geleneksel Türk Tiyatrosu Araştırma ve Uygulama Birimi)

“Troya İçinde Vurdular Beni”, Tiyatro Araştırma Laboratuvarı, Beklan ALGAN

“Everest My Lord”, (Sevim BURAK)-Naz ERAYDA, Bülent ERKMEN, 1997

“Sınırlar”, Tiyatro Araştırma Laboratuvarı,  Ayla ALGAN

“Yunus”,  1991 yılında İstanbul’da yapılan Uluslararası Tiyatro Enstitüsü  ITI’nın 4. Olağan Kongresi sırasında Ellen STEWART Stüdyosu’nda geliştirilmiştir.

“Troyalı Kadınlar”, Tiyatro Araştırma Laboratuvarı,  Ayla ALGAN

“Boşluk ve Kadın”, Tiyatro Araştırma Laboratuvarı,  Ayla ALGAN

“Afrika Dansı” Sevim BURAK anısına Tiyatro Araştırma Laboratuvarı

2010’da tekrar açılan ve dernek yapısında çalışmalarına devam eden T.A.L. Tiyatro Araştırma Laboratuvarı’nın kurucusu ve başkanıdır.

Senaryo ve Yönetmenlik deneyimleri:

1964’te Vedat Türkali’nin senaryosuyla Ertem Göreç’in çektiği “Karanlıkta Uyananlar” filminde eşi Beklan Algan ve Fikret Hakan’la başrolleri paylaşarak sinema dünyasına girdi.

“Binbir Gece” dizisinde film grameri ve oyuncu koçluğu yaptı.

Şarkı çalışmaları:

Tasavvuf felsefesi ile çağımızda New Age akımındaki insan varlığının durumu ve bugünün insanını doğa içinde düşünsel ve bedensel olarak sahneye getirme çalışmaları ile Dünyaya Yunus Emre’nin felsefesini ve şiirle şarkılarını Fransızca, İngilizce ve Almanca olarak tanıtmıştır. Fransa, Orta Asya, ABD, Avrupa ve Afrika’da konser ve dinletiler, Paris’te Barclay Plak Şirketi tarafından çıkan uzunçalar ve 45’lik Plaklarında, kendi halk müziğinden yola çıkarak Fransızca ve Türkçe olarak yorumladığı şarkılar vardır.

1961–2000 yılları arasındaki devlet sanatçılığını halen sürdürmektedir.

Yunus Emre,

Olimpia (konseri) ilk Türk sanatçısı,

Paris Barclay Plak Şirketinde Yunus Emre ve Yöresel Eski türkülerden 45’likler ve uzun çalar,

Çağdaş Türk Şairleri, Şarkılı Şiirler – Beste Selmi ANDAK

Türkiye’nin her yerinde Halk Konserleri, Avrupa, Amerika, Afrika, Rusya, Yunanistan’da…

Kenan Işık’ın sahnelediği Şeyh Galip’in “Aşk Hastası“ oyununu oynadıktan sonra emekli oldu.

Rol aldığı oyunlardan bazıları;

“Hamlet Hamlet “İstanbul Şehir Tiyatroları”,  Muhsin ERTUĞRUL

“Hamlet Ophelia “İstanbul Şehir Tiyatroları”

“Tarla Kuşuydu Jüliet”İstanbul Şehir Tiyatroları”

“Sezuan İyi İnsanı”İstanbul Şehir Tiyatroları”

“Fizikçiler “İstanbul Şehir Tiyatroları”(İskender Armağanı en iyi kadın oyuncu ödülü)

“Çil Horoz “İstanbul Şehir Tiyatroları”

“Kuşlar “İstanbul Şehir Tiyatroları”

“Nesrin”İstanbul Şehir Tiyatroları”

“Sinekler”İstanbul Şehir Tiyatroları”

“Üç Kuruşluk Opera”Kenter Tiyatrosu”

“Rozenbergler Ölmemeli “Dostlar Tiyatrosu” Genco ERKAL.

“Ölü Canlar “Paris National Thaatre-ParisTheatre de Liberte”(Fransızca oynamıştır.) Mehmet ULUSOY

“Orta Direk “Paris National Thaatre”[Fransızca oynamıştır.)

“Nazım Hikmet İnsan Manzaralarında “Paris National Thaatre” [Fransızca oynamıştır.)

“Aşk Hastası”İstanbul Şehir Tiyatroları” Kenan IŞIK

“Troya İçinde Vurdular Beni “Tiyatro Araştırma Laboratuvarı” Beklan ALGAN

“İstanbul Gözleri Mahmur (En iyi kadın oyuncu ödülü)

“Everest My Lord Sevim BURAK. Naz ERAYDA, Bülent ERKMEN

“Misyon – (Bir Devrimi Anmak) “Heiner MÜLLER” Paul PLAMPER

“Orkestra “Ali Poyrazoğlu Tiyatrosu” Ali POYRAZOĞLU

“Nazım’a Armağan”13. Uluslararası İstanbul Tiyatro Festivali”

“Giden Tez Geri Dönmez “Berlin Schaubühne Tiyatrosu”

“Keşanlı Ali Destanı “Berlin Schaubühne Tiyatrosu”

“Talihli Amele “Berlin Schaubühne Tiyatrosu”

“Kurban”, Berlin Schaubühne Tiyatrosu

“Keloğlan “, Berlin Schaubühne Tiyatrosu

“Hayvanlar Karnavalı”, İş Sanat,  Işıl KASAPOĞLU

“Bir Sergiden Tablolar”, İş Sanat,  Işıl KASAPOĞLU

“Peer Gynt”, İş Sanat” Işıl KASAPOĞLU

“Troyalı Kadınlar”, (TAL) Ayla Algan

“Britanica da öteki oynadığı oyunları tarihleri ile birlikte bulabilirsiniz.

Diskografi

Ayla Algan (1976 Coşkun Plak)

Aşka Veda (1977 Coşkun Plak)

Yunus Emre (1972 T.C. Kültür ve Turizm Bakanlığı)

En İyileriyle Ayla Algan (2008 Ossi Müzik)

Filmografi

O Hayat Benim – 2014

Tut sözünü – 2014 ( Film )

Dantel söküğü – 2013 ( Film )

Bensiz – 2013 (Film )

Yüreğine Sor – 2009 (Film )

Ezber (Kısa Film) – 2009

Unutulmaz – 2009-….

Ayda – 2007

Şöhret Okulu – 2007

Binbir Gece – 2006

Öteki Türkiye’de Bir Cumhurbaşkanı – 2004

Patroniçe – 2004

Ziyaret – 2004

Arapsaçı – 2004

Aliye – 2004

Yadigar – 2004

Metropol Kabusu – 2003

Hızma – 2002

Havada Bulut – 2002

Biz Size Aşık Olduk – 2002

O da Beni Seviyor – 2001

Yıldız Tepe – 2000

Hanım Ağa – 2000

Üzgünüm Leyla – 2000

Kurşun Kalem – 2000

Harem Suare – 1999

Şükran Büfe – 1999

Sıdıka – 1997

Ali (Sakın Arkana Bakma) – 1996

Beşi Bir Yerde – 1996

Doktora Bak Doktora – 1994

Yaz Yağmuru – 1993

Kız Kulesi Aşıkları (Hera ile Leandros) – 1993

Seni Seviyorum Rosa – 1992

Dört Mevsim İstanbul: İstanbul Bir Özlemdir – 1990

Çil Horoz – 1987

Eksik Etek – 1976

Salak Bacılar – 1975

Gölgedeki Adam – 1970

Son Söz Benim – 1970

Yılan Soyu – 1969

Zilli Nazife – 1967

Ah Güzel İstanbul – 1966

Biraz Kül Biraz Duman – 1966

Yıldız Tepe – 1965

Karanlıkta Uyananlar – 1964

Aldığı Ödüllerden bazıları:

1965 Fizikçiler oyunundaki rolüyle “İlhan İskender Ödülü”

1967 “Ah Güzel İstanbul” filmi ile San Remo Bordighera Film Şenliği-Gümüş Ağaç Ödülü

1972 Devlet Sanatçısı

1973 Bulgaristan-Altın Orfe Şarkı Yarışması İkincilik Ödülü (Barış üstüne bir şarkı)

1972 Unicef Sanatçısı

1974 Olimpia Birinciliği

1977 Polonya-Sopot Festivali Pop Müzik Yarışması Birincilik Ödülü Kızılderililerin problemleri üstüne (kara kartal)

1978 Sopot Dünya Birinciliği; Şarkı-Yorum

1996 Türkiye Yazarlar Birliği En İyi Oyuncu Ödülü.

Birçok kurum, Lise, Üniversite, Dernek, Belediye, Kulüp, yılın sanatçısı, en iyi eğitmen, onur ödülü, başarı ödülü, Tiyatro onur ödülü, Kariyer ödülü vb. ödüllere layık görmüştür. 

Kaynak : http://aylaalgan.com.tr/biyografi/

1 Ocak 2024 Pazartesi

#2024 #YeniYıl

 

Bu
yılbaşı
ağacımızı
hediyelerle
donatmak yerine,her
dalını bir dostumuzun,
adı ile süslemek istedik,
Akrabalar, dostlar, yoldaşlar,
uzakta yakında olan arkadaşlar.
Eski ve yeni arkadaşlar, yoldaşlar,
Her gün gördüklerimiz ve ara sıra bazı
bazı görüşebildiklerimiz. Hep aklımızda
olanlar ve sıkça unuttuklarımız. Her zaman
yanımızda olanlar ile olamayanlar. Kötü gün
dostlarımız ile hep destek olanlar… İstemeden
üzdüğümüz dostlarımız ve istemeden bizi üzenler.
Yakınımızda olanlar, ulaşamadıklarımız, uzun yıllardır
görmediklerimiz,  özlediklerimiz. Vefa borcumuz olan
arkadaşlarımız, dostlarımız, akrabalarımız, yoldaşlarımız...
Bir telefon uzaklığında olanlar. Alçak gönüllüler, gönülden
sevenler. Az ya da çok hayatımıza girmiş, sevilmiş, biz de iz
bırakmış tüm kıymetl isimler. Bu ağaçta hepsinin kökleri sağlam,
dalları uzun ve güçlü olacak. İsimleri daima ve sürekli asılı kalacak.
Her yeni yıl, eskilerin yanına yenileri eklenecek. Hayatın bütün zor
anlarında ağacımızın gölgesi, akrabalarımızı, arkadaşlarımızı, dostlarımızı,
yoldaşlarımızı, bir nefes serinletecek. Yeni yılla gelecek tüm yeni umutların,
yeni başlangıçların, dostlukların, bütün yeni günlerinizi aydınlatması ve sizler
ile hayatın her alanında çok daha güzel anlar paylaşmak istek ve dileğimiz ile;
Yeni yılınızı kutlar,
sağlıklı, huzurlu,
mutlu, neşeli,
barış, kardeşlik,
saygı, hoşgörü,
iyi niyet, sabır,
yardımlaşma,
başarı, dostluk,
sevgi ve umut 
dolu günler ile
depremlerin,
doğal afetlerin ve 
savaşların olmadığı
insanca yaşanabilir 
bir dünyada
karanlığı yenecek
kararlılık iradesi ile,
ışıklı maviliklerle dolu
 güneşli,  musmutlu
güpgüzel  yarınlar
temenni ederiz…
Türkü tadında,
türküler ile dostça,
sağlıcakla, 
sevgi ile ve 
🇹🇷 Atatürk 🇹🇷 
ile kalınız.
İYİ Kİ VARSINIZ!..
Yıldız & Yıldırım ALKAN