21 Şubat 2019 Perşembe

İbrahim Sadri : Kuş Hatıraları



#İbrahimSadri
#KuşHatıraları

Benim çocukluğumda soframıza kuşlar konar
rüyalarımıza melekler uğrardı.
Kapımızdan yoğurtçu
bahçemizden ishakkuşu
kalbimizden yeni çıkan şarkılar geçerdi.
********************************************************
Kışın bir sobamız olurdu
sobanın yanında kedimiz
kedinin önünde yün yumağı
bir Hayat Bilgisi fotoğrafı gibiydik.
********************************************************
Yerli malı kullanan
yurdun üç tarafı denizlerle çevrili
kuruüzüm incir fındık
tütün çay narenciye kavun-karpuz yetiştiren
kuruüzüm ve inciri satan
karşılığında 
çamaşır makinesi radyo ve otomobil alan
bir toprağın fertleri...
Biraz yoksul biraz mütevekkil
biraz mahcup biraz kırılgan
biraz naif ama hep umutlu...
********************************************************
Özlerdik.
Memleketteki halamızı
ince doğranmış bir dilim pastırmayı
yurttan sesler korosunu
akşam komşuluklarını
radyo tiyatrolarını 
sabah ezanını
kalaycıyı bozacıyı
Münir Nurettin şarkılarını
Orhan Boran yarışmalarını
kandil gecelerini duvar sarmaşıklarını
bakkalımızın utana sıkıla veresiye hatırlatmalarını
okul önü koz helvalarını
akşam oturmalarını
ve hayatı...
********************************************************
Top oynardık
ip atlar kedi kovalar
taşlarla birbirimizin başını yarar
mahalle savaşları çıkarır
gece olunca da tutar babalarımızın elinden 
yazlık sinemalara gider
Sadri Alışık Vahi Öz
Belgin Doruk Cüneyt Arkın seyreder
Olimpos gazozları içer
güler eğlenir bağırır çağırır
dönerken yıldızları sayardık.
Biz sıkı çocuklardık.
********************************************************
Hepimizin birer yıldızı vardı
onlara isim takardık
onlar da bize isim takardı
pus ve dumandan önce bu şehrin 
geceleri göz kırpan ve isimleri takılan yıldızları
vardı.
********************************************************
Benim yıldızıma Mehlika adını vermiştik
biz kimseden yana değildik.
********************************************************
Kimsenin de kendinden yana olmasını istediği birileri 
olmazdı
Bir değirmendeydik
öğütülen 
öğütülürken türküler söyleyen
buğday başaklarına benziyorduk.
Ben
çorbalardan tarhanayı 
yemeklerden kuru fasulyayı 
sigaralardan Harman'ı 
belki bunun için çok sevdim.
********************************************************
Yollar bozuk musluklar bozuk
ziller bozuk paralar bozuk
ama adamlar sağlam idi.
********************************************************
Bu şehrin yıldızları vardı.
Saçlarına kurdelalar takan
çivitle yıkanmaktan aşınmış beyaz çoraplarına 
leke bulaşmasın diye su birikintilerinden sakınan
gözleri önünde
yürekleri ve beslenme çantaları ellerinde
küçük çocukları vardı bu şehrin
bu şehrin yıldızları vardı.
********************************************************
Ben Fenerbahçe'yi amcam Vefa'yı tutardı.
Konya tahıl ambarı Mersin muz cennetiydi.
Taksim'den Fatih'e troleybüs kalkar
Şişhane'de mutlak raydan çıkardı.
Vallahi hayat zor ve fakat çok matraktı.
********************************************************
Muammer Karaca’nın adına bir tiyatro binası yoktu
bizzat kendisi vardı.
********************************************************
Başımız ağrırdı komşumuz vardı
gönlümüz daralırdı komşumuz vardı
Çorbamızı umutlarımızı 
memleket kadar kalbimiz paylaştığımız komşularımız 
vardı.
********************************************************
Geceleri bekçimiz
gündüzleri sütçümüz
bizim kadar zayıf da olsa
nohuta ve makarnaya alışmış da olsa
Sarman adında bir kedimiz
ceplerimizde kırık misketlerimiz
çamur bulaşığı ellerimiz
ve gülümseyen bir yüzümüz
kimseye göstermekten utanmayacağımız bir içimiz
bir araya gelerek çektirebileceğimiz 
bir aile fotoğrafımız vardı.
********************************************************
Bir sabah bütün iyi şeylerin 
Ayvansaray iskelesinden
hayal ülkesine doğru demir alan
bir şirket-i hayriyye vapuru gibi
aramızdan ayrıldığını gördük
Sonra Ayvansaray’ın sularının çekildiğini yazdı 
gazeteler.
Süheyla hanımın Raci beyin 
Melahat Mehveş ablanın 
Niko’nun Ercüment efendinin çekildiğini ise
yazmadılar nedense.
Ama yok ama yoklar.
********************************************************
Ne Harman sigarası kaldı geriye
ne Olimpus gazozu
ne Sadri Alışık.
********************************************************
Kalan bir tortuydu belki.
********************************************************
Belki kırık bir rüya denizi 
belki suya düşürdüğümüz suretimizin
cep aynamıza nüktedan bir yansımaydı her şey.
Her şey Maltepe sigarasının 
hep arandığında 
her bakkalda bulunabilmesi ile
büyüsünü kaybetmişdi belki de .
belki de biz bir rüya mı görmüştük?
********************************************************
Hadi hepsi yalandı.
Hadi hepsi hayaldi.
Hadi hepsini ben uydurmuştum.
Ama rüyalarımızın melekleri 
ve soframızın daim konukları kuşlar?
Ya onlar?
Onları siz de görmediniz mi?
Sizin de sofranıza konup
rüyalarınıza uğramadılar mı?
Onlar da mı yalandı?  
********************************************************
İbrahim SADRİ

19 Şubat 2019 Salı

Yıldıray Çınar : Siyah Perçemini Dökmüş Yüzüne (Yaktın Yandırdın Beni)



#YıldırayÇınar
#DavutSulari
#SiyahPerçeminiDökmüşYüzüne
#YaktınYandırdınBeni

Siyah perçemini yar yar dökmüş yüzüne,
Salınarak gelen hümaya bakın.
Kimden söz işitmiş yar yar düşmüş hüzüne,
Keder yakışmayan simaya bakın. 
Yar yar yar yar eylenemem. 
****************************************
Yaktın yandırdın beni, 
Zalim aldattın beni.
Ne dedim de darıldın, 
Bir pula sattın beni. 
****************************************
Ağ göksün üstüne yar yar bir bağ dikilmiş,
Bin bir çeşit çiçeklerden ekilmiş.
Dün uğradım bir ücraya çekilmiş,
Bulut mu gaplamış şu Ay'a bakın.
Yar yar yar yar eylenemem. 
****************************************
Yaktın yandırdın beni, 
Zalim aldattın beni.
Ne dedim de darıldın, 
Bir pula sattın beni.. 
****************************************
Elin sitemini yar yar ağlarken gördüm,
Gül dibinde kakül bağlarken gördüm,
Bir seher vaktinde çağlarken gördüm,
Davut Sulari'deki sevdaya bakın. 
Yar yar yar yar eylenemem. 
****************************************
Yaktın yandırdın beni, 
Zalim aldattın beni.
Ne dedim de darıldın, 
Bir pula sattın beni. 
****************************************
Yöre : Erzincan
Söz ve Müzik : Davut Sulari
Yıldıray Çınar : Siyah Perçemini Dökmüş Yüzüne

18 Şubat 2019 Pazartesi

Neşet Ertaş : Anam Ağlar Başucumda Oturur (El Çek Tabip El Çek BenimYaramdan)


#NeşetErtaş
#AnamAğlarBaşucumdaOturur
#ElÇekTabipElÇekBenimYaramdan
*********************************************
Anam Ağlar Baş Ucumda Oturur
Derdim Elli İken Yüze Yetirir
Bu Dert Beni Yiye Yiye Bitirir 
El Çek Tabip El Çek Benim Yaramdan 
Ölürüm Gurtulmam Ben Bu Yaramdan 
*********************************************
Anama Babama Yüzüm Kalmadı
Bir Su Ver Demiye Sözüm Kalmadı
Doktora Tabibe Lüzum Kalmadı 
El Çek Tabip El Çek Benim Yaramdan 
Ölürüm Gurtulmam Ben Bu Yaramdan 
*********************************************
Yöre : Kırşehir
Söz ve Müzik  : Neşet Ertaş
*********************************************
Neşet Ertaş : Anam Ağlar Başucumda Oturur

11 Şubat 2019 Pazartesi

Zülfü Livaneli : Sevda Değil



Bir şafaktan bir şafağa 
Bir akşamdan bir akşama 
Merhaba demeden daha 
Bu gitmeler gitmek değil 

Eğil salkım söğüt eğil 
Bu benimki sevda değil 
Eğil yağmur rüzgar eğil 
Bu benimki sevda değil 

Eğil dalga bükül demir 
Güzelliğin gerçek değil 
Penceren kör kapın kitli 
Bu bendeki seyir değil 

Eğil salkım söğüt eğil 
Bu benimki sevda değil 
Eğil yağmur rüzgar eğil 
Bu benimki sevda değil

Söz ve Müzik : Zülfü Livaneli
Zülfü Livaneli : Sevda Değil

8 Şubat 2019 Cuma

#CemKaraca




#CemKaraca

Türk Rock Müziği'nin en büyük üstadlarından birisi, şarkıcı, besteci ve söz yazarı. 


O zaman ünlü tiyatrocularından sayılan Ermeni kökenli İrma Felekyan'la (Toto Karaca) , bir Azeri Türkü olan Mehmet İbrahim Karaca' nın evliliklerinin altıncı yılında, 5 Nisan 1945' de İstanbul' da dünyaya geldi.
Karaca, sanatçı bir ailenin çocuğu olmanın avantajını çok iyi değerlendirerek sanatla iç içe büyüdü. Cem Karaca müzik hayatının ilk bölümünde Anadolu'nun müziğinden bihaber bir şekilde, ilk grupları olan Jaguarlar ve Dinamitler ile Rock'n'Roll tarzı çalışmalar yapıyordu. O dönemdeki en büyük destekçişi İlhami Gencer' di.
İlk evliliğinden kısa bir süre sonra askere giden Karaca'nın hayatı askerliği sırasında bir anlamda değişti. Bir yandan eşinin hasretini çekerken diğer yandan da Anadolu'nun ilkokul kitaplarında anlatıldığı gibi olmadığını farkeden Karaca, asker arkadaşının çaldığı balar ilkel ve sıkıcı bulduğu müziğin kendi duygularını anlattığını keşfetti.
1967 yılında askerlik dönüşü Apaşlar grubuna katılan Karaca ve grubu, Hürriyet'in düzenlediği Altın Mikrofon yarışmasında "Emrah" isimli parçalarıyla ikinci oldu ve yarışmanın getirdiği şevkle batı müziği ile doğu müziğini sentezleme çabasına girerek bu yönde şarkılar üretmeye başladı.
Resimdeki Gözyaşları isimli parçayla büyük başarı elde eden Karaca ve grubu Apaşlar'la Almanyada Ferdy Klein orkestrasını'da yanına alarak parçalar kaydetdiler. Cem Karaca'nın Apaşlar'la olan beraberliği 1969'un sonlarına kadar sürdü.
Grupta gitarist Mehmet Soyarslan ve Cem Karaca arasındaki anlaşmazlıklar had safhaya çıkınca Cem Karaca gruptan ayrıldı. Cem Karaca Apaşlar grubunun basçısı Seyhan Karabay ile birlikte Kardaşlar grubunu kurdu. Bu sıralarda Cem Karaca Almanya' ya giderek Ferdy Klein Orkestrasıyla 4 tane 45'lik doldurdu. Amacı yeni grubuna ekipman alabilmek ve maddi sıkıntı yaşamadan çalışmalar yapmaktı. Nitekim ilk 45' likleri Dadaloğlu ile büyük bir başarı elde etti. Fakat 1972 yılında Cem Karaca ve Seyhan Karabay arasındaki tartışmalar Cem Karaca ile Kardaşlar' ın yolunu ayırmasına sebep oldu. Cem Karaca, Kardaşlar grubundan ayrılıp Anadolu Pop'un güçlü sesi Moğollar'la birleşirken Kardaşlar da Moğollar'la anlaşmış Ersen Dinleten'i gruplarına dahil etti. Bu grupla 3 45'lik çıkaran Karaca, Moğollar'ın dağılmasıyla kariyerinin en önemli dönemini yaşayacağı Dervişan grubunu kurdu.
Dervişan politik-rock yapmanın yanısıra progressive rock müziğinin Uğur Dikmen ve Oğuz Durukan sayesinde Türkiye ile tanışmasında önemli rol oynadı. Cem Karaca aynı zamanda tam anlamıyla ilk stüdyo albümünü bu grupla çıkardı: Yoksulluk Kader Olamaz.
Dervişan' ın dağılmasından sonra Edirdahan isimli grubu kuran Karaca, Safinaz adında yine iyi bir albüm yapmış olmasına rağmen eski başarısını elde edemedi. Bu albümden sonra 1981 yılında Almanya' ya giden Cem Karaca bu ülkede 1987 yılına kadar sürgün hayatı yaşamak zorunda kaldı. Bu dönemdeki çalışmalarında sık sık gurbet acısı gibi temaları işleyen Karaca bu süre içerisindeki en iyi albümünü almanca olarak çıkardı: Die Kanaken.
Yabancı düşmanlığı, Gurbetçilerin yaşamı gibi konuları işleyen Cem Karaca bu albümde ki bazı parçaların Türkçesini ilerki albümlerinde kaydetti. Die Kanaken albümünün arka kapağında kendisiyle ilgili şunlar yazılıydı: "Cem Karaca ülkesi olan Türkiye'de bir rock yıldızı. Ülkesinde 50'ye yakın 45'lik ve LP yayınlayan Karaca'nın parçalarının çoğu sosyal içerikli sözlere sahip. 1981 yılının ocak ayında Federal Almanya'da bulunduğu sırada son albümü yüzünden ülkesinde aranmaya başladı. Bunun üzerine Karaca, ülkesine geri dönmedi. Mallarına el konan şarkıcı 200 yıl hapis cezasına çarptırıldı ve 1983 yılında da Türk vatandaşlığından çıkarıldı. Almanya'da daha çok Nazım Hikmet'in şiirlerini seslendirmesiyle tanınan Karaca ilk olarak 1983 yılının başlarında Almanca sözlerle ve doğu batı sentezinden oluşan bir müzikle seyirci önüne çıktı. Amacı Türkiye'de olan biteni anlatmak değil, burada olup bitenleri anlatmak ve Alman-Türk ilişkilerini düzeltmeye çalışmak. Şarkıları yabancı düşmanlığı ve ırkçılıkdan bahsediyor."
İnsanlar Gülüyordu de! Trende, vapurda, otobüste...
Yalan da olsa hoşuma gidiyor söyle! Hep Kahır . Bıktım be!
Cem KARACA   
Yurda döndüğü zaman Turgut Özal'ın elini öptüğü için döneklikle suçlandı. Bu dönemde çıkardığı albümler sanki ülkesine uzun yıllar sonra dönen ve kendini evinde hissetmeyen bir kişi gibi verimsizdi. 1990 ve 1992'de Uğur Dikmen ve Cahit Berkay' la Yiyin Efendiler ve Nerde Kalmıştık albümleriyle birazda olsa eski Cem Karaca tadı vermeyi başardı. 1997 yılında Ağır Roman isimli filmde yıllar öncesinin hiti Resimdeki Gözyaşları Cem Karaca'ya yeniden popülerlik getirdi. 1999 yılında Bindik bir alamete... isimli albümünü Cahit BerkayEngin YörükoğluAhmet GüvençUğur Dikmen desteğiyle çıkaran Karaca, Kahpe Bizans filmi için 3 parça kaydedip, filmde ufak bir rolde yer aldı.
Cem Karaca 1994’te TRT’de Raptiye adlı programı sundu. 1995’te ise Flash TV’de Cem Karaca Show’u, 1996’da aynı kanalda “Efendime Söyleyeyim” programını yaptı.
2000'li yıllarda çeşitli şiir çalışmalarında gördüğümüz Cem Karaca, Barış Manço'nun efsanevi grubu Kurtalan Ekspres'le birleşerek konserler verdi. En son olarak "Yol Arkadaşları" isimli grubuyla sahneye çıktı.
Evlilikleri :
1.eşi: Cem Karaca, 22 Aralık 1965 tarihinde tiyatro sanatçısı Semra Özgür ile evlendi. bu evlilik kısa sürede bitti. 
2.eşi: İkinci evliliğini yine bir tiyatro sanatçısı olan Meriç Başaran ile  1968 
Ekim ayında yaptı. Bu evlilik de 2 yıl sürdü. 
3.eşi: Üçüncü evliliğini Feride Balkan ile 21 Ağustos 1972 tarihinde yaptı. 1976 yılında çiftin oğulları Emrah Karaca dünyaya geldi. 80' li yıllarda Almanya'da zorunlu olarak yaşamakta iken boşandı.
4.eşi: 5 Temmuz 1993'te Cem Karaca, dördüncü evliliğini ilk eşi Semra Özgür ile yaptı. 
5.eşi: Cem Karaca'nın 5. evliliği ise İlkim Erkan ile oldu.
Cem Karaca 8 Şubat 2004' de solunum ve kalp yetmezliği sebebiyle geçirilen kalp krizi nedeniyle hayata gözlerini yumdu.
Filmleri : 
1970 - Kralların Öfkesi 
2001 - Avcı (TV dizisi) 
2001 - Yeni Hayat (2001)
1999 - Kahpe Bizans


Kaynak: Biyografi.info

Neşet Ertaş : Kurusa Fidanın



#NeşetErtaş
#KurusaFidanın

Kurusa fidanın güllerin solsa
Göynümde solmayan gülümsün benim
Yaprakların gazel olsa dökülse
Daha taze fidan dalımsın benim

Ağarsa saçların belin bükülse
Birer birer hep dişlerin dökülse
Vücudun kurusa kanın çekilse
Yine şu göynümün yarisin benim

Bülbülün gül için zar-ı misali
Kerem'in bağrının nar-ı misali
İnler garip göynüm arı misali
Tadına doyulmaz balımsın benim

Söz ve Müzik : Neşet Ertaş
Neşet Ertaş : Kurusa Fidanın