31 Temmuz 2017 Pazartesi

Yıldıray Çınar : Aman Dünya Ne Dar Imış


Aman dünya ne dar ımış
Dert çekmesi ne zor umuş
İçerimde yare varmış
Dermanını arar oldum

Bu derdimin dermanını
Kalem yazmaz soranını
Ecel gelmiş can mı gider
Okur ecel fermanımı

Dertli dertli gezer oldum
Ben derdimi yazar oldum
Bu derdimi ben çeke çeke
Hem canımdan bezer oldum

Söz ve Müzik : Neşet Ertaş
Yöre : Kırşehir

Hasan Hüseyin Korkmazgil : Acıyı Bal Eyledik


Acıyı Bal Eyledik

«pir sultan ölür dirilir»

bak şu bebelerin güzelliğine 
kaşı destan 
gözü destan 
elleri kan içinde

kör olasın demiyorum 
kör olma da
gör beni

damda birlikte yatmışız 
öküzü hoşça tutmuşuz 
koyun değil şu dağlarda 
san kendimizi gütmüşüz 
hor baktık mı karıncaya 
kırdık mı kanadını serçenin 
vurduk mu karacanın yavrulusunu 
ya nasıl kıyarız insana

sen olmasan öldürmek ne 
çürümek ne zindanlarda 
özlem ne ayrılık ne 
yokluk ne yoksulluk ne 
ilenmek ne dilenmek ne 
işsiz güçsüz dolanmak ne 
gün gün ile barışmalı 
kardeş kardeş duruşmalı 
koklaşmalı söyleşmeli 
korka korka yaşamak ne

kahrolasın demiyorum 
kahrolma da 
gör beni

kanadık toprak olduk 
çekildik bayrak olduk 
döküldük yaprak olduk 
geldik bugüne

ekmeği bol eyledik 
acıyı bal eyledik 
sıratı yol eyledik 
geldik bugüne

ekilir ekin geliriz 
ezilir un geliriz 
bir gider bin geliriz 
beni vurmak kurtuluş mu

kör olasın demiyorum 
kör olma da 
gör beni

Hasan Hüseyin Korkmazgil 

29 Temmuz 2017 Cumartesi

Sevcan Orhan : Şu Dağlarda Kar Olsaydım



Şu dağlarda kar olsaydım olsaydım
Bir asi rüzgâr olsaydım olsaydım
Arar bulur muydun beni beni
Sahipsiz mezar olsaydım olsaydım

Şu yangında har olsaydım olsaydım
Ağlayıp bizâr olsaydım olsaydım
Belki yaslanırdın bana bana
Mahpusta duvar olsaydım olsaydım

Şu bozkırda han olsaydım olsaydım
Yıkık perişan olsaydım olsaydım
Yine sever miydin beni beni
Simsiyah duman olsaydım olsaydım

Şu yarada kan olsaydım olsaydım
Dökülüp ziyan olsaydım olsaydım
Bu dünyada yerim yokmuş yokmuş
Keşke bir yalan olsaydım olsaydım

Yusuf Hayaloğlu

Sevcan Orhan : Şu Dağlarda Kar Olsaydım

Hacı Taşan : Allı Turnam ve Bugün Ayın Işığı



Allı turnam bizim ele varırsan
Şeker söyle kaymak söyle bal söyle

Gülüm gülüm kırıldı kolum
Tutmuyor elim turnalar ey
Ah gülüm gülüm yar gülüm
Kız gülüm gülüm turnalar ey

Eğer bizi sual eden olursa
Boynu bükük benzi soluk yar söyle

Gülüm gülüm kırıldı kolum
Tutmuyor elim turnalar ey
Ah gülüm gülüm yar gülüm
Kız gülüm gülüm turnalar ey

Allı turnam ne gezersin havada
Arabam kırıldı kaldım burada

Gülüm gülüm kırıldı kolum
Tutmuyor elim turnalar ey
Ah gülüm gülüm yar gülüm
Kız gülüm gülüm turnalar ey

Ne onmamış kul imişim dünyada
Akşam olsun allı turnam dön geri

Gülüm gülüm kırıldı kolum
Tutmuyor elim turnalar ey
Ah gülüm gülüm yar gülüm
Kız gülüm gülüm turnalar ey

Arap atın iyisine binerler
Mor çiçeğin koyusuna konarlar

Gülüm gülüm kırıldı kolum
Tutmuyor elim turnalar ey
Ah gülüm gülüm yar gülüm
Kız gülüm gülüm turnalar ey

Keskinli Hacı Taşan - Keskin

*          *          *          *          *


Bugün ayın ışığı
Elinde bal kaşığı
Gine nerden geliyon da
Mehlenin yakışığı

Vay nerdesin nerdesin
Galdır camın perdesin
Diyeceğim çoğ amma da
Pek galabalık yerdesin

Karşıdan geçti gelin
Elinde desti gelin
Sallan boyun göreyim de
Gençliğim geçti gelin

Vay ne olur ne olur
Sevda sırınan olur
Gözdür alemi gezerde
Gönül birinen olur

Keskinli Hacı Taşan

Hacı Taşan : Allı Turnam ve Bugün Ayın Işığı


27 Temmuz 2017 Perşembe


Dünya görüyor ve çiziktiriyor da Yurdum AkMalMolozları hangi menfaatleri uğruna Görmüyor, Duymuyor, Bilmiyor, Yaz(a)mıyor? Yetmez fakat ABV!

22 Temmuz 2017 Cumartesi

Sevcan Orhan : Nazlı Yar Oturmuş Gül Gölgesine



Nazlı yar oturmuş gül gölgesine
Katmış figanını bülbül sesine
Ben yanar ağlarım onun nesine
Perişan olduğum umurunda mı

Ezele de deli gönül ezele
Kapılmışım bir vefasız güzele

Kurudu bağlarım döndü gazele
Sararıp solduğum umurunda mı
(saçımı yolduğum umurunda mı)

Arasam bulunmaz eşi emsali
Bana nasıl reva gördün bu hali
Aşkına düşeli mecnun misali
Saçımı yolduğum umurunda mı

Fikretim bu gönlüm bulmadı rahat
Kalmadı gönlümde ne lezzet ne tat
Her saniye her dakika her saat
Dirilip öldüğüm umurunda mı
(saçımı yolduğum umurunda mı)

Ezele de deli gönül ezele
Kapılmışım bir vefasız güzele
Kurudu bağlarım döndü gazele
Sararıp solduğum umurunda mı
(saçımı yolduğum umurunda mı)

Söz : Fikret Dikmen
Müzik : Yusuf Gül

21 Temmuz 2017 Cuma

Yeliz Koray : Sorgu-la



Sorgu-la

Giriş gelişme yapmadan bodoslama söyleyeceğim…
En büyük FETÖ’cüler 15 Temmuz için meydanda şov yaparken benim neden soğuk nezarethanede titreyerek sabahı beklediğimi sorgula!

15 Temmuz şehitlerine saygısızlık yaptığımı söylerken “birkaç Mehmet için” meclisi açmayanları sorgula.
Ufacık çocuklara, askerime,polisime, köylüme, öğretmenime, kurşun sıkan PKK’lılara çadırdan mahkeme kurup bir saatte serbest bırakanların benim için neden saldırıya geçip, savcı değiştirdiklerini sorgula.  
Ahh Mehmet abi, Hasan Amca, Aynur Teyze…
Koklamaya kıyamadığımız evlatlarımıza “Bir kereden bir şey olmaz” diyenler hala meclis koltuklarında otururken..
bana kahpe diyen ahlakını sorgula!
‘Fikir özgürlüğüm’ nedeniyle neredeyse benim için idamı getirecek olanların, bebek katilini neden barış elçisi yaptıklarını sorgula. 
Çok uzak değil, birkaç yıl önce ‘megri megri’ diye timsah gözyaşı döküp, ‘şemmamme’ ile halay çekenlerin beni neden terör örgütü propagandası yapmakla suçladığını sorgula.
Ülkenin MİT’i, Genel Kurmay Başkanı, Başbakanı, Cumhurbaşkanı dururken, darbe teşebbüsünü neden enişteden duyduğunu ve enişte kadar istihbaratı olmayanların hala koltuklarında neden oturduklarını sorgula.
Aynaya baksa FETÖ’cü görecek kişilerin, neden hala “Bizde FETÖ’cü yok” dediğini sorgula.
Benim cinsel kimliğim üzerinden ‘vermekle’ ilgili iğrenç fanteziler üretirken, 
“Ne istediniz de vermedik” diyenlerin; 
babasının malı gibi vermedik neyin kaldığını sorgula.
Bırak gazeteciliğimi, bir insan olarak ‘Düşünce özgürlüğüm’ Anayasada koruma altına alınmışken..
Hakkımı gasp edenlerin, Anayasanın ilk dört maddesini neden kurcaladıklarını sorgula.

Emniyete, TBMM’ye, askeriyeye, MİT’e ve devletin en büyük kademelerine bir bir yerleştirilen teröristlerin şimdilerde neden ‘sızdılar’ diyerek “sütten çıkmış ak kaşık” olduklarını sorgula.
Mehmetçik dağda, karlar üstünde, konservesini çakmağıyla ısıtmaya çalışırken, FETÖ’nün bu kadar parayı nasıl bulduğunu sorgula.
Şehit cenazeleri hep damı akan gecekondulardan çıkarken, bize dindar nesil diye bas bas bağıranların çocuklarının neden Amerika’da, İsviçre’de, kumar masalarında keyif çattıklarını sorgula.
Vatandaşına, “Vandal, çapulcu, kaportası bozuk, ananı da al git, gavat”diye hakaretler edenleri şak şaklarken beni neden edepsiz ilan ettiklerini sorgula.
Bırak AKP’yi, MHP’yi, CHP’yi, HDP’yi…
Zamanı gelince birbirlerine ‘kafatasçı-vampir’ diyenlerin menfaatleri için nasıl dost olduğunu düşün. Maaşımız, sigortamız,tazminatımız, primlerimiz, haklarımız aylarca konuşulurken;  söz konusu vekil maaşları olunca nasıl tam kadro meclisi doldurup bir saatte ortak karar aldıklarını sorgula.  
‘Halkı kin ve düşmanlığa sevk ettiğimi, ayrıştırdığımı’ düşünürken, Doğu’da yirmi küsür şehrimizi Kürdistan ilan edenlerin neden Cumhurbaşkanlığında ağırlandığını sorgula.

Eğitim, sağlık, barınma, korunma…Devletin en asli görevlerini düşün. 
Gencecik fidanları okutamayan devletin çocuklarımızı neden cemaat evlerine mahkum bıraktığını sorgula.
Uğur Mumcu, Bahriye Üçok, Ahmet Taner Kışlalı, Gaffar Okkan ve daha niceleri taa 30 sene önceden “Bunlar darbe yapacak” dedi diye cemaatlere, tarikatlara kurban giderken, kulaklarını tıkayanların,
şimdi utanmadan nasıl “kandırıldık” dediklerini sorgula.
 “Yaratılanı yaradandan ötürü severim” diyenlerin bizleri neden Alevi, Sünni, Kürt, Türk diye ayırdığını sorgula. 

Geçmişinden, tarihinden, kültüründen bi haber nesil yetiştirmek için gömlek değiştirir gibi müfredat değiştirenlerin ‘Kara Fatma’yı hakaret sayıp’ bizi ne hale getirdiği düşün, Eğitimini sorgula.
Neredeyse Anayasayı değiştirmeye çalışmaktan yargılanacakken, özerklik isteyenlerin nasıl elini kolunu sallaya sallaya dolaştığını sorgula.
Yalnızca 15 Temmuz’un değil, tüm milli bayramlarımızın aynı coşkuyla kutlanmasını istedi diye, 60 kilo bir kadının iki satır yazısından neden bu kadar korktuklarını sorgula. 
Biz her Cuma okul çıkında ‘Korkma’ diye başlayan İstiklal Marşımızı okurken, 
her Cuma bir dua sallayanların bizi neden korkuttuğunu sorgula.
KORKMA!
Yeni nesil maalesef bilmeyecek; biz her sabah sınıflarımıza koşmadan “Türküm” diye bağırarak Ant içerken, bazılarının T.C. kısalmasından bile neden rahatsız olduğunu sorgula.
Dün 28 Şubat diye bağırıp, türbanlı kardeşlerimiz için sözde adalet naraları atan simsarların, bugün kendinden olmayanlar için hukukçulara nasıl kamu hizmeti yaptırdığını sorgula.
“Bizden hain çıkmaz” diye bana hakaret eden Dadaş amcacım, benim soyuma sopuma ineceğine “Takla at da göreyim” diye seni sirk maymununa çevirenleri sorgula.
Yıllarca teröristlerle karı-koca gibi olanların şimdi kendilerinden olmayan herkesi terörist ilan etmelerini düşün, “Yavuz hırsızın ev sahibini nasıl bastırdığını”sorgula.
Hatta daha ileri git!
Karı kocanın neden boşandığını da sorgula.
Ben sorguladığım için SORGULANDIM!
Ne olur uyan gaflet uykusundan.
Korkma sen de sorgula.Gençliğe hitabeyi oku..
Birinci vazifeni hatırla, 
“Muhtaç olduğumuz kudret damarlarımızdaki asil kanda mevcuttur.” 
Son paragrafı sorgula…