18 Haziran 2017 Pazar

Nazım Hikmet RAN : Baba!




Baba! 
her yılbaşında 
    sana söyleyecek 
                        bir tek 
                              sözüm var : 
"Seni ne kadar çok seversem 
                               o kadar 
        çok olsun ömründen geçen yıllar..." 
Baba! 
        Babam, ağabeyim, kardeşim, arkadaşım! 
Ne zulüm, ne ölüm, ne korku 
                            başımı eğemez! 
Yalnız senin elini öpmek için 
                                      eğilir başım. 
Babam, ağabeyim, kardeşim, arkadaşım... 
                                                                        1/1/1932 
Nazım Hikmet RAN

Fatih Kısaparmak : Bu Adam Benim Babam




BÜTÜN BABALARIMIZN BABALAR GÜNÜ KUTLU OLSUN!...

Bu adam benim babam 
Sekiz köşe kasketiyle 
Omuzunda sekosuyla hey! 
Cebinde yok parası 
Bafra'dır cigarası 
Yüreğindedir yarası 
Altı çocuk büyütmüş 
Bir işçi maaşıyla 
Bu adam benim babam hey! 

Ağlama benim babam 
Ağlama naçar babam 
Kara gün geçer babam hey! 
Bir kapıyı kapayan 
Gene açar babam 
Ağlama benim babam hey! 
Ağlama mazlum babam 
Ağlama naçar babam 
Kara gün geçer babam hey! 
Bir kapıyı kapayan 
Gene açar babam 
Allah büyük babam hey!

Bu adam benim babam 
Derdi dağlardan büyük 
Çaresiz (biçare) , beli bükük hey! 
Bir gün olsun gülmemiş 
Rahat nedir bilmemiş 
Gözyaşını silmemiş 
Bir lokma ekmek için 
Kimseye eğilmemiş 
Bu adam benim babam hey! 

Benim babam mert adamdı 
Mangal gibi yüreği 
Yufka gibi kalbi vardı 
Hayatım boyunca o'na özendim 
Fedakardı 
Bir dikili ağacı olmadı belki 
Ama kendisi 
Onuruyla yaşayan koskoca bir çınardı 
Üstümdeki kol kanat 
Sırtımı yasladığım dağ gibiydi 
Ben babamın oğluyum 
Tepeden tırnağa Anadolu'yum... 

Fatih Kısaparmak : Bu Adam Benim Babam

15 Haziran 2017 Perşembe

15-16 Haziran Şanlı İşçi Direnişi Mücadelemize Işık Tutmaya Devam Ediyor


YURDUMUN DÖRT BİR YANINDA FAŞİZME KARŞI OMUZ OMUZA DİRENENLERE BİN SELAM OLSUN!..


15-16 Haziran Şanlı İşçi Direnişi Mücadelemize Işık Tutmaya Devam Ediyor



“Kişi kişiye kul değil
Neden karanlık al değil
Yeryüzü uzun yol değil
Varılır gökler aşarak”
Fazıl Hüsnü Dağlarca

1970'in 15-16 Haziran’ı Türkiye işçi sınıfının en şanlı mücadele günlerinden biridir. Üzerinden 46 yıl geçse de, sermaye ve sermaye hükümetlerine korku; emek ve demokrasi mücadelesi yürüten işçilere, emekçilere ise kararlılık ve mücadele aşılayan iki uzun gün olarak tarihteki yerini almıştır.

Çalışma yaşamının ölüm, sömürü ve kölelik kokan uygulamalarına karşı sesini duyurmaya çalışan, insanca çalışmak ve yaşamak isteyen işçi sınıfının devlet güdümündeki sermaye sendikacılığına karşı işyerlerinde başlayan direnişleri ve grevleri bir çığ dalgası gibi tüm yurda yayılarak genişlemeye başlayınca burjuvazi buna engel olmak için harekete geçti. Demirel hükümetinin sendikal hakları budama girişimin temel hedefi kuşkusuz 1967’de DİSK’in kuruluşuyla birlikte yükselen ve sınıf sendikacılığının gelişimine ket vurmaktı. Sermayenin direktifleri ile harekete geçen dönemin Demirel hükümeti çalışma yaşamını ve temel sendikal hakları düzenleyen 274 sayılı Toplu İş Sözleşmesi, Grev ve Lokavt Yasası ile 275 sayılı Sendikalar Yasası'nda değişiklik yaparak 1960 Anayasası’nın da etkisiyle işçi sınıfının direniş ve mücadele ile gittikçe ilerlettiği kazanımlarını 11 Haziranda 1970’de yürürlüğe giren yasayla boğmaya çalıştı. 

DİSK yaptığı görüşme ve uyarılardan sonuç alamayınca, bütün işyeri temsilcileri ve yöneticileri ile 14 Haziran 1970’te Lastik-İş’in Merter’deki binasında toplanarak eylem kararı aldı. 15-16 Haziran’da pek çok kentte işçiler şalterleri indirerek, işyerlerini, fabrikaları boşaltarak gün boyunca sokaklarda hükümeti protesto ederek DİSK'i boğdurmayacaklarını ilan ettiler. Direniş İstanbul'la sınırlı kalmadı, Ankara, İzmir, İzmit başta olmak üzere tüm yurda yayıldı. İstanbul'da 200 kadar büyük fabrikadan yaklaşık 150 bin işçi iş bırakmış, sokakta sendikal örgütlerine sahip çıkmak için protesto gösterileri yaparken, DİSK'in örgütlülüğü dışında kimi fabrikalarda çalışan işçilerin DİSK'lilerle buluşmasını engellemek için fabrika kapıları kilitlenmiş, dışarı çıkamayan işçiler de gün boyu üretimi durdurmuşlardı. İstanbul’un her iki yakasında, işçiler birleşmesin diye vapur seferleri iptal edildi, Galata Köprüsü kaldırıldı. Askeri birlikler seferber edilerek merkezi yerlerde, özellikle Vilayet önünde işçilere karşı tanklar ve zırhlı arabalarla barikatlar kuruldu. Levent’te ve Kadıköy’de engelleme daha da ileri götürülerek, polisler ve askerler tarafından işçilere ateş açıldı. Türkiye işçi sınıfı üç şehit verdi; Abdurrahman Bozkurt, Yaşar Yıldırım ve Mustafa Baylan.

Sermaye hükümeti olarak tarihe geçen dönemin “Demirel Hükümeti” bu eylemlerle baş edemedi, dalgalar halinde işten çıkarmalar, tutuklamalar, işkenceler, açılan davalar işçi sınıfı ve emekçiler üzerinde estirilen bu terör, bu şanlı başkaldırıyı önleyemedi. Üç ay süren sıkıyönetim sonunda işten çıkarılan işçi sayısı beş bini aşmış olmasına rağmen direnişin gücü kırılamadı. Yeni sendika yasası, uygulamaya sokulamadan yükselen direniş ve grevlerin de etkisiyle TİP ve CHP tarafından iptal istemiyle Anayasa Mahkemesine götürüldü. Mahkeme 9 Şubat 1972 tarihli kararıyla “üçte birlik” olarak da bilinen kanunu iptal etti.

15-16 Haziran, Türkiye işçi sınıfının kendi gücünün farkına vardığında nelere kadir olduğunu göstermiştir. Bugün de pervasızca çıkarılan emek karşıtı yasa ve düzenlemelere karşı, işçi sınıfı 15-16 Haziran ruhunu kuşanarak bu saldırıları durdurabilir, sermayenin ve onun hükümetinin emeğe karşı düşmanca politikalarını boşa çıkarabilir. Bunun için unutmaması gereken tek şey, 15-16 Haziran’a ilham veren sloganda saklıdır: 

GÜCÜMÜZ BİRLİĞİMİZDEN GELİR!

Yaşasın Şanlı 15-16 Haziran İşçi Direnişimiz!

14 Haziran 2017 Çarşamba

Ernesto Che Guevara’nın Hayatı

"Dizlerimin üzerinde yaşamaktansa, ayaklarımın üzerinde ölmeyi tercih ederim…"

Comandante  89 yaşında...



‘Son Devrimci’
The Myth of Che Guevara
1928, Haziran’ın 14’ünde Arjantin, Rasorio’da doğdu. 9 Ekim 1967’de henüz 39 yaşındayken La Higuera, Bolivya’da öldürüldü. Kendisinden sonra gelecek ve tüm dünyada etkili olacak özgürlük hareketlerinin sembolü oldu.

Yüzyılın en etkili portresi

Heroico1
İkonik fotoğraf aynı zaman 20.Yüzyıl’ın en çok basılmış fotoğrafıdır. Alberto Korda imzalı fotoğraf Küba gazetesi Revolución için 1960 yılında çekildi. Bu fotoğraf daha sonra ona sorulmaksızın sayısız defa yayımlandı, Korda tek kuruş kazanmadığı fotoğrafı hakkında en sonunda 2000 yılında Smirnoff`a dava açtı. Fotoğrafın kullanımıyla ilgili şöyle dedi: “Che Guevara’nın uğrunda öldüğü görüşleri destekleyen biri olarak, bu fotoğrafın onun anısını yaşatmaya ve dünyadaki sosyal adaleti sağlamaya çalışanların kullanmasına karşı değilim, fakat alkol gibi ticari nesnelerin reklamını yapmak için Che’nin şöhretini kullananların kategorik olarak karşısındayım.” Kazandığı 50.000 doları Küba Sağlık Sistemi’ne bağışladı ve “Eğer Che yaşasaydı o da aynısını yapardı” dedi.

Özgürce varolmanın dayanılmaz gücü

sartre
Jean Paul Sartre, Che için sadece bir entelektüel değil, o aynı zamanda çağımızın mükemmel insanı demişti. Onun için hala devrimci ve idealist kişiliğiyle rönesans insanı adına en önemli referanstır denir.

Plaj havlusundan tshirt baskısına Guerillero Heroico

ji
Jim Fitzpatrick tarafından stilize edilen Alberto Korda’nın “Guerillero Heroico” fotoğrafı tüm dünyada Che’yi bir pop kültür ikonu haline getirdi.

Bahçesinde bir Ernesto

che-04
Che Guevara henüz küçük bir çocukken doktorlar tarafından astım teşhisi konuldu bu yüzden ailesi Alta Gracia bölgesindeki bu eve taşındı. Avellaneda’daki bu ev şu an kapsamlı bir Che Müzesi’ne dönüştürülmüş durumda.

Bir Comandante geliyor

resim detay
Guevara 1935-1937 ve 1939-1943 tarihleri arasında bu evde yaşadı. Bugün evin verandasına oturmuş Küçük Ernesto’nun bronzdan heykeli, anısana gelen ziyaretçilerini karşılıyor.

Sol baştaki kızgın bakışlı erkek çocuk

Che Guevara-listelist
Tam ismiyle Ernesto R. Guevara de la Serna, İspanyol ve İrlanda asıllı bir ailenin beş çocuğunun en büyüğü olarak dünyaya gelmiştir. Annesinin ve babasının soyu Basklara dayanır. İsyan ve özgürlük Ernesto’nun köklerinde vardır. Babası Ernesto Guevara 1969 yılında “oğlumun damarlarında İrlanda köklerinin kanı akmaktadır” demiştir. Guevara’nın atalarından Patrick Lynch 1715 yılında İrlanda’da Galway’de doğmuş, İrlanda’yı terk edip İspanya’nın Bilbao şehrine, oradan da Arjantin’e gitmiştir. Soyadı Guevara’nın ise, Che’nin bask köklerinden geldiğine inanılmaktadır. Guevara, Bask Bölgesi’nde Alava kentinde bir yerleşimdir.

Anne, Che ve baba

che1 (1)
“Gençlik! Çok çok çalışmamız gerekli… Gözüm ağrıyor, gözlüğüm yok göremiyorum, okumayı sevmiyorum, yoruldum ve benzeri şeklinde şikayetler etmemeliyiz… Tüm bunlar her insanın karşılaştığı zorluklardır… Sonuç olarak çalışmalıyız!”

Benim bir hayalperest olduğumu söyleyebilirsin

che listelist
Gençliğinde rugby ve satrançla ilgilenen Che, varlıklı bir ailenin çocuğuydu. Pablo Neruda’nın şiirleri, arkeoloji, fotoğraf gibi pek çok konuyla ilgilendi. Kendini, insana, topluma ve dünyaya karşı her zaman meraklı ve sorumlu hissediyordu. Bu merakı ve öncü kişiliğiyle kısa hayatı boyunca uzun seyahatlere çıktı.

Düşlerinde özgür dünya

62
Guevara, tıp öğrenimi için 1948’de Buenos Aires Üniversitesi’ne girdi. Kesintili öğrenim hayatını, Mart 1953’te tıp öğrenimini bitirip aynı yılın 12 Haziran’ında diplomasını alarak noktaladı.

Rüzgar bizi kendisiyle götürecek

20-07-2011-alta-gracia-231
Che öğrenciliği ve sonrasında tüm Güney Amerika’yı kapsayan seyahatlere çıktı. Peru, Kolombiya ve Venezuela’ya gitti… Peru’da bir süre bir cüzam kolonisinde gönüllü olarak çalıştı. Arkadaşı Granado ile çıktığı bu yolculuklarda tuttuğu notları sonradan 2004 yapımı “Motorcycle Diaries” adlı filme kaynaklık etti. Yolculuk Bogata ve Caracas’a kadar devam etti. Bu yolculukta en büyük destekçileri 500 cc’lik 1939 model Norton marka motosikletti. İki arkadaş “La Poderosa II” (Güçlü II) adını verdikleri bu motosikletle Amazon kıyılarını geçtiler.

Devrim başlıyor

moncada_post3
Che, 1953 yılında Buenos Aires’e dönerek eğitimini tamamladı. Aralık ayında San Jose, Costa Rica’da Küba Devrimi’nin önemli noktalarından olan Moncada Kışlası Baskını’na katılanlarla buluştu. Bu baskın Küba Devrimi’nin başlangıcı olarak kabul edilir. Bu baskın Batista’ya karşı gerçekleştirilen ilk silahlı eylemdir.

Kol kola yürüyüşün gücü

Che1
Jacobo Arbenz yönetimindeki Guatemala’ya gitti. Arbenz sömürge sonrası Guatemala’da toprak reformunu peşindeydi. O dönemlerde ülke Amerikalı büyük tarım şirketlerinin çiftliği konumundaydı. ABD kaynaklı bir şirket olan “United Fruit Company” toprak reformundan rahatsızdı. CIA ve Amerikan Hükümetiyle yakın ilişkiler içinde olan bu şirketin konumu aslında Güney Amerika halklarının durumunu özetliyordu. Halk yarı köle bir sistem içinde büyük şirketler için yaşıyordu. Jacobo Arbenz daha sonra CIA tarafında devrilecekti.

“Che” isminin anlamı

la-castro1953
Guatemala City’de, Fidel Castro’nun teğmenlerinden Niko Lopez ile tanıştı. Lopez, Moncada Baskını sorumlularından ve ateşi yakılan Küba Devrimi’nin önemli isimlerindendi. Guevera’ya, Che lakabını takan da Lopez’dir. Che, ‘Bolşevik’ anlamına gelen “chebol” kelimesinin kısaltmasıdır. 1954 yılına gelindiğine Guatemala’da doktorlukla ilgili bir iş bulamamıştı. Bu süre zarfında bir çok politik eylemde yer aldı ve Kübalı devrimcilerle tanıştı. Jacobo Arbenz, CIA tarafından devrildikten sonra Mexico City’e gitmek durumunda kaldı.

Ekip toplanıyor

GH Cuba Fidel Raul Che copy
Moncada Baskını’ndan sonra tutuklanarak 16 yıl ceza alan Fidel Castro, 21 ay hapis yattıktan sonra Batista’nın emriyle cezasının geriye kalan bölümü bağışlandı. Castro ve arkadaşları hapisten çıktı. Bu gelişmelerin ardından Nico Lopez, Guevara’yı, Fidel’in kardeşi Raul Castro’yla tanıştırdı. Bir ay sonra Fidel, Meksika’ya gelecek ve Che ile tanışacaktı. Guevara aynı gece Küba Devrim Hareketi’ne katıldı.

Çıkartma gemisi olarak bir motor yat

Granma
25 Kasım 1956 günü sürgündeki 82 adam Meksika’nın Tuxpan, Veracruz Limanı’ndan Küba’ya doğru denize açıldılar. 50.000 Meksika pezosuna bir Amerikalıdan satın aldıkları teknelerinin adı Granma’ydı. 2 Aralık’ta şu anda Granma Eyaleti olarak bilinen yerde karaya ayak bastılar. Tekne şu anda Havana’daki Devrim Müzesi’ne bitişik Granma Anıtı’nda sergilenmektedir. Ayrıca, Küba Komünist Partisi Merkez Komitesi’nin resmi gazetesinin başlangıcından beri adı Granma’dır. Teknede Kübalı olmayan tek kişi Guevara’dır.

Karizmatik liderin doğuşu

Granma-route-mine-20
Karaya çıktıkları anda Batista’nın askerleri tarafından saldırıya uğradılar, birçoğu öldü, Che ise yaralandı. Ekip 21 Aralık’ta yeniden toplanabildi, geriye sadece 15 kişi kalmıştı. Guevara, bu çatışmada kaçan bir yoldaşın düşürdüğü cephaneyi almak için tıbbi malzeme çantasını bıraktığını ve o anı, doktordan savaşçıya dönüştüğü an olarak hatırladığını yazar. Ekip, Küba’nın ortasına doğru Sierra Maestra dağlarına saklanır ve Batista rejimine karşı gerilla savaşı başlar. Guevara, isyancılar arasında bir lider olarak görülmeye başlanır, artık “Comandante” olmuştur.

Yeni bir ülke doğuyor

Castros-Journey-To-Havanna
1959 yılı Ocak ayının ilk günü, gece saat 02’de Batista, ailesi ve yakın arkadaşları, bir uçakla Havana’dan ayrılır. Batista’nın bu kararında generallerinin gizlice Fidel’le pazarlığa oturduğunu öğrenmesi etkili olmuştur.

“Ölüm bizi ayırıncaya dek” demenin en yakın hali

che 4
7 Şubat 1959’da zafer kazanan hükümet tarafından Guevara “doğuştan Küba vatandaşı” ilan edilir. Kısa süre sonra Meksika’dan Granma yatıyla yola çıkmadan önce, ayrıldığı Gadea ile evliliğini resmen sona erdirmek için boşanma işlemlerine başlar. 2 Haziran 1959’da, 26 Temmuz Hareketi’nin (Küba Devrimi) bir üyesi olan ve 1958 sonlarından beri birlikte yaşadığı Aleida March ile evlenir.

Hayaller, mücadele ve aşk

aleida
Aleida March, 26 Temmuz Hareketi’nin bir üyesidir, örgütün mücadelesinin en önemli yeri olan Escambray Dağları’na kurye olarak görevlendirilir. Che, Aleida ile bu şekilde tanışsa da, genç kadın Che’yi uzun süredir tanımaktadır. İsyancıların korsan radyosu Radio Rebel de sık sık Che’den söz edilir. Batista yönetimi devrilmeden önce mimlenen Che’nin “Aranıyor!” posterleri Aleida March’ın memleketi Santa Clara caddelerinde boy boy sergilenmektedir.

Che bürokrat olursa

Che
7 Ekim’de Ulusal Toprak Reformu Enstitüsü’nde (Department of Industry of the National Institute of Agrarian Reform) başkanlığına getirilir. Kasım ayında ise Küba Merkez Bankası başına getirilmiştir. Sık sık parayı kınadığı ve yürürlükten kaldırılmasını desteklediği için bu görüşünü desteklemek adına Küba paralarını takma adı olan “Che” ile imzalamıştır. Paraların üzerine şeker kamışı toplayan bir köylünün resmini bastırmıştır.

Economista-comunista

cheee
Küba’da devrim yapılmış, silahla yürütülen mücadelenin ekonomik atak safhasına geçme gereği doğmuştur. Devlet bakanlıklarına ve ekonomik gidişata ilişkin toplantıda Fidel kürsüden: “Ekonomiyi düzeltmeliyiz, kaynakları etkin kullanmalıyız” yönünde söylev verirken “Aranızda iyi bir ekonomist var mıdır?” der. Koca salonda bir tek Che’nin eli havadadır. Fidel bunun üzerinde Che’ye “Senin ekonomiden anladığını bilmiyordum” yanıtını verir. Che tarihi cevabını, İspanyolca’da “economista” ile “comunista” arasındaki okunuş benzerliğinden yola çıkarak verir “Ben senin, ‘aranızda iyi bir komünist var mı’ dediğini sanmıştım…”

Patria o muerte: Ya istiklal ya ölüm konuşması


Aralık 1964’te Birleşmiş Milletler’de konuşma yapmak üzere Küba Heyeti’nin başı olarak New York’a gider. Konuşmasında Vietnam üzerinden Amerika’yı eleştirir. Ayrıca Türkiye’nin Kıbrıs Politikası da eleştirilerden nasibini alır. CBS Televizyon Kanalı’nda pazar günleri yayınlanan “Face the Nation” isimli haber programına çıkar. O artık tüm dünyanın tanıdığı ve etkilendiği bir devrimcidir.

Her yer Che her yer direniş

PAR304107
17 Aralık’ta Paris’e uçar ve üç aylık bir uluslararası geziye başlar. Bu gezi sırasında Çin Halk Cumhuriyeti, Birleşik Arap Cumhuriyeti (Mısır), Cezayir, Gana, Gine, Mali, Dahomey, Kongo-Brazzaville ve Tanzanya’yı dolaşır. İrlanda, Paris ve Prag’da molalar verdi. Üçüncü defa Moskava’ya gider.

Castro – Kruşçev el ele

cuban-missile-crisis-radio-rover
Bu dönemde Çin Komünist Partisi yanlı tutumunu onaylamayan Sovyet görevlilerinin Castro’ya, Che hakkında baskı yaptıkları söylenmektedir. Ayrıca Che’nin popularitesinin de Castro’yu rahatsız etmiş olabileceği düşülmüştür. Bunun doğru mu yoksa magazinel bir bilgi mi olduğu tartışmalıdır.

Küba Füze Krizi ve Türkiye

6412555_orig
Guevara, 1962 Ekim ayında ortaya çıkan Küba Füze Krizi’ne neden olan Sovyet nükleer balistik füzelerinin Küba’ya getirilmesinde anahtar rol almıştır. Birkaç ay sonra İngiliz gazetesi ‘Daily Worker’ ile yaptığı görüşmede eğer füzeler Küba kontrolünde olsaydı başlıca ABD şehirlerine doğru bu füzeleri kullanacağını söylemiştir. Sonrasında Sovyetler Birliği’nin üçüncü lideri Nikita Kruşçev’in füzeleri Castro’nun bilgisi dışında kaldırmasından ötürü Sovyetleri sert bir dille eleştirmiştir. Füze Krizi, ABD’nin Türkiye’ye yerleştirdiği füzelere karşılık SSCB’nin de Küba’ya nükleer başlıklı füze yerleştirmesi ile başlamış, Ekim 1962’de dönemin iki süper gücünü karşı karşıya getiren ve dünyayı nükleer savaş tehditi altında bırakan bunalımdır.

Bilinmeyen yıllar

Che-Guevara-Rolex GMT
Birleşmiş Milletler konuşması ve gezilerinin ardından 14 Mart 1964’te Küba’ya döner ve Castro’nun da katıldığı sade bir törenle karşılanır. Nisan ayında Castro’nun önünde Küba vatandaşlığından ve Küba’daki tüm resmi görevlerinden ayrılmıştır. Guevara’nın Castro’ya yazdığı ünlü veda mektubunda belirttiği üzere, devrim uğruna savaşmak için Küba’dan ayrıldığını, tüm parti, askerî ve hükümet görevlerinden istifa ettiğini ve Küba vatandaşlığından vazgeçtiğini yazmaktadır.

Muchos Vietnam, es la consigna


Cezayir’de yaptığı son resmi konuşmasında artık Kuzey Yarımküre’yi, batıda ABD ve doğuda SSCB liderliğinde, Güney Yarımküre’nin sömürücüsü olarak gördüğünü belirtmiştir. Vietnam Savaşı sırasında komünist Kuzey Vietnam’ı desteklemiş ve gelişmekte olan ülkelerin halklarını, silahlanıp “pek çok Vietnamlar” yaratmaları için teşvik etmiştir. Ünlü sözlerinden olan: “Crear dos, tres… muchos vietnam, es la consigna.” Yani “İki, üç, daha fazla vietnam yaratmak, parola bu.” cümlesini demiştir.

Bir adanmışlık öyküsü

2261917457_small_3
Cezayir konuşmasına kaynaklık eden olay, İspanyol Saharası diye bilinen bölgeyle ilgili anlaşmazlıklar nedeniyle Fas’ın savaş ilan etmesi üzerine gelişmiştir. 1962 Eylül’ünde Cezayir Küba’nın yardımını isteyince, Küba, Cezayir kuvvetlerini desteklemek için 686 asker ve subay ile 60 tanktan oluşan bir birlik gönderir. Guevara, Küba Kuvvetleri’nin konuşlanmasını örgütleme ve gerçekleştirmede önemli rol oynamıştır.

Kıtasal bir devrim hayali ve Bolivya

ueridos compa
Küba’daki görevlerinden ayrılmasının ardından ortadan kaybolan Che için nerede olduğuna dair bir çok görüş ortaya atılmıştır. Devrimin ikinci adamının bir anda ortadan kaybolması büyük merak ve gizem uyandırmıştır. Castro yaptığı açıklamalarda Che’nin nerede olduğunu bildiğini ama bunu ancak o isterse açıklayabileceğini söylemiştir. Tarihi net olmayan ünlü veda mektubunda Küba Devrimi’ne inandığını ama dünyanın diğer bölgelerindeki devrimlere kendini adamak için Küba ile olan tüm bağlantılarını kopardığını yazmıştı. Bu dönemlerde Prag ve Alman Demokratik Cumhuriyeti’nde saklanmış olduğu, Küba’ya ise ancak bir kaç ay için yeni bir gerilla mücadelesine hazırlık yapmak için geleceğini belirtmiştir. Bu mücadele Bolivya için olacaktır.

Bolivya dağlarında

CheinBolivia1
Guevera’nın Bolivya’da devrim başlatmak için harekete geçerken tasarladığı planları işlememiştir. Havana’yla telsizlerle kurulan haber ağı neredeyse hiçbir işe yaramamış, Bolivyalı muhalifler söz verdikleri desteği geri çekmiştir. Amerika, Che’nin Bolivya’da isyan başlatmak üzere olduğunu öğrenmiş ve Bolivya Ordusu’nu eğitmiştir. Che’nin yakalanabilmesi Amerikalı askerler, ajanlar ve diplomatların kesintisiz çalışmasıyla sağlanmış, bu uğurda büyük bir seferberlik başlatılmıştır. Guevara, o dönemde sadece düzensiz bir orduyla mücadele edeceğini düşünürken, savaş teknikleriyle eğitilmiş özel birliklerle karşılaşmıştır.

Che’yi yakalayan özel eğitilmiş yeşil bereli timi

MajorRalphShe
Bolivya Özel Harekât Birliği’ne yeri bildirilen Guevera kamp yakınlarında devriye gezerken yaralanarak yakalanmış ve bir gün sonra infaz edilmiştir. İnfazını gerçekleştiren asker kurayla seçilmiş, tetiği çekmeden önce fazlasıyla paniklediği için Che şu cümleleri söylemiştir: Buraya beni öldürmeye geldiğini biliyorum. Vur beni korkak, yalnızca bir adam öldürmüş olacaksın.”

Vallegrande İsası

800px-CheExec19
İnfazdan sonra Che’nin vücuduna, onu çatışma esnasında ölmüş gibi göstermek için defalarca ateş edilmiş, basına fotoğraflar çektirilmiş ve daha sonra kimliği tespit edilmemesi için elleri kesilerek bilinmeyen bir yere gömülmüştür. Kimi kaynaklara göre cesedin önce yakıldığı belirtilir. Fotoğrafların yayınlanmasının ardından “El Cristo de Vallegrande” (Vallegrande İsası) tabiri ortaya çıkmıştır.

Ondan o kadar korkmuşlar ki

543a87b8ee4adc98bcfd6dd81e
1997 yılında Guevara’nın elleri olmayan cesedinden kalan kemikler Vallegrande yakınlarındaki bir uçak pistinin altından kazılarak çıkarılmış, DNA testiyle kimliği tespit edilmiş ve Küba’ya geri getirilmiştir.

Bir yaşayan efsane

pioneros seremos como el che
Bugün Küba’daki çocuklar her okul gününe “Komünizm için öncüler, Hepimiz Che gibi olacağız!” andıyla başlar. Guevara’nın Santa Clara’daki anıt mezarı birçok Kübalı için dinsel bir önem taşıyor.

Bonus: Víctor Jara: Vamos por Ancho Camino


Víctor Jara: Allende’nin devrilmesinden sonra Pinochet tarafından tutuklanarak cezaevi olarak kullanılan stadyuma tıkılmış Şili’li efsane sanatçı. Gitar çalıp şarkı söylemeye devam ettiği için önce elleri kırılmış, şarkılarına devam etmeye çalışması üzerine elleri kesilip daha sonra da işkence ile öldürülmüştür.


12 Haziran 2017 Pazartesi

Yıldıray Çınar : Yarim İstanbul'u Mesken mi Tuttun



Yarim istanbul’u mesken mi tuttun
Gördün güzelleri beni unuttun
Sılaya gelmeye yemin mi ettin
Gayri dayanacak özüm kalmadı
Mektuba yazacak sözüm kalmadı

Yarim sen gideli yedi yıl oldu
Diktiğin fidanlar meyveye döndü
Seninle gidenler sılaya döndü
Gayri dayanacak özüm kalmadı
Mektuba yazacak sözüm kalmadı

Yöre : Kayseri
Derleyen : Ahmet Gazi Ayhan

Yıldıray Çınar : Yarim İstanbul'u Mesken mi Tuttun

ATATÜRK, CUMHURİYET VE VATAN SEVGİSİ SONSUZ VE VAZGEÇİLMEZLERİ OLAN #HAYIR 'LI YURTSEVERLERE İYİ HAFTALAR DİLEĞİM İLE BİN SELAM OLSUN!..


ATATÜRK, CUMHURİYET VE VATAN SEVGİSİ SONSUZ
VE VAZGEÇİLMEZLERİ OLAN 
#HAYIR 'LI YURTSEVERLERE İYİ HAFTALAR DİLEĞİM İLE
BİN SELAM OLSUN!..

4 Haziran 2017 Pazar

Muzaffer Akgün : Kırmızı Gül Demet Demet



"Kırmızı Gül Demet Demet Türküsü'nün Hikayesi"

Revan, bugünkü adıyla Erivan, yani günümüzde Ermenistan'ın başkenti... Türkümüze konu olan olayın geçtiği zaman ise, büyük ihtimalle 17. yüzyıl sonrası... Neden derseniz, Revan Osmanlı’nın önemli bir ticaret merkezi o zamanlar. Ama bir ara elden çıkmış, Safeviler işgal etmiş.

Yıl 1635. Dördüncü Murat 250 bin kişilik bir orduyla Revan seferini düzenlemiş. Sekiz ay, yirmi dokuz günlük kuşatma sonunda, Revan yeniden Osmanlı topraklarına katılmış. Eskisi gibi kervanlar gider gelir olmuş. Mal götürüp, mal getirmişler...

Mehmet de gidip gelen kervancılardan birisi... Anasının da tek 'balası'... Tek oğlu! Erzurum yöresinde üç beş dönümlük tarlalarını ekip dikiyorlar... Yetiştirdikleri ürünü de kervana katıp, Revan 'da satıyor Mehmet... Bir de alışkanlığı var Mehmet'in. Her akşam tarla dönüşü, bahçelerden derlediği demet demet gülleri getiriyor anasına…

Anayla oğul arasında bir simge gibi kırmızı gül demeti... Sevgi, saygı simgesi. Gülleri evinin duvarına asıp kurutuyor ana... Onlara baktıkça oğlunu görür gibi oluyor... Hele Mehmet kervandaysa. Gözü gönlü kırmızı gülün kurumuş, gazelleşmiş demetinde ananın. Rüyaları hep Mehmet üstüne... Mehmet’in anası her defasında kervanın dönüşünü dört gözle bekliyor.

Bazen kışın yola saldığı oğlu yazın dönüyor. Bazen de tersi oluyor. Kervanın dönüşü, bayram gibi! Kimi kocasını, kimi yavuklusunu karşılıyor. Kimi analar da oğlunu. Sarılıp, ağlayanlar, sevinç gözyaşı dökenler.

Veba hastalığı kırıp geçiriyor ortalığı. İlkin bir ateş sarıyor bünyeyi. Kusma, iltihap, baş dönmesi. En sonunda da sayıklama. Artık kurtuluşu yok. Sayıklaya sayıklaya götürüyor insanı. En erken üç gün. En geç yedi gün içinde başlıyor sayıklama... Kurduğu tüm dünya yok oluyor bir anda insanın. Sevgiliye özlem, alınan armağanlar. Söylenecek güzel sözler…

Ecel bu! Kimini sele, kimini yele verir. Mehmet'i de Revan'da vebayla yakalıyor. Sayıklaya sayıklaya gidiyor Mehmet. Kucak dolusu kırmızı güller elinde kalıyor. Sevgiliye özlemi de dilinde!. Artık bir çalıdır mezar taşı Mehmet'in!. Bir tek Mehmet değil vebaya teslim olan. Kervanın çoğu kırılıyor. Sahipsiz mezar oluyor Revan'da. Kalanlar perişan. Utangaç. Yaşıyor olmaktan utanıyorlar sanki... Sanki ölenlerin sorumlusu ölmeyenlermiş gibi...

Ağır ağır Erzurum'a giriyor kervan. Analar, bacılar, sevgililer, oğullar, eşler... Meraklı gözlerle karşılıyor kervanı. Aradığını bulan sarmaş dolaş. Gözyaşları hıçkırıklara karışıyor. Aradığını bulamayanlar, ilk rastladığına soruyor. ''Oğlum Mehmet'im nerede. Birlikte çıktınız kervana. Nerede kaldı''. Sen sen ol da gel cevapla. "İlkin kusma başladı. Sonra da bir ateş. En son sayıklama başladı. Tüm sevdiklerini bir bir sıraladı. Titreye titreye sayıkladı. Yedi gün dayandı Mehmet. Sonra... Sonra bir çalının dibine gömdük onu''.

Gel de söyle bunu. Söyleyebilirsen!. Hem de anasına... O ana deli olup dağlara düşmez mi?. Avuçlarını göğe açıp, Rabbinden medet dilemez mi?. Kırmızı gülün merhem olmasını istemez mi?. Karayağızın güzeli oğlunu, canından parçayı alıp götüren ölüme, ilenmez mi? Anadır, alıyor veriyor, veriyor alıyor. Oluru yok. Diline kırmızı gülleri doluyor. Ol tabipten medet diliyor. Olmuyor. Ver elini dağ yolları. Dilinde türküsü. Gönlünde oğlunun hayali. Deli olup dağlara düşüyor. O'nu son görenler elinde bir demet kırmızı gül, dilinde ''Kırmızı gül demet demet. Sevda değil bir alamet Şol Revan'da balam kaldı. Yavrum kaldı''... diye diye haykırdığını söylediler.

KIRMIZI GÜL DEMET DEMET
SEVDA DEĞİL BİR ALAMET
GİTTİ GELMEZ O MUHANNET
ŞOL REVANDA BALAM KALDI

KIRMIZI GÜL HER DEM OLSA
YARALARA MERHEM OLSA
OL TABİPTEN DERMAN GELSE
ŞOL REVANDA BALAM KALDI

KIRMIZI GÜLÜN HAZANI
AĞAÇLAR DÖKER GAZELİ
KARA YAĞIZIN GÜZELİ
ŞOL REVANDA BALAM KALDI