22 Temmuz 2019 Pazartesi

Nazım Hikmet : Yaşamaya Dair

#NazımHikmet
#NazımHikmetRAN
#YaşamayaDair
*

Yaşamaya Dair (1-2-3)

Yaşamak şakaya gelmez, 
büyük bir ciddiyetle yaşayacaksın 
                       bir sincap gibi mesela, 
yani, yaşamanın dışında ve ötesinde hiçbir şey beklemeden, 
                       yani bütün işin gücün yaşamak olacak. 
Yaşamayı ciddiye alacaksın, 
yani o derecede, öylesine ki, 
mesela, kolların bağlı arkadan, sırtın duvarda, 
yahut kocaman gözlüklerin, 
                        beyaz gömleğinle bir laboratuvarda 
                                    insanlar için ölebileceksin, 
                        hem de yüzünü bile görmediğin insanlar için, 
                        hem de hiç kimse seni buna zorlamamışken, 
                        hem de en güzel en gerçek şeyin 
                                      yaşamak olduğunu bildiğin halde. 
Yani, öylesine ciddiye alacaksın ki yaşamayı, 
yetmişinde bile, mesela, zeytin dikeceksin, 
           hem de öyle çocuklara falan kalır diye değil, 
           ölmekten korktuğun halde ölüme inanmadığın için, 
                                      yaşamak yanı ağır bastığından. 
                                                                                     1947 

Diyelim ki, ağır ameliyatlık hastayız, 
yani, beyaz masadan, 
              bir daha kalkmamak ihtimali de var. 
Duymamak mümkün değilse de biraz erken gitmenin kederini 
biz yine de güleceğiz anlatılan Bektaşi fıkrasına, 
hava yağmurlu mu, diye bakacağız pencereden, 
yahut da sabırsızlıkla bekleyeceğiz 
                                en son ajans haberlerini. 
Diyelim ki, dövüşülmeye deşer bir şeyler için, 
                               diyelim ki, cephedeyiz. 
Daha orda ilk hücumda, daha o gün 
                           yüzükoyun kapaklanıp ölmek de mümkün. 
Tuhaf bir hınçla bileceğiz bunu, 
                        fakat yine de çıldırasıya merak edeceğiz 
                        belki yıllarca sürecek olan savaşın sonunu. 
Diyelim ki hapisteyiz, 
yaşımız da elliye yakın, 
daha da on sekiz sene olsun açılmasına demir kapının. 
Yine de dışarıyla birlikte yaşayacağız, 
insanları, hayvanları, kavgası ve rüzgarıyla 
                                    yani, duvarın ardındaki dışarıyla. 
Yani, nasıl ve nerede olursak olalım 
          hiç ölünmeyecekmiş gibi yaşanacak... 
                                                                      1948 

Bu dünya soğuyacak, 
yıldızların arasında bir yıldız, 
                       hem de en ufacıklarından, 
mavi kadifede bir yaldız zerresi yani, 
                       yani bu koskocaman dünyamız. 
Bu dünya soğuyacak günün birinde, 
hatta bir buz yığını 
yahut ölü bir bulut gibi de değil, 
boş bir ceviz gibi yuvarlanacak 
                       zifiri karanlıkta uçsuz bucaksız. 
Şimdiden çekilecek acısı bunun, 
duyulacak mahzunluğu şimdiden. 
Böylesine sevilecek bu dünya 
"Yaşadım" diyebilmen için... 
*
(Şubat 1948)
Nazım Hikmet RAN

16 Temmuz 2019 Salı

#MuratAldemir #NeÖtersinDertliDertli


#NeÖtersinDertliDertli
*
Ne ötersin dertli dertli
Dayanamam zara Bülbül
Hem dertliyim hem firkatli
Yakma beni nara Bülbül
*
Ötme Bülbül ötme Bülbül
Derdi derde katma Bülbül
Benim derdim bana yeter
Bir dert de sen etme Bülbül
*
Bilirim aşıksın güle
Benim halimden kim bile
Bizim bahçedeki güle
El atıp dolaşma Bülbül
*
Bülbüllerin nesli misin
Kafeslerde besli misin
Benim gibi yaslı mısın
Niçin giydin kara Bülbül
*
Yöre : Sivas / Şarkışla
Kaynak Kişi : Aşık Veysel Şatıroğlu
Derleyen : Muzaffer Sarısözen
*
Murat Aldemir : Ne Ötersin Dertli Dertli
*

3 Temmuz 2019 Çarşamba

Grup Yorum : Gün Tutuşur (Sivas)


#UnutMADIMAKlımda
#Madımak
#2Temmuz1993MadımakKatliamı
#UnutursakKalbimizKurusun
*********************************
Sivas (Gün Tutuşur)
*********************************
Yumrukluyorum duvarları
Yumrukluyorum kara gecenin bedenini
Ellerim kan içinde nehirler taşmış yanaklarımdan
Otuzyedi can
Otuzyedi gül çatlamış susuzluktan sıvas’ın içinde
Nasıl uyku tutar gözlerimi?
Döne döne semaha dönenler tutuştu önce
Sonra türküler
Sonra da şiir çığlıksız düştü türkülerin yanıbaşına.
Sivas, Sivas... yiğitlik midir emanet cana kıymak?
Yiğitlik midir bir tutam ışığı
Kör bıçakla güneşten koparıp karanlığa kurban etmek?
Söyle hangi kitapta vardır elleri kolları bağlıyı yakmak?
Var mıdır kardelen akında bir avuç inciyi
Ateşe tutmak lo?
Böyle garip düştüğüme bakma
Böyle mahzun durduğuma...
Varsın ateşin suskunlukla beslensin
Benim de yüreğim gençliğini almış yanına
Yürür başı dik
Senin de dağların var sıvas, senin de dağların...
Dağlarında şahanların...
******************************************
Gün tutuşur canım gece tutuşur
Yangınlarda tutsak canlar tutuşur
Külüm toprak olur yele karışır
Yürür gelir canlar yollar tutuşur
******************************************
Sıvas ellerinde sazım tutuşur
Söz tutuşur canım türkü tutuşur
Teller bizi söyler diller yarışır
Özgürlüğü yazan kalem tutuşur
******************************************
Canlar can olur da eller tutuşur
Dost evinde canım sevda tutuşur
Pir Sultan’lar ölmez binler yetişir
Akar gelir canlar tarih tutuşur
******************************************
Söz: Savaş Ezgi
Müzik: Grup Yorum
Albüm: Hiç Durmadan
******************************************
Grup Yorum : Gün Tutuşur (Sivas)
******************************************

2 Temmuz 2019 Salı

Selda Bağcan : Canımı Yakanlar Baktı Dumana


#2Temmuz1993MadımakKatliamı
#Madımak
#UnutMADIMAKlımda
#UnutursakKalbimizKurusun
*********************************************************
Hasretim'e hasret kattın, Hasret'e
İncinsek te incitmeyiz, zulm ile
Geldik size dikensiz, bir gül ile
Can veririz, can almayız, biz canız
*********************************************************
Akarsu'lar ile (dost dost) coştum, çağladım
Hasret ile yandım (yandım yandım), ağladım
Nice canlar ile (dost dost) kül oldum, öldüm
Can veririz, can almayız, hey dost biz canız
*********************************************************
Pirimi asanlar, doymadı kana
Canımı yakanlar, baktı dumana
Zulüm yapmaz, insan insana
Can veririz, can almayız, biz canız
*********************************************************
Nesimi'ler ölmez gafil, aldandın
Mazlum'lar ardından gelmez mi sandın
Akarsu'lar coştu, birden bulandın
Can veririz, can almayız, biz canız
*********************************************************
Canımı yaktınız (hey dost), kanlı Sivas'ta
Gülemem, ağlarım (hey dost), şu gönlüm yasta
Canım feda olsun (hey dost), Pir Sultan Dost'a
Can veririz, can almayız (hey dost), biz canız
*********************************************************
Bizi yakıp, duman duman, baktınız
Yetmedi mi, bir de alkış tuttunuz
Sonra birer masum olup çıktınız
Can veririz, can almayız, biz canız
*********************************************************
Selda Bağcan : Canımı Yakanlar Baktı Dumana
*********************************************************

1 Temmuz 2019 Pazartesi

#KabotajBayramı



#1TemmuzKabotajBayramıKutluOlsun
Kabotaj; Bir devletin sahip olduğu limanları arasındaki deniz taşımacılığı ve deniz ticareti konusunda tanığı ayrıcalıktır.
Ülkemizde her yıl 1 Temmuz, “Denizcilik ve Kabotaj Bayramı” olarak kutlanmaktadır. Bunun nedeni ise Osmanlı devletinin yabancı devletlere tanıdığı kabotaj imtiyazlarının 20 Nisan 1926’da kaldırılmasına karar verilmesi ve alınan bu kararın 1 Temmuz 1926’da yürürlüğe girmesidir. [1]
Osmanlı Devleti I. Dünya Savaşı’nın ardından hem maddi hem de manevi anlamda büyük yıkıma uğradı. Mondros ateşkes anlaşmasının imzalanması ile boğazlar ve limanlar yabancı ülkelerin yönetiminin eline geçti. Savaştan sonra ülkenin yeniden ayağa kalkması gerekiyordu, bu sebeple Atatürk yeni ekonomi girişimlerinde bulunulması gerektiğinin farkına vardı. 4 Mart 1923 ‘de İzmir’de Türkiye İktisat Kongresi toplandı. Bu kongrede yeni Türkiye Cumhuriyeti Devletinin ekonomisine güç sağlayabilecek çözümler konuşuldu. 20 Nisan 1926’da Kabotaj kanunu kabul edildi,
1 Temmuz 1926’da yürürlüğe girmesiyle Türk limanları özgürlüğüne kavuştu. [2]
Kabotaj Kanunu'nun bir hükmünde; “ Türkiye limanları ve sahilleri arasında yük ve yolcu taşınması ile klavuzluk ve römorkaj hizmetleri, Türk vatandaşları ve Türk bayrağı taşıyan gemilerce yapılır.” 
Bu yasaya göre Türkiye Cumhuriyeti Devletinin tüm karasuları ve limanları arasındaki deniz ticareti, yolcu taşımacılığı, dalgıçlık, rehberlik, kaptanlık, tayfalık vs. hepsi yeni Türk Devletinin yönetiminin altına girdi. 
Bu yasa ile beraber Türkler kendi limanlarında,  akarsularında, göllerde, Marmara Denizi ve boğazlarda tam bağımsızlığı kazanmış oldu. Yabancı devletlerin gemilerinin, sadece Türk ve yabancı devletlerin limanları arasında ticaret yapabileceği belirtildi. Böylelikle ekonomide ilk bağımsızlık elde edildi.

26 Haziran 2019 Çarşamba

#ElvanSevim #BirDostBirPostYeterBana



#BİrDostBirPostYeterBana
*
Cümle dünya sizin olsun
Bir dost bir post yeter bana
Atlas libas senin olsun
Bir dost bir post yeter bana
*
Beyler tahtından inerler
Ayaksız ata binerler
Toprağa gömüp dönerler
Bir dost bir post yeter bana
*
Sanır mısın kalsam gerek
Bilir misin n'olsan gerek
Bin yıl yaşar ölsen gerek
Bir dost bir post yeter bana
*
Karun malın verirlerse
Beni sultan kılarlarsa
Alem kulum olurlarsa
Bir dost bir post yeter bana
*
Sonu yok devletten bolur
Ecel gelir seni bulur
Seyit Seyfi işin bilir
Bir dost bir post yeter bana
*
Söz             : Seyyid Nizamoğlu
Kaynak Kişi : İpek Bayrak
Derleyen    : Süleyman Yıldız
*
Elvan Sevim : Bir Dost Bir Post Yeter Bana
*

25 Haziran 2019 Salı

#KazımKoyuncu


Kazım Koyuncu, Karadenizli bir rock şarkıcısıdır.Geleneksel Karadeniz müziği ile Rock'n'Roll müziği sentezleyerek kendi tarzını yaratan Laz müzisyen. 33 yaşında akciğer kanserinden vefat etmiştir.
*
Artvin'in Hopa ilçesine bağlı Sugören köyünde doğdu. 7 Kasım 1971 tarihinde doğmuşsa da nüfusa geç kaydedildiğinden dolayı resmi doğum tarihi 10 Mayıs 1972'dir. Babası Cavit Koyuncu, annesi Hüsniye Koyuncu’dur. Müziğe ortaokul birinci sınıfta mandolin çalarak başladı. Çocukluğu, "üstadım" dediği, "Kemençeci Yaşar" lakabı ile tanınan Yaşar Turna' nın yanında türkü dinleyerek geçti.
*
İstanbul'a üniversite eğitimi için geldikten sonra müzikle yoğun olarak uğraşmaya başladı. İstanbul Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi'nden siyasi nedenlerle ayrıldı. 20 yaşında iken, 1992'de Ali Elver'le "Dinmeyen" adlı rock müzik grubunu kurdu ve profesyonel müzik yapmaya başladı. Daha sonra Lazca müzik yapmak için bu gruptan ayrılsa da rock'tan kopamadı ve Laz etnik müziğini rock tabanlı yorumlamaya başladı. 1993'de Mehmed Ali Barış Beşli ile, Lazca müzik yapmak amacıyla Şuku grubunu kurdu. İki arkadaş bir yıl sonra aralarına İlhan Karahan ve Metin Kalaç'ı da alarak grubun adını Zuğaşi Berepe (Denizin Çocukları) dönüştürmüş ve 1995 başında Va Mişkunan(Bilmiyoruz) albümüyle Lazca rockın ilk örneğini vermişti. Plak şirketleri ise bu soundu 'Soft Laz Rock' diye tanımlıyordu. Dört yıl içinde Zuğaşi Berepe, kamuoyuna pek yansımasa da önemli işler yaptı ve konserlerle hedefini gerçekleştirmeye çalıştı. Bu etkinliklerden Brüksel konseri sırasında canlı kayıt edilen parçaları, kısıtlı sayıda bastırdıkları Bruxel Live (1998) adlı albümde bir araya getirdiler.
*
Gruptaki eleman sayısı arttıkça müzikal yapı da güçlenmişti. Kazım Koyuncu (vokal, akustik gitar), Cafer İşleyen (bass, vurmalılar, flüt), Gürsoy Tanç (elektrikli gitar), Uğurcan Sezen (klavye), Zülküfil Murat Dilek (davul), Metin Kalaç (kayıt) Lazcayı yaşatmanın yanında aşk şarkılarına katılan sert söylemli yapıtlar ve modern rock anlayışı üzerine oluşturdukları çizgiyle de kabul görmeye başlamışlardı. 1998'de de İgzas (Gidiyor) adlı albümlerini cikardilar. Albumde Yedi Lazca, bir Hemşince, bir de Türkçe sözlü parçadan oluşan albümün müzikal zenginliği, rockın çeşitli tonları arasında akıllıca gidip gelen sounduyla 1998'in en iyi yerli yapıtlarından biri oldu. Igzas Lazca'nın öne çıktığı kültürel bir misyonun yanında sıkı bir rock albümü özelliği de taşıyordu . İgzas albumunun diğer bir özelliği ise, doğayı katledecek Çamlıhemşin'deki Fırtına Deresi'nin üzerine yapılacak santrale karşı kampanyayı desteklemesiydi. Grup 1999 yılında dağıldı.
*
Kazım Koyuncu, tek başına müziğe devam etti ve Salkım Söğüt adlı projelerin ikincisinde 3 şarkıyla yer aldı. 2001'de Viya adlı ilk solo albümünü çıkardı. Daha sonra Kanal D televizyonunda yayınlanan ve çok sevilen Gülbeyaz adlı dizinin hem müziklerini yaptı, hem de dizinin bazı bölümlerinde oyuncu olarak görev aldı ve bundan sonra yurt çapında tanınmaya başlandı. Daha sonra da Kemal Sahir Gürel ile birlikte Sultan Makamı adlı televizyon dizisinin müziklerini hazırladı.
*
Karadeniz müziğinin güçlü temsilcilerinden Fuat SakaVolkan Konak ve Bayar Şahin ile birlikte düzenledikleri, büyük ilgi gören Hey Gidi Karadeniz konserler dizisinin de öncülüğünü yaptı. Nisan 2004'te çıkardığı ikinci solo albümü Hayde, sanatçının popülaritesini daha da arttırdı. Anadolu Rock'a kayan soundla ürettiği müziği kısa sürede büyük ilgi görüp, yaptıkları geniş kitlelere tam ulaşmaya başlamıştı ki hastalandı.
Hayde albümünün kapağında yazdığı yazıda:
.... Bu arada; hiç başımızdan eksik olmayan gökyüzüne, günün karanlık saatlerine, ara sıra kopsa da fırtınalara, bir gün boğulacağımız denizlere, eski günlere, neler olacağını bilmesek de geleceğe, kötülüklerle dolu olsa bile tarihe, tarihin akışını düze çıkarmaya çalışan tüm güzel yüzlü çocuklara, Donkişotlar 'a, ateş hırsızlarına, Ernesto "Ç´e" Guevara'ya, yollara-yolculuklara, sevgililere, sevişmelere, sadece düşleyebildiğimiz olamamazlıklara, üşürken ısınmalara, her şeyden sıcak annelere, babalara ve tadını bütün bunlardan alan şarkılara kendi sıcaklığımızı gönderiyoruz. Kötü şeyler gördük. Savaşlar, katliamlar, ölen-öldürülen çocuklar gördük. Kendi dilini, kendi kültürünü, kendisini kaybeden insanlar, topluluklar gördük. Yanan köyler, kentler, ormanlar, hayvanlar gördük. Yoksul insanlar, ağlayan anneler, babalar, her gün bile bile sokaklarda ölüme koşan tinerci çocuklar gördük. Biz de öldük. Ama her şeye rağmen bu yeryüzünde şarkılar söyledik. Teşekkürler dünya. ...
diyerek belki de en büyük korkusu olan kanser hastalığına yakalanacağı ihtimaliyle önceden veda etti dünyaya.
*
2004'ün sonlarında akciğer kanseri teşhisi konuldu ve tedavi görmeye başladı.
*
25 Haziran 2005'de, 33 yaşında, tedavi gördüğü Amerikan Hastanesi'nde yaşamını yitirdi. Ölumunden sonra bir kültür merkezi açılması projesi oluşturuldu.”Dünyada Bir Yerdeyim” isimli albümünü yayınlama sürecinde, albümden elde edilecek olanakların Kazım Koyuncu ismini taşıyacak bir projeyle, kültür sanat alanına aktarılacağı açıklandı ve çalısmalar devam etti.
*
Merkezi İstanbul Kadıköy’de olmak üzere Kazım Koyuncu Kültür Merkezi Derneği açılmıştır.
*
Tedaviyi sürdürürken Trabzonspor için marş bile yazmıştı.
*
2014 yılında yapılan, Kazım Koyuncu’nun hayatının anlatıldığı filmde Kazım Koyuncu’yu Engin Hepileri canlandırırken diğer rolleri; Altan ErkekliSettar TanrıöğenHüseyin Avni DanyalSait Genay gibi oyuncular paylaştı.
*
Albümleri: 2001 - Viya! 2004 - Hayde 2006 - Dünyada Bir Yerdeyim
*
Kaynak:Biyografi.info