Deprem Suç Duyurusu.#Deprem etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Deprem Suç Duyurusu.#Deprem etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

20 Şubat 2023 Pazartesi

Deprem Suç Duyurusu

YARGITAY CUMHURİYET BAŞSAVCILIĞINA​​​​17.2.2023

İncek Şehit Savcı Mehmet Selim Kiraz Bulvarı No:6, E Blok Ahlatlıbel

Çankaya/ ANKARA

ŞİKAYET EDEN: Av. Hüseyin CİMŞİT [16677-76983-12094] UETS Samsun Barosu 1767

Adres: İstasyon Mah. Abdülhak Hamit Cad. 24/5 İlkadım-SAMSUN

Tel: 05322551483

ŞİKAYET EDİLENLER:

1. RECEP TAYYİP ERDOĞAN (Cumhurbaşkanı-Hükümet Başkanı) TCKN: 17291716060 ANKARA

2. ÇEVRE ŞEHİRCİLİK VE İKLİM DEĞİŞİKLİĞİ BAKANI-Murat KURUM Adres: Mustafa Kemal Mahallesi 2082. Cadde No:52 Çankaya/ Ankara

3. İÇ İŞLERİ BAKANI- Süleyman SOYLU

Adres: T.C. İçişleri Bakanlığı, Bakanlıklar/ANKARA

4. MİLLİ SAVUNMA BAKANI-Hulusi AKAR

Adres: Devlet Mahallesi, Yahya Galip Caddesi Bakanlıklar / ANKARA 06100

5. SAĞLIK BAKANI- Fahrettin KOCA-

Adres: Bilkent yerleşkesi, Üniversiteler mah. Dumlupınar bulvarı 6001. Cad. No:9 Çankaya/Ankara 06800

6. ULAŞTIRMA VE ALT YAPI BAKANI- Adil KARAİSMAİLOĞLU-

Adres: Hakkı Turayliç Cad. No:5 06338 Emek/Çankaya/ANKARA

7. KAHRAMANMARAŞ BELEDİYE BAŞKANLARI VE BELEDİYE MECLİSİ ÜYELERİ (1999-2023)

8. HATAY BELEDİYE BAŞKANLARI VE BELEDİYE MECLİSİ ÜYELERİ (1999-2023)

9. ADIYAMAN BELEDİYE BAŞKANLARI VE BELEDİYE MECLİSİ ÜYELERİ (1999-2023)

10. GAZİANTEP BELEDİYE BAŞKANLARI VE BELEDİYE MECLİSİ ÜYELERİ (1999-2023)

11. ADANA BELEDİYE BAŞKANLARI VE BELEDİYE MECLİSİ ÜYELERİ (1999-2023)

12. MALATYA BELEDİYE BAŞKANLARI VE BELEDİYE MECLİSİ ÜYELERİ (1999-2023)

13. KİLİS BELEDİYE BAŞKANLARI VE BELEDİYE MECLİSİ ÜYELERİ (1999-2023)

14. ŞANLIURFA BELEDİYE BAŞKANLARI VE BELEDİYE MECLİSİ ÜYELERİ (1999-2023)

15. OSMANİYE BELEDİYE BAŞKANLARI VE BELEDİYE MECLİSİ ÜYELERİ (1999-2023)

16. BU ŞEHİRLERDE VE CİVARINDA 6 ŞUBAT 2023 günü olan depremlerde yıkılan binaların proje yapıcıları (mimari, betonarme),

17. BU ŞEHİRLERDE VE CİVARINDA 6 ŞUBAT 2023 günü olan depremlerde yıkılan binaların yapı denetim firmalarının yetkilileri ve denetim mühendisleri,

18. BU ŞEHİRLERDE VE CİVARINDA 6 ŞUBAT 2023 günü olan depremlerde yıkılan binaların yüklenicileri ve fenni mesul şantiye şefleri

19. Organizasyon ve koordinasyon eksikliği nedeniyle iletişim konusunda gerekeni yapmayan ve afete hazırlıksız yakalanan, haberleşememe nedeniyle ölümlere de sebep olan Turkcell, Vodafone ve Türk Telekom yetkilileri

Fiil: Görevi ihmal ve kötüye kullanma sonucu 36.000 in üzerinde insanın ölümüne sebep olmak, binlerce binanın yıkılmasına neden olmak, ülke ekonomisini dar boğaza sokmak suçlarının müştereken işlenmesi hakkında şikayet hk.

OLAY TARİHİ: 6.2.2023 ve 1999-2023 yılları arası dönem,

AÇIKLAMALAR:

1. Hükümet başkanı, Cumhurbaşkanı; son 20 yılın iktidarının başıdır. Her konuşmasında “Bu ülkede sorumlu benim ben” diye bağıra bağıra beyanat vermiştir. (Ek-CD). Çıkarttırdığı “İMAR AFLARI” yasaları ile ve verdikleri kontrolsüz ruhsatlarla övünmüş, bu aflardan yararlananların binalarını ilme ve fenne uygun olarak kontrol ettirmemiştir. 36.000 in üzerinde insanımızın ölümlerine sebep olmuştur. Mimar ve Mühendis odalarının; inşaat projelerinin ruhsat öncesi kontrol yetkisini, çıkarttığı yasalarla iptal ettirmiştir. Yıkımlardan ve ölümlerden doğrudan sorumludur. 6 Şubat 2023 günü, Türk Silahlı Kuvvetleri unsurlarına, başkomutanlık mevkiini işgal eden olarak derhal talimat vermemiş ve gecikme nedeniyle enkaz altındaki ölümlerin artmasına sebebiyet vermiştir. Bu tür yıkımlar için onlarca hatta yüzlerce bilim adamının uyarısına rağmen gerekli hazırlıkları yaptırmamıştır. Bu arada kendi emrine 13 tane jet almıştır. Değerleri milyar doların üzerindedir. 3 tane de saray yaptırmıştır. Toplam değeri en az 4 milyar dolardır.

2. Çevre Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanı Murat KURUM; imar planlarının fay hatlarına yapı yapmasına engel olmamıştır. Denetim ve yönetim görevini ihmal ederek ölümlere ve yıkımlara neden olmuştur. Yıkım olan alanlarda ısı yalıtımlı çadır ya da konteynerleri yeter sayıda sağlamamıştır.

3. İç İşleri Bakanı Süleyman SOYLU kendi denetimi altında olan belediyelerin işlevlerini ve görevlerini denetlememiş ve belediyelerin kusurları ve ihmalleri nedeniyle ölümlere ve yıkımlara sebep olmuştur. Yeter sayıda arama kurtarma ekibi eğitimli personeli sağlayamamıştır. Göçük altında insan varken de enkaz kaldırılmasına başlanmıştır.

4. Milli Savunma Bakanı Hulusi AKAR, TSK birimlerini geç sahaya sürerek ölümlerin artmasına kurtarma faaliyetlerinin geç yapılmasına sebep olmuştur. Sahra çadırlarının kurulması, lojistik birimlerinin (yemek, temizlik, makine, vd) harekete geçirilmesini geç yaptırmıştır.

5. Sağlık Bakanı Fahrettin KOCA, hemen hemen hiçbir hazırlık yapmamıştır. Seyyar hastane hazırlamamıştır, çok sayıda (binlerce) Türk doktorlarının ülkeyi terk etmesine neden olmuştur. Yabancı unsurlar 2 günde sahra hastaneleri kurabilirken, bu bakan sadece seyretmiştir.

6. Ulaştırma ve Alt Yapı Bakanı Adil KARAİSMAİLOĞLU emrindeki birimlerin ana ulaşım yollarını ve Hatay havaalanını ilme ve fenne uygun yaptırmamıştır. Bu nedenle hava, kara ve demiryolu ulaşımı aksamıştır. Bu da ölümlerin artmasına yol açmıştır.

7. Bölgenin Belediye Başkanları ve Belediye Meclisi üyeleri; fay hatlarının olduğu bölgelere hem imar verdiler hem de yüksek kat verdiler. Bilim insanlarını ve raporlarını kasıtlı olarak göz ardı ettiler. Mühendis ve mimar odalarının ruhsat öncesi proje denetimlerini iptal ettiler. İmar barışı gerekçesiyle ruhsat verdikleri yapıların sağlamlığını kontrol ettirmediler. Sadece para aldılar. Bu nedenle de ölümlere ve yıkımlara sebep oldular.

8. Yıkılan binaların projelerini ve hesaplarını yapanlar, şartnamelere uymadılar. Yaptıkları projenin doğru uygulandığını denetlemediler.

9. Yapı denetim firmaları, yıkılan binalara ait yapılan projelerin şartnamelere uygunluğunu ve binanın projesine göre yapılıp yapılmadığını fen ve ilme göre denetlemediler. Ölümlere ve yıkımlara sebep oldular.

10. Projeler hatalı bile olsa, ruhsat hatalı olarak da verilse müteahhit (yüklenici) ve şantiye şefi-fenni mesul ehl-i fen kurum olarak binayı hatalı projeye göre ve hatalı yüksek kata göre fay hattının üzerine yapamaz. Araştırıp gereğini yapmak zorundadır. Bunları yapmayarak ölümlere ve yıkımlara sebep olmuşlardır.

11. İletişim firmaları muhtemelen hükümetin emri ile ya da bağımsız olarak iletişimi aksatmışlardır. Göçük altındaki kişilerin haberleşmesini engelleyerek ölümlerin artmasına neden olmuşlardır.

12. Somut olay incelendiğinde yukarı belirtilen ve Sayın Makamınızca yapılacak soruşturma ile şüpheli olarak tespit edilecek kişilerin yukarıda belirtilen kanun maddelerde tanımlı eylemleri gerçekleştirdikleri anlaşılmaktadır. Ülkemizde 6 Şubat tarihinde meydana gelen afet nedeniyle yaşanan can kayıplarından ve yaralanmalardan tespit ettiğimiz ve tespit edilecek tüm kişiler suçun failidir. Olay son derece açık olduğu, bazı binalar dimdik ayakta iken, hemen yanı başındakiler oyun kağıdı gibi çöktüğü ve altında binlerce insan hayatını kaybettiği, yaralandığı ve hala göçük altında kaldığı için bu felaket ne doğanın işi ne Allah’ın takdiridir. Bu tamamen bu çürük binaları yapan, bunların yapılmasına izin veren, bunlara göz yuman ve bunları denetlemeyenlerin sorumluluğudur. Dolayısıyla her şey bu kadar açık iken suçun maddi unsuruna ilişkin yapılacak fazlaca bir açıklamaya gerek yoktur.

13. Gerçekleşen netice ile eylem arasında nedensellik bağı mevcuttur. Zira kişi tarlanın ortasında bu depreme yakalansa idi, yalnızca sallanacak ve hiçbir şey olmayacaktı. Dolayısıyla kişilerin ölümüne ve yaralanmasına yol açan deprem değil, deprem nedeniyle yıkılan çürük ve ilme aykırı yapılan binalardır. Öncelikle bunun açıklığa kavuşturtulması ve nedensellik bağının doğru kurulması gerekir. Çürük yapılan binalar ile gerçekleşen ölüm ve yaralama neticeleri arasında açık bir nedensellik bağı vardır.

14. Ülkemizde bırakınız özel bilgiye sahip kişileri, sokaktaki sıradan kişiler hatta bu konuda özel bir eğitimi olmayan hukukçular dahi bu bölgenin deprem bölgesi olduğunu ve burada Richter ölçeği ile 7 ve üzeri büyüklükte deprem beklendiğini bilmektedirler. Bunun için sürekli ana akım haber kanallarına çıkan, her türlü sosyal medya mecralarında bunu anlatan ülkemizin yüz akı, dünya çapında bilim insanlarımız her ikisi de jeoloji uzmanı olan, tektonik levha mekaniği konusunda (depremlerin nedeni olan yer yüzü hareketi) özellikle uzmanlaşmış Prof. Dr. Naci Görür’ün ve Prof. Dr. Celal Şengör’ün dinlenmesi yeterlidir. Her iki bilim insanı bu gerçeği 1999 Gölcük depreminden beri dile getirmektedirler. Nitekim iş bu soruşturma kapsamında söz konusu bilim insanlarından bilirkişi raporu, uzman mütalaası vb. alınması Cumhuriyet Savcılığının da yetki ve görevi içindedir. Dolayısıyla bu gerçeği yurt dışında ilgili tüm bilim insanları ülkemizde ise sağır sultan bile duymuştur. Bu nedenle bu felaketten sorumlu olanların “biz bunu öngöremedik ya da bunu öngörmemiz bizden beklenemezdi, öngörseydik de zaten bina yıkılırdı” gibi savunmalarına itibar edilemez. Bu nedenle gerçekleşen bu neticeler, bu faillere objektif olarak da isnat edilmelidir. Böylelikle bu suç açısından maddi unsur tüm unsurları bakımından oluşmuştur.

15. Suçun manevi unsuru açısından; meydana gelen kayıp ve yıkımların salt bir afet nedeniyle meydana geldiğinden söz edilemeyeceği zira, bölgede halen sağlam yapıların bulunduğu, kaldı ki ülkemizin jeolojik özellikleri dikkate alındığında depremin ülkemizde beklenen ve sıklıkla yaşanan bir doğal durum olduğu herkesçe bilinmektedir. Bu nedenle suçun manevi unsuru bakımından faillerin öngörüsü bulunmaktadır. Burada faillerin bunu öngörüp kendilerine güvenmeleri nedeniyle hareketlerine devam edip bilinçli taksirle mi yoksa neticeyi öngörmelerine rağmen bunu kabullenip olursa olsun mu dedikleri yani suçu olası kastla mı işledikleri konusunda bir tartışma olabilir. Bu da ancak yapılacak soruşturma ve kovuşturma aşamasında elde edilecek delillerle açığa çıkarılabilir. Bu nedenle bize şu an için bu hukuki nitelik tartışmasına girmeden, bu aşamada tartışma yaratmamak için TCK m. 22/3’ten suç duyurusunda bulunuyoruz. Nitekim Yargıtay 12. Ceza Dairesi’nin 27.12.2022 tarihli, 2020/12133 E. – 2022/10714 K. sayılı kararında somut olaya emsal nitelikteki olayda taksirle öldürme suçunda dikkat edilmesi gereken hususlar ve ayrıca TCK m. 22/2’nin uygulama alanı açıkça gösterilmiştir:

16. Yukarıda açıkladığım üzere ülkemiz aktif fay hatlarının çokça bulunduğu tektonik levhaların kesişim bölgesinde bulunduğu için ya da daha sade bir dille bir deprem kuşağında yaşadığımız için maalesef ülkemiz sıklıkla deprem yaşamakta ancak merkezi idareden yerel idarelere kadar gerekli önlemler alınmadığı için normal bir doğa olayı olan depremler ülkemizde bir felakete dönüşmektedir. Bu nedenle de mahkemelerimiz bu konuda birçok karar vermiştir. Söz konusu kararlar da yukarıda belirtmiş olduğumuz hususları hem sorumluların belirlenmesi hem de bu kişilerin ceza sorumluluğunun türü ve ağırlığı bakımından teyit eder niteliktedir. Yargıtay 12. Ceza Dairesi’nin 27.12.2022 tarihli, 2020/10626 E. – 2022/10721 K. Sayılı kararında somut olaya emsal nitelikteki olayda sanıkların TCK m.85/2 uyarınca cezalandırılması gerektiği gerekçelendirilmiştir.

17. Yargıtay kararında açıkça görüldüğü üzere deprem nedeniyle yıkılan binada Yargıtay failleri bilinçli taksirinden sorumlu tutmuştur. Ancak burada üzerinde durulması gereken önemli bir konu acaba faillerin hangi davranışlarının ceza hukuku anlamında hareket sayılacağının da belirlenmesidir. TCK m. 22/1 gereğince “Taksirle işlenen filler, kanunun açıkça belirttiği hallerde cezalandırılır”, aynı maddenin 2. fıkrası gereğince “Taksir, dikkat ve özen yükümlülüğüne aykırılık dolayısıyla, bir davranışın suçun kanuni tanımında belirtilen neticesi öngörülmeyerek gerçekleştirilmesidir”. Bu noktada 22. maddenin 1. ve 2. fıkralarında belirtilen “fiil” ya da eylem/hareket kavramından neyin anlaşılması gerekir. Burada failin yapmış olduğu her bir müstakil bina inşaatının ayrı bir fiil yani hareket olarak anlaşılması gerekir. Tabi ki inşaat yapılırken her çakılan çivi tek başına bir hareket olarak kabul edilemez, binanın tümünün yapılması bir harekettir. Buna suç teorisinde “Hareketin Doğal Tekliği” denir (bkz: Prof. Dr. Murat Volkan Dülger, Ceza Hukuku Genel Hükümler, Hukuk Akademisi, İstanbul, 2021, s. 769, 770). İşte burada her bir binanın inşaatı hareketin doğal tekliği olarak kabul edilir. Ancak kanun koyucu bu gibi durumlarda özel bir içtima hükmü getirmiş, taksirli suçlarda hareketin doğal tekliği sonucu birden fazla kişinin ölümü ya da bir veya birden fazla kişinin ölümü ve yaralanması halinde faile cezasının artırılacak verileceğini öngörmüştür.

18. Ancak failin birden fazla bina inşaatı yapması, imar ya da iskan izni vermesi veya denetim yapması halinde, her bir bina inşaatı ayrı bir eylem olarak kabul edilir. Dolayısıyla bu binaların yıkılması neticesinde ölüm ve/veya yaralanmalar gerçekleştiyse yıkılan bina sayısı kadar 85/2, 22/3 uygulanmak suretiyle gerçek içtima kurallarının uygulanması yani cezaların toplanması gerekir. Bu suç teorisinin mevcut TCK’nın normlarının ve Yargıtay’ın uygulamasının kaçınılmaz sonucudur.

19. TCK, taksirli suçlar açısından 85. maddenin 2. fıkrasında özel bir içtima hükmü öngörmüştür. Buna göre “Fiil, birden fazla insanın ölümüne ya da bir veya birden fazla kişinin ölümü ile birlikte bir veya birden fazla kişinin yaralanmasına neden olmuş ise, kişi iki yıldan onbeş yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır”. Aslında her bir neticeden failin ayrı ayrı sorumlu tutulabileceği düşünülürse de burada tek bir fille birden fazla farklı neticeye yol açıldığı görülür. Kanun koyucu bunu içtimaın düzenlendiği 44. maddeye bırakmak istememiş (zira aynı neviden ve farklı neviden içtimaların kombinasyonu söz konusu olabilecektir) bu sorunu tek bir norm ile ayrı bir içtima hükmüyle çözmek istemiştir. Bu durumda birden fazla netice olduğu ve neticenin haksızlık içeriği de fazla olduğu için burada yargıca geniş bir takdir hakkı tanımıştır. Somut olayda neticenin haksızlık içeriği olağan üstü fazla olduğu için bu husus mutlaka dikkate alınmalıdır.

20. Bunun bir diğer sonucu ise yukarıda yaptığımız açıklamalar çerçevesinde faillere uygulanacak yaptırımların yüksek olması ihtimalinin ortaya çıkmasıdır. Bu ise faillerde kaçma ya da saklanma isteğini uyandırabilir. Bunun önüne geçilmesi için fail ya da faillerin hızla tespit edilmesi bu kişiler hakkında “uygun koruma tedbirlerinin” (örneğin adli kontrol) uygulanması gerekir.

21. Bir diğer önemli husus ise afet bölgesinin maddi şartları da dikkate alınarak mümkün olan en kısa zamanda Sayın Makamınızca yıkılan binalarla ilgili alınan tüm izinlerin, binalarda yapılacak bilirkişi incelemesi ile kullanılan malzemenin, binanın yapılış tekniği gibi hususların soruşturulmasını ve bu konuda uzmanından bilirkişi raporu alınmasını talep etmekteyiz. Yıkılan her binanın uygun temsili yerlerinden (enkazlar kaldırılmadan) en az 8-10 numune alınıp üzerlerine adres ad-pafta-parsel bilgileri yazılarak saklanmalıdır.

22. Günümüz teknolojisi ile depremin can ve mal kaybına sebebiyet vermesinin önüne geçilmesi mümkündür. Buna karşı yetkili şahıs ve mercilerin üzerine düşen görev ve sorumlulukları yerine getirmemesi meydana gelen depremlerle acı kayıpların yaşanmasına sebebiyet vermektedir. Bir örnek vermek gerekirse, ülkemizde görülmemiş şiddette depremlerin ortaya çıktığı Japonya’da bir bina dahi yıkılmazken, ülkemizde meydana gelen şiddet yönünden çok daha hafif depremlerde sayılamayacak kadar can kaybının yaşanması kamu vicdanında açılmış bir yaradır. Bu noktada, şüphelilerin cezalandırılması toplumun kanayan yarasına bir nebze de olsa şifa olacak aynı zamanda, ceza hukukunun genel önleyici etkisi kapsamında ülkemizin jeolojik özellikleri nedeniyle ileride gerekli dikkat ve özenin gösterilmemesi sonucu yaşanabilecek yeni kayıpların meydana gelmesinin önüne geçecektir. Sayın Makamınızca yapılacak soruşturma neticesinde elim hadiselerin ve can kayıplarının yaşanmasına sebebiyet veren diğer şüphelilerin tümünün tespiti ile kamu davası açılmasına karar verilmesini talep ederim.

23. TCK m. 85/2 ve 22/3 hükümleri uyarınca faillere uygulanacak yaptırımların yüksek olduğu açıktır. Şüphelilerin bu denli ciddi bir suçu işlemeleri ve mahkumiyetlerine karar verilmesi ihtimali nedeniyle kaçma, saklanma ya da delil karartma riskleri ortaya çıkabilecek ve bu da somut olayda faillerin cezasız kalmasına neden olabilecektir. Dolayısıyla CMK m. 100 ile hükme bağlanan tutuklama tedbiri her ne kadar son çare ise de, somut olayda suçun cezasının ağırlığı da göz önünde bulundurulduğunda, şüphelilerin kaçma ve delil karartma risklerinin bulunması nedeniyle soruşturmanın sağlıklı bir şekilde yürütülebilmesi adına ivedilikle tutuklama tedbirinin uygulanmasını, aksi kanaat halinde tutuklamaya alternatif bir tedbir olan ve şüphelilerin kaçmasını engellemeyi öngören yurt dışına çıkış yasağı adli kontrol tedbirinin uygulanmasını, olayın vahameti ve suçun niteliği göz önünde bulundurularak söz konusu güvenlik tedbirleri yönünden ivedilikle karar verilmesini, numune alınmayan enkazların kaldırılmasının durdurulmasına karar verilmesini talep ederim.

SONUÇ VE TALEBİM:

Hukuki nitelemesi Cumhuriyet Savcılarına ait olmak üzere, görev yönünden sayın Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı ve bağlı olan ilgili Cumhuriyet Savcılıkları tarafından ilgili kişiler hakkında soruşturmaların yapılarak şikâyet edilenler hakkında

Yukarıda ayrıntılı olarak açıkladığımız sebepler ve Sayın Makamınızca re’sen dikkate alınacak sair hususlar ışığında;

1. Tüm şüpheliler yönünden yapılacak soruşturma neticesinde TCK m. 22/3 atfıyla m. 85/2 uyarınca iddianame düzenlenerek kamu davası açılmasına,

2. Şüphelilerin alabileceği ceza miktarı düşünüldüğünde kaçma şüphesi oluşabileceğinden haklarında CMK gereğince uygun adli kontrol tedbirinin uygulanmasına,

karar verilmesini talep ederim.

Saygılarımla

Av. Hüseyin CİMŞİT

Ek: CD

Sayfa 2 / 2