#MustafaKemalAtaturk etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
#MustafaKemalAtaturk etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

10 Kasım 2021 Çarşamba

#10Kasım

 

#10Kasım1938
"O gün bütün Türkiye yağmur yağmadan ıslandı..."
Ulu Önderimiz Ebedi Başkomutanımız
#MustafaKemalAtatürk 'ü bizleri onsuz bıraktığının 83.yılında; sonsuz sevgi, saygı, özlem, minnet ve rahmet ile anıyorum...
Toprağı bol, ruhu şad, mekanı cennet olsun.
#YaşaMustafaKemalPaşaYaşa
#10Kasım
#SeninİzinVar
https://youtu.be/yWt0ughtV0Y

27 Aralık 2020 Pazar

#KızılcaGün

 

#HoşgeldinPaşam
#KızılcaGün
*
27 Aralık 1919 Cumartesi günü Mustafa Kemal Paşa ve silah arkadaşları, sabahın ilk ışıklarıyla birlikte Ankara’ya doğru yaklaşıyorlardı…
*
“Cuma günü Ankaralılar Namazgâh denilen bir tepenin üstüne toplanmışlardı. Bu yer şimdiki Türk Ocağı’nın bulunduğu tepedir. Burada iri Ankara kayalarından bir mihrap ile bir de yüksek bir taş sedir bulunuyordu. Mihrabın önünde cemaatle bir öğle namazı kılındıktan sonra, taş sedirin yanına üzerinde sırma ayetler dolu olan bir sancak dikilmişti. Halk namazdan sonra diz çökerek, kalbinin bütün safiyeti içinde vecde dalarak, memleketin düşman elinden kurtulması için gözyaşlarıyla, bütün eller göğe doğru uzanarak Tanrı’ya dua etmişlerdi… Ankara’nın meşhur tellallarından Ali Dayı gür sesiyle çarşıdan bağırarak geliyordu: Mustafa Kemal Paşa geliyor! Herkes aşağı yüze insin!”
*
Atatürk’ün silah arkadaşı ve aynı zamanda da tarihçi Enver Behnan Şapolyo, Atatürk ve Seymen Alayı isimli eserinde Türk tarihindeki “Kızılca Gün” kavramı ve Atatürk’ün Ankara’da karşılanışı hakkında çok detaylı tarihsel bilgiler vermektedir… Enver Behnan’a göre Oğuz Türk töresi olan Seymen Alayı yalnızca devletin ve milletin buhran yaşadığı “Kızılca Gün” denilen zamanlarda tertip edilir ve tertiplenen bu Seymen Alayı’ndan sonra da devleti ve milleti yaşanan buhrandan kurtaracak bir lider seçilirdi. Selçuk Bey ve Osman Bey tahta çıkarken de Seymen Alayı tertip edilmiş ve devlete yeni lider seçimi gerçekleştirilmişti. Lider seçiminden sonra ise kımızlar içilmiş, dualar edilmiş ve zeybek oyunları oynanmıştı…
*
Yurdun işgali üzerine Milli Direnişi başlatan Mustafa Kemal Paşa’da 27 Aralık 1919 Cumartesi günü Ankara’ya geldiğinde Seymen Alayı düzenlenmiş ve ellerinde pala kılıçları ile doh, doh! Naraları çeken süvari Seymen Efeler tarafından karşılanmıştı. Efelerin arka sıralarında ise Ahiler (esnaflar), dervişler, Yörükler, gönüllü askerler, çevre il ve ilçelerden gelen halk ile Ankaralılar bulunuyordu… Ankara Seymen’lerinden dev cüsseli olan Güveçli İbrahim, Seymen bayrağını aldı. Üç grup Seymen teşkil edilmişti. Birinci bayrak Güveçli İbrahim’de ikinci bayrak Türkmen Hacı Hüseyin’de üçüncü bayrak Kayserili Hacı ’da idi. Tam 700 yaya Seymen ve 3000 atlı Zeybek kıyafetinde Seymen düzülmüştü. Bu sahneyi Enver Behnan Şapolyo şöyle ifade etmektedir: “Bir millet tarihin karanlıklarına gömülerek yok olurken tekrar ne suretle doğuyor ve toplum vicdanı ne suretle galeyana gelerek, sinesinden bir önder yaratıyor, onu bugün görmek mümkündü. Bu yazdıklarımı okuyanlar, bilmeyenlere öğretsinler. Türkoğlu nedir? Oğuz töresince neler yaratmışlardır? Kendilerine bırakılan vatanın ne müşkül anlarda ve ne gibi büyük galeyanlarla meydana geldiğini okuyup anlasınlar. Ona göre millet yolunda böyle çalışsınlar diye gece durmadım, gece uyumadım, sizlere tarihi vakaları yeniden canlandırmaya, milli enerjimizi yükseltmeye çalıştım. Milli mücadelenin bütün bu safhaları mazlum milletlere örnektir. Onlar da dikkatle okuyup uyansınlar!”
* Atatürk’ün Ankara’da Karşılanışı: * Bu sahne karşısında Mustafa Kemal Paşa çok duygulanır ve hemen arabasından inerek kendisini karşılayan 700 Zeybek kıyafetli Seymen Efelerin ellerini tek tek sıkar ve sert bir sesle: -Merhaba Efe’ler! Diyerek yüksek sesle onları selamlar. Efe’ler hep bir ağızdan: -Sağ ol Paşa hazretleri! Derler. Mustafa Kemal Paşa: -Arkadaşlar buraya niçin geldiniz? Dediğinde Efeler hep bir ağızdan: -Millet yolunda kanımızı akıtmaya geldik! Mustafa Kemal Paşa: -Fikrinizde sabit misiniz? Efeler tekrar bağırırlar: -Ant olsun! Mustafa Kemal Paşa gözleri yaşararak: -Var olun yiğitler! Der. Daha sonra Yağcıoğlu Fehmi Efe, Zeybek oynar. Paşa der ki; -Benim için çok yoruldunuz, zahmet ettiniz, hepinize ayrı ayrı teşekkür ederim. Çok memnun oldum. Sizler çok bahtiyar ve yüksek kalpli insanlarsınız! * 27 Aralık 1932 *
Böylece Oğuz Türk geleneği olan Seymen Alayı yine bir “Kızılca Gün” de düzenlenmiş ve yurdun dört bir yanından gelen temsilciler ile Türk milleti kendisini bu “Kızılca Gün”den kurtaracak lideri seçmiştir… Seymen Alayı işte böylesine önemli bir olaydır… Atatürk’ü, 27 Aralık 1919 yılında, Milli Mücadele’nin karargâhı seçerek Ankara’ya gelişi sırasında, çevre il ve ilçelerden çok sayıda katılımla atlı ve yaya Seymenler karşılamıştı. Atatürk ilerleyen süreçte, hemşerilik teklifini kabul edip Hacı Bayram Mahallesi Kütüğü’ne kayıt olduğu Ankara’nın başkent olmasını da sağlamıştı.

9 Eylül 2020 Çarşamba

#9EylülİleİlgiliGüzelBirAnektod

 

9 Eylül'le ilgili okuduğum en etkileyici olaylardan biri, İzmir'de yaşanan bu olaydır ve gerçektir. Basına da yansımıştır. Kaçırmayın...
*
Başkumandan, düşmandan kurtardığı İzmir’de geçireceği ilk geceyi yaşıyordu. Zengin bir sofra hazırlandığı halde ufak tefekle karnını doyurdu ve geç vakitlere kadar çalıştı. Ertesi sabah erkenden uyandık. Hafif bir kahvaltıdan sonra vilayet konağına gittik. Vali, İngiliz konsolosuyla konuşuyordu. Biz gelince, ayağa kalktı ve konsolos ile Mustafa Kemal Paşa’yı tanıştırdı. Konsolos iyi Türkçe biliyordu. Paşa, valiye sordu:
-Konu nedir?
Vali anlattı:
-Sayın konsolos, İngiliz tebası vatandaşlarla Rum ve Ermeni azınlığın güven altında olup olmadığından endişeleniyorlar. Kendilerine herkesin güven altında olduğunu bildirdim.
Mustafa Kemâl Paşa, konsolosun Türkçe bildiğini biliyordu. Buna rağmen kendisine valiyi muhatap aldı:
-Ee, peki daha ne istiyormuş?
Bu soruya konsolos Türkçe cevap verdi:
-Tebamız için Hükümetinizden yazılı teminat istiyorum.
Mustafa Kemâl Paşa:
-Ne yani, Yunanlılar zamanında siz, tebanızı daha mı emniyette görüyordunuz?
Konsolos kasılarak:
-Evet, dedi. Yunanlılar buradayken tebamızı daha emniyette görüyorduk.
-O halde buyurun tebanız ile birlikte Yunanistan’a gidin efendim.
Konsolos:
-Yani majestelerinin hükümetine savaş mı açıyorsunuz?
Mustafa Kemâl Paşa:
-Siz kiminle neyi konuştuğunuzu biliyor musunuz? Ben, Millet Meclisi'nin başkanı ve Türk orduları başkumandanıyım. Savaş açmaya da barış yapmaya da tam yetkiliyim. Peki siz kimsiniz? Hükümetiniz adına savaş ve barış görüşmelerini yapmaya yetkili misiniz? Böyle bir yetkiniz varsa görüşelim. Yoksa (eliyle kapıyı gösterdi) buyurunuz dışarıya!
Konsolos, Mustafa Kemâl Paşa’nın son sözü üzerine sapsarı kesildi ve tek kelime söylemeden kapıdan çıktı, gitti.
Mustafa Kemâl Paşa, adamın arkasından Vali’ye döndü:
-Bunlara yüz vermeyin Vali bey! Bir donanma önünde pısacak, bir blöf karşısında yelkenleri suya indirecek bir devletçik sanıyorlar bizi. Küstahlık derecesine bakın, Barut kokan bir odada adamın sorduğu şeye bak! Savaş halinde değiliz sanki. Bana savaş mı açıyorsunuz, diye soruyor!
Birkaç saat sonra, İngiliz donanma kumandanı hükümet konağının kapısından girerek, Mustafa Kemâl Paşa’nın odasına yöneldi. Nazik fakat öfkeli bir hali vardı. Ruşen Eşref kendisine ne istediğini sordu.
-Başkumandan Mustafa Kemâl Paşa ile görüşmek istiyorum.
Birlikte odaya girdiler, kapı kapandı.
Amiral:
-Çok güç koşullar altında bir savaş kazandınız, sizi asker olarak içtenlikle kutlarım. Çanakkale’deki başarınızın rastlantıya borçlu olmadığınızı kanıtladınız. Büyük bir askerle tanıştığım için memnunum, diyerek övgüler yağdırmaya başladı.
Paşa, bıkkın bir sesle:
"Bunları geçin amiral. Çok işimiz var. Asıl konuya gelin..." dedi.
Amiral bu tavır karşısında bocalıyarak konuya girdi:
-İzmir’de tebamız ve sizin azınlıklarınız. Ermeniler, Rumlar var. Yeni askeri yönetim altında bu insanların statüsü nedir. Güvende midirler?
Paşa :
-Hiç kuşkunuz olmasın amiral, tebanız ve azınlıklar Hükümetimizin koruması altındadır. Suç işlemeyenler, kendilerini güvende sayabilirler.
-Peki suç işleyenler?
Paşa:
-Suç işleyenler sayın amiral, muhtemelen ülkenizde olduğu gibi adaletin huzuruna çıkarılır. Suçlu olanlar cezalarını çeker.
-Fakat Paşa Hazretleri, fevkalade günler geçirdik. Yunan ordusundan cesaret alan Rumlar, şımarıklık yapmış ola-bilir. Bugün bu insanlar yerli halkın düşmanlığıyla yüz yüzedir. Ermenileri biliyorsunuz büyük bir toplumu göçe zorlandı ve önemli bölümü hayatlarını kaybetti. Bu ruh haliyle Yunan ordusu ile işbirliği yapmış bazı Türklere zor günler geçirtmiş olabilirler. Bunlar, fevkalade günlerin olaylarıdır, bağışlanması, hoş görülmesi gerekir. Eğer bu kişiler halkın husumetine bırakılırsa, bütün dünya aleyhinize kıyameti koparır.
Son cümleye kadar amirali sakince dinleyen Mustafa Kemâl Paşa “dünyanın koparacağı gürültü” ile tehdit edilince amiralin sözünü kesti:
-Üstünlük pozunuzu derhal bir yana koyunuz. Tehdit etmekten de vazgeçiniz. İngiltere ve müttefiklerin kıyamet koparıp koparmayacağını düşünmem bile. Bunlar memleketin dahili işleri ve de sizin bu işlere karışmanıza müsaade etmem. Majestelerinin devleti bizim azınlıklarımızla uğraşmaktan vazgeçsin. Kim ki bize saygı beslemez, bizden de saygı beklemeye hakkı olmaz.
Amiralin yüzü bembeyaz oldu.
-İngiliz Hükümetinin tebasını her yerde koruma hakkı devletler hukuku teminatı altındadır. Avrupa devletleriyle birlikte arkaladığımız Rum ve Ermenilerin güven içinde bulundurulmasını sadece rica ettik. Yoksa biz bu güvenliği sağlayacak güçteyiz.
Paşa:
-Arkaladığınız Yunan ordusunun denizde yüzen cesetlerini herhalde görmüş olmalısınız. Ordumuz asayişi sağlamıştır. İzmir limanını donanmanıza kapatıyorum. İsterseniz tebanızı gemilerinize doldurabilirsiniz. Donanmanızın en kısa zamanda limanı terk etmesini istiyorum.
Sert sözler karşısında amiral ne yapacağını şaşırdı:
-İngiltere’ye savaş mı açıyorsunuz?
Paşa:
Savaş açmak mı? Siz yoksa Sevr antlaşmasının halen yürürlükte olduğunu mu sanıyorsunuz? Biz onu çoktan yırtıp attık. Karşımda serbestçe oturuşunuzu, sizi konuk saymama borçlusunuz. Fakat, nezaketimizi kötüye kullanmanıza müsaade etmem. Şu anda hukuken barış antlaşması yapmamış iki devletiz. Savaş hukuku halen yürürlüktedir. Gemilerinizi derhal karasularımızdan çekmenizi size tekrar ve son defa ihtar ediyorum.
Bir balmumu heykeline döndü amiral. Sert adımlarla girdiği Mustafa Kemâl Paşa’nın odasında oturduğu sandalyede küçüldükçe küçüldü ve sonunda kekeleyerek:
“Affedersiniz” dedi. Yerlere kadar eğilerek geri geri gidip dışarı çıktı.
İngiliz ve Fransızlar kendi uyruklarını gemilere bindirmeye başladılar. Birkaç saat sonra da sessizce çekilip gittiler.
Salih Bozok
*
Not: Gazi Paşa'nın konsolosu kovması ve amirale bu davranışı o hafta basında yer edinmiş, "Küstah Kemal" diye başlıklar atılmıştı. (Ertürk Özel)

19 Mayıs 2020 Salı

#19Mayıs

19 Mayıs Atatürkü Anma Gençlik Ve Spor Bayramımız Kutlu Olsun!..
Ne Mutlu Türk'üm Diyene!..
#19Mayıs
#19MayısAtatürküAnmaGençlikVeSporBayramımızKutluOlsun
#NeMutluTürkümDiyene
#AtamızaOlanSevgimizSonsuzaDekSürecek
#Nutuk
#Atatürk
#BandırmaVapuru

*
Atatürk'ün Samsun'a Çıkışı: 
Büyük önder Mustafa Kemal Atatürk'ün kurtuluş mücadelesini başlatmak üzere Bandırma vapuru ile 19 Mayıs 1919 yılında Samsun'a gelmesidir.
*
Osmanlı İmparatorluğu Birinci Dünya Savaşında Çanakkale'de destan yazmasına rağmen Almanya'nın yanında yer alması sebebiyle, yenik düşmüş ve İtilaf Devletleri'nce işgal edilmiş ve paylaşılmıştır. İstanbul bölgesi birleşik güçler, İzmir bölgesi Yunanlılar, Antalya bölgesi İtalyanlar, Maraş-Antep bölgesi Fransızlar, Musul-Kerkük bölgesini İngilizler, Kars bölgesini de Ermeniler işgal etmişler, Türk halkı Ankara, Samsun dolaylarında sıkışıp kalmışlardır. Acı olan sahne Beş yüz bin kişinin kanının döküldüğü Çanakkale Boğazı'ndan İtilaf Devletleri'ne ait donanmanın elini kolunu sallaya sallaya İstanbul'a girmesidir. Donanma İstanbul Limanı'na yanaştığı ve askerlerin karaya ayak bastığı sırada Mustafa Kemal'in söylediği söz çok manidardır ve gelecekte olacakların habercisi gibidir. "Üzülmeyiniz geldikleri gibi giderler" Hakikatten de öyle olmuştur. Ansızın geldikleri gibi gitmek zorunda kalmışlardır.
*
Bu dönem tarih kitaplarında farklı şekillerde anlatılır. Bir yazar o sırada Padişah olan Vahdettin'in hıyanet içinde olduğu ve ülkeyi işgalcilere teslim ettiğini yazarken, diğer bir yazar da Vahdettin'in sarayda hapsolmasına karşılık, Mustafa Kemal'in kurtuluş mücadelesini başlatması için elinden gelen bütün desteği sağladığını yazmaktadır. Bu göreceli bir durumdur. Başı ne olursa olsun sonuçta gerçek olan Mustafa Kemal Atatürk'ün kurtuluş mücadelesini Samsun'dan başlatıp muzaffer olmasıdır. İşgal kuvvetleri ilk iş olarak ordu komutanlarını hapsedip silahlara el koyup, orduyu dağıtmışlardır. Bunun devamında Anadolu'nun bir çok bölgesinde yaşayan gayri müslümler bir anda memleketin sahip olmuş asırlardır yemek yedikleri topraklara hainlik etmeye başlamışlardır. Bunlardan birisi de Samsun'da başlamış, halka zulüm eden işgalcilere karşı halk bir tepki gösterip, silahlı çatışma çıkarmışlardır. Bunun üzerine işgal kuvvetleri komutanı saraya bir mektup yollayarak Samsun'daki karışıklığı düzeltmesi gerektiği aksi takdirde orayı da işgal edeceklerini belirtmiştir. Mektup padişaha okunduğunda, padişah Mustafa Kemal'in "ordu müfettişi" olarak Samsun'a gönderilmesi emrini vermiştir. 15 Mayıs 1919 günü Atatürk hareket etmiş, yanında milis güçlere yardım götürür düşüncesi ile bir İngiliz gemisi tarafından takip edilmiş fakat ortaya bir şey çıkarılamamıştır. İngilizler tarafından istihbarat doğru alınmış fakat yanlış yerde aranmıştır. Atatürk bandırma vapurunda İngilizleri oyalarken Karadeniz Takaları'nca Samsun'a silah nakledildiği söylenmektedir.
*
Samsun'a 19 Mayıs 1919 günü ayak basan Atatürk sözde incelemelerde bulunmuş, iki tarafla da görüşmüş çatışmayı bastırmıştır. Aslında amaç Milli mücadeleye başlamak ve güç toplamaktır. Samsun'dan sonra Erzurum ve Sivas dolaylarında direniş topluluklarını toplayarak düzenli ordu haline getirmiş ve kurtuluş savaşının düğmesine basmışlardır. Aynı "Çanakkale Ruhu" ile, aynı Çanakkale'deki gibi yine düşman denize dökülmüş, yine büyük bir ders almışlardır. Samsun yeniden dirilişin ilk durağıdır. Samsun Türkiye Cumhuriyeti devletinin ilk adresidir. 
Kısaca Samsun Türkiye'nin temelidir.

16 Mayıs 2020 Cumartesi

#AtatürkVeBandırmaVapuru




Bandırma Vapuru'nun Tarihçesi

Büyük önder Mustafa Kemal Atatürk’ü 9. Ordu Müfettişi (Mirliva) olarak kurmayları ile birlikte İstanbul’dan Samsun’a getiren Bandırma Vapuru, Bağımsız Türkiye Cumhuriyeti'ne giden yolda çok önemli bir görev yaparak tarihteki yerini almıştır.

Gemi 1878 yılında İngiltere'nin Glasgow kentinde (İskoçya bağımsızlığını ilan ettikten sonra bu bölge İskoçya sınırları içersine girmiştir) Mac. Intyre Paisley - Huston and Cardett tezgahlarında gemi tezgahlarında 21 sıra numarası ile 279 grostonluk yolcu ve yük vapuru olarak inşa edilmiştir. Geminin ilk sahibi Dussey and Robinson şirketi gemiyi "Torocaderto" adı altında 5 yıl çalıştırdı.
1883 yılında Yunanistan'da H. Psicha Preus Firmasına satıldı. "Kymi" adını alarak, geminin Londra'da olan kaydı Pire Limanına alınmıştır.
1890 yılında H. Psicha Preus firması gemiyi başka bir Yunanlı firma olan Cap. Andereadis firmasına satmış, 12 Aralık 1891 tarihinde kaza sonucu batmış, aynı yıl içersinde yüzdürülmüştür. Kymi adı ile "İstanbul Rama Derasimo" firmasına satılarak İstanbul limanına kayıt edilmiştir.
1894 yılında Pire Limanındaki kayıt o zamanki Deniz Yolları İşletmesi anlamına gelen "İdare-i Mahsusa"ya nakledilmiş ve Türk bayrağı çekilerek, adı "Kymi" den "Panderma" olarak değiştirilmiştir. Marmara Denizi kıyılarında, Tekirdağ, Mürefte, Sarköy, Karabigah, Erdek arasında yük ve yolcu seferleri yapmıştır.
İdare-i Mahsusa'nın statü değiştirerek 28 Ekim 1910 yılında "Osmanlı Seyrüsefain İdaresi" (Osmanlı Denizcilik İşletmesi) olunca geminin adı "Panderma", "Bandırma" olarak değiştirilerek posta vapuru haline getirilmiştir.
19 Mayıs 1919 tarihinde Atatürk ve Silah Arkadaşlarını Samsun'a getirdikten sonra yine posta hizmetlerine devam etmiştir. 1924 yılında "Türkiye Seyrüsefain İdaresi" tarafından hizmet dışı bırakılmıştır.
Bandırma adını aldıktan sonra birkaç kez kaza geçirmiş, yük taşımacılığı yaptığı tarihlerde İngiliz yapımı E11 model denizaltına çarptığı, attığı torpido sonucu batmak üzere olduğu, daha sonra motorunun büyük bir arıza yaptığı elde edilen bilgilerde yer almaktadır.
1925 yılında gemi Bozmacı İlhami'ye (SÖKER) isimli Türk armatöre satılmış, ve aynı armatör tarafından 4 ay içinde Haliç Fenerin' de Hurda olarak parçalanmıştır.
Bandırma Vapuru Yolculuğunun Bilinmeyen Yönleri
1914 - 1918 1. cihan savaşı kaybedilmiş, Mondros mütarekesi imzalanmış, Osmanlı Devleti parçalanmış, 7 Kasım 1918 tarihinde  Yıldırım Orduları lav edilmiş ve Mustafa Kemal Paşa İstanbul'a gelmiş. İşgal kuvvetleri donanması da bir rastlantı sonucu Haydar Paşa açıklarından İstanbul'a girmekteyken bu görünüm Mustafa Kemal Paşayı Son derece üzmüş ve etkilemiştir. "Geldikleri Gibi Giderler" ünlü sözcüğünü o zaman kullanmıştır. İstanbul' da yakın arkadaşları olan Ali Fuat Paşa ( Cebesoy ) İsmet bey ( İnönü ), Rauf Bey ve diğer yakın arkadaşları ile Şişli'deki evlerinde yurdun kurtuluşu için toplantılar yapılmakta çareler aranmakta idi. Bir taraftan da işkal kuvvetleri komutanlığı "sadaret'e", (başbakanlığa) müraacatla Samsun dolaylarında asayişin bozulduğundan Rum köylerinin sürekli olarak Türkler tarafından hücuma uğradığı ve yerel yönetimce asayişin sağlanamadığından şikayet edilmekte. Trabzon ve Polathane Metropoliti "Hırisantos" tutsaklık altında ki Rumların delegesi olarak barış konfreransına Muhtara vermişti, aksi halde işgal kuvvetleri tarafından duruma el konulacağı tehtitleri yapılmaktaydı. Çanakkale savaşların da özellikle Gelibolu yarımadasındaki savaşları ile ün yapmış olan genç general Mustafa Kemal Paşa başta ordu olmak üzere halk tarafından çok sevilmekte ve saygı görmekteydi. Osmanlı devleti içersinde başta padişah Vahdettin, Sadrazam Damat Ferit Paşa dahil devlet ileri gelenleri arasında en güvenilir kişi olarak bilinmekteydi, Sadrazam Damat Ferit Paşa dönemin İç İşleri Bakanı olan, Mehmet Ali Bey'i Başbakanlığa çağırarak Samsun ve yöresinde asayişi sağlayacak askeri komutan için "ne düşündünüz" diye sorduğunda Mehmet Ali Bey Mevcut komutanlar arasında özel yeteneklere sahip olan tek kişinin eski Yıldırım Orduları Komutanı Mirliva (Tuğgeneral) Mustafa Kemal Paşa'nın olduğu mütalaa ve önerisinde bulunmuştur.
12 Nisan 1919 tarihinde İstanbul'dan yola çıkan Kazım Karabekir Paşa Erzurum'a ulaşmıştır. Yakın arkadaşları da Mustafa Kemal Paşa'ya acele olarak Anadolu'ya geçmesini önermekteydiler 1 Mayıs 1919 tarihinde Damat Ferit Paşa Dış İşleri köşkünde Mustafa Kemal Paşa'ya bir çay ziyafeti vermiştir. Toplantıda Anadolu'da ki asayiş durumu bahis konusu edilmişti. 12 Mayıs 1919 tarihinde de Mustafa Kemal Paşa 9. ordu müfettişliğine atandı. Atama bütün kolordulara bildirildi. Anadolu'ya geçme hazırlıkları ile meşgul olan Mustafa Kemal Paşa tekrar Damat Ferit Paşa'nın konağında yemeğe davet edilmiştir, yemekte Erkan-ı Harbiye Reisi (Genel Kurmay Başkanı) Cevat Paşa'da (Çobanlı) bulunmaktaydı. Mustafa Kemal Paşa Samsun ve çevresindeki karışıklığı yerinde incelemeler yaparak önleyeceğini söylüyordu. Cevat Paşa ayrıca Samsun ve Sivas'ta asayişi bozan çeteler hakkında rapor istedi. Mustafa Kemal Paşa ayrıca bahis konusu asayişi sağlamakla beraber ordunun elindeki fazla silahları ve cephaneyi depolatacak, Doğu Anadolu'da kurulduğu söylenen şuraları dağıtacaktı.
Mustafa Kemal Paşa, Padişah Vahdettin tarafından'da kabul edildi. Padişah Paşa'dan İngilizlerin şikayetçi oldukları problemleri çözmesini istedi. Paşa'ya "Fahri Yaverlik" verdi. (I. Cihan Savaşında Vahdettin' in Veliahtlığı döneminde yaveri olan Mustafa Kemal  Bey ile beraber Almanya'ya gitmişlerdi). Padişah Vahdettin, Paşa'ya aynen şöyle söyledi : "Paşa Paşa Devleti kurtarabilirsin." Paşa'nın da yanıtı şöyle idi: "Elimden gelen hizmette kusur etmeyeceğime inanabilirsiniz, bana emrettiklerinizi bir an bile unutmayacağım."
Yine Şişli'de ki evinde yol hazırlıkları ile meşgul olurken bir taraftan da güvendiği arkadaşları ile görüşmelerini sürdürüyordu. I cihan harbi ardından Osmanlı donanması ağır hasar almıştı. Mevcut ve onarıma muhtaç olan gemiler de Almanya' ya bakım amaçlı gönderilmiştir. Bu bakımdan Mustafa Kemal Paşa ve Silah arkadaşlarının Samsun'a götürmek için eldeki olanaklara uyularak Bandırma Vapuru ayrılmış ve gemin süvariliğine'de 01.05.1919 tarihinde İsmail Hakkı Kaptan atanmıştı. O dönemde 41 yalında olan bandırma vapuru sürekli olarak Marmara denizi kıyılarında çalışmış, Karadeniz'e pek çıkmamıştı, Karadeniz' in hırçın dalgalarına dayanma gücü ve direnci az olan bu gemi ancak Marmara'da çalışabiliyordu. (Gemi Karadeniz' e pek çıkmamıştı ama İsmail Hakkı kaptan iyi bir birikim sahibi ve Karadeniz'i çok iyi tanıyan bir kaptandı. 21 yıllık kaptanlık sürecinde 5 yılını bir fiil Karadeniz' de çalışmış Hindistan ve Uzak Doğuya kadar gitmiş bir kaptandır.) Mustafa Kemal Paşa tarafından Şişli'de ki evine çağrıldı. Kaptan eve vardığında Paşa tarafından nazik bir şekilde karşılanarak, üzerinde haritalar bulunan bir masaya oturması işaret edildi. Paşa kaptandan gemi hakkında bilgi istemiştir. Beraber gidiş rotasını saptamışlardır. Kaptan önce geminin özelliklerini anlatmış, geminin 41 yaşında olduğunu, ama kısa bir hazırlık döneminden sonra bu yolculuğa hazırlıklı hale getirilebileceğini söyler. Mustafa Kemal Paşa anlatılanları sessizce dinledi, sonra da isteklerini söylemiştir. Yol boyunca geminin mümkün olduğu kadar kıyıya yakın bir rota izleyecekti. Bundan amaç düşman savaş gemilerinin muhtemel saldırılarından korunup en hızlı yoldan karaya geçmekti. Yolculuk Samsun'da noktalanacaktı. Muhtemel bir tehlike anında Sinop'a çıkabilirlerdi. Her şey gelişmelere bağlı idi. Kaptan izin isteyerek Paşa'nın yanından ayrılırken kafasında tek bir düşünce vardı. Bu değerli adamı ve arkadaşlarını sağ salim Samsun'a ulaştırmaktı.
(16 gün gibi kısa bir sürede yolculuk için hazırlanan Bandırma Vapuru içersinde bulunan iki adet pusula ve pareketesinin son derece iyi çalıştığını, ancak daha sonraki yıllarda bunun aslından uzaklaştırılarak gemide sadece bir pusulanın ve bu pusulanında bozuk olduğu aynı zamanda Kaptan İsmail Hakkı Durusu'nun acemi bir kaptan olduğu, Karadeniz'e ilk defa çıktığı söylentileri yaygınlaşmış, bu haberler Kaptan İsmail Hakkı Durusu'yu çok üzmüş, bunun üzerine 1930'lar da verdiği beyanlarda, Karadeniz' de 5 yıl çalıştığını, gemide iki adet iyi şekilde çalışan pusulalarının olduğunu ve kıyı şeridini takip etmelerinin tamamıyla Atatürk' ün emri olduğunu açıklamıştır. Kaptan İsmail Hakkı Durusu'nun vasiyeti itibari ile kendisine karşı duyduğumuz sorumluluğu yerine getirerek bu gerçekleri burada dile getiriyoruz.)

Bandırma Vapuru
Mustafa Kemal Paşa'nın Samsun'a hareketinden bir kaç gün önce eski ve yakın arkadaşlarından olup 1926 yılına kadar da beraber oldukları Rauf Bey (ORBAY) (Tanınmış Türk denizcisi 1881 yılın'da İstanbul' da doğdu, Heybeli Ada Bahriye Mektebini bitirdi. 1909 yılında "Hamidiye" Kravüzörü komutanı oldu, halk arasında "Hamidiye kahramanı" olarak ün kazanmıştır. 1917 yılında Bahriye Bakanı olduş, Mondros Mütarekesine imza atmıştır. 1919 yılında kurtuluş savaşı hareketlerine katılmıştır. 1920 yılında Türkiye Büyük Millet Meclisine Millet Vekili olarak girerek, 1922-1993 Türkiye Cumhuriyeti' nin ilk Başbakanı olmuştur. 1926 yılında İzmir'de Mustafa Kemal Paşa'ya yapılması planlanan suikastten sonra 10 yıl yurt dışında kaldı. 1942 - 44 yılları arasında Londra Büyük Elçiliği görevinde bulunmuştur. 1964 yılında İstanbul' da vefat etti) aldığı bir habere göre işgal kuvvetleri komutanlığı tarafından izin verilmeyecekti, ya da Bandırma Vapuru' nu Karadeniz'e çıktıktan sonra batırılacağını haber aldığını söylemiştir. Aslında Galata rıhtımları, Fransız, Sirkeci rıhtımları da İngilizler' in İşgali altındaydı. Paşa bu varsayımları da göz önünde tutarak fikirini değiştirmiş , Beşiktaş Akaretler'de oturan annesi Zübeyde Hanımefendi ve kız kardeşi Makbule Hanımefendi'ye veda etmek için Beşiktaş' taki evlerine gitmiştir. (Bugün bu ev Akaretler'den Maçka'ya çıkan cadde üzerinden olup kapısının bir köşesinde, mermer levhada Mustafa Kemal Paşa'nın Anne ve Kız kardeşinin burada oturdukları yazılıdır.) Onlarla bir süre görüştükten sonra, Karargahı ile beraber, Beşiktaş Vapur İskelesi'nden "Askeri yollama" nın bir motoruna binmiş, Kız kulesi açıklarında bekleyen Bandırma Vapuru'na geçerek, Süvari İsmail Hakkı kaptan'a hareket emrini vermiştir. Bandırma vapuru Sirkeci Rıhtımı'nda durdurularak İngilizler tarafından sıkı bir denetimden geçirilmiştir. İstanbul Boğazın' dan Karadeniz'e çıktıktan sonra hafiften esen rüzgar birden kendini şiddetli bir rüzgara bırakmış ve 279 grostonluk gemiye yüklenmeye başlamıştı. Geminin İstanbul'dan hareketinden bir süre sonra, İngiliz işgal kuvvetleri tarafından bir destroyer gönderilerek, Bandırma Vapuru'nu geri çevirmek yada batırmakla görevlendirilmişti. Fakat Bandırma Vapuru İngiliz işgal kuvvetlerinin planladığı rotayı takip etmediği için yakalayamamışlardır. Bandırma Vapuru 18 Mayıs 1919 günü Saat 12 civarı Sinop limanına girmiştir. Gemide konuk olarak bulunan Sinop Mutasarrıfı (Valisi) Mashar Tevfik Bey bir sandalla karaya çıkarken, Mustafa Kemal Paşa bir ara arkadaşları ile birlikte Sinop'a çıkıp oradan da kara yolu ile Samsun'a gitmeyi düşünmüştür. Böylece takio eden savaş gemisinden kurtulmuş olacaklardı. Fakat kara yolcuğunun yol şartları nedeniyle deniz yolculuğundan daha çetin olalacağı anlaşılınca bu fikirden vazgeçilerek vapurla yolculuğa devam kararı alınmıştır.
Bandırma Vapuru 19 Mayıs 1919 Pazartesi günü sabah 08:15'de Samsun'a demir atarken, İsmail Hakkı Kaptan yaşamının en mutlu anının tadıyordu. Bu güç görevi yerine getirebilmenin kıvancı içersinde Allah'a şükrediyordu. Dil İskelesi açığına demir atan Bandırma Vapurun'dan taka aracılığı ile Mustafa Kemal Paşa ve silah arkadaşları, bugünkü Samsun Büyük Oteli ve Yaşar Doğu Spor Salonu arasında bulunan ilk adım anıtının olduğu yerdeki Fransızlar'dan kalma Dil (Reji) İskelesi'nden karaya ayak basmışlardır. 19 Mayıs 1919 günü Samsun'a çıkan genç generalin kurtuluş harekatını başlatacağını kimse bilmiyordu. Resmi görevi Samsun ve çevresinde baş kaldıran bazı çeteleri yola getirmekti. Resmi ünvanı ise ordu müfettişliği idi.

Bandırma Vapuru' nun Bu Kutsal Seferinde Görev Alan Mürettebatın İsim Listesi
1.    Gemi süvarisi İsmail Hakkı Durusu 1871 Kayseri doğumlu 22 Aralık 1940 İstanbul'da vefat etmiştir.
2.    İkinci Kaptan Üsküdarlı Tahsin Kaptan
3.    Çarkçı Başı Mehmet Ağa Oğlu Hacı Süleyman
4.    Gemi Katibi İsmail
5.    Lostromo Hasan Reis
6.    Serdümen Görele'li Ali Oğlu Basri
7.    Ambarcı  Rizeli Süleyman Oğlu Mahmut
8.    Ambarcı Silivrili Hasan Oğlu Mehmet
9.    Tayfa Süleyman Oğlu Cemil
10.   Tayfa Hüseyin Oğlu Rahmi
11.   Tayfa Mesut Oğlu Temel
12.   1. Kamarot Muharrera Oğlu Hacı Tevfik (Ulusu) 1875 yılında doğdu. 1 Ağustos 1900' de 200 kuruş aylıkla Plevne Vapurunda kamarot olarak çalışmaya başlamış, 1 Ekim 1914' de Bandırma Vapuru'nun 1. Kamarotluğuna atandı.
13.   Kamarot İbrahim Oğlu Mehmet
14.   Kamarot Yamağı Mustafa Oğlu Halit
15.   Ateşçi Koyunhisarlı Yusuf Oğlu Halit
16.   Ateşçi Rizeli Arif Oğlu Mansur
17.   Ateşçi Osman Oğlu Hacı Hamdi
18.   Kömürcü Hasan Oğlu Mehmet
19.   Kömürcü Mehmet Ali Oğlu Ömer Faik
20.   Vinçci İsmail Hakkı
21.   Vinçci Ali Oğlu Galip
Kaynak : Orhan KIZILDEMİR (Türk Deniz Ticaret Tarihi Araştırmacısı)

Mustafa Kemal Paşa, Kurmayları ve Silah Arkadaşları
1.    9. Ordu Müfettişi Mirliva(Tuğgeneral) Mustafa Kemal Paşa (Atatürk)
2.    3. Kolordu Komutanı Erkan-ı Harp Mir Alayı (Kurmay Albay) Re'fet (Bele Paşa)
3.    Müfettişlik Kurmayı Başkanı Erkan-ı Harp Mir Alayı Manastırlı Kazım (Dirik Paşa)
4.    Müfettişlik Sağlık Daire Başkanı Tabip Miralay İbrahim Tali (Öngören)
5.    Kurmay Başkan Yardımcısı Erkan-ı Harp Kaymakamı (Kurmay Yarbay) Mehmet Arif Bey (Ayıcı)
6.    Karargah Erkan-ı Harbi ve İstihbarat ve Siyasi şube Müdürü Erkan-ı Harp Binbaşısı Hüsrev Gerede
7.    Müfettişlik Topçu konutanı Topçu Bin Başı Kemal Bey (Doğan)
8.    Müfettişlik Sağlık Daire Başkan Yardımcısı Tabip Bin Başı Refik Bey (Saydam)
9.    Müfettişlik Baş Yaveri Yüz Başı Cevat Abbas Bey (Gürer)
10.   Dr. Yüzbaşı Behçet Efendi
11.   Kurmay Mülhakı Mümtaz (Tunay)
12.   Kurmay Mülhakı Yüz Başı İsmail Hakkı (Ede)
13.   Müfettişlik Emir Subayı Yüz Başı Ali Şevket (Öndersev)
14.   Karargah Komutanı Yüz başı Mustafa Vasfi (Süsoy)
15.   Mülhak Yüz Başı Rauf
16.   Yüz Başı Hersekli Ahmet Efendi
17.   Kurmay Başkanı Emniyet Subayı Üsteğmen Hayati
18.   Kurmay Mülhakı 3. Kolordu Komutan Yaveri Üsteğmen Arif Hikmet (Gerçekçi)
19.   İAŞ Subayı Üsteğmen Abdullah (Kunt)
20.   Mülhak Teğmen Zebur
21.   Müfettişlik İkinci Yaveri Teğmen Muzaffer (Kılıç)
22.   Emir Subayı Teğmen Ruhsat
23.   Adli Müşavir Ali Rıza Efendi
24.   Tabur Hesap Memuru Rahmi Efendi
25.   Tabur Hesap Memuru Ahmet Nuri Efendi
26.   1. Sınıf Katip Faik Efendi (Aybars)
27.   4. Sınıf Katip Memduh Bey (Atasev)
28.   Zabit Vekili Tahir Efendi
29.   Alay Katibi Yahya Efendi
30.   Tabur Katibi Süleyman Fehmi Efendi
31.   Hesap Memuru Şükrü Efendi
32.   Kıdemli Çavuş Osman Nuri Oğlu Ali Faik
33.   Kıdemsiz Çavuş İbrahim İzzet Oğlu Atıf
34.   Çavuş Mustafa Oğlu Kemal
35.   Çavuş Kemal Oğlu Mustafa
36.   Onbaşı Tevfik Oğlu Adem
37.   Onbaşı Ali Oğlu Refet
38.   Onbaşı Abdullah Oğlu Ali
39.   Nefer Hüseyin Oğlu Mehmet
40.   Nefer Ahmet Oğlu Emin
41.   Nefer Mustafa Oğlu İsmail
42.   Nefer İbrahim Oğlu Ömer
43.   Nefer Kerem Oğlu Mehmet
44.   Nefer Mehmet Oğlu Mehmet
45.   Nefer Hasan Oğlu Ulvan
46.   Nefer Mehmet Oğlu Durmuş
47.   Nefer Mehmet Oğlu Ali
48.   Nefer Şakir Oğlu Nuri
49.   Nefer Hasan Oğlu Hüseyin
50.   Nefer Abdullah Oğlu Musa
51.   NeferAbdullah Oğlu Mehmet
52.   Nefer Mehmet Oğlu Hasan
53.   Nefer Bekir Oğlu Mahmut
54.   Nefer İhsan Oğlu Mehmet Lütfi
55.   Nefer Ali Oğlu Musa olmak Üzere Toplam 55 kişi
Gemide : Atatürk ve kurmayı 22, Er ve erbaşlar 25, Müşavir ve katipler 8, Gemi personeli 21 olmak üzere toplam 76 kişi bulunmaktaydı.
Kaynak: Genel Kurmay Atase ve Dent. Başkanlığı