• 1925’te Erzincan'ın Çayırlı ilçesinde doğmuş, 18.1.1985 yılında Erzincan’da ölmüş, Alevi Bektaşi Halk Ozanı ve derlemecisi1925 yılında Erzincan'ın Çayırlı İlçesinde (Mans) doğdu.
Baba adı Veli ana adı ( bazı kaynaklarda Rindi olarak geçer.) Cezayir olan ozan, ailenin beş çocuğundan biridir. Asıl adı Davut AĞBABA’dır.
• Babası Veli iki evlidir. Nüfusta Rindi hanımın üzerine görünse de babası Veli’nin Rindi hanımdan hiç çocuğu olmamıştır. Yani Davut Sulari’nin asıl annesi Cezayir Hanım’dır fakat Rindi hanımın çocuğu olmadığı [1]için Davut Sulari, Rindi Hanıma verilmiş ve onun nüfusunda gözükmüştür.
• Bu bakımdan ozanın nüfus kaydı Rindi Hanım'ın üzerine yapılmıştır. Dedesi Kaltık Mehmet Ağa, Alevi, Bektaşi tasavvuf şairidir. [2]Asıl adı Davut Ağbaba’dır. Ailenin soyadı da Ağababa’dır.
• Sulari mahlasını soyadı olarak kullanışı ilk gençlik yıllarına rastlar. Bir ara Kemali ve Serhat Âşık mahlaslarını kullandıysa da Sulari mahlasıyla tanınmıştır. Soyadı kanunu çıktıktan sonra sırasıyla Sümmani, Selami ve Sulari soyadlarını alır. Sulari'nin dedesi Pir Kaltuk tüm aşiretiyle birlikte Tunceli'nin Nazimiye ilçesi Kureyşanlılar köyünden, Erzincan'ın Tercan ilçesinin Çayırlı (Mans) bucağına yerleşmişlerdir.
• Çayırlı'nın ilçe olduktan sonra Davut Sulari ve ailesi kendilerini "Çayırlılı" olarak tanımlamaya başlar. Dedesi ve Babası Alevi Dede’liğini soyca taşıyan bir ailedir. “Kureyşanlı” Anadolu Aleviliğinde bir ocak ismi olup, aynı zamanda dedelik görevini bu ocağa mensup olanlar yerine getirilmekte, Dede’lik babadan oğla geçmektedir. [4]“Tunceli’nin Nazimiye İlçesindeki Kureyşanlılar köyün de sadece Alevi dedelerinin ikamet ettiği köy olduğunu torunu Berrin SULARİ dile getirmiştir. “( İnan TEKİN, agy ) Davut Sulari ilkokula gitmeye başlar. Ancak İlkokul üçüncü sınıfa kadar okuyabilen Davut Sulari üçüncü sınıfta ilkokulu terk eder. Asıl eğitimini Alevi dedeler ve pirler dergahında alır. İlk eğitimine dedesi Mehmet Kaltık (Kaltuk) Ağa'nın yanında başlar. Saz çalmayı dedesinin teşvikiyle öğrenmiş,[5] pek çok halk ozanından deyişler ezberlemiştir.
• Alevi- Bektaşi inancındaki “bağlama”, inancın ayrılmaz parçası Alevi dedeleri için kutsanmış bir değer olarak kabul edildiğinden dedelik adayları olan Davut Sulari ile kardeşleri Müslüm ve Haydar AĞBABA saz çalmayı öğrenmek zorunda kalmışlardır. Zaten, Alevilik geleneklerinde saz çalmak, şiir söylemek kıymetli bir özelliktir. Üstelik Davut Sulari, diğer kardeşlerinden çok daha fazla âşıklık geleneğini ve saz çalma ustalığında kabiliyet göstermiştir.
• Doğuştan gelen âşıklık istidadına sahip bir ozan Davut Sulari, kendisini badeli bir âşık olarak tanıtır. Davut Sulari 17 yaşında pir elinden dolu içerek Mest-i Elest olduğunu ve "badeli âşıklar" kervanına katıldığını ilan edecektir.
Pir elinden içtim dolu Öğrendim erkânı yolu Emniyette mümin kulu
Evvel Allah ahir Allah • Davut Sulari, 1938 yılında Baba Mansurlu, Gülşah Ana ile evlenir. Daha sonraları bir resmi olmayan evlilik daha yapan Sulari'nin bu evliliklerinden 5 çocuğu vardır. [6]
• 22 yaşına geldiğinde babası Veli, dört oğlunu soylarından gelen dedelik görevini vermek için toplar. “Veli AĞBABA soyundan gelen dedelik görevini hangi oğlu tarafından sürdürüleceğinin kararını vermek ister. Çünkü dedelik görevi Alevilikte oldukça önemli ve kutsal bir görevdir. Bu görevi yapan kişinin bilgiyi ve erkanı iyi bilmesi gerektiğini dile getirir. Baba Veli AĞBABA, bu kararı ancak eve davet edeceğim post sahiplerinin, sorularına kim daha iyi cevaplar verirse, ona vereceğini söyler. Davut SULARİ Erenlerin ve Pirlerin sorduğu her soruyu ayrıntılı bir biçimde cevaplayarak, Pirlerin bile bu duruma hayret etmelerine sebep olur. Baba Veli AĞBABA, Davut’un bu başarısı karşısında “sen haksın yol senindir.Taliplere yolu erkânı sen öğreteceksin der ve Davut SULARİ’nin dedelik görevi başlamış olur.”( İnan TEKİN AGY, 144’;: Duygulu, 1999:2)[7]
• Bu olayın ardından Sulari artık atına binecek ölümüne kadar ülke ülke, şehir şehir,köy köy dolaşacaktır. Davut Sularî, “Leyla “adını verdiği atına [8]binerek ve ölümüne dek ülke ülke, şehir şehir, köy köy dolaşacaktır. Davut Sulari, yaşamı boyunca geçimini temin etmek için başlı başına bir iş tutmamıştır. Dedelik hizmetinden, konserlerden, plaklardan, özel gecelerden kazandığı paralarla yaşamını sürdürmüştür. 80 kadar plağı ve stüdyo kaydı kasetleri Türkiye ve Almanya'da yayınlanmıştır.
• “Alevi-Bektaşi inancı ve kültürüne bağlı âşıkların "gezgin âşıklar Kolu”nun son temsilcisi olan Davut Sulari,” yaşamının sonuna değin bu özelliğini sürdürmüştür. Uğradığı yerlerde kendi kültürünü, bilgisini, görgüsünü aktarmış, oralarda rastladığı kültürel öğleleri de dağarcığına alarak sanatını zenginleştirmiştir.
• 1948 yılında Ankara Radyosuna "mahalli sanatçı" olarak kabul edildikten sonra1949 yılında İstanbul Radyosunda Yurttan Sesler Korosunun konuk mahalli sanatçıları arasında yer almıştır. Muzaffer Sarısözen, Halil Bedi Yönetken, Ulvi Cemal Erkin, Adnan Saygun, Nida Tüfekçi, Neriman Tüfekçi gibi müzisyenlerle tanışmış olması, O’nun müzik görgüsünde ve meslek yaşamında etkili olmuştur. Ankara ve İstanbul radyolarında 4 yıl usta bölge sanatçısı olarak çalışan Davut Sulari 1955 yılından itibaren Konya'ya gelir özel şiirli türkülü programlar sunmuştur.
• Sazıyla sözüyle Alevi Bektaşi geleneği üzerinde büyük etki bırakan Davut Sularî’yi evliya mertebesinde ermiş bir kişi olduğunu ileri sürenler de çıkmıştır. Bu çevrelerde Sularînin kerametlerinden söz eden çeşitli anlatılar bulunmaktadır. Yrd. Doç. Dr. Mehmet YARDIMCI’dan alıntı olarak naklettiğimiz kerametlerden biri şu şekildedir. : “Davut Sularî çıraklarında Âşık Beyhanî’yle Adana yolunda, yaz sıcağında mola verip dinlendikleri bir ağacın gölgesinde uyuyakalır. Bir ara Sularî Beyanî’nin sesi ile uyanır. “Baba kalk yılan sokacak” Sularî gözünü açar ki altında yattığı ağacın dalında bir yılan başını kendisine doğru uzatıyor. Hemen yanı başındaki sazı kucağına alıp Şah-ı şahmaran üzerine bir deyiş okur. Yılan sazın ve âşığın yanık sesini duyunca yavaşça geri çekilip dallar arasında kaybolur.
• Âşık Beyanî hayretler içinde kalıp ustasına niyaz eder.
• Yine bir gün çırağı Beyanî’yle Erzincan yakınlarında bir köye giderken karşıda kümelenmiş geyikleri görürler. Ellerindeki sazları tüfek sanan geyikler ürkerek kaçar. Fakat içlerinden yaralı olan ana geyik kaçamaz ve kalır. Davut Sulari Beyanî’yle geyiğin ayağındaki yarasına bakıp, otlarla yarasını temizleyip sararlar. Sonra Davut Sularî sazını eline alıp çalmaya başlar. Sazın ve Sularînin içli deyişlerini dinleyen geyikler Davut Sularîye yaklaşır ve yaralı annelerinin başına toplaşırlar. Beyanî, Ürküp kaçan geyikleri saz sesiyle toplayan ustası Sularîye biat edip elini öper”[9]
•Âşıklar bayramının Konya'da yapılmasında emeği geçmiş olan usta aşık,türkü atışma güzelleme dallarında büyük bir yetenek sahibiydi. Doğu Anadolu da asırlardan beri dilden dile anlatılan efsaneleri menkıbeleri şiirleştirir sazıyla etkili bir makam ve deyişle dost meclislerinde sunardı. Sulari', Ehli Beyt'e muhabbetini açıkça dile getiren bir "saz şairi", "aşık' görünümündedir. Ancak 1970'li yıllarından sonra şiirlerinde toplumsal politik sorunları inançsal istismarları konu edinmeye başlamıştır.
• 1950'li yıllardan itibaren Feyzi Halıcı'nın düzenlediği Konya Âşıklar Bayramı'na katılması orada pek çok âşıkla, "Atışma", "Dudakdeğmez", "Taşlama" gibi türlerde karşılaşmıştır. [10]Şiirlerinde "aşka sevdaya ve güzele düşkünlüğü", kimi zaman mistik öğelerle beslenmiş tasavvuf, kimi zaman toplumsal içerikli konular işlemiştir.
• "Davut Sulari, âşıklık kimliğinin neredeyse tüm özelliklerini bünyesinde barındırır. O, hem kendine ait deyişleri özgün ezgi kalıplarıyla müziklendiren bir âşık, hem eski âşıkların, ustaların deyişlerini çalıp söyleyen bir mahalli sanatçı, hem de yöresinin türkülerini aktaran önemli bir kaynak kişidir. Yüzyıllardır kuşaktan kuşağa aktarılan efsaneleri, şiirlerine tema olarak almış ve böylece bir geleneğin önemli temsilcilerinden biri olmuştur. Davut Sulari, aşka sevdaya tutkusu, güzellere düşkünlüğü ile Karacoğlan 'ı, Alevi kimliği ile Pir Sultan Abda 'ı, tasavvufi kimliği ile de Erzurumlu Emrah 'ı ve Yunus'u hatırlatır. “ [11] • “Türkiye’deki gezilerinin haricinde, genç yaşta Kerbela'ya giderek Hz. Hüseyin’in türbesini ziyaret eden, İran’a Arabistan’a giden, Asya’da 10, Avrupa’da 11 ülkeyi gezip dolaşan SULARİ, Fransız Türkolog Prof. İrene MELİKOF tarafından Fransa’ya Berlin üniversitesi yabancı diller Profesörü, Bertolt SPİDER, tarafından Berlin’ e davet edilmiştir. 1979 yılında atı Leyla ile İstanbul’a yaptığı yolculuk tarihe mal olmuştur.”( Sulari, 1993:20) [12]
• Davut Sulari; Aşık Mahzuni Şerif , Aşık Muhlis Akarsu , Tercanlı Aşık Daimi, Aşık Beyhani, Aşık Serdari gibi bir çek halk ozanlarını derinden etkilemiştir. Ali Ekber , Arif Sağ, Sabahat Akkiraz, Belkıs Akkale sanatçılar Dvut Sulari'nin eserlerine albümlerinde yer veren sanatçılardan bazılarıdır. [13]Davut Sulari, yurt içinde değil; Irak, İran, Suriye olmak üzere, Avrupa'da Almanya, Hollanda, Avusturya, Fransa, Belçika, İsviçre Yugoslavya gibi ülkeleri karış karış dolaşmıştır. Âşık Daimi'nin ustası olup, diğer birçok ünlü sanatçıyla beraber de çalışmıştır. Kızı Edibe Sulari 2 Temmuz 1993'te Sivas Olayları'nda Madımak Otelinde yanarak hayatini kaybetmiştir. [14]
• Erzurum'da Ali Rahmani'nin âşıklar kahvesinde yakın arkadaşlarıyla söyleşirken rahatsızlanmış, ve Erzurum'da vefat etmiştir. (18 Ocak 1985) Mezarı Çayırlı'daki aile mezarlığındadır.
• Önemli Halk Ozanlarımız ( İlgilendiğiniz isme tıklayınız ) • Kayıkçı Kul Mustafa , Katib , Erzurumlu Emrah , Erzurumlu Aşık Sümmani , Divriğili Deli Derviş Feryadi , Aşık Yemini Derviş Muhammet ( Malatya- Arguvan) , Aşık Ferrahi , Kağızmanlı Hıfzı , Musa Merdanoğlu , Posoflu Aşık Müdami , Deliktaşlı Ruhsati , Âşık Zülali, Âşık Şenlik, Ercişli Emrah , Âşık Ardanuçlu Efkari, Şarkışlalı Âşık Şarkışlalı Talibi Çoşkun , Kaygusuz Abdal , Kul Himmet Üstadım , Arapgirli Aşık Fehmi Gür, Tokatlı Nuri …
• Şiirleri
- Aşıklar Meclisi
- Bir yiğit gurbete düşse
- Bugün bayram günü alem eğlenir
- Benim Kurbanlarım
- Çek katari ben gelirim pesine
- Çekinir
- Derdinden Derbeder Oldum
- Elde Düğün Bayram
- ELA GÖZLERINI SEVDIGIM DILBER
- Gönül Defterini
- Havalanmış gönlüm
- İşte Yetimlerin Yetim
- Gahmut Yaylasından Aşarken
- Havalanmış Gönlüm
- Hayırdır inşallah gözümü açtım
- Kız senin derdinden derbeder oldum
- Küstürdüm Barışamam
- Necef Dünyası (Semah)
- Nerdesin Ey Ciğerparem
- Sarı Çiçek Sarartıyor Dağları
- Şebge'nin kavakları
- Siyah Perçemimi
- SU DIVANE GÖNÜL
- Şu Havayı Gönül
- Turnam gelir bizim elden
- Vazgeçtim
- Yakut Yaylasından Asarken Yolum
- Yar sevmesi sevaptir
- YARARLANILAN KAYNAKLAR
- [1] İnan TEKİN SON GEZGİN ÂŞIK, DAVUT SULARİ VE MÜZİĞİ, SAÜ FenEdebiyat Dergisi (2011-II) İ.TEKİNShf. 141-156, ADANA
- [2] YARDIMCI, Mehmet(1986) “Âşık Davut SULARİ Hayatı, Sanatı, Şiirlerive SULARİ ile Son Sohbet” Erciyes Dergisi, Sayı 105. Kayseri.
- [3] Yrd. Doç. Dr. Mehmet YARDIMCI*ÂŞIK DAVUT SULARÎ HAYATI SANATI ŞİİRLERİ VE SULARÎ İLE SON SOHBET”, www.mehmetyardimci.com, son erişim 08-08-2013
- [4] İnan TEKİN SON GEZGİN ÂŞIK, DAVUT SULARİ VE MÜZİĞİ, SAÜ FenEdebiyat Dergisi (2011-II) İ.TEKİN Shf. 141-156, ADANA
- [5] Serkan Doğan , https://www.davutsulari.com/ son erişim 08-08-2013
- [6] Serkan Doğan , https://www.davutsulari.com/ son erişim 08-08-2013
- [7] DUYGULU, Melih(1999), “Davut SULARİ” Kalan Müzik Arşiv Serisi, İstanbul.
- [8] Yrd. Doç. Dr. Mehmet YARDIMCI, agy.
- [9] Yrd. Doç. Dr. Mehmet YARDIMCI*ÂŞIK DAVUT SULARÎ HAYATI SANATI ŞİİRLERİ VE SULARÎ İLE SON SOHBET”, www.mehmetyardimci.com, son erişim 08-08-2013
- [10] Ahmet Özdemir Halk Şiirinden Seçmeler, bordo Siyah Yayınları İst. 2006 Sayfa 457
- [11] Yrd. Doç. Dr. Mehmet YARDIMCI*ÂŞIK DAVUT SULARÎ HAYATI SANATI ŞİİRLERİ VE SULARÎ İLE SON SOHBET”, www.mehmetyardimci.com, son erişim 08-08-2013
- [12] SULARİ, Edibe(1993), “Davut SULARİ, Alevilik ve Müzik Üzerine Söyleşi” Kervan Dergisi, Sayı 27.
- [13] Serkan Doğan , https://www.davutsulari.com/ son erişim 08-08-2013
- [14] Serkan Doğan , https://www.davutsulari.com/ son erişim 08-08-201
- Kaynak : https://edebiyatvesanatakademisi.com
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder