11 Ekim 2021 Pazartesi

#FakirBaykurt

Edebiyatta; gerçekçi yaklaşımı benimsemiş bir yazardır.

Fakir Baykurt, 15 Haziran 1929 tarihinde Burdur Yeşilova’da doğmuştur. Asıl adı Tahir'dir. Annesinin adı Elif ve babasının adı Veli’dir. 1936 yılında Akçaköy İlkokulu'nda eğitimine başladı. 1938 yılında babası öldü. Babasının ölümünden sonra dayısı Osman Erdoğuş tarafından Balıkesir iline bağlı Burhaniye köyüne götürüldü ve orada dayısının yanında dokumacılık yapmaya başladı. 2. Dünya Savaşının başlamasıyla dayısı askere alınca Tahir'de Akçaköy’e dönerek okula kaldığı yerden devam etti.

1942 yılında ağır bir sıtma hastalığı geçirdi. 1943 yılında ilkokulu Akçaköy'de bitirdikten sonra Isparta Gönen Köy Enstitüsü'ne devam etti. 1948 yılında köy öğretmeni olarak mezun olduktan sonra, kendi köyüne yakın olan Kavacık köyüne atandı. Daha sonra Dereköy’ye atandı.

1947 yılında Köy Enstitüleri ve Kaynak Dergisi'nde şiirleri çıkar ve bu yıllarda önce şiirlerinde daha sonra tüm yazılarında “Fakir Baykurt” adını kullanmaya başladı.

1953 yılında başladığı Ankara Gazi Eğitim Enstitüsü'nde Edebiyat Bölümü’ne devam ederek, 1955 yılında mezun oldu. Sivas, Hafik ve Şavşat'ta Türkçe öğretmeni olarak görev yaptı.

1957 yılında Ankara Piyade Yedek Subay Ortaokulu’na öğretmen olarak askerliğini yaptı. Askerlikten sonra Şavşat Ortaokulu'na öğretmen olarak atandı.

Demokrat Parti iktidarı döneminde görevden alınarak, pasif bir göreve getirildi. Cumhuriyet gazetesindeki bazı yazıları yüzünden öğretmenlikten alınıp Ankara’da Milli Eğitim Bakanlığı Yapı İşleri Bölümü’nde görevlendirildi.

1958 yılında Cumhuriyet gazetesinde yayımlanan ilk romanı “Yılanların Öcü” nedeniyle hakkında kovuşturma açıldı. Altı ay açıkta kaldıktan sonra hakkında takipsizlik kararı verilen Baykurt; 1960 İhtilali'nden sonra, Ankara ilköğretim müfettişliğine getirildi.

1962-1963 yıllarında Amerika'ya giderek, Bloomington İndiana Üniversitesi'nde, ders araçları konusunda uzmanlık eğitimi gördü. 1963 yılında yurda dönerek Ankara İlköğretim müfettişliği görevini sürdürür. 1965 yılında Türkiye Öğretmenler Sendikası'nın kuruluş çalışmalarına katılarak, aynı zamanda başkanlığını da yürüttü.

1966 yılında yeni kurulan Milli Folklor Enstitüsü’nde uzman olarak atandı.

Türkiye Öğretmenler Milli Federasyon'u genel başkanlığına seçilen yazar, 1969 yılındaki Türkiye genelinde yapılan, ilk öğretmenler boykotuna katılması sonucu, tekrar açığa alındı. Bu faaliyetlerinden sonra tekrar görevden alınarak bakanlık emrine alınır ancak Danıştay kararı ile görevine geri döndü.

1971 Askeri müdahalesinden sonra, uzun süre tutuklu kaldı.

1966 yılında Milli Folklor Enstitüsü'nde uzmanlık, Kültür Bakanlığı'nda danışmanlık, 1970 yılında ODTÜ'de halkla ilişkiler ve yayın müdürlüğü görevlerinde çalıştı. Daha sonra, Almanya'nın Duisburg şehrine gönderildi. Burada; Yabancı Çocuk ve Gençlerin Teşvik ve Bölgesel Çalışma Kurumu'nda, eğitim uzmanlığı yaptı.

1977 yılında İsveç’te öğretmen yetiştirme çalışmalarına katıldı. 1979 yılından sonra Almanya’nın Essen eyaletinin Duisburg şehrinde yaşamıştır. 1986 yılında Duisburg’ta öğretmenliğe başlar ve yurt dışında oluşan Türkiye Aydınlarıyla Dayanıma Girişimi’nin yönetiminde görev aldı.

1995 yılında Almanya’da öğretmenlik yaptığı Pestalozzi Okulu’ndan emekli oldu.

Edebiyat dünyası ile ilk tanışması 1945 yılında şiirleriyle oldu. Sonraları toplumcu, gerçekçi bir yaklaşımla yazdığı kısa öyküler geldi. Yeditepe, Yücel, Varlık, Fikirler, Kaynak, İmece, Yazın, Sanat Olayı, Cumhuriyet, Evrensel, Yön gibi gazete ve dergilere yazılar yazdı.

Bir dönem göç sorunun ele alarak Almanya’daki Anadolu insanının değişim süreci içinde yeniden biçimlenmesinin getirdiği sıkıntıları, farklı bir kültüre uyum sağlamak için gösterilen çabaları çok boyutlu bir şekilde aktardı.

Fakir Baykurt, 1955’te çıkan ilk kitabı Çilli’de, Seçilmiş Hikâyeler ve Beraber dergilerinde yayınladığı öykülerini topladı. Sonraki öykü kitapları Efendilik Savaşı (1959), Cüce Muhammet (1964), Anadolu Garajı (1970), İçerdeki Oğul (1974), ile Yılanların Öcü (1959), Irazcanın Dirliği (1961), Tırpan (1970) gibi romanlarında köy yaşamını, köylünün bilincinde ve bilinçaltındaki isteklerini, tepkilerini ve çelişkilerini yansıttı.

Yapıtları edebi değerinin yanı sıra toplumbilim ve halkbilim yönünden zengin bir kaynak olarak da görülen Baykurt’un kullandığı dil doğal, yalın, şiirsel bir halk Türkçesi olarak değerlendirildi.

Fakir Baykurt, 1951 yılında Muzaffer adında bir hanım ile evlendi. Işık (d.1957) ve Sönmez (1958) adında iki kızı, Tonguç (d.1962) adında bir oğlu vardır.

Fakir Baykurt, 11 Ekim 1999 tarihinde Almanya Essen’de pankreas kanserine yenik düşerek 70 yaşında ölmüştür. Duisburg'da düzenlenen törenden sonra İstanbul'a getirilerek Zincirlikuyu'da defnedildi.

Fakir Baykurt’un Yılanların Öcü adlı yapıtı 1961’de Metin Erksan, 1985’te Şerif Gören tarafından filme çekildi.

Ödülleri :
1958 - Yunus Nadi Roman Ödülü (Yılanların Öcü)
1970 - TRT Sanat Ödülleri (Tırpan)
1970 - TRT Sanat Ödülleri (Sınırdaki Ölü)
1971 - Türk Dil Kurumu Roman Ödülü (Tırpan)
1974 - Sait Faik Hikâye Armağanı (Can Parası)
1978 - Orhan Kemal Roman Armağanı (Kara Ahmet Destanı)
1979 - Tiyatro 79 Dergisi tarafından Yılın Oyunu Ödülü (Sakarca)
1980 - Avni Dilligil Tiyatro Ödülü (Tırpan)
1984 - Berlin Senatosu Çocuk Yazını Ödülü (Barış Çöreği)
1985 - Alman Endüstri Birliği (BDI) Yazın Ödülü (Gece Vardiyası)
1998 - Sedat Simavi Roman Ödülü (Yarım Ekmek)
1998 - Yaşam Radyo Ustalara Saygı Onur Ödülü
1999 - Pir Sultan Abdal Derneği Ödülü
*
Kitapları :
Roman :
1954 - Yılanların Öcü
1961 - Irazcanın Dirliği
1961 - Onuncu Köy
1967 - Amerikan Sargısı
1970 - Tırpan
1973 - Köy göçüren
1975 - Keklik
1977 - Kara Ahmet Destanı
1977 - Yayla
1983 - Yüksek Fırınlar
1986 - Koca Ren
1997 - Yarım Ekmek
1980 - Kaplumbağalar
*
Hikaye :
1955 - Çilli
1959 - Efendilik Savaşı
1961 - Karın Ağrısı
1964 - Cüce Muhammet
1970 - Anadolu Garajı
1971 - On Binlerce Kağnı
1973 - Can Parası
1974 - İçerdeki Oğul
1975 - Sınırdaki Ölü
1982 - Gece Vardiyası
1982 - Barış Çöreği
1986 - Duirsbug Treni
1992 - Bizim İnce Kızlar
1998 - Dikenli Tel
*
Çocuk Kitapları :
Topal Arkadaş
Yandım Ali
1979 - Sakarca
Sarı Köpek
1984 - Barış Çöreği
1985 - Dünya Güzeli
1985 - Saka Kuşları
*
Şiir :
Bir Uzun Yol
Dostluğa Akan Şiirler
**
Toplum ve Eğitim Yazıları :
1960 - Efkar Tepesi
1976 - Şamaroğlanları
1974 - Kerem ile Aslı
1978 - Kale Kale
1980 - Kaplumbağalar
*
Kaynak:
Biyografi.info













10 Ekim 2021 Pazar

#Attilaİlhan


Attila İlhan : Mustafam Mustafa Kemalim

 15 Haziran 1925’te Menemenİzmir’de doğdu. İlk ve orta eğitiminin büyük bir bölümünü İzmir ve babasının işi dolayısıyla gittikleri farklı şehirlerde tamamladı. Tiyatro ve sinema sanatçısı Çolpan İlhan'ın abisidir.

Attila İlhan - Çocukluk Yılları
İzmir Atatürk Lisesi henüz birinci sınıfında, mektuplaştığı bir kıza yazdığı Nazım Hikmet şiirleriyle yakalanmasıyla 1941 Şubat'ında tutuklandı ve okuldan uzaklaştırıldı. Henüz 16 yaşındaydı. Üç hafta gözetim altında kaldı. İki ay hapiste yattı.

Türkiye'nin hiçbir yerinde okuyamayacağına dair bir belge verilince, eğitim hayatına ara vermek zorunda kaldı. Danıştay kararıyla, 1944 yılında okuma hakkını tekrar kazandı. Kararın çıkması ile İstanbul Işık Lisesi'ne yazıldı. Lise son sınıftayken amcasının kendisinden habersiz katıldığı CHP Şiir Armağanı'nda Cebbaroğlu Mehemmed şiiriyle ikincilik ödülünü pek çok ünlü şairi geride bırakarak aldı. Bu ödül kendisi için kuşkusuz büyük mutluluk kaynağı olmuştu.

1946'da mezuniyetinin ardından, İstanbul Hukuk Fakültesi'ne kaydoldu. Üniversite hayatının başarılı geçen yıllarında "Yığın" ve "Gün" gibi dergilerde ilk şiirleri yayımlanmaya başladı. Hukuk Fakültesi’ndeki yüksek öğrenimini yarıda bıraktı. 1948'de ilk şiir kitabı "Duvar"'ı kendi imkanlarıyla yayımladı.

Paris Yılları

1949 yılında, üniversite ikinci sınıftayken Nazım Hikmet'i kurtarma hareketine katılmak üzere ilk kez Paris'e gitti. Bu harekette aktif rol oynadı. Fransız toplumu ve orada bulunduğu çevreye ilişkin gözlemleri daha sonraki eserlerinde yer alan bir çok karakter ve olaya temel oluşturdu. Türkiye'ye geri dönüşünde sıklıkla başı polisle derde girdi. Sansaryan Han'daki sorgulamalar; ölüm, tehlike, gerilim temalarının işlendiği eserlerinde önemli rol oynadı. Bir kaç kez gözaltına alındı.

İstanbul - Paris - İzmir Üçgeni

1951 yılında Gerçek gazetesinde bir yazısından dolayı kovuşturmaya uğrayınca tekrar Paris'e gitti. Fransa'daki bu dönem, Attilâ İlhan'ın Fransızcayı ve Marksizmi öğrendiği

Attila İlhan
yıllardı. 1950'li yılları İstanbul - İzmir - Paris üçgeni içerisinde geçiren Attilâ İlhan, bu dönemde ismini yavaş yavaş Türkiye çapında duyurmaya başladı. Yurda döndükten sonra, Hukuk Fakültesi'ne devam etti. Ancak son sınıfta gazeteciliğe başlamasıyla beraber öğrenimini yarıda bıraktı. Sinemayla olan ilişkisi nedeniyle, yine bu dönemde, 1953'te Vatan gazetesinde sinema eleştirileri yazmasıyla başladı.

"Çoğu zaman üç beş kişi için yazdığımızı sanırız,
onlar bizi okumazlar. Asıl seslendiklerimiz,
hiçbir zaman tanımayacağımız, başka üç beş kişidir."
Attila İLHAN

Sanatta Çok Yönlülük

1957'de gittiği Erzincan'da askerliğini yaptıktan sonra, tekrar İstanbul'a dönüş yapan Attilâ İlhan, sinema çalışmalarına ağırlık verdi. Onbeşe yakın senaryoya Ali Kaptanoğlu adıyla imza attı. Sinemada aradığını bulamayınca, 1960'ta Paris'e geri döndü. Sosyalizmin geldiği aşamaları ve televizyonculuğu incelediği bu dönem, babasının ölmesiyle birlikte yazarın İzmir dönemini başlattı. Sekiz yıl İzmir'de kaldığı dönemde, Demokrat İzmir gazetesinin başyazarlığını ve genel yayın yönetmenliğini yürüttü. Aynı yıllarda, şiir kitabı olarak "Yasak Sevişmek" ve "Aynanın İçindekiler" serisinden "Bıçağın Ucu" yayımlandı. 1968'te 15 yıl sürecek evliliğini yaptı.

İstanbul'a Dönüş

Attila İlhan
1973'te Bilgi Yayınevi'nin danışmanlığını üstlenerek Ankara'ya taşındı. Sırtlan Payı ve Yaraya Tuz Basmak'ı Ankara'da yazdı. 1981'e kadar Ankara'da kalan yazar Fena Halde Leman adlı romanını tamamladıktan sonra İstanbul'a yerleşti. İstanbul'da gazetecilik serüveni Milliyet (2 Mart 1982 - 15 Kasım 1987) ve Gelişim Yayınları ile devam etti. Bir süre Güneş gazetesinde yazan Attilâ İlhan, 1993-1996 yılları arasında Meydan gazetesinde yazmaya devam etti. 1996 yılından 2005 yılına kadar köşe yazılarını Cumhuriyet Gazetesi'nde sürdürdü. 1970'lerde Türkiye'de televizyon yayınlarının başlaması ve geniş kitlelere ulaşmasıyla beraber Attilâ İlhan da senaryo yazmaya geri dönüş yaptı. Sekiz Sütuna ManşetKartallar Yüksek Uçar ve
Yarın Artık Bugündür halk tarafından beğeniyle izlenilen diziler oldu.

İlk romanı "Sokaktaki Adam" yayınlandığında 10 roman yazmıştı. Bunlar hiç gün ışığına çıkmadı. Attilâ İlhan bunun sebebini bir söyleşide şöyle açıklıyor: "... bir çok roman yazdım daha önceden. Ama neden yayınlamadım? Çok akıllıca bir sebebi vardı. Çünkü biliyorum ki yazarlar ilk romanlarında kendilerini anlatırlar. O da romancılık değildir. Günlük tutmaktır." (DüşünHaziran 1996).

Roman serüvenine başladığında döneminin diğer yazarları daha çok yerel ve kırsal olayları, kişileri işlerken Attilâ İlhan şehir insanını Türkiye'nin yakın dönem tarihini siyasal, ekonomik ve sosyal yanlarıyla ele alan bir yapı içerisinde işliyordu. Sadece İstanbulİzmir gibi Türkiye'nin büyük şehirlerini, işlediği dönemin yaşam tarzını, ekonomik ve sosyal sorunlarını kahramanlarının gözüyle yansıtmakla yetinmiyor; aynı zamanda, batı kültürünün Türkiye'ye ne şekilde yansıdığını, olumlu ve olumsuz etkilerini, çizdiği karakterlerle ve Avrupa'daki şehirlerle örtüşen bir yapı içerisinde irdeliyordu.

1968 yılında sinema yapımcısı, yönetmen Biket İlhan ile evlendi, 15 yıl evli kaldı. 1983 yılında boşandı.

Attila İlhan, 11 Ekim 2005'te İstanbul'daki evinde hayata veda ettiğinde 80 yaşındaydı.

Kaynak : Biyografi.info

25 Eylül 2021 Cumartesi

#NeşetErtaş

Neşet Ertaş : Gönül Dağı

#NeşetErtaş

"Nerde bir türkü söyleyen görürsen korkma, yanına otur. Çünkü, kötü insanların türküleri yoktur." diyerek gönül telimizi titreten #BozkırınTezenesi  Büyük Usta  #NeşetErtaş 'ı, aramızdan ayrılışının 9.yılında; sevgi, saygı, özlem ve rahmet ile anıyorum...

Toprağı bol, ruhu şad, mekanı cennet olsun...

Işıklar içinde uyusun, yıldızlar yoldaşı olsun...

*

Zahidem

Kurusa Fidanın

İki Büyük Nimetim Var

Gönül Dağı

Anam Ağlar Baş Ucumda Oturur

Bir Ayrılık Bir Yoksulluk Bir Ölüm

Doyulur mu

Acem Kızı

Açma Zülüflerin

Hapishanelere Güneş Doğmuyor

Küstürdün Gönlümü

Mühür Gözlüm

Ne Güzel Yaratmış

Seher Vakti Çaldım Yarin Kapısını

Zülüf Dökülmüş Yüze

Uykudamısın Sevgili Yarim

Ben Melamet Hırkasını

*

Neşet Ertaş'ın Biyografisi:

1938 yılında Kırşehir'in Çiçekdağı ilçesine bağlı Tırtıllar köyünde doğdu. 7 kardeşi olan Neşet Ertaş ailenin ikinci çocuğudur.
5-6 yaşlarında bağlama ve keman çalmaya bağladı. Babası Muharrem Ertaş ile birlikte gittikleri düğünlerde babasına kemanla eşlik etti.

*
Geçimlerini bu şekilde kazandılar.8 yıl Kırşehir, Nevşehir, Niğde, Kırıkkale, Keskin, Yerköy, Kayseri, Yozgat ve köylerini gezdiler.
Bu yüzden okula gidemedi. 14 yaşında çalışmak için İstanbul'a geldi. Şençalar Plak adlı bir müzik şirkete gitti.
Şirketin sahibi olan Kadri Şençalar Neşet Ertaş'ı dinledi ve çok beğendi.
'Neden Garip Garip Ötersin Bülbül' adlı ilk plağı, 1957 yılında Şençalar Plak tarafından piyasaya çıkarıldı.
Bu arada Beyoğlu'nda bir gazinoda sahneye çıktı. 2 yıl İstanbul'da çalıştı. Sonra Ankara'ya geldi ve sahne hayatına burada devam etti.
Ankara'da çalıştığı gazinoda Leyla isminde bir kızla tanıştı ve hemen evlendi. İki kız bir erkek çocukları oldu.

*
Neşet Ertaş bu arada askere gitti. 1962'de İzmir Narlıdere'de askerliğini yaptı.
Plak üzerine plak yapan Neşet Ertaş konserleriyle de bir çok şehri 6-7 defa gezdi. Beste ve plaklarıyla çok meşhur oldu.
1978 yılında parmakları felç oldu. Müzisyenlikten başka mesleğide olmadığı için işsiz kaldı. Tedavi olacak parayı bulamadı.
Çareyi 1979'da Almanya'da bulunan kardeşinin yanına gitmekte buldu. Tedavisini orada yaptırdı. 3 çocuğunu da yanına aldırdı.

*
Mesleğine Almanya'da tekrar başladı. Türklerin bulunduğu yerlerde gazino ve düğün salonlarında çalıp söylemeye başladı.
Sonraki yıllarda Türk Halk Müziği'nin yeniden keşfedilmesiyle Neşet Ertaş da öne çıktı.
25 Eylül 2012 tarihinde İzmir'de vefat etti.
*

Albümleri:

1988 – Gönül Ne Gezersin Seyran Yerinde
1988 – Kendim Ettim Kendim Buldum
1988 – Kibar Kız
1989 – Hapishanelere Güneş Doğmuyor
1989 – Sazlı Sözlü Oyun Havaları
1990 – Gel Gayri Gel
1992 – Türküler Yolcu
1992 – Gitme Leylam
1993 – Kova Kova İndirdiler Yazıya
1995 – Seçmeler 2
1995 – Seçmeler 3
1995 – Seher Vakti
1995 – Altın Ezgiler 3
1996 - Polis Lojmanları
1997 – Benim Yurdum
1998 – Gönül Yarası
1999 – Zülüf Dökülmüş Yüze
1999 – Gönül Dağı
1999 – Muhur Gözlüm
1999 – Zahidem
1999 - Neredesin Sen
1999 - Gönül Dağı

*
Kaynak : biyografi.net

23 Eylül 2021 Perşembe

#DeğmenBenimGamlıYaslıGönlüme

Zara : Değmen Benim Gamlı Yaslı Gönlüme

#DeğmenBenimGamlıYaslıGönlüme 

*

Değmen benim gamlı yaslı gönlüme 

Ben bir selvi boylu yardan  ayrıldım

Evvel bağban idim dostun bağında

Talan vurdu ayva nardan ayrıldım

*

Garip kaldım şimdi gurbet ellerde 

Ben gönlümü çalan yardan ayrıldım

Çok ağladım Mecnun gibi çöllerde 

Ferhat gibi Şîrin yardan ayrıldım

*

#Barınamayanlar



#Barınamayanlar 'ın sesleri olalım...
Okuyalım, çokca, bolca paylaşalım, sahip çıkalım...

21 Eylül 2021 Salı

#BedriRahmiEyüboğlu


#Karadut

*

Karadutum, çatal karam, çingenem

Nar tanem, nur tanem, bir tanem

Agaç isem dalımsın salkım saçak

Petek isem balımsın a gülüm

Günahımsın, vebalimsin.

*

Dili mercan, dizi mercan, dişi mercan

Yoluna bir can koyduğum

Gökte ararken yerde bulduğum

Karadutum, çatal karam, çingenem

Daha nem olacaktın bir tanem

Gülen ayvam, ağlayan narımsın

Kadınım, kısrağım, karımsın.

*

II

*

Sigara paketlerine resmini çizdiğim

Körpe fidanlara adını yazdığım

Karam, karam

Kaşı karam, gözü karam, bahtı karam

Sıla kokar, arzu tüter

Ilgıt ılgıt buram buram.

Ben beyzade, kişizade,

Her türlü dertten topyekün azade

Hani şu ekmeği elden suyu gölden.

Durup dururken yorulan

Kibrit çöpü gibi kırılan

Yalnız sanat çıkmazlarında başını kaşıyan

Artık otlar göstermelik atlar gibi bedava yaşayan

Sen benim mihnet icinde yanmış kavrulmuşum

*

N'etmiş, n'eylemiş, n'olmuşum

Cömert ırmaklar gibi gürül gürül

Bahtın karışmış bahtıma çok şükür.

Yunmuş, yıkanmış adam olmuşum.

*

Karam, karam

Kaşı karam, gözü karam, bahtı karam

Sensiz bana canım dünya haram olsun.

*

#BedriRahmiEyüboğlu

20 Eylül 2021 Pazartesi

#DeğmeFelek #Zara


#DeğmeFelek
*
Bugün benim efkarım var zarım var
Değme felek değme telime benim
Gül yüzlü cananı elden aldırdım
Ecel oku değdi gülüme benim
Değme felek değme telime benim
*
Lokman hekim gelse sarmaz yarayı
Hilebaz dostunan açtık arayı
Ne köşkümü koydu ne de sarayı
Baykuşlar tünedi dalıma benim
Değme felek değme telime benim
*
Özlemi' yem başım dumanlı dağlar
Gözlerim yaşlı da içim kan ağlar
Güz ayları geldi bozuldu bağlar
Hazan yeli değdi gülüme benim
Değme felek değme telime benim
*
#AşıkÖzlemi
*
Aşık Özlemi ,Amasya’ya bağlı Gümüşhacıköy ilçesi İmirler köyünde yaşamış İstiklal savaşı gazilerinden Çolak Hüseyin’in iki oğlundan, büyük oğlu Çolağın Hasan olarak anılan Hasan BADEM’ in oğludur.
Aşık Özlemi (Muammer BADEM) 1957 yılında dünyaya gelmiştir.
Aşık Özlemi, küçük yaşta köylerine gelen aşıklardan çok etkilenmiş bu şekilde müzikle yolculuğu başlamış ve
yıllar geçtikçe aşıklık geleneğinin içinde bulmuştur kendisini.
Ortaokul yıllarında sesi ve sazıyla dikkat çekmeye başlar. Muammer Badem’in, kendisini geliştirmesinde büyük etkisi olan büyük ozan Aşık Mahsuni Şerif ile bu yıllarda yolu kesişir. Anadolu' da ,Bektaşi kültürünün dost meclislerinde meşk(usta çırak ilişkisi) etme fırsatını da yakalar.
Ancak büyük ozan Mahsuni; yarım kalan eğitimine devam etmesini ister ve ortaokula yeniden kayıt yaptırıp bitirdikten sonra liseye kaydını yaptırır.
Yaşamında iz bırakan yıllarını bu dönemde yaşayacaktır. Muammer BADEM ,ÖZLEMİ mahlasıyla ilk bestelerini yapar ve Anadolu' da tanınmaya başlar.
Lisede bir kıza aşık olur, kız da onu sever. Hiç ayrılmayacaklarına, her zaman buluştukları ağacın altında söz verirler.
Sevdiği kız ona, her zaman cebinde sakladığı isminin baş harfi oyalı mendilini bu ağacın altında hediye eder.
Özlemi, liseyi bitirdikten sonra Ankara Basın Yayın Yüksek Okulu’nu kazanır ve sevdalısı ile okulu bitirdikten sonra evlenecekleri sözüyle vedalaşırlar.
1980 ihtilali olmuştur ve Aşık Özlemi' nin “BİTANEM” şiiri Devrimci Yol Gençlik Derneği’nin panosunda asılı olduğu için dernekle ilgisinin olmamasına karşın tutuklanır ve hayatının iki buçuk yılı cezaevinde geçer. Okul hayatı da bitmiştir. Cezaevinden çıktıktan sonra ailesinin yanına döner.
Çektiği acıları sevdiğini düşünerek unutmaya çalışır. Ailesine, sevdiği kızı istemelerini diler.
Anne ve babası kızı istemeye gider ancak, kızın ailesi; bizim hapislerde yatan bir kişiye verecek kızımız yoktur diyerek kızlarını vermezler.
Vermedikleri gibi kısa bir süre içinde başkasıyla evlendirirler. Aşık Özlemi' nin yüreğine hiç sönmeyecek bir ateş düşmüştür o anda.
(Özlemi, çok üzülmüştü, kırılmıştı sevdiği kıza. Çünkü, birbirlerine söz vermişlerdi.
Kaderine küsmüş, yeni bir hayata başlayarak, acısını unutmaya terk etmişti. Ancak içindeki aşk özlemi hiç bitmemiştir.)
Özlemi, yeni besteleriyle sanat camiasında iyice tanınmaya başlamış, konserlere, televizyon ve radyo programlarına daha sık katılmaya başlamıştı.
Sakin, mütevazı bir hayatı vardı. Bir gün, kendisini derinden üzen bir haber aldı. Yıllar önceki sevdiği kız ölmüştü. Donuk bir tavırla tepki vermişti.
Çünkü, içinde hala kırgınlık vardı. Ama içine ikinci bir ateş düşmüştü.
Hayatını kaybeden eski sevdiği kızın yakınları ısrarla onun cenazeye katılmasını istiyorlardı. Ancak Özlemi, kararlıydı gitmeyecekti.
Fakat gelmesi için ısrar ediliyordu. Ve, ısrarın nedeni sonunda açıklandı.. Hayatını kaybeden sevdiğinin bir vasiyeti vardı.
Yakınlarına bir ağaçtan bahsetmiş ve o ağacın altında toprağa verilmek istemiş. İşte o ağacın yerini bilen tek kişi kendisiydi.
Özlemi, bir radyo programına konuk olur. Sevdiğinin ölüm haberinin acısı hala yüreğindedir.
Programda ilk türküsünü söylemesi istenir, ancak Özlemi” nin aklına yüzlerce türküden hiç birisi gelmez.
O anki hisleriyle sazının teline vurur ve ağzından şu dörtlükler dökülür:
*
BUGÜN BENİM EFKARIM VAR ZARIM VAR
DEĞME FELEK DEĞME DEĞME TELİME BENİM
GÜL YÜZLÜ CANANI YAR YAR ELDEN ALDIRDIM
ECEL OKU DEĞDİ YAR YAR GÜLÜME BENİM
DEĞME FELEK DEĞME DEĞME TELİME BENİM
*
LOKMAN HEKİM GELSE DOST DOST SARMAZ YARAYI
HİLEBAZ DOSTUNAN YAR YAR AÇTIK ARAYI
NE KÖŞKÜMÜ KOYDU YAR YAR NE DE SARAYI
BAYKUŞLAR TÜNEDİ DOST DOST DALIMA BENİM 
DEĞME FELEK DEĞME DEĞME TELİME BENİM
*
ÖZLEMİYEM BAŞIM YAR YAR DUMANLI DAĞLAR
GÖZLERİM YAŞLI DA YAR YAR İÇİM KAN AĞLAR 
GÜZ AYLARI GELDİ YAR YAR BOZULDU BAĞLAR
HAZAN YELİ DEĞDİ DEĞDİ GÜLÜME BENİM
DEĞME FELEK DEĞME DEĞME TELİME BENİM
*
Özlemi, o anki duygularıyla bu türküyü çalıp söylerken duygulanır ve türkü bittikten sonra cebinden sevdiğinin baş harfi oyalı mendilini çıkarır ve göz yaşlarını siler.
Aşık Özlemi’nin bu türküsünü ilk olarak Sabahat AKKİRAZ seslendirir ve ardından sayısız sanatçılar tarafından söylenmiştir.
Bu kadar güzel, duygulu bir türkü, yoğun duygular içinde doğmuştur.