Nerde bir türkü söyleyen görürsen korkma yanına otur.Çünkü,kötü insanların türküleri yoktur↔Neşet Ertaş
Bir Ulusun türkülerini yapanlar,yasalarını yapanlardan daha güçlüdür↔Shakespeare
Sevdim insanlardan çok türkülerini.İnsansız yaşayabildim,türküsüz hiçbir zaman↔Nazım Hikmet
Türküler kırk bin yıl su altında kalmış,yıkanmış,cilalanmış çakıl taşı gibidir↔Yaşar Kemal
Ne zaman bir köy türküsü duysam,şairliğimden utanırım↔Bedri Rahmi
Türküz türkü çağırırız↔Veysel
17 Ekim 2020 Cumartesi
#AldırmaGönül
12 Ekim 2020 Pazartesi
#LeventKırca
Büyük usta #LeventKırca 'yı aramızdan ayrılışının 5.yılında; saygı, sevgi, özlem ve rahmetle anıyoruz...Toprağı bol, ruhu şad, mekanı cennet olsun...Işıklarda uyusun, mekanı cennet olsun...
Oyuncu, yönetmen, Türk komedyen, tiyatro, sinema ve dizi oyuncusu, plastik makyöz, yapımcı, Aydınlık gazetesi yazarı, siyasetçi, Vatan Partisi eski Merkez Yürütme Kurulu üyesi. Gerçek adı: Zeki Levent Kırca (D. 28 Eylül 1948, Ladik / Samsun – D. 12 Ekim 2015, İstanbul).
İlk kez 1964'te Ankara Devlet Tiyatrosu'nda sahneye çıktı. Ankara Birlik Tiyatrosu ve Halk Oyuncularında çalıştı. Nasreddin Hoca Oyun Treni, Siz Olsaydınız Ne Yapardınız?, Bu Oyun Nasıl Oynanmalı?, Sağlık Olsun!, Ne Olur Ne Olmaz gibi televizyon dizilerinin yapımcılığını üstlendi.
1978'de Altınşehir adlı filmle sinemaya geçti. Ne Olacak Şimdi? ve Mavi Muammer adlı filmlerde oynadı. Hodri Meydan Topluluğu adlı Tiyatro Grubu'nu kurdu. Eski eşi Oya Başar ile birlikte Güzel ve Çirkin ve Sefiller adlı oyunları sergiledi. Üç Baba Hasan, Kadıncıklar adlı oyunları sergiledi. 1988'de başlayıp 22 yıl süren Olacak O Kadar adlı televizyon programını hazırladı. İlk sinema yönetmenlik denemesini Son adlı filmle yaptı. Daha sonra Şeytan Bunun Neresinde adlı filmi yönetti.
1998 yılında Kültür Bakanlığınca verilen Devlet Sanatçısı unvanını aldı. Saint Petersburg Bal Mumu Heykelleri Müzesi'nde heykeli olan nadir Türk sanatçılardandır. 1 Mart 2011 tarihinden itibaren yayın hayatına günlük gazete olarak devam eden Aydınlık Gazetesi'nin köşe yazarlığı yapmıştır. 1998 yılında almış olduğu Devlet Sanatçısı unvanı Nisan 2015'te geri alınmıştır.
Levent Kırca, 12 Ekim 2015’te, İstanbul Pendik’teki Marmara Eğitim Araştırma Hastanesinde hayatını kaybetti.
*
Rol Aldığı Bazı Tiyatro Oyunları:
Shrek Müzikali / Plastik Makyaj
*
Yönetmeni Olduğu Diziler:
Karımın Dediği Dedik Çaldığı Kontrbas (2011)
Olacak O Kadar (2009)
Rating Kasabası (TV Filmi 2006)
Kendini Bırak Gitsin (2004)
Olacak O Kadar (1986, 1989)
*
Yönetmeni Olduğu Filmler:
Sarhoşum Gel Beni Al (2015)
Şeytan Bunun Neresinde (2002)
Son (2001)
Mavi Muammer (Video 1985)
*
Senaristi Olduğu Diziler:
Karımın Dediği Dedik Çaldığı Kontrbas (2011)
Kendini Bırak Gitsin (2004)
Olacak O Kadar (1986, 2009)
*
Senaristi Olduğu Filmler:
Sarhoşum Gel Beni Al (2015)
Mavi Muammer 1-2-3 (Video 1985-1986)
*
Yapımcısı Olduğu Filmler:
Son İstasyon (2010)
Rating Kasabası (TV Filmi 2006)
*
Rol Aldığı Diziler:
Karımın Dediği Dedik Çaldığı Kontrbas (Bünyamin İşler, 2011)
Olacak O Kadar (Sarhoş, 2009)
Kendini Bırak Gitsin (Naci, 2004)
Ağa Kızı (Osman Ağa-Hasan Ağa, 2004)
Olacak O Kadar (Hamit El Sabah – Sarhoş, 1986)
*
Rol Aldığı Filmler:
Sarhoşum Gel Beni Al (Mülayim, 2015)
Son İstasyon (Ruhi, 2010)
Rating Kasabası (Belediye Başkanı, TV Filmi 2006)
Ispanaktan Nağmeler (2005)
Şeytan Bunun Neresinde (Yusuf/Reşo, 2002)
Son (Selim, 2001)
Ne Olacak Şimdi (Av. Orhan Tamer, 1979)
Taşı Toprağı Altın Şehir (Ökkeş Uyanık, 1978)
*
Makyaj Ekibinde Yer Aldığı Dizi:
Olacak O Kadar (1986)
*
KAYNAKÇA: Levent Kırca (beyazperde.com, 02.12.2018), Levent Kırca (tiyatrolar.com.tr, 02.12.2018), Levent Kırca (sinematurk.com, 02.12.2018), Levent Kırca (diziler.com, 02.12.2018). https://www.biyografya.com/
6 Ekim 2020 Salı
#BahriyeÜçok
6 Ekim 1990 tarihinde elleri kanlı Mürteci Faşist Teröristler tarafından katledilen Atatürk Devrimlerinin yılmaz savunucusu, Cumhuriyet Kadını, Aydınlanma Devrimcisi Bahriye Üçok'u aramızdan ayrılışının 30. yılında; saygı, sevgi, özlem ve rahmet ile anıyorum...
Hamit Ataç'ın kızıdır. Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi öğretim üyesi Prof. Dr. Coşkun Üçok ile evlenmiş ve Kumru isminde bir kızı olmuştu.
*
"İslam'dan Dönenler ve Yalancı Peygamberler Hicri 7. - 11. Yıllar", Cem Yayınevi - İslam Araştırmaları, İstanbul, 1996.
25 Eylül 2020 Cuma
#NeşetErtaş
#NeşetErtaş
Aramızdan ayrılışının 8.yılında;
Gönül telimizi titreten, Bozkırın Tezenesi, Büyük Usta #NeşetErtaş 'ı,
Sevgi, saygı, özlem ve rahmet ile anıyorum...
Toprağı bol, ruhu şad, mekanı cennet olsun...
Işıklar içinde uyusun, yıldızlar
yoldaşı olsun...
*
Bir Ayrılık Bir Yoksulluk Bir Ölüm
Seher Vakti Çaldım Yarin Kapısını
*
Neşet
Ertaş'ın Biyografisi:
1938 yılında Kırşehir'in Çiçekdağı
ilçesine bağlı Tırtıllar köyünde doğdu. 7 kardeşi olan Neşet Ertaş ailenin ikinci
çocuğudur.
5-6 yaşlarında bağlama ve keman çalmaya bağladı.
Babası Muharrem Ertaş ile birlikte gittikleri düğünlerde babasına kemanla eşlik
etti.
*
Geçimlerini bu şekilde kazandılar.8 yıl Kırşehir, Nevşehir, Niğde, Kırıkkale,
Keskin, Yerköy, Kayseri, Yozgat ve köylerini gezdiler.
Bu yüzden okula gidemedi. 14 yaşında çalışmak için İstanbul'a geldi. Şençalar
Plak adlı bir müzik şirkete gitti.
Şirketin sahibi olan Kadri Şençalar Neşet Ertaş'ı dinledi ve çok beğendi.
'Neden Garip Garip Ötersin Bülbül' adlı ilk plağı, 1957 yılında Şençalar Plak
tarafından piyasaya çıkarıldı.
Bu arada Beyoğlu'nda bir gazinoda sahneye çıktı. 2 yıl İstanbul'da çalıştı.
Sonra Ankara'ya geldi ve sahne hayatına burada devam etti.
Ankara'da çalıştığı gazinoda Leyla isminde bir kızla tanıştı ve hemen evlendi.
İki kız bir erkek çocukları oldu.
*
Neşet Ertaş bu arada askere gitti. 1962'de İzmir Narlıdere'de askerliğini
yaptı.
Plak üzerine plak yapan Neşet Ertaş konserleriyle de bir çok şehri 6-7 defa
gezdi. Beste ve plaklarıyla çok meşhur oldu.
1978 yılında parmakları felç oldu. Müzisyenlikten başka mesleğide olmadığı için
işsiz kaldı. Tedavi olacak parayı bulamadı.
Çareyi 1979'da Almanya'da bulunan kardeşinin yanına gitmekte buldu. Tedavisini
orada yaptırdı. 3 çocuğunu da yanına aldırdı.
*
Mesleğine Almanya'da tekrar başladı. Türklerin bulunduğu yerlerde gazino ve
düğün salonlarında çalıp söylemeye başladı.
Sonraki yıllarda Türk Halk Müziği'nin yeniden keşfedilmesiyle Neşet Ertaş da
öne çıktı.
25 Eylül 2012 tarihinde İzmir'de vefat etti.
*
Albümleri:
1988
– Gönül Ne Gezersin Seyran Yerinde
1988
– Kendim Ettim Kendim Buldum
1988
– Kibar Kız
1989
– Hapishanelere Güneş Doğmuyor
1989
– Sazlı Sözlü Oyun Havaları
1990
– Gel Gayri Gel
1992
– Türküler Yolcu
1992
– Gitme Leylam
1993
– Kova Kova İndirdiler Yazıya
1995
– Seçmeler 2
1995
– Seçmeler 3
1995
– Seher Vakti
1995
– Altın Ezgiler 3
1996
- Polis Lojmanları
1997
– Benim Yurdum
1998
– Gönül Yarası
1999
– Zülüf Dökülmüş Yüze
1999
– Gönül Dağı
1999
– Muhur Gözlüm
1999
– Zahidem
1999
- Neredesin Sen
1999
- Gönül Dağı
*
Kaynak : biyografi.net
23 Eylül 2020 Çarşamba
#NiyeGamlanırsınDivaneGönül
Elvan Sevim : Niye Gamlanırsın Divane Gönül
#NiyeGamlanırsınDivaneGönül
*
Aman niye gamlanırsın divane gönül
Elbet bir gün bu kış gider yaz gelir
Ben dertliyim diye etme şikayet
Oy oy ölürüm muhanet, vay gurbet yetmez mi
Gerçeklere cahil taşı vız gelir
Aşıklara böyle cefa az gelir
*
Aman güven o mevlaya kalmazsın naçar
Baki değil kara gün gelirde geçer
Seni bilen bir gün kıymetin biçer
Oy oy ölürüm muhanet, vay gurbet yetmez mi
İncitirler cahil elden söz gelir
Korkarım ki sana elden söz gelir
*
Bir garibim sana geldim niyaza
Aşık oldum bülbüldeki avaza
Dayanılmaz iftiraya gareze
Oy oy ölürüm muhanet, vay gurbet yetmez mi
Gerçeklere cahil taşı vız gelir
Aşık isen böyle cefa az gelir
*
Aman Şekip haşır neşir olursun hakla
Özünle sözünle kalbini pakla
Canının içinde cananı sakla
Oy oy ölürüm muhanet, vay gurbet yetmez mi
Korkarım ki sana elden söz gelir
Korkarım ki cahil elden söz gelir yaz gelir
*
#TaylanÖzgür
Batı'da öğrenci hareketlerinin yükseldiği ve özellikle de Paris ayaklanmaların yaşandığı 1968 yılı, Türkiye’de de eylemliliğin yükseldiği bir yıl oldu. 1968 yılında öğreci gençlik hareketi, antiemperyalist nitelikli eylem ve talepleri ile işçi ve emekçi sınıfla birleşmenin yollarını arıyordu.
'VİETNAM KASABI' KOMMER'İ PROTESTO ETTİLER
28 Kasım 1968’de CIA'de çalışan ve Vietnam'da görev yapan "Vietnam Kasabı" olarak bilinen ABD Büyükelçisi Robert Kommer, Türkiye'ye büyükelçi olarak atandı. Büyükelçiyi protesto etmek için öğrenciler havalimanında eylem düzenledi. Polisle yaşanan çatışmaların ardından aralarında Deniz Gezmiş’in de olduğu 17 öğrenci gözaltına alındı.
6 Ocak 1969 yılında ODTÜ Rektörü Kemal Kurdaş, ABD Büyükelçisi Robert Kommer’i üniversiteye davet etti. Kurşun geçirmez camlarla kaplı özel güvenlikli arabasını rektörlük önüne bırakarak içeriye girdi. Kommer'in geliş haberini alan aralarında Sinan Cemgil, Hüseyin İnan, Yusuf Arslan ve Taylan Özgür’ün de aralarında bulunduğu binlerce öğrenci rektörlük önünde toplandı. Eylem sırasında büyükelçinin arabası ters çevrilerek yakıldı. Aralarında Taylan Özgür’ün de yer aldığı 13 öğrenci tutuklandı. Taylan Özgür, 2 ay tutukluluğun ardından 12 Mart 1969 tarihinde tahliye edildi.
POLİS KURŞUNUYLA ARKASINDAN VURULDU
Taylan, 23 Eylül 1969 yılında Öğrenci Birliği Kongresine katılmak üzere İstanbul Üniversitesine geldiği sırada kolluk kuvvetleri tarafından Beyazıt Meydanı'nda arkasından vuruldu. 21 yaşında hayatını kaybeden Taylan Özgür'ün cinayeti halen aydınlatılmadı. Ablası Hale Kıyıcı kardeşinin katledilmesini şöyle anlatıyor: "Kardeşim Taylan’ın İstanbul Üniversitesinin bahçesinde öldürülmediğini gazete arşivlerine bakarak bile öğrenebilirdiniz. Yaralı vaziyette Kumkapı Toplum Polisi karargâhında 2,5 saat dövülerek tutulduğunu, ODTÜ’den İstanbul’a nasıl geldiğini, yanında olup da katili en yakından görüp davada tanıklık yapmayan Mim. Sait Kozacıoğlu’nun adını geçirememek, danışmanlarınızdan Fahri Aral’ın savcılıkta tanıyıp da, mahkemede tanıyamadığını söyleyerek yargılanan kişinin beraatine neden olduğunu, sağır sultan bile duydu."
Taylan Özgür'ün vurulmasına şahit olan Can Ataklı ise şöyle anlatıyor: "Annem babamla birlikte Beyazıt tarafından Kapalıçarşı'ya gidecektik. O gün meydan çok kalabalıktı. Çünkü birkaç gün önce, Milli Türk Talebe Birliği'nde yaptığı bomba elinde patlayan Mustafa Bilgi adlı sağcı öğrencinin cenazesi vardı. Bu nedenle Beyazıt Meydanı (O günkü adı Hürriyet Meydanı'ydı) çarşaflı, türbanlı kadınlar ve sakallı cüppeli erkeklerle doluydu. Biz o zaman Marmara Sineması olan binanın girişinde durup uzaktaki kalabalığa bakıyorduk. Tam o sırada önümüzde, otobüs durağında, siyah renkli bir otomobil durdu. İçinden iki üç kişi fırladı, 1.5 metre kadar önümüzde yürüyen iki kişinin üzerine çullandılar. Bunlardan biri zorla otomobile bindirildi. Ama bu kişi otomobilin diğer kapısından çıktı. Arkasından biri ceketinin yakasını tuttu. Ceket ve gömlek yırtılarak gencin üzerinden sıyrıldı. Gencin üzerinde sadece kırmızı bir atlet kaldı. Çarşıkapı yönüne doğru koşmaya başlayan genç, yolu ayıran demir bariyerin üzerinden tam atlayacakken, yine 2 metre kadar önümüzde duran, gri takım elbiseli biri, elinde rulo olarak tuttuğu gazeteyi kenara bıraktı, içinden çıkan silahı kaçan kişiye doğru yöneltti, nişan aldı. Mantar tabancası patlar gibi bir ses çıktı. Kaçan genç yere yığıldı, birileri koşup onu aldılar ve bir jipe bindirip götürdüler. Akşam üzeri saat 17.00'de radyo haberlerini dinliyorduk. Spiker 'Bugün Beyazıt Meydanı'nda çıkan silahlı çatışmada Taylan Özgür adlı ODTÜ öğrencisi vurularak öldü. Kurşunun karaciğerine saplandığı bildirilen Taylan Özgür'ün üzerinden iki tabanca çıktı' deyince donup kaldık. Çünkü öldürülen Taylan Özgür'ün üzerinde silah yoktu, çatışma çıkmamıştı, sadece tek el ateş edilmişti. Bu olay ilk kez bir öğrenci liderinin, sokak ortasında, üstelik resmen öldürülmesi Türkiye'nin yakın geleceğini etkileyecek baskı, tehdit döneminin habercisiydi.
DENİZLER, TAYLAN'IN YANINA GÖMÜLMEYİ VASİYET ETTİ
Deniz Gezmiş, Yusuf Aslan ve Hüseyin İnan idamlarından önce Taylan Özgür’ün yanına gömülmeyi vasiyet etmişti.
68 kuşağı devrimci önderlerinden Deniz Geçmiş idam edilmeden önce babası Cemil Gezmiş'e yazdığı mektubunda şu sözlere yer verir: "Cenazem için avukatlarıma gerekli talimatı verdim. Ayrıca savcıya da bildireceğim. Ankara'da 1969'da ölen arkadaşım Taylan Özgür'ün yanına gömülmek istiyorum. Onun için cenazemi İstanbul’a götürmeye kalkışma, annemi teselli etmek sana düşüyor, kitaplarımı küçük kardeşime bırakıyorum. Kendisine özellikle tembih et. Onun bilim adamı olmasını istiyorum, bilimle uğraşsın ve unutmasın ki bilimle uğraşmak da bir yerde insanlığa hizmettir, son anda yaptıklarımdan en ufak bir pişmanlık duymadığımı belirtir seni, annemi, abimi, kardeşimi devrimciliğimin olanca ateşi ile kucaklarım."
Ancak Denizlerin vasiyeti yerine getirilmedi ve Karşıyaka Mezarlığına gömüldüler.
kaynak: https://www.evrensel.net/