8 Ağustos 2025 Cuma

#TürkülerAğlar


#TürkülerAğlar

*

Kanatsız uçarken gökyüzünde kuşlar

Konduğu dal kadar kırılgan yüreğim

Şiirler yazılır türküler söylenir

Bırakmaz ayrılığın gölgesi

Yapışır da yakamıza

Ben ağlarım sevdam ağlar

Dokundukça sazımın tellerine

Türküler ağlar

Hasretini yol edip yollarını beklediğim

Sana ait düşlerime yokluğunu eklediğim

Uzakları yakın yakınları ırak eylediğim

Bırakmaz ayrılığın gölgesi

Yapışır da yakamıza

Ben ağlarım sevdam ağlar

Dokundukça sazımın tellerine

Türküler ağlar türküler ağlar

Karlı dağların sevdama dik yamaçları

Hüzünlü bulutların yağdı yağacak yağmurları

Susuz toprakların boynu bükük günebakanları

Bırakmaz ayrılığın gölgesi

Yapışır da yakamıza

Ben ağlarım sevdam ağlar

Dokundukça sazımın tellerine

Türküler ağlar 

Vur sineme satır satır yaz beni

Al götür anıları öldür yüreğinde beni

Kapansın kapıların mühürle sevdana beni

Bırakmaz ayrılığın gölgesi

Yapışır da yakamıza

Ben ağlarım sevdam ağlar

Dokundukça sazımın tellerine

Türküler ağlar türküler ağlar türküler ağlar 

*

Söz : #BarbarosÇelikoğlu

Seslendiren : #BarbarosÇelikoğlu

1 Ağustos 2025 Cuma

#Şehitler

#Şehitler

*

Şehitler, Kuvâyi Milliye şehitleri, 

mezardan çıkmanın vaktidir! 

Şehitler, Kuvâyi Milliye şehitleri, 

Sakarya'da, İnönü'nde, Afyon'dakiler 

Dumlupınar'dakiler de elbet 

ve de Aydın'da, Antep'te vurulup düşenler, 

siz toprak altında ulu köklerimizsiniz 

yatarsınız al kanlar içinde. 

Şehitler, Kuvâyi Milliye şehitleri, 

siz toprak altında derin uykudayken 

düşmanı çağırdılar,satıldık, uyanın! 

Biz toprak üstünde derin uykulardayız, 

kalkıp uyandırın bizi!

uyandırın bizi! 

Şehitler, Kuvâyi Milliye şehitleri, 

mezardan çıkmanın vaktidir!

*

1959

#NazımHikmetRan

24 Temmuz 2025 Perşembe

#YeryüzüAşkınYüzüOluncayaDek


Adnan Yücel (Seslendiren : Kemal Kocatürk) : Yeryüzü Aşkın Yüzü Oluncaya Dek

#YeryüzüAşkınYüzüOluncayaDek

*

Aşksız ve paramparçaydı yaşam

bir inancın yüceliğinde buldum seni 

bir kavganın güzelliğinde sevdim. 

bitmedi daha sürüyor o kavga 

ve sürecek 

yeryüzü aşkın yüzü oluncaya dek! 

Aşk demişti yaşamın bütün ustaları 

aşk ile sevmek bir güzelliği 

ve dövüşebilmek o güzellik uğruna. 

işte yüzünde badem çiçekleri 

saçlarında gülen toprak ve ilkbahar. 

sen misin seni sevdiğim o kavga, 

sen o kavganın güzelliği misin yoksa... 

Bir inancın yüceliğinde buldum seni 

bir kavganın güzelliğinde sevdim. 

bin kez budadılar körpe dallarımızı 

bin kez kırdılar. 

yine çiçekteyiz işte yine meyvedeyiz 

bin kez korkuya boğdular zamanı 

bin kez ölümlediler 

yine doğumdayız işte,  yine sevinçteyiz. 

bitmedi daha sürüyor o kavga 

ve sürecek 

yeryüzü aşkın yüzü oluncaya dek! 

Geçtiğimiz o ilk nehirlerden beri 

suyun ayakları olmuştur ayaklarımız 

ellerimiz, taşın ve toprağın elleri. 

yağmura susamış sabahlarda çoğalırdık 

törenlerle dikilirdik burçlarınıza. 

türküler söylerdik hep aynı telden 

aynı sesten, aynı yürekten 

dağlara biz verirdik morluğunu, 

henüz böyle yağmalanmamıştı gençliğimiz... 

Ne gün batışı ölümlerin üzüncüne 

ne tan atışı doğumların sevincine 

ey bir elinde mezarcılar yaratan, 

bir elinde ebeler koşturan doğa 

bu seslenişimiz yalnızca sana 

yaşamasına yaşıyoruz ya güzelliğini 

bitmedi daha sürüyor o kavga 

ve sürecek 

yeryüzü aşkın yüzü oluncaya dek! 

Saraylar saltanatlar çöker 

kan susar birgün 

zulüm biter. 

menekşelerde açılır üstümüzde 

leylaklarda güler. 

bugünlerden geriye, 

bir yarına gidenler kalır 

bir de yarınlar için direnenler... 

Şiirler doğacak kıvamda yine 

duygular yeniden yağacak kıvamda. 

ve yürek, 

imgelerin en ulaşılmaz doruğunda. 

ey herşey bitti diyenler 

korkunun sofrasında yılgınlık yiyenler. 

ne kırlarda direnen çiçekler 

ne kentlerde devleşen öfkeler 

henüz elveda demediler. 

bitmedi daha sürüyor o kavga 

ve sürecek 

yeryüzü aşkın yüzü oluncaya dek! 

*

Şiir : #AdnanYücel 

Yorum : #ÖzgürTüzer

23 Temmuz 2025 Çarşamba

#ZeytinimeDokunma

Zeytinime Dokunma

#ZeytinAğaçlarıÖlümsüzdür
"Hem ayakta kalmayı sembolize eder, hem barışı. Antik zamanlarda insanlar evlerinin kapılarına asmışlardır zeytin dallarını, kötü ruhlardan korunmak için." Kaynak : https://bianet.org

#ZeytinimeDokunma

*

Bin yıllık köküm var, taşın toprağın tanığıyım.

Emeğin, alın terinin, direnişin yazgısıyım

Kaz Dağları'ndan Cudi' ye Munzur'dan Ege'ye,

Yeryüzünün yüreğinin aktığı bu toprakların anasıyım.

*

Zeytinime dokunma, dalımda barış büyür.

Bu dağlarda her sabah doğan güneşle yeniden umut büyür.

Zeytinime dokunma, yaşamıma kıyma.

Bu topraklar büyük ihanete susmaz asla.

*

Santırallar kurdular yamaçlara, dereleri kuruttular.

Bin yıllık topraklarda, hafızayı böyle yok saydılar.

*

Zeytinime dokunma, dalımda barış büyür.

Bu dağlarda, her sabah doğan güneşle yeniden umut büyür.

*

Çed raporu dediler kıyımın adına.

Kadim hayat yüzyıllar sonra sermayenin kucağında.

Doğal meradır bu dağlar, Keçiler'in ayak izleriyle bedeli.

Bu ormanlar Yörük Anadolu kadınının eseri.

*

Zeytinime dokunma, dalımda barış büyür.

Bu dağlarda her sabah doğan güneşle yeniden umut büyür.

Zeytinime dokunma, yaşamıma kıyma.

Bu topraklar büyük ihanete susmaz asla.

*

Zeytinime dokunma, sesim olur her esen rüzgar.

Sırtımı yasladığım bu dağlara, köküm derinlerde kıskanma.

Zeytinime dokunma, yoksa sen ve torunların,

Bu topraklarda huzur bulamazsınız asla.

*

#ZeytinliklerYaşasın

#MadenRuhsatlarıİptalEdilsin

#DoğayıKoruyalım

#ÇevreselFarkındalık

16 Haziran 2025 Pazartesi

#BabalarGünü


Baba gibi baba olan bütün dünya babalarının, #BabalarGünü kutlu olsun!

Sonsuza ışık olan Canım Babam;

Yattığın yer incinmesin.

Topağın çiçekler koksun.

Işıklarda uyu, yıldızlar yoldaşın olsun.

*

#Baba

*

Baba! 

her yılbaşında 

    sana söyleyecek 

                        bir tek 

                              sözüm var : 

"Seni ne kadar çok seversem 

                               o kadar 

        çok olsun ömründen geçen yıllar..." 

Baba! 

Babam, ağabeyim, kardeşim, arkadaşım! 

Ne zulüm,ne ölüm,ne korku başımı eğemez! 

Yalnız senin elini öpmek için eğilir başım. 

Babam,ağabeyim,kardeşim, arkadaşım.

*                                                                    1/1/1932

#NazımHikmetRan

11 Haziran 2025 Çarşamba

#FerdiZeyrek



#FerdiZeyrek

#Manisa

😔😥😥😥😔

Sonsuza ışık olan #Manisa #BüyükŞehirBelediyeBaşkanı 'mız #FerdiZeyrek 'in;

Yattığı yer incinmesin.

Toprağı çiçekler koksun.

Işıklarda uyusun, yıldızlar yoldaşı olsun.

😔😥😥😥😔

"O güzel insanlar, o güzel atlara binip çekip gittiler.

Demirin tuncuna, insanın piçine kaldık." demişti #YaşarKemal

O güzel insanlara selam söyle güzel insan #FerdiZeyrek


3 Haziran 2025 Salı

#NazımHikmetRan

 Nazım Hikmet Ran Kerem Gibi

Dünya Şairimiz #NazımHikmet 'i sonsuza ışık oluşunun 62.yılında;
Saygı, sevgi ve özlemle anıyorum.
Yattığı yer incinmesin.
Toprağı çiçekler koksun.
Işıklarda uyusun, yıldızlar yoldaşı olsun.

Kerem Gibi...

Hava kurşun gibi ağır!!

Bağır bağır bağır bağırıyorum.

Koşun kurşun eritmeğe çağırıyorum...

O diyor ki bana:

- Sen kendi sesinle kül olursun ey!

Kerem gibi yana yana...

«Deeeert çok, hem dert yok»

Yüreklerin kulakları sağır...

Hava kurşun gibi ağır...

Ben diyorum ki ona:

- Kül olayım Kerem gibi yana yana.,

Ben yanmasam sen yanmasan biz yanmasak,

nasıl çıkar karanlıklar aydınlığa..

Hava toprak gibi gebe.

Hava kurşun gibi ağır.

Bağır bağır bağır bağırıyorum.

Koşun kurşun eritmeğe çağırıyorum...

1930 Mayıs

Nazım Hikmet RAN

***

#NazımHikmet
“Ben bir insan,  ben bir Türk şairi Nazım Hikmet,  ben tepeden tırnağa insan tepeden tırnağa kavga, hasret ve ümitten ibaret...”
 Hikmet Bey ve Celile Hanım’ın oğlu Nâzım Hikmet, 15 Ocak 1902’de Selânik’te dünyaya gelir. Babası Hikmet Bey, çeşitli illerde valilik yapmış olan Nâzım Paşa’nın oğludur. Osmanlı Hariciyesi’nde çeşitli memurluklarda ve Matbuat Umum Müdürlüğü görevinde bulunmuştur. Annesi Celile Hanım ise, dilci Enver Paşa ile Leylâ Hanım’ın kızıdır. İlk kadın ressamlarımız arasında anılan Celile Hanım, kültürlü, sanatçı ruhlu bir kadındır…
 Küçük Nâzım ilk eğitimini annesi ve sıkça şiirli toplantılar düzenleyen, kendisi de bir mevlevi şairi olan büyükbabası Nâzım Paşa’dan alır. Ve henüz on bir yasındayken ilk şiirini yazar…  Orta öğrenimini Galatasaray ve Nişantaşı Sultanilerinde gören Nâzım, 1915 yılında Bahriye Mektebi’ne girer. 1918 yılında ilk kez bir dergide şiiri yayınlanır. Bu bir aşk şiiridir. Ancak, İstanbul’un işgaliyle birlikte yerini yurtsever nitelikte şiirlere bırakır…

 Mezuniyetine üç ay kala geçirdiği bir hastalık nedeniyle Bahriye’den ayrılır. Bir grup arkadaşıyla Anadolu’ya geçer. Ankara Hükümeti’nin görevlendirmesiyle arkadaşı Vâlâ Nurettin ile birlikte Bolu’da öğretmenlik yapar.  Daha sonra kısa aralıklarla iki kez Moskova’ya gider. İlkinde iki yıl kalır.

 Rusya’da gerçekleştirilen ihtilale tanık olur. Doğu Emekçileri Komünist Üniversitesi KTUV’da ekonomi-politik öğrenimi görür. İkincisi ise küreğe konulma cezasının verildiği dava nedeniyle zorunlu bir göçmenliktir. Bu kez daha önce öğrenci olduğu Üniversite’de çevirmenlik ve asistanlık yapar. Ceza Yasası’ndaki değişiklik nedeniyle 1928 yılında ülkeye döner. Kısa bir süre cezaevinde kaldıktan sonra serbest bırakılır.

 Çeşitli gazete ve dergilerde yazıları, şiirleri yayınlanır. Kitapları basılır. Siyasal ve entellektüel yaşamda aktif bir rol üstlenen ünlü bir şairdir. Şiirleri ders kitaplarına girer, oyunları devlet tiyatrolarında oynanır ama koğuşturmalardan da kurtulamaz… Sık sık gözaltına alınır, yargı önüne çıkartılır. Onun etkileyici gücü ürkütmektedir kimi çevreleri… Düzmece davalarla yaşamının on yedi yılı hapishanelerde geçer. 1950 yılında ulusal ve uluslararası düzeyde düzenlenen kampanyalar sonunda çıkarılan Genel Af Yasası’yla serbest kalır. Ne var ki yaşamına yönelik komplolar nedeniyle yeniden yurtdışına çıkar. Ve ölene dek yurduna, halkına, sevenlerine hasret şiirleri yazacağı göçmenlik yılları başlar…

 Bu dönemde Uluslararası Barış Ödülü sahibi bir sanatçı olarak  barış hareketi içinde aktif olarak yer alır. Dünya Barış Konseyi Başkanlık Divanı’na seçilir. Ünlü Şostokoviç’e, Şarlo’nun yaratıcısı Charlie Chaplin’e ve Fransız Parlamentosu Başkanı Eduard Heriot’a Uluslararası Barış Ödülü’nü veren jürinin başkanlığını yapar. Cezaevi yıllarından kalan hastalıklar onu rahat bırakmaz ve acılı yüreği 3 Haziran 1963 günü sabahı Moskova’daki evinde durur.

 “…yazılarım otuz kırk dilde basılır / Türkiye’mde Türkçemle yasak” dediği şiirleri ancak ölümünden sonra basılır ülkesinde…

Kaynak : nazimhikmet.org.tr