Nerde bir türkü söyleyen görürsen korkma yanına otur.Çünkü,kötü insanların türküleri yoktur↔Neşet Ertaş
Bir Ulusun türkülerini yapanlar,yasalarını yapanlardan daha güçlüdür↔Shakespeare
Sevdim insanlardan çok türkülerini.İnsansız yaşayabildim,türküsüz hiçbir zaman↔Nazım Hikmet
Türküler kırk bin yıl su altında kalmış,yıkanmış,cilalanmış çakıl taşı gibidir↔Yaşar Kemal
Ne zaman bir köy türküsü duysam,şairliğimden utanırım↔Bedri Rahmi
Türküz türkü çağırırız↔Veysel
#İbrahimSadri #İstanbula KarYağıyordu ******************************İstanbul'a Kar Yağıyordu Yetmişdokuzun kışıydı Sertti, soğuktu İstanbul'a kar yağıyordu Kömür yanıyordu sobalarda Geceleri polisler, bekçiler oluyordu ...Bir de biz oluyorduk Ölümüne üşüyorduk ha, Yalan yok, polisler de üşüyordu Onaltı yaşındaydım Herşeyi bükecek bileğim vardı Onaltı yaşındaydım Aslan gibi ortadaydım Gündüzleri, okulda coğrafya defterimin arkasına Senin için şiirler Geceleri duvarlara ülkemi kurtarmak için Kahrolsun yazacak kadar adamdım Onaltı yaşındaydım Ne senin haberin oluyordu şiirlerimden Ne de birileri kahroluyordu Mahalle duvarlarına çiziktirdiğim harflerimden Onaltı yaşındaydım Yalan yok Ben yazmaya böyle başladım Coğrafya defterim bir eskiciye kurban gitti Duvarlarına yüreğimi bağırdığım o evler birer birer Yıkıldı gitti Şimdi güzel kağıtlara yazıyorum Kocaman laflar ediyorum Marşlar biliyordum Kitaplar okuyordum Koşarak ve ıslanmadan geçiyordum sulardan İstanbul'u seviyordum Seni seviyordum Dualar öğreniyordum Meydanlarda toplanıp bağırıyordum Herkes gibiydim Herkes kadar cesur Herkes kadar korkak Herkes kadar filinta delikanlı Ve herkes kadar buralı Yetmişdokuzun kışıydı Sertti soğuktu İstanbul'a kar yağıyordu Ağzımızdan dumanlar çıkıyordu konuşurken Haliç'in arkasında toplanıyorduk Gece adamı içine çekiyordu Biz geceyi içimize çekiyorduk En güzel ben yazıyordum duvarlara yazıları Herkes beni seviyordu En güzel şiirleri de ben yazıyordum oysa Coğrafya defterimin arkasına Bunu kimse bilmiyordu Sizin evin duvarına "kahrolsun" diye yazıyordum Ve hızla kaçıyordum Sizin evin duvarına bir kez olsun "Seni seviyorum" diye yazamadım O zaman duvarlara öyle şeyler yazılmıyordu Dedim ya Yetmişdokuzun kışıydı Sertti soğuktu İstanbul'a kar yağıyordu ******************************İbrahim Sadri İbrahim Sadri : İstanbul'a Kar Yağıyordu
#MuratGöğebakan #AyYüzlüm Zaman hancı bulutlu yolcu Şimdi gitti en son yolcu Bitmedi mi hasreti borcu Neredesin ay yüzlü ************************************************ Gece çöker güller solar Gözlerime yaşlar dolar Hatıralar ben de ağlar Neredesin ay yüzlüm ************************************************ Karakollar mı kuruldu kelepçeler mi vuruldu Bak bugün de akşam oldu Neredesin ay yüzlüm ************************************************ Gençliğim dizleri üstüne cökmüş Kapaklanınca sevda yoluna Bir doğuş yaratıldı çırılçıplak ve sen ve sen ay yüzlüm kurumuş yaprak gibi düşerken dalından Bir ah gibi uzun sesle koptun dudaklarımdan Dön ay yüzlüm dön neredeysen dön sensiz olmuyor, Kan damlıyor gözlerimden kan Gücün varsa gel gel de sen de çünkü ben son nefes gibi titrek çünkü ben çırılçıplak çünkü ben sensizim çünkü ben çünkü ben... ************************************************ Gece çöker güller solar Gözlerime yaşlar dolar Hatıralar ben de ağlar Neredesin ay yüzlüm ************************************************ Karakollar mı kuruldu kelepçeler mi vuruldu Bak bugün de akşam oldu Neredesin ay yüzlüm ************************************************ Söz ve Müzik : Murat Göğebakan Murat Göğebakan : Ay Yüzlüm
#İbrahimSadri #KuşHatıraları Benim çocukluğumda soframıza kuşlar konar rüyalarımıza melekler uğrardı. Kapımızdan yoğurtçu bahçemizden ishakkuşu kalbimizden yeni çıkan şarkılar geçerdi. ******************************************************** Kışın bir sobamız olurdu sobanın yanında kedimiz kedinin önünde yün yumağı bir Hayat Bilgisi fotoğrafı gibiydik. ******************************************************** Yerli malı kullanan yurdun üç tarafı denizlerle çevrili kuruüzüm incir fındık tütün çay narenciye kavun-karpuz yetiştiren kuruüzüm ve inciri satan karşılığında çamaşır makinesi radyo ve otomobil alan bir toprağın fertleri... Biraz yoksul biraz mütevekkil biraz mahcup biraz kırılgan biraz naif ama hep umutlu... ******************************************************** Özlerdik. Memleketteki halamızı ince doğranmış bir dilim pastırmayı yurttan sesler korosunu akşam komşuluklarını radyo tiyatrolarını sabah ezanını kalaycıyı bozacıyı Münir Nurettin şarkılarını Orhan Boran yarışmalarını kandil gecelerini duvar sarmaşıklarını bakkalımızın utana sıkıla veresiye hatırlatmalarını okul önü koz helvalarını akşam oturmalarını ve hayatı... ******************************************************** Top oynardık ip atlar kedi kovalar taşlarla birbirimizin başını yarar mahalle savaşları çıkarır gece olunca da tutar babalarımızın elinden yazlık sinemalara gider Sadri AlışıkVahi Öz Belgin DorukCüneyt Arkın seyreder Olimpos gazozları içer güler eğlenir bağırır çağırır dönerken yıldızları sayardık. Biz sıkı çocuklardık. ******************************************************** Hepimizin birer yıldızı vardı onlara isim takardık onlar da bize isim takardı pus ve dumandan önce bu şehrin geceleri göz kırpan ve isimleri takılan yıldızları vardı. ******************************************************** Benim yıldızıma Mehlika adını vermiştik biz kimseden yana değildik. ******************************************************** Kimsenin de kendinden yana olmasını istediği birileri olmazdı Bir değirmendeydik öğütülen öğütülürken türküler söyleyen buğday başaklarına benziyorduk. Ben çorbalardan tarhanayı yemeklerden kuru fasulyayı sigaralardan Harman'ı belki bunun için çok sevdim. ******************************************************** Yollar bozuk musluklar bozuk ziller bozuk paralar bozuk ama adamlar sağlam idi. ******************************************************** Bu şehrin yıldızları vardı. Saçlarına kurdelalar takan çivitle yıkanmaktan aşınmış beyaz çoraplarına leke bulaşmasın diye su birikintilerinden sakınan gözleri önünde yürekleri ve beslenme çantaları ellerinde küçük çocukları vardı bu şehrin bu şehrin yıldızları vardı. ******************************************************** Ben Fenerbahçe'yi amcam Vefa'yı tutardı. Konya tahıl ambarı Mersin muz cennetiydi. Taksim'den Fatih'e troleybüs kalkar Şişhane'de mutlak raydan çıkardı. Vallahi hayat zor ve fakat çok matraktı. ******************************************************** Muammer Karaca’nın adına bir tiyatro binası yoktu bizzat kendisi vardı. ******************************************************** Başımız ağrırdı komşumuz vardı gönlümüz daralırdı komşumuz vardı Çorbamızı umutlarımızı memleket kadar kalbimiz paylaştığımız komşularımız vardı. ******************************************************** Geceleri bekçimiz gündüzleri sütçümüz bizim kadar zayıf da olsa nohuta ve makarnaya alışmış da olsa Sarman adında bir kedimiz ceplerimizde kırık misketlerimiz çamur bulaşığı ellerimiz ve gülümseyen bir yüzümüz kimseye göstermekten utanmayacağımız bir içimiz bir araya gelerek çektirebileceğimiz bir aile fotoğrafımız vardı. ******************************************************** Bir sabah bütün iyi şeylerin Ayvansaray iskelesinden hayal ülkesine doğru demir alan bir şirket-i hayriyye vapuru gibi aramızdan ayrıldığını gördük Sonra Ayvansaray’ın sularının çekildiğini yazdı gazeteler. Süheyla hanımın Raci beyin Melahat Mehveş ablanın Niko’nun Ercüment efendinin çekildiğini ise yazmadılar nedense. Ama yok ama yoklar. ******************************************************** Ne Harman sigarası kaldı geriye ne Olimpus gazozu ne Sadri Alışık. ******************************************************** Kalan bir tortuydu belki. ******************************************************** Belki kırık bir rüya denizi belki suya düşürdüğümüz suretimizin cep aynamıza nüktedan bir yansımaydı her şey. Her şey Maltepe sigarasının hep arandığında her bakkalda bulunabilmesi ile büyüsünü kaybetmişdi belki de . belki de biz bir rüya mı görmüştük? ******************************************************** Hadi hepsi yalandı. Hadi hepsi hayaldi. Hadi hepsini ben uydurmuştum. Ama rüyalarımızın melekleri ve soframızın daim konukları kuşlar? Ya onlar? Onları siz de görmediniz mi? Sizin de sofranıza konup rüyalarınıza uğramadılar mı? Onlar da mı yalandı? ******************************************************** İbrahim SADRİ
#YıldırayÇınar #DavutSulari #SiyahPerçeminiDökmüşYüzüne #YaktınYandırdınBeni Siyah perçemini yar yar dökmüş yüzüne, Salınarak gelen hümaya bakın. Kimden söz işitmiş yar yar düşmüş hüzüne, Keder yakışmayan simaya bakın. Yar yar yar yar eylenemem. **************************************** Yaktın yandırdın beni, Zalim aldattın beni. Ne dedim de darıldın, Bir pula sattın beni. **************************************** Ağ göksün üstüne yar yar bir bağ dikilmiş, Bin bir çeşit çiçeklerden ekilmiş. Dün uğradım bir ücraya çekilmiş, Bulut mu gaplamış şu Ay'a bakın. Yar yar yar yar eylenemem. **************************************** Yaktın yandırdın beni, Zalim aldattın beni. Ne dedim de darıldın, Bir pula sattın beni.. **************************************** Elin sitemini yar yar ağlarken gördüm, Gül dibinde kakül bağlarken gördüm, Bir seher vaktinde çağlarken gördüm, Davut Sulari'deki sevdaya bakın. Yar yar yar yar eylenemem. **************************************** Yaktın yandırdın beni, Zalim aldattın beni. Ne dedim de darıldın, Bir pula sattın beni. **************************************** Yöre : Erzincan Söz ve Müzik : Davut Sulari Yıldıray Çınar : Siyah Perçemini Dökmüş Yüzüne
#NeşetErtaş #AnamAğlarBaşucumdaOturur #ElÇekTabipElÇekBenimYaramdan ********************************************* Anam Ağlar Baş Ucumda Oturur Derdim Elli İken Yüze Yetirir Bu Dert Beni Yiye Yiye Bitirir El Çek Tabip El Çek Benim Yaramdan Ölürüm Gurtulmam Ben Bu Yaramdan ********************************************* Anama Babama Yüzüm Kalmadı Bir Su Ver Demiye Sözüm Kalmadı Doktora Tabibe Lüzum Kalmadı El Çek Tabip El Çek Benim Yaramdan Ölürüm Gurtulmam Ben Bu Yaramdan ********************************************* Yöre : Kırşehir Söz ve Müzik : Neşet Ertaş ********************************************* Neşet Ertaş : Anam Ağlar Başucumda Oturur
Bir şafaktan bir şafağa Bir akşamdan bir akşama Merhaba demeden daha Bu gitmeler gitmek değil Eğil salkım söğüt eğil Bu benimki sevda değil Eğil yağmur rüzgar eğil Bu benimki sevda değil Eğil dalga bükül demir Güzelliğin gerçek değil Penceren kör kapın kitli Bu bendeki seyir değil Eğil salkım söğüt eğil Bu benimki sevda değil Eğil yağmur rüzgar eğil Bu benimki sevda değil Söz ve Müzik : Zülfü Livaneli Zülfü Livaneli : Sevda Değil