24 Kasım 2017 Cuma

Zara : Ela Gözlüm Ben Bu Elden Gidersem




Ela gözlüm ben bu elden gidersem
Zülfü perişanım kal melül melül
Kerem et aklından çıkarma beni
Ağla gözyaşını sil melül melül

Elvan çiçekleri takma başına
Kudret kalemini çekme kaşına
Beni ağlatırsan doyma yaşına
Gez benim aşkımla yar melül melül

Karacaoğlan der ki ölüp gidince
Ben de güzel sevdim kendi halimce
Varıp gurbet ile vasıl olunca
Dostlardan haberi al melül melül

Hulusi Seven - Erzurum

Zara : Ela Gözlüm Ben Bu Elden Gidersem

22 Kasım 2017 Çarşamba

Ali Ekber Çiçek : Erenler Cemine Her Can Giremez


Erenler cemine her can giremez
Edep ile erkan yol olmayınca
Her kamberim diyen kamber olamaz
Şahın kanberine kul olmayınca

Arama uzakta vardır yakını
Gerçek olan talip bulur hakkını
Yüklemezler sana yolun yükünü
Bükülü kametin dal olmayınca

Şah Hatay’ım eder bu sırrı beyan
Kamil midir cahil sözüne uyan
Bir baştan ağlamak ömüre ziyan
İki baştan muhip yar olmayınca

***

Trt kaydı

Erenler cemine her can giremez
İnsan-ı kamile kul olmayınca
Her mürşidim diyen mürşid olamaz
Edeb ile erkan yol olmayınca

Arama ırakta vardır yakını
Gerçek olan talib bulur hak'kını
Yükletmezler sana yolun yükünü
Bükülü kametin dal olmayınca

Ali Ekber Çiçek : Erenler Cemine Her Can Giremez

19 Kasım 2017 Pazar

Kara Harp Okulu Marşı (Harbiye Marşı)



Yıldırımlar yaratan bir ırkın ahfadıyız,
Tufanları gösteren, tarihlerin yâdıyız,
Kanla, irfanla kurduk biz bu Cumhuriyeti,
Cehennemler kudursa, ölmez nigâhbanıyız.

Yaşa varol Harbiye, yıkılmaz satvetinle
Göklerden gelen bir ses sana ne diyor, dinle:
Türk vatanı üstünde sönmez güneşsin sen,
Kartal yuvalarında, hürdür millet seninle.

Yüz senedir Harbiye bu orduya şan verir,
Çıkardığı dehalar semalara yükselir,
Baştan başa tarihtir mektebin her zerresi,
Sarsılmayan azminle çelik kalalar erir.

Şahikalar üstünde meydan okur bu erler,
Yaklaşacak düşmana mezar olur bu yerler,
Bağlayamaz bir kuvvet bu kasırga milleti,
Tarihlere sorun ki bize “Ölmez Türk” derler.

18 Kasım 2017 Cumartesi

Yusuf Hayaloğlu : Ah Ulan Rıza



Neden halâ gelmedi, yoksa
Saati mi şaşırdı bu hıyar? 
Gerçi hiç saati olmadı ama
En azından birine sorar.

Cebimde bir lira desen yok, 
Madara olduk meyhaneye! 
Ah eşşek kafam benim, 
Nasıl da güvendim bu hergeleye!

Gelse, balığa çıkacaktık, 
Ne çekersek kızartıp birayla yutacaktık. 
Kafamız tam olunca, şarkılar döktürüp 
Enteresan hayâllere dalacaktık.

Bu sandalı geçen hafta denk getirip 
Çalıntıdan düşürdük. 
Arkadaşlar ısrar etti, 
Biz de, iyi olur, bize uyar diye düşündük.

Saat sekizde gelecekti, 
Bana birkaç milyon borç verecekti. 
Yoksa o nemrut karısı kaçtı da 
Onun peşinden mi gitti?

Eğer öyleyse yandık, 
Gudubet gene yaptı yapacağını! 
Geçen sene de merdivenden itip 
Kırmıştı Rıza'nın bacağını.

Abi, kadında boy şu kadar; 
Kalça fırıldak, göz patlak, kafa çatlak! 
Korkuyorum, bir gün ya kendini asacak, 
Ya horlarken Rıza'yı boğacak!

Bak, şimdi acıdım, aşkolsun adama, 
Ben olsam, vallahi baş edemem! .. 
Hele beş tane velet var ki boy-boy, 
Allah'tan düşmanıma dilemem!

Aslında iyi çocuktur Rıza, efendi huyludur, 
Herkesin suyuna gider. 
Yoksa, kalıba vursan hani, 
Tek başına on tane adam eder!

Bir keresinde, hiç unutmam 
Üç-beş zibidi haraca dadandı; 
Rıza, sandalyeyi kaptığı gibi 
Herifleri hastaneye kadar kovaladı!

Aynı mahallede büyüdük, aynı kızları sevdik, 
Aynı kafadaydık. 
Orta ikiden bıraktık, matematik ağır geliyordu, 
Biz, başka havadaydık.

Aynı gömleği giyer, aynı sigaraya takılır, 
Aynı takımı tutardık. 
Fener'in her maçına iddialaşıp 
Millete az mı yemek ısmarladık! ..

Bir tek askerde ayrıldık, 
Bana Bornova düştü, ona Gelibolu. 
Döner dönmez evlendirdiler, 
En büyük salaklığı da bu oldu! ..

Bense hiç düşünmedim, zaten param yoktu. 
Hep tek tabanca gezdim. 
Benim beğendiğimi anam istemedi, 
Onun gösterdiğini ben sevmedim.

Neyse, bunlar derin mevzu... 
Anlaşıldı, bu herif artık gelmeyecek. 
Ufaktan yol alayım 
Anam evde yalnız, şimdi merağından ölecek! ..

Gittim, vurup kafayı yattım; 
Rüyamda gördüm, gülümseyerek geldiğini. 
Ne bilirdim, yolda kamyon çarpıp 
Hastaneye kavuşmadan can verdiğini! ..

Vay be Rıza! .. 
Sonunda sen de düşüp gittin Azrail'in peşine! 
Dün, boşuna günahını almışım, 
Ne olur, kızma bu kardeşine!

Öğlen kahvede söylediler, Rıza öldü, dediler 
Ne kolay söylediler! 
Sanki dev bir taş ocağını 
Kökünden dinamitleyip üstüme devirdiler!

Ah dostum... o kocaman gövdene 
O beyaz kefeni nasıl kıyıp giydirdiler? 
O zalim tabutun tahtalarını 
Senin üstüne nasıl böyle çivilediler?

Yani sen şimdi gittin, yani yoksun, 
Yani bir daha olmayacak mısın? 
Yani bir daha borç vermeyecek, 
Bir daha bira ısmarlamayacak mısın?

Peki, beni kim kızdıracak, 
Kim zar tutacak, kim ağzını şapırdatacak? 
Peki, beni bu köhne dünyada 
Senin anladığın kadar kim anlayacak?

Ulan Rıza... ne hayâllerimiz vardı oysa, 
Ne acayip şeyler yapacaktık... 
Totoyu bulunca dükkân açacak, 
Adını Dostlar Meyhanesi koyacaktık.

Talih yüzümüze gülecekti be! .. 
Karıyı boşayıp sıfır mersedes alacaktık. 
Hafta sonu iki yavru kapıp 
Boğaz yolunda o biçim fiyaka atacaktık!

Ah ulan Rıza... bu mahallenin, 
Nesini beğenmedin de öte yere taşındın? 
Ara sıra gıcıklaşırdın ama inan ki, 
Benim en kıral arkadaşımdın! ..

Ah ulan Rıza... ben şimdi, 
Bu koca deryada tek başıma ne halt ederim? 
Senden ayrılacağımı sanma, 
Bir kaç güne kalmaz, ben de gelirim! ..

Yusuf Hayaloğlu

Yusuf Hayaloğlu : Ah Ulan Rıza

14 Kasım 2017 Salı

Orhan Veli Kanık : Bir Garip Orhan Veli


İstanbul'da Boğaziçi'nde
Bir garip Orhan Veli'yim
Veli'nin oğluyum
Tarifsiz kederler içindeyim

Urumeli Hisarı'na oturmuşum
Oturmuş da bir türkü tutturmuşum

İstanbul'un mermer taşları
Başıma da konuyor martı kuşları
Gözlerimden boşanır hicran yaşları
Edalım...
Senin yüzünden bu halim.

İstanbul'un orta yeri sinema
Garipliğim, mahzunluğum duyurmayın anama
El konuşurmuş, görüşürmüş bana ne

Sevdalım...
Boynuna vebalim

İstanbul’da, Boğaziçi’ndeyim
Bir garip Orhan Veli’yim


Orhan Veli Kanık

10 Kasım 2017 Cuma

Emel Taşçıoğlu : Değme Felek



Bugün benim efkarım var zarım var
Değme felek değme telime benim
Gül yüzlü cananı elden aldırdım
Ecel oku değdi gülüme benim
Değme felek değme telime benim

Lokman hekim gelse sarmaz yarayı
Hilebaz dostunan açtık arayı
Ne köşkümü koydu ne de sarayı
Baykuşlar tünedi dalıma benim
Değme felek değme telime benim

Özlemi'yem başım dumanlı dağlar
Gözlerim yaşlı da içim kan ağlar
Güz ayları geldi bozuldu bağlar
Hazan yeli değdi gülüme benim
Değme felek değme telime benim

Söz ve Müzik : Aşık Özlemi

Emel Taşçıoğlu : Değme Felek

Şentürk Dündar : Atatürk’e Selam Söyle



SELAM SÖYLE

Susar bugün davul zurna
Gönül çeşme gözler kurna
Gökte uçan telli turna
Atatürk’e selam söyle

Düşman sayar duvar nemi
Bin yıl saklar toprak demi
Bandırma’dan kalkan gemi
Atatürk’e selam söyle

Dokuz beşte çalar siren
Diren ey yüreğim diren
Ankara’ya giden tren
Atatürk’e selam söyle

Barış bayram savaş elem
Tanır onu cümle âlem
Sulh sözcüğün yazan kalem
Atatürk’e selam söyle

Nal izini saklar toprak
Koştukça ıslanır şaprak
Kasımda savrulan yaprak
Atatürk’e selam söyle

Gönlümde çağlar şelale
Her damla aşık hilale
Sakarya’da açan lale
Atatürk’e selam söyle

Marş deyince başlar sefer
Yürekte güç gözünde fer
Hatta nöbet tutan nefer
Atatürk’e selam söyle

Bire karşı yedi cephe
Kovaladık tepe tepe
Afyon’daki Kocatepe
Atatürk’e selam söyle

Akar durur Dumlupınar
Tarih her yıl bizi anar
Ulus’taki koca çınar
Atatürk’e selam söyle

Kar’osman efkârı dağıt
Okunsun yazdığım ağıt
İçimi döktüğüm kâğıt
Atatürk’e selam söyle

Söz : Osman Nalbant
Müzik : Şentürk Dündar

Şentürk Dündar : Atatürk’e Selam Söyle