Balık etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Balık etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

2 Temmuz 2017 Pazar

Kanserden Koruyan 16 Mucize Yiyecek

1 - AHUDUDU
Vücuttaki toksin maddeleri dışarı atar, kanı
temizler. Vücuda dinçlik verir. Ateş düşürücü etkisi nedeniyle ateşli hastalıklarda faydalıdır. Romatizma, nıkris, kansızlık ve verem hastalıklarına karşı yararlıdır. İdrar söktürücü özelliğiyle kabızlığı giderir. Olgunlaşmış, taze Ahududu bol miktarda A vitamini barındırır ve çok faydalıdır.Dokuları sıkılaştırıcı ve güçlendirici etkisi vardır.





2 - TURP
Karaciğere çok faydalı bir besin olan turp tam bir karaciğer dostudur. Karaciğeri kuvvetlendirir ve şişliğini indirir. Sarılığa karşı da faydalıdır. Böbrek kumlarını ve safra taşlarını dökmeye yardımcı olur. Romatizma ve siyatikte faydalıdır. Astım ve bronşit gibi solunum yolu hastalıklarına iyi gelir. Öksürüğü keser. İdrar söktürür ve kabızlığı giderir.

3 - BÖĞÜRTLEN
Vücuttaki zararlı maddelerin temizlenmesine yardımcı olur. İyi bir antioksidandır. Tansiyonu düşürür ve bedeni güçlendirir.Kadınlarda görülen beyaz akıntıları kesmeye yardımcı olur. Olgun Böğürtlen idrar söktürücüdür ve kabızlığa iyi gelir. Ham Böğürtlenin ise ishal kesici özelliği vardır ve fazlası kabız yapabilir. Böğürtlen gözleri kuvvetlendirir ve ayaklardaki şişkinliği azaltır. Basura iyi gelir.


4 - FESLEĞEN
Sakinleştirici özelliği ile vücudu rahatlatır. Enerji verir. İştah açıcıdır. Hazımsızlığı giderir. Öksürüğü ve baş dönmesini keser. Ağız içindeki yaralara karşı faydalıdır. Arı sokmasında zehrin etkisini azaltır. Çayı yapılıp içilirse bağırsak gazlarını giderir. Cildi rahatlatır. Fesleğen ile hazırlanan losyonlarla saç derisine masaj yapılırsa saç köklerini güçlendirir. Fesleğen yağı selülit şikâyetlerini azaltır.



5 - KIRMIZI BİBER

Beta karoten ve C vitamini açısından zengin bir besin olan Kırmızıbiber bağışık sistemini güçlendirerek vücudun hastalıklara,özellikle de kolera gibi bulaşıcı hastalıklara, karşı direncini arttırır. Sindirimi kolaylaştırıcı ve iştah açıcı etkisi vardır.






6 - DOMATES

Özellikle lif açısından zengin kabuklarıyla yenildiğinde sindirimi kolaylaştırır. Mide ve bağırsakların düzenli çalışmasına yardımcı olur ve kabızlığı giderir. İyi bir idrar söktürücüdür ve vücuttaki zararlı maddelerin uzaklaştırılmasına yardımcı olur. Böbrek taşlarının düşürülmesine yardımcı olur. Kanı temizler. Kanseri, özellikle de prostat kanserini önlemede çok etkilidir. Kalp hastalıklarına karşı koruyucudur. Damar sertliği ve romatizmaya iyi gelir. Yaşlanmayı geciktirir. Cilde tazelik verir.


7 - YEŞİLÇAY
Yeşilçay insan ömrünü uzatır ve insan sağlığına çok faydalıdır! Diyet yapanlar muhakkak kullanmalıdır!
Anti hipertansif etkisi, anti bakteriyel etkisi, antiviral etkisi ve nöroprotektif etkisi vardır.

Kalp rahtsızlığı olanlar, Obezite, Parkinson, Alzheimer gibi hastalıklar bazı kanser türlerinde yeşil çay çok ama çok faydalıdır.



8- KİVİ 
Lif açısından da zengin bir besin olan kivi bağırsakları çalıştırarak sindirimi kolaylaştırır ve kabızlığı önler. Vücudu ve bağışıklık sistemini güçlendirir. Nezle ve grip gibi soğuk algınlıklarına iyi gelir. Nefes açıcı etkisi ile astımlılara faydalıdır. Başta göğüs kanseri olmak üzere, kanser oluşumuna ve ilerlemesine karşı koruyucudur. Kan basıncını dengeler. Tansiyonu ve kandaki kolesterol oranını düşürür. Karaciğeri çalıştırır ve kanı temizler. Kansızlığa ve mide rahatsızlıklarına iyi gelir. Yaşlanmanın ciltteki belirtilerini azaltır.


9 - CEVİZ
İçerdiği Omega 3 ve Omega 6 yağ asitleri sayesinde beyin ve zekâ gelişimini destekler. Vücuda enerji verir. Hafızayı kuvvetlendirir. Vücuttaki zararlı maddelerin vücuttan uzaklaştırılmasına yardım eder. Kolesterolü düşürmeye yardımcıdır. Hazımsızlığı giderir. İshal, kabızlık ve dizanteriyi giderir. Göğüs ağrılarında ve öksürükte faydası görülür. Ceviz yağı Bağırsak kurtlarını döker. Ciltteki lekelere sürülüp ovulursa lekeleri giderir. Nasırlara sürülürse iyileştirir. Ceviz, Bal ile birlikte yenirse basura iyi gelir.






10 – BALIK
Haftada 1-2 kez somon, ton balığı, sardalye ya da uskumru yiyenlerin kanser riski azalıyor.












11 - SPİRULİNA YOSUNU

Spirulina Yosunu B, E, K vitaminleri ve beta karoten -bakımından zengindir. Bünyesinde bulundurduğu demir ve magnezyumla da birlikte özellikle meme kanseri hücrelerinin gelişimini engellediği görülmüştür.













12 - KLORELLA 
Klorella, kanseri önleyen kimyasallar içeren bir bitkidir. Aynı zamanda dokuların oksijenini de artırdığından, kanser hücreleri oksijenli dokularda üreyemezler.









13 - GOJİ BERRY
Kanser Gojiberri'yi sevmiyor. "Goji Berry" özellikle antioksidan bir bitkidir. Vücuda zarar veren bir takım maddeler vardır. Bu maddeleri antioksidanlar dışarı atarlar. Eğer bu maddeler dışarı atılmazsa o vücutta kanser oluşmasına ve diğer enfeksiyonların gelişmesine sebep olur. Goji Berry'deki antioksidan miktarı diğer bitkilere göre en çok antioksidan içeren bir bitkidir.




14- IŞGIN
ABD'deki araştırmada, Anadolu'da yayla muzu olarak da bilinen "ışgın" isimli sebzenin kanser hücrelerinin gelişimini durdurduğu ortaya çıktı 





15- YOĞURT ve SARIMSAK

Prof. Dr. Yusuf Uzun, "Geleneksel yemeklerimizden cacık, mantı, etli dolma gibi yemeklere katılan yoğurt ve sarımsak kanser önlemede çok yararlıdır" dedi.


16 - GUANABANA
Amazon ormanlarında yetişen 'Guanabana' adlı bir meyve, kansere çare arayanlar için umut oldu. Alternatif tıp biliminin de ilgi alanına giren tropikal meyvenin kemoterapi tedavisinde kullanılan ilaçlardan daha etkili olduğu iddia ediliyor. 



18 Ekim 2016 Salı

İhtiyar Balıkçı ve Kaya Balığı


    Bir varmış, bir yokmuş. Bu dünyada insanlar, denizlerdeki kumlardan da çokmuş. Evvel zaman içinde, memleketin birinde, bir padişahın oğlu varmış. Bu prens de çok yakışıklıymış. Yakışıklılığı, çok uzak diyarlarda bile bilinirmiş. Genç kızlar, prensi bir kere olsun görebilmek için, gözlerini kırpmadan tüm zorluklara katlanırlarmış.
    Prensin yakışıklılığı haberi, en sonunda karanlıklar ülkesine de ulaşmış. Padişahın oğlunun dillere destan yakışıklılığı, karanlıklar ülkesinin cadı prensesini meraklandırmış. Cadı prenses: “Böyle bir güzellik olsa olsa benim hakkımdır” diyerek yeryüzüne çıkıp, yakışıklı prensin sarayına varmış. Yakışıklı prensi görür görmez, ona vurulmuş. Vurulmuş ama prens, çevresinde o kadar güzel kız varken, hiç dönüp de cadı prensese bakar mı? Cadı prenses, yakışıklı prensin kendisiyle ilgilenmemesine çok kızmış ve onu, iri bir kayabalığına çevirivermiş.
    Yakışıklı prensin aniden ortadan kaybolması, memleketi yasa boğmuş. Nice genç kızlar, siyah matem elbiselerini giyerek yas tutmaya başlamışlar.
    Kayabalığı prens, kimi zaman denizde, kimi zaman kıyıdaki kayalıklarda yaşayarak, günlerini geçirmeye başlamış.
    Günlerden bir gün, fakir bir ihtiyar deniz kıyısına inerek, oltasını suya bırakmış. Eh! Balıkçılıkta hüner, sabırla balığın gelmesini beklemektir. İhtiyar da beklemeye başlamış. Bekle, bekle, bekle… Aradan saatler geçmiş, tek bir balık bile oltasına dokunmamış. “Eyvah! Bu gün de aç kalacağım. Zaten kaç gündür boğazımdan bir lokma yiyecek geçmedi. Bu gidişle açlıktan öleceğim.” diye kendi kendine söylenirken, aniden oltasının ucu titremeye başlamış. Hemen misinaya asılıp, çekmeye başlamış. Oltanın ucunda, çıka çıka bizim horozbina prens çıkmasın mı! İhtiyar balıkçı: “İşte talihim döndü. Bu kayabalığını yersem, açlıktan kurtulurum” diye sevinirken, kayabalığı prens dile gelmiş:
        — Ey insanoğlu! Sen beni yakaladın. Şimdi senin elindeyim. Beni yeniden denize salarsan, senin üç dileğini yerine getirir, mutlu olmanı sağlarım ama sen de son dileğin de olduktan sonra, beni yüzgeçlerimden öpmelisin. Çünkü ben de senin gibi bir insanoğluydum. Karanlıklar prensesi cadıya karşı geldiğim için, beni cezalandırıp balığa dönüştürdü. Benim yeniden insan olabilmem için, senin üç dileğini yerine getirmem, senin de beni yüzgeçlerimden öpmen gerekir demiş. Bu sözleri duyan ihtiyar balıkçı: “Ben bu kayabalığını yesem, elime ne geçecek? Yarın gene aç kalmayacak mıyım? İyisi mi, ben bu kayabalığından üç istekte bulunayım” diye düşünmüş ve kayabalığı prense:
        — Bana öyle bir saray yap ki, duvarları altından, kapıları zümrütten, camları pırlantadan olsun demiş.
        — Hay hay! Bu ilk isteğini hemen yerine getireceğim.
        — İyi ama diğer isteklerimi bildireceğim zaman, ben seni nerede bulacağım? -
        — Sen hiç merak etme. Sen ne zaman deniz kıyısına gelirsen, ben burada olacağım.
    İhtiyar balıkçı ağır aksak adımlarla gecekondusuna dönmüş ama gecekondusunun yerinde yeller esmekteymiş. Onun yerinde öyle bir saray duruyormuş ki, anlatmaya kelimeler yetmeyecek güzellikte imiş bu saray. İhtiyar balıkçı, sevinçten az daha aklını oynatacakmış. Sabaha kadar gözüne uyku girmemiş.
    Sabah olunca, doğru deniz kıyısına yollanmış ve:
        — Kayabalığı, kayabalığı! diye seslenmiş. Kayabalığı prens, hemen başını sudan çıkartmış:
        — Ee dedecik, bu kadar erken geldiğine göre, ikinci dileğini de yerine getirmemi isteyeceksin herhalde.
        — Doğru söyledin kayabalığı. Evet, çok güzel bir sarayım oldu ama bu ihtiyar halimle, ben bu sarayı ne yapayım? Sen en iyisi beni gençleştir ki, ben de sarayımda yaşamanın keyfini çıkarayım.
    Kayabalığı suya dalarak, gözden kayboluvermiş. İhtiyar balıkçı çaresiz sarayının yolunu tutmuş ama gençleştiği falan yok. Kuşku içinde “acaba bu kayabalığı beni kandırdı mı?” diye düşünerek, sarayının kapısına varmış. Kapının som altından olan tokmağını tuttuğu anda, aklaşmış saçları siyahlaşmaya, buruşmuş derileri gerilmeye, eğrilmiş kemikleri doğrulmaya başlamış. Kapıyı kapatıp sarayına girdiğinde, on sekiz yaşında bir delikanlı oluvermiş. Sarayın merdivenlerini dörder dörder inip çıkmaya; sarayın salonunda, durup dinlenmeden taklalar atmaya başlamış.
    Ertesi sabah, yüzünü bile yıkamadan, -yüzünü yıkamış olsa, daha iyi ederdi bence- soluğu deniz kıyısında alıp, kayabalığına seslenmiş. Daha o son heceyi bitirmeden, kayabalığı kıyıya yanaşmış:
        — Buradayım, telaşlanma. Hadi son dileğini söyle de, ben de özgürlüğüme kavuşayım demiş.
        — Üçüncü dileğim: Bu saraya layık, genç ve güzel bir kızla evlenmektir.
        — Üçüncü dileğini de yerine getirmek, benim için mutluluk olacaktır. Ancak bu dileğin gerçekleştikten sonra, sakın ha bana verdiğin sözü unutayım deme. Yoksa ben bu uçsuz bucaksız denizin içinde, sonsuza kadar kayabalığı olarak kalakalırım.
    Eski ihtiyar balıkçı –artık genç tabii- koşarak, atlayarak sarayının yolunu tutmuş. Tutmuş ama daha saraya varmadan, bir gürültü, bir kalabalık ki… Sormayın gitsin. Meğerse o memleketin padişahı, kızını bizim balıkçıya vermek için, halkla beraber yollara düşmüş. Padişah balıkçıyı görünce:
        — Bak delikanlı! Bu genç yaşında, benim sarayımdan güzel bir saraya sahip olmuşsun. Bu kadar büyük ve değerli bir sarayda, genç bir delikanlının yalnız başına yaşaması yakışık olmaz. Sen de uygun bulursan, seni kızımla evlendirmek isterim. Hem artık ben de yaşlandım. Benim yerime padişah olursun. Bana sarayında bir odacık verirsen, doğacak torunlarımla güler oynar; ömrümü tamamlarım diye konuşmuş. Aman! Körün aradığı bir göz! Balıkçı, padişahın teklifini hemen kabul edivermiş.
    Padişah düğünü olur da, iki üç günde biter mi hiç? Kırk gün kırk gece davullar vurulmuş. (Ben o düğüne gidemedim. Oh olsun! Annemin sözünü dinlemeyip, terliyken su içtim; hastalandım. Mahallenin bütün çocukları gittiler tabii düğüne. Kıskançlıktan, az daha çatlayacaktım anlayacağınız.) Neyse, o düğün telaşı içinde bizim balıkçı damat, kayabalığına verdiği sözü unutmuş. Bu arada da düğünün son gününe, yani kırkıncı gününe gelinmiş.
    O memlekette de adetmiş: Düğünün son günü, balık biçiminde bir pasta yapıp damada yedirmeden, damatla gelinin yan yana gelmelerine izin vermezlermiş. Balıkçı pastadan balığı görünce, kayabalığına, ona verdiği sözü hatırlamış ve:
        — Aman, Allah’ını seven beni tutmasın. Benim hemen deniz kıyısına gitmem gerek. Beni bırakmazsanız, ben gelinle bir araya gelmem diye sağdıçlarına seslenmiş. Ee sağdıçlar da ne yapsın şimdi? Ne de olsa padişahın damadı. Mecburen balıkçının deniz kıyısına gitmesine ses çıkaramamışlar.
    Balıkçı koşa koşa deniz kıyısına varıp seslenmiş. Daha son hecesini tamamlamadan, kayabalığı kıyıya yanaşıvermiş. Balıkçı, kayabalığını tuttuğu gibi yüzgeçlerinden öpüvermiş. O anda kayabalığı, dünya yakışıklısı bir delikanlıya dönüşüvermiş. Balıkçı, dünya yakışıklısı genci yolcu etmiş. Kendisi de, hemen gelinin yanına koşmuş.
    Yakışıklı prens az gitmiş uz gitmiş, dere tepe düz gitmiş. En sonunda memleketine ulaşıvermiş. Onun geldiğini haber alan bütün genç kızlar, yas giysilerini atıp, sarayın önünde toplanmışlar. Yakışıklı prens ne yapsın şimdi? Birinden birini seçse, diğerleri üzülecek. Hemen bir elma alarak sarayın penceresine çıkmış:
        — İçinizden hanginizi seçersem, diğerleri üzülecek. En iyisi, biz bu seçimi şansa bırakalım. Elimdeki elma kime değerse, ben onunla evleneceğim. Anlaştık mı? Bütün kızlar tek bir ağızdan yanıt vermişler:
        — Anlaştık! Yakışıklı prens, elmayı kalabalığa doğru fırlatmış…