15 Mayıs 2017 Pazartesi

15 Mayıs 1919 İzmir'de Yunan Askerleri'ne İlk Kurşun Hasan Tahsin'den...


Mondros Ateşkes Anlaşması sonrası, ülkemizin işgalinin başladığı yıllarda, İzmirde düşmana ilk kurşunu atarak ölümsüzleşen, ardından da düşman askerlerince katledilen Hasan Tahsinin gerçek adı “Osman Nevres”tir. 15 Mayıs 1919’da İzmir’e çıkartma yapan Yunan Efsun Alayı askerlerine, Kordonboyu mevkisinde ilk kurşunu atarak, Türk milli direnişini başlatan, sembol olmuş bir gazetecidir.
Hasan Tahsin, Selanikte doğmuştur. Eğitim aldığı Şemsi Efendi Okulu’nda, Mustafa Kemal Atatürk de öğrenim görmüştür. Ardından, Selanik Feyziye Mektebi’ne gitmiş ve burayı bitirmiştir. Hasan Tahsinin hayatındaki ilginç dönemlerden biri, bu zaman dilimine denk gelmiştir. Feyziye Mektebinin hemen ardından, İttihat ve Terakki tarafından burs verilerek Paris Sorbonne Üniversitesi’ne gönderilmiştir. Bu okulda siyasal bilimler öğrenimi görmüştür. Pariste okuduğu dönemde, Trablusgarp’ı işgal etmiş olan İtalya’yı protesto etmek amacıyla, Mısır’lı öğrenci lideri Şeyh Dayef ile beraber mitingler organize ederek, isyan seslerini yükseltmişlerdir.
Hasan Tahsin, kendisine burs sağlayan İttihat ve Terakki Fırkası adına Pariste görev yapmıştır. Aynı dönemde, Teşkilat-ı Mahsusa’da adına da bir takım görevler almıştır. İngilizler adına çalışan ve dönemin Osmanlı yönetimine karşı uygulamalarda bulunan Buxton kardeşlere, Bükreş’te bulunan bir tünelde suikast düzenleyen Hasan Tahsin, 10 yıl hapis cezasına mahkum edilmiştir. 1916 yılında Almanlar’ın Balkan ülkelerine girmesi sonucu, Bükreşten salıverilen Hasan Tahsin, İstanbula dönmüştür.
Ülkesine dönen Hasan Tahsin, verem tedavisi için İsviçreye gitmek zorunda kalmış, bu süreçte de tanınmak için, Osman Nevres yerine Hasan Tahsin ismini kullanmak durumunda kalmıştır. Zaten bu dönemden sonra da, ölümüne kadar adı bu şekilde kalmıştır. Anadolunun dış güçlerce işgalinin ardından, bölge bölge kurulan direniş cemiyetleri, İzmirde de kendini göstermekteydi. “Redd-i İlhak Heyeti Milliyesi” adının verildiği bir dernek, İzmiri Yunanlılara teslim etmek istemeyen İzmirlilerce kurulmuştu. 14 Mayıs 1919u, 15 Mayıs 1919’a bağlayan gece, çok sayıda İzmir’li, Maşatlık Meydanında toplanmıştı. İşin ilginç yanı ise, tam da bu sıralarda, işgal kuvvetlerinin bir çok zırhlısı İzmir Körfezi’nde demirlemekteydi. Meydanda toplanan binlerce insana hitap eden isimlerden biri, dönemin belediye başkanı Hacı Hasan Paşa; bir diğeri ise, “Hukuk-u Beşer” gazetesinin başyazarı olan, Hasan Tahsin’di. Bu iki önemli isim, İzmir halkını direnişe ve başkaldırıya davet ediyorlardı.
Hasan Tahsin, müthiş bir sertlik ve kararlılıkla konuşmasını yaptı ve tarihe geçen o sözlerini söyledi; “Burayı Yunan’a vermeyeceğiz. Vermek isteyen kuvvetle paylaşacak kozumuz var!”Konuşmalardan sonra, hemen o gece, Hasan Tahsinin önderliğinde hazırlanan direniş bildirilerinde, İzmir halkının düşmana karşı birlik olması, isyan etmesi ve kendini göstermesi gerekliliği vurgulanmaktaydı. Yoğun geçen gecenin sabahında, takvim yaprakları 15 Mayıs 1919 tarihini göstermekteyken, sabah saat 7.30 sıralarında, gazeteci Hasan Tahsin, Konak Meydanının Kordonboyu kısmında, koyu renkli takım elbisesini giymiş vaziyette bekliyordu. Sabah saat 9a doğru, Pasaport Limanına Yunan gemileri çıkarma yapmaya başlamıştı. Yerli Rumlar, ellerine Yunan bayraklarıyla orduları karşılıyor, gemilerden inen askerler işgal edecekleri mahallelere dağılmak üzere hazırlanıyorlardı.
Yunan askerlerinin yürüyüşleri başladığı esnada, Hasan Tahsin bir anda kalabalığın arasından sıyrılarak ön tarafa geçti. Hasan Tahsin’in yüksek ve gür bir sesle; “Olamaz, olamaz… Böyle ellerini sallaya sallaya giremezler!” şeklinde bağırdığı duyuldu. Hemen akabinde, Hasan Tahsin revolver silahı ile düşmana, o tarihi kurşunu sıktı. İlk anda, Basile Delaris ve Jorj Papakostos isimli, Efsun Alayından iki askeri yere sermişti. Bu konuda kimi kaynaklar, Hasan Tahsinin Yunan Efsun Alayının bayraktarını öldürdüğünü belirtmektedir. Bu ateşin ardından, Yunan askerleri tarafından süngülerle şehit edilen Hasan Tahsin, o sırada henüz 31 yaşındaydı. Cesur gazetecinin cesedi ise, Saat Kulesinin hemen altında bulunmuştu.
Hasan Tahsin’in düşmanlara karşı attığı bu ilk kurşun, Anadolunun genelinde büyük yankı uyandırmıştı. Aydın, Denizli ve Balıkesir yöresinde, işgale karşı direnişin fitilini ateşledi. Bir rivayete göre, Çerkez Ethem, efeleri işgale karşı topladığı bir gün, Demirci Efe yerinden fırlayarak şunu söylemiştir; “Bir genç düşmana ilk kurşunu sıkmış, bundan sonrası bize düşer!”
1973 yılında, Konak Meydanındaki İzmir Büyükşehir Belediye Binasının hemen yanına, “Hasan Tahsin, İlk Kurşun” anıtı ve heykeli yapılmıştır. Bu anıt, çoğu zaman ziyaretçilerinin akınına uğramaktadır. Genel kabul görmüş, ancak doğruluğu kanıtlanmamış bilgilere göre, Hasan Tahsin’in cenazesi, ailesi tarafından Harmandalı’ nda bir çiftliğe gömülmüştür ancak; gıyabi mezarı İstanbul’da yapılmıştır.
Kaynakça:
http://tr.wikipedia.org/wiki/Hasan_Tahsin

14 Mayıs 2017 Pazar

Mehmet Gümüş : Anneler Günü




ÖPÜLESİ AYAKLARI ALTINDA CENNET BULUNAN,
ALLAH'IN BİZLER İÇİN YARATTIĞI MELEKLER OLAN,
FEDAKARLIKTA ASLA VE ASLA RAKİP TANIMAYAN,
SON NEFESLERİNDE BİLE YAVRUM YAVRUM DİYE SAYIKLAYAN,
DÜNYANIN EN GÜZEL, EN KIYMETLİ, EN FEDAKAR VARLIKLARI,
TÜM ANNELERİMİZİN ANNELER GÜNÜ KUTLU OLSUN!..

ANNELER GÜNÜ

yeşildir artık yüreğinde kara bulut
bugün anneler günü annem beni unut


evde acılar koynuna yangelip yatmış
inadına giyin sen de mayısa batmış
yürü sokakta çocukların düşü aksın
yürü ki saksıda çiçekler sana baksın


diline genç anılarından bir türkü seç
beş yıl büyüdüğüm okulun önünden geç
ıslanırsa anıların güneşte kurut
senin günün bugün unutma beni unut 


gök mavi deniz mavi tam kıyısında dur
durma eteğinden beni bir daha savur

annem yıldız kayıyor içinden dilek tut
koşuyor sana kısa pantolunlu çocuk
gözünde gözümde gözlerinde bin umut
                   

Söz    : Nevzat Çelik
Müzik : Mehmet Gümüş

Mehmet Gümüş : Anneler Günü

8 Mayıs 2017 Pazartesi

Yıldıray Çınar : Çarşamba Köprübaşı



Çarşamba köprübaşı 
Altındır toprak,taşı 
Gel sarılıp yatalım 
Dosta düşmana karşı 

Ayağında kundura 
Geliyor dura dura 
Kız ben seni alacamda 
Başına vura vura 

Güzel sevmeynen olur 
Sevda biriynen olur 
Delikanlının iyisi 
Sözünden belli olur 

Elma içinde çiğit 
Elinde altın divit 
Hem sararmış hem solmuşta 
Bir kız için bir yiğit 

Entarisi ilikli 
Çeyizi var ipekli 
Hiç bir yerden çıkmıyorda 
Çarşambanın yiğidi 

Tütünü nem çürüdür 
Ateşi su söndürür 
Yiğidi kılıç kesmezde 
Bir acı söz öldürür 

Söz ve Müzik : Yıldıray Çınar 

Yıldıray Çınar : Çarşamba Köprübaşı

7 Mayıs 2017 Pazar

Zara : Gurbette Ömrüm Geçecek



Gurbette ömrüm geçecek
Bir daracık yerim de yok
Oturup derdim dökecek
Bir vefalı yarim de yok

Aman aman,aman aman
Aman aman,aman aman
Bir vefalı yârim de yok

Gönlüme bir güzele düştü
Sarfedecek malım da yok
Özendim derviş olmaya
Hırka ile şalım da yok

Aman aman,aman aman
Aman aman,aman aman
Bir vefalı yârim de yok

Dünya derler o da fani 
Toprak alır tatlı canı
Hasta düştüm ilaç hani
Bir acısız ölüm de yok

Aman aman,aman aman
Aman aman,aman aman
Bir vefalı yârim de yok

Karacaoğlan

Zara : Gurbette Ömrüm Geçecek

Sevcan Orhan : Kerkük Divanı




Men Seni Seveli (Kerkük Divanı)       

(Yâr Ey Yâr Ey Gülüm Di Gel)
Men Seni Seveli Neçe Gün Neçe Ay Neçe İldi (Zalım A Oğul)
Sen Meni Aldattın Bu Sende Nece Dildi (Hayranın Olum)
Yanağının Dört Bir Tarafı Pembe-İ Ala Güldü
Öpsem Öldürüller Öpmesem Öllem (Aman)
Bu Nasıl Zulum İşti Hiç Bilmem Hara Gedim

(Gülüm Di Gel) Bayramlaşak Bugün Şanlı Bayram Günüdü
Her Kabahat Mende İse Ala Göz Çatma Kaş Alma Yanak
Kaytan Dudağ Cümlesi Sendedi He Bes Men Ne Dedim

(Dede Gene) Men De Yanam
Aç Sinen Men Dayanam
Kerem Aşkınnan Yandı Kölen Olum
Umut Ver Men De Yanam

Yâr Dayansın
Sineme Yâr Dayansın
Men Düştüm Aşk Oduna (Kölen Olum)
Tutuşsun Yâr Da Yansın

(A Oğul) Can Dedim Dert Kazandım
Bunu Buldum Fayda Men
Gelip Katlime Ferman
Giderem Bu Boyda Men 

Yöre : Kerkük
Kaynak Kişi : Abdülvahit Küzecioğlu
Derleyen : Mehmet Özbek 

Yıldıray Çınar : Bölemedim Felek ile Kozumu




Bölemedim felek ile kozumu
Güldürmedi şu cihanda yüzümü
Düşman süre süre gelir izimi
Kalk gidelim sevdiğim bu el bize yaramaz

Felek merhametsiz taştan yürekli
Gönlümüz efkarlı gamlı meraklı
Düşman peşimizde eli silahlı
Kalk gidelim sevdiğim bu el bize yaramaz

Daha ne gelecek garip başıma
Felek zehir kattı tatlı aşıma
Düşmanlar silahlı düştü peşime
Kalk gidelim sevdiğim bu el bize yaramaz


Hamiyet Yüceses : Makber




Eyvâh! .. Ne yer, ne yâr kaldı,
Gönlüm dolu âh ü zâr kaldı.
Şimdi buradaydı gitti elden,
Gitti ebede gelip ezelden.
Ben gittim o hâksâr kaldı,
Bir kûşede târumâr kaldı.
Bâkî o, enîs–i dilden eyvâh!
Beyrût’ta bir mezâr kaldı.
……
Çık Fâtıma, lâhdden kıyâm et,
Yâdımdaki hâlime devâm et!
Ketmetme bu râzı, söyle bir söz,
Ben isterim âh öyle bir söz! ..
Güller gibi meyl-i ibtisâm et,
Dağ-ı dile çâre bul, merâm et! ..
Bir tatlı bakışla, bir gülüşle
Eyyâm-ı hayâtımı tamâm et! ..
……
Yâ Rab, öleyim mi neyleyim ben? ..
Ayrı yaşayım mı sevdiğimden? ..
Verdin bana böyle bir mûsibet,
Ettin beni düşmen-i muhabbet.
Ya bir kulu sevmiyor musun sen? ..
Ya böyle bir ölüm değil mi erken? ..
Hiç bulmamak üzre gâib ettim,
Mecnun gibi ben onu severken.
……
Her yer karanlık pür-nûr o mevkî? ..
Mağrib mi yoksa makber mi yâ Râb!
Yâ hâbgâh-ı dilber mi yâ Râb,
Rüyâ değil bu ayniyle vakî.
Kabrin çiçekten bir türbe olmuş,
Dönmüş o türbe bir haclegâhe,
Bir haclegâhe dönmüşse türben
Aç koynunu aç maşukânım ben.
……
Sen öldün, ölüm güzel demektir,
Ölsem yaraşır gamınla her gün.
Abdülhak Hamit Tarhan

Hamiyet Yüceses : Makber