Nerde bir türkü söyleyen görürsen korkma yanına otur.Çünkü,kötü insanların türküleri yoktur↔Neşet Ertaş
Bir Ulusun türkülerini yapanlar,yasalarını yapanlardan daha güçlüdür↔Shakespeare
Sevdim insanlardan çok türkülerini.İnsansız yaşayabildim,türküsüz hiçbir zaman↔Nazım Hikmet
Türküler kırk bin yıl su altında kalmış,yıkanmış,cilalanmış çakıl taşı gibidir↔Yaşar Kemal
Ne zaman bir köy türküsü duysam,şairliğimden utanırım↔Bedri Rahmi
Türküz türkü çağırırız↔Veysel
Camların arkasında gece ve kar Beyaz karanlıkta parlayan raylar Umutsuz çaresiz sallanan eller Kavuşulmamayı anlatıyorlar Üçüncü mevkii bekleme salonu Çıplak ayaklı bir çocuk yatıyor Gece ve kar yine pencerelerde Acı türküsünü mırıldanıyor Bir türkü söylüyorlardı içerde Bu giden kardeşimin türküsüydü Arkadaşlar bakmayın gözlerime Bu milyonların gerçek öyküsüydü Nazım Hikmet Ran Edip Akbayram : Gidenlerin Türküsü
Pazarcık yazısı serin mi olur Aşk yarası böyle anam derin mi olur Bir can sevilirse elin mi olur Varıp yadellerin yari mi olur Oy beni beni çürüttün beni erittin beni Derdinle dağlara düşürdün beni Beni beni beni sevdiğim beni Hele Pazarcıktan Afşin'e de yol gider Hele seherin vaktinde de kardaş Elbistan'da Bülbüller öter Aman sevdiğimin Kardaş sevdiğimin acısı da Hele bana ölümden beter ölümden beteer Aman ben yandım kardaş ben yanduım ben yandım Hele gurbet ellerinde de kardaş gurbet ellerinde de yaralı kaldım Pazarcık'la şu Maraş'ın arası Perişan eyledi gönül yarası Söylen dostlar söylen yok mu çaresi Öldürecek beni oy oy sevdam yarası Cemile Sönmez : Pazarcık Yazısı
Aman dünya ne darımış Dert çekmesi ne zorumuş İçerimde yare varmış Dermanını arar oldum Bu derdimin dermanını Kalem yazmaz soranını Ecel gelmiş can mı gider Okur ecel fermanımı Dertli dertli gezer oldum Ben derdimi yazar oldum Bu derdimi ben çeke çeke Hem canımdan bezer oldum Söz : Neşet Ertaş Müzik : Yıldıray Çınar Yöre : Kırşehir Yıldıray Çınar : Aman Dünya Ne Darımış
Güz mi geldi ömrüm soldu Tez yaprak döktün ömrüm Hep ağlarsın boynun bükük Gözyaşın derya mı oldu Ömrüm ömrüm ömrüm ömrüm ömrüm ömrüm oy Alem gülüp eyleniyor Yurduna sultan arıyor Seni gören deli diyor Yataksız yorğansız ömrüm Ömrüm ömrüm ömrüm ömrüm ömrüm ömrüm oy Her guşun bi yuvası var Hele bak ne sevdası var Bülbül gibi güle figan Etmekten nice ka var Ömrüm ömrüm ömrüm ömrüm ömrüm ömrüm oy Söz : Ahmet Parlak Yıldız Yöre : Sivas Bircan Pullukçuoğlu : Ömrüm
Kırmızı gül demet demet Sevda değil bir alamet Gitti gelmez o muhannet Şol revanda balam kaldı Kırmızı gül her dem olsa Yaralara merhem olsa Ol tabipten derman gelse Şol revanda balam kaldı Kırmızı gülün hazanı Ağaçlar döker gazeli Kara yağızın güzeli Şol revanda balam kaldı Muharrem Akkuş "Kırmızı Gül Demet Demet Türküsü'nün Hikayesi"
Revan, bugünkü adıyla Erivan, yani günümüzde Ermenistan'ın başkenti... Türkümüze konu olan olayın geçtiği zaman ise, büyük ihtimalle 17. yüzyıl sonrası... Neden derseniz, Revan Osmanlı’nın önemli bir ticaret merkezi o zamanlar. Ama bir ara elden çıkmış, Safeviler işgal etmiş.
Yıl 1635. Dördüncü Murat 250 bin kişilik bir orduyla Revan seferini düzenlemiş. Sekiz ay, yirmi dokuz günlük kuşatma sonunda, Revan yeniden Osmanlı topraklarına katılmış. Eskisi gibi kervanlar gider gelir olmuş. Mal götürüp, mal getirmişler...
Mehmet de gidip gelen kervancılardan birisi... Anasının da tek 'balası'... Tek oğlu! Erzurum yöresinde üç beş dönümlük tarlalarını ekip dikiyorlar... Yetiştirdikleri ürünü de kervana katıp, Revan 'da satıyor Mehmet... Bir de alışkanlığı var Mehmet'in. Her akşam tarla dönüşü, bahçelerden derlediği demet demet gülleri getiriyor anasına…
Anayla oğul arasında bir simge gibi kırmızı gül demeti... Sevgi, saygı simgesi. Gülleri evinin duvarına asıp kurutuyor ana... Onlara baktıkça oğlunu görür gibi oluyor... Hele Mehmet kervandaysa. Gözü gönlü kırmızı gülün kurumuş, gazelleşmiş demetinde ananın. Rüyaları hep Mehmet üstüne... Mehmet’in anası her defasında kervanın dönüşünü dört gözle bekliyor.
Bazen kışın yola saldığı oğlu yazın dönüyor. Bazen de tersi oluyor. Kervanın dönüşü, bayram gibi! Kimi kocasını, kimi yavuklusunu karşılıyor. Kimi analar da oğlunu. Sarılıp, ağlayanlar, sevinç gözyaşı dökenler.
Veba hastalığı kırıp geçiriyor ortalığı. İlkin bir ateş sarıyor bünyeyi. Kusma, iltihap, baş dönmesi. En sonunda da sayıklama. Artık kurtuluşu yok. Sayıklaya sayıklaya götürüyor insanı. En erken üç gün. En geç yedi gün içinde başlıyor sayıklama... Kurduğu tüm dünya yok oluyor bir anda insanın. Sevgiliye özlem, alınan armağanlar. Söylenecek güzel sözler…
Ecel bu! Kimini sele, kimini yele verir. Mehmet'i de Revan'da vebayla yakalıyor. Sayıklaya sayıklaya gidiyor Mehmet. Kucak dolusu kırmızı güller elinde kalıyor. Sevgiliye özlemi de dilinde!. Artık bir çalıdır mezar taşı Mehmet'in!. Bir tek Mehmet değil vebaya teslim olan. Kervanın çoğu kırılıyor. Sahipsiz mezar oluyor Revan'da. Kalanlar perişan. Utangaç. Yaşıyor olmaktan utanıyorlar sanki... Sanki ölenlerin sorumlusu ölmeyenlermiş gibi...
Ağır ağır Erzurum'a giriyor kervan. Analar, bacılar, sevgililer, oğullar, eşler... Meraklı gözlerle karşılıyor kervanı. Aradığını bulan sarmaş dolaş. Gözyaşları hıçkırıklara karışıyor. Aradığını bulamayanlar, ilk rastladığına soruyor. ''Oğlum Mehmet'im nerede. Birlikte çıktınız kervana. Nerede kaldı''. Sen sen ol da gel cevapla. "İlkin kusma başladı. Sonra da bir ateş. En son sayıklama başladı. Tüm sevdiklerini bir bir sıraladı. Titreye titreye sayıkladı. Yedi gün dayandı Mehmet. Sonra... Sonra bir çalının dibine gömdük onu''.
Gel de söyle bunu. Söyleyebilirsen!. Hem de anasına... O ana deli olup dağlara düşmez mi?. Avuçlarını göğe açıp, Rabbinden medet dilemez mi?. Kırmızı gülün merhem olmasını istemez mi?. Karayağızın güzeli oğlunu, canından parçayı alıp götüren ölüme, ilenmez mi? Anadır, alıyor veriyor, veriyor alıyor. Oluru yok. Diline kırmızı gülleri doluyor. Ol tabipten medet diliyor. Olmuyor. Ver elini dağ yolları. Dilinde türküsü. Gönlünde oğlunun hayali. Deli olup dağlara düşüyor. O'nu son görenler elinde bir demet kırmızı gül, dilinde ''Kırmızı gül demet demet. Sevda değil bir alamet Şol Revan'da balam kaldı. Yavrum kaldı''... diye diye haykırdığını söylediler.
İki büyük nimetim var Biri anam biri yarim İkisine de hürmetim var Biri anam biri yarim Ana deyip de geçilmez O yar anadan seçilmez İkisine de kıymet biçilmez Biri anam biri yarim Birisi var etti beni Birisi yar etti beni İkisinin de birdir yari Biri anam biri yarim Neşet Ertaş Kırşehir Neşet Ertaş : İki Büyük Nimetim Var